CEO ve Çevikleşen İş Dünyasında Hiper Otomasyon Dönemi
Dr. Umut Köksal
Çeviklik, iş dünyasının son 10 yıldır üzerinde en çok konuştuğu, odaklandığı konuların başında geliyor. Hiper rekabet ortamında yer alan, dijitalleşme ve yeni nesil teknolojilerin dönüştürdüğü günümüz iş dünyasında işletmeler çevik olmak; kendilerini değişen şartlara hızlı şekilde adapte etmek ve bu sayede ayakta kalabilmek baskısını derinden hissediyorlar.
İş dünyası liderleri olsun, teknoloji uzmanları olsun, akademik dünyadaki diğer kıymetli uzmanlar olsun, gündem ağırlıklarını nedense yapay zeka, üretken yapay zeka, blokzinciri gibi yeni nesil teknolojileri vermekteler. Bu gündemde biraz geride kaldığını ve yeterince ön plana çıkarılmadığını düşündüğüm bir teknoloji var ki, bu teknoloji ile ilgili değerlendirmelerim, bu yazının özünü oluşturuyor olacak.
Hiper otomasyon, yapay zeka(AI), makine öğrenimi(ML), robotik süreç otomasyonu(RPA) ve diğer akıllı sistem teknolojilerin kombinasyonu, entegrasyonu olarak karşımıza çıkan, çevikleşme ve aynı zamanda dijitalleşme arzusundaki işletmeler için, iş dünyası oyunu kurallarını baştan aşağıya yeniden yazan bir faktör.
Çevikleşme, çevik organizasyon gibi kavramlar, eğer doğru yeni nesil teknoloji ile bütünleşmezler ve aynı sayfada konumlandırılmazlar ise, teoriden öteye gidemiyorlar. Bir şirket CEO’sunun, C düzey yöneticilerinin, yönetim kurulunun “biz çevik bir organizasyonuz” demesi için, organizasyonun teknolojik altyapısı ve dijital olgunluğunun da bu organizasyonel yapılanmanın altını dolduruyor olması gerekiyor. İşte burada farklı yeni nesil teknolojilerin oluşturduğu bir entegre alan olarak karşımıza çıkıyor. Operasyonları kolaylaştırıyor, iş süreçlerine insan müdahalesine azaltıyor, karar verme süreçlerini geliştiriyor ve bu sayede işletme için benzeri görülmemiş etkinlik, operasyonel verimlilik ve çeviklik seviyesine çıkılmasının önünü açıyor.
Geleneksel otomasyon sistemlerinde ana odak, tekrar eden, manuel, zaman alıcı ve çoğu zaman katma değer yaratmayan görevlerin optimize edilip, otomatize edilmesine odaklanılırken, hiper otomasyon, ilave bilişsel yetkinlikler ortaya koyarak otomasyonda seviye atlatıyor. Akıllı sistemler, üretken yapay zekadaki gelişmeler, yapay zeka odaklı içgörüler, veri analitiğindeki gelişmeler ile birlikte; sadece tekrar eden, rutin, insan hatasına açık işlemlerin otomatize edilmesi değil, aynı zamanda şirketin değişiklikleri öngörmesini, veri odaklı bir kültür inşa etmesini ve proaktif kararlar vermesini sağlayarak içinde bulunulan bu hiper rekabet dünyasında daha çevik kalmasını sağlayan önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Hiper otomasyon, işletmenin çevik olabilmesi için bir hızlandırıcı faktör, bir diğer ifade ile bir çarpan faktör, çünkü işletme açısından, sürekli iyileştirme kültürünü teşvik ediyor. Agile, DevOps gibi yaklaşımlar ile birlikte, ürünün pazara sunma süresinin kısalması, çalışan ve müşteri deneyimlerinin geliştirilmesi, sürdürülebilir operasyonel verimlilik ve en önemli kitabı değil, hedefler ile yönetim açısından çevik bir işletme kültürünün yaratılması adına, hiper otomasyon; şirketin dijitalleşme yolculuğunun önemli bir kilometre taşı olarak yer alıyor.
Çevik metodolojileri uygulamak yetmiyor, çevik metodolojiler ile birlikte hiper otomasyonu benimseyen işletmeler, sürdürülebilir uzun vadeli rekabet gücü için ayağı yere sağlam basan bir çerçeve oluşturma imkanını da bulabiliyor.
Dijital dönüşüm hızlandıkça, yaratıcı dijital yıkım; sunulan ürün ve hizmetler üzerindeki etkisini artırıp müşteri deneyimini dönüştürdükçe, hiper otomasyona yatırım yapan işletmelerin belirsizlikler ile başa çıkabilme yetkinlikleri gelişiyor ve bu yazılacak başarı hikayeleri için bir adım haline geliyor.
Peki şirket CEO’su burada nerede oyuna giriyor?
Günümüzün iş dünyasında CEO’lar, çevikleşme ve sürdürülebilir performans açısından hiper otomasyonu işletme içerisinde entegrede çok kritik bir role sahipler.
Hiper otomasyonu işletme içerisinde devreye almak, benimsemek; sadece teknoloji satınalmak ya da dijitalleşmeye yatırım yapmak değil, bir CEO için. Bundan daha ötesi, pazardaki değişikliklere hızlı yanıt verebilen, hiper farkındalığa sahip, dayanıklı ve çevik bir organizasyon meydana getirebilmek için gerekli bir satranç hamlesi… Stratejik bir dokunuş….
Geleceğe sağlam adımlar atmak isteyen bir CEO, hiper otomasyonu bir stratejik araç olarak değerlendirip; müşteri deneyimini geliştirmek, planlama ve ürün geliştirme yetkinliklerini güçlendirmek, çalışan deneyimini iyileştirmek ve belki de en önemlisi daha proaktif kaynak yönetimi, kaynak tahsisi optimizasyonu yapma şansını elde edebilirler. CEO’nun hiper otomasyon konusundaki kararlılığı, çalışan ve yöneticilerinin bu konuda bilinçlerini artırma istekliliği, benimseme konusundaki vizyon ve liderliği; orta ve uzun vade yönettiği şirketin çeviklik kaslarını güçlendirmesini ve daha başarılı stratejik yönetim yapabilmesi adına da bir vesile olur.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce işletmenin çevikleşme ve başarı yolculuğunda, CEO’ların hiper otomasyon benzeri yeni nesil teknolojilerin benimsenmesi konusunda vizyon, liderliği ne kadar önemli? Ne dersiniz?