Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Geçmişin, bugünün ve geleceğin insanı olmak, bilgiyle mümkündür.” Dr. Gözde MERT
Dünyada Girişimcilik
Çoğu girişimcinin amacı; finansal özgürlüğünü kazanmak, kendi planlarına göre çalışmak ya da bir iz bırakmaktır. Yeni bir macera, birçok belirsizliği beraberinde getirir. Bu sorunları ortadan kaldırmaya çalışmak, daha hızlı yol almayı sağlayabilir. Yeni kurulan işlerin çoğu başarısız olmaktadır.
Dünyada her 100 şirketten, ancak 12’si, 10 yıl sonra ayakta kalabilmektedir. Küçük işletmelerin:
- %20’si, kuruldukları ilk sene iflas etmekte,
- Kalanların %50’si, beşinci yılda iflas etmekte ve
- Kalanların da %70’i 10. yıllarını doldurduktan sonra iflas etmektedir.
Yeni kurulan işletmelerin iflas etmesinin, birçok sebebi vardır. Bu sebeplerin ilk üçü aşağıdadır:
- %42’si sundukları ürün ve hizmetler için piyasa bulamadıklarından,
- %29’u ellerinde nakit kalmadığından,
- %23’ü işletmeyi ayakta tutacak, deneyimli bir ekibi olmadığından iflas etmektedir.
Gelişmemiş Ülkelerde Girişimcilik
Gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde ticari hayat; merkezi gücün yani devletin ya da hükümetin, sıkı kontrolü altındadır ve devlet, o ülkenin tek ve güçlü tüccarı konumundadır: O isterse istihdam sağlar, o isterse ihale açar, o isterse iş verir, o isterse sizin ticaretinizi canlandırır ya da durdurur.
Ülkenin tüm sermayesini ve gücünü elinde tutar. Sizin, ticarette başarılı olmanız ya da zengin olmanız, bu tüccarla iyi ilişkiler kurmanıza bağlıdır. Bu ülkelerde, toplumun büyük bir çoğunluğu; kendi halinde ekip, biçen ve çok küçük esnaf olan bireyler durumundadır. Bu ülkelerde girişimci olmak hem çok zor hem de çok kolaydır. Bu tür ülkelerde, girişimcilik faaliyetleri, normal süreçleri takip etmemektedir.
Türkiye’de Girişimcilik
Türkiye’de, yeni kurulan işletmelerin başarı oranı; %10’dur. Türk insanı girişimci ruha fazlasıyla sahiptir ancak, başarılı değildir. Reel olarak, ilk 1 yıl içinde, kapanan küçük işyeri oranı, %80’lerdedir. Bu süre, girişim sermayesinin büyüklüğü ile daha da uzayabilmektedir.
Girişimcilerimiz, aynı cadde üzerinde; açık parfüm dükkanını, simit fırınını, güzellik salonunu, halı mağazasını vb.lerini, çok sayıda açmaktan, hiç çekinmemektedir. 6 ay gidebilecek olan sermayesini ya da bütün birikimini, cebine koyarak, işe başlamaktadır. Bu sermaye yoksa, bankadan kredi almakta ve evini ipotek etmektedir. İş hayatına girişimcilerimiz, genellikle bu şekilde atılmaktadır. Henüz 1 aylık olan işletme sahipleri, banka şubelerinde kredi kuyruğunda olabilmektedir. İş hayatına başlayan girişimcilerin ilk yaptığı şey; lüks bir ofis kurup, bir sekreteri işe almaktır. 6 ayın sonunda ise kirayı ödeyemez bir duruma gelmektedir. Sonrasında ise, depresyona girmektedir. Hatta cinnet geçirip, bütün ailesine zarar vermektedir.
Ticaret hayatında ise işler, bu şekilde yürümemektedir. İş hayatında; SWOT analizi, fizibilite etüdü, pazar araştırması ve iş planı yapmayı bilmelisiniz. Bunu yapmak için, işletme okumuş olmanıza gerek yoktur çünkü, kullanacağınız mantık son derece basittir. İlkokul mezunu olup, bu hususları gayet iyi uygulayan iş sahiplerini, etrafınızda görmeniz mümkündür. Bu insanları, yeni bir iş kurmaya ikna etmeye çalıştığınızda; size, öyle net soru sorarlar ki; hayret edersiniz. Yeni girişimcilerin, kendilerini iyi senaryoya değil, kötü senaryoya hazırlaması durumunda bile, başarı oranları yükselecektir. Ayrıca işe başlamadan önce; o işi çok iyi bilmek de bir gerekliliktir.
İş hayatında, “Belki boğulmam” ya da “Nasılsa babam beni kurtarır” diye fazla iyimser bir vizyon içinde olmamak gerekli. Sadece bir işe sahip olmak için, asla girişimci olunmamalı. İşinizin; sürdürebileceğiniz bir iş olması için araştırma yapmalısınız. Ülkemizde genel kanı; küçük işletme sahiplerinin, 5 kez iflas etmeden, sürdürülebilir bir işe sahip olamadıkları yönündedir. Bunun nedeni olarak; ülkenin sosyo-ekonomik yapısı, ekonomik istikrarsızlıklar, uluslararası işletmelerin ve hükümetlerin pazarı kontrol altında tutması, rekabet, girişimcinin çevresi, ilişkileri, eğitim ve deneyimi vb. faktörler ifade edilebilir.
Aile ekonomisinin çöktüğü toplumlarda; bireylerde psikolojik olumsuzluklar yoğunlukla ve çoklukla yaşanır. Ülke ekonomisi çöktüğünde ise, adalet sistemi de çöker. İş hayatında, karşılıklı anlaşmalar ile artık sorunlar çözülemez olur. İşsizlik, icra davaları, boşanmalar, işyeri kapanmaları, kişiler arasında çatışmalar ve mahkumiyetler arttıkça, artar. Devletin olmadığı ya da ortada boş kalmış alanlarda, kişiler çözüm arayışları içinde olurlar ve bunları, birer girişimcilik faaliyeti olarak ortaya çıkartırlar. Bu girişimcilik faaliyetleri elbette o toplumun hayatını, bir parça kolaylaştırır, hiç yoktan iyidir ölçeğinde, bir mutluluk da sağlayabilir. Ancak bu girişimler, dünyayı değiştirecek girişimler olmaktan çok uzaktadırlar. Bu girişimler, yeni bir fırsatı değerlendirmek için, cılız bir iş kurmaktan öteye geçemez.
Her bireyde, her toplumda ve her organizasyonda; atak yapılan bir dönem mutlaka vardır. Kültürel alt yapının başta olduğu birleşik yapı ve yetenekler, bazı önemli gelişmelerin fışkırırcasına çıkmasını tetikler. Baskılanan, uzun dönemli ve sürekli stresli olan bireylerde, organizasyonlarda ve toplumlarda, gelişmeler anlaşılamadığından dolayı, bu patlamalar hiç olmaz. Başarılı girişimcilerin algısı çok yüksektir, hiçbir detayı atlamazlar ve bütün bilgiyi işleyerek, değerlendirirler.
Önemli girişimcilik olayları, dünyayı değiştiren ve bütün insanlara mutluluk sunan yeniliklerdir. Bu tür girişimler incelendiğinde; büyük firmaların, uzun Ar-Ge çalışmaları ve büyük bütçeleriyle ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Yeni bir girişim, bir anlamda; sahip olduğunuz kapasitenin gücü ölçüsünde bir değerle, ortaya çıkmaktadır. Toplumda kabul gören bir girişim, insanların yaygın olarak bunu kullanması ile hayat bulmaktadır. Toplumun refah düzeyi ölçüsünde, yenilikler önem ve geçerlilik kazanmaktadır.
Günümüz dünyasında, insanlığın sahip olduğu bütün bilginin miktarı, her 10 saatte bir, ikiye katlanmaktadır. Böyle bir dünyada, bir kişinin ortaya koyacağı yenilik, ilkel kalabilir. Yeni çağda gerçekleşen yenilikler, daha komplike, daha karmaşık ve daha dinamik bir yapıdadır. Yeni bir girişim, bir kişinin fikri ile başlamakta, ancak sonrasında profesyonel büyük bir ekip, büyük bir finansman, büyük bir reklam kampanyası ve diğer çok çeşitli unsurlarla desteklenerek, refah seviyesi yüksek olan toplumlarda ortaya çıkmakta ve buradan tüm dünyaya yayılmaktadır. Tabi büyük bir yeniliğin, refah düzeyi düşük ülkelerin, ayrıcalıklı kesimlerinde de ortaya çıkması da söz konusu olabilir. Ancak bir yeniliğin, büyük bir pazara sahip olmakla geçerli olacağı ve hayatta kalacağı unutulmamalıdır. Büyük pazarlar, küreselleşme ile genellikle uluslararası işletmelerin, o ülke hükümetinin ve rakip firmaların kontrolü altındadır.
Kısaca, bir yeniliğin ya da girişimciliğin; bilinmesi başkadır, bulunması başkadır, olması başkadır ve başarılı bir sonuca ulaşılması ise daha başkadır.
Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.
Mert, G. (2019). Girişimcilik Öyküleri, Akademi Titiz Yayınları, İstanbul.