Yapay zekâ ve veri analitiği üretim sektöründe sadece süreçleri iyileştirmekle kalmıyor, kalite sorunlarının temel nedenlerinin belirlenmesinde, şirketlerin verimlilik hedeflerine ulaşmalarında da önemli rol oynuyor. Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri EMEA Başkanı Hartmut Pütz, yeni dijital endüstri ortamında öne çıkabilmek ve pazarın sürekli değişen ihtiyaçlarına hızla uyum sağlayabilmek isteyen üreticilere yapay zekâ ve veri analitiğinden etkin biçimde yararlanmaları önerisinde bulunuyor.
Her alanda hayatımızı dönüştüren yapay zekâ üretim sektörünü de yeniden şekillendiriyor. Karmaşık durumları çözme, karar alma süreçlerini kolaylaştırma ve üretim süreçlerine dair eksiksiz bir genel bakış sunma gücüne sahip yapay zekâ destekli araçlar, hızlı veri artışıyla birlikte her geçen gün daha gerekli hale geliyor. Tahmin yöntemlerini daha güvenilir hale getirerek şirketlerin talepteki hızlı değişimlerle başa çıkmalarına yardımcı olan veri odaklı teknolojiler sayesinde üreticiler verimli, fazla özelleştirilmiş ve kişiselleştirilmiş üretim yapabiliyor. Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri EMEA Başkanı Hartmut Pütz, yapay zekâ ve ‘daha akıllı’ operasyonların, daha verimli ve uygun maliyetli fabrika operasyonlarına olanak tanıdığını vurguluyor.
Bir fabrikadaki unsurları ‘akıllı’ hale getirmenin ve darboğaz uygulamalarına odaklanmanın üretkenliği ve verimliliği büyük ölçüde artırabildiğini kaydeden Pütz, yapay zekânın kestirimci bakımdaki önemli rolü ile üreticilerin operasyonel maliyetlerde de önemli tasarruf elde etmelerine yardımcı olduğunu anlatıyor. Örneğin yapay zekâ; maliyetli, beklenmedik ekipman arızalarını ve acil durum kapanmalarını önleyerek fabrikaların karşılaşılabilecekleri olası büyük riskleri bertaraf etmelerine yardımcı oluyor.
Fabrika otomasyonunun verinin gücüyle gelecekte daha da gelişeceğini kaydeden Pütz, dijitalleşen endüstriyel ortamda üreticilerin öne çıkabilmek ve pazarın sürekli değişen ihtiyaçlarına hızla uyum sağlayabilmek için veri kullanımını ve yönetimini optimize etmeleri ve yapay zekâyı benimsemeleri gerektiğini ifade ediyor. Üretim sektörünün geleceğini veriye dayalı operasyonlar şekillendirecek olsa da, çoğu veri hâlâ yeterince etkili bir şekilde kullanılmıyor. Hartmut Pütz, bu sorunu çözmek için de fabrikalara verilerin daha iyi kullanılması gerekliliğine dayanan ve üretimin iyileştirilmesi için Kaizen yöntemi gibi küçük adımları kullanan “Kaizen Düzeyinde Akıllı Üretim” (SMKL) modelini öneriyor.
Bir firmamız için 15 adet bozuk para sayma makinesi alımı yapılacaktır. Tasnif özellikli, en az 5 farklı madeni para tipine uyumlu ve en az 5 adet bozuk para toplama gözü olması istenmektedir. Teslim yeri İstanbul Üsküdar olup, Ödeme şekli nakittir (peşin).
İlgili olan üretici ya da satıcıların, diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.
Teklif Vermek İçin;
SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.
Adliyelerin iş yükü bir yandan arabuluculuk mekanizmasıyla hafifletilmeye çalışılırken diğer yandan şirketler, duruşma salonlarından uzak kalmanın yolunu “önleyici hukuk”ta buluyor. Ticari faaliyetlerde riskleri önceden analiz etmeyi ve önlem almayı amaçlayan bu metot, olası uyuşmazlıkların önüne geçiyor, iş ilişkilerinin bozulmasını engelliyor ve maliyetleri azaltıyor. Avukat Seda Yılmaz, “Önleyici hukuk sayesinde, dava ve tazminat masraflarının önüne geçilirken, firmaların itibar ve güvenilirlikleri de artıyor.” dedi.
Hastalıkları önlemeyi ve genel sağlığı iyileştirmeyi amaçlayan “önleyici tıp” gibi, riskleri önceden analiz edip gerekli önlemlerin alınmasını sağlayan “önleyici hukuk” yaklaşımı da gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Arabuluculuk mekanizmasının başarısı da önleyici hukukun yaygınlaşmasını destekleyen bir başka faktör. Adalet Bakanlığı verilerine göre arabuluculukta müzakeresi tamamlanan 4 milyona yakın dosyanın yüzde 69’u anlaşma ile çözüme kavuşturuldu.
Önleyici hukuk sayesinde şirketler ve iş insanları, olası hukuki sorunlara karşı korunarak ticari faaliyetlerini daha güvenli ve verimli bir şekilde yürütebiliyor. Ticari faaliyetlerinin her aşamasında proaktif bir şekilde hukuki danışmanlık hizmeti alabiliyor.
Önleyici hukuk hakkında bilgi veren Avukat Seda Yılmaz, “Ticari anlaşmalar, iş sözleşmeleri, insan kaynakları yönetimi gibi hemen her alanda risklerin en baştan hesap edilmesi gerekiyor. Özellikle şirketlerin, yeni faaliyet göstermeye başladığı sektörlerde yasal düzenlemelere uyumu da oldukça önemli. Önleyici hukuk sayesinde, dava ve tazminat masraflarının önüne geçilirken, sorunsuz hukuki destekle çalışan firmaların itibar ve güvenilirlikleri de artıyor.“ dedi.
Geleneksel hukuki danışmanlık modelinde ticari bir sorunla karşılaştıktan sonra avukatların devreye girip dava süreçleri ile ilgilendiğini hatırlatan Yılmaz, “Önleyici hukukta ise öncelik risk analizi ve yönetiminde bulunuyor. Şirketin faaliyet alanıyla ilgili olası riskler analiz edilip bu riskleri minimize edecek önlemler sözleşmelere ekleniyor. Şirketin faaliyetlerinin, ilgili mevzuata uyumunun sağlanması için danışmanlık hizmeti de veriliyor. Özellikle yurt dışı mevzuata uyum, uluslararası faaliyet gösteren firmalarımız açısından çok önemli.” diye konuştu.
Maliyetleri azaltıyor, verimliliği artırıyor
Yılmaz, önleyici hukukun, fikri mülkiyet hakları, veri koruma ve yurt dışı yatırımlar gibi konuları da kapsadığını belirterek, şunları kaydetti:
“Lojistik, antrepo, pvc üretim, tekstil, otomotiv yan ürünleri, inşaat, mobilya, elektronik, elektrik taahhüt, giyim, eksantrik mil, metal sanayi, optik, savunma teknolojileri, enerji, mimarlık gibi birçok sektörden firma artık önleyici hukuk danışmanlığı hizmeti alıyor.
Önleyici hukuk mekanizmasında sözleşmeler imzalanırken ve devamında, süreç ‘karşı tarafın’ avukatlarıyla yürütüldüğü için olası uyuşmazlık konuları büyümeden hatta daha ortaya çıkmadan çözülüyor. Önleyici hukuk hizmeti alan markalar böylece zaman ve maliyet avantajı kazanıyor. Stres ve riskleri azalan firmalar, iş ilişkileri bozulmadan güven duygusu içinde hareket ettiklerinden verimliliklerini de artırıyor.”
Boya ve hammaddeleri konusunda dünyanın 3. büyük fuarı “paintistanbul & Turkcoat 2024” T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Oruç Baba İnan, Artkim Fuarcılık CEO’su Cengiz Yaman, Dünya Boyacılar Birliği Başkanı Tom Bowtell, BOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Baytaş, Başkan Vekili Hakan Ünel ve İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister’in de katılımı ile 8 Mayıs’ta İstanbul Fuar Merkezi’nde açıldı.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Oruç Baba İnan, “Küresel boya pazarı son dönemde de büyümesini sürdürdü. Yapılan analizlere göre sektörün 2030 yılına kadar yüzde 30 büyümesi beklenmektedir. Türkiye, dünya boya pazarında yüzde 2 pay alarak en önemli yapıtaşlarından biri olmaya devam etmektedir. Ülkemiz boya sektöründe merkez haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu fuarın Türk boya sektörünün yurt dışında büyümesine de katkı sağlayacağına inanıyorum” dedi.
Artkim Fuarcılık CEO’su Cengiz Yaman yaptığı konuşmada, “İstanbul, Türkiye’nin ticaret başkenti. İstanbul’un dünyanın önemli bir fuarcılık üssü olmaması için hiçbir neden yok. Fuarlar sektörleri bir araya getirerek güçlendiriyor ama bunun yanı sıra turizmi de etkiliyor. Fuarın katılımcılarının yüzde 68’i yabancı. Ziyaretçilerin yüzde 25’i de 60 ülkeden geliyor. Bu nedenle diyoruz ki “dünyanın renkleri İstanbul’da buluşuyor”. 2026 yılında düzenleyeceğimiz paintistanbul&Turkcoat’ta hedefimiz fuarımızı, sektöründe dünya çapında 2. büyük fuar haline getirebilmek.” dedi.
BOSAD Başkanvekili, Fuar Düzenleme Kurulu Başkanı Hakan Ünel, “Sektörümüzün dinamizm kazandığı ve ‘uyanışı’ temsil eden bahar aylarında düzenlediğimiz fuarımızın Türk boya sanayinin tüm paydaşlarına son derece değerli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Yıllar önce bir otelin balo salonunda 700-800 metrekare ile başlayan serüvenimizi bugün aynı heyecan ile net 12 bin metrekarenin üzerine çıkarak dünyada kendi alanındaki en önemli etkinliklerden bir konumuna yükselmiştir” dedi.
paintistanbul & Turkcoat 2024 Fuarı için Türkiye’ye gelen Dünya Boyacılar Konseyi Başkanı Tom Bowtell yaptığı konuşmada Türkiye’nin dünya boya pazarı için çok değerli olduğunu, bu sektör için dünyada önemli bir yere sahip olan bu fuara katılmaktan mutluluk duyduğunu belirtti.
BOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Baytaş törende yaptığı konuşmada, “Boya ve boya hammaddeleri sanayimiz, bölgesel bir güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Ancak sektörün karşılaştığı bazı sorunları da göz ardı edemeyiz. Enflasyon artışı, eleman sıkıntısı, ham maddelerin yüzde 70’inin yurtdışından ithal edilmesi ve Ar-Ge’ye yeterince yatırım yapılmamış olması, sektörün finansman yapısı, vadelerin çok uzun olması ve sektörün rekabet gücünü artırmak için yeterli önlemlerin alınmaması, acil çözüm bulmamız gereken sorunlardan bazıları. Tüm bu negatif etkilere rağmen 2024’te Türkiye boya sektörümüzde yüzde 15 büyüme hedeflemekteyiz. Bu büyümeye stratejik gelişim planlarımızla hazır olmalıyız” dedi.
Boya sektörünün 2021 yılını 25 milyar dolar, 2023 yılında ise 30,5 milyar dolar ihracat ile kapattığını söyleyen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “Bu yıl açacağımız Kimya Teknoloji Merkezi’nin geleceğin kimya sektörü için büyük bir yatırım olacağından; bu merkezin ülkemize çok büyük katkılar sağlayacağından şüphe duymuyorum. Bizler Avrupa için büyük bir üreticiyiz, amacımız dünyadaki yerimizi büyütmek. Kimya sektörü etki alanı bakımından diğer 27 sektöre kaynak temin etmekte, bu nedenle ülkelerin büyümesinde en önemli faktörlerinden biridir. Gayemiz stratejik önemi büyük sektörümüzün en yüksek mertebeden desteklenmesidir” dedi.
60 ülkeden 9 binden fazla sektör profesyonelinin fuarı gezmesini bekleniyor
Boya, Boya Hammaddeleri, Yapı Kimyasalları ve Yapıştırıcı Hammaddeleri, Laboratuvar ve Üretim Ekipmanları sektörlerini bir araya getiren 9. Paintistanbul & Turkcoat’a bu yıl 372’si direk marka olmak üzere 599 firma katılıyor. Katılan firmaların yüzde 68’i yabancı katılımcı. 29 farklı ülkeden katılımın olduğu fuarda, temsil edilen markalarla birlikte 586 firma yer alıyor. 12 bin metrekare net, 25 bin metrekare brüt alanda düzenlenen fuarda stant satışları Ocak ayı başında tamamlandı. Yüzde 25’i yabancı olmak üzere 60 ülkeden 9 binden fazla sektör profesyonelinin fuarı gezmesi bekleniyor.
Artkim Fuarcılık tarafından, Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD) iş birliği ile düzenlenen fuar, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği (TKSD), Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) ve Katkı Üreticileri Birliği (KÜB) desteği ile gerçekleşiyor.
Resmi Havayolu Sponsorluğu’nu Türk Hava Yolları’nın üstlendiği paintistanbul & Turkcoat 2024 Fuarı 10 Mayıs’a kadar açık kalacak.
İşverenin işçiye ve yakınlarına karşı sorumluluğunun yanı sıra Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı da sorumluluğu bulunmaktadır. Nitekim işveren, kurumun sigortalıya yaptığı yardımları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda öngörülen koşullara bağlı olarak ödemekle yükümlüdür (m.21).
Sorumsuzluk anlaşması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 115 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, ”Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç nedeniyle sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılmış her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (m.115/2)[1].
Ayrıca, uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür (m.115/3[2]).
İş ilişkilerinde taraflar arasında yapılan sorumsuzluk anlaşmaları dışlanmış olmakla birlikte, giderim borcunu doğuran davranış gerçekleşmeden önce veya davranış gerçekleşmiş olsa da zarar oluşmadan veya öğrenilmeden önce yapılması gerekir[3].
Bununla birlikte, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine aykırılık nedeniyle meydana gelen zarar oluştuktan ve öğrenildikten sonra yapılan sorumluluğu ortadan kaldırmaya yönelik anlaşmalar, ibra ve sulh niteliğine haiz olup, yargısal denetim ile ilgili düzenlemeler çerçevesinde yapılabilir.
Uygulamada işveren, iş sağlığı ve güvenliğinden doğan sorumluluğunu bertaraf etmek için sorumsuzluk anlaşmaları yapma yolunu tercih etmektedir. Özellikle iş sözleşmelerine bu konuda hükümler konulmaktadır. Örneğin, iş sözleşmelerine, “işveren işyerinde meydana gelecek iş kazasından sorumlu değildir” şeklinde konulan hükümler kesin hükümsüz sayılacaktır.
Benzer şekilde, iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleriyle imzalanan sözleşmelere de sorumsuzluk hükümleri konulması kesin hükümsüz sayılacaktır. Bu tür sözleşme hükümleri ya da bireysel olarak yapılan sorumsuzluk anlaşmaları iş sözleşmesine dayalı olarak çalışanlar açısından kesin hükümsüzlük doğuracaktır. İş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri hem İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa göre, uzmanlık gerektiren bir hizmeti ifa etmekte hem de yetkili makam olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca verilen izin ile istihdam edilebilmektedir. Dolayısıyla, TBK m.115/3’de yer alan, “uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa” ifadesi ile işveren hafif kusuru ile dahi olsa zarara sebep olmuşsa, bu şartlarda dahi yaptığı sorumsuzluk sözleşmeleri hükümsüz sayılacaktır.
Sonuç olarak, işveren, iş kazası veya meslek hastalıklarından kaynaklanan sorumluluğunu bertaraf etmek amacıyla, çalışanlarla ya da iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleriyle sorumsuzluk anlaşması yapması veya imzalanan sözleşmelere sorumsuzluk hükümleri koyması kesin olarak hükümsüz sayılır (TBK m.115). İşverenin sorumluluğunun kasıttan, ağır ihmalden veya hafif ihmalden kaynaklanması arasında da bir fark yoktur.
Lütfi İNCİROĞLU
[1] BAYSAL, Ulaş, Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülükleri, İstanbul 2019., s.124-125.
[2] BAYCIK, Gaye, Türk İsviçre Hukukunda İşçinin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2015.
[3] OĞUZMAN, M. Kemal/ÖZ, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, 14. Bası, İstanbul 2016.
Bu yıl “Dünyaya Bağlan” mottosuyla gerçekleştirilen Mobilefest İletişim Teknolojileri Fuarı ve Konferansı, 39’u yabancı olmak üzere 161 stantlı katılımcı firma ile 10 binden fazla ziyaretçiyi ağırladı. Mobilefest’le eş zamanlı olarak bu yıl ilk kez TÖDEB işbirliği ve Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin ana desteğiyle hayata geçirilen Agora Fintech finansal teknolojiler fuarı ise yazılım, sistem, altyapı sunan 40’tan fazla sektör oyuncusunun globale açılmasına fırsat tanıdı.
Stratejik ortakları arasında Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) ve Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği’nin (TÖDEB) bulunduğu; Hizmet İhracatçıları Birliği’nin destekçileri arasında yer aldığı Mobilefest Teknoloji Fuarı ve Konferansı, yerli ve yabancı firmaları 25-27 Nisan tarihleri arasında dördüncü kez bir araya getirdi.
ExpoHIS tarafından organize edilen ve İstanbul Kongre Merkezi’nde üç gün boyunca gerçekleştirilen Mobilefest’e bu yıl 161 stantlı katılımcı firma ve 10 binden fazla ziyaretçi katılım gösterirken fuar kapsamında gerçekleştirilen B2B ikili iş görüşmelerinde 47 Türk firması yabancı satın almacılarla bir araya gelerek yeni iş birlikleri geliştirdi. Fuarla eş zamanlı olarak TÖDEB iş birliği ve Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin ana desteğiyle gerçekleştirilen Agora Fintech finansal teknolojiler etkinliği de 100 milyonlarca milyar dolarlık ticaret hacmini bir araya getirdi.
Mobilefest çekim noktası oldu Avrasya’nın en büyük teknoloji fuarı olan Mobilefest’in ilk üç yılındaki tecrübe ve birikiminin sonuçlarını dördüncü yılda daha kapsamlı bir şekilde gördüklerini ifade eden ExpoHIS Genel Müdürü Kenan Onak, “Teknolojinin
parmağımızın ucunda ve hayallerimizin de ötesinde olduğu bir dünyada ülkemizin böylesine geniş kapsamlı bir fuara ev sahipliği yapması özellikle yerli firmalarımız adına büyük bir şans. Biz bunun farkında olarak onların bu şansı daha doğru değerlendirmesi adına ‘Dünyaya Bağlan’ mottosuyla düzenlediğimiz Mobilefest’i bir çekim noktası haline getirdik.
Bunu yaparken firmaların ürün ve hizmetlerini de sergilemesinin ilerisine gidip onların ihracat hacmini yukarı taşıyacak satın almacılarla buluşmasına da zemin hazırladık. Bu sayede 47 yerli firmamız, fuar süresince toplam 500’den fazla birebir görüşme gerçekleştirdi ve 100 milyonlarca dolarlık ticaret hacminin temelini ilk olarak Mobilefest’te attı. 2025 yılında yeniliklerle beşincisini organize edeceğimiz fuarımız için de çalışmalara
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 2023 yılında faaliyet izni alan Vega Portföy tarafından oluşturulan Mavi Serbest Fon ve Anka Serbest Fon isimli fonların kuruluşuna onay verdi.
Ana yatırım stratejisi, hem Türk lirası hem de döviz cinsi para ve sermaye piyasası araçlarına yatırım yaparak sermaye kazancı sağlamak ve portföy değerini artırmak olan Anka Serbest Fon, doğrudan veya türev araçlar vasıtasıyla yurtiçi ve global piyasaların eğilimlerini yakından izleyerek yüksek getiri sağlamayı amaçlıyor. Anka Serbest Fon’un Risk Getiri Profili değerlendirme derecesi 7 olarak belirlendi.
VMV koduyla işlem görecek Mavi Serbest Fon’un ana stratejisi ise daha ziyade Türk Lirası varlıklara yatırım yaparak mevduat üstü getiri elde etmek. Fon’un Risk Getiri Profili değerlendirme derecesi ise 5 olarak belirlendi.
Fonların faaliyet onayıyla ilgili konuşan Vega Portföy Genel Müdürü Sn.Tarkan Çetin, “Portföy Yönetimi alanında yeni faaliyete geçmiş olan Vega Portföy’ün ilk fonlarına SPK tarafından onay verilmesinin heyecanını yaşıyoruz. Fonlarımız şu anda özel müşterilere hizmet edecek şekilde faaliyet gösteriyor, ancak 2024 yılı tüm yatırımcılara hizmet verebilecek altyapımızı tamamlayarak hizmet ağımızı genişletmeyi hedefliyor ve bu alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Deneyimli ekibimizle paydaşlarımıza tatminkar getiriler sağlamayı hedefliyoruz.” şeklinde konuştu.
Entertech İstanbul Teknokent ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) iş birliği ile hem yeni girişimcilik programı Branding’i ekosisteme tanıtmak hem de geniş katılımlı bir start-up marka zirvesi oluşturmak adına “Brand Day İstanbul” etkinliği düzenlendi.
Brand Day İstanbul etkinliğinde; İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin deneyimli akademisyenleri ve sektörün önde gelen profesyonelleri ile iş birliği içinde hazırlanan ‘Entertech İstanbul Teknokent’in yeni girişimcilik programı “Branding” tanıtıldı. Girişimlerin marka hikayelerini oluşturmaya ve bunları daha çekici hale getirmeye odaklanan “Branding”; Edu ve Consult olmak üzere iki farklı paket seçeneği ile markaları güçlendirme ve sektörde öne çıkarma hedefine yönelik özel olarak tasarlandı. Program, marka yolculuğuna hazır, markalaşma vizyonuna sahip start-up ve scale-up aşamasındaki girişimlerin başvurusunu bekliyor.
İÜ Rektör Danışması Prof. Dr. Haluk ZÜLFİKAR’ın katılım gösterdiği etkinlikte; İÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gülsüm AK, İÜ İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kâmil Ahmet KÖSE ve Entertech İş Geliştirme ve Uluslararası Müdürü Volkan OKUTAN açılış konuşması yaptı.
Açılış konuşmalarının ardından 4129Grey Yöneticisi Alemşah ÖZTÜRK, Keynote konuşmasını gerçekleştirdi. ÖZTÜRK konuşmasında “Girişimcilik gerçek merak ve tutku gerektiriyor bu nedenle iş fikrine güçlü bir şekilde inanmak ve daha iyisini yapma hevesinde olmak gerekiyor.” dedi. StartUp aşamasındaki projelerin her şeyi denemesi gerektiğini ancak bu durumda doğru büyüme yolunu bulabileceğini ifade eden ÖZTÜRK, markaların doğru mecralarda konumlanarak dijital pazarlama stratejilerini netleştirip iyi bir partner ile yolla devam etmelerini tavsiye etti. ÖZTÜRK, kullanıcı davranışlarına hakimiyetin ve içerikte gerçeklik kavramının önemine dikkat çekti.
Refabric Kurucu Ortağı Seda DOMONİÇ, Keynote konuşmasında markaların dijitalleşmesinin önemini vurguladı. Güçlü bir marka oluşturarak kullanıcılarda kalıcı bir iz bırakmanın mümkün olduğu ifade etti. Markalaşmanın, işletmelere rekabet avantajı sağladığını, kurum itibarını güçlendirdiğini, müşteri sadakatini artırma ve pazar payını genişletme gibi hedeflere ulaştırdığını belirtti.
Etkinlik, Marka Start-Up ve Marka Global başlıklı iki panel ile devam etti.
İÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Arş. Gör Halil TÜRKER moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘Marka Start-Up’ panelinde, Entertech firmalarından Düğün.com Kurucusu Emek KIRBIYIK ve Roko Game Studios Kurucusu Sebahattin AKAY, global marka olma yolundaki girişim markalarının heyecan verici hikayelerini anlattı.
‘Marka Global’ paneli Açık Holding Marka Yöneticisi Erdem Eren ÇEVİK moderatörlüğünde; İkas Kurucu Ortağı Çağrı MENTEŞ, Craftgate Kurucu Ortağı Hakan ERDOĞAN ve Zynga Türkiye Genel Müdürü Buğra KOÇ’un katılımı ile gerçekleşti. Türkiye’den çıkarak global yayılımı sağlamış önemli girişim markalarının serüvenleri katılımcılarla paylaşıldı.
İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, İhale üzerinde bırakılan istekli ve ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi isteklinin teklif ettiği cihazların Teknik Şartname’nin C.2 ve C.3’üncü maddesine uygun olmadığı, cihazların kristal ve silendirlerin alt parametrelerinin sınıflandırmasını otomatik yapmadığı cihaza manuel müdahale ile işlem gerçekleştirdiği, tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.
04.04.2024 tarihli ve 2024/UH.II-560 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;
Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; İhale dokümanında yer alan düzenlemeler doğrultusunda demonstrasyon yapılmak üzere 04.03.2024 tarihinde ihale üzerinde bırakılan isteklinin davet edildiği, 08.03.2024 tarihinde ihale komisyonu üyelerinin de aralarında bulunduğu komisyon tarafından demonstrasyon işleminin gerçekleştirildiği, işlem sonucu düzenlenen tutanakta cihazların Teknik Şartname maddelerinin tamamını karşıladığının belirtildiği tespit edilmiştir.
Diğer taraftan, başvuru sahibince ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi isteklinin teklif ettiği cihazların da Teknik Şartname’nin C.2 ve C.3’üncü maddesine uygun olmadığı, cihazların kristal ve silendirlerin alt parametrelerinin sınıflandırmasını otomatik yapmadığı cihaza manuel müdahale ile işlem gerçekleştirdiği iddia edilmekte olup, idarenin şikâyet başvurusuna ilişkin verdiği cevapta ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi ………….. Malz. San. ve Tic. Ltd. Şti.ye ilişkin Teknik Şartname’ye uygunluk değerlendirmesinin katalog üzerinden yapıldığı tespit edilmiştir.
Yukarıda aktarılan tespitler neticesinde, idarece ihale üzerinde bırakılan isteklinin teklifinin Teknik Şartname’ye uygunluk değerlendirmesinin demonstrasyon işlemi ile yapıldığı, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi isteklinin teklifinin Teknik Şartname’ye uygunluğunun ise şikayete cevap yazısından anlaşıldığı üzere katalog üzerinden yapıldığı, ancak Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan eşitlik ilkesi gereği isteklilerin tekliflerin eşit şartlarda ve usullerle değerlendirilmesi gerektiği, bu çerçevede idarece isteklilerin tekliflerinin Teknik Şartname’ye uygunluk değerlendirmesinin öncelikle isteklilerin sunduğu kataloglar üzerinden yapılması ve katalogların uygun bulunması halinde demonstrasyon işlemine geçilmesi gerekmektedir.
Aylık En Yüksek Artış Alkollü İçecek ve Tütün Grubunda
Nisan ayında aylık olarak en çok fiyat artışı yaşanan ana grup yüzde 9,56 ile alkollü içecek ve tütün grubu oldu. Bu grubu yüzde 4,69 ile lokanta ve oteller, yüzde 4,58 ile giyim ve ayakkabı izledi.
Aylık en düşük artış ise yüzde 1,03 ile sağlık grubunda görüldü. Sağlık grubunu yüzde 1,38 ile konut, yüzde 2,62 ile eğlence ve kültür takip etti.
Yıllık olarak bakıldığında ise en yüksek artış yüzde 103,86 ile eğitim grubunda görüldü. Eğitimin ardından yüzde 95,82 ile lokanta ve oteller, yüzde 80,39 ile ulaştırma geldi.
Endekste kapsanan 143 temel başlıktan Nisan ayı itibarıyla, 13 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 7 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 123 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti.
ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Nisan 2024:
ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi Nisan ayında %5.02 arttı.
Kaynak: https://enagrup.org/
TÜİK ve ENAG enflasyonuna baktığımızda kafalar karışıyor. Acep hangisi doğrudur diye? Bir tanesi yanlıştır veya yanıltıcı bilgi veriyor enflasyon sonuçları konusunda. Yukarıdaki iki verinin hangisinin doğru olduğuna inanmamız gerekir? TÜİK verileri doğru ise, doğru rakamlarının ve verilerinin açıklanması ve enflasyonun muhatabı vatandaşları inandırması gerekmez mi?
Reşat’ın Enflasyonu
Bırakın TÜİK ve ENAG enflasyonunu, Reşat’ın cüzdanındaki pazaryeri enflasyonuna bakalım.
Geçtiğimiz hafta İstinye semt pazarında;
Maydonoz : 15 TRL / demet
Tere : 20 TRL / demet
Kıvırcik salata : 40 TRL / 1 adet
Domates : 35 ila 45 TRL / 1 Kg
Kabak : 40 ila 45 TRL / 1 kg
Taze fasulye : 110 ila 130 TRL / 1 Kg
Baş soğan : 30.- / 35.- TRL / 1 kg
Pirzola : 1.300.- TRL / 1 kg
Kuzu eti : 700 – ila 850.- TRL / 1 kg
Dana eti : 750 – 900.- TRL / 1 kg
Sürekli et aldığı kasabın duvarında asılı olan et satış fiyatlarını gösteren tabelasının resmini çekmek istedimse de, kasabım beni görürse ayıp olur düşüncesiyle fiyat tabelasının resmini maalesef utanma duygum ağır bastığından dolayı çekemedim. Anlayacağınız ben utandım ama kasabım o fiyatları tabelaya yazarken benim kadar utandı mı?
Bence utanmamıştır. Beterin beteri var demişler.. Sitemizdeki kasabın et fiyatlarını gösteren fiyat tabelasını da burada resmetsem dudaklarınız uçuklar. Fiyatlar tek kelime ile uçmuş ve sitemizdeki kasabın fiyatlarına baktığımda, Sarıyer’deki kasabın fiyatlarının çok da makul olduğunu görmeye başladım. Çaresizlikten tabii. Fiyatlar zaten uçmuş vaziyette.
Enflasyon Rakamı
Ben sadece Nisan ayı enflasyon rakamını bilgimiz oldun diye yazacaktım ancak hangi kurumun enflasyon rakamını alacağımı düşünürken Reşat’ın bayramlık ağzını açtırdınız
Enflasyon rakamını konuşmak inanın beni yoruyor. Her kafadan bir ses çıkıyor, Reşat Bağcıoğlu’nun enflasyonu ise hepsinden beter, acımasız rakamlar, insanın düşünesi geliyor; acaba Reşat Bağcıoğlu’nun yazdığı enflasyon rakamları gerçek dışı mı? Gerçek dışı ise işte dezenflasyon yasasına muhalefet ediyor demektir.
Nisan ayı enflasyonunu ortalama % 4.5 kabul edelim de hiçbir tarafın gönlünü kırmayalım.
Enflasyon Düşecek mi?
Tabi, tabii, bekleyin düşecek…
Rivayete göre yılın ikinci yarısında keskin bir düşüş gösterecekmiş. Fikirlerine ve bilgisine çok saygı duyduğum bir siyası otoritenin verdiği demeç öyle idi.
Aklıma ne geliyor biliyor musunuz: bir ayda tahmin edilen enflasyon rakamını 2 veya 3 defa yukarı yönlü revize eden otoriteler, nasıl oluyor da yılın ikinci yarısından itibaren enflasyonun keskin bir düşüş göstereceğini tahmin edebiliyorlar? Yawu enflasyon düşsün de nasıl düşerse düşsün, yeter ki gerçek enflasyon yukarı doğru yükselmeye devam ederken, kağıt üzerinde çeşitli isimlendirmelerle;
“Bakın enflasyon düştü” demesinler…
İşte bu söz enflasyon gerçeğinden daha fazla vatandaşı üzer.
Yani çarşı Pazar enflasyonu gerçek anlamda yükselmeye devam ederken, kağıt üzerinde çeşitli hesaplamalarda enflasyon düşüş gösterecek. Öyle mi olacak dersiniz? Yoksa kasaptan aldığım etin fiyatı düşecek mi? Yani fakir fukara bol bol et yiyebilecek mi?
Enflasyon gerçek anlamda düşürülmez de kağıt üzerinde düşmüş gibi gösterilirse, fakirin yediği birkaç dilim ekmeğin gasp edileceği anlamı ortaya çıkar.
Enflasyonla Başladık, Döviz İle Devam Edelim
Enflasyonun her ay ortalama % 4 ila % 6 arasında yükseldiği gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, üretici fiyatlarının da bu oranlara yakın yükseliyor olması gerekiyor.
Mal ve hizmet üreten üretici firmalar bu ürünlerini yurt dışında pazarlamak ve ihracat kalemlerini arttırmak durumundalar. Üretim maliyetlerinin yanında ihracatçılar ve hizmet ihraç eden firmalar kendilerini kurtaran fiyatlarını belirlerken enflasyon karşısında artan maliyetlerinin yanında yurt dışına hangi döviz kurunu esas alarak mallarını satınca başa baş maliyet veya biraz da olsa kâr edebilsinler.
Üretim maliyetleri sürekli artarken döviz kurları da aynı oranda artarsa ihracatçı bu piyasada muhtemelen para kazanabilir ve varlığını idame ettirebilir.
Ancak, üretim maliyetleri sürekli artarken döviz kurları tam tersi, bırakın aynı kalmayı veya enflasyon oranında artmasını, döviz kurları çeşitli baskılarla sürekli baskı altına alınıp, düşüşe geçtiyse, ihracatçı sihirbaz da olsa para kazanamaz. Bırakın para kazanmasını;
varlığını idame ettiremez,
zarar eder,
istihdam azalır,
çalışan iş gücünden yararlanamaz ve bir kısım çalışanlarının işine son verir
işsizlik artar
ihracatçı mevcut alım satım sözleşmelerini yerine getiremez
ülkemizin ihracat rakamlarının artışı bir yana, düşüş gösterir
İhracatçının işi düşerse / azalırsa devlete ödeyeceği vergi azalır veya ödeyemez
Faaliyetlerini durdurma yoluna gidebilir,
Bankalar ihracatçıya kredi kullandıramaz, ihracat kredisi kullandırsa da, ihracatçının kredi taahhüdünü yerine getirememesinden dolayı taahhüt açığı oluşacak, cezalı duruma düşecek
Taahhütlerini yerine getiremeyen ihracatçılar, aldıkları cezadan (negatif risk kaydı)
dolayı kara listeye girecekler
Negatif Risk kaydı olan ihracatçı firmanın ne Türk Eximbank’dan, ne de bankalardan kredi kullanması söz konusu olamayacak.
Kara listeye giren ihracatçının ise finansmana erişimi olanaksız hale gelecek, piyasadaki itibarı ciddi anlamda erezyona uğrayacak.
İhraç mallarını taşıyan lojistik sektörü de bu durgunluktan nasibini alacak
Yukarıdaki sebeplerin müsebbibi dövizin baskılanmasındandır. Dövizi piyasanın gereği kadar arttırmak yerinde olur.
Döviz Bir İleri, İki Geri Gidiyor ve Ay Bazında Döviz Yerinde Kaldı Ama Enflasyon Uçtu
Kısa vadeli döviz grafiğini paylaşıyorum;
Döviz aynı yerinde kalmayıp, sürekli düşme eğiliminde sanki ülkemizde döviz bolluğu var da, dövize ihtiyacımız yokmuş gibi bir tabloyu çağrıştırıyor.
Döviz biraz başını kaldırsa da tekrar kafasına vurup, bayılttılar. Zavallı döviz..
Olan İhracatçıya Olacak
Hangi ihracatçı ile konuşursam ağzını bıçak açmıyor desem yeridir. Döviz kurları ihracatçının nefes almasını engellediği gibi şu anki döviz kurlarının baskılanması ihracatçı için sürdürülemez bir durum olarak ihracatçının adeta belini kırmaktadır.
Ülkemizde ihracatçının nefesinin kesilmesi, yukarıda saydığım nedenler çerçevesinde beraberinde pek çok sorunu canlı tutacaktır.
Döviz kurlarının baskılanarak;
Enflasyonun,
Maliyet unsurlarının,
Ülkemizin döviz borçlarının Türk Lirası karşılığının artmamasını sağlamak
için belli başlı nedenlerle yapılsa da
ithalat adete sabit ve/veya düşük kurla teşvik edildiği
ülkemize bırakın döviz girdisi sağlanmasını, başta ithalat olmak üzere azalan ihracat rakamlarından dolayı döviz girdisi azalacak
Dengesiz ve istikrarsız piyasamızın yabancıyı teşvik etmeyip piyasa dengelerini karıştıracaktır.