Agile Lider Yönetici

Lider Yönetici tanımını biliyorsunuz, pek çok kitap, eğitim, kurumsal çalışmalar yapılıyor yöneticiler için. Ama yöneticilikte lider olmak bile yetmiyor artık. Son birkaç yıldır sıkça duymaya başladığımız başka bir kelime var: Agile! Tükçe’ye çeviklik, çabukluk olarak çevrilmiş. Bu kavramın ortaya çıkış hikayesine baktığımızda yöneticilikle hiç alakasının olmadığını görebilirsiniz. Peki nasıl ortaya çıkmış Agile? 17 yazılım geliştirici 2001’de biraraya gelmiş ve 4 temel değere dayalı 12 temel prensipli Agile Manifestosunu oluşturmuşlar. Amaç en hızlı ve uygun çözümü müşteriye sunmak olan bu kavramın 4 maddesine göre; bireyler süreçlerden, çalışanlar dökümantasyondan, müşteri ile uyum ve işbirliği anlaşma görüşmesinden, değişikliklere esnek olarak yanıt vermek ise körü körüne katı bir şekilde planlanmış adımları takip etmekten daha önemli! Yazılım sektörüne optimum çözüm sağlamak üzere oluşturulan bu kavramın temel prensiplerini uzun uzadıya anlatmaya şu an gerek yok. Gelin biz her bir prensibin içindeki anahtar kelimeleri bulalım ve günümüzün yönetim anlayışıyla birlikte değerlendirelim:

1. Müşteri memnuniyeti (Scrum yöntemine göre : Ekip günlük olarak en fazla 15 dakika süren ve ayakta yapılan Standup adı verilen toplantılar ile bir araya gelerek günlük iş planlarını, müşteriyle olan sürecin gelişimini tartışır.)
2. Her aşamada değişiklik yapmayı sağlamak
3. Sprint süreçler (biten işin teslim edilip tüm işin diğer aşamasına geçmek, 2-3 hafta gibi bir süreye sahip)
4. Müşteriyi ekibin değerli bir parçası gibi görmek ve işbirliği içinde olmak
5. İşin içinde yer alan her bireyin öz motivasyonunun yüksek olması ve güvene dayalı iş yükünün ekip üyelerine hissettirilmesi.
6. Etkin iletişim için öncelikle yüzyüze iletişim kurmalarının sağlanması
7. İşin ölçütü işe yarar sonuçlara sahip olmasıdır.
8. Sabit çalışma tempolu ve görev dağılımında eşitlik
9. En iyi araçları, yöntemleri ve alanından en iyi bireylerle çalışmak
10. Göz boyamak yerine sadelikle ana ihtiyacın karşılanması öncelikli
11. Kendi kendilerine organize olarak uyumlu çalışabilen, öğrenmeye açık, görev paylaşımını yapabilme yetkinliğine sahip bireylerden oluşan takımlar
12. Retrospective toplantılar (Sürekli olarak değerlendirme ve daha verimli olmak için neler yapılabilir sorgusunun yapılması)

Tüm bunlardan yola çıkarsak yönetimde Agile sisteminin kurulmasında, pratiğe uygulanabilmesinde ve yönetilebilmesindeki anahtarın efektif iletişim yönetimi ve doğru iş planlamasının yapılması olduğunu söyleyebiliriz. Bu hiç kolay olmasa da sağlanması durumunda zaman, kapsam, maliyet açısından oldukça önemli performans artışları ve ilerlemeler sağlanabilir. Peki bu sistemin içinde en baş role kimler sahip? Elbette yöneticiler! (Çalışanlarda elbet bu sistemde en az yöneticiler kadar başroldeler ama bunu başka bir yazıda konuşuruz).

Bunun için yöneticilik kavramının yaşadığımız dünyadaki anlamına bir göz atmak iyi olabilir. Hadi o zaman birlikte geçmişten günümüde yöneticilik kavramına birlikte bakalım:

Geleneksel yöneticiyi belirli bir amaca yönelmiş bir insan grubunu belirli bir otorite ve yönetim altında düzenlenmiş işbirliği içinde yöneten kişi olarak tanımlayabiliriz. Bu anlayışta yetki tümüyle üst yöneticide ve yetki delegasyon yoluyla astlara devrediliyor. Bu sırada sürekli aynı işleri yapmanın getirdiği tatminsizlik ve yabancılaşma duygusu içindeki astlara sorumluluğun devredilememesi ciddi bir sorun olabiliyor. Ayrıca merkezcil karar alma çalışanların çalışma isteğini ve kendini kanıtlama duygusunu olumsuz yönde de etkileyebilmekte. Çalışanlar arasında oluşabilen güven duygusundaki tedirginlik nedeniyle de huzursuz ve pasif bir direnmenin olduğu bir ortam bu tarz bir yönetimde en sık karşılaşılan durum olarak karşımıza çıkıyor.

Oysa ki her günü ayrı risk dolu günümüz iş dünyasında başarılı ve sürekli gelişen bir şirket yöneticisi olabilmek aşağıdaki üç önemli özellikle mümkün (hem de yüksek olasılıkla):

1. Köklü değişiklikleri, dönüşümleri gerçekleştiren ve çalışanlarına ilham veren LİDER
2. Özgün sorunları yaratıcı ve analitik yöntemlerle çözen ve kararlar alan YÖNETİCİ
3. Sorun oluşmadan usta iletişim sanatçısı olarak çalışanlarını olumlu yönde etkileyen, stratejik karar verebilme becerilerine sahip, takım ruhu oluşturan AGİLE KOÇ

Bu üç önemli yetkinliği birarada taşıyabilen yöneticilerle yönetilen şirketlerin başarısızlığa uğraması çok küçük bir olasılık! Hem araştırmalar hem de yaptığım kurumsal çalışmalara dayanarak söylemeliyim ki: İnanın böyle!

O halde şöyle söyleyebilir miyiz? Günümüz iş dünyasında Agile Lider Yöneticiliği; kurumunu ayakta tutacak kararlar alabilen yani hızla değişen dünyadaki gelişmelere ayak uydurarak kurumun geleceğini kurgulayan kişi olarak yapabiliriz. Bunun için Agile Lider Koçluk yetkinliklerine sahip bir yönetici kurum çalışanlarını kurumun hedefleri etrafında toplayabilen, bu hedefler için onları etkileme, harekete geçirme yetenek, yetkinlik ve bilgilerine sahip olan güçlü bir yönetici!

Başka bir deyişle yöneticilik özelliklerini liderlik ve agile koçluk becerileri ile bütünleştirmiş yönetici; yöneticilik özellikleriyle beraber liderlik ve koçluk yetkinliklerinin farkında ve tüm bunları sürdürülebilir ölçekte uygulayabilen bir tasarım sanatçısı!

Peki bu tasarım sanatçısı nasıl biri? Hangi yetenek, beceri ve özelliklere sahip?

Agile Lider Yönetici kişisel imajını, karizmasını ve duruşunu geliştirmiş bir yönetici. Kendini iyi tanıyor. Çalışanların bireysel tarzlarını ve beklentilerini anlıyor ve yönetiyor. Hayatının her alanında tutum ve davranışlarını geliştirmiş. Çalışanlarıyla kazanan ilişkiler kurabiliyor. Sürekli öğrenen bir kurum yapısı ve kültürü oluşturabiliyor. Yeni ve ileriye dönük uygulanabilir iş fikirleri üretiyor. İş ve diğer boyutlardaki hayatını dengeliyor. Esnek ve sabırlı. Meta boyutta olayları değerlendirme ve eylem adımı atma beceri ve yetkinliklerine de sahip. Zamanını etkili ve verimli kullanıyor. Stresi performans artımı için olumlu bir faktöre dönüştürebilme becerisine sahip. Agile Lider yetkinlikli bir yönetici olarak vizyoner ve dönüşümü destekleyen bir kurum oluşturuyor.

Süper değil mi?Süper olmasına süperde kilit soru şu: ”Tüm bunları nasıl yapar?”

Büyük bir soru bu! Cevabı araştırmalarla verelim isterseniz. Sürekli gelişen lider ve girişimci bir yöneticinin ekibinin ve şirketinin günümüz iş dünyasında hep bir adım ileride olacağını tahmin etmek hiç te zor değil! Bunu çok iyi biliyoruz ve hem fikiriz değil mi? Peki, dünyada bu amaçla en çok hangi sistem kullanılıyor? Cevap: Koçluk sistemi iledir! Dünya hem yöneticilere hem de çalışanlarına yönelik Koçluk felsefesine dayalı eğitim ve çalışmalar için büyük bütçeler ayırıyor. Pfizer, Unilever, American Express, Philips gibi şirketlerin yönetici koçluğu hizmeti için yılda 150,000-1,000,000 US$’ lara kadar geniş bütçeler ayırdıklarını biliyor musunuz?

Bir Türk olarak hemen aklınıza şu gelmiş olabilir? “İyi de, bu kadar yatırımın karşılığını alabilecek miyim? Çok büyük paralar bunlar. Ne gerek var!” O zaman sorumuz şu: “Bu kadar yüksek yatırıma göre acaba koçluk gerçekten işe yarıyor mu?” Bu soruyu cevaplamak için pek çok araştırma yapılmakta olduğunu bilin. Bunlardan bir tanesi de Manchester Inc. tarafından yapılan bir araştırma. Bu araştırmanın sonuçları; koçluğun fazlasıyla işe yaradığını göstermiş. Bu araştırmaya göre koçluk programlarına/sistemine yapılan yatırımın geri dönüşü (ROI- Return on Investment) yapılan ilk harcamanın 5.7 katı olarak bulunmuş. Aynı araştırmaya göre, bu hizmeti alan yöneticilerde de kriz yönetimi motivasyon, konsantrasyon, vizyoner duruş, süreç yönetiminde başarı gibi bireysel ve kurumsal pek çok kilit noktada çok olumlu gelişmelerin gerçekleştiği görülmüş. Bu çalışmaya göre yöneticilerin;

• % 77’sinde astlarıyla olan ilişkilerde iyileşme
• % 61’inde iş tatmininde artış
• % 67’sinde takım çalışmasında artış kaydedilmiş

Dünya böyle ama peki ülke olarak biz bu değerli sistemi kullanıyor muyuz? Bunun cevabını bir hikaye ile vermek istiyorum:
Gölde balık tutan genç bir adamın oltasına her zamankinden farklı türde bir balık takılmış. İnanamayacaksınız ama bu balık konuşuyormuş. Genç adam şaşkınlık içinde balığa bakarken balık: “Eğer yaşamama izin verirsen, tekrar göle dönmemi sağlarsan üç dileğini yerine getireceğim.” Şakınlığını üzerinden atamayan genç adam “Sadece üç dilek mi?” diye sormuş. “Olmaz, sen benim beş dileğimi gerçekleştir, ben de seni göle geri atayım.” Balık sadece üç dileğini gerçekleştirebileceğini yinelemiş. Genç adam ısrar etmiş ve pazarlığa başlamış: “Madem ki beş dileğimi gerçekleştiremiyorsun o zaman dört dilek olsun” demiş. Balık üç dilekten daha fazlasını gerçekleştiremeyeceğini söylemiş. ama genç adam ısrar ediyormuş. Sonunda “tamam, sen kazandın” demiş balığa. Fakat balıktan maalesef cevap alamamış.
Son olarak yeni yılda hepinizin hayatında Agile Koçluk yetkinliklerine sahip olmanızı diliyorum! Çünkü gelecek önce kendini ve sonra iş-hayat ilişkilerini yönetenlerin!

Kimi İkna Etmeliyiz? Müşterimizi mi? Beynimizi mi?

Tarihin ilk çağlarından buyana, en önemli konulardan biri Kimi İkna Etmeliyiz? Müşterimizi mi? Beynimizi mi? soruları ön plana çıkmaktadır.

Ticari her işletme, gelir odaklı iş modellerini benimseyip geliştirmektedir.

Toplum talebini arttırmak ve müşteri gruplarında daha fazla ihtiyaç yaratmak için her işletme, AR-GE çalışmalarına önem vererek, yüksek maliyetlere katlanmaktadır.

Yıllarca; müşteri grupları ve tüketici grupları davranışları incelenmiş, beyinlerde fark yaratan ürünler üretilmesi için çalışmalar yapılmıştır.

Bizlerin bilmesi gereken temel nokta, ürünlerimizi pazarlayıp ve satmak için, müşterimizin istek ve ihtiyaçlarına her zaman hitap etmemiz gerekmez.

Müşteri ve Tüketici grupları, çevresinde her gördüğü ürün veya hizmeti, istekleri ve ihtiyaçları çerçevesinde satın almak için değerlendirmez.

Toplumun birer fertleri olarak duygularımız vardır.

Satın alma davranışımızın gerçekleşmesi, ürünle kurduğumuz yakın bağ, duygusal yakınlık ile yakından ilgilidir.

Şartlara bağlı olarak;

  • İş konumumuz gereğince,
  • Grup statüsü,
  • Sahip olma dürtüsü,

bilinci ile hareket ederiz.

Alışveriş sürecinde, bir ürün hakkında satın alma davranışımız duygularımız ile gerçekleşir.

  • Girişimci olalım,
  • İşletmeci olalım,
  • e-ticaret yapalım,
  • Nitelikli ürünler üretelim,
  • Fark yaratan hizmetler verelim,

yeni dünya modelinde,

  • Sıcak bir iletişime,
  • Pozitif duygulara,

sahip olmamız gerekir.

Yapacağımız her start-up modellerinde;

  • Müşterimizi değil,
  • Tüketicimizi de değil,

Kadın veya Erkek DUYGULARI ikna edin.

İkna yönetim modellerinizi stratejiler üzerine konumlandırın.

Toplum olarak bizler, her zaman ihtiyaç ve isteklerimiz ile hareket etmeyiz.

Neuro Marketing Bilimi teknikleri ile hareket ederek, alt beynimizi, sürüngen beynimizi ve eski beynimizi duygularımız yoluyla ikna ederek kazanç sağlayabiliriz.

Ürünlerimize talep yaratmak için çeşitli ikna yöntem ve stratejileri vardır.

Fiziki ürünlerde,

  • Paketleme,
  • Renkler (2020 ve sonrası),
  • Psikolojik Fiyatlama,
  • Promosyon Stratejileri,
  • Kişiye Özel Ürünler,

Dijital bilim, 

  • Neurocode Bilimi,
  • Fijital Teknoloji,
  • Kullanıcı Deneyimi,
  • Müşteri Deneyimi,
  • Pop-Up,
  • Viral,
  • Web Analizi,
  • Kişiye Özel Promosyonlar,
  • Özel Günler,
  • İhtiyaç Yaratmak,
  • Talep Uyandırmak,
  • Duygulara Hitap Etmek,
  • Yapay Zeka Teknolojisini Kullanmak,
  • Holagram,
  • Arttırılmış Sanal Gerçeklik,
  • Müşteri Hizmetleri (Chatbot, Deep Learning)

detaylar çok daha fazla arttırılabilir.

2020 yılında,

Günümüz dünyasında Neurolink çalışmaları süregelmekte ve insan; zeka ve hafıza olarak çok daha fazla güçlendirilmek istenmektedir.

Global işletmeler, ikna süreçlerini verimli olarak uygulamak istiyorsanız, insanların eski beynine hitap edin ve duygularını harekete geçirin.

Dünyada yaşayan her canlı duygusaldır.

İnsanoğlu duyguları ile hareket eden ve davranışlarını duygu yolları ile eyleme çeviren en önemli varlıktır.

İnsanlar, ekonomik yetersizlikleri sebebiyle istediği ve ihtiyaç duyduğu ürün veya hizmeti satın alamayabilir veya satın almayı erteleyebilir.

İnsanoğlunun duygularına hitap eden; ürün veya hizmetler karşısında, satın alma davranışı eyleme geçmektedir.

Dünya toplum ve gruplarına hitap etmek ve ikna sürecinde başarılı olabilmek için temel şartlar,

  • Demografik Satın Alma,
  • Kültürel Satın Alma,
  • Biyolojik Satın Alma,
  • Kuşaklar Arası Satın Alma,
  • Ekonomik Süreçlerde Satın Alma,
  • Teknolojik Satın Alma,
  • Dağıtım Kanallarında Satın Alma,
  • Perakende Sektöründe Satın Alma,

alt başlıklar daha fazla arttırılacağı gibi, kendi içinde bir çok süreçleri barındırmaktadır.

İkna stratejisi çok zor olmamak ile birlikte çok kolay da değildir.

Bizler toplum üyeleri olarak duygusal varlıklarız.

Dünyanın neresinde olursak olalım, duygularımıza hitap eden her ürün veya hizmeti satın alırız.

Tedarik Zinciri Yönetiminde Risk Yönetimi

Küreselleşen dünya’da firmalar arası rekabetin uluslararası boyutlara gelmesi ve hızla değişen dünyaya adapte olma ihtiyacı sebebi ile tedarik zinciri yönetiminin daha da karmaşık bir yapıya dönüşmesine sebep olmaktadır. Artan rekabet ile birlikte maliyet düşürülmesi, operasyonel süreçlerde kolaylıklar getirmesi ve karlılık odaklı bir yapı olması sebebi ile günümüzde tedarik zinciri yönetiminin önemini artırmıştır. Uzun vadede sürdürebilir bir tedarik zinciri karlılıklara ve firmaların rekabet edebilme kabiliyetlerini etkilemektedir. Bu önem ile doğru orantılı olarak ilk üreticiden- son tüketiciye kadar uzanan geniş bir ağda meydana gelebilecek herhangi bir aksaklıkların sonuçları da aynı oranda büyük olacaktır.

TZ’ye bağlı risk olaylarının sonuçlarının son derece maliyetli olmasından ötürü tedarik zincirinde risk yönetiminin önemi ortaya çıkmaktadır. Pazarların küreselleşmesi, teknolojinin hızlı gelişimi, ekonomik belirsizlikler, taleplerin belirsizliği, lojistik faaliyetlerinde yaşanabilecek muhtemel aksaklıklar tedarik zincirlerini daha kırılgan bir yapıya ve bu risklere karşı daha açık bir hale getirmiştir. Başlangıçta önemsenmeyen bu risk faktörleri hem tedarik zincirlerinin aksamasına hem de büyük ölçekli zararlara neden olabilmektedir. Önceden bu riskleri öngörmek ve sonuçlarını belirleyebilmek son derece zordur ancak sistemli bir yapı ile bu riskleri belirleyebilmek ve önceden tedbir almak ve bu risklerin doğuracağı zararların etkisini hafifletmek etkin bir tedarik zinciri risk yönetimi ile mümkündür.

Uluslararası Standartlar Organizasyonuna göre risk kavramı; bir olayın gerçekleşme olasılığı ile etkilerinin bir birleşimi olarak, ayrıca hedeflerin üzerinde belirsizliğin etkisi olarak tanımlamaktadır (ISO, 2009).

TZY riskleri şu üç kategoriye ayırmak mümkündür;

  1. Organizasyonel riskler,
  2. Tedarik zinciri paydaşları arasında ve çevresindeki riskler,
  3. Dış riskler.

Geçmişten günümüze bakıldığında küresel etki yapan Makro risk kaynakları haricinde tedarik kaynaklı riskler olduğu görülmektedir.

Aşağıdaki tabloda literatürde yapılmış birçok çalışmanın özet halini görebilirsiniz. Yapılan bu çalışmalara göre her bir kategori içerisinden 5 risk alınmış ve önem derecelerine göre sıralanmıştır. Elbetteki bu risk unsurları ülkelere, sektörlere, TZY yapılarına göre değişmektedir.  Riski yönetmek için kullanılan sayısız yaklaşım ve teori bulunmaktadır ancak hepsinin ortak noktası 4 ana grup etrafında türetilmektedir;

  • Riski tanımlamak
  • Riski değerlendirmek
  • Eylem planı yapmak
  • Takip etmek

Risk yönetimi departmanı olmayan organizasyonlarda, Risk Yönetimi zaman yetersizliği ve belirsizliklerin öngörülememesi gibi sebeplerden dolayı ötelenmekte ya da yapılamamaktadır. Yukarıda da bahsettim gibi Risk Yönetimi’nin önemi TZY yapıları için hayati önem taşımaktadır. Risk yönetiminde Tedarik Departmanı’na şüphesi çok büyük görevler düşmektedir.

Yapılması gereken ilk adım; Risk Yönetimi’nin en önemli parçası olan riskin tanımlanmasıdır. Oluşturulacak mikro ancak yetkin bir grup ile her firma kendi dinamiklerine göre (Üretici, Aracı, Hizmet vs), risk unsurlarının belirlemesi gerekir. Ardından daha önce tanımlanmış risk faktörleri var ise bunların değerlendirilmesi ve/veya yeni tanımlanan risklerin önem sırasına göre derecelendirilmesi ve risk yönetim hedeflerinin belirlenmesi gerekir. Olası bir zararın boyutları da bu aşamada öngörülmelidir. Daha sonrasında belirlenen bu hedeflere uygun eylem planlarının hazırlanması gerekir. Eylem planı yapmanın amacı riskin olası etkilerinin azaltılması üzerinedir. Risk hafifletici stratejiler ile firmaların riskin olası sonuçlarından ne kadarına katlanabileceklerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda etkilerini hafifletmeye yönelik eylem planının hazırlanması gerekir. Ancak bu eylem planını oluştururken firmanın sektördeki mevcut konumunu korumak esas alınmalıdır. Risk yönetiminin son aşaması olan takip ve gözlem yapmak ortadan kalkan risk unsurlarını ya da oluşan yeni risk faktörlerini zamanında tespit etmeye yaramaktadır. Ayrıca oluşturulacak bir veri tabanı ile ileriki yıllarda yapılacak risk yönetimin stratejilerini belirlemede bir kılavuz niteliği taşımaktadır.

Kaynakça

  • Merve K. Ve Seniye F. “Supply Chaın Rısks: Lıterature Review And A New Categorızatıon”. Beykent Üniversitesi Fen Ve Mühendislik Bilimleri Dergisi Sayı 10(1) 2017, 31 – 60
  • Ahmet A. Ve Ali B. “Tedarik Zinciri Risklerinin Tedarik Zinciri Performansı Üzerinde Etkisi: Üretim İşletmelerinde Bir Araştırma”. Paradoks Ekonomi, Sosyoloji Ve Politika Dergisi, 2018, Cilt/Vol: 14, Sayı/Num: 2 / Issue-1, Page: 1-18
  • Hamit E. “Tarihsel Tecrübeler Işığında Tedarik Zinciri Risk Yönetiminin Önemi”. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 50, Temmuz-Aralık 2017 ss. 121-139
  • Hamit E. “Tedarik zinciri risk yönetimi: Kavramsal çerçeve ve tedarik yönlü bir literatür araştırması”. Pamukkale Univ Muh Bilim Derg, 24(4), 764-796, 2018
  • Müge K. Ve diğerleri “Yükselen Ekonomilerde Kriz, Kriz Yönetimi ve Pazarlama Stratejileri”.İzmir Ekonomi Üniversitesi yayınları, No:35

 

  • – – – – – – – – – – — – – – – – – – – – – — – – – – — – – – – – —

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi:

Tedarikçi İlişkileri ve Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitim (2 gün)  içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

 

Lojistik 2019

2019 yılında sona gelirken geçmiş yılın muhasebesi ve yeni yıla ilişkin planların yapılması tüm şirket, kurum ve sektörlerin gündemindedir. Lojistik sektörü açısından genel olarak verimli bir yıl olmadıysa da yine de sektör adına önemli gelişmelerin yaşandığı görülmektedir.

Yılın en önemli lojistik gündemlerine baktığımızda aşağıdaki olayların öne çıktığını söylemek mümkün;

  • Dünya sivil havacılığının en büyük yer değişimi olan Atatürk Havalimanı’nın İstanbul Havalimanı’na taşınması 45 saatten daha kısa bir sürede tamamlandı. Büyük Göç ismi verilen taşımayı Arkas Lojistik gerçekleştirdi.
  • 000 metrekare büyüklüğündeki Ekol Lojistik Lotus Tesisi, Çayırova’da hizmet sunmaya başladı. yüksek güvenlik standartlarıyla küresel platformda en prestijli kabule sahip TAPA  (Transported Asset Protection Association/ Taşınan Varlıkları Koruma Derneği) FSR A sertifikasını almaya hak kazanan tesis böylece Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nin (EMEA) TAPA sertifikasına sahip en büyük deposu ünvanını aldı.
  • Çin’in Şian şehrinden kalkan China Railway Express’e ait tren Marmaray Tüp Geçidi’ni kullandı. Böylece Marmaray’I geçen ilk yük treni ünvanını kazanarak, Avrupa’ya ulaşmış oldu.
  • Ford Otosan, AVL firmasıyla işbirliği yaparak, “Platooning teknolojili Ford Trukcskamyonların ilk test sürüşlerini gerçekleştirdi. Böylece Ford, sürücüsüz otonom kamyon için ilk önemli adımları atmış oldu. Birbirine dijital olarak bağlı iki Ford F-Max bir süre birlikte yol aldı. Eskişehir Ford kamyon fabrikasında yapılan pist testlerinde konvoy halinde yola çıkan iki çekici, sınırlı süreli mesafeleri başarıyla kat etti.
  • Bu yıl 10.su düzenlenen Atlas Lojistik Ödülleri sahiplerini buldu, 27 ödül için 83 adayın yarıştığı ödüllerde internet üzerinden 45.882 oy kullanıldı.
  • Ford Otosan Malzeme Planlama ve Lojistikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gökşen Töre Sancak, “Avrupa Tedarik Zinciri Liderlik – European Supply Chain Leadership Award” ödülünü kazandı.
  • Amazon Lojistik Türkiye, hizmet vermeye başladı. Satıcı adına ürünü muhafaza eden, paketleyen ve kargo işlemleriyle ilgilenen hizmetiyle Amazon, KOBİ’lerin işlerini büyütmesine odaklandı. E-ticaret ekosistemini büyütecek bu hizmetiyle Amazon, alıcı ve satıcılar için hızlı, güvenilir ve kolay e-ticaret deneyimini geliştirmeye devam ediyor.
  • E-ticaretin en yoğun günü Efsane Cuma’da 2 milyon 265 bin ürün satıldı, kargo altyapısı yetersiz kalınca sipariş teslim süreleri bir aya kadar uzadı.
  • İstanbul Havalimanı’ndaki ilk hava kargo yüklemesi ATA Freight tarafından yapıldı. 5 bin 234 kg’lık tekstil yükünden oluşan kargo, İstanbul’dan Bangladeş’in başkenti Dakka’ya gönderildi.

2020’nin Ofis Trendi: İşlevsellik

Yeni yılın heyecanına girdiğimiz şu günlerde mimari trendler de şekillendi. 2020 yılının ofis mobilyası trendinde işlevsellik ön plana çıkıyor. 2020’nin rengi mavi olarak belirlenirken dijital dünyanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek ofis mobilyaları tercih edilecek. Bürotime Tasarım Ekibi Lideri Utkan Kızıltuğ, “Her anın ihtiyacını karşılayan, dijitalleşen çalışma ortamına ayak uyduran ofisler 2020’nin trendi olacak” ifadelerini kullandı.

Eskinin klasik ofis düzeni yerini; sınırları kaldıran, her ortama ve mekâna uyumlu, yeni nesil ürün aileleriyle kurgulanmış çalışma alanlarına bırakıyor. Firmalar da iş yerlerinde motivasyonu artırarak, iş kalitesini yükseltecek yaratıcı ve dinlendirici mekânlar oluşturmanın yollarını arıyor. 2020 trendlerinde ofisler, sadece iş yapılan ve estetik kaygılardan uzak tasarlanan yerler olmaktan çıkarak; konforlu, iletişimi ve yaratıcılığı geliştiren sosyal alanlarıyla, yaşayan bir mekân olarak dizayn ediliyor. Tasarım felsefesinde, insanı merkeze koyarak beklentileri karşılamayı misyon edinen Bürotime, mimari yerleşimlerin çalışan verimliliği üzerindeki önemine dikkat çekiyor.

Ofislerde Çalışan Odaklı Tasarımlar Güçleniyor

Yılın trendleri hakkında bilgi veren Bürotime Tasarım Ekibi Lideri Utkan Kızıltuğ,İş yerleri ve ofisler, insanların günlük yaşamının büyük bölümünü geçirdiği ortamlar olarak karşımıza çıkarken; teknolojinin gelişmesi ile çalışma alanları da giderek dijitalleşleşiyor. Rijit ve hiyerarşik olarak organize edilmiş ofis yapıları yerini; farklı faaliyetler ve çalışma yöntemleri için esnek olabilen ortamlara bırakıyor. Çalışanların iş dünyasında daha fazla söz hakkına sahip olması, hiyerarşik düzen etkisinin kaybolması ve açık ofis kullanımı ile yatay iletişim olanaklarının artması sonucu, insanı düşünerek tasarlanmış mekânlar giderek önem kazanıyor. Çalışma alanları, önceleri sadece bir masa ve sandalyeden ibaret görülürken; artık aidiyeti yükselten, konfor, esneklik ve yeni olanaklar sunan, bir yandan da insan sağlığını gözeten sosyal alan çözümleriyle, iş dünyasında pozitif etkileşimi güçlendiren mekânlar yaratılması, ofis dekorasyonunun temel yapı taşları olmaya başlıyor.” dedi.

Çalışma Alanlarında Çok Fonksiyonluluk Tercih Ediliyor

Yeni yılda ofislerde görülecek bir diğer trendin ise çok işlevli mekânlar olduğunun altını çizen Utkan Kızıltuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her anın ihtiyacına göre kullanılabilen alanlar ve ofis mobilyaları yeni yılda daha da popüler olacak. İş akışına göre dönüştürülebilen bu çok yönlü mobilyalar, hem tasarımın gücünü öne çıkartıyor hem de ofislerde yalınlığı sağlıyor. Ofislerde sabitlik kavramı giderek azalıyor. Bu sebeple tasarımcılar, çalışanların ihtiyaç duyduğu gibi hareket edebilecekleri, çok amaçlı alanlar yaratma eğilimlerine yöneliyor. İlerleyen zamanlarda da, her yere ve amaca uyacak şekilde tasarlanmış, tamamen yeni nesil, hareketli, multifonksiyonel ürünleri çokça göreceğimiz beklentisi, sektörün geleceği adına paylaşılıyor.

2020’nin Rengi Klasik Mavi

Dünyanın tüm renklerini bir araya getiren Amerikalı renk şirketi Pantone, araştırmalar doğrultusunda hazırladığı raporunda, 2020’nin rengini “Klasik Mavi” olarak belirledi. Bu rengin modadan ev dekorasyonuna kadar her alanda karşımıza çıkacağını belirten Bürotime Tasarım Ekibi Lideri Utkan Kızıltuğ şu bilgileri paylaştı: “Sakin ve kalıcı bir renk olan PANTONE Classic Blue güven veren tonuyla, sınırlarımızı yeni bir çağa taşıyan, istikrarlı bir temel oluşturma isteğimizi vurguluyor. Huzur verici etkisiyle insan ruhuna dokunan Klasik Mavi, etkileşimi artıran özelliği sayesinde, odaklanmaya yardımcı olarak, yaratıcılığı destekliyor.” dedi.

Elmayı Satan Armutu da Satamaz! Çığ Olmadan Önlemimizi Alalım.

Sektör geniş, deniz derya.. Uçsuz bucaksız çöl misali…

Havayolu, karayolu, denizyolu, demiryolu, intermodal taşıma, satış, pazarlama… ve uzatabileceğim bir çok uzmanlık alanı.

İşte tam da bu noktada karışıyoruz ve elmanın çöpü ile armudun sapını ayıramaz hale gelip, ilaç satan arkadaşlarımızı uzmanlık alanlarından saptırıp sektörümüze kattık, tekstil mağazalarında satış danışmanlığı yapan arkadaşlarımızı sektörümüze kattık, hem de çoğunu da sıfır eğitim ile yaptık bunu.

Bu neye sebep oldu zaman içinde peki;

Olay;

LOJİSTİK ŞİRKETİ SATIŞ PERSONELİ:

Merhaba,

Sizleri X Uluslararası Nakliye şirketinden arıyorum, uluslararası taşımalarınız ile ilgili sizlere destek olmak istiyoruz, bunları görüşmek için uygun bir zamanınızda sizlere kısa bir ziyaret yapmak isteriz.

Y TEKSTİL DIŞ TİCARET SORUMLUSU:

Size de merhaba, bizler askılı tekstil malzemeleri gönderiyoruz, barkod sistemli çıkışlar ve swap body araçlar ile  çıkış talebimiz oluyor. Öncelikle bir fiyat alalım. Çünkü bir çok firma bu taşıma sistemini gerçekleştiremiyor. Yapsa da sağlıklı olmuyor.

LOJİSTİK ŞİRKETİ SATIŞ PERSONELİ:

Tabii ki siz detayları iletin fiyatlandırma yapalım….

SONUÇ:
Lojistik şirket personeli aslında swap bodynin ne olduğunu bilmez, stanga da taşıma seklinde hesaplamanın nasıl yapılacağı hususunda bir fikri olmadığı için m3 üzerinden fiyatını sunar ve yükleyici firmaya cazip geldiği için kabul eder.

Ürünler askılarda şirketin deposuna gelir, lojistik şirket bir güzel bu ürünleri paletlerin üstlerine doğru x bir stangaya takar ve yollar. Üstüne üstlük yolladığı aracın tentesinde oluşan minik bir de yırtık vardır.

Ürünleri teslim edilir, firmadan CMR üzerine yazılı hasar notları gelir. Ürünlerin hepsi ütüsü bozuk poşetler ıslak, beden sıralaması dağılmış şekilde gitmiştir.

Müşterinin talebi tabii ki çok fazladır, sigorta süreci başlatmak ister ve yazılı olarak ilk telefonda görüştüğü her şeyi beyan etmiştir.

Lojistik şirketinin satışçısı bu detayları bilmediğinden dolayı firma sigorta sürecinde de kendi şirketinin hukuki boyutunda de haksız çıkmıştır.

Canlandırdığım senaryo hemen hemen her gün her lojistik şirketinde yaşanan ve yaşanabilecek olaylardan sadece bir tanesidir, bu senaryonun çok daha vahim noktalara geldiği,  insan canına bile mal olduğu durumlar yaşanmaktadır.

Satış ve pazarlama bizim sektörümüzde özellikle çok hassas ve ehemmiyet taşıyan hususların başında gelmektedir. çünkü bilmediğin bir şeyi satmak hem şirket olarak seni temsil eden kişiyi zor durumda bırakacağı gibi hem de sektörde olan isime zarar vermektedir.

Karayolunda, havayolunda, denizyolunda hesaplamaların dahi farklı olduğu hususunda bile fikir sahibi olamıyoruz maalesef.

Bir karayolu operasyon uzmanının 1 SDR’nin açılımının ne olduğunu bilmemesi, CMR’nin açılımında neye vardığını bilmemesi bizim eksiğimizden kaynaklanmaktadır.

Sektörden mezun olmuş deneyimsiz ancak işin teorik boyutuna hakim genç arkadaşlarımıza fırsat vermekten ziyade, onları eğitip sektöre katmak yerine, tabiri caiz ise  gözü acık olsun ama işi öğretiriz deyip sonra işi de öğretmeyip kendimize zarar verdiğimizin bilincini maalesef daha oturtamadık.

Oysa ki ; deneyimlerimizi paylaşırken, aynı zamanda çalışanlarımızı eğitimlere de yönlendirdiğimiz takdirde daha bilinçli bir lojistik camiası oluşturacağımızdan eminim.

Demem o ki; eğitim her şeyin basında geliyor, işi yaparken baslarken hiç umursamadığınız evrak yapıyor dediğimiz arkadaşlarımızın yapacağı minicik bir incoterms hatası dahi kar tanesinin yuvarlanarak büyümesi gibi üzerimize koskoca bir çığ olarak gelebilir.

Dış Ticarette Navlun Sigortalarında Müşterek Avarya

INCOTERMS 2020 kurallarını anlatırken CIF veya CIP teslim şekillerinde sigorta yaptırılması hususu yer almaktadır. CIF teslim şeklini ele alalım; Mal bedeli, sigorta ve navlun  terimi yükleme limanında malların geminin bordasına yüklenmesi ile birlikte satıcının malları teslim ettiği anlaşılmakla birlikte  satıcı navlun bedeli ile sigorta bedelini de ödemek ve gümrükleme işlemlerini yaptırmak durumundadır. Sigortanın amacı ise malların gemi bordasına tesliminden alıcıya teslimine kadar geçen süre zarfındaki yolculuk sırasında malların olası hasar görmesi durumunda zararın tazmin edilmesi içindir. İhracatçının ülkesinden, ithalatçının ülkesine kadar deniz yolu ile gidecek emteaların sigortalanması, seyahat sırasında oluşabilecek hasarların sigorta tarafından karşılanmasını amaçlamaktadır. Deniz yolu ile taşınan malların karşılaşabileceği   rizikoların bir tanesi de “Müşterek Avarya”dır. Müşterek Avarya rizikosunu CIF (Cost + Insurance + Freight / Mal bedeli + Sigorta + Navlun) içerisinde değerlendirmek ve anlatmak rizikoların ne olabileceğinin büyük resmini çekmek anlamında yerinde olur.

Gemi ve yükü birlikte tehdit eden bir tehlikeden onları korumak amacıyla, makul bir hareket tarzında olmak kaydıyla, bilerek bir fedakârlık yapılması veya bir masrafa katlanılması durumunda “Müşterek Avarya” hareketi söz konusudur ve bu nitelikte bir hareketin doğrudan doğruya sonucu olan zarar veya masraflar “Müşterek Avarya”’dır. Müşterek avaryada fedakarlık ve geminin yükünün hafifletilmesi söz konusudur. Geminin batma veya benzer rizikolarla karşı karşıya gelmesinde geminin yükünün hafifletilmesi amacıyla geminin kaptanı avarya kararı alır, tespit ettiği konteynerleri bir tutanakla tespit ettikten sonra denize atarak geminin yükünün hafifletilmesini sağlar. Örnek vermek gerekirse; fırtınaya tutulan bir geminin, batmaktan kurtulmak için için bilinçli olarak karaya oturtulması veya makineleri arızalanan bir geminin yola devam edemeyip bir limana girmesi ve burada bir takım masraflar yapması gibi.

Daha farklı bir örnek; Denize yük atılması. Bir büyük dalga geldi ve iskele tarafından 10-15 konteyneri denize aldı. Bu durumda geminin dengesinin bozulması söz konusu olup, geminin yalpalanmaması için kaptan sancak tarafından da 10-15 konteyneri denize atmasını emreder. Buradaki amaç geminin yükünü hafifletilmesi (yükün bir kısmının denize atılması) içindir.

Müşterek Avarya kapsamına giren zarar ve masraflar, gemi, yük ve navlun sahipleri arasında paylaştırılır ve bu işleme dispeç (adjustment) denir.

Müşterek Avarya kapsamında önemli olan bazı kavramlar:

  • Müşterek Avarya Fedakarlığı (General Average Sacrifice): Müşterek Avarya hareketinin teknede veya emtiada neden olduğu maddi zarardır.
  • Yüklü geminin bir deniz tehlikesi nedeniyle batma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı sırada geminin batmaması için karaya oturtulması (donatanın fedakarlığı),
  • Geminin batmaması için yükün bir kısmının denize atılması (yük sahibinin fedakarlığı), Müşterek Avarya Fedakarlığı için birer örnektir.

Müşterek Avarya İştiraki (General Average Contribution): Müşterek Avarya fedakarlığı yapan tarafın masrafına katılmadır. Karaya oturtulan geminin hasarına yük ve navlun sahibinin, bir kısmı denize atılan yük sahibinin zararına tekne ve navlun sahibinin iştirakidir.

Müşterek Avarya Masrafı (General Average Expenditure): Donatanın diğer menfaatler adına yapmış olduğu (sığınma limanına giriş çıkış gibi) masraftır.

INCOTERMS 2020 kuraları içinde yer alan CIF (Cost + Insurance and Freight / Mal bedeli + Sigorta + Navlun) terimi içerisindeki risklerden bir tanesi de müşterek avaryadır.

Sağlık Sektörü İçin Satınalmada Yalın ve Çevik Olmanın Önemi

Sağlık Kurumlarında iç verimliliğin sağlanabilmesi için örgütsel yapıların ve süreçlerin tasarımını optimize gerekir. Bunun için hastane yöneticilerinin kendi potansiyellerini bilmeleri ve bu potansiyeli kullanabilme kabiliyetleri son derece önemlidir.

Zira örgütsel çeviklik, çevrenin belirsiz olduğu varsayımına dayanarak sık sık değişenden yüksek oranda öngörülemeyene kadar riski bünyesinde bulundurur . Pro aktif, reaktif veya kucaklayıcı başa çıkma stratejileri, bu gibi belirsiz ortamları ele almanın olası yolları değerlendirilebilir.

Stratejilerin en iyi şekilde kullanılması için hastanelerin ihtiyaç duyduğu beş organizasyon kapasitesi başlığı sayabiliriz:

Şeffaf ve geçici kuruluşlar arası bağlantılar;

Pazar duyarlılığı ve müşteri odaklılığı;

Kendi kendine çalışan çalışanlar için destek yönetimi;

Elastik ve duyarlı organik yapılar;

Esnek insan ve kaynak kapasitesi.

Çevresel belirsizlik, sağlık hizmetlerinin gerçek ihtiyaçlarına cevap veren süreçler tasarlaması için başa çıkma stratejileri ve örgütsel kapasiteler ile eşleştirilmelidir.

Bu demek ki Yalın ve çevik, olabilmek piyasa şartlarında hayati bir öneme sahiptir. Bu iki unsur hastanelerin tasarımını optimize etmek, talep edilen farklı değişkenleri karşılamak ve iyi hasta yönetimi oluşturmak için birleştirilebilir.

Hastaneler genellikle dinamik ve  farklı taleplerle çok çeşitli heterojen aktörler, ilgi alanları ve faktörlerle etkileşime giren karmaşık sistemler olduğundan iç yönetimin iyi kurgulanması gerekir. İyi kurgu inovasyona açık olmaz ise iyiliği onu bir noktada yolda bırakır. Personel motivasyonu düşmesi ile ilk hastalık belirtisini gösterir ve matematiksel verilerinin kötüye gitmesi ile de türbülanslı bir ortam yaratır.

Son zamanlarda, hastanelerin verimliliğini artırmak için iç karmaşıklıkla nasıl başa çıkılacağı konusunda artan bir odaklanma olmakla birlikte, genel olarak süreç geliştirme stratejileri ve özellikle üzerine çalışmaktan keyif aldığım ve inandığım yalın yaklaşım ve yönetim şekli, kalite ve hasta güvenliğini etkin bir şekilde yönetmek ve iyileştirmek için yaygın olarak kabul edilmiştir.

Yalın, sağlık hizmetlerinde uygulandığında ortaya konulan hizmette girdi ve çıktıların tümünü bir bütün olarak ele alarak hem koordinasyonu sağlayan hem de organizasyonda  katma değeri olmayan faaliyetlerin (atık) ortadan kaldırılmasına odaklanan bir iyileştirme yaklaşımıdır. Yalın  sağlık kurumlarında başarıyla uygulandığı zaman, kalite, maliyet, hasta ve personel memnuniyeti göstergelerini olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.

İç verimi ve dış etkinliği anlamak için, birbiriyle bağlantılı iki sürücü olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, optimizasyon ihtiyacı. Yani israfı azaltarak ve süreçleri iyileştirerek kamu finansmanı; ikincisi, “hangi hizmet kullanıcılarının değer verdiğini anlama ve bu değerleri arttırmaya çalışmak.

Sağlık kuruluşlarında  iç verimlilik ve mikro süreçlere odaklanma eğilimi de son derece önemlidir. Bunu yaparken dış etkenlerde ihmal edilmemeli ve öngörüler yapılmalıdır. Özellikle talebin karmaşık ve tahmin edilemez olduğu ve müşterinin ürün ve hizmetlerde çeşitliliğe ihtiyaç duyduğu durumlarda, çevik olarak giderek artan talepleri hızla karşılama ihtiyacını göz önünde bulundurmak gerekir. Çevre ile etkileşime girmeli ve ayrıca ortamdaki değişikliklere sürekli olarak adapte olmalıdır. Bu, stratejik yönetim seviyelerinin çevresel değişiklikleri taramaya, yorumlamaya ve hareket etmeye ve aynı zamanda dış değişiklikleri iç faaliyetlerle koordine etmeye odaklanması gerektiği anlamına gelir.

Öyleyse, “çevik” kavramı nasıl anlaşılabilir ve hastanelerin iç verimliliği ve dış etkinliği birleştirebilme ve sonuçta hizmetlerini sürekli değişen ve nispeten öngörülemeyen bir ortama adapte etme potansiyelleri nelerdir?

“Çevik” kavramı ilk olarak Üretim Kurumsal Stratejisi konulu raporlara konu olurken, geleceğin dinamik dünyasında benimsenmesi gereken bir ilke olarak kabul edilmektedir. Çevik konseptini “bir kuruluşun sürekli değişen, öngörülemeyen bir iş ortamında gelişme yeteneği” olarak değerlendirebiliriz.

Bu yönüyle çevik olgusunu hizmet sektörünün en zor ayağı olan sağlık kuruluşlarının dış karmaşıklıkla başa çıkma yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmak için ümit verici bir araç olabileceğini varsayabiliriz.

Hastaneler için çevik olma ve iç verimlilik ile dış etkililiği bir araya getirme potansiyelini anlamak için çevik bir organizasyonun ne olduğunu, kuruluşların nasıl çevik hale geldiğini ve yalın ve çevik arasındaki ilişkileri daha fazla araştırmalarını sağlık hizmetinde karar alıcılara tavsiye ederim.

Sağlık yöneticilerinin fokuslanması gereken konuların başında Pazar duyarlılığı ve müşteri odaklılık gelmektedir. Hastane yönetimlerinin Piyasaya duyarlı olmaları , sürekli olarak gerçek talebe okuma ve cevap verme anlamında,  algı, farkındalık ve çevreye dikkat etmede keskin olmaları gerekir. Müşterilerden, rakiplerden ve tedarikçilerden gelen bilgileri gerçek zamanlı olarak senkronize etmeleri , ekonomik değişimlerin ve yasal değişikliklerin farkında yaşamaları gerekmektedir.

Çevik bir organizasyonun piyasa türbülansını değerlendirmesi ve ortaya çıkan eğilimleri ve organizasyon üzerindeki etkilerini tanımlamak için piyasa bilgisini kullanması da önemlidir. Bu yönüyle Müşteri odaklılık, çevik bir organizasyon için merkezi bir ilkedir.

Yatırım maliyetlerinin çok yüksek olduğu sağlık sektöründe  samimi ve güven veren müşteri ilişkileri, müşterinin kendi çözüm tasarımının unsurlarını içerebilir. Ortaya konan hizmetin her aşamasında müşteri talebini ele alır ve müşteriyi etkileşimli iletişime katılan güvenilir bir ortak olarak görmek gerekir. Zaten herkesi memnun  etmek imkansız diyerek gelen olumlu , olumsuz eleştirileri göz ardı etmek geri dönüşü olmayan bir yola işletmeyi götürebilir.

Karar vericilerin bahse konu bu işleri astlarına iş paylaşımı yaparak ekip ruhuyla gerçekleştirmesi, çalışanlara pazar değişikliklerine cevap verebilmeleri veya müşterilerin gereksinimlerini karşılayabilmeleri için gerekli olan karar verme otoritesinin ve kaynakları vermesi gerekir.

Çevik ve yalın bir iş hayatı dileklerimle…

Tedarik Zinciri Yönetimi Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans Programları Bahar Başvuru Dönemi Açıldı.

2011 yılında “Yüksek Lisans Yüksek Hedefler” mottosu ile yola çıkan Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı bugün alanında en popüler program oldu. Aradan geçen sürede onlarca konferans ve seminer etkinliği düzenlendi. Özel ve kamu sektör yöneticileri bir araya getirildi. Sektör lideri firmaların yöneticileri derslerde örnek uygulamaları ve operasyon deneyimlerini paylaştı.

Bahar Dönemi Başvuruları Başladı

23 Aralık 2019 – 3 Ocak 2020 Bahar 2020 Tezli ve Tezsiz Yüksek Lisans Başvuru Dönemi başladı. Başvurunuzu online sosyalbilimler.istanbul.edu.tr adresinden yapabilirsiniz.

Program Hakkında : www.tedarikzinciri.org 

Akademisyen kadro, ders programları, mezun görüşleri ve kariyer danışmanlıklarını içeren kapsamlı bilgiyi www.tedarikzinciri.org adresinde bulabilirsiniz. 

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nın ana hedefleri bu alanda mesleki uzmanlıklarını geliştirmek ve akademik çalışmalarda bulunmak isteyenlere bir olanak sunulması, farklı disiplinlerden gelen öğrencilerin bilgi paylaşımının sağlanması, yürütülecek tez ve bitirme proje çalışmalarıyla konunun derinlemesine araştırılması ve bu alanla ilgili bilimsel çalışmaların artırılmasıdır.

Programa, Satınalma, Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi konusunda kendisini geliştirmek ve kariyerinde bu yönde ilerlemek isteyenleri davet ediyoruz. Programdan elde edilen bilgi ve kazanımların, kamu ve özel sektör uygulamaları ile buluşması ve katma değer yaratıcı faaliyetlere dönüşmesi en büyük temennimizdir.

Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı disiplinler arası nitelik taşımakta ve farklı disiplinleri kapsayan derslerden oluşmaktadır. Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı, program içeriğine uygun olarak tedarik zinciri ilke ve stratejilerine ilişkin gerek teorik gerekse pratik bilgileri içeren dersleri kapsamaktadır. Bu kapsam doğrultusunda; Satınalma ve Tedarik Zinciri İlkeleri, Lojistik Yönetimi, Sözleşme Hukuku, Müzakere Yönetimi, Proje Yönetimi, Pazarlama Yönetimi, Perakende Yönetimi, Veri Analizi ve Kantitatif Karar Alma Teknikleri, Tedarik Zincirinde Yönetiminde Modelleme, Tedarik Zinciri Stratejileri, Araştırma Yöntemleri ve Maliyet Yönetimi derslerine yer verilmektedir.

Dersler tezli ikinci öğretim tezsiz programda 2 yarıyılı kapsamaktadır. Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı’ndan mezun olabilmek için gerekli toplam kredi sayısı minimum 30 kredidir. Yüksek lisans programında yer alan tüm dersler (zorunlu ve seçimlik) 3 kredidir.

İkinci Öğretim Tezsiz Yüksek Lisans Programı’nın amacı, programa katılan öğrenciye mesleki konuda teorik düzeyde derin ve kapsamlı bilgi kazandırmak olup sahip olduğu bilginin uygulamada nasıl kullanılacağını gösterilmesidir. Tüm bunlara ek olarak çalışma hayatında yer alanların akademik gelişim ve kariyerlerini destekleyip güçlendirebilmeleri için derslerin akşam saatlerinde olması büyük bir eksikliği kapatmaktadır.

Tedarik Zinciri Yönetimi YLP sektör çalışanlarının, saha deneyimi yöneticilerin bir arada olduğu bir program.

Program üretim ve hizmet sektörlerinden büyük ilgi görmektedir.

İkinci öğretim tezsiz program öğrencilerimizin tamamına yakını sektörde görev almaktadır.

Yüksek lisans programları ile ilgilenen tüm adaylar, başvuru dönemi öncesinde Bilgi Formu ve Kariyer Yönelim Formunu dolduracaklardır.  ADAY BİLGİ FORMU  ve KARİYER YÖNELİM FORMU  doldurulduktan sonra Arş. Gör. Sedat BOYACIOĞULLARI sedat.boyaciogullari@istanbul.edu.tr ve Program Koordinatörü Prof. Dr. Murat RDAL merdal@istanbul.edu.tr ye iletilmesi gerekmektedir.

Mülakat tarihinde adaylar dolu formlarının bir kopyasını beraberlerinde getireceklerdir.

Başvuru Son Tarih:  3 Ocak 2020. Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başvurusu için Kılavuzu indirip, süreç adımlarını takip ederek programa müracaat edebilirsiniz. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Web Sitesi Ana Sayfa. 2019-2020 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR YARIYILI LİSANSÜSTÜ BAŞVURU KILAVUZU

http://cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=b-bahar-lisansustu-klavuz-donusturuldu_637109641514513775.pdf

Mülakat Tarihleri: 8-9 Ocak 2020.

Program başvuru tarih ve duyuruları ile ilgili tüm bilgiyi BAŞVURU KILAVUZUndan edinebilirsiniz.

Son Başvuru Tarihi: 3 Ocak 2019

Başvurunuzda problem çekmemeniz ve son gün yoğunluğunun yaşanmaması için ilgili başvuru döneminde sisteme giriş yapmanızı tavsiye ediyoruz.

Mülakat sınavı sonrası dönemde belgelerinizi İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü-Beyazıt (Eczacılık Fakültesi Yanı) teslim edeceksiniz.

Belgeler:

İkinci öğretim için ALES ve yabancı dil şartı aranmamaktadır.

Eğitim Bedeli:

2019 senesinde 2 taksit; 1. Yarıyıl beş ders için 5.250 TL ve 2 . Yarıyıl 5.250 TL olmak üzere toplam ücret  10.500 Tl belirlenmişti. İlerleyen dönemlerde eğitim bedeli güncellenebilir.

Başvuru dönemlerinde Sosyal Bilimler Enstitüsü telefonları hayli yoğundur.

İkinci öğretim tezsiz yüksek lisans programı 0212-440 00 00 dan dahili 14242 Selver Hanıma ulaşabilirsiniz.

Sektör tecrübesi olan arkadaşlarımızı aramızda görmek isteriz.

Bir sonraki dönem ise Mayıs 2020 Mülakatlarında görüşmek üzere,

Saygılarımla,

Prof. Dr. Murat Erdal

Pazarlama ve Strateji

İnsanoğlunun yeryüzüne ayak basmasından günümüze kadar geçen sürede, toplumun değer yargılarında ve demografik özelliklerinde çeşitli değişimler yaşanmıştır.

Toplum olarak, içinde bulunduğumuz kültürel çevrede farklı yapıdaki gruplar ile iç içe yaşıyor ve pazar ekosisteminde kişisel hayat mücadelemizi veriyoruz.

Kişisel olarak yer aldığımız, toplumların sektörel organlarında; uzmanlık alanlarımızı ve yeteneklerimizi ne kadar pozitif aktarabilirsek, hiyerarşik düzende kendi özel alanımıza sahip olabiliriz.

Pazarlama Bilimi,

Bir ürünün, müşteri istek ve ihtiyaçlarına hitap etmesi ve müşterinin ikna edilmesi süreci olup, ilgili ürünün tanıtımın yapılmasıdır.

Hepimizin bildiği, dünyaca ünlü pazarlamanın babası olarak bilinen Philip KOTLER,

Philip KOTLER 4P Yaklaşımı,

Pazarlama Karması (Marketing Mix)

  • Ürün (Product),
  • Fiyat (Price),
  • Yer (Place),
  • Tutundurma (Promotion),

Dünyada bilinen binlerce P yer almaktadır.

Farklılıkları analiz ettiğimizde, 4P yerini korumakta,

4P nin içinde yer alan, Tutundurma (Promotion) kendi içinde bölümlere ayrılmaktadır.

Strateji,

Savaş zamanlarında, ordu komutanlarının özel yöntemler geliştirerek, karşısındaki orduyu imha etme planıdır.

Pazarlama bilimi içerisinde, binlerce strateji yer almaktadır. Stratejiler taktiksel planlamalar ile hayat bulur.

Dünya ticaretinde Warmarketing durumunu yaşamaktayız.

Toplumlar, pazarlama tekniklerine doyum sağlamış, şirketler gelir arttırıcı modeller geliştirmek için stratejik planlar yapmaktadırlar.

Bu stratejik planlar;

Stratejik Pazarlama Yöntemleri’ dir.

Stratejik Pazarlama Yöntemleri,

  • Klasik Pazarlama Yöntemleri,
  • Geleneksel Pazarlama Yöntemleri,
  • Modern Pazarlama Yöntemleri,
  • Sosyal Medya Pazarlama Yöntemleri,
  • Dijital Pazarlama Yöntemleri,
  • Yapay Zeka Pazarlama Yöntemleri,

Dünya toplumları ve işletmeler, teknolojinin ilerlemesi ile ihtiyaç hiyerarşisinde farklı özellikte ürünlere ihtiyaç duymaktadır.

Dijital teknolojinin gelişmesi, pazarlama sektörünü derinden etkilemiş; yeni niche bölgeler ve start-up’ lar ortaya çıkmıştır.