Trump Tarifelerine Göre Konumlanma
Müge TÜRKKAN
20 Ocak 2025 tarihinde ikinci kez ABD Başkanlığı görevine getirilen Trump’ın özellikle dış ticaret alanında aldığı kararlar tüm dünyada etki yaratmaya devam ediyor. Trump ticaret açığını azaltmak ve üretimi ülkeye geri getirmek amacıyla ABD’nin ticaret ortaklarına peş peşe yeni tarifeler getirme kararları alıyor.
Trump yeni yönetiminin ilk aldığı kararlardan birisi Şubat ayından itibaren, Kanada ve Meksika’dan ithal edilen mallara yüzde 25, Çin’den ithal edilen mallara yüzde 10 ek gümrük vergisi getirmek olmuştu. Ticaret savaşlarını tetikleyen bu hamleye Çin’den misilleme gecikmedi.
Buna ilaveten Beyaz Saray’dan yapılan duyurularda çelik ve alüminyuma Mart ayından itibaren ve otomobil, ilaç ve yarı iletken ithalatına Nisan ayından itibaren yüzde 25 gümrük vergisi getirilebileceği belirtildi. Önerilen tarifelerin yürürlüğe girmesinden sonra Meksika veya Çin gibi ülkelerde üretim yapan şirketlerin üretimlerini taşımaları ve müzakerelere vakit tanınması bekleniyor.
Bu yeni gümrük vergileri ve tarifelerin üretimi Amerika’ya taşımaya yeterli olup olmayacağını zaman gösterecek ancak dünyadaki ticaret dengelerini değiştireceği bir gerçek.
Amerikan şirketlerinin Kanada, Meksika ve Çin’de üretim yapıp ithal ettiği ürünler için kendilerine dünyada yeni birer üretim üssü bulmaları gerekecek. Bu üretim üssünü ararken vergi, işgücü ve lojistik maliyetlerinin nispeten düşük olduğu ülkelere yönelecekler. Üretim üssünü belirlerken en önemli kriter bu seçilen ülkenin de benzer kısıtlamalara, kotalara ve tarifelere maruz kalmaması olacak. Türkiye bu konuda diğer gelişmekte olan ülkeler ile birlikte bazı sektörlerde fark yaratma imkanı elde edebilir.
ABD’de duyurusu yapılan geniş kapsamlı tarifelerin devreye girmesi ile Avrupa Birliği en önemli ihracat pazarlarından birisi olan ABD’den yeterli geliri elde edemeyecek. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kurumu Fitch, bu durumun Avro Bölgesine dair yüzde 1,2’lik büyüme beklentisini aşağı çekebileceğine dair görüş bildirdi. AB büyümesinde yaşanan sıkıntının devam etmesi üretime ve dolayısıyla satın almaya yönelik talebi olumsuz etkiler. Bu da Türkiye gibi Avrupa’ya ihracat yapan ülkeler için bir yavaşlama anlamına gelir.
Değerlendirilmesi gereken bir başka senaryo ise yukarıda bahsetmiş olduğumuz Amerikan şirketlerinin olası yeni üretim üssünün bulunamaması veya kurulmasına kadar geçecek olan zamanda yaşanacak gelişmeler. İthalatçı Amerikan şirketlerine zorluk çıkaracak bu yeni tarifelerin ister istemez ürün fiyatlarına yansımaları olacak. Bu yeni fiyatların da hem ABD’de hem de bu ürünlerin ihracatının yapıldığı ülkelerde genel fiyat seviyesini yükseltici bir etkisi olacak. Bu noktada Türkiye’nin de ithalatçı bir ülke olduğunu hesaba katmak gerekiyor.
Üretimi yurt içine çekerek ithalatı kısmak adına Beyaz Saray’ın izlediği bu strateji başta ABD ve Çin olmak üzere, AB, Kanada ve Meksika’yı da içine alacak birçok ülke arasında ticaret savaşlarının fitilini ateşledi. Ancak Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de farklı bir zamanlama ile bu arabanın ön tekerlerinin gittiği yere doğru gitmeye başlayacak. Bu noktada Türk şirketlerinin ABD ve ticaret ortaklarının ithalatında oluşacak boşlukları doldurabilecek şekilde doğru yerde konumlanması gerekiyor.
Müge TÜRKKAN