Uygulamada işçilik alacakları ile ilgili görülen davalarda özellikle kayıt dışı çalışmaların ispatının yeterli yazılı delille ispatı mümkün olamadığından tanık gösterilmek suretiyle, sonuca gidilebilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir” (m.240). 6100 sayılı Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere karşılık disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır (m.245).
Hâkim, tanığın tanıklığı esnasında yalan söylediği veya menfaat temin ederek tanıklık ettiği hakkında yeterli delil veya emare elde ederse bir tutanak düzenler ve bu tutanağı derhâl Cumhuriyet başsavcılığına gönderir. Hâkim, tanığın ve suçta ortakları varsa onların tutuklanmasına da karar verebilir ve kovuşturma yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına sevk eder (m.264).
İşçilik alacakları ile ilgili yargılama aşamasında işçinin kardeşi, babası ya da kuzeni gibi yakın akrabalarının tanık beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği önem taşımaktadır. Yargıtay kararlarından anlaşıldığına göre, işçinin kardeşinin beyanlarına itibar edilmemektedir. Bu tür durumlarda yakın akraba olarak kabul edilen işçinin kardeşinin, babasının veya kuzeninin aynı işyerinde çalışıp çalışmadığı ve olayla ilgili fiili görgüye sahip olup olmadığı sorgulanmaktadır. Şayet yakın akrabalar aynı işyerinde çalışmıyorsa ve fiili görgüye de sahip değilse, tanıklıklarına itibar edilmemektedir.
Konuyla ilgili Yargıtay’ın farklı tarihlerde verdiği karara göre, yakın akrabaların tanık beyanlarına ihtiyatla yaklaşılmakla birlikte, akraba olmalarının da yalnız başına tanık beyanlarının değerden düşürücü bir sebep sayılmayacağı kabul görmektedir. Nitekim bir kararda, “Davacının dinlettiği tanık Serdar davacı ile birlikte davalı işyerinde çalışmıştır. Davacının teyzesinin oğlu olması tek başına beyanına itibar edilmemesini gerektirmez. Davacı tanığı …’ ın beyanı ve dosyadaki diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek yapıldığı ispat edilen fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil alacakları bakımından taleplerin kabul yerine yazılı gerekçe ile reddi hatalıdır”[1].
Yargıtay’ın başka bir kararında da, “Öncelikle davacı tanıklarından birisinin davacının öz oğlu oluşu nedeni ile bu tanığın beyanına ihtiyatla yaklaşılmalıdır. Diğer taraftan davacı tanıkları davacının 07:30’da işe başladığını söylerken bu bilgisinin görgüye mi yoksa duyuma mı dayalı olduğu, başka bir anlatımla bunu söyleyen davacı tanıklarının beyanlarının görgüye dayalı olabilmesi için kendilerinin de haftanın 7 günü 07:30 da işyerinde olmaları gerekmekte olduğuna göre kendilerinin de her gün 07:30’da işyerinde olup olmadıkları açıklattırılmamıştır. Keza davacının mesainin bitiş saati hakkında davacı tanıklarından biri saat 24:00 derken diğer tanık ise 01:00 -02:00 şeklinde beyanda bulunduğu halde bu beyanında duyuma değil görgüye dayalı olabilmesi için anılan tanıkların da haftanın 7 günü 24:00 -01:00 veya 02:00’ saatlerine kadar çalışıyor olmaları gerekmektedir. Aksi halde davacı tanıklarının beyanları görgüye dayalı değil duyuma dayalı, nakli beyan niteliğinde olacak olup hükme esas alınmaları da mümkün olmayacaktır.
Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle yapılması gereken, davacının oğlu dışındaki diğer tanığı …’u yeniden dinlemek, kendisinin ihtilaf konusu dönemde haftada kaç gün hangi saatler arasında çalıştığını belirleyip, tanığın işyerinde olmadığı saatler bakımından görgüye dayalı bilgisinin olmadığı gözetilerek fazla mesai alacak iddiasını yeniden değerlendirmektir”[2].
Yargıtay’a göre, “Davacı fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti talebinde bulunmuş, mahkemece davacı tanıklarının davalıya karşı davasının bulunduğu gerekçesiyle bu alacak kalemlerinin reddine karar verilmiştir. Davacı bahsi geçen ücret alacaklarının ispatı için aynı işyerinde beraber çalıştığı kardeşlerini tanık olarak dinletmiş, davalı ise tek bir tanık dinletmiştir. Davacının kardeşleri olan tanıklar davacı iddiası ile benzer mahiyette beyanda bulunmuşlar, davalı tanığı ise hem vardiyalı çalışmadan bahsetmiş, hem de uzun saatler süren çalışma olgusundan bahsetmiştir. Davacı tanıklarının davacının kardeşi olması tek başına beyanlarını hükme esas kabul etmemek için yeterli gerekçe olmadığı gibi davalı tanığının kendi içinde çelişkili beyanına itibarla adı geçen alacakların reddine karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece yapılacak iş davacı tanık beyanlarını ve davacı iddiasını değerlendirerek sonuca gitmekten ibarettir”[3].
Sonuç olarak, Yargıtay’ın konuyla ilgili kararlarına göre, genel olarak kardeş gibi yakın akrabalığı bulunan kişilerin işyeri çalışanı olmaması ve fiili görgüye sahip olmamaları halinde, tanıklığına itibar edilmemektedir. Ancak işçinin yakın akrabalarının işyeri çalışanı olması ve fiili görgüye sahip olmaları halinde, tanıklığına ihtiyatla yaklaşılarak beyanları kabul edilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göre de, ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Yakın akrabalık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılmaz[4].
Lütfi İNCİROĞLU
[1] Y9HD.17.06.2020 T., E.2016/17565, K.2020/5870 Legalbank.
[2] Y9HD.08.04.2021 T., E.2021/3708, K.2021/7774 Legalbank.
[3] Y9HD.12.04.2021 T., E.2021/3870, K.2021/7947 Legalbank.
[4] YHGK, 15.10.2014, E.2014/578, K.2014/766.Aynı yönde kararlar için bkz: YHGK, 13.04.2011, E. 2010/2-751, K.2011/96; YHGK, 12.09.2012, E.2012/2-387, K.2012/551.;SÜMER, Haluk Hadi, KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 3. Baskı, Ankara 2022, s.282 vd.