Müdür Egosu: Sessiz Tehdit, Büyük Zarar (Şirket İçi Krizleri Erken Fark Etme Rehberi)
Zafer URFALIOĞLU
Satınalma Dergisi’nin kıymetli okurları, yazıma geçmeden önce, şimdiden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutlarım.
Bir şirketi sarsacak kriz her zaman dış faktörlerden kaynaklanmaz. Bazen raporlara baktığınızda rakamlar düzgün, süreçler işler gibi görünür… ama içeride görünmez bir tehdit sessizce büyür: Müdür Egosu.
Müdür egosu, tıpkı yavaş ilerleyen bir çatlak gibidir. Uzun süre fark edilmez ama fark edildiğinde hasar çoktan oluşmuştur. Bu nedenle patronların ve üst düzey karar vericilerin bu durumu erken fark etmesi kritik önem taşır. İşte bu tehdidin en belirgin işaretleri:
Karar Diline “Biz” Yerine “Ben” Gelmiş ise; Bir müdür sürekli “ben yaptım”, “ben başardım” dilini kullanıyor, ekip katkısını görmezden geliyorsa bu bir uyarı sinyalidir. Egosu ön plana çıkan kişiler, başarıyı kendine mal ederken hataları başkalarına yüklemeye meyillidir.
Öneri: Toplantılarda yalnızca kim konuştuğuna değil, ekip katkısının nasıl ifade edildiğine dikkat edin.
Ekip Sessizleşmiş ve Yaratıcılık Kaybolmuş ise; İyi bir lider, ekibini konuşturan kişidir. Egosu yüksek bir müdür ise farkında olmadan ekibi susturur. Fikir paylaşımı azalır, moral düşer ve ekip sadece “verilen işi yapan” bir yapıya dönüşür.
Öneri: Düzenli geri bildirim mekanizmaları kurun. Özellikle anonim anketler bu sessizliği fark etmenin güçlü yollarındandır.
Raporlar Parlak, Gerçekler Mat ise; Egosu yüksek müdürler patronu etkilemek için verileri parlatabilir. Grafikler mükemmel görünür ama sahadaki gerçekler aynı değildir. Bu durum, karar alma süreçlerinde yanıltıcı bir tablo yaratır.
Öneri: Sadece müdürün sunduğu raporlara değil, bağımsız kaynaklardan gelen verilere de kulak verin.
Yönetim Toplantıları Güç Mücadelesine Dönmüş ise; Müdür egosu büyüdükçe ekip çalışması azalır, yerini rekabetçi bir hava alır. Toplantılar fikir alışverişi yerine “kimin daha çok parlayacağı” yarışına dönüşür.
Öneri: Karar alma süreçlerinde ortak hedeflerin mi yoksa kişisel hedeflerin mi ön planda olduğuna dikkat edin.
Şirket Kültürü “Korku Kültürüne” Dönüşmüş ise; Ego yönetimi zayıf bir müdürün en görünür sonucudur. Çalışanlar konuşmamaya başlar. Çünkü fikir belirtmek ya da eleştiri yapmak riskli hale gelir. Böyle bir ortamda inovasyon ve gelişim de doğal olarak durur.
Öneri: Çalışanların üst yönetime doğrudan ya da dolaylı şekilde ulaşabileceği güvenli iletişim kanalları kurun.
Sorumluluk Sahiplenilmiyor, Suçlama Mekanizması Aktif ise; Bir müdür başarısızlıklarda kendine pay biçmiyor, sürekli “dış sebepler” veya “başkaları” üzerinden konuşuyorsa bu bir kırmızı bayraktır. Gerçek liderler hata anında sahiplenir, çözüm üretir. Egosu yüksek olanlar ise kriz anında ilk savunmaya geçen kişilerdir.
Öneri: Kritik projelerde “geriye dönük analiz” yapın. Kim sorunları üstlendi, kim topu başkasına attı, bu tabloyu net şekilde görebilirsiniz.
Yani: Ego, Görünmeyen ama Ölçülebilir Bir Risktir. Müdür egosu, şirketlerin rekabet gücünü doğrudan etkileyen bir faktördür. Patronlar yalnızca “sonuçlara” değil, bu sonuçlara nasıl ulaşıldığına da odaklanmalıdır. Çünkü ego, başarıyı bir süreliğine parlatabilir ama gerçeği uzun vadede saklayamaz.
Ekipler sessizleştiğinde, raporlar aşırı parlaksa ve sorumluluk duygusu azaldıysa sorun dışarıda değil içeride olabilir. Patronun görevi, bu tabloyu kriz oluşmadan fark etmektir.
Peki, patron da o işyerinde bir müdürse ne olur?
Bir şey olmaz.
Bu yazı boşu boşuna yazılmış olur.
Siz boş verin tüm yazılanlara.
İşinizin başına dönün ve size söyleneni yapın.
En derinlerden ve en içerlerimden gelen saygılarımla efendim.
Zafer URFALIOĞLU








