Kararlı durum ekonomisi, temel finansal parametrelerde büyük ölçüde istikrarın sağlandığı ve ekonomik dalgalanmaların çok düşük olduğu ekonomi modelidir. Kavram itibariyle genellikle ulusal ekonomiler için kullanılsa da bu yaklaşım yerel, bölgesel veya küresel ekonomiye de uygulanabilir. Ekonomiler belirli bir büyüme veya küçülme döneminden sonra durağan hale geçebilir. Ekonomik sürdürülebilirlik için bu durağan ekonominin parametreleri temel ekolojik sınırları aşmamalıdır.
Kararlı durum ekonomisinde söz konusu bölgedeki popülasyon veya nüfus artış hızı; ayrıca kişi başı tüketim ve gelir miktarı büyük oranda sabittir. Yani doğum ve ölüm oranları ile üretim ve tüketim değerleri birbirine eşit veya yakın durumdadır. Bu bağlamda atıkların en aza indirilmesi, daha yüksek üretim ve tüketim seviyelerinde istikrarlı bir ekonomi oluşmasını sağlayabilmektedir. Her ne kadar ekonomik refahın iyi bir göstergesi olmasa da gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) değeri kararlı durum ekonomilerinde finansal faaliyetler ve çevresel etkinin en temel unsurlarından biri olmaktadır.
Kararlı durum ekonomisi genellikle ekonomik büyüme ve bu büyümenin ekolojik bütünlük, çevre koruma ve ekonomik sürdürülebilirlik üzerindeki etkileri bağlamında ele alınmaktadır. Bu nedenle, kararlı durum ekonomisi ifadesinin kullanılması için ekonomik büyümenin net bir tanımını yapmak gerekir. Ekonomik büyüme temel olarak mal ve hizmetlerin üretim ve tüketimindeki artıştır. Bu büyüme farklı ekonomik veya politik birimler için genellikle artan GSYİH ile gösterilmektedir. Ekonomik büyüme, kişi başına artan tüketim, daha yüksek malzeme ve enerji üretimi ve büyüyen bir ekolojik ayak izini beraberinde getirmektedir. Ekonomik büyüme kavram itibariyle niceliksel büyümeden bağımsız olarak niteliksel değişimi ifade eden ekonomik gelişme tanımından ayrılmaktadır. Ekonomik gelişme, refahın daha adil bir şekilde dağıtılmasını, tüketici tercihlerinin sürdürülebilirlik özelinde yeniden şekillenmesi ve sektörlerin teknolojik gelişmelere yoğun bir şekilde entegre olmasını vs kapsayabilir.
Kararlı durum ekonomisini durgun ekonomiyle karşılaştırmamak gerekir. Durgun bir ekonomide hedeflenen büyümenin gerçekleşmemesi, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar vs mevcuttur. Öte yandan kararlı hale gelen bir ekonomi, üretimden elde edilen zenginliği daha geniş bir şekilde dağıtmayı ve mümkün olan en fazla sayıda insan için ekonomik güvenliği sağlamayı amaçlar.
Ekonomide kararlı durumu istikrar olarak da ifade edebiliriz. İstikrarlı bir ekonomi, doğal kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını ve bu kaynakların geliştirilmesinden elde edilen zenginliğin adil bir şekilde dağıtılmasını amaçlar. Bu ekonomide başarı, ekonomik refahın ana ölçüsü olan GSYİH artışının yerine bunun ne kadar istikrarlı olduğuyla ölçülmektedir. Kararlı durum aşamasına geçmiş olan ekonomiler büyüme ve küçülme (daralma) gösterebilir; fakat bu noktada bu tür dalgalanmaların olumsuz etkilerini en aza indirebilmek esastır. Bu ekonomi modelini destekleyen ekolojik ve çevreci iktisatçılar, çevrenin üretim ve servetin sınırsız büyümesini destekleyemeyeceğini savunmaktadır. Zira, sürekli büyüyen bir ekonomi, sınırlı doğal kaynakların daha hızlı tüketilmesiyle yakından ilişkilidir ve giderek artan bir ekolojik ayak izine neden olabilmektedir.
Kararlı durum ekonomisini destekleyen ünlü iktisatçıların birçoğu rekabet avantajları, iş bölümü ve kaynak mevcudiyeti doğal sınırlara ulaştıkça büyümenin de eninde sonunda sabit kalacağını savunmaktadır. Ekonomik büyüme olmadığında beklenti günümüze kadar nüfus artışının doğal olarak zamanla istikrar kazanmasıydı. Bununla birlikte özellikle son yüzyılı ele aldığımızda, teknolojik ve finansal gelişmelerin dünya üzerinde düzensiz bir şekilde dağılım göstermesi beklenenden daha uzun büyüme dönemlerini mümkün kılmıştır. Fakat 1970’lerden itibaren ekolojik iktisatçılar, insanlığın kaynakları hızla tükettiğine ve doğal ekosistemleri benzeri görülmemiş bir oranda ve hayal edilemeyecek bir ölçekte etkilediğine dikkat çekmeye başlamıştır. Bu çevre odaklı ekonomistler, büyümenin yavaşlaması ve istikrara kavuşması gerektiğini ve hatta bazı ekonomilerin küçülmek suretiyle daha sürdürülebilir hale gelebileceğini savunmaktadır.
Dilek AŞAN