NE KADAR SÜPER FİKİR
Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında;
“Ekilmedik bir karış toprak kalmayacak, üretim yapacağız, üretimi arttıracağız, bu konuda yapılması gerekenleri destekleyeceğiz” demişti.
Bu söze şapka çıkartılır, gerçekten isabetli tespitler. Biz ülke olarak üretirsek, ürettiğimizi yurt dışına satarsak, ithalatı azaltabilir veya önüne geçebiliriz.
Ülkemizde ekilmedik bir karış toprak kalmasın ancak Trakya’dan Akdeniz’e, Ege’den Doğu Anadolu’ya karadan seyahat edin. Ne kadar atıl kalmış, karış karış ekilmemiş toprak olduğunu göreceksiniz.
Turistik amaçlı bir süre önce gittiğim İtalya’nın, farkında olmadan ekili topraklarını incelediğimi fark ettim. Po Ovası’ndan, güney İtalya’ya kadar karayolunun her iki tarafı ve göz alabildiği mesafelere kadar çeşitli tarımsal ürünler ekili. İmrenerek, biraz da kıskanarak baktım. Bir karış toprak dahi değerlendirilmiş. Bizim ülkemiz böyle olur mu diye düşündüm? İtalya gibi olamadık. İtalya sadece minik bir örnek. Daha çarpıcı bir örnek ise bakliyatta dünyanın sayılı ihracatçı ve üretici ülkesi Kanada. İşte ekilmedik bir karış toprak kalmasın düşüncesi bir yana, ürünler çiftçinin elinde kalıyor, maliyetine dahi satılamıyorsa ithalatın kapıları aralanıyor demektir.
İTHALAT
Yurt dışından satın aldığımız ürünler. Aşağıdaki iki grafik T.C. Ticaret Bakanlığı sitesinden alınmış bilgilerdir. 2019 ve 2020 yıllarını kapsayan grafikler. Daha önceki yıllara baktığımızda dış ticaret dengemiz farklı değildi. İthalatımız ihracatımızdan daha fazla.
Kaynak; https://ticaret.gov.tr/data/5d63d89d13b8762f7c43a738/1-Yillara%20Gore%20Dis%20Ticaret.pdf
NEDEN İTHALAT YAPIYORUZ?
Neden ithalat yapıyoruz sorusuna yanıt birden fazladır;
- DİİB – Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamında yapılan ithalat (karşılığında daha fazla ihracat yapılmaktadır). İhraç ürünlerimizin hammaddesi yurt dışından ithal edilen hammadde ile sağlanmaktadır. Sanayii ürünlerimizin ihracatında DİİB kapsamında hammaddelerin yurt dışından ithal edildiği ve ülkemizde işlenerek tekrar yurt dışına satıldığı bilinen bir gerçek. Pek çok sanayii ürününü ülke olarak Türk Malı / Türk Ürünü diye ihraç ediyor olsak da, DİİB belgesi kapsamında hammaddenin yurt dışından getirildiği unutulmamalıdır. Otomotiv ve otobüs endüstrisine göz atın; Bir Türk Malı otomobil veya otobüsün ne kadarlık bir yüzdesi yurt dışından geliyor dersiniz? Biz Türkiye olarak imal ettiğimiz bir otobüsün hangi parçasını Türkiye’de üretiyoruz dersiniz? En basit örnekle; otobüsün boyasını, koltuk döşemelerini, kauçuklarını dahi yurt dışından ithal ediyoruz. Zaten motor, teknik aksam ve elektronik donanımların ülkemizde üretilmediğini söylememe gerek yok değil mi?
- Ülkemizde ihtiyacı karşılayamayacak derecede az ürün olması halinde, ülke halkının ihtiyacını karşılamak amacıyla ithalat yapılır. Çok güncel bir örnek; yıllarca soğan ve patates ihraç eden bir ülke olmamıza rağmen, 2018-19 yıllarında gümrük vergileri belirli periyodlar için sıfırlanarak soğan ve patates ithalatı yapıldı. Buradaki amaç; az olan ürünün ülke ihtiyaçlarına yetmesi ve ürünün az olması ile fiyatı bir mevsimde % 200-400 arasında artan patates ve soğanın fiyatını kırmak için.
- Politik kararlar. İddialı bir cümle olsa da, ithalatımızın bazı kalemlerinde politik kararların var olduğu bir gerçektir. Yakın tarihteki en bariz örneği; şeker pancarı üretiminin daraltılması ve sonraki yıllarda yurt dışından nişasta bazlı glikoz ithalatındaki kotanın arttırılması. Tütün ürünü de benzer bir süreç içinde.
- Yurt içinde üretimin az olması, maliyet ve fiyatların yüksek olması, bununla birlikte devlet teşviklerinin yetersiz olması dolayısıyla, ülke ihtiyacının karşılanması ve ülke fiyatlarının daha da yukarı tırmanmasının önüne geçmek amacıyla yurt dışından yapılan ithalat; En çarpıcı örnek büyük baş hayvan veya karkas et ithalatı.
- Mevsimsel olumsuzluklar yaşanması durumunda, ürünün ülke ihtiyaçlarına yeterli olmaması halinde gümrük vergileri sıfırlanarak ithalata izin verilmesi,
- 1980 – 2000’lı yıllarda Türkiye olarak bakliyat ihracatçısı konumunda iken, 2000’li yıllardan itibaren bu ihracat kalemimiz yerini ithalata bırakmıştır. İhraç ettiğimiz bakliyatları ithal etmeye başladık. İhracat yaptığımız yıllarda Türkiye olarak en fazla mal sattığımız ülke Kanada iken, 2000’li yılların başından itibaren Kanada, Türkiye’ye bakliyat satmaya (ihraç etmeye) başlamıştır. Buradaki en büyük neden Kanada’nın müthiş devlet destekleri, hibeleri, bilinçli tarım politikaları, AR-GE çalışmalarına ciddi anlamda destek vermeleri, ürettikleri bakliyatları ise rekabet edebilir bir fiyatla ülkemize ve tüm dünya ülkelerine satmalarıdır. Türkiye olarak ihracatçı konumdan ithalatçı konuma düşmemizin en bariz nedenleri; AR-GE çalışması yapılmayışı, önüne geçilemeyen enflasyonun üretici fiyatlarındaki olumsuz etkisi. (Bu konuda Satınalma Dergisi’nde her ay yayımlanan Dış Ticaretteki Riskler isimli köşe yazılarımda Ağustos ve Eylül aylarında ülkemizde bilhassa kırmızı mercimeğin ihracatının nasıl intihar ettiğini ve ithalata muhtaç kaldığımızı okuyacaksınız)
- Ülkemizde yetiştirilmesine rağmen fiyatların kırılması açısından yapılan ithalatlar; Örnek; Çay, muz, bazı tropikal meyveler, kuru fasulye. Bazı narenciye ürünlerini daha ucuza Mısır’dan ithal edip, farklı bir ülkeye ihraç ettiğimiz de olmuştur. Örnek; limon…
- Petrol ve doğal gaz ithalatımız. Olsa dükkân senin olsun diyeceğim ama gerçekten ülkemizde petrol yok. Komşu ülkelerde, ülkemiz sınırlarına yakın yerlerde petrol rezervleri bulunmasına karşın, ülkemiz maalesef petrol kaynaklarından yoksun. Acaba biraz daha AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmesi ülkemizin kaderini değiştirebilir mi?
İTHALATI AZALTMAK İÇİN
Mutlaka AR-GE çalışmalarına destekler verilmeli, hibelerde devlet cömert davranmalı. Üreticilere verilen desteklerin yeterli olmadığı gerçeği daima göz önünde bulundurulmalı ve bu konuda üreticilere daha kapsamlı destekler verilerek üretim maliyetleri aşağı çekilmeli, ürettikleri ürünlerin üreticinin elinde kalmaması açısından kamu tarafından ürünlerin alınması, çiftçinin ve üreticinin ürününü nasıl satacak endişesinden kurtulması sağlanmalıdır. Devletimizin verdiği destekler ve sübvansiyonlar makul bir düzeye getirilmesi gerekir.
GÜMRÜK VERGİLERİNİ YÜKSELTMEK İTHALATI AZALTIR MI?
Lüks tüketim mallarının ithalatı ile birlikte farklı kalemlerdeki ithalatlarda gümrük vergilerini yükseltmek ithalat rakamlarını azaltmayacaktır. Gümrük vergilerinin yükseltilmesi ile ülkemizin hazinesine daha fazla gelir girecek anlamı da çıkartılmamalıdır. Yüksek gümrük vergileri suistimalleri körükleyecektir. Bir ürünün gümrük vergisi ne kadar yüksek ise, yasal olmayan yolların deneneceği açıktır. Geçmiş zamana bakıldığında yüksek gümrük vergisine tabii mallar; otomobil, muz, alkollü içecek, çay, tütün ve tütün mamullerinin ithalatında gümrük vergisi, toplu konut fonu kesintisi, DFİF (Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu) fonu gibi katmerli vergilerin var olması, muz, çay, sigara, puro, içki, otomobil vs gibi ürünlerin ithalatının azalmasına neden olmamıştır. İthalat yine tam gaz devam etmektedir. Yüksek vergiler farklı sorunları beraberinde getirecektir.
Hiç düşündünüz mü, yurt dışından getirilen gümrük vergisi oldukça yüksek olan ithal çaylara neden “ithal çay” değil de “kaçak çay” deniliyor? Size sadece bir örnek… Güneydoğu illerimizde ithal ürünlerinin satıldığı yerler var. Adı; “kaçakçı pazarı” Sizce neden kaçakçı pazarı deniliyor?
Gümrük vergilerini yükseltmek ithalatı azaltmıyor. Yine ithalat dörtnala yoluna devam ediyor.
REŞAT BAĞCIOĞLU