Parma Üniversitesinden Giacomo Rizzolatti önderliğinde bir araştırma grubu, görevi vücut kaslarını yapacağı hareketlere hazırlamak olan premotor korteks üzerinde bir dizi deney yapmak için makak cinsi bir maymunun beynine elektrotlar yerleştirir. Maymunun her hareketinde, beynin ilgili bölgesinde aktivasyonlar meydana gelir ve bu veriler kayıt altına alınır. Proje sona doğru yaklaşırken araştırmacılar, elektrotların bağlı olduğu monitörü kapatmadan öğlen yemeği için laboratuvardan ayrılır.
Açık bırakılan monitör beyinsel aktivasyonları kaydederken öğlen yemeğinden dönen bir yüksek lisans öğrencisi, tatlı niyetine elinde tuttuğu bir dondurma külahı ile maymunun bulunduğu kafese yaklaşır. Öğrenci tam dondurmasını yemek üzereyken maymunun bağlı bulunduğu monitörden sesler gelmeye başlar. Maymun hareket etmemiştir fakat maymunun beyni sanki dondurma yeme eylemini kendisi gerçekleşiyormuş gibi aktivasyonlar göstermeye başlamıştır. Araştırma grubu bu olaya ilk başta bir anlam veremez ve ilgili durumu defaten tekrarlar. Deneylerin tümünde, maymunun beyni aynı aktivasyonları göstermeye devam eder. Tesadüf eseri elde edilen bu bulgu, beynin işleyişi hakkında en büyük sırlardan birini ortaya çıkarır. “AYNA NÖRONLAR”
Ayna nöronların keşfedilmesi o kadar büyük bir bulgudur ki, bu alanın önde gelen bilim insanlarından Vilayanur Ramachandran, “DNA’nın biyoloji için yaptığını ayna nöronlarda psikoloji için yapacak” demiştir. Dr. Ramachandran’ a göre bireyin belirli bir davranışı yapması ile izlemesi beyinde aynı nöronları harekete geçiriyor ise bu durum sosyal hayatımızda büyük bir rol oynuyor demektir. Bu rol öylesine tesirlidir ki yüz hatlarımızda dahi değişimlere sebep olur. Belirli bir süre evli kalmış çiftlerin yüz hatlarının birbirlerine benzemesinin sebebi budur. Hayatlarının büyük bir kısmında beraberlerdir ve birbirlerinin hareketlerini farkında olmasalar da ayna nöronlar sebebiyle taklit etmişlerdir.
Bu gücün kullanıldığı sayısız alan olsa da en ilginci müzakere masalarıdır. Nasıl mı?
Kendinizi bir müzakere masasında hayal edin, karşı taraf ne yapıyorsa taklit ediyorsunuz. Başını kaşıyorsa kaşıyor, arkasına yaslanıyorsa yaslanıyorsunuz. Büyük bir ihtimalle anlaşmaya varacaksınız. Neden mi? Dr. William Maddux tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, müzakereci taraflardan birisi karşı tarafın hareketlerini taklit ederek ayna nöronları harekete geçirdiğinde anlaşmaya varma oranları %12’den %67’ye çıkmıştır.
Daha sıra dışı bir örnek mi ?
Karşı cinsle ilk buluşmanızı gerçekleştirmek için bir restorana gittiğinizi düşünün. Siparişlerinizi verdiniz, yemeğinizi beklerken arkadan hafif hareketli bir müzik çalıyor ve oturduğunuz yerde müziğin ritmine göre belli belirsiz dans figürleri sergiliyorsunuz. Büyük ihtimalle sizi gören partneriniz de aynı hareketleri sergilemeye başlayacaktır. İhtimal vermezsiniz ama bu akşam yemeğinin romantik bir ilişkiyle sonuçlanma ihtimali oldukça yüksek. California Üniversitesinde gerçekleştirilen bir çalışma, ilk buluşmada birbirlerini aynalayan bireylerin romantik ilişki kurmasının daha muhtemel olduğunu göstermiştir. Siz fark etmeseniz de bu gücün farkında olan birçok restoran, özellikle akşam yemeği başlangıç saatlerinde, müşterilerini hafif hareketli müziklerle karşılar. İlk akşam yemeğinden sonra romantik ilişkiye başlayan cifler için bu tip restoranlar, diğer özel günlerde de ilk tercih haline gelir. Restoranlar için sadık müşteri yaratmanın en ucuz ve etkili yolu!
Sadece restoran sahipleri değil, ayrıca orada çalışan garsonlarda bu gücün farkındaysa inanılması zor kazançlar elde edebilir. Nijmegen Üniversitesinde gerçekleştirilen bir çalışma, garsonlar müşterilerin isteklerini tekrarlayarak siparişleri aldığında %68 daha fazla bahşiş kazandıklarını bulgulamıştır.
Ayna nöronların gücü birçok alanda kullanılsa da dikkatli davranılması gereken bir yöntem olduğu unutulmamalıdır. Ayna nöronları kullanırken karşı tarafın her hareketini hemen tekrarlamak ciddiyetsiz duracak ve istenmeyen sonuçlara sebebiyet verecektir. Peki ama ne zaman taklit etmek gerekir?
Standford Üniversitesinde yapılan bir çalışmada, sanal ortamda öğrencilere kampüs içerisinde kimlik taşımalarını hatırlatan insan benzeri bir karakter gösterilmiş, karakter öğrenci davranışlarını 4 saniye bekleyerek taklit davranışını gerçekleştirdiğinde, kampüsteki öğrenciler karakteri daha ikna edici ve sevimli bulmuşlardır. Bu sebeple hareketleri aynalamak için 4 saniye beklemeye ihtiyacınız var demektir.
Sosyal etkileşimler doğası gereği sözlü iletişimin yanında sözsüz bileşenleri de bünyesinde barındırarak ilerlemektedir. Bu etkileşim sürecinde önemli rol oynayan ayna nöronlar, çoğu durumda bilinçsiz olarak sosyal beceriler elde etmemizi ve duygularımızı karşı tarafa iletmemizi sağlayan önemli mekanizmalar olarak işlev görür. Üzerindeki tüm sırlar ortadan kaldırılmamış olmasına rağmen elimizdeki bilgiler dahi bu mekanizmanın hayatımızdaki etkisi üzerine önemli bilgiler sunmaktadır.
Oğuzhan ÖZYİĞİT