Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu
“Etik, seçimlerimize ve eylemlerimize rehberlik eden ve yaşamımızın amacını ve seyrini belirleyen bir değerler kodudur.”
Ayn Rand
Küresel etik farklı kültürler, bölgeler, politik ve ekonomik istemler, ideolojiler karşısında ortak bağlayıcı değerler, yol gösterici ilkeler etrafında uzlaşmaya önem veren aynı zamanda ortak değerlere verdiği önem ile toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçlayan kapsayıcı bir kavramdır. Küresel etik farklı toplumlardaki bireylerin kendi aralarındaki aynı zamanda devletlerin kendi aralarındaki etik ilişkilerin ortaya çıkardığı bir durumdur. Küresel etik küresel ölçekteki sorumluluklar ve yükümlülükler hakkında birtakım evrensel değerlerin ve normların birleşimi sonucunda oluşmaktadır. Dünya yoksulluğu, uluslararası yardım, çevre problemleri, güvenlik ve insan hakları gibi konular küresel etik açısından değerlendirilmektedir.
Temel bir kural olarak; insanların birbirlerine karşı ne yapması gerektiği ve karşı taraftan neler beklediği, farklı dinler ve felsefi sistemler tarafından sorgulanmıştır. Farklı coğrafi şartlar, etnik kimlikler, dini inanışlar, cinsiyet farklılıkları, nesiller arası dönüşüm, teknolojik yenilikler, toplumların farklı yönetim yapıları, insanlar arasında çoğu zaman uyuşmazlıklara yol açmıştır. Son yıllarda küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla yerel, bölgesel ve ulusal ölçekteki birçok etik konu küresel düzeye taşınmıştır. Bu noktada çevre kirliliği, terör, küresel ısınma, bulaşıcı hastalıklar, yoksulluk, göç ve krizler gibi birçok sorun küresel etik sorunlara dönüşmüştür. Bu sorunları küresel bir soruna dönüştüren olay, insanların ve devletlerin ne istedikleri ile mevcut durumda ne yaptıkları arasında çok ciddi bir boşluğun bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Mevcut durumda gelenek ve alışkanlıklar, sorunlara küresel ölçekte bakmaya engel olabilir. Bu noktada ülkeler bu tür küresel etik sorunları çözme noktasında gerekli çabayı göstermemekte, sorumlulukları birbirlerine yüklemek istemektedirler. Dünya ortak bir küresel mal olarak değerlendirildiğinde, birtakım ülkeler küresel rantlar elde ederken bazı ülkeler küresel sömürüye maruz kalmaktadır.
Küresel etik, insanın, insan olması nedeniyle kutsal olduğu bilincine varmakla ortaya çıkar. Sadece bir toplumun etik sisteminin kendi başına küresel olması hem imkânsız hem anlamsız hem de ideal olmayandır. Tek bir etik sistem söz konusu olursa; kimlik ve yabancılaşma sorunları ortaya çıkabilir ve uluslar ve toplumlar yozlaşmış olur. Küresel etiğin ortaya çıkmasında birçok neden sayılabilir. Bunlar; kültürel kaynaklar ve görüşler, duygusal deneyimler, tarih, din, gelenekler ve manevi değerler olarak ifade edilebilir. Fakat bunların içerisinde etiğe en yakın alan din olarak görülmektedir. Alman teolog Küng küresel etik sorunların oluşmasında, dinlerin yozlaşmasına vurgu yapmaktadır. Bu noktada Konfüçyüsçülük, Budizm, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi bütün inançların temelinde insani erdemleri barındıran ortak bir altın kural olduğundan bahsetmekte ve dinlerin bu yönlerinden daha çok yararlanılması ve bunların öne çıkartılmasına işaret etmektedir.
Küresel Etik Konusundaki İlkeler
- Getirdiği çözümden daha büyük sorunlar ortaya çıkaran, hiçbir bilimsel ve teknolojik ilerleme olmamalıdır.
- Yeni bir teknolojinin, toplumsal ya da ekolojik zarara yol açmayacağını onaylayan otorite (hükümet ya da şirket), bunu kanıtlamakla yükümlü olmalıdır.
- Önce insan hakları ve kişisel onur korunmalı, sonra ortak kamu yararı gözetilmelidir.
- İnsan türünün sürmesi gibi acil bir değerin, kişisel doyum sağlama gibi önemsiz bir değere göre önceliği olmalıdır.
- Ekosistem, her durumda sosyal sistemden öncelikli ve üstün tutulmalıdır.
Küresel etiğin oluşmasında, bireylerin etik davranış göstermeleri, rasyonel ve irrasyonel süreçler sonrasında ortaya çıkacaktır. Dini ve etik sorumluluklar iç içe geçmediği sürece; her ülkenin kendi menfaatleri çerçevesinde rant elde etmelerine yol açarak, dünyadaki eşitsizliklerin ve yoksullukların çözümsüz kalacağı anlamına gelecektir.