Mikro Yönetim ve Mikro(bik) Yönetici
ZAFER URFALIOĞLU
Dikkat Zorunlu Uyarıdır: Bu yazıda anlatılan “Mikro Yönetim” yapan “Mikro(bik) Yönetici” tamamen hayal ürünüdür.
“- Aha, birebir yazmış be!” veya
“- Ay, aynen bizimki valla…” gibi tepkilere neden olsa da gerçek kişi veya kurumlarla bir ilgisi yoktur. Benzerlik tamamen tesadüftür. Hatta böyle bir yönetici zaten yoktur. Yani ben şahsen, hiç görmedim.
Peki, nedir bu Mikro Yönetim?
Mikro Yönetim, yönetmesi gereken sürecin girdileri ve çıktıları yerine astlarını gözlemleme ve kontrol etmeye aşırı odaklanmış Mikro(bik) Yöneticilerde, sürecin tüm detaylarına takıntılı olma gibi davranışlarla karşımıza çıkan bir yönetim tarzıdır.
Mikro Yönetim genellikle;
– Olumsuz bir çağrışım taşır,
– İşyerinde özgürlük ve güven eksikliği yaratır,
– “Genel Resim” ve daha büyük hedefler pahasına ayrıntılara aşırı odaklanmayı ifade eder.
Sözlüklerde;
– “Özellikle aşırı kontrol veya ayrıntılara dikkat içeren yönetim” Merriam-Webster
– “Yönetimde küçük ayrıntılara dikkat etme: küçük ayrıntılara aşırı dikkat ederek bir kişiyi veya durumu kontrol etme” Encarta
– “Küçük ayrıntılara aşırı dikkat ederek yönetim veya kontrol” Dictionary.com gibi tanımlandığını görürüz.
Çoğu zaman böyle en küçük ayrıntılara kadar inme takıntısı, önemli ayrıntılara odaklanmanın kaybolmasıyla doğrudan bir yönetim başarısızlığına neden olur da farkına bile varamayız. Bizim Küçük Esnaf buna yıllardır kendi aralarında; “Arkadaş denizden geçtik de çayda boğulduk ya la…” derler.
Peki, Mikro(bik) Yöneticinin Belirtileri Nelerdir?
– Bir yöneticiden beklenmeyen görevler hakkında direkt talimatlar vermek ama asıl sorumluluk isteyen faaliyetlere zaman ayırmamak.
– Bir sürecin her adımından haberdar olmak, izlemek, bilgi istemek, değerlendirmek ve hatta kararlar almak.
– Astların kendilerine danışmadan bir karar almasına tepki göstermek. (Bu alınan kararlar astların yetki düzeyi dahilinde olsa bile, rahatsız olmak.)
– Sıklıkla gereksiz ve aşırı ayrıntılı raporlar talep etmek.
– Sürekli ve ayrıntılı performans geri bildirimi talep etmek.
– Genel performans, kalite ve sonuçlar yerine prosedürel ayrıntılara (genellikle de gereğinden daha ayrıntılı) aşırı odaklanmak.
Görece olarak önemsiz kalan konulara olan bu mikro odaklanma, genellikle;
– Kararları geciktirir,
– Hedefleri ve amaçları bulandırır,
– Çalışanlar arasındaki bilgi akışını kısıtlar ve
– Sürecin çeşitli yönlerini farklı ve genellikle zıt yönlere yönlendirir.
Bu tür bir verimsizlik altında, bir Mikro(bik) Yöneticinin tek başına kontrolü elinde tutma çabası ve böyle bir yönetim tarzını da ekibe bulaştırması, organizasyonun geleceği için büyük tehlikedir. Bu durumu normal sanıp, kendi departmanlarında da uygulamaya başlayan Minik Minik Mikro(bik) Yöneticiler her yeri sarıverir.
Özellikle narsisistik eğilimler sergileyen ve/veya kasıtlı olarak ve stratejik nedenlerle Mikro Yönetim uygulayan Mikro(bik) Yöneticilerin, astlarına iş devretmesi ve ardından bu astların performansını Mikro Yönetmesi yaygındır; bu da söz konusu Mikro(bik) Yöneticilerin hem olumlu sonuçlardan pay almalarını hem de olumsuz sonuçlardan kaynaklanan sorumluluğu astlarına yüklemelerini (Halk arasında “Kitleme” olarak geçen eylem) sağlar.
Bu Mikro(bik) Yöneticiler böylece başarısızlıktan kaynaklanan sorumluluğu devrederler ancak başarıya veya en azından başarısızlığın azaltılmasına yol açacak alternatif eylemlerde bulunma yetkisini asla devretmezler. (Ne güzel ya…)
Mikro Yönetimin en uç örnekleri, işyerinde zorbalık ve narsisistik davranış ile yakından ilişkili bir yönetim patolojisini oluşturur.
Mikro yönetim, bağımlılığa benzer!
Çoğu Mikro(bik) Yönetici, bir yaşam biçimi olarak başkaları üzerinde kontrol sahibi olmaya bağımlı olur. Etraflarındaki herkes bunu gözlemlese bile, bağımlılıklarını kendileri fark edip kabul etmekte başarısız olurlar.
Bazı (!) Mikro(bik) Yöneticiler iyi niyetli olsalar da, Mikro Yönetim çoğunlukla güven ve saygı eksikliğinden kaynaklanır. İnsanların Mikro Yönetim yapmasının yaygın nedenleri şunlardır:
- – Süreç üzerindeki kontrolün kaybedilmesi korkusu.
- – Kendi işlerinden daha üstün görülen bir işin onları yetersiz gösterebileceğine inanmak.
- – Aşırı kontrol ve hakimiyet ihtiyacı.
- – Kötü öz imaj ve güvensizlik
- – Yönetimde deneyimsizlik
İyi de, bu güzel insanlar neden bunu yapıyorlar?
Mikro Yönetimin en sık görülen motivasyonları içseldir ve yöneticinin kişiliği ile ilgilidir. Ancak, örgüt kültürü gibi dışsal faktörler de önemli bir rol oynayabilir. Mikro yönetimi tetikleyebilecek diğer faktörler arasında;
– Yönetilen Sürecin Önemi
– Yöneticilik Süresi.
– Daha Önemli İşler ve Daha Zorlu Hedefler yer alır.
Mikro Yönetim, delege etme temellerinin bozulması ve güven eksikliği gibi dinamiklerden de kaynaklanabilir: Bir görev veya süreç belirsiz bir şekilde delege edildiğinde veya yönetici ile işi yapan kişi arasında güven eksikliği olduğunda Mikro Yönetim ortaya çıkabilir.
Önleyici tedbirler arasında net delege etme, iyi tanımlanmış bir hedef ve kısıtlamalar ile bağımlılıkların sağlam bir şekilde kavranması yer alır.
Organizasyona Etkileri Nedir?
Mikro Yönetimin birden fazla potansiyel etkisi vardır; bunlar arasında Hedeflere Ulaşamama, “Genel Resmin” Kaybı, Güven Eksikliği, Çalışanların Hayal Kırıklığına Uğraması veya İlgisizliği ve İş Gücünde Yaratıcılık ve İnisiyatifin Aşınması yer alır.
Dikkat: Bunların herhangi bir kombinasyonu organizasyonda düşmanca bir çalışma ortamına yol açabilir.
Organizasyonu kaplayan Mikro Yönetim Örüntüsü; astlara, çalışmalarının veya onların fikirlerinin yöneticisi tarafından dikkate alınmadığını hissettirir ki bu da Bireysel İşgücü Kopukluğuna yol açabilir. Kopmuş çalışanlar görevlerine zaman ayırırlar ancak görevleri için çaba harcamazlar ve yaratıcılık katmazlar.
Bu olgunun etkileri, işin bir uzman çalışandan diğerine devredildiği durumlarda daha kötüdür. Böyle bir durumda, yukarı akıştaki çalışanlar arasındaki ilgisizlik yalnızca kendi üretkenliklerini değil, aynı zamanda aşağı akıştaki meslektaşlarının üretkenliğini de etkiler.
Olumsuz etkileri (Şu ana kadar olumlu birşey de görmedik zaten):
– Çalışanların moralini bozmak.
– Her işte gecikme. (Dolayısıyla acele işler)
– Azaltılmış sahiplik.
– Azalan çalışan tutma oranı. (Turnover)
– Çalışanlar arasında artan stres.
…
Sonuç mu?
Sonuç şu; vaktiyle her sözün altında başka anlamlar arayan evhamlı ve alıngan biri varmış. Güzelliği göz kamaştırır ancak alınganlığı ve evhamı bu güzelliğinin önüne geçermiş.
Yüzünde iki tarafa sarkan zülüfleri varmış. Bu zülüfleri bukle bukle sarkan ipeklere benzetmişler, ancak bizim güzel gücenmiş: ”Demek benim zülüflerim ipek telleri gibi cansız ve ruhsuz geldi size öyle mi..” diyerek sitemde bulunmuş.
Bir gün yine sert ve hoyratça esen bir rüzgara karşı: ”Bu güzel Zülüfleri neden dağıtıyorsun” diye söylenmişler. Tabi evhamlı ve alıngan güzelimiz bu cümleye de bir mana yüklemiş. “Anladım, sen rüzgarı bahane ederek benim dağınıklığımı yüzüme vurmak istiyorsun. Saçlarımı da taramadığımı ima ediyorsun” demiş.
Zavallı insanlar artık o hale gelmiş ki, “Ne desem Zülf-i-yare dokunuyor” diyerek, Zülüf sözünü artık ağzına alamaz olmuşlar.
İşte sonuç bu kadar kısa!
Saygılarımla
ZAFER URFALIOĞLU