Küresel ısınma, iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin bozulması… Ve bunların nedeni olan veya sonucu olarak ortaya çıkan diğer çevre sorunları… Artık hepimiz biliyoruz ki bu sorunlar sadece bir şehri, ülkeyi ya da kıtayı değil tüm dünyayı tehdit ediyor. Ve sadece bugün için değil gelecek nesiller için de çok büyük bir risk teşkil ediyor. Şu da bir gerçek ki bu sorunlarla mücadele etmek için en yetkin, bilgili ve farkındalığı en yüksek olan son nesil biziz. Yani bugün taşın altına elimize koymazsak, çok değil, sadece birkaç on yılda iş işten geçmiş olabilir maalesef. Avrupa Birliği de bu bağlamda – daha fazla geç kalmamak için! – tüm dünya için örnek teşkil eden bir süreci başlattı: Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal).
Yeşil Mutabakat, özetle Avrupa’nın 2050 yılında iklim nötr olması için başlatılan bir girişimdir. İçerisinde iklim, çevre, enerji, ulaşım, gıda, tarım ve daha birçok konuyla ilgili politika, prosedür ve eylem planları mevcut. Avrupa Yeşil Düzen Yatırım Planı, Adil Geçiş Mekanizması, Avrupa İklim Yasası, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, Tarladan Çatala Stratejisi, Sıfır Kirlilik Eylem Planı, Pil İttifakı gibi çalışmalar sürecin en önemli kilometre taşları oldu. Bu noktada, mevcut sera gazı emisyonlarını 1990’lı yılların seviyesinden %55 aşağı çekilmesini hedefleyen pakete bir parantez açacağız şimdi. Fit for 55, Avrupa’nın iklim değişikliğiyle mücadele sürecindeki kararlılığının en önemli göstergesi!
Fit for 55 Paketi Nedir, Neyi Amaçlıyor?
Fit for 55 paketi, AB’nin 2030 yılına kadar farklı sektör ve alanlardaki sera gazı emisyonlarını %55 oranında azaltmasını öngörüyor. Bu çerçevede, birçok yeni yasa teklifi getirirken yürürlükte olan bazı direktiflerin de revize edilmesini amaçlıyor. Paketin en önemli özelliği, bu hedeflerin gerçekçi olmasını sağlamak amacıyla net bir yol haritası ortaya koyması. Fit for 55’in ayrıca, adil, rekabetçi ve yeşil bir geçiş sağlama hedefi de bulunuyor. Yani pakette yer alan yasa ve düzenlemeler, AB’nin tüm paydaşlarına; tüketicilerine, şirketlerine, yatırımcılarına, yerel yönetimlerine, hükümetlere vs farklı sorumluluklar yükleyip yeni fırsatlar tanımlıyor.
Fit for 55 paketi, AB’nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki küresel liderliğini çeşitli eylemlerle pekiştiriyor. Fakat bu noktada sadece AB’nin girişimlerinin küresel ölçekte sonuç vermesi pek olası değil. Bunun farkında olan AB yönetimi, mevcut küresel düzene bağlı kalırken diğer ülkelerle de sera gazı emisyonlarının azaltımı için iş birlikleri kuruyor. Fit for 55 paketi bu ortaklıklar için de çok önemli bir kilometre taşı niteliğinde. AB, Fit for 55 aracılığıyla karbon emisyonlarının küresel olarak azaltılması ve Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için bir bakıma tüm dünyaya çağrıda bulunuyor.
Fit for 55 paketi içerisinde ne olduğuna kısaca bir göz atalım şimdi.
Fit for 55, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında ortaya konulan çabaların üye devletler arasında en uygun maliyetli şekilde paylaştırılması ve en çok ihtiyaç duyanlara destek verilmesi ilkesi üzerine planlanmıştır. Hedeflere ulaşmak ve sürecin getirdiği avantajlardan faydalanmak için tüm ülkeler ve vatandaşlar arasında iş birliği ve dayanışma oluşturulması, her bir paydaşın kendi kapasite ve yeterlilikleri doğrultusunda hareket etmesi ve nihai hedeflere ulaşırken farklı ulusal özelliklere ve başlangıç noktalarına saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Fit for 55, çevresel, finansal ve sosyal olarak sürdürülebilir bir Avrupa yaratmak için tüm paydaşlar arasında adil bir denge oluşturuyor. Şöyle ki, ülkelerden herhangi birinin bu süreçte aldığı teşvikler ve/veya olası yaptırımlar, diğer ülkeler üzerinde zincirleme bir etki oluşturacaktır. Teşvik ve yaptırım araçları, her bir ülkenin konuyla ilgili potansiyeline, risk ve fırsatlarına uygun şekilde verilmezse ortaya bir kaos çıkması da kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, tüm dünyayla siyaset, ticaret, ekonomi, eğitim, kültür vb gibi alanlar üzerinden ilişkiler kuran AB’nin Fit for 55 paketini tasarlarken kıta dışındaki paydaşlarını da dikkate alması gerekiyor. Gelinen noktada, tüm bu parametrelerle ilgili sürdürülebilir bir dengenin inşa edilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz.