Pınar Samsun
IoT, AI, siber-fiziksel sistemler ve bulut bilişim entegrasyonu ile “akıllı” etiketini alan üretim 4.0.’ın tam ortasındayız. Dördüncü sanayi devriminin temel ilkesi, makinelerin, akıllı cihazların ve sistemlerin birbirine bağlanmasıyla üreticilerin, birbirlerini kontrol edebilen akıllı ağlar yaratmaları yatmaktadır. İnsanlığın avcı-toplayıcı, tarım, endüstri ve bilgi toplumlarından geçerek geldiği bu devir artık tamamlanmak üzere ve bir sonraki üretim devrimi ise insan faktörünü geri getirmeyi amaçlamış durumda. Bu yeni beşinci evre “Endüstri 5.0” veya “Toplum 5.0″ ya da daha popüler adıyla “Süper Akıllı” toplum olarak da adlandırılıyor.
Sanayi Devrimi, insan ve hayvan üretim gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücünün hâkim olduğu üretim tarzına geçiştir. Bu üretim tarz 18.yüzyılda İngiltere’de, ilk olarak dokuma sektöründe ortaya çıkmış ve daha sonra diğer sektörlere yayılmıştır. Makineye dayalı üretime geçiş üretimin şeklinin ve miktarının değişmesine pozitif katkı sağlamıştır. Sanayi devriminin çıkış noktası olan makine, tek bir aleti kullanan bir işçi yerine, benzer ve çok sayıda aleti çalıştırabilen bir sistemi ortaya koymuştur.
“Devrim” kelimesinin, Hint-Avrupa dilinde “Revolution, Revolucion, Revoluzione” gibi pek çok anlamı olsa bile, orijinal anlamı gök cisimlerinin dönüş hareketlerini ifade eden bir astronomi terimidir. Kopernikus’un eseri “de Revolutionibus Orbium Coelesetium”dan sonra bu kavram 17. yy’dan itibaren sosyal ve politik yönde de kullanılır oldu.
Sanayi devrimi icatları da beraberinde getirmiştir. El aletleri yerini makinalara, insan gücü yerini buharlı makinalara bırakmış, tüm bu icatlar ise çalışma, sermaye, üretim ve ilişkilerini değiştirmiştir. Sermayenin büyümesi bu icatlar sayesinde mümkün olacak ve akabinde sanayi kapitalizmi ortaya çıkmıştır.
- yy’ ın sonunda oluşan bazı icatlar aşağıdaki gibidir;
- 1716’da çıkrığın bulunması
- 1733’de dokuma mekiğinin bulunması
- 1735’de demir cevherinin kok enerjisine dayalı dökümünün bulunması
- 17500’de hafifletilmiş çeliğin bulunması ve ilk çelik fabrikasının açılması
- 1764’de ilk buhar makinasının bulunması
- 1767’de iplik eğirme tezgâhının bulunması
- 1785’de dokuma tezgâhının bulunması
- 1789’da demir ve çeliğin ocakta işlenmesi
Görülüyor ki, sanayi devrimi 18.yy’da bazı yeni buluşların üretim sürecini tamamlayacak şekilde birbirleriyle entegre olması sonucunda 1775’lerde gerçekleşmiştir. Sanayi devriminin sürekliliğini düşündüğümüzde bu, birinci evre olmuştur. Tekstil sektöründe meydana gelen bu devrimi ortalama 20’şer yıllık aralıklarla diğer sanayi evreleri izlemiştir. Bu devrim hareketine daha sonra kimya sanayi, elektrik ve petrole dayalı olarak da motor sanayileri katılmıştır.
Sonuçta 1710 ile 1780 yılları arasında birbirini izleyen icatlar, 19.yy’da da devam ederek gerçek bir teknik ve endüstriyel devrim oluşturacaktır.
Kısaca hatırlayacak olursak;
Endüstri 1.0: Su, buhar, rüzgar vb. doğal çevre gücünün makinelerde kullanılması.
Endüstri 2.0: Elektriğin keşfi ve güç kaynağı olarak kullanılması. (Elektrik Endüstri 2.0 kavramını ortaya çıkarttı. Böylece elektrik kaynaklı seri üretim hız kazandı)
Endüstri 3.0: Dijital, elektronik sistemler ve bilişim sistemlerinin sektöre hâkim olmaya başlaması. (Yazılım destekli üretimlerin ortaya çıkması. Seri üretim hız kazandı. Makineleşme artsa da insan gücüne her zaman ihtiyaç duyuldu)
Endüstri 4.0: İnsan gücünün önemini yitirmeye başlamasıyla birlikte siber, fiziksel sistemler devreye girdi ve “Nesnelerin interneti” ( Internet of Things ) kavramı fabrikalarda da kullanılmaya başladı. Akıllı saatler, akıllı bileklikler üretilmeye başlandı. Herhangi bir nesneye internet erişimi sağlanmasıyla akıllı nesneler ortaya çıktı. Bu fiziksel sistemler sayesinde fabrikaların yönetimi fazlasıyla kolaylaştı. Enerji tüketimi azaldı, verimlilik arttı.
Endüstri 5.’da Neler Oluyor?
Endüstri 5.0’ı toplum odaklı insansız teknolojiler olarak veya Toplum 5.0 olarak da tanımlayabiliriz.
Yani robotlar fabrika içerisinde bir insanın yapabileceği hemen hemen her hareketi yapabiliyor, birbirleriyle iletişim kurabiliyor ve elde ettikleri verileri anlık olarak bulut sistemine (Cloud) kaydedebiliyorlar. Böylece oluşan veriler eş zamanlı olarak incelenebilir hale geliyor.
Toplum 5.0’da insansı robotlar gün geçtikçe gelişmektedir. Bu gelişmeler sayesinde robotların yapay kolları artık insan kolunun tüm fonksiyonlarını yerine getirebilecek düze gelmiş vaziyette. Bu da robotların herhangi bir bölge sınırlandırılması olmadan herhangi bir yerde duran herhangi bir nesneyi alıp, kullanabilmesini sağlamaktadır. Bu durum üretim robotlarının fonksiyonlarının genişlemesine ve kendi kendilerine tamir edebilme, yeniden programlayabilme ve kontrol edebilme özelliğine sahip olan robotlar haline dönüşmelerine sebep olmuştur. Aynı zamandan bu robotlar her daim çalışır olabildikleri gibi kendileri arasında iletişim kurabilmektedirler.
Teknolojik gelişmeler inanılmaz bir hızla gelişmeye ve çoğalmaya devam ediyor. Bazı teknoloji guruları Endüstri 5.0’ın, üretime daha fazla insan dokunuşunun geleceğini öngörmektedirler. Tam da bu sebeple, Endüstri 4.0’ın akıllı teknolojiyi üretimin en ön saflarına koyduğu yerlerde 5.0 ile birlikte, insanlar ve akıllı sistemler arasındaki işbirliği mutlaka artma eğiliminde olacak, endüstriyel otomasyon insanın bilişsel ve eleştirel düşünme becerisi ile birleşecektir.
Endüstri 5.0, günümüzde tüketicilerin, satın aldıkları ürünlerde bireyselleştirme talebinin yüksek olmasından dolayı kaçınılmazdır. Bu aynı zamanda ürünleri ile birlikte “kişiselleştirme” tercih ettikleri anlamına gelmektedir.
Gittikçe daha fazla üretici, insan bileşenini sadece kişiselleştirme için değil, aynı zamanda üretim hattındaki verimliliğin artması için de geri getiriyor. Bunun bir örneği, Toronto’nun en gelişmiş hoparlörlerini üreten Paradigm Electronics’tir. Şirket, hoparlör kabinlerini parlatmak için Universal Robots’un UR10 robot kolu ile birlikte insanı da işin içine katarak üretim verimliliğini % 50 arttırdığını belirtiyor.
İnsan Dokunuşunun Geri Dönüşü
Tüketicilerin en fazla talep edeceği ve en çok para ödeyeceği şey kişiselleştirilmiş, insan bakımı ve işçiliğin ayırt edici özelliğini taşıyan ürünlerdir. İnsani dokunuş, her şeyden önce, tüketicilerin satın aldıkları ürünlerle kimliklerini ortaya koyma ve ifade etme şeklidir. Bu anlamda tüketiciler otomasyonun üretim sürecinin bir parçası olup olmadığına aldırmazlar. Ancak, kişisel çabalarıyla özel ve benzersiz bir şeyler üreten insan tasarımcıların kendi kişisel izlerini taşıyan ürünlerini satın almak isterler. Bu bir kişiselleşme ve lüks ihtiyacıdır. Bu Endüstri 5.0 trendi, sanayiden çok “sanayileşmeye” karşı gibi durmaktadır. Bu durum, yani kişiselleştirme ihtiyacı sanki sanayileşmeden önceki bir şeye, kendi ellerinize özenerek zaman harcayarak yaptığınız bir şeye dönüşmüş gibi… Sadece kişinin kendisi veya sevdikleri için duygusal bağlarını ortaya koyduğu, içindeki duyguları yansıttığı bir sürece… Bu noktada robotlar seri üretimlerde oldukça başarılı olmalarına rağmen ürünlere özel bir şeyler eklemek istendiğinde insanın yardımına mutlaka ihtiyaç duymaktadır. Ancak günümüzdeki tasarımcılar, üreticiler, insanların beklediği kalite, hızda ve fiyatta uygun ürünleri nasıl üretiyor? Cevap basit robotlarla işbirliği yapılıyor. İnsanlarla işbirliği içinde çalışan robotlar, bugün tüketicilerin talep ettiği kişiselleştirilmiş ürünleri üretmek için ihtiyaç duyulan araçlardır. Bunlara “Kolloboratif Robot” da denmektedir. Bu robotlar, modern ürünleri insan dokunuşuyla yapmak için gereken hız, doğruluk ve hassasiyetle insan işçiliğine destek verir. Endüstri 5.0, Endüstri 4.0’dan sonra gelen bir gelişme değil, otomasyonun robotlara bağlandığı bir sondur aslında.
İnsan / robot işbirliği hâlihazırda üretim hattında mevcuttur. Hatta bazı robot üreticiler bu işi bir adım sonraya çıkartmış ve işyerinde personelin yaralanmasını önlemek için çalışan robotlar geliştirmiştir.
İnsan dokunuşunun geri dönmesi elbette robotların üretim sürecinden çıkarılacağı anlamı taşımaz. Aksine, Endüstri 5.0, imalat endüstrisinde hem makineyi hem de insan rolünü geliştirerek, tekrarlayan görevleri mekanik olarak makinalara devredilebilir hale getirerek insanın yaratıcı tarafının ortaya çıkmasını sağlamış olmakla birlikte, bu durum, personelin üretim kalitesini yükseltmek için daha fazla sorumluluk almasını ve sistemlerin denetimini arttırmasına da vesile olmuştur.
Endüstri 4.0 hala çoğu üreticinin kafasında en büyük devrim olsa da gelecekte farklı şeyler olabilir. Teknoloji her gün gelişiyor ve üretimin de bu duruma ayak uydurabilmesi için onunla birlikte gelişmesi gerekiyor.
Endüstri 5.0’daki Kolloboratif Robotlar sayesinde insanlar, endüstriyel üretimin merkezine geri dönerek tüketicilere talep ettikleri kişiselleştirilmiş ürünleri vermekle kalmayıp, işçilere/çalışanlara da üretim süreçlerinde daha yaratıcı olmalarına olanak vermektedir.
Teknoloji çok hızlı gelişiyor ve bir sonraki Endüstri devrimine eskisinden daha hızlı bir şekilde evriliyor. Öyleyse, hiç bir makine veya kişiye bağlı olmadan ve sadece bir “Uygulama” ile çalışabilecek olan bir üst versiyonun “Endüstri 6.0” olması neden mümkün olmasın ki?
Kaynak:
https://www.isa.org/intech/20180403/
https://blog.robotiq.com/industry-5.0-the-convergence-of-robots-and-artisans
https://www.eesc.europa.eu/pt/node/65589
https://www.cadcam-group.eu/blog/industry-50-on-the-horizon
https://blog.gesrepair.com/industry-4-and-5/