Akreditiflere Dair

Ömer Haluk TURANLI
Ömer Haluk TURANLI
1973 yılında, İstanbul’da doğdu. 1995 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F. İşletme bölümünden mezun oldu, 1999 – 2001 yılları arasında Marmara Üniversitesinde, İstatistik üzerine yüksek lisans yaptı. 1995 – 2003 yılları arasında, Yapı ve Kredi Bankasında Dış Ticaret Uzmanı, 2003 – 2013 yılları arasında da Hyundai Assan Otomotiv A.Ş.’de İhracat Operasyon Müdürü olarak görev aldı. 2013-2018 yılları arasında İstanbul Adliyesi nezdinde bilirkişilik yaptı. Proje bazlı eğitmenlik ve danışmanlık hizmetleri vermekte olan özel bir firma bünyesinde çeşitli projelerde görev aldı. İstanbul Gedik Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak \"Dış Ticaretin Finansmanı\", \"Dış Ticarette Ulaşım ve Lojistik\" ile \"Türkiye\'de Bankacılık Sistemi ve Finans\" konulu dersleri verdi. Halihazırda Ünsped Gümrük Müşavirliği bünyesinde Eğitim Danışmanı, YYS Danışmanı ve Gümrük Müşavir Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
spot_imgspot_img

Akreditiflere Dair

Ömer Haluk TURANLI

Akreditiflere Dair Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemDeğerli okuyucular, bu yazımda biraz akreditifli işlemlerden bahsetmek ve kendi gözlemlerim üzerinden aksadığını düşündüğüm yönlerini sizlerle paylaşmak istedim.

Bilindiği üzere dış ticaret işlemlerinde kullanılan çeşitli ödeme enstrümanları mevcuttur. Bunlardan teorik olarak en güvenilir olanı ise akreditiflerdir.

Akreditifler yapıları itibariyle üzerinde çok da mutabık kalınamayan ve temkinle yaklaşılan bir ödeme şekli olarak ön plana çıkmaktadır. O yüzden yukarıda “teorik olarak” ifadesine yer verdim. Keza bu kadar güvenilen ve bu kadar koruma sağlayan bir ödeme şeklinin dünya ticaretinde en az %50 oranında kullanılıyor olması beklenir. Fakat durum böyle değil. İşin aslı global ölçekte akreditif kullanım oranı %12-15 civarında kalıyor. Türkiye’nin verilerine baktığımızda da durum pek değişmiyor. TÜİK verilerine göre 2025’in ilk üç ayında yapılan akreditifli ithalat işlemleri tüm ödeme şekilleri içinde %5,65’te kalırken ihracat için bu oran sadece %3,81 olarak gerçekleşmiş durumda. Özellikle ihracatta en riskli ödeme şekli olan mal mukabili ödemenin bu süre zarfında %67,90 oranında gerçekleşmesi oldukça ilginç bir durum bence.

Peki o kadar güvenli olan akreditiflerin kullanımı neden bu denli düşük? Bunun bence en büyük sebebi akreditif işlemlerinin “Kullanıcı Dostu” olmaması. Evet, akreditif yoğun prosedürü ve iki ayrı kaynağın bir arada bilinmesini gerektiren ağır mevzuatıyla (UCP 6001 ve ISBP 8212) kesinlikle güçlü bir uzmanlık gerektiren ve akreditiften asıl fayda sağlayacak olan ihracatçı ve ithalatçının (lehtar ve amir) kolaylıkla yönetebileceği bir ödeme yöntemi olmamasıdır.

Bu zorluktan başka aşağıdaki olumsuzluklar da akreditif kullanımının düşük kalmasına sebep olmaktadır;

  • Pahalıdır, bankalar işlem başına komisyon alır, ayrıca değişiklikler, rezervler gibi sair masraflar da tahsil ederler ki bunlar hem ithalatçı hem de ihracatçı için yük oluşturabilir. Uygulamada evraklardan birer adet fotokopi çekilmesini isteyen ve fotokopi çekilmezse ekstra ücret isteyen bankalar bile mevcuttur.
  • Belgeye bağımlıdır, küçük bir belge hatası bile ödemenin reddine ya da gecikmesine yol açabilir.
  • Zaman alabilir, akreditifin açılma safhası, belgelerin hazırlanması ve doğrulanması süreci uzatabilir.
  • Bürokratik süreçlidir, çok fazla belge ve prosedür gerektirir.
  • Öngörülemeyen riskler karşısında etkisiz kalabilir, akreditif şartlarını çok dikkatli oluşturmak gerekir.
  • Akreditifler işlemin her ayrıntısını kapsamayabilir ve bu da hata olasılığına yol açabilir

Ayrıca “Kabul Kredili Banka Avalli” vesaik ve mal mukabili ödeme yöntemleri de var ve bunlar akreditif kadar olmasa da ona yakın derecede korumayı daha ucuza ve daha basit bir süreçle sağlıyorlar.

Akreditifin bir özelliği de asıl eylemden bağımsız olmasıdır. Yani açılan akreditif, akreditif amiri ile akreditif lehtarı arasındaki ilişkiden bağımsız olduğu gibi, akreditif amiri ile amir banka arasındaki ilişkiden de bağımsızdır. Akreditif amiri, amir bankaya vermiş olduğu talimatlardaki ticari sorumluluğunu yerine getiremese dahi, amir banka ya da teyit bankası akreditif lehtarına karşı olan ödeme yükümlülüğünü yerine getirmekle mükelleftir.

Akreditifin asıl eylemden bağımsız olmasıyla birlikte bir de ibraz edilen belgeler üzerinden çalışması prensibi vardır. Yani akreditif nezdinde ibraz edilen belgeler hatasız ise evraklar asıl eylemle ilgisiz olsa dahi amir banka ödeme yapmak zorunda kalır. Bu konuya bir örnek vermek için sizi 2020 yılına götüreyim. Hatırlayanlarınız olacaktır, 2020 yılının yaz aylarında Türkiye’de faaliyet gösteren Bietsan Bakır ve Pirinç San. Tic. A.Ş. isimli firma, Çin’de faaliyet gösteren İsviçre merkezli Mercuria Energy Trading SA. isimli şirkete bakır külçeler yerine kaldırım taşı göndermişti. Gerçi orada süreç daha farklı çalışmıştı ve ödeme şekli akreditif değildi ama o olayı akreditife uygulamak mümkündür. Şöyle ki, bu bir akreditif işlemi olsaydı bakır külçeler yerine kaldırım taşı yüklendiği halde bankaya ibraz edilen evraklar eğer hatasız ise amir banka ve varsa teyit bankası ihracatçıya parasını ödemek zorunda kalırdı. Burada tabi eşyanın varış yerine evraklardan daha geç ulaşması gerekiyor. Yoksa eşyanın satışa konu eşya olmadığı ödemeden önce anlaşılırsa mahkeme üzerinden ihtiyari tedbir kararı çıkartarak bankanın ödemeyi durdurması sağlanabilir. Dikkatinizi çekerim, ithalatçı doğrudan gidip bankaya “beklediğim eşyadan farklı eşya geldi, ödeme yapmayın” diye talimat veremiyor, mahkeme üzerinden yasal işlem başlatması gerekiyor. İşte asıl eylemin hileli olduğu böyle bir durumda bile evraklar düzgünse amir banka asıl eylemden bağımsız bir şekilde ödeme yapmak zorunda kalır. Durum ödeme yapıldıktan sonra anlaşılırsa o zaman artık konu mahkemeye taşınmış olacaktır ve ödeme yapan bankanın bir kusuru söz konusu değildir, ödemenin iadesi için ödeme yapan bankaya rücu edilemez.

Peki gelişen teknolojiye rağmen niye akreditiften daha verimli, daha kullanıcı dostu bir alternatif üretil(e)miyor? Hele de yapay zekâ hayatımıza bu denli girmişken ve şaşırtıcı derecede üretken bir hal almışken akreditif işlemlerini insan denetiminden bağımsız hale getirmek bu kadar mı zor?

Aslında ta 2010 yılında deneme sürüşü yapılan ve 2013 yılında Uluslararası Ticaret Odası tarafından yayınlanan 725 nolu yayın ile resmiyet kazanan Banka Ödeme Yükümlülüğü (BÖY) adında oldukça pratik ve akreditif süreçlerinin insan eli değmeden yürütülebildiği bir ödeme yöntemi mevcut ama bir türlü hakkettiği kullanım seviyelerine ulaşamıyor. Özellikle yapay zekanın dahliyle BÖY’ün önünün hızlıca açılması gerektiğini ve dış ticaret dünyasında hak ettiği yeri bulması gerektiğine inanıyorum. BÖY’e geçilmesi için gereken alt yapı yatırımlarının her bankanın altından kolaylıkla kalkamayacağı ve örneğin Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki bankaların sisteme entegre olamayacağı gibi açıklamalar yapılsa da bence asıl sebep daha farklı.

Akreditiflere Dair Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemÖzetle dış ticaret işlemlerinde güvenli alışveriş için aslında çok önemli bir enstrüman olan akreditif aslında oldukça zahmetli kullanımı ve maliyetli yapısı dolayısıyla kullanılması gerektiği kadar kullanılamamakta ve özellikle de yapay zekanın süratli gelişimiyle gerek akreditifli işlemlerin yapay zekâ tarafından yürütüleceği bir sistem gerek yapay zekâ tabanlı tamamen farklı bir sistem kullanmak suretiyle bu durumun değişmesi gerekmektedir. Keza istatistiklerin de söylediği gibi daha riskli ödeme yöntemleri daha fazla kullanılmakta ve bu da dış ticaretin güvenilirliğine sekte vurmaktadır.

Ömer Haluk TURANLI

Kaynakça:

1Uniform Customs and Practices For Documentary Credits : Akreditiflere İlişkin Birörnek Usuller ve Uygulama Kuralları

2International Standart Banking Practices: Uluslararası Standart Bankacılık Uygulaması

Ömer Haluk TURANLI
Ömer Haluk TURANLI
1973 yılında, İstanbul’da doğdu. 1995 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F. İşletme bölümünden mezun oldu, 1999 – 2001 yılları arasında Marmara Üniversitesinde, İstatistik üzerine yüksek lisans yaptı. 1995 – 2003 yılları arasında, Yapı ve Kredi Bankasında Dış Ticaret Uzmanı, 2003 – 2013 yılları arasında da Hyundai Assan Otomotiv A.Ş.’de İhracat Operasyon Müdürü olarak görev aldı. 2013-2018 yılları arasında İstanbul Adliyesi nezdinde bilirkişilik yaptı. Proje bazlı eğitmenlik ve danışmanlık hizmetleri vermekte olan özel bir firma bünyesinde çeşitli projelerde görev aldı. İstanbul Gedik Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak \"Dış Ticaretin Finansmanı\", \"Dış Ticarette Ulaşım ve Lojistik\" ile \"Türkiye\'de Bankacılık Sistemi ve Finans\" konulu dersleri verdi. Halihazırda Ünsped Gümrük Müşavirliği bünyesinde Eğitim Danışmanı, YYS Danışmanı ve Gümrük Müşavir Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı