Pandemi sürecinde uluslararası ilişkilerde en göze çarpan durum ülkeler arası azalan güven oldu. Çin ve Rusya gibi tek blok olan ülkeler merkezi hareket ettiklerinden dolayı içten parçalanma yaşamazken, Batı dünyası NATO’dan, AB’ye kadar her konuda bir dağılma sürecine girdi. NATO konusunda Fransa birliğin işlevinin bittiğini söylemesiyle bir fitili ateşlerken, AB konusunda ise ekonomik kurtarma paketlerinde kuzey ülkeleri ile güney ülkeleri birbirine karşı tavır aldılar. Sonunda anlaşmaya varılsa da birlik içindeki çatırdamalar net bir şekilde gün yüzüne çıkmış oldu. Salgının ilk dönemlerinde birbirlerinin mallarına el koymaları ise bugünlerin yaşanacağının ilk sinyallerinin verildiği andı.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Koronavirüs salgını krizinin Avrupa ekonomisini öngörülenden daha ağır etkilediğini belirtti. Daha önce açıkladığı 2020 yıl sonuna dair tahminlerini revize eden Komisyon, AB ülkelerinde sene sonu itibari ile yüzde 8,3’lük bir küçülme yaşanmasının beklendiğini duyurdu. AB Komisyonu geçen Mayıs ayında açıkladığı tahmininde, “AB ülkelerinin benzeri görülmemiş bir ekonomik durgunluğa sürüklendiğini” ifade ederek küçülme beklentisini yüzde 7,7 olarak kamuoyu ile paylaşmıştı.
Geçen seneye göre değişen rakamlar ile AB’de azalan ihracatlarımızı paylaşmak gerekirse; İtalya -%26.33, Fransa -%25.13, İsveç -%16.94, Bulgaristan -%16.89, İngiltere -%15.63, Almanya -%13.10 ihracatlarında oranında düşüş yaşandı.
Önceki yazılarımda çokça değindiğim konulardan biri dış ticarette Avrupa bağımlı ihracatın sürdürülebilir olmayacağıydı. İhracatımızın Yaklaşık yüzde 50’si Avrupa üzerinden sürdürülürken, Arap pazarında ve Ortadoğu’da kan kaybı ciddi oranlarda. Libya krizinde Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri pazarını kaybettik. Suriye ile yarı savaş hali ve Irak’ın sınır ihlali gerekçesiyle Türkiye’ye iki nota vermesi de göz önünde bulundurulursa orta vadede ciddi bir ekonomik bunalımı tetiklemesi çok olası gözüküyor.
Libya konusunda BAE ve Arabistan Türkiye ticaretini en aza indirgese de asıl tehlike burada değil, Libya üzerinde uzun süre hakim olan İtalya ve Kaddafi’nin devrilmesinde önemli rol oynayan, Fransa’dır. Türkiye İngiltere ve ABD tarafından destekleniyor gibi görünse de bu ülkeler artık AB’de hakim ve güvenilir müttefikler de değildir. Anlık çıkar değişimlerinde ise çabuk konum değiştirebilmekteler. Bu nokta da Kıbrıs üzerinde yapılan manevralar ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın da lobileri AB’de etkin bir müteffik olan Fransa ile hareket edecektir.
Ekonomimizin yüzde 50’sini bağladığımız AB’den kopuş bu politikalar devam ederse kaçınılmaz gibi gözükmekte. Ayasofya hamlesi tüm bu hareketleri çok keskinleştirecektir. Uzun vadede değil, orta vade gibi bir sürede ani değişikliklere hazır olmak gerekmekte.
Kısacası önümüzdeki günlerde Güney Asya pazarı başta olmak üzere yeni pazarlara açılacak ya da ekonomik olarak 100 senelik tarihinin en büyük çöküşünü yaşayacaktır. Şirketlere her yazımda ve danışmanlığım da yaptığım uyarıyı tekrar yapıyorum; alışılmış ve ezberlenmiş hareketlerden uzaklaşıp, yenilikçi bir çözüm üretmezseniz ciddi çöküşler yaşayabilirsiniz. Ciddi krizler ezberdışı yöntemlerle aşılır.