Cevabını aradığımız sorunun daha uzun versiyonu şöyle: Çok sayfalı sözleşme metinlerinde ilk sayfalarda imza ya da paraf bulunmaması ve sadece son sayfanın imzalanmış olması hâlinde bu sözleşmenin akıbeti ne olur? Bu sözleşme geçerli olarak kurulmuş mudur ?
Soruya doğru cevap verebilmek için önce şu soruyla karşılık vermek gerekir:
Bahsi geçen sözleşme kanunda şekil şartına bağlanmış bir sözleşme midir ?
Bizim hukukumuzda genel olarak sözleşmeler için öngörülen bir şekil şartı yok. Sözleşme, sözlü, yazılı ya da resmî şekilde kurulabilir. Örneğin bir satış (tedarik) sözleşmesinin mutlaka yazılı olması şart değilken, kanundaki özel kural sebebiyle bir emlakçı (taşınmaz simsarı) ile müşterisi arasındaki sözleşme yazılı olmak zorunda. Ya da bir kira sözleşmesi için şekil kuralı yokken örneğin bir kefalet ya da alacağın devri sözleşmesi yazılı olmak zorunda.
Sadece son sayfası imzalanan sözleşme eğer yazılı şekil şartına bağlanmış bir sözleşme değilse, bu durumda ilk sayfalarda imza ya da paraf bulunmaması sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Sadece herhangi bir işaret bulunmayan ilk sayfalarda yazılı olan kurallar hakkında taraflar anlaşmazlık içindeyse bu boşluğun ispat hukukuna ilişkin kurallar da dikkate alınarak doldurulması ihtiyacı ortaya çıkar.
Ancak söz konusu sözleşme kanunda yazılı şekle bağlanmış ise, bu durumda sözleşmenin geçerliliği bakımından yazılı şekil şartının gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmek gerekir.
Yazılı şekil, imza ve metin unsurlarından oluşur. Peki ilk sayfalarında imza bulunmayan sözleşmenin son sayfasında imza bulunması hâlinde yazılı şekil oluşmuş mudur ?
Bu soruya da imza bulunan sayfada sözleşmenin esaslı unsurlarının bulunup bulunmadığına göre cevap vermek gerekir. Şayet sözleşmeye ilişkin tüm esaslı unsurlar imza bulunan sayfada mevcut ise yazılı şeklin oluştuğunu kabul etmek gerekir. Aksi hâlde yazılı şekil oluşmadığından sözleşmenin geçersiz olduğu sonucuna varmak gerekir.
Yargıtay Uygulaması
Bazı Yargıtay kararlarında, sözleşmenin imza bulunan sayfası ile bulunmayan sayfaları arasında “bütünlük” bulunması hâlinde her sayfada imza bulunmasının zorunlu olmadığı yönünde ifadelere rastlansa da bahsi geçen “bütünlük” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği açık değildir. Fizikî bir bütünlük mü aranmalı yoksa ayrı sayfalara yazılı metinler arasında madde ve anlam bütünlüğünün bulunması yeterli mi ?
Örneğin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2021 tarihli, 2021/273 E., 2021/12613 K. sayılı kararı şöyle;
“…sözleşme metninin birden çok sayfadan oluşması halinde her sayfanın imzalanması zorunlu değil ise de, metin içerik, anlam ve devam eden maddeler ile başlıkları bakımından mantıksal sıralama (silsile) ve bir bütünlük arz etmesi gerekmektedir. Davacının dayandığı 25/08/2008 tarihli sözleşme de (2) sayfadan ibaret olup, maddelerin başlığı, sırası, içeriği ve imzalı olan son sayfadaki “iş bu 2 sayfadan ve 8 maddeden ibaret sözleşme metnini okuduk, mahiyetini anladık ve taraflar adına serbest irademizle imzaladık” ifadesi, sözleşmenin her iki sayfasının birbiri ile bağlantılı olduğunu ve bir bütünlük taşıdığını göstermektedir.”
Görüldüğü gibi, sayfalar arasında bütünlük bulunduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Hâlbuki bu tür ifadeler hemen her sözleşmede yer alır ve bugünün teknik imkanlarıyla imza bulunmayan ilk sayfayı “bütünlük” arz edecek şekilde yeniden düzenlemek ya da sadece bir kelimeyi veya cümleyi değiştirmek her zaman mümkündür. Bu sebeple, Yargıtay’ın bu yaklaşımı isabetli değildir.
- Hukuk Dairesi’nin de bu konuda farklı yönlerde kararlarına rastlamaktayız.
Örneğin 20.02.2014 tarihli, 2013/17460 E., 2014/3325 K. sayılı kararında 19. HD, dava konusu kefalet sözleşmesinde kefalet limiti birinci sayfada bulunmasına ve bu sayfada imza ya da paraf bulunmamasına rağmen sözleşmeyi geçerli sayarken aynı Daire’nin 11.12.2018 tarihli, 2018/1863 E., 2018/6502 K. sayılı kararında ise kefalet limiti ve kime kefil olunduğu hususlarının bulunduğu birinci sayfada kefillerin imzalarının bulunmaması sebebiyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Sonuç
Bana göre benimsenmesi gereken yaklaşım; imza ve metnin aynı sayfada buluşmadığı durumlarda kural olarak yazılı şeklin oluşmadığını kabul etmektir. İmzasız sayfa ile imzalı sayfa arasında madde numarası ve metin devamlılığının bulunması yeterli görülmemelidir.
Böylece, taşınmaz simsarlığı, kefalet, alacağın temliki gibi yazılı şekil şartına bağlı sözleşmelerde birden çok sayfa bulunmasına rağmen sadece son sayfanın imzalandığı hâllerde sözleşmenin şekil şartına uygun olmadığı kabul edilmelidir. Şekil şartı bulunmayan sözleşmelerde ise bu durum sadece imza bulunmayan sayfalarda düzenlenen hususlarla ilgili bir ispat problemi olarak karşımıza çıkar.
Nitekim Yargıtay 13 HD, 14.02.2013 tarihli, 2012/24788 E., 2013/3356 K. sayılı kararda, yazılı şekil şartına bağlı taşınmaz simsarlığı sözleşmesinde imza bulunan sayfada simsarın alacağı ücret ve sözleşme konusu taşınmaz bilgilerinin olmaması, bu bilgilerin imzasız olan ilk sayfada bulunması gerekçesiyle yazılı şeklin oluşmadığı, bu sebeple sözleşmenin geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır. Bu, doğru bir yaklaşımdır.
Elbette, şekle aykırılığı ileri süren kişinin dürüstlük kuralına uygun davranıp davranmadığı, şekle aykırılığı ileri sürme hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığı her somut olayda hâkim tarafından ayrıca dikkate alınmalıdır.
Prof. Dr. Umut YENİOCAK