Binaların belirli bir kısmının veya tamamının şantiye sahası dışında inşa edilmesi ve daha sonra bunların sahada monte edilmesi süreci olan prefabrikasyon; inşaat sektörü için yeni olmasa da değişen pazar talepleri nedeniyle son yıllarda ivme kazanmaya devam ediyor.
Bu durum, firmaların benzeri görülmemiş engellerle karşı karşıya kaldığı ve proje teslimi konusunda farklı düşünmeye zorlandığı COVID-19 salgını sırasında özellikle daha da belirgin hale geldi. Endüstri paydaşlarının, prefabriklerin kalite kontrol, programa bağlılık ve atık azaltma gibi temel faydalarını fark etmeye başlamasının ardından prefabrikasyon kullanımının artmaya başladığını söylemek mümkün.
Diğer yandan, yatırımcı gereksinimleri ve teslimat programları sürekli olarak geliştiği için günümüzde birçok projenin hızlandırılmış programlara tabi tutulduğunu gözlemliyoruz. Bu sıkışma ise tasarım aşamasından proje teslimindeki eksik listelerin tamamlanmasına kadar tüm sürece yayılıyor.
Gelin prefabrik inşaattaki artışın nedenlerini birlikte inceleyelim:
· Verimlilik ve kalite kontrol: Kontrollü bir ortamda eşzamanlı üretim yoluyla yapılan prefabrikasyon, pazara sunulma hızını artırır. Bu, şantiyelerde karşılaştığımız hava durumundan oluşan gecikmeleri minimuma indirecek, iş programını daha da sıkıştırabilecek ve maliyetli gecikme ücretlerine yol açabilecek çoğu nedenin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bitmiş ürün, standartlaştırılmış bir süreç kullanılarak kaynakları en üst düzeye çıkarır. Böylece bitmiş ürünler doğru ve verimli bir şekilde üretilir. Hataların azaltılması daha yüksek maliyet optimizasyonu sağlar ki bu durum işletme giderlerini kontrol altında tutar ve kar marjlarını korur.
· İşgücü sıkıntısı ve vasıflı işgücü: Günümüzde inşaat sektöründe iş gücü sıkıntısı yaygın bir problem olmaya devam ediyor. Prefabrikasyon, sahada ihtiyaç duyulan insan sayısını azaltarak ve onları fabrika ortamına kaydırarak iş gücü optimizasyonunu iyileştirebilir. Prefabrikasyon aynı zamanda planlama verimliliği de sağlar. Çünkü hava koşullarındaki gecikmeler, darboğazlar ve geleneksel inşaatın proje teslimini yavaşlatabilecek diğer yönleri olmadan, programa bağlı kalmak bu sistemle daha da kolaydır.
· Proje karmaşıklığı ve tasarım esnekliği: Projeler giderek daha karmaşık hale geliyor ve tasarlanma ve inşa edilme şekillerinde değişiklik yapılması gerekiyor. Prefabrikasyon için tasarım yapmak daha fazla esneklik sağlarken projenin ihtiyaçlarına bağlı olarak daha fazla standardizasyona veya özelleştirmeye olanak tanır.
Tüm inşaatlarda olduğu gibi prefabrikasyonun kullanım alanları da segmente ve proje türüne göre büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Bazı sektörler prefabrikasyonu onlarca yıl önce uygulamaya koyarken, bazılarının henüz yeni başladığını görüyoruz.
· Konut: Belirli konut tasarımı türlerinin tekrarlayan doğası, onları fabrika üretimine ve yerinde montajı hızlandırmaya daha elverişli hale getiriyor. Özellikle Kahramanmaraş depreminden etkilenen şehirlerimizde bu yöntem daha hızlı konut ihtiyacını karşılamak adına denenebilir.
· Ticari: Yurtdışında konaklama, oteller, depo ve perakende mağaza sahipleri, hızı, kalite kontrolü ve standart bileşenleri seri üretme yeteneği nedeniyle prefabrikasyonu benimsiyor. Örneğin oteller banyo bölmelerine ve modüler bina sistemlerine güvenirken, depo, perakende satış, ofis ve diğer ticari kullanımlar tasarım ve inşaatlarında prefabrik duvar panelleri, zemin sistemleri ve giydirme cephe sistemlerini uyguluyor.
· Eğitim & Sağlık: Yine yurtdışında eğitim ve sağlık hizmetleri, proje zaman çizelgelerini hızlandırmak ve bu hizmetlere yönelik artan talebi karşılamak için giderek daha fazla prefabrik kullanıyor. Sağlık hizmetleri ve kontrollü ortamlar, özel ekipman, karmaşık mekanik ve elektrik sistemleri gerektirir. Modüler hasta ve yurt odaları; banyo bölmeleri ve mekanik, elektrik ve sıhhi tesisat (MEP) ile programı hızlandırır ve minimum tekrar iş yaparak kalite kontrolü sağlanır.
Yapı ürünleri üreticileri, prefabrikasyonu kendi iş modellerine entegre etmek için genel yüklenicilerin, mimarların ve alt yüklenicilerin çıkarları ve ihtiyaçları ile uyumlu olmalıdır. Tek bir çözüm her proje için geçerli olamaz. Yatırımcılar prefabrikasyonu giderek daha fazla kullandıklarında, ürün gereksinimleri de montaj sürecine kolayca entegre edilebilecek daha standartlaştırılmış çözümleri içerecek şekilde gelişecektir.
Üreticiler aynı zamanda prefabrikasyon yaklaşımının süreçleri ve tasarım gereklilikleri ile uyumu sağlamak için yüklenicilerle yakın işbirliği içinde olmalıdır. Bu, prefabrikasyonun doğasında olan modern süreçlere ve modüler bina sistemlerine kolayca entegre edilebilen ürünler sağlamak anlamına gelir. Yapı bilgi modellemesinin (BIM) ve prefabrikasyonla nasıl çalıştığının anlaşılması önemlidir. Bu, üreticilerin HVAC’tan döşeme ve sıhhi tesisata kadar farklı bina ürünü türleri arasında koordinasyon sağlamasına da olanak tanıyacaktır.
Prefabrikasyonun benimsenmesi arttıkça üreticiler için bir başka değişikliğin de ürünlerin tedarik zinciri ve teslimat modelleri olacağını düşünüyorum. Tedarik zinciri, prefabrikasyon aşamalarına göre farklılık gösterebilir ki bu da üretici şirketlerinin, projenin farklı kısımlarının nerede, ne zaman ve nasıl monte edildiğini anlamaları ve ürünleri buna göre sevk etmeleri gerektiği anlamına gelir.
Üreticiler bu stratejik hususları ele alarak gerek ürünlerini gerekse firmalarını prefabrik inşaat çözümlerine olan talebi daha iyi karşılayacak şekilde konumlandırabilirler. Prefabrik kullanımda büyüme devam ettikçe, inşaat ürünleri üreticileri için hem zorluklar hem de fırsatlar ortaya çıkabilir. Prefabrikasyonun asıl faktörlerini ve potansiyel fırsatlarını anlamak, o şirketi farklılaştıracak ve yeni ürünlerin yanında hizmet taleplerinin konumlandırılmasına da yardımcı olacaktır.
Saygılarımla,
Turner International Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü
Mehmet Sami Kılıç