İş hukukunda işverenlere belirli koşulların varlığı halinde, işçilere disiplin cezası verme yetkisi tanınmıştır. Bu konuda 4857 sayılı İş Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda bazı düzenlemeler yer almakla birlikte genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Örneğin İş Kanunu m.18/I, m.25/II, m.38,TBK m.20 gibi hükümler işverenin hukuki yaptırım-disiplin yaptırımı uygulamasına dayanak teşkil eden düzenlemeler olarak gösterilebilir. Ancak iş hukukunda disiplin cezalarının genel bir düzenlemesinin olmaması nedeniyle iş sözleşmeleri, toplu iş sözleşmeleri ve iç yönetmeliklere konulan hükümlerle disiplin hukukunun oluşturulduğu söylenebilir (Süzek, Sarper, İş Hukuku, 14. Baskı İstanbul 2017).
İşverenin işten çıkarma yaptırımı, hem hukuki yaptırım hem de bir disiplin cezası olarak her iki yaptırım türü içinde yer almaktadır. Örneğin İş Kanunu m.18/I ya da m.25/II’de sayılan nedenler ortaya çıktığında, işveren iş sözleşmesini süreli veya derhal fesih hakkını bir hukuki yaptırım olarak kullanabileceği gibi yasadan doğan bir disiplin cezası olarak da uygulayabilir. Başka bir deyişle işçinin haklı nedenle feshi yerine ona aylıktan kesme cezası vererek cezalandırabilir. Ancak işveren işçinin hukuka aykırı davranışı sonucunda uyguladığı disiplin cezasının akabinde aynı eylem için işten çıkarma cezası veremez. Çünkü bu durum aynı eyleme iki ayrı ceza verilemeyeceği ilkesine aykırılık oluşturur.
Nitekim Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesinin bir kararında, “Davacı ile iş arkadaşının tartıştığı ve sonrasında arkadaşının davacının üzerine yürüyerek boğazını sıktığı, davacının da elindeki bir aleti ona doğru fırlattığı ve birbirlerine girdikleri, diğer işçilerin davacı ile karşı tarafı ayırdığı, bir süre sonra davacının elinde falçata ile karşı tarafın olduğu bölüme doğru koşmaya başladığı ve yine diğer işçilerin davacıya engel olduğu, olay sonrası hem davacı hem de arkadaşına kınama cezası verildiği, sonrasında davacı için fesih ihbarı düzenlenerek davacının iş akdinin olay gerekçe yapılarak haklı nedenle feshedildiği anlaşılmaktadır. Böylece iş arkadaşı ile yaşadığı tartışma ve kavga olayı nedeniyle önce kınama cezası ile cezalandırılan davacının iş akdi sonrasında aynı nedenle feshedilmiştir. Aynı eyleme iki ayrı ceza verilemeyeceğinden davacının iş akdinin feshi haksız olup, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekmektedir” denilmektedir. (Y9.HD.20.01.2020 T., E.2016/12229, K.2020/610).
‘Non bis in idem’ (Aynı fiil nedeniyle faile bir ceza verilmesi) olarak da söylenen ve Ceza Hukuku ile Ceza Yargılaması Hukukunda benimsenen bu prensip, aynı suç nedeniyle faile bir ceza verilmesi anlamına gelir. Herkes, bir suçtan ancak bir defa yargılanabilir ve bir defa cezalandırılabilir. Kişi, yargılandığı suçtan keyfi olarak tekrar yargılanıp cezalandırılamaz. Bu prensip, ‘bir koyundan iki post çıkmaz’ olarak da bilinir (YCGK.19.12.2019 T., E.2015/874., K.2019/710).
Aynı olay nedeniyle iki defa ceza verilemez ilkesinin disiplin hukukunda da geçerlidir. Bu kapsamda işçinin davranışlarından kaynaklanan olay nedeniyle fesih dışında bir disiplin cezası uygulandığı (örneğin uyarı veya yevmiye kesme cezası) takdirde, aynı davranışın devam ettiğinin kanıtlanmadığı sürece iş sözleşmesinin aynı olay nedeniyle feshi halinde bir eyleme ancak bir ceza uygulanacağından yapılan fesih haksız fesih sayılır ve işveren bunun sonuçlarıyla bağlı olur. Konuyla ilgili Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesinin 20.01.2020 tarihli kararına göre de, “Aynı eyleme iki ayrı ceza verilemeyeceğinden davacının iş akdinin feshi haksız olup, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekmektedir”.
Sonuç itibariyle işçiye aynı eylem nedeniyle iki ayrı ceza uygulanamaz. Başka bir anlatımla aynı olay nedeniyle önce kınama cezası arkasından haklı fesih yapılamaz. Aksi halde yapılan fesih haksız fesih sayılır ve işveren bunun hukuki sonuçlarıyla bağlı olur.