Kurumsal ve uluslararası firmalar tarafından daha yaygın uygulanan “Compliance Rules” yani Uyum Politikaları veya “Business Conduct” yani İşi Yapma Kuralları, iş yapış şekillerimizde ve yöntemlerimizde çok önemli yer tutmaktadır.
Normal bir vatandaş olarak, farkında olsak da olmasak da her gün uyum gösterdiğimiz bazı kurallar vardır. Trafik ışığı kırmızıya döndüğünde aracımızı durdurarak trafik yasalarına, metro beklerken raylardan uzak durduğumuzda ise, güvenlik yönetmeliklerine uymuş oluruz.
Peki, bir işletme için uyum politikaları ne içerir ve korunması nasıl sağlanabilir?
Çalıştığınız şirketin milliyeti ne olursa olsun, en önce bulunduğu ülkenin kanun ve yasal uygulamalarına, sonrasında da şirketin kendi vizyon, misyon, bağlı bulundukları resmi kurumlar ve iç tüzüklerine uygun olarak düzenlenen kurallara bağlı olarak iş yapıyor olması gerekir. Yabancı menşeili bir şirket, bir dış pazara girerken yerel yasalara ve düzenlemelere uyma gereğini anlar ve bu kuralları kasıtlı olarak ihlal etmez. Bu konuda sürekli olarak yerel danışman firmalardan destek alırlar. Ancak, kendi ülke politikalarını da göz ardı etmeyerek, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bunlara da uyum göstermekle yükümlüdürler.
Zamanla, yasa ve tüzük ile belirlenmiş kuralların yelpazesi, dünyanın ve önceliklerin değişmesi ile genişlemektedir. Bu değişimlerin son yıllarda, global bir devrim niteliğinde olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çevre bilinci ve küresel ısınmadan tutun, politik dengelerin değişmesi ile iş yapılan ülkelerin farklılaşmasına kadar bir çok konuda değişim, her sektörde ve her fonksiyonun iş yapma şeklinde zorunlu değişikliklere sebep olmuştur. Artık hiç bir şeyin gizli kalamadığı, internet ve sosyal medyanın son derece yaygın iletişim araçları olduğu günümüzde, özellikle etik kurallar, insan ve çalışan-işçi hakları, hayvan hakları, firmanın verdiği hizmet ne olursa olsun, özellikle ve hassaslıkla gözetilmeli ve şeffaf olmalıdır. Öyle ki, çalışılan dış kaynakların dahi bu değişim sürecine ve kurallara uyumu mecburidir. Özellikle sosyal sorumluluk konusunda dünya lideri firmaların, bu tip şirket politika uygulamalarında, iş ortakları dahil, ne kadar başarılı olabildiği, müşterilerin hangi markayı satın alacağına karar vermesini sağlamaktadır.
Dolayısı ile, işletmelerin, değişen bu “değerler” için almaları gereken karar: ya değişime uyum gösterecekler, ya da zaman içinde yok olmaya mecbur kalacaklar. Çoğu firma, tecrübelerinden ders çıkarır ve bu değişimleri hızla “kurumsal sorumluluk” olarak içselleştirerek hızlıca uygulamaya geçer.
Taşıma ve lojistik firmalarının karbon emisyonu ve yeşil lojistik insiyatifleri, üretim yapan firmaların çalıştırdıkları işçilerin hakları, ürünlerin doğaya, çevreye, hayvanlara zarar vermeden üretiliyor olması, atık malzemelerin imha süreçleri, organizasyonların Tedarik Zinciri’ni birebir etkilemektedir.
Bu tip uygulamaların ve kuralların takibi, özellikle global ağı olan ve binlerde tedarikçisi, işçisi olan yapılarda elbette ki kolay değildir. Böyle bir sorun oluştuğunda ve medya sayesinde kitlelere ulaştığında çok hızlı aksiyon alınması gereklidir. Yatırımcılar, paydaşlar, yönetim, müşteriler ve hatta konu ile ilgili devlet organizasyonları hızlı cevap, aksiyon ve sorunun çözümünü bekleyecektir. Sorunun çözümü ve cevaplar için harcanan zaman, Tedarik Zinciri’ni birebir etkiler : ihlal edilen süreç sebebi ile, satış düşecek, stok fazlası oluşacak ve maliyetler artacaktır. Bu, bir önceki yazımda bahsettiğim Tedarik Zinciri süreçlerinin hepsini etkileyecektir.
Bu tip bir krizde, organizasyonun hızlıca cevap vermesi gereken sorular şunlardır :
- Bu problemi kim tespit etmeliydi?
- Hangi faktörler bu soruna sebep oldu?
- Mevcut sosyal sorumluluk uygulamaları ve denetimler bunu nasıl gözden kaçırdı?
- Süreç ihlali tek bir yerde mi olmuştur, yoksa genel midir?
- Kasıtlı mıdır yoksa kazara mı olmuştur?
- Kim hatalıdır?
- Başka kim(ler) etkilenmiştir?
- Tekrarlanmaması için alınacak tedbirler ve ön uyarı sistemleri nelerdir?
Önemli olan, bu tip bir krizi hızlıca yöneterek düzeltici faaliyetlerin hemen uygulanmaya konulmasıdır. Organizasyon, bundan sonrası için ilgili risk senaryolarını çok iyi değerlendirmeli ve alınan ders ile tekrarlanmasını önlemelidir. Buradaki en önemli tetikleyici unsur, değişimdir. Sorunun oluşmasını bekleyip aksiyon almaktansa, olası problemler için hazırlıklı olmak, risk alanlarını tespit ederek iyi yönetmek, sağlam, yaygın ve güvenilir bir risk yönetimi sürecinin kurgulanması çok önemlidir. Operasyonel seviyede, Tedarik Zinciri’ni destekleyen kaynaklar – depolar, süreçler, envanter, çalışanlar, tedarikçiler vs. sıklıkla kontrol edilmeli ve gerektiğinde yeniden yapılandırılmalıdır.
Tedarik Zinciri risk yönetimi, zayıf noktaları azaltmak ve sürekliliği sağlamak amacı ile sürekli risk değerlendirilmesi yapılarak sürecin tamamı boyunca günlük ve olağan dışı riskleri yönetmek için hazırlanan stratejilerin uygulanmasıdır.
Tedarik Zinciri’nin stratejik bir iş ortağı olduğundan bahsetmiştim. Risk yönetimi, organizasyonun bütününü, konulan kurallar çerçevesinde iş yapmaya yönlendirir ve ortak akılla, hedef odaklı çalışmanın da temelini oluşturur.