2010’lu yılların sonlarına doğru lojistikte yaşanan dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler gittikçe etkisini artırdı. Birkaç yıl içerisinde dronelar havalanmış, otonom araçlar test sürüşlerine başlamış, depolardaki robotlar palet bozma, sipariş bazlı toplama yapma gibi operasyonları gerçekleştirmeye başlamışlardı.
Açıktır ki dronelar bir daha yere inmeyecek , otonom araçlar garajlarına dönmeyecek ve robotlar aldıkları işleri geri vermeyecekler. Teknoloji sürekli eksiklikleri tespit edip geliştirecek, revize edecek, yeniden uygulamaya alacak ve bu döngü hep ileriye doğru hareket edecektir. Yakın gelecekte yani 2020’li yıllarda teslimatların dronelarla yapılması, özellikle şehirlerarası taşımaların sürücüsüz tırlarla gerçekleştirilmesi, depolama operasyonlarında robotların hatasız performans çıkarması günlük operasyonların rutin akışları haline gelecektir.
Ayrıca bugün henüz gündeme almadığımız pekçok yeni teknoloji ortaya çıkacak ve farklı gelişim alanları yaratacaktır.
Peki İNSAN; lojistikte çalışan işgücü nasıl değişecek ve konumlanacak? Tüm bu gelecek öngörüleri arasında belki de en az konuşulan; lojisitiğin geleceğindeki insanı tanımlamaktır.
Lojistik sektörü, iş gücü yoğun bir sektör olarak konumlandığından dijitalleşmeyle birlikte iş gücü çok daha azalacak. Bu azalma hem mavi hem de beyaz yaka için geçerli olacak. Tır, kamyon, forklift, reachtruck vb. araçları kullanan sürücü ve operatörler farklı görevlerde çalışmak zorunda kalacaklar. Geleneksel depo ve fulfillment merkezlerde sağlanan katma değerli hizmetlerin pek çoğu robotlar tarafından gerçekleştirileceğinden özellikle dönemsel – part time çalışma modellerine duyulan ihtiyaç azalacak.
Beyaz yaka çalışanlar artık personeli yönetmekten sorumlu olmayacak bunun yerine süreçleri ele alıp, yönetecek ve geliştirecek. Tabiki bugünkü sayı ve görev çeşitliliğinde pozisyonlar olmayacak birçok pozisyon kapanacak ya da diğerleriyle birleşecek. Beyaz yakalıların hem iletişim, hem teknoloji, hem yazılım, hem süreç geliştirme gibi konularda bilgi ve yetkinliklere sahip olması beklenecek. Robotların ya da otonom araçların çalışma sistemleri ve algoritmaları hakkında bilgi sahibi olması gerekecek, geliştireceği yeni süreçlerin uygulanabilirlik ve yazılımsal gelişim alanlarını analiz edebilmesi ve bu gelişim alanlarını modellemesi beklenecek. Muhtemelen bu işleri tanımlamak için beyaz yaka diye bir kavram kullanılmayacak.
Satış, pazarlama ve müşteri hizmetlerinin önemi azalmayacak ancak dijital kanallar geliştikçe bu alanlarda bugün anladığımız anlamda klasik müşteri ilişkileri, potansiyel firma ziyaretleri, teklif verme, pazarlık süreçleri yer almayacak. Daha çok algoritmaya dayalı, büyük veriye dayalı, tahminleme yöntemlerine dayalı faaliyetler gerçekleşecek, minimum kaynak ve enerji ile hem mevcut müşterilerin yönetimi hem de yeni müşteri kazanımı hedeflenecek.
Sonuç olarak; Teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşüm, Lojistik sektöründeki iş gücünü ve insanı önemli ölçüde etkileyecek. Bu dönüşüm sürecine adapte olup sektörde kalmaya devam edecek insan pekçok fonksiyonu birden yerine getirmek ve bu yetkinliklerini geliştirmek durumunda kalacak.
Değişimi kabullenmeyip direnenler, uyum sağlayamayanlar ya da bu yeni ekosistemi geliştiremeyenler sektörden ayrılıp farklı alanlarda yolculuklarına devam edecekler. Ve kimin sektörde kalıp kalmayacağına ise muhtemelen İK departmanı değil performanslarımızı analiz edecek yapay zeka algoritmaları karar verecek.