Kriz Dönemlerinde İnovasyon Yönetimi
Doç. Dr. Duygu HIDIROĞLU
Satınalma Dergisi’nin değerli okurları, yazıma geçmeden önce, Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve huzurlu bir bayram dilerim.
İleri teknoloji entegrasyonu ve inovasyon yönetimi konuları son zamanlarda şirketlerin bulundukları pazarlarda rekabet avantajı elde edebilmeleri ve sürdürülebilir başarı sağlayabilmeleri için önem vermeleri gereken en öncelikli konuların başında gelmektedir. Kriz dönemlerinde üstün başarı elde eden şirketler ileri teknolojiye en hızlı uyumu gösteren ve örgüt yapılarında, süreçlerinde ve sistemlerinde en yenilikçi dijital dönüşümü sağlayan işletmelerdir.
Geçmişte yenilik kültürü en çok Amerika, Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerde yaygın olmakla sınırlıyken özellikle kriz dönemlerinde, gelişmekte olan birçok ülkede bulunan işletmelerde inovasyon yönetimine daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinde her geçen gün başarılı yenilikçi ürün ve hizmetler ortaya çıkmaya başlamış ve işletmeler faaliyetlerine ve örgütsel süreçlerine ileri teknolojiyi adapte etmenin önemini kavrayarak gerekli iyileştirmeleri yapmaya başlamışlardır.
Gelişmekte olan ülkelerde bulunan işletmeler kriz dönemlerinde adeta tepetaklak olmuş yeni düzende kendilerine yer edinebilmek için; gelişmiş ekonomilerde güçlü teknolojik entegrasyona sahip işletmelerden daha da hızlı ilerleme kaydetmeleri gerektiğini kavramışlardır. Günümüzde artık gelişmekte olan ülkelerde şirketler gerek dijital dönüşüm süreçlerinde gerekse son gelişen ileri teknolojilerin takibinde gelişmiş ülkelerdeki şirketlerin uyguladıkları stratejilerden daha yırtıcı stratejiler belirlemeye başlamışlardır. Dolayısıyla dünya ekonomik ekseninde her an kaymaların yaşanması ve ekonomik olarak en güçlü kabul edilen ülkelerin bu gücü başka ülkelere kaptırması an meselesidir.
Geçmişten günümüze gelişmekte olan ekonomilerde yenilikçi yaklaşımda ve ileri teknolojiyi destekleyen ortamın bulunabilmesinde her daim bir takım sorunlarla karşılaşılmaktadır. İnovasyonun doğası gereği var olan sistem ve süreçleri yeniliklere tam olarak adapte edebilmek oldukça güçtür. Çünkü her şeyden önce yeniliğe adaptasyon sağlaması gereken işletmelerin örgüt kültüründe inovasyon temelli yenilikçi yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde işletmelerdeki etkin olmayan iş modelleri, devlet politikalarındaki istikrarsızlık ve kurumsal yönetişim sorunları ile bireylerin pek çoğunun düşük eğitim seviyelerine sahip olması ve araştırma merkez ve birimlerinin kapasite eksikliğinden dolayı günümüze kadar bu ülkelerde inovasyon yönetiminde istenilen noktaya bir türlü ulaşılamamıştır. Fakat birçok kriz dönemi sonrası bu ekonomilerde adeta bir uyanış başlamıştır ve az gelişmiş teknolojik altyapılar iyileştirilmeye ve ileri teknolojiye dayalı eksiklikler tespit edilerek; eksiklerin giderilmesinde gereken finansal kaynaklar devlet vb. finansal fon sağlayıcılar tarafından karşılanmaya başlanmıştır.
Teknolojik entegrasyon için gerekli eğitimli insan kaynakları ve dijital dönüşüm uzmanları yetiştirilmesi için ise gerek orta öğretim gerekse yüksek öğretim seviyelerindeki eğitim kurumlarında yeni dersler müfredata eklenmiş ve üniversitelerde Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülebileceği birçok Araştırma ve Uygulama Merkezleri faaliyete geçirilmiştir.
Japonya, İsviçre ve Amerika şuan her ne kadar dünyanın en yenilikçi ülkeleri olarak kabul edilseler de; en yenilikçi ülkeler sıralamasını değiştirmek hiç de zor değildir. Bunu yapabilmek ülkelerin geliştireceği yenilikçi stratejilere ve bireylere kazandırılacak yenilikçi yaklaşımlara bağlıdır.
Unutmayın! En yenilikçi ülkeler sıralamasında 3. sırada yer alan ülke Amerika denildiğinde nasıl kişilerin aklına Amerika’nın ekonomik durumu gelmemektedir. Onun yerine IBM ve Apple gibi yenilikçi Amerikan şirketleri ilk akla gelendir. Bu bağlamda gelişmiş ülkeler gibi gelişmekte olan ülkelerin de yenilikçilik sıralamasında yenilikçi ekonomiler listesinde ilk sıralarda yerini alabilmeleri için ekonomilerinin kalkınmasından öte kalkınmanın en etkili öncüllerinden yenilikçilik seviyelerinin arttırılması gerekmektedir. Çünkü ancak yenilikçi ürün ve hizmetler sunan ulusal firmaların yatırımlar yapması ve bu şirketlerin yenilikçi başarıları ile dünyada isim yapmış ulusal şirketler olarak anılması ile gelişmekte olan ülkeler en yenilikçi ülkeler listesinde üst sıralarda yerini alabilir.
Yenilik, ileri teknoloji ve inovasyon yönetimi sadece silikon vadilerinde araştırma konusu olmamalı ve yenilikçilik sadece inovasyon geliştirme merkezlerinin gündemine aldığı konu olmaktan çıkarak tüm topluma yayılmalıdır. İnovasyon yönetimi ve yenilikçi yaklaşım toplumun ve ekonomilerin gelişimi için mihenk taşıdır ve insanlığın gelişiminde bu konuların önemine dair bilincin bir an önce toplumda her kesimden bireye kazandırılması gerekmektedir.
İnovasyon yönetimi, yenilik üretimi, dijital gelişim ve entegrasyon vb. birçok alanda başarıya ulaşmanın tek bir yolu vardır: Yaptığın işe inanmak ve sebat ederek çalışmak. Yenilik geliştirmede başarısızlık kaygısını bir kenara bırakın ve lütfen onlarca denemede başarısız olsanız da doğruya ulaşmak için pes etmeden denemeye devam edin. Belki günün birinde ismini çağlar boyu andığımız bilim insanları gibi toplumları etkileyecek eşsiz inovasyonlardan biri de siz olacaksınız. Kim bilir?
Doç. Dr. Duygu HIDIROĞLU