Çoğumuz bilge atalarımızın dediği gibi “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” der, başarısızlıklarımızdan dersler çıkarırız. Ancak çoğu zaman başarısızlıklarımızdan olduğu kadar başarılarımızdan da dersler çıkarmamız gerekir. Bir hedefe odaklandığımızda bir kırılma anı yaşayıp, her şey tam ters gidecekken bir anda kıl payı kurtulduğumuz olur. O an verilmiş sadakamız olduğunu, şansın yardım ettiğini ve dualarımızın karşılık bulduğunu söyleriz. Peki, ya bir sonraki sefer?
Çözüm bekleyen hemen her krizin öncesinde alınan bir erken uyarı sinyali vardır. Bu erken uyarı sinyali ya ihmal edilmiş, ya bu mesaj yanlış analiz edilmiş veya bir ucuz atlatma yaşanmıştır. Ya da o an için günü kurtaran bir kahraman çıkmıştır.
Araştırmacılar, bu sinyallerin göz ardı edilmesinin iki nedeni olduğunu belirtiyorlar: Birincisi sinyaller işin gereği olarak doğal bir risk olarak değerlendirilip normalleştiriliyor. İkincisi ise sonuç önyargısı adı verilen durumdur. Proje başarıyla sonuçlanınca kimse başarıyı tartışmak istemiyor. Altına imza atılan önemli bir başarı varken süreçte yapılan küçük hatalar önemsenmiyor. Ve bu küçük hatalar, bir sonraki projede önemli sorunlara ve başarısızlığa yol açabiliyor.
Ucuz atlatma deneyimleri doğru okunursa kurumu önemli iş, itibar, zaman ve finansal kayıplarından kurtarmak mümkündür. Peki, kıl payı kurtulma ve ucuz atlatmalar nasıl fark edilebilir, hatta gelişim için bunlardan nasıl fayda sağlanır?
1-Baskı Ortamı: Zaman, maliyet, hedef ve başarı baskısı altında insanlar analitik veriler yerine sezgilerine göre karar almaya daha eğilimlidir. Özellikle liderlerin, rasyonel verilerin göz ardı edildiği ve sadece sonuca odaklanıldığı bu gibi durumları fark etmesi gerekir. Eğer üzerinizde yüksek baskı olmasaydı o iş nasıl daha farklı şekilde yapılabilirdi? Liderlerin, ekip üyelerini bu gibi konularda konuşabilmeleri için teşvik etmeleri durumunda çok büyük sorunlar önceden öngörülebilir.
2-Normalleştirme: Bir iş yapılırken ortaya çıkan hata ve yanlışlar sürecin doğal bir parçası olarak görülür. 1000 defa yaşanan, artık kanıksanan ve hep tekrarlanan bu hatalar potansiyel bir tehlike olarak görülmez. Süreç eğitimleri, dışarıdan bakan farklı bakış açıları ve yaratılacak farkındalıklarla bir hata ve yanlışın normalleşmesi tespit edilebilir.
3-Sorunun Kaynağına İnin: Çoğu zaman çözüm bekleyen temel sorunlara durumun özelinde geçici çözümler bulunur. Düşük maliyetli, ucuz ve geçici olan bu çözümler, sorunu ortadan kaldırmaz. Sorun, potansiyel bir tehlike olarak varlığını sürdürmeye devam eder.
4-Önemsemek: Kıl payı kurtulmalar için detaylı raporlama yapmayı kurum kültürü haline getirmek, bir çözüm olarak görülebilir. Böylece başarı ile ucuz atlatma arasındaki çizgi daha net olarak görülebilir.
5-Ödüllendirme: Bir şirketin ürün ve hizmet kalitesini yükseltebilmek için en önemli veri kaynağı, aldığı geri bildirimlerdir. Müşteri şikâyetleri kadar çalışanlardan süreç için gelecek iyileştirme önerileri de önemli bir bilgi kaynağı olarak görülebilir. Kurumda kıl payı kurtulmalar üzerine konuşabilmek bir çözüm olarak düşünülebilir. Bunların tekrarlamaması için getirilen çözüm önerilerinin ödüllendirilmesinin kurum kültürü olarak benimsenmesi bir çözüm stratejisi olarak görülebilir. Böylece sonraki aşamalarda ucuz atlatmaların hatta olası felaketlerin önüne geçilebilir.
Başarısızlıklarımızdan olduğu kadar başarılarımızdan da dersler çıkarabilmemiz için kıl payı kurtulduğumuz anları iyi analiz etmemiz gerekir. O an verilmiş sadakamız olduğunu, şansın yardım ettiğini ve dualarımızın karşılık bulduğunu söylesek de bir sonraki sefer işimizi şansa bırakmamalıyız. Ve dersler çıkarabilmek için de, bu konuda stratejiler geliştirmek yerine kurum kültürünün bir parçası haline getirmek çok daha temel bir çözüm olacaktır. Çünkü, Peter Drucker’ın dediği gibi “Kültür, stratejiyi sabah kahvaltısında yer.”
Kaynak: HBR’s 10 Must Reads – Doğru Karar Almak, Catherine H. Tinsley, Robin L. Dillon, Peter M. Madsen Çeviri: Melis İnan, Optimist Yayınları, Haziran 2017, İstanbul