Dünya taşımacılık endüstrisindeki arz – talep dengesinde meydana gelen bir takım gelişmeler sonucunda, ulaştırma politikalarında da önemli değişiklikler görülmektedir. Bu gelişmelerin en önemlisi taşımacılık alanında görülen, yük çıkış noktasından varış noktasına kadar uygulanan farklı ulaştırma türleri ile ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, ulaştırma türlerinin seçimi, malın kısa zamanda, güvenli ve ekonomik bir biçimde hedefe ulaşmasında çok büyük önem arz etmektedir.
Yukarıda bahsi geçen arz – talep dengesinde meydana gelen değişimlere ilişkin olarak, arz tarafında görülen en önemli gelişmelerin başında 1990’lı yıllar boyunca teknolojik gelişmelere parelel olarak hızla gelişen konteynerleşme gelmektedir.Tüm bu gelişmelerden sonra dış ticaret ve taşımacılık zincirinin etkin bir biçimde entegrasyonunun sağlamayı hedefleyen çoklu taşımacılık (intermodal transport) kavramı ortaya çıkmış ve ülkelerin ulaştırmaya ilişkin politikalına şekil vermelerinde önemli bir rol oynamıştır.
Bu duruma istinaden, yuk aktarimi olmadan yapilan “İntermodal ” taşımacılığın son dönemde çoklu taşıma modlarının ortaya çıkmasıyla beraber, kara, deniz ve demiryolu taşımacılıgında popüler olduğu söylenebilir. Gün geçtikçe daha fazla firma tarafından tercih edilen intermodal taşımacılık, “Taşınacak yüklerin (malların) birim yük haline getirilerek, tüm taşıma zinciri (değişik ulaştırma türleri) boyunca aynı birim yük olarak taşınması” olarak tanımlanmaktadır.
Taşımacılıkla ilgili bahsi geçen bu değişimlere Türkiye’de kayıtsız kalmamış ve 2008 yılında ilk intermodal seferi gerçekleştirilmiştir. Başka bir deyişle“Rüzgarın yönünü değiştiremediğinde, yelkenlerini rüzgara göre ayarla” felsefesinden yola çıkan bazı Türk Lojistik şirketleri, intermodal sistemde demiryolu bağlantılı projeleri ile fark yaratmayı başarmıştır. Bununla birlikte; piyasaya yabancı yatırımcılar ve yeni küresel firmaların girmesiyle beraber rekabet başlamış ve ciddi bir dönüşüm sürecinin adımları atılmıştır. 2010 yılına geliğindiğinde ise değişimin etkisi kısa zamanda göstermiştir. Bunun sonucunda, Türkiye-Avrupa taşımacılığında yıllardır değişmeyen sıralamamız, bu taşıma modundaki ilerlemeyle birlikte üst sıralara yerleşmiştir.
Lojistikle ilgilenen herkesin bildiği İtalya’nın liman kendi Trieste, uzun yıllar, “dorsecilik” yapan karayolu şirketlerinin Avrupa’daki çıkış noktası olmasının ardından, çok hızlı bir biçimde gelişen “intermodal” taşımacılığın ana terminali haline gelmiştir. Türkiye-Avrupa arasında ro-ro gemileriyle taşınan yarı römork ve konteynerler, Trieste’de trenlere bindirilerek, Avrupa’nın dört bir yanına taşınmaktadır.Trieste’nin en büyük farkı, gemi ve demiryolu ulaşımını entegre etmesi, böylece Kuzey Avrupa’ya giden trafiğin gerçek bir referans noktası olmasıdır. Hepsinden önemlisi, sadece sayılar bakımından değil, demiryolu kargo işlemlerinin yöntemi ve iş kolaylığı bakımından, Türk şirketlerinin bir çok liman arasından, tercih ettikleri ilk yer olmuştur. Şuanda Trieste’den çıkış yapan trenlerin sayısı haftada 60’i geçmektedir. Yılda 150 binin üstünde ünite ( konteyner, yarı römork, tır ) taşınmaktadır.
Trieste hattında ilerleyen “intermodal trenleri rüzgarı” nın önümüzdeki sene Doğu Avrupa’da hızını arttırıcağı beklenmektedir. Özellikle, Türkiye-Slovakya, Trieste-Ostrava hatları, Avrupa’da yeni çözümlere ulaşmak için Lojistik firmarının hedefi haline gelmiştir. Bu paralel olarak; Türkiye-Köstence arasında kurulucak hattın başarılı olması durumunda, Köstence, Doğu Avrupa ülkelerine yönelik intermodal merkezi haline gelebilir.
Bu bilgiler ışığında; Türkiye’nin yüksek oranda intermodal taşımacılığı kullanmak için hiçbir eksiği olmadığı gibi tam tersine ihtiyaç duyulan çözümleri bütün olarak sunmakta olduğu söylenebilir. Türkiye, altyapı yatırımlarının arttırılması ve limanların demiryollarıyla birlikte planlanmasıyla beraber Karadeniz, Kafkasya, Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Orta Asya ülkeleri için önemli bir aktarma ve dağıtım merkezi olacaktır.
Intermodal Taşıma Modelinin Avantajları
* Bu taşıma modeli sayesinde her yıl binlerce hektarlık orman yok olmaktan kurtulmaktadır.
* Karayolu taşımacılığına kıyasla %80’e varan daha az CO2 salınımı sağladığından, ekolojik bir taşıma türüdür.
* Düzenli yükleme, taşıma ve boşaltma imkanları ile kontrol ve takip kolaylığının yanı sıra sabit fiyat avantajı sağlar.
* 24.5 Ton’a kadar yükleme kapasitesi
*45’lik konteyner yüklemesiyle 33 Euro palet ya da 12 block palet yükleme olanağı ( 40’lik konteyner’den % 30 daha fazla kapasite )
* En önemli nokta ise ; Hava, yol yasakları, sınır gümrükleri gibi sorunlardan etkilenmeden
sabit ulaşım süreleri sunarak gerçekçi bir planlama yapmaya fırsat verirmektedir.
* Teslim süreleri Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa için 7-8 günde gerçekleşmektedir.