Suriye ile Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli
Hüseyin Cahit SOYSAL
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi
2010’lu yıllarda, neredeyse Arap dünyasının tümünde, sonraları “Arap Baharı” diye adlandırılan bir dizi hükümet karşıtı protestolar ve ayaklanmalar başlamıştı. Aşırı derecede yoksullaşmış bu ülkelerde devlet yapılarındaki bozulmalar sonucu yolsuzlukları da artırmış; bu durum halk ayaklanmalarını tetiklemişti. Bu ayaklanmalar, 2012’nin ortalarından itibaren hükümet yanlısı milisler, karşı göstericiler ve ordular tarafından şiddetle bastırıldı.
Ancak, Suriye’de farklı bir süreç yaşandı. 1970’ten beri Baas Partisi ve onun başındaki Hafız Esad ve Beşşar Esad yönetiminde bir dini mezhebin boyunduruğu altında ve nepotizim batağında yaşayan ülke vatandaşları yatıştırılamadı ve muhalifler onlarca gerilla grubuna dağılarak iktidarı devirmeye çalıştı. Ülke, 2024 yılının Aralık ayında “Heyetül Tahriri Şam” ve müttefiklerinin kontrolüne geçti. Şimdi geçici bir hükümetin kontrolündeki ülkede bir kurucu meclis oluşturulmasına ve bu meclisin bir anayasa hazırlamasına çalışılıyor.
13 yıl süren iç savaş sırasında Suriye ekonomisi tam olarak batmış görünüyor. Elektrik santralleri bombalanmış; su temin edilen barajlar eski işlevlerini kaybetmiş durumda. Laskiye gibi en önemli kentlerine bile günde bir saat elektrik verilebiliyor. Zaten küresel düzeyde önem arz etmeyen boyutlarda petrol üretimi dışında bir sanayi tesisine sahip olmayan Suriye, bir “tarım ülkesi” konumunda iken, iç savaşın yarattığı güvensizlik ortamı ve iç-dış göçler mevcut tarım alanlarının da atıl kalmasına yol açmıştı.
Yeni hükümetin ilk icraatlarından birisi gümrük vergilerini yükseltmek oldu. Böylece ilk aşamada, tarım ülkesiyken bile hububat ithalatçısı konumuna düşen ülkede tarımın yeniden canlandırılması hedefleniyor. Ancak, neredeyse sıfır kasa ile ülke yönetimini ele geçiren hükümetin ciddi bir kaynak sıkıntısı yaşadığı da bir gerçek.
Bu nedenle, ülkenin dış ticaretinin irdelenmesinde de yarar var:
Tablonun incelenmesinden de görüleceği gibi, on yıldan beri ülkenin yıllık ithalatı 4 -5 milyar dolar düzeyinde seyrederken, ihracatı 1 milyar doları bile yakalayamıyor. Yoğunlukla makina, demir-çelik ürünleri, plastikler, elektrikli cihazlar, kumanya malzemesi ithal etmekle birlikte, hububat, hayvan yemi gibi tarım ürünleri de Suriye’nin önemli ithal kalemleri içinde yer alıyor. Ülkenin düşük düzeydeki ihracatının başlıca kalemlerini ise hayvansal ve bitkisel yağlar, yaş meyve ve sebze, pamuk ve pamuk ipliği, yağlı tohumlar, örülmemiş giyim eşyası ve bakırdan mamul eşya oluşturuyor.
Ülkenin Türkiye olan ticaretine bakıldığında şöyle bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz:
Görüldüğü gibi, Suriye’nin Türkiye’den yaptığı toplam ithalat neredeyse ülkenin toplam ithalatının üçte birini oluşturuyor. İhracatının yarısı da sadece Türkiye’ye gerçekleştiriliyor. 2024 yılında Suriye’ye ihracatımız 2,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aynı yıl bu ülkeden de 100 milyon dolarlık ithalat yaptık. Türkiye ile Suriye arasındaki dış ticaretin kalemleri de neredeyse ülkenin genel dış ticaretindeki kalemlerle bire bir örtüşüyor.
Tablo böyle olunca, “Bu ülkenin kısa vadede büyük bir dış ticaret partneri olması beklenmemeli” diye düşünenler olacaktır. Ancak, sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için diğer etmenlerin de irdelenmesinde yarar var.
Şöyle ki;
- İç savaş döneminde ülkenin yetişmiş insan gücünün neredeyse % 70’i ülke dışına göç etti. Bunların en azından yarısının tekrar ülkelerine dönmeleri ve üretime yönetici kadrosu olarak katkı sunmaya başlamaları beklenmektedir.
- Yapılan araştırmalara göre iç savaş yıllarında 13 -14 milyon Suriye vatandaşı evini terk etti. Bunların yarısına yakını diğer ülkelere sığındı. Bu rakamlar son on yıllarda yaşanan en büyük göç hareketi olarak değerlendiriliyor. Yeni hükümet vatandaşlarını geri çağırırken, ülke içindeki köy ve kasabalarına geri dönmeleri halinde bu vatandaşlarının ellerinden alınan toprakların ve atölyelerin tekrar kendilerine verileceği sözünü verdi. Bu çağrı yankı bulursa, en az 6-7 milyon Suriye vatandaşının ülkelerine dönmesi olasılıdır. Bu durum, ülkede hem üretimde istihdam artışı gerçekleştirecek hem de önemli bir tüketici kaynağı yaratmış olacaktır.
- Hem Türkiye’de hem de Batı Avrupa ülkelerinde “Suriyeli Sığınmacı Sorunu” en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturuyor. Avrupa Birliği bu akımın durması ve sığınmacıların Türkiye’de oluşturulacak insan barajına takılması için ciddi çaba sarf ediyor. Bu amaçla, Avrupa Birliği Türkiye’ye 4- 5 milyar AVRO kaynak sağlamış durumda. Suriyeli sığınmacılardan bu kadar korkan Avrupa Birliği’nin, ülkelerindeki sığınmacıların tekrar Suriye’ye dönmesi ve bu akımın son bulması karşılığında Suriye hükümetine cömert yardımlar yapması olasılığı ortada duruyor.
- İç savaş nedeniyle Suriye’deki evler, iş yerleri, okul ve hastaneler, kamu binaları yıkıma uğradı. Su, kanalizasyon, telekomünikasyon, elektrik üretim ve dağıtımı gibi alanlarda da ciddi yatırımlar yapılması zorunlu görünüyor. Yapılan analizlere göre, Suriye’nin yeniden yapılanma ve inşa maliyetinin yaklaşık 400 milyar doları bulacağı; bunun yüzde 65’inin konut sektörü yatırımlarından oluşacağı tahmin ediliyor. Bu meblağ bir anda sağlanamazsa bile, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi finans kuruluşlarının kademeli olarak bu alanda Suriye’ye ciddi krediler açması beklenmektedir. Demir-çelik, bakır ve bakır kablo, fiberoptik kablo, çimento, inşaat malzemeleri, seramik mamulleri, yer döşemeleri gibi alanlarda karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan Türkiye’nin hemen yanı başındaki komşu ülkeye çok daha ehven fiyatlardan ve düşük navlun bedelleri ile bu ürünleri ulaştırması mümkün olabilecektir. Öte yandan, uluslararası yüzlerce ihale kazanmış Türk müteahhitlik şirketleri de rahatlıkla bu pazardan ciddi boyutlarda ihale alabilecektir.
- Kısaca belirtmek gerekirse, dünya kamuoyunun beklentileri doğrultusunda, Suriye’nin yatırım bankalarından temin edeceği kaynaklarla 2025 yılından başlamak üzere yıllık ithalat tutarının 10 milyar dolarlara ulaşabileceği; inşaatlar nedeniyle hizmet ithalatı tutarının da yıllık 2 milyar dolardan az olmayabileceği söylenebilir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye – Suriye dış ticaret hacminin kısa süre içinde 8 – 10 milyar düzeyine erişmesi olasılığı masada durmaktadır. Önemli olan, zaman kaybetmeksizin, Suriye ile ticaret politikasının yeniden gözden geçirilmesi ve bu alanda yeni bir Suriye stratejisinin belirlenmesidir.