Türkiye Ticaret Merkezi, New York’da Açıldı

Türkiye Ticaret Merkezi, New York’un sembolü Empire State’e komşu oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hedef pazarlarda Türk ihraç ürünlerinin sürekli tanıtımı için depo, antrepo ve lojistik hizmetleri vermek üzere kurduğu Türkiye Ticaret Merkezlerinin (TTM) dördüncüsünü New York’ta açtı. New York’un merkezinde sembolik önem taşıyan Empire State Binası ile arasında iki bina bulunan New York TTM’de 1550 metrekare alanda ev tekstili, iş kontratları, halı ve hazırgiyim sektörlerinde faaliyet gösteren 30 firma bulunuyor. 

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: “New York’un en dinamik noktalarından birinde merkezimizi açtık. ABD ile ticaret hacmimizi daha da artırmak için, TTM bize çok büyük katkılar sağlayacak. Deri ve ayakkabı sektörleri de birkaç ay içerisinde burada yerini alacak. Sektörler Türkiye’nin ihracatında önemli bir başlangıç yapacak. Çünkü iyi bir başlangıç yapmak, fırsatı yakalamak yarı yarıya başarı demektir.”

Açılışa katılan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “New York çok iyi bir örnek. Her şeyin ilk başladığı, ilk tasarlandığı, doğduğu ve bütün dünyaya yayıldığı yer burası. Burada kritik bir noktada ihracatçılarımız için önemli bir yer edindik. Gerekirse çok daha büyümesi ve genişletilmesi için çalışmalarımızı yaparız. Oturduğunuz yerde müşteri bekleme şeklinde olmayacak burası” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hedef pazarlarda Türk ihraç ürünlerinin sürekli tanıtımı ile depo, antrepo ve lojistik hizmetleri vermek üzere kurduğu Türkiye Ticaret Merkezlerinin (TTM) dördüncüsünü Tahran, Şikago ve Dubai’nin ardından New York’ta açtı. New York’un merkezinde sembolik önem taşıyan Empire State Binası ile arasında iki bina bulunan New York TTM’de 1550 metrekare alanda ev tekstili, iş kontratları, halı ve hazırgiyim sektörlerinde faaliyet gösteren 30 firma bulunuyor.

Açılış törenine Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu (DEİK) Başkanı Ömer Cihad Vardan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Başkanı İbrahim Burkay, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ile Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Abdurrahman Kaan katıldı.

Firma sayısı 40’a çıkacak 

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, şunları söyledi: “New York’un en dinamik noktalarından birinde merkezimizi açtık. ABD ile ticaret hacmimizi daha da artırmak için, TTM bize çok büyük katkı sağlayacak. Deri ve ayakkabı sektörleri de birkaç ay içerisinde burada yerini alacak. Firma sayısı 40’a çıkacak. Sektörler Türkiye’nin ihracatında önemli bir başlangıç yapacak. Çünkü iyi bir başlangıç fırsatı yakalamak yarı yarıya başarı demektir.”

ABD ile geçen yıl ihracatın 6,6 milyar dolar, ithalatın ise 10,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği bilgisini veren Büyükekşi, “Amerika’nın dünyanın en büyük ticaret devi olduğunu düşündüğümüzde bu rakamlar gerçekten son derece yetersiz. Mutlaka bunları çok daha yukarılara çıkarmamız gerekiyor. Bu yıl çok önemli adımlar da atıldı aslında. Şu anda 8 aylık rakamlara baktığımızda ABD’ye ihracatımızda yüzde 36 artış var ve 5,1 milyar dolara ulaştık” dedi.

Firmalar sadece yüzde 25’ini ödüyor

TTM’lerdeki firmaların hiçbirinin merkez içinde şirket olarak faaliyet göstermediğini aktaran Büyükekşi, işleyişi şöyle anlattı: “Buradaki firmaların hiçbiri şirket kurmayla ilgilenmiyor, onun için ayrı bir masrafa girmiyor. Buradaki şirket TİM’in şirketi. Bu şirket ortakları da ihracatçı birlikleri. Normalde devlet yardımlarında firmaların masrafı ödemesi, ondan sonra devletten talep etmesi gerekiyor. TTM’lerde sistem böyle değil. Biz TİM olarak 30 milyon lira sermayeli Türk Ticaret Merkezi AŞ adı altında bir şirket kurduk. Bütün paraları bu şirket ödüyor. Tamamını biz ödüyoruz, onlardan sadece yüzde 25’ini alıyoruz. Evrakları tamamlayınca ekonomi bakanlığına müracat edip, yüzde 75’ini alıyoruz. Refinansman yapıyoruz.”

Gerekirse büyümesi için çalışmaları yaparız 

Açılışa katılan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “New York çok iyi bir örnek. Her şeyin ilk başladığı, ilk tasarlandığı, doğduğu ve bütün dünyaya yayıldığı yer burası. Burada önemli bir nokta da ihracatçılarımız için önemli bir yer edindik. Gerekirse çok daha büyümesi ve genişletilmesi için çalışmalarımızı yaparız. Oturduğunuz yerde müşteri bekleme şeklinde olmayacak burası” diye konuştu.

Medikal ihracatı 10 yılda dörde katlandı

İhracatın Türkiye ekonomisinin büyümesine verdiği katkı artarken ihracatçıların üzerinde en çok tartıştıkları konulardan biri katma değeri yüksek ihracat… Yüksek katma değer yaratacak sektörler, ürün grupları ve hatta bu potansiyele sahip firmaların teşvik edilmesini esas alan bir strateji geliştirilmesi noktasında hemen herkes hemfikir. Peki bu strateji nasıl belirlenecek, nasıl yürütülecek. İKMİB, kimya sektörünün yüksek katma değer içeren ürün gruplarında ihracatı artırmaya yönelik çalışmaları kapsamında medikal sektörünü yakından izliyor ve stratejik sektör olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’nin ihracatında kilogram başına birim fiyatlar 1,2 dolarken medikal ihracatında birim fiyat 20 dolara yükseliyor. Üstelik doğru adımların atılması ve sektörün desteklenmesi halinde bu rakamı çok daha yukarılara çıkarmak mümkün…

Ülkemizde medikal üretimi 1980’li yıllardan itibaren ivme kazandı. Medikal alet ve malzeme üreten firmalar ağırlıklı olarak Ankara, İzmir, İstanbul, Bursa, Adana, Gaziantep, Samsun ve Trabzon’da yer alıyor. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankası’na (TİTUBB) kayıtlı 13 bin 170 firma bulunuyor. Bunlardan bin 509’u üretici firmalardan oluşuyor. Artan nüfus, ortalama yaşam süresinin yükselmesi, sağlık harcamalarındaki artış, kronik hastalıklardaki artış, sigorta sisteminin yaygınlaşması, ülkedeki refah seviyesinin yükselmesi gibi faktörlerin etkisiyle medikal alet ve ürünlere yönelik talep her geçen yıl artıyor.

Türkiye medikal sektöründeki yarışa geç katılsa da firmaların kendi kaynakları ile Ar-Ge ve teknolojiye yaptıkları yatırımlar sayesinde son 10 yılda ihracatta önemli gelişmeler yaşandı. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)verilerine göre son 10 yılda dörde katlanan medikal sektörü ihracatı 2006 yılında 108,7 milyon dolar seviyesindeyken 2016 yılında 507,9 milyon dolara ulaştı. Geçtiğimiz yıl en fazla medikal ihracatı yaptığımız ilk 10 ülke; Almanya, Çin, Irak, Hollanda, Fransa, Azerbaycan, Suriye, İtalya, KKTC ve ABD şeklinde sıralandı.

Sektörün 2016 ihracatında ilk sırada, “Tıpta, cerrahide, dişçilikte ve veterinerlikte kullanılan diğer alet ve cihazlar” yer aldı. Toplam medikal ihracatında birim fiyat 20 dolar olurken, ilk sırada yer alan bu ürün grubunda birim fiyatın 47 dolara kadar yükseldiği dikkat çekti. 2017 yılının Ocak-Haziran aylarında ise 285 milyon dolarlık ihracat gerçekleşti.

İhracattaki olumlu ilerlemeye karşın ithalat halen yüksek seyretmeye devam ediyor. Geçtiğimiz yıl medikalde 2,98 milyar dolarlık ithalat gerçekleşti. Bu dönemde en fazla ithalatı ABD, Almanya, Çin, İtalya, Japonya, Malezya, İrlanda, Fransa, İsviçre ve İngiltere’den yaptık. 2017’nin 6 aylık döneminde yapılan ithalat ise 1,4 milyar dolar oldu. Yüksek teknolojiye sahip medikal araçlar ve cihazlar ithalatta ilk sırada bulunuyor.

ABD, Almanya, Güney Kore gibi devler medikal ve tıbbi cihazlar alanında teknolojiye yön veren ülkeler olarak dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl Almanya’nın medikal ihracatı 36,4 milyar dolar, İtalya’nın 8,5 milyar dolar, Güney Kore’nin ise 4,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Medikal alet sektörünün küresel ticaret hacmi 2015 yılı sonu itibariyle 1,17 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşmış durumda. Dünya medikal cihaz sektörü pazarının büyüklüğü ise 400 milyar doların üzerinde. Yüksek teknoloji alanında küresel medikal alet pazarından en büyük payı alan beş ülke: ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve İtalya şeklinde sıralanıyor. Bu ülkelerin küresel pazardan aldığı pay yüzde 67’yi buluyor.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, medikal sektörünün stratejik sektör olarak desteklenmesi gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Medikal ihracatımız son 10 yılda dörde katlanmasına rağmen sektörün potansiyelini ve dünyadaki büyükleri göz önüne aldığımızda mevcut rakamları yeterli görmüyoruz. İKMİB olarak medikal sektörüne duyduğumuz inançla firmalarımızı dünya pazarlarına açılmaları için gerek fuarlar gerekse sektörel ticaret heyetleri düzenleyerek destekliyoruz. Dünyanın en büyük medikal fuarı olarak değerlendirilen MEDICA Fuarı’nın Türkiye milli katılım organizasyonunu gerçekleştiriyoruz. Bu organizasyonlarda firmalarımızın girişimci yanlarının ve cesaretlerinin çok yüksek olduğuna şahit oluyoruz. Avrupalı ya da ABD’li firmaların seviyelerine ulaşmamız için daha çok çaba harcamalıyız ancak firmalarımızın bunu tek başlarına yapmaları zor. Ar-Ge ve inovasyon yatırımları ile katma değeri yüksek stratejik ürünlerin desteklenmesi gerekiyor. Hükümetimizin yerli üretimin teşvik edilmesi noktasındaki vizyon ve girişimlerinin çok değerli olduğunu düşünüyoruz. Medikalde yerlilik oranı ülkemizde yüzde 15’ler seviyesinde. Oysa Almanya’da bu oran yüzde 30’larda. Stratejik olarak düşünülmesi gereken medikal sektöründe yerlilik oranının artması ülkemiz açısından önem taşıyor. Medikalin stratejik sektör olarak desteklenmesini istiyoruz ”.

Uluslararası rekabet geliştirme projesi olan Medikal Sektörü Yurtdışı Pazarlama Takımı MediClusTR’yi kurduklarını da belirten İKMİB Başkanı Akyüz, “Medikal sektörümüzle yakın işbirliği halinde çalışıyoruz. Üyelerimizin sorunlarının dile getirilip çözüm üretildiği, ihracatı artırabilecek görüşlerin paylaşıldığı komite toplantıları düzenliyoruz. Bu işbirliğinin sonucu olarak hastane yatakları ve mobilyalarından tıbbi malzeme ve ekipmanlara, ortopedi cihazlarından ilaç tanı ve biyoteknoloji ürünlerine, hastane sarf malzemelerinden gaz ünitelerine kadar farklı alanlarda sektörde faaliyet gösteren 44 firmamız ile Medikal Sektörü Yurtdışı Pazarlama Takımı MediClusTR’yi kurduk. Yurtdışı pazarlarda ortak bir sinerji ile hareket ederek ihracatımızı artırmak amacıyla çok verimli aktiviteler gerçekleştirdik. Önümüzdeki günlerde Sağlık Yurtdışı Pazarlama Takımı olarak oluşturduğumuz ikinci kümemizin ihtiyaç analizini gerçekleştirip gerekli eğitimleri almalarını sağlayacak ve yurtdışı hedef pazarlara açılmalarına destek olacağız” diye konuştu.

85 dB ses seviyesiyle JBL’den çocuklara özel bluetooth kulaklık

E-ticaret platformu n11.com, büyüme çağındaki minik müzikseverlere özel JBL tarafından tasarlanan, ultra hafif ve eğlenceli bluetooth kulaklıkları satışa açtı. Rahat kafa bandı ve kulaklık yapısının yanı sıra 85 dB’lik ses seviyesiyle güvenli dinleme deneyimi sunan JBL JR300BT, n11.com’da satışta.

Renkli ve dayanıklı bluetooth hoparlörleriyle ünlü marka JBL, kablosuz bluetooth kulaklıklarıyla da adını duyurmaya başladı. 7’den 70’e ailenin her ferdine hitap eden kulaklık ve hoparlörler üreten markanın küçük müzikseverlere özel tasarladığı bluetooth kulaklık JBL JR300BT, e-ticaret platformu n11.com’da satışa açıldı.

85 dB ile sınırlanmış maksimum ses seviyesi

Güvenli bir dinleme deneyimi için maksimum ses seviyesi 85 dB ile sınırlandırılan kulaklık, üzerindeki çocuk dostu kontrol panelleri ve mikrofonuyla da minik müzikseverlere kolay ve güvenli bir çözüm sunuyor. Çocukların 15 metreye kadar uzaktaki bir kablosuz bağlantıyla müziğe doyacağı kulaklık, rahat ve ayarlanabilir kafa bandıyla her yaşta çocuğun keyfine 12 saatlik pil ömrüyle eşlik ediyor. Sticker ile kişiselleştirilebilen JBL JR300BT, n11.com’da 229 TL’den satışa sunuluyor.

Hediyelik Meyve Pazarı E-Ticaretle Büyüyor

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) araştırmasına göre, internet üzerinden alışveriş yapanların oranı 24,9’a yükseldi. TÜİK verileri toplamda 15 milyon kişinin internetten alışveriş yaptığını ortaya koyuyor. 2014’ten beri yükselişe geçen hediyelik meyve pazarı ise girişimcilerin bu sektöre olan taleplerinin artmasına neden oluyor. Sosyal medya ve e-ticaretin gelişmesiyle 15 milyon TL’lik pazara ulaşan hediyelik meyve pazarında Nefis Demet, yüzde 67’lik payla sektörde liderliğe oynuyor.

TÜİK’in Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre, 2016 yılında yüzde 20,9 olan, internet üzerinden mal ve hizmet siparişi veren ya da satın alanların oranı 2017 yılında yüzde 24,9’a yükseldi. Online alışveriş sektörü, son bir yılda 2,5 milyon yeni müşteri daha kazandı. Online mecraları aktif bir şekilde kullanan Nefis Demet ise, bugün hediyelik meyve pazarında yüzde 67’lik bir payla lider konumda. Nefis Demet Genel Müdürü Devrim Aydın, başarı anahtarının e-ticarete verdikleri önemden kaynaklandığını belirtti.

E-ticaret İçin İnovasyon Şart

İnternet evreninin sürekli değişen yapısı birçok markanın büyümesine yardımcı olduğu gibi, yok olmasına da sebep olabiliyor. Nefis Demet bu durumu, her ay düzenli olarak yeni ürün tasarımlarını müşterilerinin beğenisine sunarak, inovatif bir yaklaşımla kontrol altında tutuyor. Büyüyen e-ticaret rekabetinde ayrıcalıklı ürünler koymadan sektörde kalıcı olmanın çok zor olduğunu belirten Devrim AydınSosyal medyanın gelişmesi sektörün büyümesini sağladı. Şu an instagramda 25 bini aşkın takipçimiz var. Siparişlerimiz oradan da gelmeye devam ediyor” diye konuştu.

E-ticarette Rekabet Kızıştı

E-ticaret rekabetinin günden güne zorlaştığı pazarda, ayrıcalıklı ürünler ortaya koymadan sektörde kalıcı olmak kolay değil. Özellikli ürünler ve müşteriyle kurulan güven bağı şirketleri pazarda söz sahibi haline getirebiliyor. Müşteriyle bağ kurmanın en büyük yolu ise, arama motorlarını aktif kullanmaktan geçiyor. İnternet aramalarında ilk sıralarda çıkmanın sebebi, daha önce internet sitesinden yapılmış başarılı alışverişler… İşte, 2017 yılının ilk yarısında 24 bin meyve demetini müşterileriyle buluşturan Nefis Demet’in arama motorlarında ilk sıralarda yer almasının sebebi.

Bakan Fakıbaba, gıda sanayini dinledi

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba ile Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz ve beraberindeki dernek başkanlarının görüşmesinde, gıda ve içecek sanayinin gündemindeki konular ele alındı.

27 sektörel üye derneği ile Türkiye gıda sektörünün en büyük temsilcisi konumundaki Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz, beraberinde federasyon üyesi derneklerin başkanları ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’yı ziyaret etti.

Görüşmede Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk, Hayvancılık Genel Müdür Vekili Osman Uzun, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu ile Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdür Yardımcısı Ethem Kalın da hazır bulundu.

Gıda sektörünün gündemindeki konular aktarıldı

TGDF Başkanı Kopuz ve dernek başkanlarının, sektörde faaliyet gösterdikleri alanlarda yaşanan sıkıntıları tek tek anlattıkları görüşmede, iklim değişikliğinin tarım ve gıda üretimine etkileri, iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, 2 Ekim 2017 tarihine ertelenen Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi’nin (ÜDTS) uygulanabilir olmadığı için yürürlükten kaldırılması, ESK’nın çiğ süt arzında düşüş yaşanan dönemlerde müdahale alımlarını durdurması gerektiği dile getirildi. Başkan Kopuz, şekerli mamul sanayinin istenilen fiyat ve kalitede süt tozu bulamadığını, bunun da sektörün üretim ve ihracatını sekteye uğrattığını kaydetti.

Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba, planlanandan uzun süren görüşmede, Bakanlıktaki mesai arkadaşlarına, yaşanan sorunlara, sektörle işbirliği içinde çözüm bulunması talimatı verdi.

“Türkiye’ye hizmet etmeye çalışıyorsunuz”

Görüşmede, üretimin öneminin altını çizen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, üretici, sanayici ve tüketicinin, kısaca herkesin kazanacağı, mutlu olacağı bir sistemi ortaya koymak istediklerini söyledi. Bugüne kadar STK’larla diyaloğunun hep çok iyi olduğunu, olmaya da devam edeceğini belirten Fakıbaba, “Sizler Türkiye’ye hizmet etmeye çalışıyorsunuz. Bizler de hizmet etmeye çalışıyoruz. Ülkemiz adına nasıl ortak paydalarda buluşabiliriz, ona bakmamız lazım” dedi.

“Özel sektör işini yapacak, devlet kontrol edecek”

Devletin görevinin sadece kontrol etmekle sınırlı olması gerektiğini belirten Fakıbaba, görüşmede, şu görüşleri dile getirdi:

“Devlet kontrol edecek, özel sektör işini yapacak. Devlet bir rahatsızlık gördüğü zaman regülasyon işini üzerine alacak. Özel sektörde riskler vardır. O riskleri de görmek lazım. Devletin gerektiğinde regülasyon için hazır olması lazım. Özel sektör bilecek ki, ‘ben hata yaptığım zaman devleti karşımda bulurum. Tek taraflı düşünmemek lazım. Çiftçi de, sanayici de kazanacak.”

Toprağı suyla, çiftçiyi bilgiyle buluşturmadan tarımda başarılı olunamayacağını yineleyen Bakan Fakıbaba, masa başında oturan, kravatlı ziraat mühendisi, veteriner istemediklerini belirterek, “Bu işi yapacaksanız hakkını vereceksiniz. Üzeri hayvan kokmayan veteriner, tarlayı görmeyen ziraat mühendisi olur mu?” diye konuştu.

Yönetim toplulaştırması

Tarım arazilerinin toplulaştırılmasının yanı sıra küçük işletmelere yönelik yönetim toplulaştırması çalışması yaptıklarını da dile getiren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, tarım desteklerinin doğrudan çiftçinin hesabına yatırılması gerektiğinin de altını çizdi.

“Su olmadan ot, ot olmadan süt ve et olmaz” diyen Fakıbaba, ESK’nın regülasyon amaçlı çiğ süt alımı konusunda da, “Bizim amacımız regülasyon. Süt fiyatı düştüğü zaman alırız, yükselince bırakırız. Bizim sanayici ile yarışma durumumuz yok” değerlendirmesini yaptı.

“Sürdürülebilir iletişim için ortak paydada buluştuk”

Görüşme çıkışında açıklamalarda bulunan TGDF Başkanı Şemsi Kopuz, Bakan Fakıbaba ile tarım ve gıda sektöründe yaşanan sorunları konuştuklarını ve çözümler üzerinde durduklarını söyledi. Kopuz, şunları kaydetti:

“Yeni Gıda ve Tarım Bakanımız sayın Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’yı sektör olarak ziyaret ederek, ‘Hayırlı olsun’ dedik. Ziyarette sektörün genel ana arterlerindeki konuları da kendisine iletme fırsatı bulduk. Türk gıda içecek Sanayi için sürdürülebilir iletişim konusunda ortak paydalarda buluştuk. Önümüzdeki günlerde sektörü kategori bazında yayarak, ilgili sektörün önünde bekleyen acil konuların çözümü konusunda ortak iradeyi koyduk.

Sivil Toplum Kuruluşları (STK) sektörü temsil eder. Devlet ve STK iş birliği olduğu sürece, Türk Gıda ve İçecek Sanayi daha iyi yerlere gelecektir. Sayın Bakanla, TGDF Yönetim Kurulu ve Başkanlar Kurulu olarak bu iradeyi net bir şekilde ortaya koymuş olduk.”

“ORTAK ÇALIŞMA PLANLARINI KONUŞTUK”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba ile görüşmelerinde, Ürün Denetleme ve Takip Sistemi (ÜDTS) ve Biyogüvenlik Kanunu gibi birçok konuyu konuştuklarını dile getiren Kopuz, şöyle devam etti:

“İklim değişikliği ile ilgili hazırladığımız raporları kendisine sunacağız. ÜDTS’nin Türk gıda içecek sektöründe tamamen kaldırılması ve özellikle et ve süt politikalarının tekrar gözden geçirilmesi, sanayicinin rekabet gücünü, iç pazardaki durum ve ihracatımızı da ele aldık. Bitkisel yağımızı, arz talepleri konuştuk. Bizim sanayici olarak istediğimiz şey; rekabet edici, sürdürülebilir, kaliteli, uygun hammadde ulaşmak. Bunun temini konusunda da ortak çalışma planlarını konuştuk.”

Cat Phones Türkiye’nin Ülke Müdürü Bahar Pınarlı Oldu

Dünyanın ilk termal akıllı telefonuyla adından söz ettiren Cat Phones Türkiye’nin Ülke Müdürlüğü görevine Bahar Pınarlı getirildi.

Dünyanın ilk termal akıllı telefonunu piyasaya süren Cat Phones, Türkiye pazarına giriş yaptı. Cat Phones’un Ülke Müdürlüğü görevine ise, sektörün deneyimli ismi Bahar Pınarlı atandı.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olan Pınarlı, Cornell Üniversitesi’nde “Leadership and Management” programını bitirdi. Pınarlı, uzun yıllar DHL firmasında farklı satış pozisyonlarında görev yaptı. Ardından, 12 yıl boyunca ise telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren Turkcell ve Fideltus İleri Teknoloji şirketlerinde Satış Müdürü pozisyonunda çalıştı. Cat Phones’a katılmadan önce ise son olarak 7 yıl boyunca Sony Mobile Türkiye’de Kıdemli Kanal Satış Müdürü olarak görev aldı.

Açıkta Satılan Bitkilerin Tüketimine Dikkat

Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr.Ekrem Sezik, bitkisel çay ve benzeri amaçlar için kullanılacak bitkilerin tüketiminde dikkat edilmesi gereken hususlar ile ilgili açıklamalarda bulundu

Açıkta satılan bitkilerinçay ve benzeri amaçlar için kullanılmasının zararlı olabileceğinden bahseden Prof. Dr. Ekrem Sezik gıda, bitkisel çay, takviye edici gıda ve ilaç olarak kullanılan bitkiler ya doğadan veya yetiştirilme yani kültür yoluyla elde edilmektedir. Her iki durumda da bitkiler dış etkenlerin, çevre şartlarının, yetiştiği toprağın kimyasal yapısının etkisindedir. Birkaç örnek verelim: Bitki eğer otoyolların yakınında yetişiyor veya yetiştiriliyorsa, yoldan geçen arabaların egzoz gazlarındaki ağır metalleri ve bilhassa kadmiyumu tutar. Çevredeki tarlalarda yetiştirilen diğer ürünler için kullanılan, istenmeyen bitkilerin yetişmesini önleyen herbisit, zararlı böceklerin üremesine mani olan pestisit gibi kimyasal maddeler bitkinin yetiştiği bölgeye ulaşıp bu maddeleri, toplanacak bitkilere bulaştırabilir. Toprak eğer istenmeyen bazı maddeleri mesela ağır metal tuzlarını taşıyorsa, bu maddeler topraktan bitkiye geçebilir.” dedi.

Organik ve İyi Tarım Uygulamaları Tercih Edilebilir

Sezik “Tabiattan toplama yoluyla elde edilen bitkilerin yetişme alanlarının, otoyollardan ve tarım alanlarından uzak olması gerekir. Eğer bitki tarım yoluyla elde ediliyorsa iyi tarım uygulamaları yönteminin kullanılması gereklidir. Bu yöntemde tabiattan toplanan bitkiler için istenen şartların yanında, toprak analizleri, kullanılacak gübre, herbisit ve diğer maddeler için uluslararası limitler bulunmaktadır. Bu limitlere uyulması gerekecektir. Organik tarım da uygulanan yöntemlerden biridir.

Hasat, Depolama ve İşleme Çok Önemli

Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik bitkilerin toplanması, depolanması ve işlenmesi sırasında da zarar görebileceğini ve bitkilerin sağlıklı bir şekilde bu işlemlerden geçirilmesi gerektiğini belirtti. Ekrem Sezik ”Hasattan sonra, uygun şartlarda ve bitkinin kullanılan kısmının özelliğine göre kurutulması gerekir. Mesela uçucu yağ taşıyan kekik, nane gibi bitkilerin güneşte kurutulmaması gerekir, çünküuçucu yağ kaybı olabilir. Havadan mikroorganizmalar, böcekler veya larvaları bulaşabilir. Eğer yeteri kadar kurutulmamışsa, uygun ortam bulduklarında, bunlar ürer, bitki veya bitki kısımlarının küflenmesine hâttâ çürümesine sebep olabilirler. Tarladan depolara nakli sırasında eğer açıkta ve özensiz bir şekilde nakledilirse toz, taş, toprak gibi maddeler karışabilir. Depolar ve ambalaj şekli uygun değilse bu bulaşmalar artabilir. Depolar uygun nem, sıcaklık ve raf sistemine sahip olmalıdır. Kaliteli bitki veya kısımlarını üreten fabrikalarda bitki kısımlarında önce ön analizler yapılır. Eğer uygun raporu alırsa depolarda uygun şartlarda saklanır. İşlemede ise bitki önce taşıyabileceği toz, toprak, metal parçalarından kurtarılır. Daha sonra özel yöntemlerle taşıyabileceği mikroorganizmalar ya tamamen yok edilir veya gıdalar için kabul edilen uluslararası miktarlara indirilir. İşlemler bittikten sonra ağır metal, pestisit,herbisit, mikroorganizma analizleri yapılır.Bulunan sonuçların hepsi gıda veya ilaç olarak kullanılacak bitki kısımları için verilen değerlere uygunsa özel ambalajlara konur.Bu ürünler, standart şartlara (nem, ısı, raf sistemi) sahip depolarda saklanır. Gerektiğinde bitkisel çay, takviye edici gıda veya bitkisel ilaç yapacak firmalara, analiz raporları ile satılır. Ülkemizde bilinen firmaların poşet çaylarında kullanıldığı için, poşet çay kullanmanızı gönül ferahlığı ile tavsiye ediyorum. Tabii aynı analizler yapılmış, uygun sonuçlar bulunmuş başka ürünler de varsa satın alınabilir.“

“Maalesef, aktarlarda veya diğer satıcılarda çuvallarda, kutuların içinde saklanıp bazen plastik torba içinde satılan bitkilerde bu analizler yapılmamaktadır. Yani alınan ürünlerde pestisit, herbisit artıkları var mı? Ağır metaller hangi seviyede? Mikroorganizma bulaşması olmuş mu? Aflatoksin adı verilen zararlı maddeler var mı? Bu soruların cevaplarını alamadığım için ve ayrıca kaç yıl önce nereden toplandıkları, hangi depolarda saklandıkları belli olmayan ürünleri tavsiye edemiyorum. “

“Sağlığa yararlı olması için alınan bir bitkinin, kısaca belirttiğim şekilde elde edilmediği zaman, taşıdığı etkili maddeleri kaybetmesinin yanında, taşıyabilecekleri ağır metaller, pestisit ve herbisit artıkları ve mikroorganizmalardan dolayı zararlı olabileceği hususu akıldan çıkarılmamalıdır.”

Wi-Fi internet erişimi ve kalitesi otel seçiminde önemli bir kıstas

Portrait of handsome successful man drink coffee and look to the digital tablet screen sitting in coffee shop, business man having breakfast at hotel lobby

Zyxel tarafından 2Europe araştırma şirketine yaptırılan ankete göre Wi-Fi internet erişimi hizmet kalitesi otel seçiminde önemli bir kriter. Aynı araştırma verilerine göre otel misafirleri gürültüden sonra en çok zayıf Wi-Fi sinyalinden şikayetçi oluyor.

19.09.2017

Zyxel tarafından yapılan yeni bir araştırma, Avrupa’daki otellerin yarısından fazlasında (%55) müşterilerin en çok talep ettiği üç hizmetten birisinin Wi-Fi olduğunu gerçeğini ortaya koydu. Aynı araştırma verilerine göre otellerin yüzde 38’i, ağa bağlanan cihaz sayısının çokluğu sebebiyle daha iyi hizmet sunmak için ekstra çaba sarf ediyor ve yeni teknolojilere yatırım yapıyor.

İstatistikler, Zyxel’in Batı Avrupa’daki Otellerin Ağ İletişimi Raporu’ndan alındı. Zyxel ekibi hizmet kalitesini artırabilmek adına konaklama sektöründe, otel misafirlerinin internet erişim tercihleri ve ağ teknolojileri bağlantı kalitesi ihtiyacını araştırdı. Araştırmaya Avrupa’nın önemli pazarlarından dokuz ülkedeki 400’den fazla BT yöneticisi katıldı.

Araştırma verilerine göre Wi-Fi otellerde en çok talep edilen üç hizmetten biri olarak tanımlanıyor. Ankete katılanların beşte biri (%18) zayıf Wi-Fi sinyalini gürültüden sonra en çok şikayet alan ikinci konu olarak değerlendiriyor.

Otel yöneticilerinin yalnızca yüzde 37’si hizmetlerinde herhangi bir sorun yaşamadıklarını bildirmelerine karşın, yüzde 10’u, konuklara sunabilecekleri Wi-Fi hizmetinden memnuniyetini “çok değil” ya da “hiç memnun değil” şeklinde görüş bildirdi.

Araştırmaya katılan bilgi işlem yöneticilerinin yarısından fazlası ise (%52) ağa eş zamanlı olarak bağlanmaya çalışan cihazların sayısının sorun olduğunu belirtti.

Araştırma şirketi GlobalWebIndex, bireylerin sahip olduğu ağa bağlı cihaz sayısını aile başına ortalama 3,64 olarak açıklarken, Emarketer ise geçtiğimiz yıl Batı Avrupa’daki akıllı telefon sahipliği oranını genel nüfusa oranla yüzde 70’in biraz üstünde olduğunu bildiriyor. Her iki şirketin verilerine göre kurumlar bulut hizmetlerini kullanmaya geçtikçe ve kullanıcılar daha fazla online video izledikçe Wi-Fi hizmetleri sunmaktaki güçlük daha da artacak.

Bu global veriler ışığında bir değerlendirme yapan Zyxel Türkiye Kıdemli Ürün ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Faruk Erünsal, araştırmanın sonuçlarına dair şöyle konuştu: “Ankete katılan otel yöneticilerinin yaklaşık üçte ikisi ağ performansı ile ilgili problemlerle karşılaştığını, yarısından fazlası ağa bağlanan cihaz sayısının düzenli olarak performansı engellediğini belirtiyor. Bir sorun varsa elbette misafirlerin 3G / 4G’ye geçmelerini beklemek uygun değil. Özellikle güvenilir mobil veri servislerine henüz sahip olmayan kırsal alanlarda birçok otel bulunmakta. Ayrıca yabancı misafirlerin hepsi data roaming avantajlarından yararlanamayabilirler. Bu nedenle Wi-Fi, internete bağlanabilmek için en ekonomik yol olabilir. Otellerin bu konudaki gerekli yatırımı yapması kaçınılmaz ”dedi.

Araştırma verilerine göre birçok Wi-Fi sorununun altında yatan nedenlerin, otel yöneticilerinin neredeyse yarısının (%49) kurulumdan önce saha keşfi yaptırmamış ya da yapılıp yapılmadığını bilmediği açıkça görülüyor. Ayrıca kurulumların yüzde 15’i otel müdürü ya da otelin başka bir personeli tarafından tamamlanmış olduğu anlaşılıyor.

Erünsal, “Her otel farklıdır ve her biri etkili bir Wi-Fi şebekesinin kurulması için belirli zorluklar içermektedir. Ortak sorunlar arasında, erişim noktalarından uzaklıklar, duvar kalınlıkları gibi konular sayılabilir. Bu gibi teknik bilgi içeren konular ancak uzman bir profesyonel yardımı ile çözüme kavuşabilir” diyerek, saha keşfinin önemine değindi.

Erünsal sözlerini şöyle sürdürdü:

“Saha keşfi yapmadan bir Wi-Fi ağı kurmak, mekanın misafir sayısına uygun olup olmadığını kontrol etmeden bir parti vermek gibidir. Otel yöneticileri açıkça, inşaat ortamının ihtiyaclarına veya misafirlerine uygun Wi-Fi kurmuyorlar, bu yüzden kullanıcı sorunları ile uğraşıyorlar.” dedi.

Zyxel’in otellere yönelik çözümleri hakkında daha fazla bilgi almak için Zyxel Türkiye Konaklama sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Pazarlama iletişiminin ilk adımı olan kartvizitlere talep artarak sürüyor

Kartvizitler, dijitalleşen dünyada ilk temas ve ağ yaratma konusunda geleneksel pazarlamayı temsil ederek büyük önem taşıyor. Sadece iletişim bilgileri paylaşma görevi ile değil, tanışılan insanlar üzerinde iyi bir izlenim bırakmak amacı ile de ayakta kalan kartvizitlerin basıldığı kağıt türünden rengine ve içeriğine kadar birçok kritere de dikkat edilmesi gerekiyor.

bidolubaski.com’un CEO’su Ömer Atakoğlu, kartvizitlerin halen pazarlama iletişiminin ilk ve en önemli unsurlarından biri olduğunu belirterek, Kartvizit şimdiki çağa kafa tutan bir savaşçı olarak görülse de, dijitalleşmenin etkilerini içeriği ile yansıtabiliyor. Öyle ki sosyal medyada oldukça aktif olan firmalar kartvizitlerine sosyal medya hesaplarını ve QR kodlarını eklerken, teknolojinin getirdiği avantajlardan yararlanıp video konferans sistemleri kullanan firmalar IP adreslerine yer verebiliyor.” diyor.

Dünya hızla dijitalleşiyor ve bu değişim her alanda kendini fazlasıyla hissettiriyor. Bireylerin hayatlarının tam merkezine doğru yolculuğa çıkan dijitalleşme elbette iletişim denen olgunun büyük bir kısmını da kendine çekmeye devam ediyor. Ancak geleneksel pazarlamanın öyle bir savunucusu var ki yıllar geçip, dünya değişse de önemini hiç kaybetmiyor. İş amaçlı kontak edinilebilecek birçok web site, online iş ağları, sayısız sosyal medya unsurunun yer aldığı dijital çağda, kartvizit geçerliliğini korumaya yılmadan devam ediyor. Üstelik kartvizitler artık sadece iletişim bilgisi paylaşmak için değil, aynı zamanda güçlü bir etki yaratmak için de tercih ediliyor. Dolayısıyla renginden kullanılan kağıt türüne ve içeriğine kadar dikkat edilmesi gereken birçok unsur barındırıyor.

Reklam ve promosyon ürünleri ile kartvizit gibi kurumsal kimlik öğeleri ağırlıkta olmak üzere farklı baskı ihtiyaçlarını tek bir noktadan sunan bidolubaski.com’un CEO’su Ömer Atakoğlu, “Kartvizit, her ne kadar hayatlarımızı dijitale taşımış olsak da özellikle profesyonellerin hala vazgeçemediği bir gelenek. Bunun yanında uygun maliyeti ve kolay kullanımı ile hızlı bir şekilde bilgi paylaşımının da önünü açıyor. Firmaların siparişleri hizmet gösterdikleri sektörlere göre farklılık gösteriyor. Özellikle saha satış gibi iş pozisyonuna sahip olanlar diğer sektörlere nazaran daha fazla siparişte bulunurken, kartvizit hizmet, sağlık, gayrimenkul gibi alanlarda faaliyet gösterenlerin olmazsa olmazlarından. Ayrıca kartvizit şimdiki çağa kafa tutan bir savaşçı olarak görülse de, dijitalleşmenin etkilerini içeriği ile yansıtabiliyor. Öyle ki sosyal medyada oldukça aktif olan firmalar sosyal medya hesaplarını ve QR kodlarını eklerken, teknolojinin getirdiği avantajlardan yararlanıp video konferans sistemleri kullanan firmalar IP adreslerine yer verebiliyor.” diyerek kartvizitin günümüzde neden hala önem taşıdığını ifade ediyor. Akılda kalıcı, kişilerin ya da firmaların tarzını yansıtan ve kullanışlı bir tasarımın tek başına yeterli olmadığını da söyleyen Atakoğlu, “Kartvizitlerin baskı kalitesi de en az tasarım kadar önem taşıyor. bidolubaski.com ise bu aşamayı online olarak çözüme ulaştırıyor. Tek yapılması gereken kartvizit tasarımlarının PDF formatında bidolubaski.com’a yüklenmesi ve ücretsiz kargo ile adrese teslim edilmesinin beklenmesi.” diyerek yeni nesil matbaacılığın avantajlarını aktarıyor.

Tüm iletişim bilgilerini sunan küçük ama etkili kağıt

Doğrudan pazarlamanın en etkili araçlarından olan kartvizitin içeriği firmalara ve kişilere göre değişiklik gösterse de kuşkusuz sabit kalan bir kısım var ki o da isim, soy ismi, unvan ve şirket logosu ve iletişim bilgilerinin yer aldığı alan. Bu vazgeçilmez bölümün yanına eklenenler ise tamamen kartvizit sahibinin ya da firmasının yaratıcılığına kalıyor. Kısa notlar alınmasına imkan tanıyan bir miktar boş alan bırakılması ve isim-soy isim kısmının kartvizite ilk bakışta dikkat çeken sol üst köşede yer alması ise kartvizit tasarlarken kullanılabilecek küçük tüyolardan.

Kartvizit tasarımında renklerin psikolojisi

Etkin olarak tasarlanan kartvizit çalışmaları çerçevesinde doğru renk kullanımları, şirket ya da kişiyi amacına daha kısa sürede ulaştırıyor. Maksimum verim almak ya da etkili bir izlenim yaratmak için renklerin uyumuna ve anlamına dikkat etmek gerekiyor. Renklerin sektöre göre seçilmesi etken olduğundan sıcak, soğuk ve nötr renk grubundan uygun olanlar tercih edilerek daha etkili kartvizitler hazırlanabiliyor. Kurumsal yapıların soğuk renklerden faydalanması oldukça yararlıyken, hareketli ve etkin firmaların sıcak renkleri tercih etmesi doğru bir kararı yansıtıyor. Nötr renklerin ise aktif olarak değil de yardımcı renk olarak kullanılması etkili bir kartvizit tasarımında yardımcı olabiliyor.

Tasarıma uygun kağıt seçimi

Kartvizitin başarısı sanılanın aksine sadece tasarımından değil kullanılan kağıdın çeşidi ve kalitesinden de kaynaklanıyor. İhtiyaca ve zevke göre değişiklik gösteren kağıt türlerinin en çok kullanılanları ise kuşe, tual, Amerikan Bristol ve Japon Bristol kağıt. Tual kağıt kabartılı dokusu ile kartvizitin çok daha klasik bir görünüm almasını sağlayarak sade tasarımlar ile şık bir görüntü elde edilmesine yardımcı olurken, kuşe kağıt ile basılan kartvizitler daha yenilikçi işletmelerin kendini ifade etmelerine destek oluyor. Tek yön baskılı kartvizitlerde tercih edilen Amerikan Bristol kağıt, bilgi verme alanını sınırlarken, tok bir tutuş ve çift yön baskı tercih edenlerin imdadına Japon Bristol kağıt yetişiyor.

bidolubaski.com hakkında:

“Yeni nesil matbaa” sloganı ile yola çıkan bidolubaski.com, kaliteli baskı ürünlerine uygun fiyatlar ile sahip olunabilmesini sağlayan bir e-ticaret sitesidir. Başta ajanslar, grafik tasarımcılar ve KOBİ’ler olmak üzere yurtiçindeki tüm işletmelere internetten matbaa hizmeti imkanı sunan bidolubaski.com, kartvizit, el ilanı, broşür, poster, reklam ürünleri, kurumsal kimlik öğeleri, iç-dış mekan reklam materyalleri, promosyon ürünleri gibi birçok kategoride 100’ü aşkın ürün ve 10 binin üzerinde ürün varyasyonu ile tüm baskı ihtiyaçlarını tek bir noktadan sunmaktadır. Son teknoloji ile donatılan makineler ile üretilen ürünler, tüm Türkiye’ye ücretsiz kargo aracılığı ile belirtilen sürede adrese teslim edilmekte ve iade garantisi sunulmaktadır.

Aktaşlar, donmuş pideleriyle EDT Expo’da

Aktaşlar Lezzet Grubu, sektörün önemli buluşma platformlarından biri olan 4. Ev Dışı Tüketim- Gıda Ürünleri, Sarf Malzemeleri, Ekipmanları Üreticileri Tedarikçileri Fuarı’nda donmuş pidelerinin tüm serüvenini sektör profesyonelleriyle paylaşmak için gün sayıyor.

 

Ordu’da 1981 yılında kurulan Aktaşlar Lezzet Grubu, donmuş pideleriyle bu yıl 20-23 Eylül tarihleri arasında 4’üncüsü düzenlenen Ev Dışı Tüketim- Gıda Ürünleri, Sarf Malzemeleri, Ekipmanları Üreticileri Tedarikçileri Fuarı’nda yer almaya hazırlanıyor. Nelipide, Aktaşlar ve Pidemiss markalarının donmuş ürünleriyle fuarda yer alacak olan Aktaşlar Lezzet Grubu, donmuş ürünlerinin tüm üretim süreçlerini ve soğuk zincirini nasıl kurduğunu sektör profesyonelleriyle paylaşacak.