2013 yılında hayatımıza giren fakat oranı belirlenmediği için firmaların pek hissetmediği, %10 olarak belirlenen oranı duyunca tüm mükelleflerin kısa süreli şaşkınlık geçirdiği finansman gider kısıtlaması ile kur farkı, vade farkı, faiz ve komisyon vb. harcamalar daha da önemli hale gelmiştir. Artık faizli veya dövizli iş yaparken veya borçlanırken mal veya hizmetin fiyatı kadar borcun niteliği de önemli olacak. Bu uygulama bize özgü değil, OECD tarafından da uygulanan bir vergi güvenlik mekanizması diyelim. Mevzuatımızda yer alan örtülü sermaye, transfer fiyatlandırması ve nakit sermaye artışında vergi indirimi konularıyla bağlantılı.
Finansal kuruluşlar gibi bazı mükelleflerin kapsam dışı bırakıldığı bu uygulamada önemli olan ilgili gider kaleminin yabancı kaynak teminine ait olup olmadığıdır. Örnek olarak kur farkı gideri Satıcılar hesabındaki bir yabancı kaynak temininden doğuyorsa finansman gider kısıtlamasına tabi olurken, alıcılar hesabındaki bir bakiyeden ötürü kur farkı zararı oluşuyorsa bu gider yabancı kaynak teminine ilişkin olmadığı için uygulama dışı bırakılacaktır. Yani bu uygulama, borcu sermayesinden yüksek firmaların borçtan kaynaklı finansman giderlerinin tamamının kurumlar vergisi matrahından düşülmesine izin vermemektedir.
- Peki satın alma ve finans yöneticileri ne yapmalı?
- İlk geçici vergi beyannamelerinde yüksek tutarlı finansman giderini KKEG yapan firmalar ya ihtirazı kayıtla beyanname verip dava açtılar veya alternatif yollara girdiler. Alternatif yollar bilançoyu kuvvetlendirmeye ilişkin çeşitli yöntemler olabilir.
Firmalar kısıtlama ile alakalı öz kaynaklarını arttırarak bu işe çözüm bulabilirler. Sermaye artırımı dışında da öz kaynaklarını kuvvetlendirmenin çeşitli yolları bulunmaktadır.
———————————————
Mesela yeni vergi yapılandırma kanunu bu açıdan taşınmaz değerlemesine izin verdi. 7326 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanun 3 Haziran 2021 Tarihinde Meclis Genel Kurulunda kabul edildi ve yasalaştı. Yeni düzenleme ile 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve yasal defter kayıtlarında (aktifinde) kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle yer alan taşınmazlar 31 Aralık 2021 tarihine kadar yeniden değerlemeye tabi tutulabilir. Yapılacak yeniden değerlemede bilançonun aktifi artırılırken, fark üzerinden %2 vergilendirmeye tabi tutularak bilanço pasifinde Öz kaynak kalemine Fon olarak kaydedilebilecektir. Bu yeniden değerleme ile Öz kaynak tutarı arttırılarak Finansman Gider Kısıtlamasına tabi olabilecek firmalar bu kapsam dışında kalabilecek ya da hesaplamada kullanılacak oran daha aşağı çekilebilecektir.
—————————————————-
Bu konuda iyi bir haber de KDV tarafında. Normal şartlar altında kanunen kabul edilmeyen bir giderin KDV tutarı indirim olarak kabul edilmiyor. Yani bir vergi kanunu tarafından bir gider KKEG olarak sınıflandırılmışsa bu tutarın içinde yer alan KDV de aynı işleme tabi tutuluyor.
3 Haziran’da yayımlanan KDV Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 9. Maddesi ile “işletmenin doğrudan faaliyetleri ile alakalı olan giderlerine ilişkin yüklendiği KDV’nin Finansman Gider Kısıtlaması ile indirime konu edilememesinin KDV’nin genel prensibi olan iş ile ilgili yüklenilen KDV’nin mükellef üzerinde kalmaması prensibi ile çeliştiği” belirtilerek Finansman Gider Kısıtlaması kapsamında indirilemeyen kısma ilişkin KDV’nin firma tarafından indirilebilmesinin önü açılmıştır. Örnek olarak Leasing faturalarında gelen KDV ya da adat faizine ilişkin düzenlenen faturalarda yer alan KDV’ler Finansman Gider Kısıtlamasına konu edilmeyecektir.
Finansman Gider Kısıtlaması konusunda mükelleflerin önündeki tek seçenek Öz kaynaklar ile Yabancı Kaynaklar arasında dengeyi sağlamak. Bunun iki farklı yolundan biri Öz kaynağı arttırmak iken diğer yolu yabancı kaynağı azaltmaktır. Üstelik öz kaynaklarını nakit olarak artıran firmalar için fiktif bir faiz indirimi hakkı da var mevzuatımızda. Yani, borcun faizini KKEG yaparken, nakdi sermaye artırımı yapan şirket ortakları hem güçlü bir sermayeye sahip olacaklar hem de bir faiz ödemesi yapılmadığı halde yapılmış gibi vergiden düşeceklerdir.
Mükellefler bu bağlamda eylem planlarını hazırlarken ve vergi planlamalarını yaparken Finansman Gider Kısıtlamasını göz önünde bulundurmalıdırlar.