Kurum Başarısında Yeşil Yönetim Politikalarının Önemi

Doç. Dr. Gözde Mert
Doç. Dr. Gözde Merthttps://www.gozdemert.com/
“Doç. Dr. Gözde MERT İktisat alanında lisans, işletme alanında yüksek lisans ve işletme yönetimi alanında doktora, Yönetim ve Strateji alanında ise doçent unvanına hak kazanmıştır. Birçok firmanın, uzman ve yönetici kadrolarında çalışmıştır. Kurucusu olduğu Gözde Araştırma şirketinde, uzun yıllar yönetici ve uzman olarak görev yapmıştır. Halen, Nişantaşı Üniverisitesi’nde İşletme Bölüm Başkanı ve öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 2018 TÜAD Akademik Baykuş ödülü sahibidir. Yönetim, organizasyon, bilgi yönetimi, felsefe ve iktisat tarihi alanlarından birçok ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmaları ve bu alanlarda yayınlanmış olan kitapları mevcuttur.”
spot_imgspot_img

“Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir”

Richard St. Barbe Baker

Dünyadaki kaynakların sınırsızmış gibi kullanıldığı yılların ardından 21. yüzyıl itibariyle çevre sorunlarının insanların yaşamını ve ekosistemi tehdit eder hale gelmesi devletleri çevre konusunda çalışmalara itmiştir. Hatta ülkelerin kendi başlarına çözüm yolları geliştirmelerinin de yeterli olmayacağı anlaşılarak uluslararası iş birlikleri ve çevre politikaları geliştirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Son 20 yılda, örgütlerin ürettikleri ürün ve hizmetlerin çevresel ve kaynak bazlı sonuçlarına ve uyguladıkları süreçlere daha fazla dikkat etmeleri yönündeki baskılar katlanarak artmaktadır.

Çevre, insanların içinde yaşadığı ve hayatlarını devam ettirmeleri için kaynaklar sunan bir ortamdır. Aynı zamanda çevre örgütler için de ekonomik bir kaynaktır. Örgütler, çevreden elde ettikleri kaynaklar sayesinde faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bu kaynakların tükenip yok olması, çevrenin kirlenmesi toplumun sağlığını bozacağı gibi, örgütler için de yeni kaynak bulunamamasına neden olmaktadır. Çevre kirliliğinin artması, doğanın bozulması, ekonomik kalkınmanın tek başına yetersiz hale gelmesi, tüm dünyada çevreyle ilgili ekolojik dengenin sağlanması gerektiğini gündeme getirmiştir.

Örgüt, toplum ve çevre ilişkisi sonucu ortaya çıkan kavram ise yeşil yönetimdir. Çevreye duyarlı bir örgüt, çevre dostu yönetim olarak da adlandırılabilen Yeşil Yönetim yaklaşımı, örgütlerin faaliyetlerinde çevre odaklı hareket etmeleridir. Yeşil yönetim, örgütlerin sahip olması gereken sorumluluklar içerisinde yer alan çevresel sorumlulukları benimsemesi ve bu sorumlulukları tüm süreçlerine dahil etmesini kapsamaktadır.

Günümüz örgütlerinde küreselleşmenin etkisiyle açık sistem içinde sürekli ve hızlı bir şekilde değişen çevre koşullarına göre iş süreçlerini yeniden tasarlayarak sürdürebilirliğin sağlanması temel bir faaliyettir. Dolayısıyla geleceğin örgütlerinin tasarlanmasında çevre politikalarının uygulanmasıyla gerçekleşeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Günümüzde kurumsal başarıyı yakalayabilmenin bir koşulu da yeşil yönetim politikaları olmaktadır. Yeşil yönetim politikalarının uygulanmaya geçilmesi bir kurumun gelecek vizyonu için önemli ve değerlidir. Kurum bu vizyon doğrultusunda geleceğe yönelerek, bu vizyon doğrultusunda kurumsal hedeflerini ve alt hedeflerini belirleyecektir. Aynı zamanda kurum bu politika uygulamaları doğrultusunda ortaya koyacağı performansla rakipleri arasından sıyrılarak, rekabet gücünün artırabilecektir. Bu amaçla çalışmada, yeşil yönetim politikalarının örgütlerin başarısına sağlayacağı katkılar incelenmektedir.

Yeşil Yönetim Politikaları

Yeşil yönetim, örgütsel faaliyetlerin tamamının çevresel sorumluluk bilinci ile yapılması anlamına gelmektedir. İşletmenin süreçleriyle ilgili atılacak tüm adımlarda çevrenin korunması ve doğanın faydasını koruma sorumluluğu ön planda tutulmalıdır. Çevrenin korunması ve ekonomik büyüme kavramlarının uzun vadeli ve bütünleşmiş şekilde düşünülmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Yeşil yönetim, sürekli iyileştirme üzerine odaklanan bir kavram olması nedeni ile sürdürülebilirliğinin sağlanmasında önemlidir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliği sağlamak için de örgütlerde çevresel faaliyetlerin uygulanması zorunluluğu, operasyonel faaliyetlerin yeniden tanımlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Uluslararası kapsamda bu değişimi tetikleyen nedenler ise şunlardır:

  • Çevresel mevzuatların katlanarak artması ve yasal gerekliliklerin yaygınlaşması, çevresel endişeleri ürün geliştirme konularına dâhil edilmesi
  • Çevreye duyarlı “yeşil” tüketicilerin bulunduğu niş bir pazar ortaya çıkması
  • Çevre örgütlerinin prestijinin artması ve bunların çevreye zarar veren işletmelere karşı harekete geçmeleri doğrultusunda yerel bilinç oluşturmaları
  • İşletmelerin doğal kaynakları kullanarak eko-verimliliği sağlarken, üretim maliyetlerini düşürebildiklerini ve kalite yönetimini geliştirebildiklerini keşfetmeleri
  • Günümüzde çevresel performansın yüksek olmasının işletmeler açısından önemli bir rekabet avantajı olarak görülmesi

Örgütler yeşil yönetim anlayışına uygun faaliyetler açısından başarılı olabilmeleri için benimsemeleri gereken dört amaç vardır. Bunlar:

  • Örgütler, yaptıkları faaliyetlerin çevreye verdiği etkileri belirlemeli ve kontrol etmelidir.
  • Örgütler, çevre yönetim sistemi kurmalıdır. Bu sistem, çevre politika, program ve amaçları içermelidir.
  • Tepe yönetici, örgütün çevre politikasını tanımalı ve bu politika, çevreyi korumayı ve sürekli gelişmeyi kapsamalıdır.
  • Örgütler, çevre ile ilgili konularda sosyal sorumluluklarının farkında olmalı ve çalışan personelin çevreye duyarlı olması konusunda eğitim imkânı sağlamalıdır.

Yeşil yönetimde işletmelerin başarılı olabilmesi için en tepe yönetimin çevre bilinci konusunda ciddi bilgisi bulunmalıdır. Üst yöneticiler, örgütün kendi içerisinde en alt kademeye varıncaya kadar çalışanları sürekli bir şekilde çevre konusunda bilgilendirilmesi, bu konuda uygulamaya konulan üretimsel, yasal ve sosyal süreçlerin koordineli bir biçimde yürütülmesini sağlamalıdırlar.

Taylor (1992) tarafından yapılan çalışma neticesinde ortaya konulan “yeşil yönetim çarkı” örgütlerde yeşil yönetim düşüncesinin nasıl işlendiğini ifade etmektedir. Yeşil yönetim çarkı Şekil 1’de verilmiştir.

Şekil 1. Yeşil Yönetim Çarkı

Örgütlerin çoğu çevresel denetimi üstlenmesine karşın, yeşil yönetim örgütlerin çevre mevzuatına ne kadar iyi uyduğunun aksine bütün sistemi değerlendirmeyi gerektirmektedir. Denetimler, sadece örgütün iç işleyişiyle sınırlanmamaktadır. Yeşil yönetimin amaçlarına ulaşmak için oluşturulan strateji, örgüt içerisinde her seviyede biçimlendirilerek belirgin kılınmalıdır. En önemli zorluk, politika ve stratejilerin uygulanmasını sağlamaktır, çünkü bunlar ancak uygulanabildiği ölçüde başarılı olmaktadır.

Yeşil yönetim politikalarının hazırlanmasında üç unsur önem taşımaktadır. Bunlar; yeşil tasarım, yeşil ürün ve yeşil istihdamdır.

Yeşil Tasarım

1980’li yıllardan itibaren çevreyle ilgili kaygıların artmasıyla beraber hükümetler, sivil örgütler, bilim adamları ve bazı sosyal sorumluluk sahibi örgütler tarafından daha çevreci yaklaşımlar izlenmesi için çeşitli çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. Başlangıçta, sadece üretim süreci sonrasında oluşan atıklar üzerine odaklanılarak alınan önlemlerin ve yapılan yasal düzenlemelerin, ürünün çevresel etkilerinin azaltılmasında çok da etkili olmadığının görülmesiyle ürünün tüm yaşam döneminin dikkate alındığı daha bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerekliliği doğmuş ve “Yaşam Dönemi için Tasarım” (Design for Life Cycle, DfLC) kavramı ortaya çıkmıştır.

DfLC; bir ürünün fikir olarak yaratılmasından üretimine, kullanımından imha edilmesine, hatta geri kazanılmasına kadar olan tüm yaşam dönemine bir bütün olarak bakan bir kavramdır. DfLC; kirlilik önleme ve kaynak koruma stratejilerini, daha ekolojik ve ekonomik sürdürülebilir ürün sistemleri ile bütünleştiren proaktif bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım; bir ürünün, yaşam döneminin her bir aşamasının çevre üzerinde yarattığı etkiyi dikkate alarak bu etkilerin azaltılmasını amaçlamaktadır. Çevreyle ilgili kaygıların belirgin bir şekilde artmasıyla bu kavram, “Çevre için Tasarım”a (Design for Environment, DfE)” dönüşmüştür. 1980’lerin ortalarında ise yeni bir yaklaşım olan endüstriyel ekoloji kavramı ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımda endüstriyel sistemlerdeki madde ve enerji akışını ve bu akışın çevresel etkilerini ayrıca teknoloji, uygulamaların bu akış üzerinde yarattığı etkileri de bütünleştirerek anlamaya çalışır. Bununla birlikte endüstriyel ekoloji üretim evrelerini inceleyerek atıkların girdi olarak geri kazanımını, ürünün çevresel etkilerinin düşünülerek yeniden tasarlanmasını kapsamaktadır.

Yeşil Ürün

Yeşil ürün, dünyayı kirletmeyen, doğal kaynakları bitirmeyen ve geri dönüştürülebilen ya da değeri korunabilen ürünlerdir. Yeşil ürünün özellikleri şunlardır:

  • İnsan ya da hayvan sağlığına tehlikeli olmamalı,
  • İmalat, kullanım ya da ortadan kaldırma süreçlerinde çevreye zarar vermemeli,
  • İmalat, kullanım ya da ortadan kaldırma boyunca aşırı miktarda enerji ve diğer kaynakları tüketmemeli,
  • Fazla ambalaj ya da kısa yaşam süresi nedeni ile gereksiz atığa neden olmamalı,
  • Gereksiz kullanımı gerektirmemeli ya da hayvanlara işkence yapılmamalı,
  • Çevreye zararlı malzemeleri içermemelidir.

Örgütler, tüketicilerin artan çevresel endişelerine çeşitli yeşil ürünler sunarak cevap verme çabasındadırlar. Çevresel bilincin artması, çevre dostu ürünlere olan talebi yükseltmiştir. Yeşil ürün üreten örgütler, çevreye zarar vermemek ve avantaj sağlamak için ürettikleri ürünlerin enerji ve kaynakları koruyarak hava kirliliği ve benzeri olumsuzlukları ortadan kaldırarak, çevreyi korumayı amaçlamaktadır.

Yeşil İstihdam

Yeşil ekonomi, ekonominin yenilenebilir enerji, araştırma-geliştirme, yapım inşaat, ulaştırma, sanayi, tarım ve ormancılık vb. birincil sektörlerinde uygulanmaktadır. Düşük karbon teknolojileri ve sürdürülebilir ekonomilerde çevre kalitesini iyileştirmek ve ekosisteme gelecek zararları ortadan kaldıracak veya korunmasını sağlayacak güneş panellerinin kurulması, bio-yakıt ve hibrit araç üretimi, organik tarım, yalıtım, rüzgâr tribünleri inşası vb. işler yeşil işler olarak tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre yeşil ekonomi, çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltan ve çevreyi tahrip etmeden sürdürülebilir kalkınmayı amaçlayan bir ekonomi olarak tanımlanmaktadır. Yeşil ekonomi, ekonomik büyüme ve çevresel sürdürülebilirlik arasında bağlantı kuran önemli bir kavramdır.

Yeşil Yönetim Politikalarının Örgütlere Sağladığı Yararlar

Yeşil yönetim, taraflarını ödüllendiren bir yönetim anlayışıdır. Maliyet azaltma ve geliştirilen verimlilik, yeni pazarlar, geliştirilmiş kurumsal imaj, yeni ürün ve hizmetlerin satışında fırsatlar, gelişmiş rekabet durumu, daha motive olmuş bir işgücü, sanayi ve kamu politikalarında gündemi belirleme becerisi olarak işletmelere sağladığı faydaları sıralamaktadır.

Örgütler, karlılıklarını arttırmak ve çevreyi korumak arasında bir denge noktası bulmak zorundadırlar. Böylelikle kar elde etmek, varlıklarını sürdürebilmek ve topluma hizmet etmek hedeflerini topyekûn başarabileceklerdir. Örgütlerin yeşil yönetim anlayışını benimseyerek, politika ve uygulamaları doğrultusunda elde ettikleri faydalar Porter ve Van Der Linde (1995: 145) tarafından iki sınıfta değerlendirilmektedir:

  1. Ürün Yararları: Yeşil yönetim uygulamalarının geliştirilmesi ile kalitesi iyileştirilmiş, daha güvenilir, daha düşük maliyetli, ambalaj maliyetleri azaltılmış, üretim sürecinde kaynakların daha verimli kullanıldığı ve atıklarının elden çıkarılma maliyetlerinin azaltıldığı ürünler elde edilebilir.
  2. Süreç Yararları: Üretim girdilerinin işlenmesinde daha yüksek verimlilik, yeniden kullanım veya geri dönüşüm imkânları ile maliyet avantajları elde edilecektir. Süreç getirilerinin artması, daha detaylı bir denetim ve bakım sayesinde zaman kayıplarında ve firelerde azalma, enerji kullanımında tasarruf, malzemelerin denetim ve yönetim maliyetlerinde iyileşme, daha güvenilir işyeri koşulları, atık yönetimi, elden çıkarma maliyetlerinde iyileşme, etkin ve verimli süreç yönetimi yeşil yönetim uygulamaları ile süreçlerde elde edilen kazanımlar olarak sıralanabilir.

Yeşil yönetim politikalarının uygulanması örgütlerde; pazar payının artması, yeni pazarlara girme şansının yükselmesi, ürün ve hizmet fiyatlarının düşmesi, hizmet kalitesinin artması, müşteri tatmini, maliyet avantajı, tesis imajı, rekabet avantajı, kârlılık artışı ve verimlilik gibi birçok konuda başarı anlamında çok fazla katkı sağlamaktadır. Örgütlerin yeşil yönetim politikalarına sahip olmalarının örgüt yönetimine ne gibi faydalar sağladığı konusunda araştırmalar yapılmıştır. Örgütlerin yeşil yönetim faaliyetlerini uygulama nedenleri üzerine yapılan araştırma sonuçlarına göre örgütler:

  • Çevresel performansın sürekli arttırılmasını sağlamak,
  • Halkla ilişkiler faaliyetini iyi bir şekilde devam ettirmek,
  • Çevreyle ilgili maliyet nedenlerini araştırmak ve maliyet kontrolü yapmak,
  • Sektör ve devlet ilişkilerini güçlendirmek,
  • Enerji etkinliğini sağlamak,
  • Atıkları azaltmak,
  • Zamanın etkin kullanımını sağlamak,
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarını korumak,
  • Toksik maddelerin kullanımını azaltmak,
  • Çalışma koşullarını iyileştirmek ve sağlıklı ortamlar yaratmak amacıyla yeşil yönetim faaliyetlerini uygulamaya başladıklarını belirtmişlerdir.

Örgütlerin çevreye bakışı geleneksel yönetim anlayışında olduğu gibi çevreyi sadece “çevreye hâkim olma”, “çevrenin bir kaynak olarak görülmesi” çevre kirlenmesine sebep olan atıkların “dışsallıklar olarak değerlendirilmesi” anlayışından, yeşil yönetim anlayışında hakim olan “doğayla uyum içinde olma”, “doğal kaynakların sınırsız olmadığının farkına varılması”, “kirlilik ve atıkların yönetilmesi ve minimize edilmesi” düşünce sistemine geçilmesine ve giderek çevrenin öneminin kavranmasına ve çevrenin daha çok dikkate alınmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra örgütlerin, yasal mevzuatlara uyma zorunluluğu, tüketici baskıları ve diğer itici güçler örgütlerin yeşil politikalar geliştirmesine ve uygulamasını, atıklarını sıfırlamasını sürdürülebilirliklerini, rekabet güçlerini artırması açısından zorunlu kılmaktadır.

Örgütlerin yeşile daha fazla yatırım yapmaları diğer bir ifadeyle, yeşil yönetim anlayışına uygun faaliyet ve politikalara öncelik vermelerinde, tepe yönetimin desteğinin olması kadar söz konusu bu desteğin sürekliliği de önemli olmaktadır. Bu nedenle yeşil yönetim anlayışının başarılı olması için örgütlerde yeşil yönetim politikaları tepe yönetim tarafından desteklenmeli ve bu uygulamalara süreklilik kazandırılmalıdır. Uygulamaların başarılı olması ve sürekliliğinin sağlanması için bu konuda ayrıca sürekli denetimlere önem verilmelidir.

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı &

Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

www.gozdemert.com

gozde.mert@nisantasi.edu.tr

mertgozde@yahoo.com

 

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz:

Mert, G. (2022). Green Management Policies for Corporate Success, Ed. Bülent Akkaya, Kittisak Jermsittiparsert, Ayşe Günsel, Handbook of Research on Current Trends in Asian Economics, Business, and Administration, IGI Global, ABD.

Doç. Dr. Gözde Mert
Doç. Dr. Gözde Merthttps://www.gozdemert.com/
“Doç. Dr. Gözde MERT İktisat alanında lisans, işletme alanında yüksek lisans ve işletme yönetimi alanında doktora, Yönetim ve Strateji alanında ise doçent unvanına hak kazanmıştır. Birçok firmanın, uzman ve yönetici kadrolarında çalışmıştır. Kurucusu olduğu Gözde Araştırma şirketinde, uzun yıllar yönetici ve uzman olarak görev yapmıştır. Halen, Nişantaşı Üniverisitesi’nde İşletme Bölüm Başkanı ve öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 2018 TÜAD Akademik Baykuş ödülü sahibidir. Yönetim, organizasyon, bilgi yönetimi, felsefe ve iktisat tarihi alanlarından birçok ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmaları ve bu alanlarda yayınlanmış olan kitapları mevcuttur.”

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı