Fabrikalarda çalışan, üreten, geliştiren birçok lisans mezunu mühendis arkadaşlarım çalışmakta. Birçok fabrikamız ürettikleri malzemeleri ve makineleri sürekli geliştirmekte. Fabrikaların arge ve ürge merkezleri laboratuvarları birçok üniversiteden daha gelişmiş durumda. Yeni ürünler geliştiren veya mevcut makinelerin daha verimli çalışmasını sağlayabilecek özellikler ekleyen arkadaşlarımızı sık sık duyuyoruz. Bu konuda oldukça fazla yeni patent başvuruları yapılmakta. Fabrikaların bu tip faaliyetleri yapması zorunlu çünkü Dünya ile rekabet ediyorlar.
O zaman neden fabrika çalışanları akademik kariyer yapıp unvan sahibi olmasınlar ? Bunun önündeki engel nedir ? Mühendis arkadaşlarımız yaptıkları çalışmaları yazılı tez haline getirip üniversite hocalarına sunsalar akademik unvan alamazlar mı? Neden doktor, doçent ve hatta profesör unvanlarını almasınlar ? Belki her yıl yapılan sınavlara katılarak veya makale ve araştırmalar ortaya koyarak bunu yapabilirler. Tıpta uzmanlık sınavı gibi bir şeyden bahsediyorum. Fabrikada uzmanlık sınavı yani FUS… Öğretmenlerimize bile uzman öğretmen unvanı vermek için sınav açılmışken fabrikada çalışan mühendislerin böyle bir unvan alamaması olacak şey değil.
Fabrikalar fikirlerin, makalelerin, araştırmaların, geliştirmelerin vücut bulmuş halidir. Bütün bilimsel ve akademik çalışmaların ve deneylerin sonuçlandığı ve ortaya neticelerinin çıktığı, son halini aldığı ve insanlığın hizmetini sunulduğu ortamlardır. Ortada artık teoriler ve hipotezler değil pratikte ulaşılmış sonuçlar vardır. Fabrika bütün hipotezlerin, teorilerin, araştırma ve geliştirmelerin son halini aldığı yerdir ama hiçbir ürün üretildiği gibi de kalmaz, sürekli gelişir.
Fabrikalarda ezbere ve kopyalama yöntemi ile mi bir şeyler üretildiğini sanıyorsunuz? Ne toplantılar, ne seminerler, ne eğitimler ve tartışmalar yapılıyor makineler üretilirken bir bilseniz. Laboratuvarlarda, proje ve arge & ürge ofislerinde ne beyin fırtınaları esiyor. Ne şimşekler çakıyor mühendislerimizin beyinlerinde. Üretilen makinenin daha verimli olması ve daha pratik çalışması, üretilen malzemelerin daha iyi olması için ne akademik tartışmalar yaşanıyor. Kalite kontrol mühendislerimiz nasıl kılı kırk yararcasına kontrollerini gerçekleştiriyorlar.
Mesela endüstriyel fırın sektöründe 25 yıldır çalışan Ayla Hanımı ele alalım. Ayla Hanım endüstriyel fırın üretimi konusunda artık tam bir uzman. Bu işe yıllarını vermiş ama henüz akademik bir unvanı yok. Binlerce makine üretiminde bulunmuş, binlerce iyileştirme çalışması yapmış, binlerce genç mühendisimizi yetiştirmiş. Ayla Hanım proje çiziminden başlayarak, tasarım, üretim, montaj, çelik, kaynak, talaşlı imalat, kesim, büküm, hidrolik, pnömatik, elektrik, otomasyon, fan ve havalandırma, ısı ve sıcaklık, refrakter ve izolasyon, rulman, motor, redüktör ve boyasına kadar makinenin tüm üretim aşamalarında yer almış. Makinenin kullanılacağı yerde test aşamasına katılmış. Kalite kontrolünü yapmış ve onay vermiş. Gördüğünüz gibi Ayla Hanım 25 yıl boyunca sürekli kendini geliştirmiş ve bir profesörden daha bilgili hale gelmiş ve belki onlarca mühendis yetiştirmiş durumda. Ayrıca Ayla Hanım’ın Türkiye’de ilk defa ürettiği makineler ve patentini aldığı projeleri ve buluşları bile mevcut..
Sonuç olarak tıpkı öğretmenlerimiz gibi mühendislere de unvan yolu açabiliriz. Bu durum kendileri için moral ve motivasyon sağlar. Çalışmalarının ve emeklerinin karşılığını bir nebze de olsa karşılamış olur. Ayrıca bu unvan iş arayışlarında ve gelirlerinde bir kriter olarak kullanılabilir. Benim önerim sınavla veya mühendisler odasının yapacağı başka bir çalışmasıyla mühendislerimize uzman mühendis, baş mühendis gibi başarısına ve kariyer geçmişine bağlı olarak unvanlar verilebilir. Öte yandan eğer yaptığı çalışmaları, araştırmaları ve hatta bulduğu ve tescil ettirdiği projeleri tez konusu haline getirip üniversite komitesine sunması halinde doktor unvanı almasının da önü açılabilir.
Cavit SOY