[one_half]
Sözleşme dediğimiz şeyin varlık kazanabilmesi için, en az iki kişinin birbirine uygun irade beyanlarına ihtiyaç duyulur. “Ben X ürününü tanesi bir Liradan satıyorum.” şeklindeki irade beyanı, hukuken bir ‘sözleşme kurma teklifi’dir. Eski Borçlar Kanunu’nun deyimiyle ‘icap’ ya da yeni Borçlar Kanunu’nun deyimiyle, bu bir ‘öneri’dir. Beyan sahibi bu beyanıyla kural olarak bağlıdır.
Bu irade beyanına karşılık olarak, “Ben X ürününü tanesi bir Liradan satın almayı kabul ediyorum.” ifadesi ise, sözleşme kurma teklifinin ‘kabul’ edilmesidir. İşte hukuken bir sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli unsurları taşıyan ve birbirine uygun iki irade beyanı bir araya geldi ve sözleşme kurulmuş oldu.
Sözleşmede iradenin önemi
Dikkat edilirse, sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli temel unsur, irade beyanı olarak karşımıza çıkmaktadır. İrade, sözleşmenin kurucu unsurudur.
Tersten bakarsak, iki kişi arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olup olmadığını anlamak için, kural olarak, açık ya da örtülü bir iradenin varlığını bir şekilde tespit edebilmemiz gerekir. Zaten, yazlı sözleşme metni, noter, imza, senet, gibi kavram ve kurumların önemi, esas olarak iradenin varlığını tespit etmeyi kolaylaştırmaları, bu anlamda bir işleve sahip olmalarıdır.
Bir sözleşmenin kurulması, tarafların karşılıklı oturup pazarlık yapmaları, sözleşmenin içeriğini tartışmaları ve sonuç olarak mutabık kaldıkları sözleşme metninin içeriğini birlikte oluşturmaları, irade uyuşmasının gerçek anlamda sağlanması için ideal olandır diyebiliriz.
Ancak, bugünün hızlı ve karmaşık ticari hayatı buna imkân vermez. Satılmak istenen her bir ürün için oturup teker teker pazarlık yapmak, sözleşme hazırlamak, artık büyük oranda terk edilmiş, eskide kalmıştır.
Ya imzala ya da satın alma!
Bugün, genel olarak sözleşme ilişkilerinin, özellikle satınalma çarkının çok büyük bölümü, önceden hazırlanmış tip (standart) sözleşme metinlerinin kullanılmasıyla kurulmakta ve işlemektedir. Bir taraf, tamamen ya da büyük oranda önceden hazırladığı bir sözleşme metnini karşı tarafın önüne koyar ve ‘bu ürünü ya da hizmeti almak istiyorsan imzala’ der.
İşte günümüz ekonomisine hâkim olan bu işleyişte, sözleşme hukuku bakımından çok önemli ve karmaşık bir problem var.
Acaba, önceden tek taraflı olarak hazırlanan o sözleşme metnini imzalamak durumunda kalan kişinin, gerçekten serbest bir iradeyle o sözleşmeyi imzaladığını kabul edebilecek miyiz? Yoksa sözleşmenin kurulabilmesi için şart olan iradenin, burada sakat olduğu ya da hiç var olmadığı sonucuna mı varmak gerekir?
Bu soruya verilecek cevap çok önemlidir. Çünkü ‘hayır, burada gerçek bir iradenin varlığından bahsedemeyiz’ derseniz, ‘sözleşme hiç kurulmamıştır’ demiş olursunuz. Öte yandan, ‘burada tamamen serbest olarak beyan edilmiş bir irade var’ derseniz, o sözleşmedeki tüm kuralların, istediği kadar acımasız olsun, kanuna aykırı olmadığı sürece aynen uygulanması gerektiğini belirtmiş olursunuz.
Dikkat edilirse, soruya ilişkin her iki cevap da sorunu çözmekten uzak. Yani sözleşmeyi tamamen yok saymak da, olduğu gibi tümüyle var saymak da çoğu zaman adil olmayan sonuçlara sebep olacaktır.
Yeni Borçlar Kanunu’nun standart sözleşmelere müdahalesi
Çok önemli ama çözümü de bir o kadar zor olan bu konu, uzun yıllardır hukukçuları meşgul etmektedir. Konuyla ilgili olarak, Almanya başta olmak üzere Avrupa’da öteden beri çeşitli mevzuat ve içtihat çalışmaları yapılmıştır. Bizde ise bu konunun öneminin kavranması uzun zaman aldı. Önce sadece tüketicileri korumak için, tüketici mevzuatında bazı önlemler aldık.
Ancak, konuya ilişkin asıl önemli adım, yeni Borçlar Kanunu’yla atıldı diyebiliriz. Teknik ifadeyle “Genel İşlem Koşulları” denilen bu konudaki ayrıntılı kurallar, 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe girdi.
Seminerlerimizde ayrıntılı olarak üzerinde çalıştığımız bu kuralları şöyle özetleyebiliriz:
- Bir sözleşme, önceden ve tek taraflı olarak, çok sayıda sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere hazırlanmışsa, ‘bu sözleşmede “genel işlem koşulu” kullanılmıştır’ sonucuna varabiliriz.
- Önceden ve tek taraflı olarak, çok sayıda sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere hazırlanmış bir sözleşmedeki tüm kuralların olduğu gibi yürürlükte kalabilmesi, yani karşı tarafa uygulanabilmesi için; bu kurallar hakkında karşı tarafa açıkça bilgilendirme yapılması, neyin altına imza attığının anlatılması gerekir.
- Bu bilgilendirme yapılmadan sözleşme imzalatılırsa, ileride bir dava açıldığında, özellikle karşı tarafın menfaatine aykırı olan kurallar, hâkim tarafından sözleşmeden çıkarılabilecektir.
[/one_half]
[one_half_last]
Son zamanlarda bankaların, sözleşme metni dışında bir de tutanak imzalatmaya başlamalarının sebebi, yeni Borçlar Kanunu’nun getirdiği bu kuraldır.
- Önceden ve tek taraflı olarak, çok sayıda sözleşme ilişkisinde kullanılmak üzere hazırlanmış bir sözleşmede, ‘Sözleşmedeki kuralları ben istersem tek taraflı olarak değiştirebilirim’ anlamına gelen, örneğin “kampanyada değişiklik yapma hakkını saklı tutarız” şeklinde sıkça rastladığımız bir hüküm varsa, bu hüküm sözleşmeden çıkarılacaktır.
- Sözleşmede dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacak içerikte kurallar varsa, hâkim bunları geçersiz sayabilecektir.
Bu kuralların vermek istediği mesaj esas itibariyle şudur:
Standart sözleşme metinlerini kullanmak bir zorunluluktur. Ancak, bu sözleşmeleri tek başınıza hazırlarken biraz karşı tarafın menfaatlerini de dikkate alın. Tüm kuralları kendinize yontarsanız, bilin ki bu sözleşmeyle ilgili bir dava açıldığında, sözleşme, hâkim tarafından müdahale edilmeye açık hâle gelebilecektir. Bu durumda, sözleşmenizdeki çok güvendiğiniz kurallar bir anda elinizden kayabilir.
Yöntem önerilerimizden bazıları
Kanunun bu katı kurallarının sizin sözleşmenize uygulanmasını istemiyorsanız; öncelikle sözleşmeyi hazırlarken karşı tarafın tüm haklarını elinden alma çabasına girmemeniz gerekir.
Sözleşme imzalanmadan önce, standart sözleşme metnindeki kurallar hakkında karşı tarafı açıkça bilgilendirdiğinize dair elinizde kanıt olmalıdır.
Bazen bu da sizi kurtarmaz. Karşı tarafın gerçekten sizin açıklamalarınızı anlayarak sözleşmeyi imzaladığını ortaya koymak bakımından, sözleşmenin önemine göre, karşı tarafa bir avukat, hatta gerekirse sözleşme konusu işle ilgili teknik bir uzman eşliğinde sözleşmeyi imzalatmanız ileride işinize yarayacaktır.
Bir daha ki sayıda, aynı konuda yeni Ticaret Kanunu’nun getirdiği çok önemli yeni kurallara da değineceğim.
Görüşmek üzere…
Av. Dr. Umut Yeniocak
www.yeniocak.av.tr
twitter.com/UmutYeniocak
linkedin.com/Av. Dr. Umut Yeniocak
[/one_half_last]