Para Var, Huzur Var ?

Zafer Urfalıoğlu
Zafer Urfalıoğlu
Zafer Urfalıoğlu 1974 Sakarya doğumlu, evli ve 2 çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri üzerine lisans, Kalite Yönetimi ve Kalite Güvence Sistemleri üzerine de Yüksek Lisans yapmıştır. Sabancı Holding bünyesinde faaliyet gösteren ve DuPont ortaklığı olan DuSA LLC’nin Türkiye ve Amerika’daki fabrikalarında Tesis İşletimi, Proses Kontrolü ve İş Güvenliği konularında eğitimler almış, eğitimler vermiştir. 1992 yılından bu yana profesyonel olarak farklı işletmelerde; Proje, Üretim, İş Güvenliği, Tedarik Zinciri, Endüstri İlişkileri, İnsan Kaynakları, Kalite Güvence Sistemleri ve İmalat Sanayinde Fabrika Yönetimi alanlarında çalışmıştır. Halen plastikten mamul iç ve dış mekân oturma grupları üreten bir şirkette Süreç Geliştirme Yöneticisi olarak çalışmakta olan Urfalıoğlu, aynı zamanda bir yayınevinde, Yayın Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.
spot_imgspot_img

Daha önce duymayan yoktur;

  • “Para var, huzur var!”

Nedense de bu cümle hep mevcut durum sonucundan varılan bir çıkarım olarak algılanmaktadır. Beylik bir hava ile söylenir. Yani paranın olduğu düşünülen bir yaşam alanına bakılır ve oradakilerin huzurlu olduğu varsayılır. Sonuna da güzel bir ünlem konur.

Peki bu cümle ya mevcut durum sonuçlarından bir çıkarım değil de muhatabına yöneltilen bir tercih sorusu ise? Bu sefer sonuna biz soru işareti koyalım bakalım ne olacak!

  • “Para var, huzur var ?”

Aslında bir çeşit;

  • “Kola var, Meyve suyu var ? ”

Ya da

  • “Köfte var, Döner var ? Ne vereyim abime ?” Gibi ise…

Hadi buyurun şimdi çoktan seçmeli cevaplara:

  1. Para tabi ki.
  2. Huzur ver canım be.
  3. Huzurum bozulmayacak kadar para bana yeter.
  4. Param kadar huzur olsun bana uyar.
  5. Beni böyle tercihlerle germe.

Hangi şık size daha şık göründüyse siz onu işaretleyin. Bu kavramsal sorguyu burada sizinle baş başa bırakıyorum. Allah kolaylık versin.

Gelelim alışılagelmiş kavramları bile sorgular hale gelişimizin halet-i ruhiyesine.

İnsan yavrusu iş, aile ve diğer tüm sosyal örgütlerde sorumluluklarını ve faaliyetlerini yerine getirip dengeli bir yaşam sürebilmeye çabalarken Krypton[1] muhaciri bile olsa bir noktada kantarın topuzunu kaçırabilmektedir.

  • Sen böyle değildin çok değiştin!
  • Biz seni böyle bilmezdik!

Değiştim mi ?

Ben mi ?

Bir ben mi ?

“Hiç kimse değişime karşı değildir, yeter ki ucu kendisine dokunmasın.” Ahmet Hamdi Tanpınar

“Formlar, benlik/ruh değildir; algılama benlik değildir, kavrayışlar benlik değildir, mental oluşumlar ve hisler de “ben” değildir, hiçbiri “ben”/”ruh” değildir, bunların hepsi değişime tabiidir ve kalıcı değildir. Gautama Buddha

“Değişim, değişmeyen tek şeydir.” Arthur Schopenhauer

“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Heraklitos

Dünya yaşamı içinde rolden role girmek, değişimler yaşamak zorunda kalan insan yavrusu, bu yaşam şartları altında iç dengesini korumak için birçok kez çevresine karşı dengesiz duruma düşer. Değişime uğrar, değişir. Değişmek zorunda kalır. Ve sonra bu kadar Bilge İnsan[2] sanki değişimden, değişimin devamlılığından bahsetmemiş gibi “- Neden değiştin?” diye eleştirilir.

Çünkü tercihlere zorlanırız, seçimler yaparız. Bu seçimler de değişimlere neden olur.

Ama çoğunlukla da biz bir şey yapmasak bile Dünyamız değişir, biz ona uyarız. Son 20 yılda çevremizde yaşanan ve bizi derinden etkileyen değişimleri bir hatırlayalım isterseniz:[3]

  • Sabit telefonlardan vazgeçtik ve akıllı (!) telefonlara geçtik.
  • Sosyal medya diye bir şeyle hayatımızı bireyselleştirdik.
  • Ekonomiklik kaygısını bir kenara koyup tek tip yerine çeşit üretime geçtik.
  • Giderek küçülen cep telefonları, akıllandıkça büyümeye başladılar. Her biri, birer bilgisayara dönüştü.
  • İnternetsiz hayat düşünülmez oldu.
  • Facebook lise aşklarımızı buldu, Anneler, dedeler de bizi her yerde buldu. Gençler olarak Instagram’a taşındık.
  • Selfie (özçekim) pozları ruh hastalığımızı bozdu.
  • Twitter üzerinden Arap baharında habercilik oynadık.
  • Youtube üzerinden zengin olanlara ve sosyal medya şöhretlerine kavuştuk.
  • Gazeteler, dergiler ve basılı şeyler satmamaya başladı.
  • Müzik kasetleri, CD’lere dönüştü. Sonra CD’ler de bitti ve dijital oldu.
  • Spotify benzeri uygulamalar, abonelik modeli ile bizlere kendi radyomuzu ve podcast imkânı sundular.
  • Arabalardaki kasetçalarlar, CD çalarlara, şimdi ise tablet ekranlarına dönüştü.
  • İklim değişikliği ve yeşil enerji kavramının önemi arttı.
  • Kasım Ayında yağmur yağmadığı için Haziran Ayında hava soğuk olduğu için konuşmaya başladık.
  • Amerikan filmlerinde izlediğimiz hortumlar bizde de oluşmaya başladı.
  • Yumruk büyüklüğünde dolu yağınca arabalarımıza battaniye ile korumalar yaptık.
  • Bütün nehirler ve dereler, birden fazla baraja dönüştü, köylüler eylem yaptı ve rüzgâr gülleri vazgeçilmezimiz oldu. (Müjgan Hanımın mükemmel tespiti: Almanya’nın 2 katı güneşlenme süresi olan bir coğrafyada yaşarken, nasıl olup da Almanya’nın 10 kat daha fazla güneş enerjisinden faydalandığını bir türlü anlamadık.)
  • Hemen hemen her dere yılda en az 1 kez taştı.
  • İç Anadolu’da yaşayanlarımız bile Tsunami diye bir şey olduğunu öğrendi.
  • Biyoteknoloji ve sağlık alanında teknolojinin kullanımı değişti. Tomografi cihazları her hastaneye girdi, daha çok robotik ve kapalı ameliyat olmaya başladık.
  • DNA’nın sırrı çözülünce; DNA’nın kesilip genetik hastalıklardan kurtulmamız mümkün oldu.
  • Nüfus patladı, şehirleşme arttı ve beton gökdelenler yükseldi.
  • Kırsal alanları bitirmeye tüm gücümüzle çalıştık: 1950’li yıllarda ülkemizin şehirleşme oranı %30 iken, 2018’de %55 oldu ve böyle yığılmaya devam edersek 2050’de %86 olacağı tahmin ediliyor.
  • Hovardaca şekilde doğayı tahrip ettik ve salgıların başlaması ile ne yaptığımızı fark ettik.
  • Dünya küresel bir köye dönüştü.
  • 2005’te Çin’in dünya ekonomisine girmesi ile artık her şeyi Çin’den 1 Milyon TL’ye almaya başladık. Sonra paramızdan 6 sıfır atınca 1 TL’ye her şeyi alır olduk. (Paramızdan altı tane sıfır attık.)
  • Dünya tedarik zinciri şekil ve yol değiştirdi. İpek Yolu gündeme yeniden gelirken, uzay yolu ve marsa giden özel şirketler ile tanıştık.
  • TESLA’ya âşık olduk.
  • Yönetim Sistemlerinde kitlesel üretimin, özelleştirilmiş ve siparişe dayalı hale dönüşmesi, teknolojinin yardımıyla akıllı fabrikalar kurulması, kalite algımızı değiştirdi.
  • Kalitenin kontrol ile sağlanamayacağı, güvence altına alınıp yönetilebileceği öğrenildi.
  • Kalite; MÜŞTERİ İstek ve beklentilerinin karşılanmasıdır. Dedik. Sürekli İyileştirilebilen Yönetim Sistemlerini kurduk.
  • Şimdi ise, artık sadece kalitenin yetmeyeceğini, iş sağlığı ve güvenliğinin, çevrenin, bilgi güvenliğinin de yönetilebilecek Entegre Yönetim Sistemlerine ihtiyacı olduğunu öğrendik.
  • İnovasyonun sadece ürüne yönelik bir özellik olmadığını, kurulacak yönetim sistemi ile sunduğumuz ürün-hizmetin, iş modelinin, süreçleriniz vb. unsurların tamamının yenilik yönetimi ile sunulabileceğinin fark ettik.
  • Bu farkındalığın, hayatımıza nüfus etmesi için çalışır iken, büyük bir kırılma oldu ve bütün dünya Covit-19 salgını ile yüzleşti.
  • İşte bu yüzleşmenin, bizleri konfor alanlarımızdan çıkararak, eski bildiklerimiz ile geldiğimiz bu kırılmadan çıkmamız gerektiğini anladık.
  • 45 hata kimimiz 65 yaşından sonra Zoom diye bir şeyi kullanmaya bile başladık yahu!
  • Henüz anlayamamış olanlar için; ikinci dalga sanıyorum daha öğretici olacak.

Ve daha fark edemediğimiz binlerce şey değişti hayatımızda.

Sonra da karşıma geçip “– Sen çok değiştin abi ya!” diyorsunuz.

Çok değişik düşünceler geçirtiyorsunuz insan evladı olarak aklımdan, çok.

Saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU

[1] Kripton, DC Comics tarafından yayınlanan çizgi romanlarda ortaya çıkmış kurgusal bir gezegendir. Gezegen, Süpermen’in geldiği dünyadır ve adını Kriptonit öğesinden almıştır. Gezegen Jerry Siegel ve Joe Shuster tarafından yaratılmıştır.

[2] https://tr.wikiquote.org/wiki/De%C4%9Fi%C5%9Fim

[3] https://www.subconturkey.com.tr/20-yilda-ne-degisti/ Sayın Müjgan Çetin’in Subcon Turkey Yan sanayi ve Tedarikçi Gazetesindeki yazısından faydalanılmıştır.

Zafer Urfalıoğlu
Zafer Urfalıoğlu
Zafer Urfalıoğlu 1974 Sakarya doğumlu, evli ve 2 çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri üzerine lisans, Kalite Yönetimi ve Kalite Güvence Sistemleri üzerine de Yüksek Lisans yapmıştır. Sabancı Holding bünyesinde faaliyet gösteren ve DuPont ortaklığı olan DuSA LLC’nin Türkiye ve Amerika’daki fabrikalarında Tesis İşletimi, Proses Kontrolü ve İş Güvenliği konularında eğitimler almış, eğitimler vermiştir. 1992 yılından bu yana profesyonel olarak farklı işletmelerde; Proje, Üretim, İş Güvenliği, Tedarik Zinciri, Endüstri İlişkileri, İnsan Kaynakları, Kalite Güvence Sistemleri ve İmalat Sanayinde Fabrika Yönetimi alanlarında çalışmıştır. Halen plastikten mamul iç ve dış mekân oturma grupları üreten bir şirkette Süreç Geliştirme Yöneticisi olarak çalışmakta olan Urfalıoğlu, aynı zamanda bir yayınevinde, Yayın Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı