İşçinin Haksız Yere Hırsızlıkla Suçlanması Haklı Fesih Nedeni midir?
Lütfi İNCİROĞLU
Türk mevzuatında iş sözleşmesinin tarafları olan işçi ve işverene ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle fesih yetkisi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II ve 25/II nci maddelerinde verilmiştir.
İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” halinde, …..süresi belirli olsun veya olmasın işveren, iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebileceği gibi, işverenin de işçisine veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söylemesi, davranışlarda bulunması veya işçiye cinsel tacizde bulunması ya da haksız itham ve iftiralarda bulunması, onu haksız yere hırsızlıkla suçlaması halinde, işçi haklı nedenle iş sözleşmesini feshederek kıdem tazminatı talebinde bulunabileceği gibi (İş K. m.24/II-b) aynı Kanun’un 26 ncı maddesi kapsamında diğer tazminat hakları saklıdır.
Yargıtay, işçinin haksız yere hırsızlıkla suçlanmasını haklı fesih nedeni olarak kabul etmiştir. Yargıtay uygulamasına göre, “4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (b) alt bendi gereğince, işverenin işçiye veya aile üyelerinden birine hakaret etmesi, sövme fiilini işlemesi, sarkıntılıkta bulunması, işçiye iş sözleşmesini haklı fesih imkânı verir. Şeref ve namusa dokunacak söz ve davranışların, işveren veya işveren vekili tarafından gerçekleştirilmiş olması hukukî sonucu değiştirmez. Bu eylemlerin Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil etmesi de şart değildir.
İşçinin ya da ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak söz, davranış veya eylemin, işverenin diğer bir işçisi tarafından gerçekleştirilmiş olması, kural olarak işçiye iş sözleşmesini haklı fesih imkânı vermez. Ancak, şeref ve namusa dokunan söz ve davranışlardan haberdar olan işverenin, eylemin tekrarlanmaması yönünde gerekli önlemleri alması, işçiyi gözetme borcunun gereği olarak zorunludur.
Somut uyuşmazlıkta, davacı mazot hırsızlığı ile suçlanarak iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia etmiş, davalı ise şirkette yapılan iç denetimler sonucu mazot açığı olduğunun tespit edildiğini davacıdan savunma istendiğini ancak davacının savunma vermediğini, bu durumun sonradan bir kez daha yaşandığını ikinci olaydan sonra davacının istifa dilekçesi vererek iş akdini haksız olarak feshettiğini savunmuştur.
Mahkemece, iş akdinin davacı tarafından haklı olarak feshedildiği gerekçesiyle, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacının mazot açığı tespiti üzerine hırsızlıkla suçlanması nedeniyle istifa dilekçesi verdiği ve iş akdini bu şekilde feshettiği, bu feshin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 üncü maddesinin “II” numaralı bendinin “b” alt bendi uyarınca haklı bir nedene dayandığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacı kıdem tazminatına hak kazanmıştır[1].
Başka bir Yargıtay kararında ise, “Yargılama esnasında davacı asil istifa dilekçesiyle ilgili olarak bizzat dinlenmiş olup dilekçe ve dilekçe altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, baskı ile imzaladığını, işyerinde haksız bir şekilde hırsızlıkla suçlandığını, bu suçlamalar nedeniyle kendini baskı altında hissettiğini ve patronlarına işten ayrılacağını söylediğini, onlarında istifa dilekçesi ver dediklerini, bu nedenle istifa dilekçesi verdiğini, olayda suçsuz olduğunun anlaşıldığını, daha sonra yapılan sayımlarda mallarda herhangi bir eksiklik olmadığının anlaşıldığını beyan etmiş olup yargılama esnasında dinlenen davacı tanığının feshe ilişkin görgüye dayalı bilgisinin olmadığı, davalı tanıklarından …’nun ise iş yerinde halen çalışmakta olduğunu, işyerinde davacının hırsızlıkla itham edildiğini, işyeri sahipleri tarafından bu nedenle dövülmeye dahi çalışıldığını, daha sonra davacının suçsuz olduğunun anlaşıldığını beyan ettiği görülmüştür. Davacının dava dilekçesindeki iddiası, mahkeme huzurunda verdiği beyanı ile özellikle davalı tanığı …’nun yeminli olarak verdiği beyanı birlikte değerlendirildiğinde davacının iş akdini asılsız yere hırsızlıkla suçlanması sebebi ile kendisinin haklı olarak feshettiğinin anlaşılmasına göre, iş sözleşmesinin işçi tarafından feshinin haklı sebebe dayandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kıdem tazminatının kabulü doğru ise de Mahkemece iş sözleşmesini fesheden tarafın feshi haklı bir nedene dayansa dahi, ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmadığı gözetilmeksizin ihbar tazminatının reddi gerekirken hatalı gerekçe ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir”[2]
Sonuç olarak, haksız yere hırsızlık ile suçlanan işçi haklı nedenle iş sözleşmesini İş Kanunu m.24/II-b uyarınca feshederek kıdem tazminatına hak kazanabilir.
Lütfi İNCİROĞLU
Kaynakça:
[1] Y9HD.11.11.2015 T., E.2014/20283, K.2015/31963; Çil, Şahin İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.707.
[2] Y22HD.03/02/2020 T., E.2017/26823., K.2020/1422