Satınal(ma) Yöneticilerinin Yaşadığı Zorluklar

Kayserilinin birine sormuşlar iki kere iki kaç eder diye. Alırken mi ? satarken mi? Diye cevap vermiş.  Sektörün beklentisi satarken dörtten büyük, alırken dörtten küçük. Günümüz satınalmacıların ve işletme sahiplerinin durumu biraz bu yaklaşımın etrafında dönüp durmaktadır. Sadece fiyata odaklanmak ne derece doğru acaba. Perdenin arkasında başka bir dünya var mıdır? Bu dünya da neler oluyor. Buna sonra geleceğiz.  Diğer bir yaklaşım, Patron muhasebe müdürüne sormuş bu yıl ne kadar vergi ödeyeceğiz diye. Muhasebe müdürü ne kadar ödemek istersiniz  efendim demiş.

managingoffice

 

[one_half]

Sat ve al sözcüklerini içinde barındıran kimi zaman tek kelimeyle kimi zaman iki kelimeyle ifade edilen satın-alma  eylemi gerçekleştirenler açısından da oldukça maceralı bir yolculuk ülkemizde.  Bu yolculukta liderlik eden satınalma yöneticilerinin de işi satınalmanın yedi doğrusundan çok mahşerin yedi atlısı (4+3 tranfer) gibi. Ülkenizin içinde bulunduğu durum “gelişmekte olan ülkeler” adı altında inceleniyorsa işletmelerin içinde bulunduğu durum da bundan elbette ki payını alacaktır. Kurumsal bir şirkette ve özellikle yabancı sermayeli kurumsal bir şirkette satınalma yapmakla , klasik anlamda bir patron şirketinde satınalma yapmak hem de yönetici olarak elma ile armudu karşılaştırmaktan başka da bir şey değil demek kanımca doğru olacaktır.

Satınalmayı ve satınalma yöneticilerinin yaşamış oldukları zorlukları anlatabilmek için işletmeleri sektör sektör taramak gerekebilir. Yine bu işletmeleri kendi içinde sermaye yapıları yani sermaye menşei olarak da  kategorize etmek hatalı yorumlardan bizi koruyacaktır. Ancak bu çok detaylı bir tez konusu olacaktır. O nedenle özet geçmekte fayda var.

Basitçe satınalmayı en basit şekilde bölümlersek (üretim firmaları için);

Direk satınalma : Üretimin devam edilebilmesi için gerekli ham madde, yarı mamül, ekipman ve makine yedek parça…vb alımlar.

Endirek satınalma: Ofis ve bina ihtiyaçları; kırtasiye ve mobilya …vb alımlar.

Hizmet satınalma: Yemek, servis, güvenlik …vb hizmet alımları.

Yine basitçe işletmeleri bölümlersek;

Kurumsal İşletmeler: Genelde global sermayeli ya da yerli otaklıklar; bu tür firmalarda hiçbir şey şansa bırakılmaz. Ya da su akar yolunu bulur mantığıyla hareket edilmez.  Ne kadar yasa, yönetmelik, tüzük ve hatta kendi kurumsal mevzuatları varsa beraberinde getirdiklerinden çok mantıklı bir satınalma politikaları ve bu politikaya göre hazırlanmış yüzlerce sayfa satınalma prosedürleri vardır.  Dolaysıyla  satınalmanın ve satınalma yöneticisinin organizasyondaki yeri, görev tanımı, yetkinlik analizleri, performansı ve hedefi bellidir. Yine bu hedefin hangi tarihte neresinde oldukları net bir şekilde bellidir. Yıl başında satınalma bütçenizi oluşturur, onayını alır ve işe koyulursunuz.

Bu tür işletmelerde ya da organizasyonda çalışmak durumunda olan satınalma ekibi ve yöneticisi takım oyunu oynamak zorundadır. Hem satınalma ekibi kendi içinde hem de organizasyon içinde dikey, yatay ve çapraz olarak takım oyununu oturtmak zorundadır. Kahraman istenmez zaten ortaya bir kahraman çıkmışsa ya satınalma içinde ya da organizasyonun bir halkasında alaturka bir felsefe yeşermeye başlamıştır . Burada yaş kesen baş keser değil ; yaş kesen ne iyi eder yaklaşımı geçerlidir.

Böyle bir yapıda satınalma yöneticisi olarak uzun yıllar çalışmış biri olarak demiyorum ki bu tür yapılarda satınalma yönetisi olarak çalışmak çok kolaydır. Evet sosyal haklar, ücret, insana ve emeğe saygı olarak çok ileri seviyelerdeler  fakat eğer  sizin kültürünüz, kişiliğiniz ve altyapınız oyunu kurallarına göre oynamaya müsait değilse sahada çok fazla kalma şansı bulamayacaksınızdır.

Kurumsal firmalarda satınalma yöneticisinin yaşadığı başlıca sıkıntılar;

1-Onay ve yetki mekanizması : Uzayan imza zincirleri ,bazen bir alım kararının verilmesi için ikiden çok birim yöneticisin onayına ve hatta global çapraz imzalara ihtiyaç duyulması. Bu süreçte satınalma koşullarının değişmesi ve satınalma yöneticisinin hem tedarikçi üretim planlarını alt üst etmesi hem de kendi hedeflerinden ciddi anlamda uzaklaşmasına neden olabilmektedir. Kimi zaman ciddi üretim kayıplarına da sebebiyet vermektedir.

2-Yeni tedarikçi bulmak veya yaratmak:  Kurumsal firmaların kalite ve marka politikaları gereği özellikle yerli tedarikçi bulmaları oldukça zorlu bir süreçtir. Dolaysıyla satınalma yöneticisi burada hem tedarikçi ile hem de kendi destek birimleri ile grup çalışması yapmak zorundadır.  Çoğunlukla bir dizi çalışma sonucunda tedarikçinin fiyatları yüksek çıkar ve bu fiyatları kaliteden ödün vermeden kabul edilir seviyeye çekmek için gece gündüz tedarikçinizin üretim ve satınalma maliyetlerini iyileştirmeye çalışırken bulursunuz kendinizi ki hem siz satınalmanın yedi doğrusunu yakalayabilesiniz hem de tedarikçiniz karlılığı görebilsin.

3-Tedarikçi İlişkileri: O müthiş onay mekanizmasını ve hukuk ofisi aşamalarını atlattınız deneme üretimleri onaylandı tedarikçiniz ilk siparişi de teslim etti ya sonra! İşte burada muhtaç olduğunuz yegane kudret alt yapınızdaki iletişim ve organizasyon cevherinde saklıdır.  Çünkü ticaret parayla değil insanla yapılır.  Ve yazılı sözleşmeler çoğu zaman sizi kurtarmaz. Sözleşmenin ceza maddelerini işletmeye kalktığınızda zincirin başka halkalarını da olumsuz etkileyebilirsiniz.  Yani tedarikçilerinizi işletmenizin bir birimi olarak görüp düzenli ziyaretlerle sürekli bir eğitim ve iletişim ortamında tutmak zorundasınız.  Her bir tedarikçinizden öğrenebileceğiniz ve öğretebileceğiniz bir şeyler olduğunu unutmamak zorundasınız.

4-Pazarlama Hileleriyle Mücadele: Çoğu tedarikçinin kurumsal firmalarla iş yapmaktan kendini kapasitesini zorlamaktan  bildiğimiz ve yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı kaçındığını biliyoruz.  Birde bunun tersi durum var. Kapıdan kovsanız bacadan girmeye çalışan cümle alemi tanıyan ve aracılarıyla bir ordu misali saldıran sizi etkisi altına alamayınca da karalama kampanyasını başlatan cenah. Bu yöntemle kendisine müşteri bulmaya çalışan tedarikçilere sadece standart prosedürü uygulamanız  yeterli olacaktır. Randevusuz görüşmemek ve uzun telefon ve mail trafiğine direnmek başlangıç olabilir.  Yinede firmayı araştırıp pazarlamacının vermiş olduğu sizdeki olumsuz imaja kanmamak yani önyargıyla hareket etmemek gerekir. Çünkü hangi tedarikçiyle ne zaman ve nerede yollarınız kesişir hiç bilemezsiniz.

5-Temsil : Kurumsal bir firmada yöneticilik yapmak özellikle satınalma yöneticiliği yapmak beraberinde ciddi bir etik anlayışı da taşımanın sorumluluğunu beraberinde getirir. Buradan tersi bir akıl yürütme çıkmasın tabiî ki de herkes her işletme iyi ahlak ve erdem sahibidir. Vurgulanmak istenen organizasyonun marka değeri ve tüketici nazarındaki algılanış biçiminin olumsuz etkilenmesi ile ilgilidir.

[/one_half]

 

[one_half_last]

Kurumsallaşmakta Olan İşletmeler: Bu işletmeleri ben iki gruba ayırıyorum; gerçekten kurumsallaşmayı hedefleyen ve emin adımlarla bu yolda yürüyen  firmalar. Bir de kurumsallaşmanın ne anlama geldiği konusunda derinlemesine bir çalışma yapmamış, bu alanda yatırım yapmayı boşa yatırım sayan ve bol bol kurumsallaşma laflarının patronlarınca ağızdan düşmediği işletmeler. Bu ikincisi için ömür törpüsü. Ben onlara “mış” gibi davranan işletmeler diyorum. Onları konumuzun dışında tutmak istiyorum.

Kurumsallaşmaya gönül vermiş ve bu alanda maddi manevi yatırım yapan firmalarda satınalma yöneticisi olarak çalışmak çoğu zaman zevkli çoğu zamanda sancılıdır. Çünkü eski alışkanlıklardan kurtulup, yeni bir sayfa açmak ve  yola devam etmek yeniden yana olmak bazen metabolizmayı  zorlayan durumlardır.  Bir satınalma politikasının, prosedürünün ve bütçesinin olması ve bu iç mevzuata bağlı kalarak satınalma biriminin yapılandırılması daha kalifiye elamanların istihdam edilmesi veya mevcutların eğitimden geçirilmesi buna ilaveten yazılım alt yapısının güncellenmesi …vb çalışmalar.  Hiç de kolay olmayan bu geçiş dönemi işletmeler için madde bağımlığından kurtulmaya çalışan hastaların durumuna benzetmek abartmak olmayacaktır. Sistemdeki en küçük bir arıza eskiye dönüşü veya eski yöntemlerin özlemini depreştirecektir.  Dolaysıyla tüm birimlerin özellikle de satınalma biriminin yöneticileri dirayetli ve sabırlı olmak durumundadır. Çünkü yatırım yapan firma sahipleri sonuçları kurumsal firmalar gibi belli bir takvime göre değil hemen şimdi görmek isteyeceklerdir.  Bundan dolayıdır ki satınalma yöneticisi  çantasında sürekli kısa vadeli havuçlarla dolaşmak zorundadır. Bunu uzun vadeli planları oturtmak için zaman kazanma çalışması olarak da yorumlayabiliriz.

Unutmayalım ki kuruluş aşamasında bulunmak yani sürecin önemli bir parçası olmak çok lezzetli, eğitici,  müthiş bir tecrübe ve bir o kadar da tehlikelidir.  Çünkü bu yola giren firma sahiplerinin çoğunluğu satınalma işlerinin tüm kararlarını ya kendileri doğrudan almış ya da  alma yönetimini aileden güvendiği birine ancak emanet edebilmiştir.  Gelinen nokta da satınalma yöneticisinin varlığı;  sonuç odaklılığı, alırken kazandırdığı ve hızıyla sorgulanacaktır. Sistem başarıya ulaşırsa yani işletme kurumsallaşmada ciddi bir yol kat ederse  tüm yöneticiler rahat bir nefes alacaktır aksi durumda –kriz anında -ise tüm kurumsallaştırmayı çağrıştıran birimler eskiye dönüşecek ve ilk  hezimeti satınalma ve Ik bölümleri alacaktır.

Diğer bir konu kurumsallaşmakta olan işletmelerin mevcut tedarikçilerinin elden geçirilmesi eş –dost- ahbap çavuş ilişkileriyle yürüyen tedarik  ağının güncellenmesi ve monopol durumunda olan tedarikçilerin mümkünse yedeklemesi.  Yazıldığı kadar kolay olmayan bir çalışma daha size çünkü mevcut tedarikçiler de işletme gibi eski alışkanlıklarında oldukça ısrarcı olacaklardır. Biz bu firmayı senin patronla nerden nereye getirdik.  Hiçbir zaman fiyat demedik para demedik…vb bir sürü söylem sizi bekliyor.  Bu yapıyı işinizden olmadan hassas bir şekilde kırmanız gerekmektedir.  Aksi halde hiçbir kısa ve uzun vadeli planlarınıza ve hedeflerinize ulaşmanız mümkün değil.  Yoksa basit anlamda bir  “Tedarikçi oyuncağı “olup çıkarsınız.  Nasıl baş edilir bu yapıyla?

Öncelikle her bir tedarikçiyi ayrı ayrı çalışıp benzerleriyle fiyat, kalite ve alım koşullarıyla karşılaştırarak patrona uygun bir pasta hazırlayın. Kısa ve özet ama işin özünü anlatan küçük bir rapor. Kesinlikle yumşak bir tavırla “biliyorum bu firmalar sizin için önemli ama bize çok pahalıya mal oluyorlar. Bakın yılda şu kadar kasamızda kalacak” cümlesi  bu tedarikçilerin yarısını ya eleyecek ya da çeki düzen verecektir. Başlangıç olarak bir iki tedarikçide bunu yakalasanız bile satınalma yöneticisi olarak varlığınızı hissedeceklerdir.

Sonuç olarak satınalma yöneticisi olarak çalışmakta olduğunuz işletmenin kurumsal ya da değil yapısından veya sizin kendi alt yapınızdan kaynaklanan uyuşmazlıklar olabilecektir.  Önemli olan sizin kendi yeterlilikleriniz konusunda kendinize dürüst olmanız ve eksiklerinizi tamamlamanızdır.   Her meslekte olduğu gibi satınalmada da gün geçmiyor ki yeni ihtiyaçlar, yeni kavramlar ve yeni bir takım açılımlar ortaya çıkmasın.  Günümüzün küçük köyü dünyada global ticaretin önemli bir parçası olmak zorunda olan  satınalma yöneticilerinin sürekli zinde kalmaktan başka da  seçenekleri bulunmamaktadır. Bunu çok yakından takip eden eğitim sektörü de bu alanda kurmaylar yetiştirmeye olanca çabasıyla destek vermektedir.  Bugün bir çok üniversite lisans ve lisans üstü olmak üzere bu alanda çalışmalarına hız vermiş durumdalar.  Demek ki enseyi karartmamak lazım yıldızımız yükseliyor .  Artık ben … yöneticisiyim ama yükselenim satınalma dönemi bitti.

sinan kara

Sinan KARA

Satınalma ve Lojistik Uzmanı

 

[/one_half_last]

[alert style=”white”] BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

[/alert]

DIŞ KAYNAK KULLANIMI, SAĞLIK SEKTÖRÜ HİZMET ALIMLARI

İlk çağlarda sosyal ve dini kurumlar tarafından kurulan hastaneler, sadece düşkünlere bakan yardım kuruluşları iken bilgi çağının değişen koşulları, hastanelerin toplumdaki konumlarını ve rollerini değiştirmiştir.  Küresel rekabet, değişen müşteri beklentileri, kalite, maliyet bilinci ve hızlı teknolojik gelişmenin etkisiyle hastaneler, tedavi merkezi ve koruyucu sağlık hizmetinin yanı sıra kar amacı güden girişimler olarak da faaliyet göstermeye başlamıştır.

 Industry_Healthcare3

 

[one_half]

Devlet memurları, emekliler ve sağlık güvencesi altında olmayan tüm halka hizmet veren Sağlık Bakanlığı’nın harcamaları genel bütçe ödemeleri, döner sermaye gelirleri ve fon gelirlerinden karşılanmaktadır. Sağlık Bakanlığı harcamalarının temel kaynağını genel bütçe gelirleri oluşturmaktadır.

Hizmet ihalesi terimi, bir kurumun diğer bir kurumla özellikle mal veya hizmet sunumu için anlaşma yapması durumudur. Son yıllarda hizmet ihalesi, gelişmekte olan ülkelerde, kamu hizmetlerinin yenilenmesinde ve etkili hale getirilmesinde anahtar bir rol oynamaktadır. Hizmet, özel sektör tarafından sunulmakta ancak kamu kaynaklarından finanse edilmektedir. Esasen basit bir satın alma yöntemi olmasına karşılık hizmet ihalesini diğer satın alma türlerinden ayıran önemli özellik, hizmeti satın alan kurumun aynı zamanda hizmetin verilmesi için gerekli kaynaklara da sahip olmasıdır. Burada, kurum kendi kaynakları ile hizmeti üretmek yerine başka bir kurumdan sağlamayı daha avantajlı görmektedir. Hizmetin ihale edildiği sektör her zaman özel sektör olmayabileceği gibi, kamu sektörü içinde başka bir kuruluş da ihaleyi alabilir

Hizmet ihalesi yapmanın nedeni; genellikle maliyet azaltmak, personel eksikliğini gidermek, yönetsel işlevleri etkin hale getirmek, değişen pazar şartlarına cevap verebilecek şekilde esneklik oluşturmaktır. Kamu kurumları kendilerinin üretemedikleri veya üretmek istemedikleri hizmetleri ya da malları sözleşme yoluyla sağlamaktadırlar. Genellikle bu sözleşmeler özel sektörle yapılmakta ise de vakıf, kooperatif şirketleri veya başka kamu kurumlarıyla da yapılabilmektedir. Kamu kurumları yasal olarak mal ve hizmetler için sözleşme yapma hakkına sahiptir ancak hükümetler hizmet alımı için sözleşme yöntemi kullanmayı daha çok istemektedirler. Hükümetin amacı,(hizmet sunan kurumlar emek yoğun kurumlar olduğu için) buralardaki işgücü sayısını azaltarak yönetsel işlevlerdeki etkinliği arttırmaktır.

Dış kaynaklardan yararlanma, işletmenin kendisine rekabet avantajı sağlayan en iyi yaptığı işe, temel yeteneklere odaklanmasına, kendi uzmanlık alanına girmeyen faaliyetleri ise bu konuda uzmanlaşmış organizasyon dışındaki işletmeler aracılığı ile sağlanmasına imkan veren bir yönetim stratejisidir.

İşletmelerin dış kaynak kullanımına gitmeleri sadece maliyet endişelerine bağlanmaktadır, ancak dış kaynak kullanımının nedenlerini sadece maliyet avantajları ile sınırlamak son derece kısır bir görüşü ifade edecektir. Dış kaynak kullanımının maliyet avantajlarından başka:

  • Temel yeteneğin gelişimi,
  • Esnekliğin arttırılması,
  • Risk azalımı,
  • Kaynak transferi ve kaynakların yeniden dağılımı,
  • Sabit sermaye masraflarının azaltılması,
  • Kalite artırımı,
  • Hız kazanımı,
  • Küçülme ve teknoloji gibi avantajlar sağlamaktadır.

[/one_half]

[one_half_last]

Dış kaynak kullanımı hizmeti veren kurumlar müşterilerinin herhangi birinin tek başına sahip olduğundan çok daha büyük bir ölçeğe sahiptirler. Bu nedenle hem satın alma maliyetleri hem de işletim maliyetleri daha düşüktür. Lojistik bilgi sistemlerinin kurulması, yüksek maliyetli yük taşıtları, geniş depo alanları, çok sayıda insan gücü gibi gerekli kaynakların sağlanmasında ilk maliyet çok yüksektir ve maliyet kapasitesi arttıkça göreceli olarak az artmaktadır.

Piyasalardaki ani dalgalanmalar ve talepteki değişmelerle başa çıkabilmek için şirketler farklı durumlarda maliyetlerinin nasıl değişeceğini önceden bilmek istemektedir. Dış kaynak kullanımı şirketi müşterilerinin alacakları hizmetin bütün parametrelerini önceden belirleyebilmektedirler. Bu hizmet düzeylerinin sağlanmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar da belirlenebilmekte, böylece taahhütlerin gerçekleştirilmesi güvence altına alınmaktadır.

Dış kaynak kullanımı organizasyonun kendi bünyesinde üretmeyip bunun yapılmasında diğerlerinden girdi niteliğinde hizmet veya ürün sağlanmasıdır. Dış kaynak kullanımlarından hizmet alımları, devletin özelleştirme politikaları içinde yer alan ve yaygın biçimde kullanılan yöntemlerden sadece bir tanesidir.

4734 sayılı Kanuna göre ihaleler; alım türleri bazında mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri ihaleleri olarak sınıflandırılabilir. Ayrıca, Kanunda temel ihale usulleri olarak açık ihale usulü ve belli istekliler arasında ihale usulü belirtilmiş, bunun yanında bazı hallerde pazarlık usulü ile de ihale yapılabileceği öngörülmüştür. 4734 sayılı Kanun kapsamında yürütülen kamu alımları bütçe türlerine göre sınıflandırılmada toplam ihalelerin sayısal olarak yüzde 60.55’i, tutar olarak ise yüzde 39.68’inde Genel Bütçeli kurumlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Tutar bazında en fazla ihalenin genel bütçeli idareler tarafından yapıldığı, sırasıyla belediyeler ve KİT’lerin izlediği görülmektedir.

 

 

Öğr. Gör.Selçuk DURANLAR

Trakya Üniversitesi, Edirne Sosyal Bilimler MYO, Lojistik Programı

selcukduranlar@hotmail.com

 

[/one_half_last]

[alert style=”white”] BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

[/alert]

TİCARİ GAYRİMENKUL ALIMINDA NELERE DİKKAT EDİLİR?

1989 yılı sonrasında, dünyadaki keskin siyasi kutuplaşmanın; soğuk savaşın sona ermesi ile yaşanan siyasi yapıdaki köklü değişim ve bu değişimin yanı sıra teknolojik gelişimdeki süreklilik ile etkinlik kazanan iletişim kanalları,bilginin değerinin sürekli artması ile finansal sermayeye/üretime dayalı pazarların yerini, müşteri odaklı ve yoğun rekabete dayanan yeni anlayışın aldığına tanık olduk.

gökdelen

 

[one_half]

Yine 20. Yüzyılın son çeyreğinde hızla gelişen haberleşme kanalları ile haber kaynakları; yazılı basına kıyasla çok daha etkili olan televizyon ve özellikle internet, 21. Yüzyıl insanının hemen her şeyden süratle haberdar olmasına; çok hızlı bilgi edinmesine ve böylece, kendisine; çevresine ait yaşam şartları ile diğerlerini kıyaslamasına imkan sağlamıştır. Tüm bunlar yaşanırken, sermaye hareketinin hemen tüm dünyayı kapsar şekilde gelişmesi, küresel şirketler kavramının oluşması ve bu şirketlerin; markaların müşteri üzerindeki etkilerinin kendilerine özgü pazarlama reklam faaliyetleri ile artması, tabii ki hepimizi; tüm açık toplumları daha fazla tüketir ve daha fazlasını (nicel ve nitel açıdan) ister hale getirmiştir. Bir yanda müşterilerin sürekli artan farklı beklentileri, öte yanda yoğun rekabet ortamında ayakta kalma ve Pazar payını artırma hedefleri üreticileri, markaları zorlamış ve müşteriye yönelik daha fazla seçenek sunma, farklılık yaratma noktasına getirmiştir. Bu durum, müşterilerin beklentilerinin üreticiler tarafından sürekli irdelenmesine, yeniliklerin, yaratıcı fikirlerin ve uygulamaların müşteri tarafında talep yaratacak; satın alma kararına dönüşmesini sağlayacak düzeyde geliştirilmesine zemin hazırlamıştır.

Tabii ki tüm bu gelişmeler, günümüz gayrimenkul sektörüne de yansımıştır. Artan müşteri beklentilerine cevap verebilmek, yoğun rekabet ortamında avantaj sağlamak amacı ile inşaat şirketleri, farklı seçenekler üretmeye ve sunmaya başlamışlardır.

2000’li yıllar Türkiye ‘sinde gayrimenkul satın alımı, önceki dönemlere özgü barınma ihtiyacının yanı sıra, alımı yapmakta olan müşteri segmentine; müşteri özelliklerine bağlı olarak; yalnızca ikamet ihtiyacını karşılamak ve kiradan kurtulmak, kira geliri elde etmek, uzun vadeli yatırım yapmak, yaşam standardına uygun konut ve/veya işyeri satın alarak kendi standardına uygun kullanım kolaylığı elde etmek, konforlu yaşam ve prestijelde etmek gibi farklılıklar gösterirken, yine son dönemde ticari gayrimenkul piyasasındaki gelişmeler,bu alanın ayrıbir uzmanlık konusuna dönüşmesine zemin hazırlamıştır.

Özel sektörde, tamamı İstanbul ‘da geçen 25 senelik iş yaşamım boyunca farklı şirketlerde ve pozisyon gereği masanın her iki tarafında bulunmuş olmam beni, ticari gayrimenkul satın alımında nelere dikkat edilmesi gerektiğine yönelik bu yazıyı hazırlarken, uzmanlığım dışındaki alanlara da vurgu yapmaya sevk etmiştir.

Genel anlamda gayrimenkul satın alımındaki amaç; sebebi her ne olursa olsun; genel geçer kural olan; alıcının, ihtiyacını karşılamasıdır. Temel yaşam ihtiyaçlarımızdan olan barınma ve beslenme şartı bizi, ihtiyaç sahibi olarak konut ve/veya ticari gayrimenkul alımına yöneltmektedir.

Ticari gayrimenkul grubuna; büro/ofis, dükkan/mağaza, otel/motel, yurt/recidence, iş merkezi/plaza, fabrika, depo, lojistik merkezi, benzin istasyonu v.b. girmektedir. Süreç odaklıbir bakış açısı ile inşa, teknik donanım, mevzuata uygun ruhsat, izin ve belgeler sonrasında kazanacağı fonksiyon bakımından, sanayi imarlı ve benzeri arsalar da ticari gayrimenkuller ile bağlantılı değerlendirilebilir. Bunlardan günümüz insanını en çok ilgilendiren; en yoğun satın almaya veya kiralamaya konu olanlar, ticari kullanım ve/veya yatırım amaçlı olarak değerlendirilenler; şehir merkezlerindeki merkezi iş alanlarında bulunan dükkan/mağaza, büro/ofis ve yiyecek-içecek grubu restoranlardır.

Ticari gayrimenkul alımında amaç; ya faaliyete konu işe uygun bir gayrimenkul sahibi olarak, kira giderlerinden kurtulmak ve yerleşik bir düzen tutturmaktır. Ya da gelir elde etmek, yatırım yapmaktır.

Fabrika, benzin istasyonu, depo, lojistik merkezi, otel/motel, üretim çiftliği v.b. gayrimenkullerin her biri ayrı bir uzmanlık alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Her sektörün kendine özgü teknik alt yapısına/mühendislik şartlarına, yasal yükümlülüklerine; mevzuata göre, yanı sıra; satın alma kararı verilen/verilecek olan bölgenin özelliklerine, satın alımı gerçekleştirme potansiyeli olan gerçek veya tüzel kişinin kendi ihtiyaç ve beklentilerine göre, çok yönlü araştırma-inceleme yapılması; doğru karar verilebilmesi bakımından gerekmektedir. Yapılacak olan yatırımın büyüklüğü ile doğru orantılı olması muhtemel ticari gayrimenkul alım kararının (da); mali, hukuki, teknik, pazarlama ve operasyon; çok yönlü bir ekip çalışması ile gerçekleştirilmesi ve eldeki seçeneklere yönelik olarak, belediye imar müdürlükleri ile tapu sicil müdürlüklerinde gerekli araştırmaların yapılmasında bariz yarar vardır. Burada, uzmanlık gerektiren TG türlerinin yanı sıra, günlük yaşamımızın içinde hemen her köşede var olan dükkan, ofis ve restoran gibi yoğun türleri esas alarak genel bir bilgi paylaşımında bulunmakta yarar görüyorum.

Ticari Gayrimenkul (TG) Satın alımında Nelere Dikkat Edilir?

  • Yerinin doğru seçilmesi. Olabildiğince çabuk, süratle kiralanabilecek (talep görecek) yerlerde olması.
  • Dükkan, restoran gibi perakendeye; son tüketiciye yönelik ise; yaya yoğunluğunun olması ve ulaşım kolaylığına sahip olması.
  •  Restoran türü mekan ise; mutlaka kendisine ait bacasının bulunması.
  • Fırın, pastane ise; resmi projesinde bu işlere atıfta bulunulmuş; resmi kayıtta bu işlere uygun olması.
  • Gayrimenkulün satış fiyatı ile kira getirisi arasında doğru orantılı ilişkinin bulunması. Yüksek maliyete karşılık yüksek kira getirisinin olması ve bunun piyasa araştırması ile tespit edilebilmesi.

Ticari Gayrimenkul Fiyatını Etkileyen Temel Ögeler

  • Yeri ve konumu. Bölgesi, semti, sokağı v.b.
  • Bölgedeki TG arz-talep dengesi. Az arz (satışa sunulan az) varsa, fiyatı yüksek olacaktır.
  • Brüt alan, m2 başına birim fiyat.
  • Bina yaşı ve inşaat kalitesi.
  • Otopark, park/bahçe kullanım imkanı.
  • Ulaşım kolaylığı, görünürlüğü ve yaya yoğunluğu (dükkan/mağaza, restoran için)
  • Cephe genişliği (dükkan/mağaza için)
  • Teknik özellikleri (ısıtma-soğutma-havalandırma, su deposu, jeneratör)
  • Baca olup-olmaması.
  • Genel giderlere katılım payı.
  • Bölgedeki iş kollarına göre rekabet ve talep tahmini.

[/one_half]

[one_half_last]

Yukarıdaki kriterleri dikkate alarak belirleyeceğimiz seçenekleri, seçeneklerin satış fiyatlarını nasıl test edeceğiz?

  • Emsalleri esas/baz alarak değer tespiti yapabiliriz.
  • Kira getirisi üzerinden değer tespiti olabilir.
  • Maliyet hesabı üzerinden değer tespiti.

Bu üç yöntemden en pratik ve doğruluk düzeyi en yüksek olanlar; emsalleri esas alarak yapılan tespit ile kira getirisi üzerinden tespittir. Maliyet hesabı üzerinden tespit yöntemi çok daha teknik olup; arz-talep dengesindeki değişim doğrudan yansımadığı için, zaman-zaman yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle ilk iki yöntem daha uygun olacaktır.

Emsaller Baz Alınarak Yapılacak Değer Tespitinde; tespitin maksimum oranda doğru olabilmesi için özellikle dikkat edilmesi gereken iki husus bulunmaktadır.

Emsal ya da emsaller, en yakın tarihlerde gerçekleşmiş (reel) satış işlemleri üzerinden dikkate alınmalıdır.

Emsallerin özellikleri, satın alınacak gayrimenkulün niteliklerine en yakın düzeyde olmalıdır. Özelliklerdeki sapmaların, değer tespitinde de sapmalara neden olacağı hesaba katılmalıdır.

Kira Getirisi Üzerinden Değer Tespitinde; geçmişte yaklaşık 15 yıl (180 ay) üzerinden hesaplanırken, günümüz koşullarında ticari gayrimenkulün kendini geri ödeme süresi; yer-yer 12 yıldan (144 aydan) hesaplanabilmektedir.

Bu yöntemde, ofis ve dükkanlarda brüt kira çarpanı (BKÇ) yöntemi ile değer tespiti yapma; kısmen de olsa rakamları test etme imkanımız bulunmaktadır. Buna göre örneklersek;

Aylık kira getirisinin 10,000-TL. olacağını varsaydığımız bir mağaza için;

Kendini 12 yılda amorti etmesini bekliyorsak, 10,000-TL. X 144 ay = 1,440,000-TL.

Kendini 15 yılda amorti etmesini bekliyorsak, 10,000-TL. X 180 ay = 1,800,000-TL. çıkmaktadır.

Bu hesaplamayı yaptıktan sonra asıl önemli olan; 12 yıl veya 15 yıl üzerinden kabulümüz olan satış fiyatına karşın, aylık kira geliri, piyasa koşullarına göre gerçekten 10,000-TL. olacak mıdır? Bu kira geliri beklentimizi, piyasada yapacağımız emsaller üzerinden kontrol etmemiz ve eğer kira beklentimizin altında rakamlarla karşılaşırsak, sunulan satış fiyatının,gayrimenkulün piyasa değerinin üzerinde olduğunu kabul etmemiz en doğrusu olacaktır.

En Güçlü Seçeneğe Yönelik Resmi Araştırma Gereği

Herhangi bir olumsuz sürpriz ile karşılaşmamak için, gayrimenkul ile ilgili resmi araştırma yapmamız gerekir. Bunun için; gayrimenkulün bulunduğu il ve ilçenin Tapu Sicil Müdürlüğü ‘nden ve Belediye İmar Müdürlüğü ‘nden gerekli bilgileri bizzat isteyip almalıyız. Dikkate almamız gereken kritik konu; mülkünü satışa çıkarmış olan dürüst ve ciddi bir gayrimenkul sahibinin, ciddi bir alıcı adayı ile karşılaştığında; herhangi bir çekincesi olmadan, tapu aslı ile birlikte potansiyel alıcının istediği bilgilere ulaşmasına yardımcı olacağı; resmi dairelerdeki araştırmalara refakat edeceğidir.

Resmi Dairelerde Gayrimenkul ile İlgili Araştırılıp Öğrenilmesi Gereken Konular

  • Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarında ne nitelikte göründüğü öğrenilmelidir.
  • Özel nitelikli olan fırın ve pastane gibi gayrimenkullerin, resmi projelerinde de fırın ve pastane olarak görünmesi; kayıtlı olması gerekmektedir. Aksi takdirde, satın alan açısından zorlu bir süreç başlayabilir.
  • Tapu Sicil Müdürlüğü kayıtlarında, herhangi bir yasal sınırlama; ipotek, intifa hakkı, deprem raporlu yıkım kararı v.b. olup-olmadığı kontrol edilmelidir.
  • Tapudaki hisse miktarı ile potansiyel alıcıya düşen hisse miktarı kontrol edilmelidir.
  • Tapu belgesinde kayıtlı mülk no. ile tapu projesinde kayıtlı olan bağımsız bölüm numarasının örtüşüp örtüşmediği kontrol edilmeli, Tapu Sicil Müdürlüğü ‘nden bilgi alınmalıdır.
  • Gayrimenkulün kaçak yerlerinin olup-olmadığı, binanın onaylı mimari projesi, inşaat yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi (iskanı) kontrol edilmelidir.
  • “+Bodrum” olarak satışa sunulan mülkler için; fiili kullanımda bölüm olan bu alanların, resmi kayıtlarda bodrum mu yoksa binanın ortak alanlarından olan sığınak olarak mı göründüğü kontrol edilmelidir.
  • Belediye kayıtlarında emlak vergisi borcu olup-olmadığı kontrol edilmelidir.
  • Elektrik, su, doğalgaz, aidat borçları kontrol edilmeli ve sayaçlar kapattırıldıktan sonra işlem yapılmalıdır.

Her geçen gün artmakta olan girişimci sayısını da dikkate aldığımızda, önümüzdeki dönemde ticari gayrimenkul alanındaki gelişmelerin ve bu alandaki uzmanlaşmanın artacağı öngörülmektedir. Satış sürecinde olduğu gibi satın alma sürecinde de, alanında uzmanlaşmış kişilerden destek alınmasında yarar vardır.

Tarık Toraman Şubat.2013 BordoRKrvt

Tarık TORAMAN

Gayrimenkul Danışmanı

RE/MAX Sembol Ofis

 

[/one_half_last]

[alert style=”white”] BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

[/alert]

 

 

Kilitleme Sektöründe Satınalma Operasyonları

Sözlerime SatınalmaDergisinde yazma fırsatını bana veren değerli hocam Sn. Prof. Dr. Murat Erdal’a teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum.

Uluslararası satın alma süreci yurtiçi satın alma operasyonlarından daha komplike bir yapıya sahiptir.Çünkü ürün tedarikçisi global pazarlarda yer alır, nakliye organizasyonu uluslar arası boyut kazanır, gümrükleme süreci devreye girer.

45-5000-1435-00-60-11A_tif@p0x0-q85-M299x153-FrameNumber(1)KAS

Uluslararası satınalma süreci firmanın ürün, hammadde ya da yarı mamul tedarikçisi arayışı ile başlar.Uluslararası satınalma dış ticaret literatüründe daha çok ithalat olarak anılmaktadır. İthalat yetkilisi tedarikçi firmaya sektörel fuar ya da e- ticaret siteleri aracılığı ile ulaşır. Tedarikçi seçiminde ortaya çıkabilecek riskleri iyi bilerek ya da tahminleme yaparak mevcut opsiyonların değerlendirmesi bu yönde yapılmalıdır. Ödeme ve teslim koşulları, ürünün kalitesi, sektöre bağlı olarak kalite belgesi gibi önem arz eden unsurların satın alma sürecinin başında konuşulması ve bir sözleşme ile tarafların karşılıklı onayı alınarak resmileştirilmesi risklerin elemine edilebilmesi bakımından mutlaka ithalat yetkilisi tarafından değerlendirilmelidir.Sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için ithalat yetkilisinin teslim şekilleri (incoterms), ödeme şekilleri ve evrak bilgisine hâkim olması gerekmektedir.Satın almaya konu emtianın öncesinde GTİP ( Gümrük Tarife İstatistik Pozisyon) numarası ile kontrolün yapılması ve ürünün üzerinde herhangi bir kota, gözetim gibi ek maliyet oluşturabilecek uygulama olup olmadığı mutlaka öğrenilmelidir. Aksi takdirde ürün gümrüğe geldiğinde her bir uygulama sürpriz bir maliyet kalemi olarak karşınıza çıkacaktır.

Tedarikçi seçiminden sonra diğer önemli olan bir konu ise, satın almaya konu emtianın taşınması yani lojistik ayağıdır. Satın alma ve lojistiğin dış ticarette ayrılmaz bir ikili olduğu düşüncesindeyim. İyi bir satın alma süreci, kusursuz bir lojistik operasyonu ile son bulur. Tedarik elden ürün nihai noktaya- depo, antrepo ya da liman-, kaliteli ve uygun maliyet ile teslim edilmelidir. Lojistik partner seçimi yapılırken, araçların özellikleri, güzergah, sigorta kapsamı gibi konularda bilgi alınıp, zamanında ve güvenli teslimat yapılması için gerekli zeminin hazırlanması sağlanmalıdır. Lojistik operasyonun nihai varış noktasına gelmesi ile birlikte gümrükleme süreci başlar. Bu aşamada, başta bahsi geçen evrak süreci devreye girmektedir. Gümrük işlemlerinde tedarikçi firmanın hazırladığı belgeler gümrüğe ibraz edilerek ithalat başlatılacaktır. Tedarikçi firmanın eksik ya da yanlış evrak hazırlaması durumunda ya gümrük süreci uzayacak ya da emtia gümrüklemeden mahrece (ana ülke) geri gönderilecektir. Gümrüklerde evrak eksikliğinden dolayı uzayan ithalat çekim işlemleri ithalat yapan firma için ek maliyet demek olacaktır. Gümrükte, ardiyede yada antrepoda geçen her gün, birim ürün başına binecek maliyet olduğu gibi, ürün hammadde ise, üretimin aksamasına, nihai mamul ise, ürünün zamanında pazara sunulamamasından dolayı pazar ve prestij kaybın da neden olacaktır. Bu gibi durumlarda tedarikçi firma ile satın alma işleminin başında yapılacakolan belirleyici sözleşmeler ile ceza sistemi getirilerek önlem alınabilir.

 

İthalatın her aşamasında çalışılacak olan her bir birim ile – tedarikçi, lojistik sağlayıcı, sigorta firması, gümrük müşaviri- ayrı ayrı sözleşme yapılarak tüm şartlar belirlenmeli ve böylece oluşabilecek her türlü sorun ve maddi zarar minimize edilmelidir. Önemsiz gibi görünen her detay dış ticaret sürecinde ek birer maliyet kalemi olarak karşımıza çıkabilir.

Uluslararasısatın alma da tedarikçi ve tedarik zinciri elemanlarıyla koordineli çalışmak ne kadar önemli ise şirket içindeki koordinasyon ve iyi iletişim de bir o kadar önemlidir.

İçinde bulunmuş olduğum kilitleme ve güvenlik sistemleri sektöründen örneklendirmeler yaparak, sektörel anlamda uluslararası satınalma operasyonlarının önemini daha iyi ifade etmek arzusundayım. Şirketimiz, Assa Abloy, geçiş güvenlik çözümleri konusunda dünya genelinde 42.000’den fazla çalışanı ve yıllık 5.5 Milyar Euro cirosu ile sektöründe lider bir kuruluştur.Assa Abloy’un markalarından ev güvenliğine odaklanan Yale ise tam 170 yıldır sektörün içinde yer almaktadır ve dünyadaki en eski uluslararası markalardan ve kilit endüstrisindeki en iyi bilinen isimlerden biridir.

Uzak doğu ve Avrupa’dan ithal ettiğimiz dijital kilit, kayıt özellikli dürbün, alarm sistemler gibi ürünler, gümrük sürecinde TSE, DTS denetimlerine tabi tutulmaktadır veürünlerde CE belgesi zorunluluğu aranmaktadır.Grubumuzda, tedarikçi seçimleri AsianSourcing Office adı verilen yapı tarafından yapılmaktadır. Tedarikçi firma seçiminde önceliğimiz akredite ve dünya genelinde kabul görmüş bağımsız gözetim firmalarından alınan test raporlarını ve diğer belgeleri sağlayabilecek yeterlilikte olmaları, ürünü segmentimize sunabileceğimiz kalitede ve pazarda rekabetçiliğimizi koruyabileceğimiz maliyet avantajında sağlamasıdır.Ürünlerde oluşabilecek gümrük engelleri ve maliyet kalemleri için sürekli olarak gümrük müşaviri firma ile kontak halinde olup, ürünün GTİP numarası ile kontrolünü yaparak, herhangi bir ek vergi, anti-damping yada gözetime tabi olup olmadığını güncel olarak kontrol etmekteyiz.Satınalma departmanının talepleri karşılayabilmek ve doğru ürünü tedarik edebilmek adına, şirket içinde diğer departmanlar ile koordineli çalışmasının öneminden kısaca bahsetmiştim. Şirketimizde pazarın ihtiyaçlarına cevap verebilmek, sektördeki değişimleri dinamik olarak izlemek adına satış ve pazarlamadepartmanı ile periyodik toplantılar düzenleyerek gereksinimleri belirliyoruz ve tedarik sürecini başlatıyoruz. Maliyetlendirme kısmında ise finans ve muhasebe departmanları ile eşzamanlı çalışarak olası maddi sorunların önlemini almış oluyoruz.

Harika Çamlıbel

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Satınalma, “181 Yaşındaki Genç”

Yazimiza detayli kavramsal arastirmalar yerine temel satinalma tanimi ile baslayacak, direkt satinalma ve dolayli satinalma kavramlarina göz atacagiz. Takiben, gecmisi 1832´lere kadar uzanan satinalmanin tarih icindeki degisimlerine kisaca deginecek, günümüz satinalma trendlerini 10 yil öncesinin trendleri ile karsilastiracagiz. Stratejik, taktiksel ve operasyonel satinalma karar süreclerinin baslica özellikleri ve ilgili süreclerin yönetim seviyesindeki farkli aktörler arasinda dagilimi bu yazimizda inceleyecegimiz son konu.

Makale Foto 3

 

[one_half]

Bir sonraki yazimizda ise satinalma yöneticilerinin belli basli sorumluluk alanlarini ihtiyac duyulan hammadde&diger maddelerin temini, fiyatlama, tedarik edilen malzemelerin kalitesi, tedarik edilen malzemelerin mensei, tedarik yöntemleri, tasima sekilleri ve onem hiyerarsisi altbasliklarinda inceleyecegiz.
Satinalma kavrami
Literatürde bircok tanimi olmasina karsin, satinalma en temel anlami ile tedarikcilerden mal ve hizmet alimini kapsar. Tedarik Zinciri kavram ve fonksiyonlarinin yillar icinde cesitlenmesi ile satinalma kavrami da tedarik zincirinin diger fonksiyonlari ile siki iliskiler icinde olacak sekilde genisler.
Satin alinan mal ve hizmetlerin kullanim alanlarina gore, satinalmayi iki kategoriye ayirmak mümkündür:1 Direkt Satinalma : Isletmenin üretim faaliyetlerini sürdürebilmesi icin gerekli tüm satinalmalari kapsar. Hammaddeler, üretimde kullanilacak makineler, aksamlar bu kategori icinde yer alir. Odak noktasi üretimdir. Dolayli Satinalma : Isletmenin operasyonel faaliyetlerini sürdürebilmesi icin gerekli tüm satinalmalari kapsar. Dolayli satinalma ofis gereclerinin satinalinmasindan danismanlik hizmeti satinalinmasina kadar cok cesitli alanlari kapsar. Odak noktasi operasyonel sureclerin devamliligidir.

 

Makale Foto 1- charles-babbage

 

Satinalmanin Tarihcesi


Ingiliz Charles Babbage´nin yazdigi 1832 tarihli ´ Makina ve Imalat Ekonomisi
Üzerine´2 kitabi satinalma konusuna deginen ilk eser olarak kabul gorur. Amerikali
yazar Marshall M. Kirkman´in 1887 tarihli kitabi ´Demiryolu Techizatlarinin
Elleclenmesi, Satinalinmasi ve Düzenlenmesi´3 ise satinalma kavramina
sistemli bir yaklasim getirir.
1900´lü yillara kadar Amerikan demiryolu sektöründeki birkac istisna disinda
bagimsiz bir satinalma departmanina rastlamak güctür. 1915 yilinda Amerika´da
faaliyet gösteren satinalmacilar ´Ulusal Satinalmacilar Dernegi´ catisi altinda
birlesir ve satinalma fonksiyonunun bilinmesi ve ilerlemesi icin calismalarina baslar.
( Dernek faaliyetlerini Tedarik Zinciri Enstitüsü adi altinda günümüzde de
sürdürmektedir: http://www.ism.ws/ ) 1915 yili ayni zamanda Harvard Universitesi´nin
satinalma alaninda egitimlere basladigi, satinalmanin akademik bir disiplin olarak
algilanmaya basladigi yildir
Howard T. Lewis´in 1933 yilinda yayimladigi ´Endüstriyel Satinalma´ 4 kitabi ile
satinalma akademik alanda yerini saglamlastirir.

1. ve 2. Dünya savaslari esnasinda ve sonrasinda yasanan malzeme kitliginda satinalma fonksiyonunun onemi daha belirgin hale gelir. 1960li yillar malzeme yonetiminin sistemlestirildigi, malzeme yönetiminin stratejik planlamanin onemli bir halkasi olarak görüldügü yillardir. Ayni yillarda satinalmacilar, siparisleri yerine getiren destek birimi memurlarindan cok, staratejik öneme sahip yöneticiler olarak görülmeye baslanir
[/one_half]

[one_half_last]

1970li yillardaki petrol krizi nedeniyle, neredeyse tüm hammadde temininde yasanan sikintilar ve yükselen fiyatlar tüm dikkatleri satinalma yöneticilerine ceker.1980´li yillarda satinalma yöneticileri kararlarinda stoga satinalma yerine üretime satinalmaya ozen göstererek stok maliyetlerini dusürmeyi amaclar.

Globallesme süreci satinalma yöneticilerini de derinden etkiler. Globallesme ile
birlikte satinalma yöneticilerine global satinalma kapilari acilir. Satinalma
trendleri de ayni kalmayip, yillar icinde farklilasir.10 yil oncesine kiyasla
satinalma trendlerinde su degisiklikler göze carpar:

  1. Küresel düzeyde tedarik oranini arttirma
  2. Tedarikci sayisini düsürme
  3. Outsource karar süreclerinde etkili rol alma
  4. Toplam maliyetleri düsürmede sorumluluklarin artmasi
  5. Tedarikcilerle uzun sureli anlasma yapma
  6. Iyi egitilmis satinalma ajanlari
  7. Sektördeki kadin yönetici oraninin artmasi

 

Makale Foto 2

 

Satinalma Karar Sürecleri


Satinalma karar sürecleri etki alanlari ve etki süreleri acisindan stratejik, taktiksel ve operasyonel olmak üzere 3´e ayrilabilir.
Stratejik Satinalma:

  1. 3 sene ve üstü zaman süresi, uzun vadeli etki
  2. Operasyonel ve taktiksel süreclere ait görev sorumluluklarinin tanimlanmasi
  3. Denetleme ve analiz mekanizmalarinin uygulanmasi ve gelistirilmesi
  4. Outsourse karari alinmasi
  5. Stratejik tedarikcilerle uzun süreli anlasmalar gerceklestirme
  6. Tedarikcilerle kurulacak iliski düzeyini belirleme ( Isleme dayali ya da Iliskiye dayali yaklasim)
  7. Gerekliyse, tedarikcinin satinalinmasina karar verme (backward integration)

Taktiksel Satinalma:

  1. 3 ay-3 yil zaman süresi, orta vadeli etki
  2. Tedarikcilerle yillik anlasmalar imzalanmasi
  3. Tedarikciler icin Kalite Sertifika programlarinin yürürlüge alinmasi ve uygulanmasi
  4. Tedarikci sayisini azaltmaya dönük politikalar belirleme

Operasyonel Satinalma:

  1. 1 ay-3 ay zaman süresi, kisa vadeli etki Siparisi gecilen satinalmalari gerceklestirme Satinalmalarin cabuk ve sorunsuz gerceklesmesini saglama Olasi sorunlara etkili cözüm bulma Faturalama ve odemelerin kontrolü Tedarikcilerin performanslarinin ölcülmesi ve raporlanmasi

Yukarida bahsettigimiz satinalma sürecleri göz önüne alindiginda, ilgili süreclerin yönetim seviyesindeki dagilimlari asagidaki gibidir:

[/one_half_last]

satınalma süreçleri yönetimde

Satinalma memurunun görev alani operasyonel süreclerle sinirli iken, satinalma uzmani hem operasyonel hem de taktiksel sürecte görev alir. Satinalma yöneticisi ve lojistik yöneticisi satinalma süreclerinde benzer sorumluluklar üstlenir, tepe yönetimin odak noktasi ise stratejik süreclerdir.

Aydogan Can
Münih Teknik Üniversitesi,
Ulastirma ve Lojistik yukseklisans ogrencisi 
rotundus@gmail.com

Aydogan Can Foto

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

Emtia Fiyat Analizleri

Değerli Satınalma Profesyonelleri,

1.Çeyrek(Q1) anlaşmalarının sonuna doğru gelindiği ve 2.Çeyrek(Q2) anlaşmalarına hazırlık yapıldığı şu dönemde ocak ve şubat ayı fiyat verileri mutlaka elimizde olarak masaya oturulmalıdır. Bizler de bu sayımızda ilk iki aylık verilere mümkün olduğunca yer vererek siz değerli satınalma profesyonellerine kaynak oluşturmaya çalıştık.

commodity-emtia

[one_half]

Ayrıca satınalma fiyat ayarlamalarında kullanılan ÜFE ve TÜFE endeks grafiği de tablo.2’de görülebilir.

Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE), 2013 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %0,13 düşüş, bir önceki yılın Aralık ayına göre %0,31 düşüş, bir önceki yılın aynı ayına göre %1,84 ve on iki aylık ortalamalara göre %4,72 artış gösterdi.  Aylık değişim; tarımda %2,56 artış, sanayide %0,64 düşüş olarak gerçekleşti.  TÜFE’de ise 2013 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre %0,30, bir önceki yılın Aralık ayına göre %1,95, bir önceki yılın aynı ayına göre %7,03 ve on iki aylık ortalamalara göre %8,33 artış gerçekleşti.

Dış pazarlardaki daralmaya rağmen geçen yıla göre %5.2’lik bir artış göstererek ~35.9milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştiren Türkiye’nin dünyanın 8.en büyük üreticisi konumuna yerleşmesi bizleri oldukça memnun etti. Ayrıca, dünyanın en büyük 10 çelik üretici arasında üretimini en çok arttıran ülke Türkiye oldu.

Piyasalardaki genel izlenimimiz ise 2013 yılı için tedirginliklerin yavaş yavaş ortadan kalktığı yönünde. Ancak tedirginlerin az oranda azalması, piyasalardaki nakit sıkıntısını halen devam ettiriyor. Avrupa tarafında ise durum halen olumlu olarak görülemiyor. İtalya’daki seçim sonuçlarının ekonomik reformları ve euro bölgesindeki piyasa kararlığını etkileyeceği kaygıları şubat ayının son döneminde etkili oldu. Çin’in para politikasını sıkılaştıracağı kaygıları da fiyatları baskı altına aldı. Şubat sonunda Fed başkanı Bernanke’nin; merkez bankasının para politikasını hafifletme sözünü yinelemesiyle emtia fiyatlarında genel olarak artışlar görüldü. Buna rağmen emtialar ocak ayında yakaladıkları yükseliş trendlerini şubat ayında kaybederek şubat ayını yılbaşına göre negatif değerde kapattılar.

Bu sayımızdan itibaren satınalma fiyat endekslerini de yayımlamaya başlıyoruz. 37 farklı kalemin fiyatlarını birlikte takip edeceğiz. Tablodaki çeşitliliği giderek arttırma hedefindeyiz. Fiyat endeksinde görmek istediğiniz emtiaları tarafımıza bildirebilirsiniz. Satınalma fiyat görüşmelerinde de baz alınacak bir kaynak olmayı amaçlayan fiyat endeksimiz tablo.3’te verilmiştir.

Bakır

Bakır stokları LME borsasında artmaya devam ediyor. İtalya seçimleri ve Çin para politikası beklentilerinin etkisiyle bakır fiyatları Aralık ayından beri en düşük seviyesine ulaştı. Ayrıca;Ocak ayında Şili bakır üretimindeki %8.6’lık artış, şubat ayındaki ~%20’lik stok artışını destekler nitelikte. Tüm beklentiler bakır fiyatlarının yıl sonu beklentisini de -%2.4 seviyelerine çekti.Q2’deise fiyatların biraz yükseliş olsa da bu seviyelerde olacağı yönünde görüşler ağırlıkta.

Alüminyum

Alüminyum stokları Şubat ayında çok fazla değişiklik görülmemesine rağmen tüm base metallerde olduğu gibi alüminyum fiyatlarında da Çin’deki talebin beklentileri karşılamaması nedeniyle de hızlı bir düşüş yaşandı.Q2’de de fiyatlarda yükleşin beklenmemesine rağmen yılsonu fiyat beklentisi halen ~%9 yukarı yönde.

Nikel

Diğer metallere oranla daha az olmasına rağmen şubat ayındaki genel düşüşten kurtulamadı. Ayrıca Nikel stoklarındaki ocak ayında görülen artış, şubat ayında da hız kesmeden devam etti. Bu artış fiyatların Q2’de bu seviyelerde olma beklentisini arttırken; yılsonu fiyatlarında %3.9’luk bir artış bekleniyor.

Çinko

Şubat ayının sonlarında stoklarda hızlı bir iniş ve çıkış yaşanan çinkoda, fiyatlar da ise belirgin bir düşüş görüldü. Yılsonu fiyat tahminleri ise dikkate değer. Bazı otoritelerde %28’lik artış tahmini yapılırken bu artışın minimum %10 olması şeklinde görüşler ağırlık kazanmış durumda.

[/one_half]

[one_half_last]

Kurşun

Yılbaşından beri düşüş gösteren kurşun stokları şubat ayında azalan bir ivme ile de olsa düşüş kaydetti. Fiyat ise tam aksine hızlı bir ivme ile düştü.

Demir

Demir fiyatlarında şubat ayında da sert hareketler görülmedi ve fiyatlar ithal kalemlerin etkisi ile de durağan bir seyir izledi. Galvanizli sac fiyatlarında ~%1,50’likve demir cevherinde ~%1.2’lik artış görülürken; sıcak haddelenmiş rulo’da ~%0.6’lik  ve paslanmaz çelikte ~%1,5’likazalış görüldü.

Elektrik :

Sanayi elektrik fiyatlarında Şubat ayında bir artış açıklanmadı. Elektrik toptan satış firmalarının fiyat vermeye başladığı bir dönemdeyiz. Ayrıca Tetaş’ın Ocak 2013’ten itibaren geçerli olan %14.8’lik indirimi ikinci üç aylık fiyatlarda indirim olacağı yönünde beklenti oluşturuyor.

Doğalgaz :

Doğalgaz fiyatlarınında da Şubat ayında bir artış olmadı. Bu ilave olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Mart ayında doğalgaz fiyatlarında değişiklik olmayacağını bildirdi.

TBMM’de gazetecilere yaptığı açıklamada Mart ayında doğal gaza zam yapılmayacağını söyleyen Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Gerek ham petrol fiyatları, gerekse döviz kurları bizim bu fiyat mekanizmasında etkili oluyor. Elektrik fiyatlarını önümüzdeki ayın sonunda değerlendireceğiz. Doğal gaz fiyatlarını değerlendirdiğimizde Mart ayında vatandaşlarımız, sanayicilerimiz her hangi bir fiyat farkı olmaksızın kullanabilecekler. Umarız ki, uluslararası piyasalarda Türkiye’nin dışında bölgeden kaynaklanan istikrarsızlıklar olumsuz tesirler yapmamış olsun. Bizim girdilerimizle alakalı herhangi bir artış gözlenmemiş olsun. Mart ayında vatandaşlarımız Şubat ayındaki fiyatlarla bu hizmetlerden yararlanabilecekler” diye konuştu.

Dünya piyasalarında ise doğalgazda artış görüldüğü gibi yıl sonu fiyat beklentisi de %13.2’lik bir artış gösteriyor.

 

Petrol / Benzin :

Türkiye’de yılbaşından beri yapılan zamlarla Motorin fiyatları %2.87, Benzin fiyatları da %4.09 artış gösterdi. Dünya’da ocak ayında yükselen fiyatların şubat ayında gerilediği görüldü. Ayrıca OPEC petrol üretiminin altı aydan bu yana ilk kez yükselmesi ve Çin imalat verisinin tahminlerden az genişlemesi de fiyatları düşürdü. Bu düşüş Mart ayında motorin ve benzin fiyatlarını aşağı çekecek beklentisini de beraberinde getiriyor.

Döviz :

Döviz fiyatlarında ocak ayında yükselen EUR/USD paritesi şubat ayında tekrar beklenti değeri olan 1.30 seviyelerine yaklaştı. Paritenin düşmesi ise EUR satış yapan firmalarımı sıkıntıya düşürebilir.

Lastik/Plastik :

Kauçuk fiyatlarında ocak ayında gözlenen yükseliş şubat ayında tekrar ~%4 geriledi. PE, PP, ABS ve HIPS fiyatlarında ~%2’lik bir artış görülürken, PA fiyatlarında ~%4’lük artış görüldü.

Kağıt :

Kağıt fiyatlarını OMÜD verilerine göre 01 ocak2013’e göre yurtiçi fiyatlarda esmer testliner -%0.53 azalırken, beyaz testliner ve fluting sabit kaldı. Dünya fiyatlarında ise beyaz kraftliner %0.86, NSSCfluting %1.51 ve beyaz testliner % 1.41 artış gösterdi. Ayrıca dünyada kereste ve kağıt hamuru fiyatlarında yılsonu beklentilerinde artış varken gazete kağıt fiyatlarında %1.6’lık azalış gözleniyor.

Gürkan Hüryılmaz

CEO, Purchasing  Turkey

  [/one_half_last]

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

Taahhüt Sektöründe Satınalma ve Lojistik

Taahhüt sektöründe, bütün işler projeler ve planlar üzerinden yürürler. Toplum olarak planlı, projeli çalışma yöntemleri, “hilal taktiği” dışında geleneksel bir çalışma yöntemimiz değildir. Çarpık şehirleşmemiz, planlamaya karşı olan yatkınlığımızın derecesini göstermesi açısından bir örnek olarak verilebilir. Yalnız ilginçtir ki gelişmiş ülkelere oranla zayıf nokta olan bu özelliğimiz, ülke dışındaki taahhüt işlerimizde lehimize bir sonuç doğurarak, bu sektörde dünyanın ilk üç ülkesinden biri olmamıza yardımcı olmuştur. Örneğin, yurtdışında bir Alışveriş Merkezi yapalım diye çalışmaya başlayan mühendisler, ilk kazmayı vurana kadar proje büyüklüğüne göre birkaç yıl ön hazırlıklarla ilgilenirken, kalan birkaç yılda da inşaatı bitirerek teslim etmektedirler. Aynı işi yerli şirketlerimiz, yabancı şirketlerin sadece birkaç yıllık ön hazırlık süresince, hem de daha uygun bir maliyetle anahtar teslim olarak bitirmeyi başardılar. Bu referanslar arttıkça, yerli şirketlerimize olan güven artmaya ve daha çok iş verilmeye başlandı. Yetkin teknik çalışanlar, geniş vizyonlu ve esnek davranış biçimli yöneticilerle en zorlu projelerin altından kalkabilir olduk. Tüm bu yaşanan tecrübeler süresince taahhüt firmalarımız eksiklerini hızla tamamlayarak, günümüz çağdaş sistemlerine uyum süreçlerini tamamlıyorlar.

construction

 

[one_half]

Satınalma birimi, taahhüt sektöründe sadece satınalma sırasında değil, projelendirme aşamasından, inşaatın garanti süresi bitimine kadar ki tüm aşamalarda devrede olmalıdır. Projelendirme yapılırken, oluşmuş veri tabanıyla, kullanılması planlanan tüm cihaz ve malzemelere alternatifler sunarak, istenilen kalitenin ve teslim süresinin sağlanmasına yardımcı olur. İnşaatın iş planları süresince, malzeme tedarik süreçlerini planlar ve diğer süreçlere katkı sağlar. Bu aşamalarda tedarikçilerle iletişim halinde olarak, üreticilerin yeni ürün ve teknolojilerini sisteme adapte edebilmek için koordinasyonu sağlar.

İnşaat ve mekanik taahhüt yapan firmalar genelde, ana fonksiyonları merkezden yürütülen ama şantiyelerde de merkeze bağlı birimleri bulunan fiziksel olarak birbirlerinden uzak ve her bir şantiyesi bir diğerinden büyüklük ve diğer pek çok özellik bakımından farklı yapılardadırlar. Taahhüt firmasının açmış olduğu her bir şantiye, organizasyon yapısının işlevselliğini ve denetimi zorlaştıracaktır. Proje bazlı çalıştıklarından, taahhüt firmalarının en gelişkin özelliği “esnek davranabilme” yeteneği olmalıdır. Bu özellikten uzak firmalar gelişmede ve karlılıkta hanelerine zarar yazmaktan kurtulamayacaklardır.

Satınalma birimleri merkezde bulunabileceği gibi her bir şantiyede de ayrıca oluşturulabilirler. Her iki durumda da karar verici iradenin tüm bilgiyi görerek yorumlaması çok önemlidir. Şantiyelerden alınan teklifler ve yapılan alımlar birbirinden bağımsız olursa ciddi bir pazarlık gücü kaybı ve veri tabanı değerlendirme yeteneği kaybedilmiş olacaktır. Fiziksel olarak birbirlerinden bağımsız şantiyelerin koordinasyonunda satınalma kadar lojistik de öne çıkmaktadır. Şantiyelerin aynı malzeme istekleri lojistik tarafından yorumlanarak, artan ya da artma ihtimali olan ya da kısa süre için kullanılma ihtimali bulunmayan malzemeler şantiyeler arası transferlerle, süre kaybı, ödeme zorluğu, iadeden kaynaklı kayıplar önlenmiş olacaktır. Önerim, taahhüt firmalarının satınalma birimlerini lojistikle birleştirerek, Satınalma ve Lojistik birimi altında aynı yönetimde çalıştırmaları şeklindedir.

Bir taahhüt şirketi aynı anda onlarca şantiyeyi çalıştırabileceği gibi; aynı yıl içerisinde bu şantiyeleri birkaç şantiyeye kadar, kendi tasarrufuyla ya da piyasa şartları gereği indirmek durumunda da kalabilir. Bu, cirosunun da aynı oranda ani bir düşüş yaşayacağı, bununla birlikte genel giderlerinin de aynı hızda düşüş göstermesi gereğini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu nedenle taahhüt şirketlerinin, organizasyon yapılarını ani değişen şartlara göre, oldukça esnek davranabilir halde oluşturmalarını gerektirir.

Satınalmada Planlamanın Önemi

Taahhüt şirketleri proje bazlı çalıştıklarından, alım ihtiyaçları da imzaladıkları taahhüt sözleşmesiyle oluşur. Buna rağmen Satınalma ’nın görevi projeye verilecek teklif aşamasında başlar. Teklif aşamasında, teklif birimine şu konularda destek verilir :

  1. Malzeme teslim süreleri ve lojistik maliyetleri
  2. Projeye teklif verebilmek için alınan iskontoların veritabanıyla incelenmesi ve oluşabilecek gerçek maliyetler
  3. Tamamlanması birkaç yılı bulabilecek projeler için piyasa öngörüleri
  4. Eskalasyon tedbirinin şiddeti
  5. İşin malzemeli ve malzemesiz yapılabilirliği
  6. Üreticilerle iletişim ve yeni teknolojiler
  7. Alternatif ürün önerileri
  8. Malzeme Onay Formları’nın hazırlanması

[/one_half]

[one_half_last]

Taahhüt sözleşmesinin imzalanmasından sonra ise alımı yapılacak tüm malzemelerin, iş programına göre teminin yapılabilmesi için geniş çaplı bir planlama yapılır. Bu planlamada ilgili şantiye yöneticilerinin bulunması ve fikirlerinin önemsenmesi şarttır. Oluşan plana göre tedarikçilerle alım sözleşmeleri yapılır ve proje aşamalarına göre sevkiyatlar sağlanır. İyi yapılmamış ya da hiç yapılmamış bir planlama, projenin ilerlemesinde sorun yaşatacağı gibi, gereksiz miktarda ve pahalı malzeme alımına neden olabilecek, kalitesiz bir süreçle iş teslimine zorlayabilecektir.

Lojistik Biriminin Önemi ve Malzeme Yönetimi

Herhangi bir şantiyede oluşan alım ihtiyacının, şantiye içinde değerlendirilmesinin dışında, merkez lojistik birimine iletilmesi gerekir. Artan durumundaki malzemeler ve diğer şantiyelerdeki malzeme durumu da değerlendirildikten sonra ortaya çıkan gerçek ihtiyaca göre alım yapılmalıdır. Bunu sağlamanın en etkin yolu her şantiyede bir depocu bulundurmak ve bu depocuların malzeme giriş çıkışlarını çevrimiçi olarak sisteme girmesiyle ortak veri tabanına aktarmalarıdır. Merkez lojistik bu sayede malzeme sarf hızını görecek, tüm şantiyeleri ortak değerlendirebilecek ve buna uygun yorumla alım kararını satınalmaya bildirebilecektir. Sistem maliyetli ve karmaşık gibi görünse de getirdiği avantajlar çok daha fazladır. Sistemin bu şekilde oluşturulmaması, sahada kaybolan malzeme, kalitesiz montaj, denetim zafiyeti, gereksiz stok maliyeti ve iade zorlukları olarak karşımıza çıkacaktır. Malzeme teslimi yapılan taşeron ya da ekiplerin imalat kalitelerini değerlendirmede ve proje bölümlerinin gerçek Satılan Malın Maliyeti hesaplamalarında, tüm bu hareketlerin bilgisine ihtiyaç olacaktır. Malzeme hareketlerinin kayıt altına alınması ileride planlanan projeler için de bir karar altığı oluşturacaktır. Sistemin yıllar süresince şirketimize katkısı üzerinden somut bir örnek verecek olursak :

Şantiyelerden artan malzeme oranları:

2011 : % 8,45 (10 şantiye)

2012 : % 5,60 (8 şantiye)

2013 : % 0,39 (6 şantiye)

Satınalma sürecinin tamamlanması

Görüldüğü üzere satınalma süreci teklif aşamasında başlar. Genel kabul, malzemenin şantiyeye sevki ile satınalma sürecinin tamamlandığıdır. Oysa ki satınalma süreci, artan malzemelerin iadesini de içerisine alır. Genelde proje bitiminde, netleşen artan miktarların iade işlemleri tamamlanır. İade şartları mutlaka alım sözleşmelerinde belirtilmelidir. İmalatların tamamlanmasından sonra garanti süresi ve karşılaşılan teknik sorunların çözümü devreye girer. Garanti süresi boyunca da satınalma, tedarikçilerle, şirketin gerekli birimlerinin iletişimini sağlayarak bu sorunların çözülmesinde etkin rol oynayacaktır.

Proje bazlı satın almalar, üretim amaçlı sürekli satın almalardan biraz daha farklı özellikler gösterir. Bazen pasif, bazen aktif pazarlık yöntemleri kullanılmalı, tedarikçi seçimlerine fiyat etkeni dışında da özen gösterilmelidir. Tedarikçilerin puanlanmasında lojistik bölümünün de notları değerlendirilmeye alınmalı, kısa süreli çalışılabilecek tedarikçilerden iyi değerlendirilmek şartıyla uzak durulmamalıdır. Satın almalar, genel olarak veritabanına kaydedildiği gibi, proje ve bölüm bazlı da kaydedilmelidir. Satın alınan malzeme ve hizmetlerin tüm ayrıntılı hareketleri şirketin karlılık hesaplamalarında mutlaka işe yarayacak yeni fikirler verecektir. Aşağıda malzeme hareketlerini veri tabanından alarak gösteren örnek bir özet satınalma ve lojistik takip tablosu verilmiştir.

[/one_half_last]

takip formu

Bütün bu anlattıklarımızdan görmekteyiz ki satınalma birimleri içerisinde bulundukları sektörlere göre yapılanmalıdırlar. Şirketlerin işleyişlerinde sadece malzeme alımı sırasında değil birçok süreçte katkı vermeleri gerekmektedir. Bu durumu fark eden şirketler her zaman bir adım daha önde olacaklardır.

 

Özgür Yılmaz

Satınalma ve Lojistik Müdürü

GENESİS A.Ş.

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

 

İlaç Sektöründe Satınalma Faaliyetleri

Türkiye’de ilaç endüstrisinde, son 20 yılda çok fazla dinamik değişti. Bunlardan en önemlisi, ilaçlarda kullanılan fiyatlandırma sistemidir. Bu sisteme göre, Avrupa’da beş referans ülke belirlenmiştir. Türkiye’deki muadil ürünlerin fiyatları, bu ülkeler arasından söz konusu ürünün, en düşük fiyatlı ülkenin fiyatının altında olacak şekilde belirlenmektedir. Bu yeni fiyatlandırma sistemi ilaç endüstrisinin karlılığını düşürmüştür. Son zamanlarda İspanya, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerdeki ekonomik krizi de dikkate aldığımızda, Türkiye’deki ilaç fiyatları da bu krizden etkilenen ürünlerdeki fiyat değişimlerini direk yansıtmaktadır.

drugs

[one_half]

Bu yeni fiyatlandırma sistemi, ilaç firmalarında satınalmayı oldukça etkilemiştir. Daha önceki yıllarda, ilaç maliyetlerinden çok tanıtım ve satış aktivitelerine yoğunlaşan ve bu alanlarda yatırım yapan firmalar, ilaç maliyetlerine de yoğunlaşma gereği duymuşlardır. Diğer taraftan da Sağlık Bakanlığı, hem Türkiye’de üretilen hem de ithalat yoluyla ülkemize getirilen ilaçlar için kaliteyi arttırıcı ve Avrupa normlarına uyacak bir takım yeni kurallar getirmişler ve denetlemeleri arttırmıştır. Etken madde kaynaklarının validasyonu için tamamıyla Avrupa normlarında çalışmalar yapılmasını düzenlemelerle belirlemişlerdir. Bu demektir ki, ilaç fiyatları düşerken kalitenin arttırılması hedeflenmiştir. Bu da, ilaç firmalarının bünyesinde satınalma, tedarik zinciri ve lojistik gibi bölümlerin önemini arttırmıştır.

 

1- Direkt ürünler

 

2- Endirekt ürünler

  • Hammadde
  • Yarı madde
  • Bitmiş ürün
  • Ambalaj
  • Fason
  • Teknik
  • Lojistik (depolama, dağıtım)
  • Promosyon
  • Etkinlik
  • Hizmet alımları
  • Genel ihtiyaç malzemeleri

İlaç firmalarında satınalma faaliyetleri yapılan ürünler

İlaç sektörü bünyesindeki satınalma bölümleri ürünün sadece üretim ve ithalat maliyetlerine yoğunlaşmamaktadırlar. Aynı zamanda üretilen veya ithal edilen ilacın depolanması ve dağıtılmasının da dahil olduğu stratejik satınalmalar yapmak zorundadır. İlaç sektöründe etkin yatırım için kullanılan fason üretim, etkin kaynak yönetimi için gerekli olan Ar-Ge ve ilacın dışında farklı bir uzmanlık gerektiren lojistik gibi geri dönüşümü olan yatırımlar nedeniyle üçüncü firmalardan hizmet satın almaktadır.

Diğer taraftan, ilaç tanıtım faaliyetleri de Sağlık Bakanlığının belirlediği yönetmeliklerle kontrol altına alınmıştır. Bu nedenle de yapılacak tanıtım faaliyetlerinin en etkin şekilde yapılması gerekmektedir. Satınalma da bu amaçla, satın alınacak promosyon malzemeleri konusunda, ürün tanıtımı için yapılacak toplantı, sempozyum ve kongre gibi etkinlikler konusunda, firmasının rekabet ettiği diğer firmaların önüne çıkaracak kalitede ve optimum maliyetle satınalmalar yapması gerekmektedir.

[/one_half]

[one_half_last]

İlaç sektöründe dış kaynak kullanımı için uzmanlık gerekmektedir. Bu nedenle, ulusal ve uluslar arası fuarların takip edilmesi, dünyadaki kaynakların araştırılması gerekmektedir. Bu kaynakların yeterliliklerini Kalite Güvence ve Kalite Kontrol birimleri ile birlikte araştırma yapılmaktadır.

PROAKTİF BİR KATILIMCI OLARAK SATINALMA

Satınalma, giderek daha proaktif olmakta ve şirket başarısına stratejik bir katılımcı haline gelmektedir. (Ellram & Carr, 1994; Kraljic, 1983). Tedarikçi ağları ve yetenekleri bilgisine sahip olması nedeniyle üst yönetimleri, yıllık ve uzun dönem planlamalarda ve karar aşamalarında bilgilendirebilmektedirler. Böylece, finansal stabiliteye katkısı olan temel birimlerden biri olmaktadır.

İş sürekliliğinde de satınalmanın rolü büyüktür. Çünkü ilaç üretiminde kullanılacak aktif madde, yardımcı madde ve ambalaj gibi malzemelerin birden fazla onaylı tedarikçisi olmak zorundadır. Diğer sektörlerde, yeni bir tedarikçi ile çalışılmaya başlamak çok zor bir süreç gerektirmeyebilirken, ilaç sektöründe ise bu konu ilgili prosedürler bulunmaktadır. Yeni bir validasyon, makine testi, stabilite gibi hem Sağlık Bakanlığı’nın yönetmeliklerinden hem de şirket prosedürlerinden kaynaklanan gereklilikler vardır. Bu nedenle bir tedarikçi ile çalışmaya başlamak zaman gerektirmektedir.

Satınalma, firma içindeki diğer birimlerle kurduğu iletişim çok önemlidir. Yaygın bir deyişle, diğer birimler satınalmanın şirket içi müşterileri konumundadırlar. Talepler iletilmeden önce satınalma bölümü, diğer birimlere bilgi verebilir, yönlendirme yapabilir ve en uygun yöntemle ilgili fikirlerini iletebilir veya “proaktif” olarak bir proje geliştirip ilgili birime önerebilir ve o birimin talep yaratmasını sağlar.  Satınalmanın bunu yapabilmesi için sektörünü iyi takip edebilmeli, değişen koşulların mevcut sisteme adaptasyonu değerlendirebilip, her zaman önerebilecek yetenek ve kapasitede olması gerekmektedir.

Ceren GÜRSOYLU

Satınalma Sorumlusu

İ.E.ULAGAY İLAÇ SANAYİİ TÜRK A.Ş.

MENARINI GROUP

cgursoylu@ieulagay.com.tr

cerengursoylu@hotmail.com

 

[/one_half_last]

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

Satınalmacı-Tedarikçi Arasındaki Güç İlişkisi

Tüm meslektaşlarıma ve dergimizin takipçilerine yeniden Merhaba,

Umuyorum yılın ilk çeyreğinin sonunu göreceğimiz bu ay, tüm işlerimiz, planladığımız şekilde yolunda gider ve hedeflerimize ulaşırız. Yoğun iş temposu içersinde bize ve dergimize vakit ayırdığınız, destekleyici ve teşvik edici yorum ve görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Bu ay sizlerle, Sayın Hocam Prof. Dr. Murat Erdal Bey’in Uluslararası İşletmecilik bölümü yüksek lisans programında Tedarik Zinciri Yönetimi derslerine girme şansı yakaladığım günlerde kendisinin bizimle paylaştığı bir makaleden esinlenerek “Satınalmacı-Tedarikçi Arasındaki Güç İlişkisi”, konusunda tecrübelerimi paylaşmak istedim.

güç ilişkisi

 

[one_half]

Satınalmacı ile tedarikçisi arasındaki güç ilişkisinde, satınalmacı açısından baktığımızda, büyük alıcı olmanın getirdiği avantajdan yararlanarak, alıcı olduğu piyasa şartlarını, miktar ve fiyat belirleme konusunda satıcıya karşı üstün durumda olmak anlaşılmaktadır. Satıcı, tedarikçi açısından ise pazarda belirleyici olmak, dolayısıyla güç ilişkisinde gücün kendi tarafında olması durumu, ancak piyasaya sunduğu ürün/hizmetin “Tekel” pozisyonunda olması durumunda gerçekleşebilecektir.

Bir satınalma operasyonunda başarı kriteri genel algı olarak, girdilerin en yüksek kalitede en düşük maliyet ile edinilmesi şeklidedir. Ancak gerçek dünya piyasa şartlarında bu algının genel geçer bir “kabul” olması doğru değildir. Piyasa şartlarında en yüksek kalitede bir ürün ya da hizmetin en düşük maliyet ile satın alınması yukarıda bahsettiğimiz “güç” ün satınalmacı cephesinde olduğu durumlarda geçerli olacaktır. Pazardaki büyük bir alıcı firmanın satınalmacısı, büyük alıcı olmanın avantajını tedarikçileri üzerinde sonuna kadar kullanmak isteyecek, girdilerini yüksek kalitede düşük maliyet ile almak isteyecektir.Ancak bu noktada satınalmacı, uygulamaları ile tedarikçisini ticari acıdan zor durumda bırakmamalı, tabiri caizse “ezmemeli” dir, aksi halde tedarikçisi yakaladığı ilk farklı alıcı alternatifini kullanmak isteyecek, sizinle çalışmak için eskisi kadar istekli olmayacaktır.

Her satınalmacı gücün kendi tarafında olduğu, satınalma operasyonun şeklini kendisinin belirlediği satınalma süreçlerinin devamlılığını isteyecektir. Satınalmacı bunu nasıl başarabilir? Bu sorunun cevabını bir tecrübem ile açıklamak isterim, sözkonusu firma yurtiçinde yaklaşık 30 bayisi ile yurtiçi dağıtımını gerçekleştiriyordu.  Sözkonusu yurtiçi dağıtım operasyonu çok alternatifli fakat karmaşık ve bilgi akışının yok sayıldığı bir yapıda devam ederken, yeni kontrat zamanı tedarikçilerimizin birbirleri ile mutabakat sağlayarak hep birlikte fiyatlarını yükseltmeleri, biz Lojistik/Satınalma operasyon bölümü için ilk bakıldığında kriz gibi görünse de sonrasında bir fırsat haline dönüştü. Büyük illere dağıtım organizasyonumuzu yapan 3 firma yetkilileri ile irtibata geçerek, yeni bir proje ürettiğimizi, bu proje de kendileri ile uzun vadeli bir anlaşma yapmak niyetiyle görüşmek istediğimizi bildirdik. Niyetimiz tedarikçilerimizin bir araya gelerek, rekabet şartlarını bozan (hep birlikte fiyat yükselten) bu hamlesine karşı hamle yapmak ve dağınık ve çok başlı bir dağıtım organizasyonunu, tek ya da çift firma çatısı altında, daha düzenli ve kontrol edebilir bir yapı haline getirmek hem de tedarikçilerimizin fiyat dayatmasını kırmaktı.

[/one_half]

[one_half_last]

Sonuçta il bazında farklı tedarikçiler ile yaptığımız dağıtım organizasyonunu, yeni bir strateji ile bizim belirlediğimiz şartlarda, tüm Türkiye genelinde dağıtım yapmak üzere iki farklı firma bünyesinde kurdurduğumuz, sadece bize hizmet veren, bir ekip ile yürütmek üzerek anlaşma sağladık. Dolayısıyla, yetkinliğine inandığımız iki tedarikçimizi, talep ettiğimiz hizmet şekline göre yeniden yapılanmaya zorlamış, tedarikçimiz bünyesinde sadece bize hizmet verecek bir ekip kurulmasını sağlayarak, halihazırdaki maliyetlerden daha düşük maliyetlerle daha kaliteli hizmet satınalması gerçekleştirmiş olduk. Böylelikle bahsetmeye çalıştığımız “güç” kavramının yeniden Satınalamacı tarafına geçmesini sağladık.

Avantajlı ve yüksek kârlılıklı satışlar her firmanın arzu ettiği bir durumdur, tedarikçi açısından yüksek karlılıkların sağlanması pazardaki rekabet yapısına ve pazara sunduğu ürün ve/veya hizmetin rakipleri karşısındaki pozisyonuna bağlı olacaktır. Tedarikçi ilgili pazarda tek durumda ise “güç” ü kendi safına çekmiş olacak ve fiyatı talep durumuna bakmaksızın rahatlıkla belirleyebilecektir. Pazar yapısını, operasyon ile ödeme şeklini, ödeme vadesini kendi menfaatleri yönünde belirleme özgürlüğüne ve lüksüne sahip olacaktır.

Bu durumun satınalmacı açısından hiçbir şekilde tercih edilmeyecek olması su götürmezdir. Pazarda muadili olmayan bir mal veya hizmetin satınalma operasyonu, satınalan tarafında ızdıraplı bir süreç halini alacak olması kaçınılmazdır. Tedarikçisinin her talebini alternatifsiz olmanın getirdiği mecburiyet ile kabul durumunda olan satınalmacı, tedarikçisi ile ilişkisinde, “güç” ün altında ezilecektir.

Sonuç olarak bahsettiğimiz “güç” kavramanın kah satınalan kah tedarikçi tarafınca orantısız şekilde kullanılması uzun süreli bir tedarikçi-satınalmacı ilişkisine tabii ki imkan vermeyecektir. Bu ilişkinin uzun süreli olması her iki tarafın içinde bulundukları alış-verişten mutlu olmalarına bağlıdır. Kazan –Kazan felsefesinin benimsendiği Satınalmacı- Tedarikçi ilişkisi, güç ilişkisinin yaşandığı ilişkilere nazaran daima daha uzun soluklu ve uzun vade de karlılığı arttırıcı bir ilişki hali olacaktır. Ülkemizde alımların genellikle kontrata bağlanmaksızın, spot piyasa koşullarında organize edildiğini düşünürsek, gücü tarafına çekebilen, bu alışverişten istediğini alan taraf durumunda olacaktır. Ancak belirtmeye çalıştığımız gibi, bu haliyle sözkonusu tedarikçi-satınalmacı ilişkisinden moda deyimlerle, “stratejik ortaklık” ya da “çözüm ortağı” gibi uzun soluklu bir işbirliği/ticari ilişki çıkmasını beklemek son derece iyimserlik olacaktır.

[/one_half_last]

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ MART 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

 

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds