Ürün ve Hizmetlerin Sunulmasının Kişisel Verilerin İşlenmesi Noktasında Açık Rıza Şartına Bağlanamaması

Ürün ve hizmetlerin sunulmasının kişisel verilerin işlenmesi noktasında açık rıza şartına bağlanamayacağı kuralı, kişisel verilerin korunması hukukuna ilişkin az çok bilgisi olan herkesin duyduğu ilkelerden biridir. Ancak bu konudaki bu konudaki hatalı uygulamaların söz konusu olduğu birçok örneğe rastlanılmaktadır. Özellikle internet siteleri ve uygulamalarda sunulan ya da yararlandırılan ürün ve hizmetlere erişilmesi için bazı kişisel verilerin işlenmesi noktasında açık rızanın şart koşuldu görülmektedir. Bu veriler genelde veri sorumlusu ya da veri sorumlusunun aktardığı üçüncü kişilerce tanıtım amaçlı olarak kullanılmak istenen iletişim verileri ve kimlik verileri olmaktadırlar.

Kişisel Verileri Koruma Kanununun (KVKK) hayatımıza girmesiyle birlikte veri sorumluların kişisel verileri hukuka uygun olarak işleyip işlemedikleri ve verilerin korunması noktasında gerekli tedbirleri alıp almadıkları Kişisel Verileri Korumu Kurulu (Kurul) tarafından denetlenmekte, ihlal tespiti durumunda veri sorumlusu hakkında idari para cezası uygulanmakta ve gerekli görülen tedbirler noktasında veri sorumluları talimatlandırılmaktadır.

Bu yazımızda, sunulan sağlık hizmetin açık rıza şartına bağlanmasına ilişkin ulaşan bir ihbar üzerine, Kurul tarafından verilen 02/05/2023 tarihli ve 2023/692 sayılı karar ele alınacaktır. Söz konusu ihbarda, veri sorumlusu olan sağlık kuruluşuna ait internet sitesi üzerinden randevu alınmak istendiğinde karşılaşılan formda sağlık kuruluşuna ait hizmetlerden ve duyurulardan haberdar olmak üzere başvuru sahiplerinin verilerinin işlenmesine ve bu amaçla kişilerle iletişime geçilmesine onay verilmesinin zorunlu tutulduğu, tanıtım kutucuğuna onay verilmediği sürece randevu işleminin tamamlanamadığı ve bu suretle veri sorumlusunca hizmetin açık rıza şartına bağlanmış olduğu bildirilmiştir.

Veri sorumlusu tarafından sunulan cevabi yazıda, başvuru sahibi kişiye telefon ve e-posta yoluyla ulaşılarak randevusunun düzenlendiği ve görüşmeden sonra internet sitesindeki işleyişin gözden geçirildiği ve mevzuat uyumuna dair bir iç denetim gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Ayrıca internet sitesi üzerinden randevu oluşturulmasına ilişkin veri işleme sürecine ilişkin açıklamalar sunulmuştur. Açıklamalarda, veri sorumlusu tarafından internet sitesi üzerinden randevu almak isteyenlerin ad, soyad, TC Kimlik no, doğum tarihi ve telefon numarasının alındığı, hastanın kimlik bilgilerinin kontrolü sonrasında aydınlatma metninin SMS yoluyla davacılara gönderildiği, formda içi boş bırakılan kutuları ilgililerin diledikleri gibi işaretleyebildikleri, bu kutucuklardan “Kişisel verilerimin işlenmesine ilişkin aydınlatma metnini okudum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uygun şekilde verilerimin işlenmesine onay veriyorum” seçeneği işaretlendiğinde telefona doğrulama kodu gönderildiği ve bu kodun girilmesiyle işleme devam edildiği, Randevu sürecinde Kanun’un 5’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılan; “Bir sözleşmenin kurulması/ifasıyla ilgili olmak kaydıyla taraflara ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması”, “Hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi için işlemenin zorunlu olması” ve “Meşru menfaatler için veri işlemenin zorunlu olması” şartlarına dayanılarak kişisel verilerin işlenmekte olduğu, adı, soyadı ve telefon numarası verilerinin ticari elektronik ileti gönderilmesi amacıyla ayrıca “açık rıza şartına” dayalı olarak işlendiği, aydınlatma şartının yerine getirildiği ve kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ilkelere uyulduğu belirtilmiştir.

Ancak Kurul tarafından yapılan incelemede, ihbardan sonra veri sorumlusu hastane işletmesinin internet sitesinin değiştirildiğinin tespit edilmiştir. İhbar dilekçesi ekinde yer alan ekran görüntülerinden “… Sağlık Grubu hizmetleri ve duyurularından haberdar olmak için kişisel bilgilerimin kullanılmasına ve benimle iletişime geçilmesine izin veriyorum” ibaresinin yanındaki kutucuğun işaretlenmediğinden kırmızı renkte görüldüğü ve “İLERİ” butonunun bu nedenle çalışmadığının anlaşıldığı, sitenin güncel halinde randevu formunun altında iki kutucuk bulunduğu ve bunlardan birinde “Kişisel verilerimin işlenmesine ilişkin aydınlatma metnini okudum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uygun şekilde verilerimin işlenmesine onay veriyorum.” kutucuğunun, diğerinde ise “… Sağlık Grubu hizmetleri ve duyurularından haberdar olmak için kişisel bilgilerimin kullanılmasına ve benimle iletişime geçilmesine izin veriyorum” kutucuğunun yer aldığı, duyurulardan haberdar olmaya ilişkin tercihin zorunlu olmaktan çıkarıldığı ve ayrıca kişisel verilerin işlenmesine dair bir açık rıza beyanı kutucuğunun ilave edildiği tespitlerine yer verilmiştir.

Kurul tarafından yapılan değerlendirmede, ihbar tarihinde veri sorumlusunun tanıtım amaçlı olarak kişisel verileri işleme konusunda açık rıza verilmesinin randevu oluşturulması için zorunlu tutulmasının, açık rızanın unsurlarından olan “özgür iradeyle verilme” unsurunu sakatladığı değerlendirilmiştir. Diğer yandan, veri sorumlusunun sunacağı hizmet kapsamında randevu başvuru formunda yer alan kişisel verileri “açık rıza” dışındaki şartlara dayanarak işlemesi mümkünken, açık rıza şartına dayanarak işlemesi aldatıcı ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Her iki durumda da, kişisel verilerin işlenmesine dair “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” şartının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlallerin tespiti neticesinde veri sorumlusuna 300.000 TL idari para cezası uygulanmasına ve mevcut durumda devam eden ihlallerin giderilmesi için veri sorumlusunun talimatlandırılmasına karar verilmiştir.

Talimat olarak veri sorumlusuna, aydınlatma metninin okuduğunun ispatlanması için yer alan kutucuk yanında yer alan metinde aynı zamanda aydınlatma metnine onay veriliyormuş izlenimi veren “onay veriyorum” ifadesinin çıkarılması ve yeni yapılan düzenlemenin bildirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca veri sorumlusu, randevu başvuru formunda yer alan tüm veriler için açık rıza şartına dayanılmasının hukuk ve dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu tespit edildiğinden, açık rıza kapsamında işlenen kişisel veriler varsa bu verilere ilişkin açık rıza metinlerinin ayrıca düzenlenmesi noktasında talimatlandırılmıştır.

Kişisel Verileri Koruma Kanununda açık rıza, “belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza” olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, açık rızanın öncelikle hangi konuya ilişkin olduğunun ve hangi verilerin hangi amaçlarla işlendiğinin açıklanması gerekmektedir. Diğer yandan, bu rızanın özgür iradeye dayanması gerektiğinden ilgilinin söz konusu hizmeti almak için açık rızayı vermeye zorlanması, özgür iradeyi sakatlayan bir durum olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, veri işlenmesi için açık rızanın şart olmadığı hallerde de açık rıza şartına dayanılması Kurul tarafından hakkın kötüye kullanılması ve aldatıcı eylem olarak değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte, bir ürün veya hizmetin sunulmasında talep edilen kişisel verinin hizmetin sunulması için gerekli olduğu, ancak söz konusu verinin açık rıza olmaksızın işlenemediği durumlarda gerekli bilgilendirmeler yapılmak şartıyla hizmetin sunulması için açık rızanın zorunlu tutulması bir ihlal teşkil etmeyecektir. Örneğin, sigorta şirketleri tarafından sağlık sigortası teklifi verilmesi ve sigorta poliçesi düzenlenebilmesi için ilgilinin sağlık verilerinin işlenmesi gerekmektedir. Kanunun 6’ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre “özel nitelikli kişisel veri” olan sağlık verilerinin sigorta şirketi tarafından ancak açık rızaya dayanılarak işlenilmesi mümkündür. Bu nedenle, sağlık sigortası poliçesinin düzenlenmesinin açık rıza şartına bağlanması bu anlamda bir ihlal olarak değerlendirilmeyecektir.[1]

Ayrıca ürün ve hizmetlerin sunulması için açık rıza talep edilmesi hususunun dikkatli olarak ele alınması gerekmektedir. Bir ürün veya hizmete erişmeyi engellememekle birlikte, ürün veya hizmete daha avantajlı ve indirimli fiyatlarla erişmek için belirli verilerin işlenmesi noktasında açık rıza verilmesinin zorunlu tutulması; bu şekilde kullanıcılara ek menfaat sağlandığından ve ilgilinin ürün veya hizmete erişmesi engellenmediğinden Kurul tarafından Kişisel Verileri Koruma Kanununa aykırı bir durum olarak kabul edilmemektedir.[2]

Sonuç olarak, kural olarak kişisel verilerin işlenmesi ilgilinin açık rızasının bulunması şartına bağlıdır. Ancak Kanunda açık rıza olmadan veri işlemeye izin verilen hallerde açık rıza şartına dayanılması bir ihlal olarak değerlendirilmektedir. Çünkü ilgili kişi tarafından verilen açık rızanın geri alınması halinde veri sorumlusunun diğer kişisel veri işleme şartlarından birine dayalı olarak veri işleme faaliyetini sürdürmesinin hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı işlem teşkil edecektir. Ayrıca açık rızanın bir hizmet veya ürünün sunulması için şart koşulması kural olarak açık rızanın unsurlarından olan “özgür iradeyi” zedeleyen bir durum olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, söz konusu ürün veya hizmetin sunulması için bazı kişisel verilerin işlenilmesi gerektiği ve kişisel verilerin yalnızca açık rıza şartına dayanılarak işlenebildiği hallerde, açık rızanın şart koşulması için haklı bir sebep bulunduğundan KVKK anlamında bir ihlal olduğundan söz edilemeyecektir. Ancak her halükârda açık rıza verilen hususların belirgin ve doğru şekilde tespiti ile ilgilinin doğru bilgilendirilmesi önem arz etmektedir.

Av. İbrahim YÜCE

ibrahim@yuce-hukuk.com

[1] Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 03/09/2020 tarihli ve 2020/667 sayılı Kararı

[2] Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 08/07/2019 tarih ve 2019/206 sayılı Karar

İşçinin Bir Yakınının İşveren Vekiline Hakaret Etmesi Haklı Fesih Nedeni midir ?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-(d) bendi uyarınca, iş­çinin işverene veya ailesine karşı şeref ve namusuna dokunacak sözler söyle­mesi veya davranışlarda bulunması ya da işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması veya işçinin işverene, aile üyele­rinden birine veya işverenin diğer bir işçisine sataşması haklı fesih nedeni olarak sayılmıştır. Ayrıca madde hükmüne göre, işçinin işverenin diğer bir işçisine sataşmasının da haklı fesih nedeni sayılacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak işçinin bir yakınının işverene, aile üyele­rinden birine veya işverenin diğer bir işçisine sataşması hali düzenlenmemiştir. Çünkü haklı nedenle feshe neden olan eylemin işçi tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Bununla birlikte, işçi yakınının işverene, aile üyele­rinden birine veya işverenin diğer bir işçisine sataşması hali işyerinde olumsuzluklara yol açmışsa ve artık iş­verenin işçi ile bu durumdan dolayı çalışmaya devam etmesi kendisinden beklenemez bir hal almışsa işveren geçerli nedenle işçinin iş sözleşmesini sona erdirebilir.

Yargıtay uygulamasına göre, “Yargılama sırasında din­lenen davalı tanıklarından … davacının sekreterlikten çözüm merkezine alın­dığını, davacının bu görev değişikliğini istemediğini tahmin ettiğini, görev yeri değişikliğinden sonra davacının annesinin işyerine geldiğini, müdür be­yin odasına girmeye çalıştığını, müdür beyin sekreterinin davacının annesine ”nasıl yardımcı olabilirim” diye bir soru sorduğunu, davacının annesinin de “siz bana yardımcı olamazsınız, çekilin” gibi kelimeler kullandığını, daha sonra davacının annesinin müdürün odasına girdiğini. sekreter Fatih’in de da­vacının annesinin arkasından içeri girdiğini ve odanın kapısını kapattıklarını, içerde bağrışma sesleri olduğunu, bağrışma sesini duyunca odanın kapısını açtığını, kapıyı açtığında davacının annesinin “Benim oğlum üniversite me­zunu, şerefsizler, ben biliyorum ona yaptıracağımı” gibi kelimeler kullandı­ğını, davacının annesine neden küfür ediyorsun, diye sorduğunu, onun da “Size ne” diyerek asansöre doğru yöneldiğini, koridorda aynı şekilde yukarı­daki gibi bağırmaya devam ettiğini, burada da “şerefsizler, onu bilmem ne yaptıracağım.. ” gibi hakaret etmeye devam ettiğini, annesi işyerine gelmeden önce davacının müdürüyle tartıştığını duyduğunu ancak bizzat şahit olmadı­ğını, davacının işyerine geç geldiği için tutanak tutulduğunu, davacı imzala­mak istemeyince bir tartışma olduğunu, annesi işyerinden ayrıldıktan sonra davacının babasının da müdürü aradığını, müdüre hakaret ettiğini, bu haka­retleri telefonda konuşulması nedeniyle duymadığını ancak bunu müdürün kendisine söylediğini beyan etmiştir.

Somut uyuşmazlıkta, davacının iş akdi davalı işyerinde çalışırken dos­yaya sunulan kart basma kayıtlarına göre işe birden çok kez geç gelmesi ne­deniyle tutanaklar tutulması ve davacının görev yaptığı bölümün değiştiril­mesinden sonra annesinin işyerine gelerek davacının müdürüne gıyabında ha­karet ve tehdit içeren sözlerle bağırarak olay çıkarması sonrasında feshedil­miştir.

Davacı işçinin işe birden çok kez geç geldiğine dair tutanakların tutul­ması ve görev değişikliği sonrası işyerine gelen annesinin işyeri müdürüne hakaret etmesi hiç kuşkusuz işyerinde olumsuzluğa yol açacağından artık iş­verenin davacı ile çalışmaya devam etmesinin kendisinden beklenemez. Da­vacının iş sözleşmesinin feshi haklı neden ağırlığında olmasa da geçerli ne­dene dayanmakta olup mahkemece davanın reddi yerine kabulüne karar ve­rilmesi hatalıdır[1].

Sonuç olarak, işçinin bir yakınının işverene veya işveren vekiline hakaret etmesi ola­yında, eylem işçiden gelmediği için fesih haklı neden olarak değerlendirilme­miş, işyerinde olumsuzluklara yol açması nedeniyle geçerli nedenle fesih ka­bul edilmiştir[2].

Lütfi İNCİROĞLU

 

[1] Y9HD.22.04.2019 T., E. 2018/10554 K. 2019/9461 Legalbank.

[2] ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9.Baskı, (2019-2021). Ankara 2022, s.913.

Sektör Sohbetleri: Alp EKMEKCİ – HAZAR GRUP

Satınalma Dergisi Editörü – Prof. Dr. Murat ERDAL editor@SatinalmaDergisi.com

Prof. Dr. Murat Erdal ile sektör sohbetlerinde konuğumuz,

HAZAR GRUP
Satınalma Müdürü Sn. Alp EKMEKCİ

Alp Bey ile satınalma iş çevresi üzerine sohbet ediyoruz.

  • Alp bey, merhaba,

Merhaba,

  • Alp EKMEKCİ kimdir? Kısaca tanıyabilir miyiz ? 

1983 İstanbul Doğumluyum. Evli iki çocuk babasıyım. Anadolu Üniversitesi İşletme Mezunuyum.  Eğitim hayatı sonrasında kariyerime; demir çelik sektöründe Güvensoy Demir Çelik firmasının Satınalma departmanında başladım. Daha sonra sırasıyla Çeçen İnşaat AŞ firmasının Konut ve Endüstriyel İnşaat sektörü satınalması, Kimya- Gıda (Oleo Kimyasallar ve Bitkisel Yağlar) ve Biodizel üretimi yapan MAY GROUP çatısı altında tüm grup firmalarının satınalması ve güncel olarak Hazar Arıtım İnşaat AŞ bünyesinde endüstriyel arıtma tesis projelerinin ve Oil&Gas, Petro Kimya sektöründe EPC projelerinin satınalmalarını yönetmekteyim. Toplam 19 yıllık satınalma tecrübesine sahibim.

  • Alp Bey kısaca Hazar şirketini de tanıyalım. Sonrasında meslek alanımıza döneriz. Şirketin faaliyet alanı ve hizmetlerinden bahsedebilir miyiz ?

Hazar A.Ş. 1986’da İstanbul merkezli kurulan bir firmadır. Şu an için İstanbul harici İzmir Aliağa ve Azerbaycan Bakü’de ofisleri bulunmaktadır. Ayrıca İzmir Aliağa’da 10.000 m2 alan üzerinde 5.000 m2 kapalı alan üzerinde çelik ve mekanik ekipmanların üretimi için ASME U-S-R sertifikalarına sahip fabrikası bulunmaktadır.

Yıllar içinde, farklı sektörlerde yaptığı başarılı projeler ve bünyesine yeni kattığı firmalar ile büyümüş ve şirketler grubu haline gelmiştir.

Firmanın lokomotif sektörleri İnşaat ve Taahhüt başta olmak üzere Azerbaycan ve Türkiye pazarında mühendislik projeleri, endüstriyel ekipman distribütörlükleri ve çeşitli telekomünikasyon ürünlerinin de satış ve pazarlamasında ihtisaslaşmıştır.

İş alanlarını özetlersek; özellikle Petrol ve gaz dünyasında uzmanlaşmış multi-disipliner mühendislik tasarım hizmetleri, İnşaat ve Taahhüt işleri, Temiz Su & Atık Su Arıtma başta olmak üzere proses çözümleri, Mekanik Bakım & Üretim ve Telekomünikasyon olacaktır.

Hazar, 35 yılı aşkın tecrübesiyle kalite anlayışı, sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımı, operasyonel mükemmellik ve disiplini içeren “iyi mühendislik” ilkesini benimsemiş iş yönetim modeliyle dünyanın önde gelen kuruluşlarının tercih ettiği bir çözüm ortağıdır.

Kurucularımızdan sayın Ali Polat’ın vizyonu firmamızın da temel ilkesi olmuştur. “Hangi işi yaparsanız yapın, en iyisini yapın. Önemli olan ne yaptığınız değil, yaptığınız işe duyduğunuz saygıdır. İşini saygı ile yapan bir insanın yaptığı her iş onurludur.

  • Proje bazlı mühendislik çözümleri sunuyorsunuz. Her bir proje ayrı bir uzmanlık. Neler söylersiniz ?

Evet. Belirttiğiniz gibi her proje ayrı bir mühendislik ve uzmanlık gerektirmektedir. Hazar EPC ekibi olarak, güçlü mühendis kadrosu ve deneyimli proje yöneticilerimiz ile tüm projeleri taahhüt ettiğimiz gibi başarılı sonuçlandırmaktayız. Her projede karşılaştığımız zorluklar hem bizlere yeni bir şeyler öğretiyor hem de farklı sektörler ve disiplinler arasında bilgi transferi yapmamızı ve yenilikçi yaklaşımlar geliştirmemizi sağlıyor.

  • Her proje ayrı bir ürün ailesi demek? Spesifik ürün grupları, proje takvimi ve saha uygulamaları ayrı ayrı zorluklar. Nasıl altından kalıyorsunuz ?

Her proje bulunduğu yer, işverenin nitelik ve niceliği, projenin kapsamı ve süresi gibi birçok bilinmeyen barındırıyor. Öncelikli olarak bu karmaşıklığı yönetmek için işin yerini, müşterisini, know-how ihtiyaçlarını gözden geçirip her projeye teklif vermiyoruz. Teklifini verdiğimiz işler için dünyanın önde gelen yazılımlarını belge, sipariş, proses akışları yönetimi gibi birçok alanda kullanıyoruz. Öte yandan kendi tedarikçi portföyümüzü aktif olarak güncel ve sürdürülebilir güvenilir firmalar ile sınırlı bir çerçevede yönetmeye çalışıyoruz.

Son olarak PMI yaklaşımı ile proje yönetimini standart hale getirip takım içinde aynı dili yaratmak için çabalıyoruz.

  • Projelerde müşteri talepleri çok net olabiliyor. Yüksek teknoloji ürünleri, spesifikasyonlar, performans gerekleri…Biraz açabilir miyiz ?

Endüstriyel Su/Atık su arıtma projelerimiz olsun veya EPC projelerimiz olsun çalıştığımız işveren idarelerin oluşturduğu veya kendi mühendislik hesaplarımız sonrası ortaya çıkan kapsamlı malzeme spesifikasyonlarına uyuyoruz. Özellikle hizmet verdiğimiz Petrol&Gaz sektöründeki müşterilerimiz hem mühendislik konusunda çok bilgili ve talepkârlar hem de kalite belgelenme süreçlerinin titizlik içinde yürütülmesini ve kendilerine teslim edilmesini bekliyorlar. Hizmet verdiğimiz sektörler kendi alanlarında da yüksek standartlarda üretim yaptıkları için proses üretim için ihtiyaç olan malzemeler stok olarak değil, uzun üretim süreleri olan spesifik malzemelerden oluşmaktadır.  Planlı proje yönetimi ve doğru tedarik zinciri yönetimi ile zamanında tedarik ediyoruz. Tedarik sürecinde gerek teklif aşamasında gerek tedarik aşamasında zamanında ve dürüst iletişim ve raporlama yapan tedarikçileri özellikle tercih ediyoruz.

  • Ürün kategorilerinde müşteri taleplerinin net olması üretici/satıcı firmalara karşı elinizi kolunuzu bağlıyor mu ?

Genelleme yapamam ancak bazı spesifik ürün teknik föylerinin direkt bir ürünü işaret ettiği durumlarda, satın alma pazarlık yöntemlerini kullanmada sıkıntılar yaşıyoruz. İlgili ürüne ait tedarikçi firma da, ilgili üründe pazarda çok seçeneğin olmadığını hatta bazı ürünlerde tekelleştiğinin farkında oluyor. Sonuçta karşı tarafta da satış konusunda profesyonelleşmiş satış pazarlama ekipleri bulunuyor. Öte yandan dünyada her konuda rekabet olduğu için yeterli zamanımız olduğunda alternatif ürünler geliştirmeye çalışıyoruz. Bizler de bu tür satın almalarda tecrübe kazandığımız için farklı tedarikçi ve yaklaşımlar ile optimum seviyede en iyi satınalma sürecini işletiyoruz.

  • Projelerde kullanılan parça ve malzemelerin önemli bir bölümü dövizle satın alınıyor. Kur yükselmeleri satınalma operasyonlarını nasıl etkiliyor ?

Hizmet verdiğimiz sektörler ve firmalardan dolayı, projelere ait malzemelerin üretim için gerekli olan hammaddesi veya direkt son mamul ürün yurtdışı menşei olduğu için son iki senedir ülkemiz ve global alanda yaşanan ekonomik iniş çıkışlardan etkilenmeyen sektör olduğu düşünmüyorum. Anlık olarak satınalma kararlarımızı etkiliyor. Sonlandırdığımız satınalma süreçlerini yeniden başladığımız zamanlarda oluyor. Sonuçta departman olarak proje açılış bütçesini de düşünerek hareket etmek zorundayız. Başarılı bir satınalma Performansı proje sonunda ortaya çıkacak açılış ve kapanış bütçeleri ile ortaya çıkmaktadır. Bunun bilinci ile satınalma süreçlerini yönetmek zorundayız.

  • Projelerde hata yapma şansınız yok gibi. İşlerin tüm detaylarını düşünmek zorundasınız. Zamana karşı yarış içerisinde bu iş yükünü nasıl yönetiyorsunuz ?

Hizmet verdiğimiz sektör ve müşterilerden dolayı taahhüt ettiğimiz işleri zamanında eksiksiz olarak yapmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Bu bilinç ile ilk mühendislik ve projelendirme safhasından tesis devreye almaya kadar olan süreçlerde alanında uzman ekiplerimizle bir takım olarak çalışıyoruz. Aynı dili konuşan ve birebirine güvenen bir ekip haline geldikçe iş yükümüz de kademeler halinde azalıyor. Daha önce bahsetmiş olduğum gibi dijital uygulamaların avantajlarından faydalanarak biraz olsun iş yükümüzü azaltmaya çalışıyoruz.

Hazar Grup satınalma organizasyon yapısına da değinelim. Gördüğüm kadarı ile alanında yetkin bir kadroya sahipsiniz.
Bu tür projeleri yönetmek dediğiniz gibi yetkin bir kadro ve takım çalışması ile mümkündür.

Şu anda yurtiçi ve yurtdışı toplam 8 kişilik bir ekip ile proje satınalmalarını yönetiyoruz.

Kadromuz EPC proje tecrübeli ve iş hayatında başarı basamaklarını yeni çıkacak bilgili, ahlaklı ve özverili çalışan arkadaşların harmanlanması ile oluşmaktadır.

Talebi anlamak için belirli düzeyde mühendislik bilgisi gerekiyor. Parçaların önemli bir bölümü özel. Satınalma ekibinizin yetişmesi için neler planlıyorsunuz ?

Kadromuzda tecrübeli ve mühendis kökenli arkadaşlarımız olduğu için veya mühendis kökenli olmasa da geçmiş proje tecrübelerinden ayrıca saha deneyimlerinden dolayı çok zorlanmıyoruz. Tabi proje işleyişi ve firmamızın süreç akışlarında, tüm satınalmalar son onaylarını, o satınalma için oluşturulan teknik föylerin ait olduğu iş disiplindeki mühendis arkadaşlarının da onayından geçmektedir. Onay alınmayan hiçbir ekipman/malzeme alımı yapılmamaktadır.

Firmamızın yıllık bütçesi içinde olan departman bazlı eğitim bütçesi kapsamında eğitimler planlanmaktadır.

2023 yılı içerisinde Satınalma yönetimi, müzakere teknikleri ve pazarlık becerileri, tedarikçi performans değerlendirme ve tedarikçi ilişkileri yönetimi ile MS Excel eğitimi tamamlanmıştır.

Ayrıca ekipman/malzeme tedarik ettiğimiz firmaların ilgili ürünlere ait yurtiçi yurtdışı eğitim/konferanslarına çalışma takvimimizin müsaitliğine göre katılım sağlıyoruz.

Saygılı bir çalışma ortamı sürdürerek, öğrenme ve sürekli iyileştirme kültürü oluşturuyoruz. Böylece her proje, bir sonraki proje için güçlü bir öğrenme ve deneyim oluşturuyor.

  • Proje bazlı mühendislik işlerinde istediğiniz profesyonellikte tedarikçileri bulabiliyor musunuz? Bulamadığınız hallerde süreci nasıl yönetiyorsunuz ?

Star Rafineri-Socar-Petkim, Tüpraş, Mey Diageo gibi sektörün önde gelen firmalarına hizmet verdiğimiz için mühendislik sonucu ortaya çıkan malzemeler belli standartlara sertifikalara sahip olmak zorundadır. Ve genelde ASME, ANSI gibi Amerikan standartlarına veya Ex-Proof sertifikalarına sahip ekipmanlar olmak zorundadır.

İlgili firmaların onaylı tedarikçi listeleri haricinde veya kendi geçmiş kazanımlarımız sonucu ortaya çıkan Hazar Onaylı Tedarikçi listesi dışında Satınalma yapmıyoruz.

Yurtiçi ve yurtdışı fuarlarını da takip ediyoruz.

Taşeron hizmetleri için de bu sahalarda geçmiş tecrübeleri olan veya İSG-Ç kurallarına hâkim firmalar ile çalışıyoruz.

  • Sektörünüzde tedarikçiye liderlik etmek neleri kapsıyor ?
Alp EKMEKCİ – HAZAR GRUP

Çalıştığımız sektörlerden dolayı çok kapsamlı, profesyonel ve spesifik proje satınalma süreçleri yönettiğimiz için tedarikçi firmalardan sadece ekipman/malzeme tedarik değil da aynı kalitede hizmet almak gerekliliği doğmaktadır. Daha önceki söylemlerimde de söylediğim üzere çalıştığımız sektörler Avrupa ve Amerikan standartlarında üretim hatlarına ve yönetim anlayışına sahip oldukları için, bu hizmet anlayışına sahip tedarikçi portföyü ülkemiz genelinde henüz tam yeterli ve yaygın olmadığını gözlemliyorum. Bunun nedeni olarak bu toplam kalite disiplini içinde proje ve üretim yönetimi yapan firmaların azlığı olarak gösterebilirim.  Bu anlayışta üretim yapsalar dahi dokümantasyon veya raporlama süreçlerini tam benimseyememiş kendine iş yükü olarak gören bir düşünceye hakimler. Deyim yerindeyse merdiven altı çalışmaya ve süreçleri bu şekilde yönetmeye alışmış bir tedarikçi pazarı oluşmuş. Bizim gibi aynı sektörde olan firmaların çoğalması veya ilgili üretim sektörlerin çoğalması ile belli standartların üzerine çıkılabilir.

Bizim gibi anlayışta olan firmaların çoğalması ile tedarikçilerin de kendisini geliştirmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bu doğal bir rekabet ortamı getirecektir. Belli hizmet kalitesini geliştirmeyen tedarikçiler sistem olarak devre dışı kalmaya mahkûm olacaktır. Mesela ISO9001 kalite belgesi olmayan bir tedarikçi ile çalışmam pek mümkün değildir ya da haftalık üretim planlama ilerleme raporu paylaşamayan firma ile de çalışmayı tercih etmemekteyiz.  Malzeme sertifikası olarak EN10204 Tip 3.1  Muayene sertifikasına sahip olmayan bir malzemeyi de tedarik edemeyeceğimiz gibi örnekler sıralayabiliriz.

  • Projeler doğası gereği sahada olmayı gerektiriyor. Ne sıklıkta seyahat ediyorsunuz ?

Evet bazı kazanımlar sahada olmayı gerektirir. Sadece masa başında siparişini verdiğiniz malzeme ile olduğunu düşünmüyorum. Çıplak gözle görmek, hatta montaj sonrası devreye alındıktan sonra tüm tesisi gezerek o ekipmanların yaptığı görevi görmek daha anlamlı kılıyor. Bir sonraki projelerde daha donanımlı olarak tedarikçi ile daha yetkin müzakereler yapabilme imkanı sağladığı gibi tedarikçinin kendisinde de karşısındakinin bu işi bildiğini , tecrübeli olduğunu pazarlık konusunda işinin zor olduğu izlenimini rahatlıkla verebiliyorsunuz.

Her hafta düzenli olarak mevcut yurtiçi şantiyelerimizi, ofis ve fabrikamızı seyahat etmekteyim.

Yurtdışı proje ve ofisimiz içinde belli periyodlarda seyahat planı yapmaktayım.

  • Meslek alanınız özel olduğunuz için hem iç raporlama hem de müşteri tarafında kapsamlı raporlamaya ihtiyaç var.

Hem iç hem dış süreçler için kapsamlı raporlamalar yapmaktayız. İç süreçler için seçilen tedarikçilerin firma kalite evraklarından ilgili ürünlerine ait kalite evraklarına firma referansları, finansal raporlarına kadar detaylı bir raporlama sonrası firma uygunluğu verilmektedir. Aynı raporlama işveren idareye de yapılmaktadır. Kendi kabul kriterlerini karşılıyor ise süreç devam etmektedir.

Daha sonra ticari Satınalma raporlamaları iç süreç olarak işlenerek onay mekanizması çalışmaktadır.

Dış süreçler için yani işveren idarelerin istediği haftalık raporlamalar olarak iş planları ve haftalık ilerlemeleri gösteren tablolar ile haftalık değerlendirme toplantıları yapılmaktadır.  Bu tip toplantılar projelerde oluşan anlık tıkanmaları açmak ve hız kazanmak için oldukça önemlidir. Toplantı sonucu ortaya çıkan belirlenen problemleri belirleyip anlık olarak aksiyon alınabilmektedir.

  • Sektörde gözlemlediğiniz ne gibi trendler var ?

Esasında bu soruyu direk satınalma biriminin kendine başına oluşturduğu bir süreç olarak değerlendirmemek lazım.

Mühendislik biriminden başlayıp (detay mühendislik çalışmaları sonucu yeni yaklaşımlar sonucu ortaya çıkan ihtiyaç) tedarik süreci ile devam etmektedir.

Sonuçta mühendislik departmanları da en optimum çözümleri bulmak zorundadır aksi taktirde doğru bir mühendislik olmayacaktır.

Bu optimum çözümlere ulaşmak içinde gerekli olan malzeme/ekipmanların maliyetleri en önemli rol oynamaktadır. Burada satınalmanın rolü başlamaktadır. Doğru ürünü doğru Satınalma süreçleri ile araştırıp , bulup ve doğru etkin satınalma müzakereleri ile en optimum birim fiyat ve total fayda ile sağlamaktır.

Tedarikçiler de bu seçkin proje alanlarında yer alabilmek veya kendi pazarlarını diğer tedarikçilere kaptırmamak için projelere özel en optimum fayda sağlayacak , maliyet azaltacak , yenilikçi mühendislik ve üretim maliyetlerini azaltacak çözümler üretmek zorundadır.

Biz satınalmacılar olarak da bu yenilikçi gelişmelerin , trendlerin sıkı takipçisi olmak zorundayız.  Bu yüzden firmalar ile devamlı iletişim halinde olup üretim/ürün portföylerini devamlı takip etmeli bilgi ve sunumlar talep etmeliyiz.

İçinde bulunduğumuz konjonktürden bağımsız olarak her dönemin en önemli satınalma trendleri süreçleri optimize etmek, toplam Satınalma maliyetini analiz etmek ve tedarikçi yönetimi olarak belirtebilirim.

Öte yandan konjonktürel olarak değerlendirirsek;

  • Giderek hız kazanan değişen teknolojik inovasyonların getirdiği bulut tabanlı sistemler, siber güvenlik, yapay zekâ, iş zekası gibi uygulamaları kapsayan dijital dönüşümün tedarikçi ve çalışan profilini değiştirmesi,
  • Pandemide ülkelerarası uçuşları ve ticareti durduran tedbirlerin alınması, gelişmiş dünya ekonomileri dahil birçok ülkeyi olumsuz etkilemiş ve sonraki dönemde ivmelenen ticaret ile dünya çapında enflasyona neden olmuş ve bunun sonucunda fiyat oynaklığı yanı sıra nakit akış ve finansmana erişim konusunda sorunlar ortaya çıkmıştır.
  • Ayrıca ülkemizin etrafında gelişen jeopolitik gerginlikler artık savaş haline dönüşmüş ve enerji başta olmak üzere bir çok önemli girdinin tedarik güvenliğinde yeni baskılar/sorunlar ortaya çıkarmıştır.

 Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim.

Asıl ben bu keyifli sohbet ve derginizde yer verdiğiniz için kendim ve ekibim adına teşekkür ederim.

İhracatçının Sancısı – Dış Ticarette Bu Bankaya mı Güvenelim ? – Bölüm 9

Yurt Dışı Bankalar

Bir dış ticaret işleminde yurt dışındaki bankaların varlığı tartışılmazdır. Yurt dışındaki muhabir banka konumundaki bankalar, ihracatçının veya ithalatçının bankasına destek vermek ve bankacılık teamüllerine harfiyen uymak durumundadır. Yurt dışı bankanın güvenilirliği hiçbir konuda tartışılmamalıdır.

Ülke riskinin var olduğu bir gerçek olsa da bankanın mümkün olduğunca basiretli tacir gibi davranıyor olması hem ithalatçıya, hem de ihracatçıya güven ve rahatlık verir.

Hangi Bankalara Güven Duyalım ?

Ortak menfaatleri koruyabilen bankalar güven duyulacak bankalardır. Sırdaş, güvenli uzun vadeli iş ilişkilerine önem veren bankalar. Güven duyulacak bankalardır.

Görevlerini Suistimal Eden Yurt Dışı Bankalar

Global piyasa hangi bankaya sorsanız, dış ticaretteki görevlerini tam ve noksansız yaptıklarını ifade etmeye çalışırlar. Elbette öyle diyecekler. Hiçbir banka “benim yoğurdum ekşi” der mi? Ama insanı üzen her türlü tilkiliği yapıp da, sonrasında dürüst banka görünümüne bürünen kurumlardır.

Üçüncü Dünya Ülkelerindeki Bir Banka İle Avrupa Veya Amerika’daki Bankaların Güvenilirliği Aynı mıdır ?

Bu konuda tek söz söylemek istiyorum;

Bu fırıldak bankaları hatırladıkça dünya haritasında o bankaların bulunduğu ülkelere bakmak içimden gelmiyor.

Kurallar ve Esaslar

Bir dış ticaret işleminde tarafların uymaları gereken kurallar Uluslar arası Ticaret Odaları (ICC – International Chamber and Commerce) tarafından ilgili broşürler yayımlanmak sureti ile belirlenmiştir. Vesaik Mukabili işlemeler için URC 522 – Uniforms Rules for  Collections / Tahsiller için Yeknesak Kaide ve Kurallar isimli bröşür günümüzde dış ticaretten yolu geçen tüm tarafların sorumlulukları ve uymaları gereken kuralları ortaya koymaktadır.

Şöyle bir olayı inceleyelim;

Vesaik mukabili bir ihracat işlemi ile ilgili olarak , ülkemizdeki ihracatçımız malların gönderimini sağladıktan sonra, ithalatçıya ödeme karşılığı tevdi edilmek üzere, ithalatçının bankasına gönderilmek üzere tam takım ihracat vesaikini ihracatçının bankasına sunarak işlemi başlatıyor. İhracatçının bankası kendisine sunulan vesaike dair URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereği gereken incelemeyi yaptıktan sonra, ihracatçının talimat mektubunda belirtilen her hususa bağlı kalmak kaydı ile bir üst yazı ile (banka talimat mektubu)  ihracat evraklarını ithalatçının bankasına gönderir. Vesaik mukabili işlemde İhracatçının bankasının talimatı net ve açık olmalı.

Şöyle ki; “Please deliver enclosed documents to the drawee against full payment of the invoice value at sight. In case of non-payment, do not deliver the documents. / Ekte sunulan evrakların fatura bedelinin tamamının ödenmesi karşılığında teslim ediniz. Ödeme yapılmaması halinde evrakları teslim etmeyiniz.”

İthalatçının bankasının URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 ‘a (Madde 6 Görüldüğünde Ödeme / Kabul;

(“Belgelerin görüldüğünde ödeme yapılması öngörülüyorsa ibraz bankası ödeme için ibrazı gecikmeden yapmalıdır. Belgelerin ödenmesi için görüldüğünde ödeme dışında başka bir şart öngörülüyorsa, kabul şartında ibraz bankası kabul için ibrazı gecikmeden ödeme şartında da ilgili vade tarihinden geç olmamak üzere yapmalıdır.”)

göre hareket etmesi gerekmektedir.

Ancak azımsanmayacak ölçüdeki yurt dışı muhabir bankaları URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6’nın hükümlerini bilmelerine karşın, kendilerine gönderilen vesaiki ithalatçıya bedelsiz olarak teslim ettirip, ithalatçının nakliye şirketindeki malların teslimine yarayan ordinosunu alarak malların gümrükten çekilmesini müteakip malları kullandığı gerçeğine çok kere rastlanmıştır. Kısacası muhabir banka / ithalatçının bankası, kendi müşterisi  olan ithalatçısını kollamaktadır. Aradan makul bir süre geçtikten sonra fatura bedelinin gelmemesi üzerine, ihracatçının bankası vesaikin ödenme durumunu öğrenmek için akibet mesajı çektiğinde ise ithalatçının bankası muhabir banka bu akıbet mesajına yanıt vermemektedir. Böyle bir durumda ihracatçı firma kendi çabaları ile ithalatçının ülkesindeki malların  hala gümrüklerde bekleyip beklemediği konusundaki akıbetini kişisel olarak kendi ülkesindeki malları taşıyan nakliyeci firma aracılığı ile öğrenebilmektedir.

İthalatçının ülkesindeki malların çekilmiş olması halinde, ihracatçının ülkesindeki nakliyeci firmanın vereceği bilgi şöyle olacaktır;

“Orijinal konşimento ibraz edilerek ordino verilmiş ve mallar ithal gümrüğünden ordino ibraz edilerek çekilmiştir.”

Bu durumu tespit eden ihracatçı, edindiği bu bilgileri bir talimat mektubu ile kendi bankasına bildirip, ithalatçının bankasına tekrar akıbet mesajı çekilmesini, malların orijinal konşimento karşılığında ordino alınarak çekildiğini bahisle, konşimentonun ise ancak URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 uyarınca teslimi öngörüldüğünden yine aynı bröşürün 26. / C.i Maddesi gereğince ödemenin gecikmeksizin gönderilmesi konusunda ültümatom gibi bir mesajın çekilmesini sağlar.

URC Madde 26 c. i. ÖDEME BİLDİRİMİ “Tahsil bankası tahsil edilen tutar veya tutarları varsa kesintilerin dökümünü vermek ve fonların kullanıma sunulma yöntemini belirtmek suretiyle tahsil talimatının alındığı bankaya ödeme bildirimini gecikmeksizin göndermelidir

Burada sormak istediğim husus şudur;

İthalatçının bankasının Uluslar arası Ticaret Odaları’nın URC 522 Sayılı Bröşür’in ilgili maddelerine aykırı hareket etmesinden dolayı ihracatçı firmaya dolaylı bir şekilde zarar vermiştir. İhracatçı firma parasını zamanında tahsil edememekle birlikte likid olamamakta, ödeme planlaması aksayabilmekte, kredi kullanmışsa gereksiz yere bankasına faiz ödeme ve buna bağlı piyasada parasal taahhütlerini gecikmeli olarak yerine getirme riski ile karşı karşıya kalabilecek, ihracatçı firmanın piyasada itibar kaybına da yol açabileceği bir gerçektir. Kurallara uymadığı tespit edilen ithalatçının bankasının, ihracatçının tüm faiz giderleri ve ihracatçının bankasının gereksiz yere yaptığı yazışma, haberleşmeler için ihracatçı firmadan aldığı bankacılık hizmet masraf ve komisyonların ithalatçının bankasından talep edilmesi sizce uygun mudur ?

Ayrıca ihracatçının gereksiz yere ödemek zorunda olduğu faiz, bankacılık hizmet masraf ve komisyonların tazmini için ithalatçının bankasından talep edilmesi konusunda, ihracatçının haklarını tereddütsüz savunan bir banka sizce ülkemizde mevcut mudur ?

Her Hatanın Bir Bedeli Var

Bankacılık yıllarımda, yukarıda saydığım şekilde vesaiki hiçbir bedel almadan, müşterimizin ve bankamızın talimatına aykırı bir şekilde ithalatçısına teslim eden bir muhabir bankanın yaptığı davranışın bedelini kendisine ödetirdim. Müşterimin haberi olmasa da, ben müşterimizin haklarını korumaya çalışır, muhabir bankanın yaptığı yanlış davranışı URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereğince kendilerine anlatır bu yanlışın parasal cezasını (masraf, faiz, yazışma, araştırma) illa ki keserdim. Bu yazıları ise mesai saatleri içinde değil, mesai sonrası akşam saati yazardım. Akşam saati ilhamın bana gelmesini beklerdim.

Ancak muhabir bankalar;

“Aman ya Reşat bize yazsa da biz de cezamızı derhal ödesek”

demiyorlardı kesinlikle.

Biraz inatlık etseler de, defalarca yazışma yapıp, altı boş cümleler yazmayıp, oyunu kuralına göre oynayıp URC 522 Sayılı Bröşür gereği hakkımı söke söke alırdım. Muhabir banka yaptığı hatanın bedelini mutlaka öderdi. Muhabir bankadan aldığım masraf + faiz + yazışma + araştırma bedelinin yarısını müşterimize, diğer yarısını ise bankamızın kârlarına intikal edecek şekilde muhasebeleştirirdim.

Müşterimizin beni hangi gözle gördüğünü o anda tahmin edemezsiniz. Görülmesi gerekir. Müşterimizin bana ve bankamıza olan güveni tepe noktasına çıkardı.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

“En büyük hedeflerden biri yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutabilmek”

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği tarafından düzenlenen 14’üncü AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi, Fiba Commercial Properties’in ana sponsorluğunda İstanbul’da gerçekleşti. 20 Kasım tarihinde düzenlenen zirvenin açılış konuşmasını yapan Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman, “Güçlü bir perakende sektörü için sağlıklı bir finans döngüsüne ihtiyacımız var. Şu ekonomik durumda bizim için en büyük hedeflerden biri yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutabilmek olmalı” dedi. 

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği tarafından bu sene 14’üncüsü düzenlenen AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi, 20 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirildi. Swissotel’de yapılan etkinliğin ana sponsorluğunu Türkiye’nin önde gelen ticari gayrimenkul yatırımcılarından Fiba Commercial Properties (Fiba CP) üstlendi.

Cumhuriyet’in 100’üncü yılında alışveriş ekonomisinin geleceğinin masaya yatırıldığı etkinliğin açılış konuşmasını Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman yaptı. Dünyadaki ve Türkiye’deki AVM’lerin Sürdürülebilir Dönüşümü konulu Fiba oturumunda; Fiba Grubu Sürdürülebilirlik ESG Direktörü Yasemin Sırali ve Anchor Grup Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Affan Yıldırım görüşlerini paylaştı.

“Yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutmak gerekiyor”

Şu an mevcut ekonomik görünümde en büyük hedeflerden birinin yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutmak olması gerektiğinin altını çizen Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman, “Hepimiz günün sonunca ticaret ve bir şekilde finansal bir yönetim yapıyoruz. Bunun için de müşteri, iş ortağı ve yatırımcıların yanı sıra sağlıklı bir finans döngüsüne ihtiyacımız var. Her zaman vurguladığım gibi, yabancı yatırımcıyı ülkede tutmanın birkaç yöntemi var. Öncelikle ticari ve konut kanununun ayrıştırılması gerekiyor. Gelen yatırımcı kendi dinamikleri ile iş akışını gerçekleştirmeli. Doğru ciro bildirimlerinin yanı sıra karşılıklı güven ve şeffaflık ile büyüme de çok önemli. Elbette bu aksiyonları alırken en iyi yol göstericilerimizden biri de teknoloji olacak. Dünyanın değişim hızına ancak teknolojiye adaptasyonumuz ile yetişebiliriz. Teknolojiyi, dijitalleşmeyi hatta belki de yapay zekayı bir an önce AVM’lerimizde de aktif kullanmaya başlamalıyız, kullanıyorsak da daha da yoğun kullanmaya odaklanmalıyız. Çünkü iş gücümüzü verimli kullanmamız ancak teknoloji ve teknolojinin hayatımıza adaptasyonu ile mümkün. Teknoloji ve dijitalleşmeyi AVM’lerine tam entegre eden olarak dünyaya örnek olmak gibi büyük hedeflerimiz de var” dedi.

“Dünyayı bekleyen en büyük sorun iklim krizi”

Bütün bu gelişmeler yanında dünyayı bekleyen büyük sorunlar da olduğunu belirten Yurdaer Kahraman, “Attığımız her adımda iklim krizinin hiç de azımsanmayacak bir hızla bize yaklaştığının farkında olmamız gerekiyor. Dünyanın kaynaklarını çok hızlı tüketiyoruz. Bir gün kalktığımızda dünyanın bizim için yaşanmaz bir yer olacağı gerçeği çok da uzak değil. Bu noktada hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Tabii ki sürdürülebilirlik deyince tek konu doğa değil. İş hayatının devamlılığı, işlerimizin sürekliliği, hayatın sürdürülebilir olması da bu kapsamda değerlendirilmeli. Tam perspektif ile konuya bakmalı, buna göre önlemler almalı, önlemlerimizle birbirimizi teşvik etmeli, birbirimize örnek ve destek olmalıyız” dedi.

“Global deneyimlerimizi sektöre aktarıyoruz” 

Fiba CP olarak sektörün öncü kuruluşu olduklarına dikkat çeken Yurdaer Kahraman, “Fiba CP, 4 ülkede, 11 AVM, 800.000 m2’den fazla kiralanabilir alan, 4 rezidans, 5 ofis binası, 2 sinema kompleksi ve 1 otel yatırımı ile faaliyet gösteren, sektörün öncü ticari gayrimenkul yatırımcısıdır. Türkiye, Doğu Avrupa ve Uzak Doğu’daki yatırımlarımız ve yönetim tecrübelerimizi her geçen gün daha da büyüterek yolumuza emin adımlarla ilerliyoruz. Global çaptaki yatırımlarımızdan kazandığımız deneyimle AVM yönetimi alanında sektördeki yatırımcılara ve mülk sahiplerine değer katan çözüm ortaklıkları sunuyoruz. Global çapta yatırımcısı olduğumuz ve yönettiğimiz tüm ticari gayrimenkul projeleri ile hem ülkemizin gücünü yurtdışında temsil etmeye gayret ediyor hem de oradaki tecrübe edindiğimiz konuları buradaki projelerimize yansıtarak değer katmaya odaklanıyoruz.

Bu senenin en heyecan verici projelerinden birisi de Ekim ayı sonunda açılan Downtown Bursa projesi. Gerek alışveriş merkezi gerek sosyal alanları gerek teknolojik sergi alanlarıyla ve yeni nesil karma yapısı ile bu projeyi Türkiye’ye, Bursa’ya Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında kazandırmış olmak bizim için onur ve gurur kaynağı. İşimize, sektörümüze, geleceğimize katma değer sağlamak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Dijital Sürdürülebilirlik

Dijital sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği desteklemek için dijital teknolojinin kullanılmasını ifade eder. Bu yaklaşım, dijital teknolojilerin çevresel etkilerini en aza indirecek ve olumlu sosyal ve ekonomik faydalarını en üst düzeye çıkaracak şekilde geliştirilmesini ve kullanılmasını savunmakta ve uygulamaktadır. Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği desteklemek için farklı şekillerde kullanılabilir. Bu konuyu şöyle örneklendirebiliriz:

  • Enerji tüketimini ve emisyonları azaltmak: Dijital teknolojiler, işletmelerin ve bireylerin enerji tüketimini ve sera gazı emisyonlarını azaltmalarına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Örneğin, akıllı enerji yönetimi sistemleri, işletmelerin enerji kullanımını izlemesine ve optimize etmesine yardımcı olabilir; akıllı termostatlar, ev sahiplerinin ısıtma ve soğutmada enerji tasarrufu yapmasını sağlayabilir.
  • Kaynak verimliliğini artırma: Günümüzdeki yaygın dijital teknolojiler, işletmelerin kaynakları daha verimli kullanmasında etkili olabilmektedir. Örneğin, tedarik zinciri yönetimi yazılımı, işletmelerin israfları azaltmasına ve envanter yönetimini geliştirmesine katkıda bulunmaktadır.
  • Döngüsel ekonomiyi teşvik etmek: İşletmelerin ürünleri, bileşenleri ve malzemeleri mümkün olduğu kadar uzun süre kullanımda tutarak atık ve kirliliği azaltmayı amaçlayan döngüsel ekonomi yaklaşımını uygulamasında yine dijital teknolojiler kritik rol oynamaktadır. Günümüzde birçok dijital platform işletmelerin geri dönüştürülmüş malzeme alıcıları ve satıcılarıyla bağlantı kurmasına imkan tanımaktadır.
  • Sürdürülebilir ulaşımın desteklenmesi: Ulaşımdan kaynaklanan emisyonların azaltılmasında dijital teknolojiler her geçen gün daha aktif rol almaktadır. Dijital uygulamalar yine yönetilen trafik yönetim sistemleri sıkışıklığın azaltılmasına ve yakıt verimliliğinin arttırılmasına yardımcı olurken elektrikli araçlar hava kirliliğinin azaltılması ve sera gazı emisyonlarının düşürülmesinde etkili olabilmektedir.
  • İnsanları ve toplulukları güçlendirmek: Dijital teknolojiler, insanları ve toplulukları daha sürdürülebilir yaşamlar sürdürmeleri için destekleyebilir ve güçlendirebilir. Mobil uygulamalar buna en iyi örnektir. Birçok dijital mobil uygulaması insanlara geri dönüşüm ve sürdürülebilir ulaşım seçenekleri hakkında bilgi sağlayabilmektedir.

Farklı sektörlerde sürdürülebilirliği teşvik etmek için dijital teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair birkaç örneği şöyle listeleyebiliriz:

  • Tarım: Hassas tarım, çiftçilerin su, gübre ve pestisit kullanımını optimize etmelerine yardımcı olmak için dijital teknolojileri kullanmakta ve bu da önemli çevresel ve ekonomik faydalar sağlayabilmektedir.
  • Ulaşım: Akıllı ulaşım sistemleri, trafik akışını iyileştirmek, emisyonları azaltmak ve ulaşımı daha erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirmek için dijital teknolojilerden faydalanmaktadır.
  • Enerji: Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, verimliliklerini ve güvenilirliklerini artırmak için giderek daha fazla dijital teknolojilerle entegre edilmektedir.
  • Atık yönetimi: Dijital teknolojiler, atık akışlarını izlemek, kontrol etmek, atık azaltma ve geri dönüşüm fırsatlarını belirlemek ve daha verimli atık yönetim sistemleri geliştirmek için kullanılabilmektedir.
  • Üretim: Dijital teknolojilerden daha sürdürülebilir ürünler tasarlamak ve üretmek, üretim süreçlerinde atık ve enerji tüketimini azaltmak ve daha verimli tedarik zincirleri oluşturmak için faydalanılabilmektedir.

Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği teşvik etmede önemli bir rol oynama potansiyeline sahip olsa da ele alınması gereken bazı zorluklar da bulunmaktadır. Zorluklardan biri veri merkezleri ve telekomünikasyon ağları gibi dijital altyapının çevresel etkisidir. Bir diğer zorluk ise daha sürdürülebilir dijital ürün ve hizmetler geliştirme ihtiyacıdır. Ayrıca, dijital teknolojilerin faydalarının adil bir şekilde paylaşılması ve kimsenin geride bırakılmaması gerekmektedir. Fakat bu zorluklara rağmen sürdürülebilirliği teşvik etmek amacıyla dijital teknolojilerin kullanılmasına yönelik ortaya çıkan fırsatları doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, işletmeler ve hükümetler, dijital altyapılarını güçlendirmek için yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliği önlemlerine yatırım yapabilir. Üreticiler elektronik atıkları azaltmak için daha dayanıklı ve tamir edilebilir ürünler tasarlayabilirler. Hükümetler ayrıca dijital eşitliği teşvik edecek ve herkesin dijital ekonominin avantajlarından yararlanmasını sağlayacak politikalar uygulayabilir. Dijital teknolojiler daha karmaşık hale geldikçe ve yaygın olarak benimsendikçe daha yenilikçi ve etkili çözümlerin ortaya çıkması mümkün olacaktır.

Dilek AŞAN

Kaynaklar

Geçici İthalatta Uygulanan Müeyyideler

  1. Kısmi muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;

a) 4458 sayılı Gümrük Kanununun maddesinde belirtilen Gümrük Tarifesini oluşturan unsurlarda veya vergilendirmeye esas olan sayı, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan ithalat vergileri ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken ithalat vergileri arasındaki fark % 5’i aştığı takdirde, ithalat vergilerinden ayrı olarak bu farkın üç katı para cezası alınır.

b) Kıymeti üzerinden ithalat vergilerine tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, Gümrük Kanununun 23 ilâ 31inci maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının üç katı para cezası alınır. 

c) Satış birimine göre miktar itibarıyla % 5’i geçmeyen bir fark ile maddi hesap hatasından doğan noksan kıymet beyanlarında, bu farklara ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının yarısı tutarında para cezası alınır. 

2. Tam muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimi hükümlerine tabi eşyaya ilişkin olarak yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda; birinci fıkrada belirtilen farklılıkların tespiti durumunda vergi farkının yarısı tutarında idari para cezası verilir.

3. Yukarıda belirtilen aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesinden önce beyan sahibince bildirilmesi durumunda söz konusu cezalar yüzde on (% 10)nispetinde uygulanır.

4. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri için yukarıda belirtilen cezalara ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu gibi hallerde, 241.maddenin birinci fıkra hükmüne göre işlem yapılır.

5. Kanun’un 194.maddesinin birinci fıkrası uyarınca doğan gümrük yükümlülüğü kapsamında ödenmesi gereken ithalat vergilerinin anılan maddenin dördüncü fıkrasında öngörülen tarihe kadar hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş olduğunun gümrük idarelerince yapılan kontrol sonucunda tespit edildiği durumda, ödenmesi gereken ithalat vergilerinin söz konusu dördüncü fıkrada belirtilen faizi ile birlikte tahsilinin yanı sıra, yükümlüsü hakkında bu vergilerin dörtte biri tutarında para cezasına hükmedilir. Bu fıkrada belirtilen hiç ödenmeyen veya eksik ödenen ithalat vergilerinin yükümlüsünce gümrük idaresinin tespitinden önce bildirilmesi durumunda bu cezaya hükmedilmez. 194.maddenin dördüncü fıkrası uyarınca işlem yapmakla yetinilir.

6. Bir ilâ üçüncü fıkralara göre verilen cezalar Gümrük Kanununun 241.maddesinin birinci fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.

– 1) Kanun’un 241.maddesinin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç;

a)Geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali hâlinde, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı,

b) Tam muafiyet suretiyle geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlara ilişkin rejim ihlallerinde, gümrük vergileri tutarının dörtte biri, …

d) (b) bendinde belirtilen taşıtlar hariç olmak üzere, geçici ithalat rejimi kapsamında ithal edilen eşyanın süresi içerisinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması durumunda gümrük vergileri ile rejime ilişkin beyannamenin tescil tarihinden tespitin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin toplamı kadar,

idari para cezası verilir.

  1. Birinci fıkranın (c) ve (d) bentlerinde belirtilen eşyanın, yapılacak tebligat tarihinden itibaren altmış gün içinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması hâlinde, ayrıca gümrük vergileri tutarında idari para cezası verilir. 
  2. Birinci fıkraya göre verilen cezalar 241 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
  3. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri hakkında bu maddenin para cezasına ilişkin hükümleri ile 241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz. Bu durumda, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmü uygulanır.

– 241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır {241.maddenin 3.fıkrasının (l) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşyanın verilen sürenin bitimini takiben bir ay içerisinde yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.

241.maddenin 3.fıkrasının (m) bendi: söz konusu eşyanın gümrük idaresine bilgi verilmeden, ancak süresi içerisinde Türkiye Gümrük Bölgesinin dışına çıkarıldığının kabul edilebilir belgelerle kanıtlanması.  241.maddenin 4.fıkrasının (g) bendi: söz konusu eşyanın verilen sürenin bitimini takiben iki ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. 241.maddenin 5.fıkrasının (b) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen taşıtlara verilen sürenin bitimini takiben üç ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.}.

–  241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır.

Öte yandan, yapılacak inceleme, araştırma, denetim ve soruşturma sonucunda, kısmi muafiyet veya tam muafiyet hükümlerinin uygulanmasına bakılmaksızın geçici ithalat rejiminin uygulandığı eşyaya ilişkin geçici ithalat izni, eşya faturası, banka transfer yazısı, vb. ilgili ithalat belgelerinin sahte olduğunun veya üzerinde tahrifat yapıldığının ya da gerçeği yansıtmadığının tespiti halinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun “Kaçakçılık Hükümleri” ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belgede Sahtecilik Hükümleri” doğrultusunda ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulur.

Not: İsterseniz, başta bu konu olmak üzere Tüm Gümrük ve Dış Ticaret Konularında her türlü destek, danışmanlık, hukuki destek, eğitim vb. alanlarında firmamız “ Çoban Gümrük Dış Ticaret Denetim Danışmanlık ve Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği A. Ş.”den yardım alabilirsiniz.

Kerim ÇOBAN

Emekli Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi

(Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri “YGM”)

Çoban Gümrük Dış Tic. Den. Danış. ve YGM  A. Ş.

www.cobangumrukdenetim.com

E Mail: info@cobangumrukdenetim.com

kerim.coban@cobangumrukdenetim.com  

k.coban0306@gmail.com   

Tel: 0505 519 88 41

KAYNAKÇA:

  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu.
  • Gümrük Yönetmeliği.
  • 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu.

Tedarik Zincirinde Performans Ölçüm Yöntemleri

Dr. Adil ÜNAL
İstanbul Üniversitesi SBF
Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD
aunal@istanbul.edu.tr

Tedarik zinciri performans ölçüm sistemleri (SCMPS=supply chain performance measurement systems) ile ilgili güncel literatüre baktığımızda, farklı yazarların çalışmaları sırasında sahip oldukları amaca bağlı olarak SCPMS’yi tanımladıklarını görüyoruz. Bu konuda bazı tanımları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:[1]

  • SCPMS, tedarik zinciri süreçlerinin ve ilişkilerinin verimliliğini ve etkinliğini ölçmek için kullanılan, birden fazla organizasyonel işlevi ve şirketi kapsayan ve SC koordinasyonunu sağlayan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, birden fazla alıcı ve tedarikçi arasında paylaşılan şirketler arası süreçlerin verimliliğini ve etkililiğini ölçmek için kullanılan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, tedarik zinciri yönetimini gerçekleştirmede verimli ve etkili olan yönetim ve merkezi mekanizmalarıdır.

Tedarik zinciri performans değerlendirmesinin ana noktası, kilit performans göstergelerine vurgu yapılması gerektiğidir. Tedarik zinciri iş süreçlerini yansıtabilen göstergeler kullanılmalı ve bu göstergeler, yalnızca tek bir şirketin performansını değil, aynı zamanda alt sistemi ve tüm tedarik zincirini yansıtmalıdır. Bununla birlikte tedarik zinciri performans değerlendirme hedefinin genel tedarik zinciri stratejisi hedefleriyle uyumlu olduğundan emin olunması gerekmektedir. Aksi taktirde tedarik zinciri performansı stratejik hedefe önemli ölçüde katkıda bulunmayacaktır.[2]

Tedarik Zinciri Performans Ölçüm Yöntemleri ve Sınıflandırılması 

1990’ların sonlarında iş organizasyonu konseptinin gelişmesi ve olgunlaşmasıyla, performans ölçüm sistemleri tamamen dengeli entegre bir yaklaşıma dönüşmüştür Şekil 4, dört döneme bölünmüş bir zaman çizelgesinde SCPMS’nin gelişimini göstermektedir. 1980’lerden önce, tamamen finansal yönelimli geleneksel maliyet muhasebesi sistemleri kullanılmıştır. Müşteri sadakati veya hizmet kalitesi gibi finansal olmayan diğer önemli stratejik ölçütler göz ardı edilerek, yalnızca jenerik niceliksel finansal ölçütlere güvenilmiştir. Sonraki ilk on yılda, mali göstergelerin kapsamı tedarik zinciri içindeki farklı işlevleri ve belirli operasyonları kapsayacak şekilde genişletilerek maliyet muhasebesi sistemleri geliştirilmiştir.1990’ların başında Kaplan ve Norton (1992), ilk kez karma sistem kavramının girişini oluşturan dengeli skor kartı (Balanced Scorecards (BSC) yaklaşımını geliştirmiştir. Onların yaklaşımları, izleme ve değerlendirmede finansal olmayan göstergelerin de önemini açıkça vurgulamıştır. Son on yılda, entegre çevrimiçi sistemler konsepti ve e-ticaret, farklı tedarik zinciri perspektiflerinde bilgi paylaşımını sağlamak ve tüm ölçüm sürecini kolaylaştırmak amacıyla güçlü bir şekilde gelişmektedir.[3]

Kaynak: Nedaa Agami, Mohamed Saleh and Mohamed Rasmy, “Supply Chain Performance Measurement Approaches: Review and Classification”, Journal of Organizational Management Studies, Vol. 2012, s.4’den faydalanılmıştır.

Finansal Göstergeler ile Performans Ölçüm Yöntemleri 

Finansal göstergeler ile ölçüm operasyonların sonuçlarının işletmenin finansal sağlığına etkisinin görülmesi açısından önemlidir. Fakat finansal ölçüm yöntemlerinin tedarik zinciri performans ölçümünde yetersiz kaldığı da kabul edilmektedir. Bu yetersizliğin sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:[4]

  • Kısa vadeli, firma içine odaklı ve tarihsel odaklı olma eğilimindedirler.
  • Müşteri sadakati, hizmet kalitesi gibi önemli, stratejik fakat finansal olmayan göstergeleri dikkate almazlar.
  • Doğrudan operasyonel etkinlik ve verimlilik ile bağ kurmazlar.

En önemli iki finansal göstergeler ile performans ölçüm yöntemi faaliyet tabanlı maliyetleme (ABC=activity based costing) ve ekonomik katma değer (EVA=economic value added) olarak kabul edilmektedir.

İçeriğin devamını görüntülemek için Öğrenme Merkezi Üyeliği gereklidir. Üye iseniz lütfen giriş yapınız. Henüz üye değilseniz üyelik satın alarak üyeliğinizi başlatabilirsiniz.
Hesap Oluştur

 

İnternet Alışveriş Platformlarının Sorumluluğu ile İlgili Bir Karar

Bir İnternet alışveriş platformu üzerinden pasta sipariş eden tüketiciye gelen pasta kutusundan sigara izmariti çıkan olayda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi platformun sadece aracı olduğu gerekçesiyle sorumlu olmadığı sonucuna varmıştı (Yargıtay 3. HD, 15.11.2021, 2021/4000 E., 2021/11403 K.).

Bu kararında Yargıtay, internet alışveriş platformlarının (aracı hizmet sağlayıcıların) sorumluluğunu belirlerken Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerinden hareketle sonuca varmış ve internet alışveriş platformlarının satılan malın ayıplı olmasından sorumlu olmadığına karar vermişti.

Bu kararın yanlış olduğunu, sorumluluğun belirlenmesi bakımından esas olarak Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasının dikkate alınması gerektiğini, bu hükme göre platformların ayıplı mal satışından satıcıyla birlikte sorumlu olması gerektiğini belirtmiştim (Yeniocak Blog, 26.01.2022 tarihli yazı).

09.06.2023 tarihinde yayımlanan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararına konu olan olayda ise; bir televizyon siparişi veren tüketiciye gönderilen televizyonun kutusu açıldığında ekranın kırık olduğunu gören tüketici, hakem heyetine başvurmuştur. Alışveriş platformu, kendisinin satıcı olmadığını sadece satıcı ile müşteri arasında aracı hizmet sağlayıcı olduğunu, bu sebeple satılan malın ayıplı olmasından kendisinin sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.

Ancak hem hakem heyeti hem de daha sonra ilgili tüketici mahkemesi, siparişin verildiği internet sitesinin sorumlu olduğu yönünde karar vermiştir.

Kesinleşen mahkeme kararı Adalet Bakanlığının başvurusu üzerine ‘kanun yararına bozma’ talebiyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasına dayanarak, internet alışveriş platformları her ne kadar satıcı olmasa da tüketici ile doğrudan muhatap oldukları ve özellikle tüketicinin yaptığı ödemeyi tahsil ettikleri gerekçesiyle internet alışveriş platformlarının satılan üründeki ayıptan satıcıyla birlikte sorumlu olduğu sonucuna varmıştır (Yargıtay 11. HD, 29.09.2022, 3467/6446).

Yargıtay’ın bu kararı, benzer uyuşmazlıklarda emsal teşkil edecek nitelikte olup ihtiyaca cevap veren ve hukuka uygun bir karardır.

Prof. Dr. Umut YENİOCAK

Türkiye ve Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya Bağlayacak Uzlaşı Belgesi İmzalandı

İstanbul’da düzenlenen ve Türkiye pazarı için taşımacılık ve lojistik alanında uluslararası bir organizasyon olan Logitrans fuarında, taşımacılık operatörleri DFDS ve VIIA ile Fransa’nın Sète ve Calais limanları, Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya bağlayacak bir uzlaşı belgesi (MoU) imzaladı. Anlaşma, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor

Türkiye ve Avrupa Pazarları Arasında Ticareti Kolaylaştıracak Kesintisiz Taşımacılık

Dört iş ortağının imzaladığı anlaşma ile Türkiye, Avrupa Birliği ve İngiltere arasındaki ticaretin akışını ve güvenilirliğini artırmak amaçlanıyor. Bu amaçla, denizyolu taşımacılığı ve lojistik şirketi DFDS, demiryolu taşımacılık şirketi VIIA ve Fransa’nın sırasıyla Avrupa ve İngiltere’ye açılan geçitleri olan intermodal taşımacılık limanları Sète ve Calais arasında operasyonel iş birliği gerçekleştirilecek.

Anlaşma kapsamındaki iş birliği, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına, Akdeniz’i RoRo  ve demiryolu taşımacılığıyla  Kuzey Avrupa’ya bağlayarak verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor. Anlaşmayla belirlenen sefer, malların DFDS’nin Yalova – Sète ve İzmir – Sète seferleriyle Sète limanına, VIIA’nın sağladığı demiryolu bağlantısıyla Calais limanına ve buradan DFDS tarafından İngiltere’nin Tilbury limanına taşınmasını içeriyor.

Daha Optimize Taşımacılık

Akdeniz’de RoRo sefer planının optimize edilmesi, Fransa’da tren seferleri ve Manş Denizi kalkışlı RoRo seferleri, Türkiye’den İngiltere’ye taşımacılık faaliyetlerinin performansını artırıyor. Bunun yanında, gümrük beyannamelerinin erken verilmesi, akıllı sınır geçişini ve dolayısıyla sınır geçişlerindeki prosedürlerin sorunsuz bir şekilde ilerlemesini sağlıyor.

Demiryolu ağları, Avrupa’nın güneyini ve kuzeyini verimli bir biçimde birbirine bağlamaya ek olarak, ulaşım süreçlerinin karbon salımının azaltılmasını  da sağlıyor. Bir konteynerin trenle taşınması, havaya salınan CO2 miktarını 1 ton azaltıyor.

İmza töreninin ardından dört firmanın yetkilileri konu hakkındaki görüşlerini ifade etti:

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Akdeniz İş Birimi Başkanı Lars Hoffmann: “Sürekli olarak müşterilerimize ekstra değer sağlamanın ve onlara daha hızlı ve daha iyi hizmet vermenin yollarını arıyoruz. Avrupa’nın önde gelen limanları olan Calais ve Sète limanlarının yanı sıra Avrupa’nın lider demiryolu operatörlerinden VIIA ile iş birliği içinde düşük karbon emisyonlu taşımacılık hizmetleriyle doğrudan, hızlı ve verimli erişim sunarak Türkiye’deki şirketlerin Avrupa ülkeleriyle iş yapmasını kolaylaştırıyoruz. Akdeniz’deki benzersiz rotalarımızdan yararlanarak Kuzey Avrupa pazarlarındaki fırsatlar konusunda müşterilerimize yardımcı olmaya devam ediyoruz.”

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Rail Genel Müdürü Patrick Zilles: 

“İş ortaklarımız olan Calais Limanı, Sète Limanı ve VIIA ile bu iş birliği içinde çalışacak olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye, Fransa ve İngiltere arasında kuracağımız bağlantı, müşterilerimize verimli, kesintisiz ve daha düşük emisyon değerleriyle hizmet vermek açısından bizim için büyük öneme sahip. Tek bir kaynaktan birleşik RoRo ve demiryolu taşımacılığı çözümüyle bu ulaşım koridoru, gelecekte mevcut ve yeni müşteriler için daha da cazip hale gelecek.”

Sète Limanı Genel Müdürü Olivier Carmes:

“Türkiye ve İngiltere arasında, karbonsuzlaştırma ve taşımacılık akış hızı sorunlarına yönelik çözümler üreten merkezi limanlarımızla intermodal taşımacılığı öne çıkaran bu seferlerin geliştirilmesi, Sète limanı için mutluluk verici. Fransa, Avrupa’nın Güney ve Kuzey bölgelerini birbirine bağlamak için ideal bir geçiş bölgesi olma özelliğini koruyor.”

VIIA Yönetim Kurulu Başkanı Charles Puech d’Alissac:

“Avrupa’daki belirli limanlarda önemli deniz ve demiryolu güzergahlarını birbirine bağlamak ve karbonsuzlaştırma çözümlerine ilgi gösteren bir pazara demiryolu seferleriyle daha sık hizmet vermek oldukça anlamlı. VIIA ve LOHR vagonlarının sağladığı yatay yükleme teknolojisi, yarı treylerler için Akdeniz ve Manş Denizi’nin demiryoluyla birbirine bağlanmasına olanak tanıyor. İş ortaklarımızla kurduğumuz bu stratejik iş birliğini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Calais Limanı Genel Müdürü Benoît Rochet: 

“Calais Limanı; DFDS, VIIA ve Sète Limanı arasında dört taraflı bir anlaşmanın imzalanmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu anlaşmanın, Türkiye ve İngiltere arasındaki ticareti daha güvenilir ve akıcı hale getireceğine inancım tam. Ortaklarımızla kurduğumuz iş birliği, üst seviye lojistik performansının Türk taşımacılık şirketleri ve müşterilerinin hizmetine sunulmasını garanti ederken İngiltere pazarına erişimi kolaylaştıracaktır.”

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.