Tedarik Zincirinde makro problemler işletmenin faaliyet gösterdiği iş ekosistemi içerisinde yer alan ve çoğu zaman kendi süreçlerinin dışında gerçekleşen olaylar sebebiyle ortaya çıkan problemlerdir. Gerçekleştirdiğimiz sektörel araştırmada makro problemlerle ilgili katılımcılardan elde edilen aşağıdaki 7 başlıkta yoğunlaşmaktadır (Şekil 1)
Şekil 1. Tedarik Zincirinde Makro Problemler
İşletmenin imalatta kullandığı hammaddelerin sınırlı sayıda tedarikçi tarafından sunulması, tedarikçilerin tekel seviyesinde olmaları, yeni tedarikçi bulmanın ve yaratmanın zorluğu, katılımcılar tarafından vurgulanmıştır. İlaç ve boya sektöründen katılımcıların vurguladığı gibi hammadde ve tedarikçi sınırlılıkları tedarik zincirine kuşkusuz özel yaklaşımların geliştirilmesini elzem kılmaktadır. Satınalma ve tedarikçi portföy analizi yaklaşımları ile alım grupları ve tedarikçiler tedarik riski ve finansal katkı boyutları ile iki farklı boyutta bir matris üzerinde değerlendirilmektedir. Böylelikle stratejik, rutin, kaldıraç etkisi yaratan ve darboğaz olan malzeme ve tedarikçi grupları ortaya konarak satınalma stratejileri geliştirilmektedir.
Gümrük mevzuat değişiklikleri ve geçiş sorunları ithalat ve ihracat süreçlerinin aksamalarına yol açan diğer problemli alandır. Gümrüklerde yaşanan kısıtlamalar ve ülkeler arası geçiş problemleri işletme süreç yöneticilerinin çoğu zaman çaresiz kalabildiği makro problemlerdendir. Bu problemler uluslararası anlaşmalar ve diplomasi yoluyla çözüme ulaştırılabilmektedir. Gümrük problemleri yaşanması muhtemel ülkelerin proaktif olarak ön görülmesi ile alternatif pazarlara yönelme gibi geçici çözümler geliştirilebilmektedir.
Tahminlerin ötesinde kur dalgalanmaları döviz ile alım yapan tüm işletmelerin karşılaşabileceği bir makro problemdir. Sözleşme fiyatlarının döviz üzerinden belirlenmesi durumunda olası bir kur dalgalanmasında işletme likiditesinin etkilenmemesi veya en az zararla etkilenmesi için stratejiler geliştirilebilmektedir. Hammadde alımında da benzer riskler söz konusudur. Fiyat hareketlerinin yarattığı olumsuzluklardan etkilenmemek için işlemler (hedging) gerçekleştirilebilmektedir.
Yoğun rekabet ortamı, tedarik zincirini aksatabilecek makro değişimler, doğa kaynaklı problemler ve yasal düzenlemeler katılımcılar tarafından vurgulanan diğer alanlardır.
Tedarik zincirlerinin makro problemlerden mümkün olduğunca az etkilenmesini sağlamak proaktif tedarik zinciri stratejileri ve senaryo planlamaları ile mümkün olmaktadır. Üretimin ve hammadde, hazır parça tedariğinin devamlılığını sağlamak amacıyla alternatif tedarik zincirlerinin devreye alınması gibi stratejiler mümkün olabilmektedir.
Tedarik zinciri süreçlerinin tümünün aynı anda veya kısmi olarak etkilendiği makro problemlere ilişkin süreç yapılanmaları geliştirilerek uygulanması önerilmektedir. İş sürekliliği yönetimi kavramının gelişimi ile birlikte işletmeler bu alanda adım atmaya başlamıştır. Bununla birlikte yasal mevzuatlara uyum (compliance) gibi konularda adımlar atılarak ülke risklerinin oluşması engellenebilmektedir.
Yoğun rekabet ortamı günümüz tedarik zincirlerinin bir başka problemidir. Martin Christopher’ın deyimi ile “Günümüzde şirketler değil, tedarik zincirleri rekabet etmektedir”. Bu açıdan değerlendirildiğinde işletmelerin içinde bulundukları ekosistemde tedarikçi ile işbirliklerini göz ardı ederek başarılı olması mümkün görünmemektedir. Bu sebeple doğru kurulan tedarikçi işbirlikleri yoğun rekabetten en az seviyede etkilenilmesini sağlayabilecektir.