Ucuz, Neden Çoğu Zaman Pahalıya Mal Olur?
Zafer URFALIOĞLU
Biz sanayicilerin maliyetleri düşürme aşkı her zaman önceliklidir. Ancak bu aşkın sarhoşluğunda yapılan bazı tercihler, kısa vadede bütçeye katkı sağlasa da uzun vadede hem üretim süreçlerini hem de şirketin sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyebilir. Özellikle “Ucuza kapatma, Çok hesaplıya alma, Az para verme” odaklı kararlar, zamanla verim kaybı, kalite sorunları, tekrar eden arızalar ve operasyonel aksamalarla çok daha yüksek maliyetlere neden olabilir.
Satın alma departmanının (ya da ona baskı yapanların) birim fiyatlara odaklanarak yaptığı tercihlerde, eğer Kalite, Dayanıklılık ve Servis desteği gibi kriterler göz ardı ediyorsa, bu durum üretimde ciddi sorunlar yaratabilir. Bu risk her zaman mevcut ama bir de göze alma maliyeti var. Ucuz ama kalitesiz bir makine ekipmanı, küçük bir bileşenin arızalanması nedeniyle üretim hattını saatlerce veya günlerce durdurabilir. Bu sadece onarım maliyetiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda iş gücü kaybı, müşteri memnuniyetsizliği ve teslimat gecikmeleri gibi zincirleme sorunlara da yol açar ki zarar bazen telefi edilemeyecek kadar büyük olur. Kaçan müşteri ya da ziyan olan hammadde gibi. Hadi buyur koy koyabiliyorsan yerine.
Bunun yanı sıra, ucuz yedek parça veya sarf malzeme kullanımı, makinelerin verimli çalışmasını engelleyebilir. Düşük kaliteli malzeme, ekipmanın ömrünü kısaltır, bakım sıklığını artırır, gereksiz işçilik çıkartır ve arıza riskini yükseltir. Bu durum, planlı bakım dışı duruş sürelerinin artmasına ve toplam sahip olma maliyetinin öngörülenin çok üzerine çıkmasına neden olur.
Şirketin yatırım ve gelişim hedefleri doğrultusunda yapılan alımların sadece ilk maliyetlerine değil, Toplam Yaşam Döngüsü Maliyetlerine (TCO) odaklanması büyük önem taşır. Uzun ömürlü, servis desteği güçlü, enerji verimli (ki bu zamanda bence en önemli kriter) ve güvenilir makineler tercih edildiğinde, başlangıç maliyeti yüksek olsa bile, uzun vadede bu yatırım kendini fazlasıyla geri öder. Ayrıca kaliteli ve güvenilir tedarikçilerle çalışmak, tedarik zincirinde güveni artırır, iş birliklerini güçlendirir ve kriz anlarında destek almayı kolaylaştırır.
Ayrıca, ucuz alımın iş sağlığı ve güvenliği açısından da riskler barındırdığı unutulmamalıdır. Uygun olmayan koruyucu ekipmanlar, standart dışı yedek parçalar ya da düşük kaliteli elektrik-elektronik bileşenler hem çalışan sağlığını tehlikeye atar hem de iş kazalarının önünü açabilir. Bu tür olayların sadece insani değil, hukuki ve finansal sonuçları da ağır olabilir.
Fabrika yönetiminin stratejik hedefleri arasında Sürdürülebilirlik, Kalite ve Güvenilirlik yer alıyorsa, satın alma kararlarında da bu ilkeleri gözetmek gerekir. Ucuza almak, kısa vadeli kazanım gibi görünse de üretim hattında duruş, kalite sorunları, yüksek bakım masrafları ve zaman kaybı gibi nedenlerle daha pahalıya mal olur.
Sonuç olarak, bir fabrikanın uzun vadeli başarısı; düşük maliyetli değil, doğru maliyetli kararlarla mümkün olur. Ucuzun gerçek bedelini çoğu zaman üretim süreci, çalışanlar ve müşteri ilişkileri öder. Bu nedenle satın alma, yatırım ve gelişim süreçlerinde maliyet-kalite dengesi gözetilmeli; fiyat değil, değer odaklı tercihler ön planda tutulmalıdır.
Son olarak; hep Makine, Mal, Malzeme, Ekipman, Tedarikçi dedik dedik durduk ama sanırım İnsan Kaynağının da ucuza kapatılması konusu çoktaaaan raflara kalkmıştır diye hiç değinmedim bile. Özellikle kurumsal Bilgi Yönetimi, Veri Madenciliği, Motivasyon ve Tutundurma Çalışmalarının ayyuka çıktığı bu devirde kalkıp da ucuz iş gücünün zararlarına değinmeye hiç gerek yok. Çalışanından da tasarruf etmek!
Bilemiyorum yani… Yanılıyor muyum?
Zafer URFALIOĞLU








