Tedarik zincirlerinde risk yönetiminin, korumacılığın ve yerele dönmenin ön plana çıktığı pandemi sürecinde tam da sorunlar nispeten azalmış derken dünya yeni bir problemle karşı karşıya. Ukrayna ve Rusya arasındaki krizin tedarik zincirlerini yeniden sıkıntılı bir döneme sokacağı, ülkemizin de bu süreçte en çok etkilenecek ekonomilerden biri olacağı aşikar görünüyor.
Rusya’nın iki ayrılıkçı Ukrayna eyaletine asker gönderme kararı ile son yılların en yüksek enflasyonunu yaşadığımız günlerde, küresel ekonomiye yönelik riskleri arttığını söyleyebiliriz. Avrupa’nın doğalgaz sağlayıcısı konumunda bulunan Rusya’nın bu hamlesi ile enerji maliyetlerinin de enflasyonu ve toplam tedarik zinciri maliyetlerini yükselteceği hepimizin malumu.
Putin’in ayrılıkçı bölgelere asker gönderme kararı ile ABD, İngiltere ve AB’den sırayla yaptırım açıklamaları gelmişti. Müzakere masasına oturmak için tarafların birbirlerinden beklentileri var ve bu doğrultuda hamlelerini yapacaklar. Satınalma ve tedarik zinciri yöneticileri olarak bizi ilgilendiren konu ise bu ülkelerle yaptığımız ticaretin nasıl etkileneceği. Rusya’nın ve Ukrayna’nın büyük ölçekte ihracatçı durumunda oldukları doğalgaz, buğday, alüminyum, bakır gibi emtiaların fiyatlarında artış bekleniyor. Rusya global alüminyum pazarında %6 ile büyük bir tedarikçi konumunda. Rusya bakır üretiminde de %3.5 ile büyük bir paya sahip. Kritik hammaddelerin fiyatlarını yükselişe geçebileceği ve Avrupa’daki üretimi zayıflatabileceği öngörülürken, Karadeniz limanlarından yapılan yüklemelerde navlun maliyetlerinin metrik ton başına 3-5 dolar arttığı belirtiliyor.
Otomobillerde araç egzoslarında kullanılan paladyumun en büyük üreticisi Rus MC Norilsk Nickel PJSC şirketi ve dünya geneli toplam üretimin % 25 ila % 30’unu oluşturmaktadır. Bu da savaş gibi olumsuz bir durumda otomotiv sektöründe bir dalga etkisi yaratabilir.
Rusya her ne kadar AB ülkelerine sağlanan doğalgazın kesintiye uğramayacağını açıklamış olsa da kısa ve uzun vadede değişikliklerin olması muhtemel görünüyor. Avrupa’nın enerji tarafında Rusya’ya bağımlılığını artıran ve 2011 yılında ilk kez dünyanın en uzun boru hattı olarak kullanıma açılan Nord Stream 1 ve yeni olan Nord Stream 2 boru hattı ise müzakere masasında iki tarafın da lehine kullanabileceği bir koz olarak değerlendirilebilir.
AB İstatistik dairesine göre birliğin 2021 yılının ilk 6 ayındaki toplam gaz tüketiminin %47’si Rusya’dan sağlanırken ikinci sırada ise %21 ile Norveç bulunmaktadır.
Bir diğer emtia olan buğday tarafında da Rusya ve Ukrayna dünya genelinde büyük ihracatçılar konumundalar. ABD Tarım Bakanlığı’nın verilerine göre, iki ülke birleşerek küresel buğday ihracatının %29’unu oluşturuyor.
Karadeniz, uluslararası tahıl sevkiyatları için önemli bir kanal görevi görmekte ve Ukrayna aynı zamanda arpa, mısır ve kolza tohumu ihracatçıları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Ülkemizde 2020 yılında yapılan toplam buğday ithalatının %64.6’sı Rusya’dan, %13.4’ü ise Ukrayna’dan gerçekleştirilmiştir.
Krizin Rusya-Ukrayna arasında olduğu düşünülebilir fakat kişisel kanaatim bu krizden en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğidir. Hem ithalat tarafındaki bağımlılıklarımız hem de turizm gelirlerimizin büyük bir bölümünü oluşturun bu iki ülke ile olası bir anlaşmazlık sonucunda hem tedarik tarafında hem de turizm ticaret gelirleri tarafında büyük sorunlar yaşamamız muhtemel görünüyor.
Kaynaklar:
Wall Street Journal, 23 Şubat 2022, VOL. CCLXXIX NO. 43