Son yıllarda gerek sahip olduğu stratejik konum gerekse son 10 yılda firma bazında kaydetmiş olduğu büyüme, özellikle yerli ve yabancı birçok firmanın birleşmesi ile kurumsal şirket olma stratejilerinin oluşması, verilen hizmet karmasının genişlemesi ve en önemlisi müşteri odaklı olma ve katma değer sağlama hedeflerinin belirginleşmesi dolayısıyla Türkiye lojistik sektöründe büyüyen bir pazar ve bulunduğu coğrafyada lojistik merkez olma statüsü kazanmıştır. Geçmişe kıyasla bugün baktığımızda sektörde faaliyet gösteren işletmelerin bu gelişmeden haberdar olduklarını ve kendilerini bu büyüyen ve gelişen pazarda olabildiğince doğru konumlandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Oysa, Türkiye’de imaj olarak lojistik sektörü hak ettiği değeri uzun yıllarca kazanamamıştır. Özellikle sektörde ağırlıklı sunulan hizmet karayolu taşımacılığı olduğu, bu alanda faaliyet gösteren işletme sayısının çokluğu ve bu işletmelerin profesyonellik seviyelerinin farklılığı Türkiye’de lojistik sektörü algısına oldukça zarar vermiştir. Aslında dünyada da lojistik sektörüne, özellikle taşımacılık hizmetleri sunan işletmelere, Türkiye’dekinden farklı bir bakış açısıyla bakılmamaktadır. Tedarik zinciri literatürüne baktığımızda zinciri oluşturan halkaların ve ilişkilerin temelinde hep tedarikçi ve üreticinin ikili ilişkisinin altının çizildiğini görüyoruz. Dağıtım kanalı dediğimiz yapıda var olan güç savaşlarının da çatışmalarının da işbirliklerinin de temelini bu ikili ilişkiye dayandırıyorlar. Oysa biz artık biliyoruz ki lojistik, tedarikçi, üretici ve lojistik hizmet sağlayanlardan oluşan üçlü bir ilişkidir. Bu üçlü ilişkide tarafların olabildiğince eşit ve ortak hedefler doğrultusunda çalışması gerekir ki tedarik zincirinde işbirliği sağlansın, tüm taraflar kazanırken verimlilik ve değer yaratılsın. Türkiye’deki lojistik firmaları uzun zamandır böyle bir atılımın içinde ve her geçen gün tedarik zincirinde “biz de varız” demekteler.
Lojistik hizmet sağlayanların tedarik zincirinde tedarikçi ile üretici arasındaki ilişkiyi düzenleyen, gerektiğinde arabuluculuk rolünü dahi üstlendiklerini söylememiz mümkün. Yaptığım araştırmalarda da bu denli rekabetçi bir ortamda üreticilerin baskı altında olması ve tedarikçileri ile olan ilişkilerinin zaman zaman yıpranma derecesine geldiği dönemlerde lojistik hizmet verenlerin arayı yumuşatan adeta bir yastık görevi alarak söz konusu problemli durumun daha rahat atlatılmasını sağlayan bir rol üstlendiği gerçeğini görmekteyiz. Bu rol çok sesli bir eseri icra edenlerin ihtiyacı olan bir orkestra şefine benzetilebilir.
…
Yazar: Yard.Doç.Dr. Ezgi Uzel
Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2014 sayısında bulabilirsiniz.!
Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!