Emine KORKMAZ
Ağaç, çiçek ve yeşillik medeniyet demektir.
Mustafa Kemal Atatürk
Biz doğanın varlığını unuttukça doğa bize farklı dönüşler yapıyor, herkes doğaya ekleme yapıyor fakat yanlış yerlere, yanlış şekilde …
Ve bir gün birileri çıkıyor bunlarla mücadele ederken bir terim yaratıyor, ne midir bu terim, ‘Permakültür’.
Yaşamımıza giren Permakültürü önce kelime anlamıyla tanımlamakla başlayayım;
Permakültür; “kalıcı (permanent) tarım (agriculture)” olarak da bilinir ve doğadan esinlenmiştir. Avustralyalı bilim adamları Bill Mollison ve David Holmgren tarafından 1970’lerde geliştirilen bu yöntem, doğal ekosistemlerin tasarım ve yönetim prensiplerini insan faaliyetlerine uygular. Permakültür, biyoçeşitliliği desteklemeye, toprak verimliliğini artırmaya, enerji tasarrufuna, insan gücünün az kullanıldığı ve suyun etkin bir şekilde kullanımını sağlamaya odaklanır.
Biraz daha bahsedecek olursam; permakültür, bahçe tasarımından ev yapımına, su yönetiminden enerji üretimine kadar geniş bir uygulama alanına sahiptir. Bir permakültür bahçesi, yabani bitkilerin, sebzelerin ve meyvelerin uyumlu bir şekilde yetiştirildiği, suyun verimli kullanıldığı ve toprağın sürekli olarak beslendiği ve tarıma katkısı olan faydalı böceklere de zarar vermeden oluştuğu bir sistemdir. Ayrıca, permakültür sadece ormanlarda değil; bahçelerimizde, balkonlarımızda doğal malzemelerle yapılarak enerji tasarrufu sağlar ve atıkların minimum düzeyde olmasını hedefler. Böylelikle kendi ihtiyaçlarımızı da kendimiz tasarlayarak karşılamış oluruz. Tasarım da iyi bir gözlemden geçmektedir, iyi bir gözlem sonucunda yani nereye ne şekilde tasarlayacağımızın fizibilitesini yaparsak bize sürekli fayda sağlayan uzun ömürlü bir orman yaratmayı da sağlamış oluruz. Neden kendi ormanımızı kendimiz yaratmayalım..
Sürdürülebilirlik ve permakültür bu ikisi birlikte düşünüldüğünde daha sağlıklı ve dengeli bir gelecek için rehberlik ederken, insanların doğayla uyumlu bir şekilde yaşamalarını ve doğal kaynakları koruyarak gelecek nesillere aktarmalarını sağlayan önemli araçlardır diyebiliriz. Herkesin minimum düzeyde dahi olsa permakültür prensiplerini benimsemesi demek; çevresel etkilerimizi azaltmamıza ve daha sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturmamıza yardımcı olur.
Mars’ta yeni bir yer kurmayı hedeflerken, Dünya’da olup bitenlere kayıtsız kalamayız, doğa sesini yükseltirken onun beklentilerine kulak verip dengeyi sağlamak en temel görevimiz olmalıdır..