MARKA AŞKI (LOVEMARK), MÜŞTERİYİ KAZANMANIN YOLU…
Prof. Dr. Mahmut Tekin
Selçuk Üniversitesi
Bölgesel Gelişme Araştırma Ve Uygulama Merkezi Müdürü
“Marka Aşkı” (Lovemark), pazarlamanın en ilginç ve heyecan verici bir konularından birisi… Markayla kurulan duygusal bağ… Marka Aşkı, ürüne veya hizmete olan bazen açık, çoğu zaman da gizli sevgi…! Tüketicilerin belirli bir marka aşkını anlamanın en iyi yolu onların ürünü kullandıkları zaman ortaya çıkan gizli haz, keyif, tutku, neşeye bağlı gizli sevgilerinde saklı olanı keşfetmekte gizli… Marka Aşkı, ürünü ve hizmeti kullanmaktan memnun bir tüketicinin belirli bir markaya tutkuyla bağlanma derecesi… Marka Aşkı, bir tüketicinin markaya sahip olmasıyla oluşan duygusal bağlanma derecesinin tutkuya dönüşmesi… Marka sevgisinin bir göstergesi… Müşteriyi kazanmanın yolu… Marka Aşkı, tüketiciler ve bir marka arasında samimi, tutkulu, kararlı ve sürekli ilişkiler… Memnun tüketicilerin markaya olan ilgi, heyecan, sıradışı olmak hazlarına bağlı olarak gerçekleşen tutkulu duygusal ilişkileri… Bu aşk, tüketiciler ve bir marka arasında karşılıklı olarak gelişen samimi ve tutkulu bir bağlanma… Örneğin; Instragram, YouTube, Facebook, Amazon, Google, Apple, Disney,…gibi…
Marka Aşkı, tüketicinin markaya olan aşırı sevgisi, âşkı… Bu sevgi bazı yönleriyle insanlar arasındaki aşka benzer… İnsanlar arasındaki aşk ilişkilerinin altında yatan iki unsur; derin sevgi ve ayrılık acısı… Marka aşkında da; markaya olan derin sevgiye göre tutkuyla bağlanma var… Markadan ayrı kalmanın verdiği ayrılık acısı ve özlem var… Ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan müşteri ve marka arasındaki aşk…! Pazarlama araştırmalarında ileri düzeyde marka sevgisine göre oluşan tutku, insanlar arasındaki ilişkiye benzer şekilde kişisel aşkla benzer olarak kavramsallaştırılmış… Herhangi bir marka aşkı araştırıldığında insanların sadece birkaç markaya güçlü bir aşklarının olduğu görülür… Örneğin; kahve markasına aşık bir tüketicinin, o ürünü tatmasından duyduğu haz, keyif, heyecan ve mutluluk… Ayrı kaldığında duyduğu ayrılık acısı, aşırı istek, yoksunluğun verdiği ıstırap, özlem, … duyguları… Örneğin, Starbucks, Samsung, Twitter, BMV, Mercedes, Nike,… gibi.
Marka aşkını anlamanın yolu…
Tüketici ile marka arasında marka sadakatine göre marka sevgisiyle birlikte zamanla duygusal bir ilişki gelişiyor… Bu marka sevgisi, markasından memnun olan bir tüketicinin geçmiş deneyimlerine bağlı olarak gelişen güçlü bir duygusal bağ… Marka aşkının özünde sevme, özlem, yakınlık duygularıyla oluşan bir markaya tutkuyla bağlanma kavramı yatar… Duyusal olarak markaya sahip olma ve markalı ürünü kullanmakla oluşan haz, keyif ve tatmin ile birlikte bilişsel olarak markayı sevme ve özlemi yaşama… Ve ortaya çıkan aşk… En önemli göstergesi, markayı sürekli olarak zaman içinde satın alma davranışı… Marka aşkı bize, tüketicilerin markayla nasıl bir deneyim yaşadıkları anlatır… Bu deneyimle yaşanan ilişkinin nasıl derinlemesine bir sevgiye dönüştüğünü de gösterir… Sevginin duygusal bağa geçişini… Ayrı kalmanın acısını, duyulan özlemini… Bu aşk, tek taraflı açık uçlu bir şekilde gelişmez… Bütün aşk ilişkilerinde olduğu gibi karşılıklı olarak iki taraflı yaşanır… Satın alma davranışındaki ilişki marka sevgisi değilse, bu ilişki sorunlu olmaya açıktır… Tıpkı kişisel özel aşk ilişkilerinde olduğu gibi… Marka aşkını anlamanın en iyi yolu aşk duygusunu anlamaktan geçer… Aşk duygusu ile aşk ilişkisi iç içe geçmiş iki kavram… Ve birbirinden ayırmak ve ayırt etmek çok zor… Aşk duygusu, sevgiyle kurulan bağla oluşan karışık bir duygu… Elbette bu duygu, bir yönüyle tüm duygular gibi kısa vadeli… Buna karşılık aşk ilişkisi, dostluk ilişkisi gibi uzun süreli… Bu ilişki, sayısız duygusal, bilişsel ve davranışsal deneyimleri içererek onlarca yıl sürebilir… Bu bağlamda marka aşkı araştırmaları, aşk duygu çalışmalarıyla ve aşk ilişkisi çalışmalarıyla marka aşkının büyük bir benzerlik olduğunu gösteriyor… Ancak bununla birlikte tüketicilerin marka sevgisinin nasıl aşka dönüştüğüyle ilgili çalışmalar devam ediyor…
Şüphesiz tüketicinin satın alma davranışının altında yatan güdüleri keşfetmek çok zor…! Tüketicinin satın alma kararı sürecini keşfetmek ürün satacak her şirket yöneticisi için önemli bir sorun… Deneyimsel olarak tüketiciler kullanmış oldukları ürün veya hizmette yaşadıklarıyla ilgili olarak hem olumlu ve hem de olumsuz tepkiler veriyor… Ve bazen olumsuz tepkilerle sürpriz sonuçlar ortaya çıkabiliyor… Örneğin; bir dönemde yenilik amacıyla piyasaya sunulan “mavi” ve “sarı” renkli “kola”nın olumsuz müşteri tepkisi kısa sonucunda sürede piyasadan çekilmesi… ürünle ilgili promosyon aktivitesini ürünü çevrimiçi hale getirerek deneyimsel olarak müşterilere yaşatmak… Tüketici satın alma davranışıyla ilgili çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen hâlâ tüketici davranışının altında yatan faktörler tam olarak anlaşılamamıştır… Davranış nedir?.. Sorusu cevap aranarak konu açıklanabilir… Davranış, insanın çeşitli uyarıcılara verdiği bir tepki… Peki, uyarıcılar nedir…? Uyarıcılar insanın beş duyu organını harekete geçiren etkilerdir. Sonraki aşamada bağlantılar kurulmaya çalışılarak sistematik düşünme tasarımı devam eder… Satın alma davranışı da bu etkilere verilen bir tepkidir. Örneğin; ses, koku, renk, ısı, ışık, tat, dokunma, ..vb. eşsiz deneyimler yaşatarak duyusal algılarla deneyimsel pazarlamada bilişsel olarak davranışlara yönlendiriyor… Kahve kokusu, yemek kokusu, kebap kokusu… Örneğin; Harley Davidson tüketiciler motorcular topluluğu sosyal ilişkisine göre aidiyet duygusuyla sosyalleşiyor… Harley Davidson ilişkisel pazarlamaya göre motor turları, kamp ve benzeri etkinliklerle sosyalleşmeyi sağlayan sosyal ortamlar yaratıyor… Starbucks örneğinde tüketiciler; rahat oturma gruplarıyla, internet ağ sistemiyle ortam rahatlığı yaşıyor… Kahve niteliği, kahvenin tadı, kokusu, aroması ile standart deneyimleri yaşıyor… Kahve ürününün aynı tedarikçilerle aynı tadı ve standartlaştırmayı sağlaması kalitenin vazgeçilmezi… Ürün kalitesi… Ve hizmet kalitesi markanın iki önemli bileşeni… Elbette kahvenin anlık olarak sunulması… Ortamda atmosfere yayılan kahve kokusu… Dinlenen müzik… Kablosuz Internet bağlantısı… Uzun süre rahat olarak oturabilmek… Kahveyi almak için self servis olarak başlangıçta kuyruklarda bekleme olması tüketiciler bakımından önemli değil… Her şey tüm bunlara değiyor… Pazarlama ve özellikle duyusal pazarlama, insanın satın alma davranışının arkasında yer alan beyinle ilgili nörobilim (pazarlama + tıp ara yüzü) konusuyla ilgileniyor… Marka aşkı, tam da bu konuyla ilgili…
Lovemark; duyguların, sezgilerin, içgüdülerin ve ilişkilerin keşfedilmesiyle başlar…
Müşteri olarak insanların satın alma davranışındaki duygularını, sezgilerini, içgüdülerini, ihtiyaçlarını anlamak… Ve onları anlamlandırmak… Bunun için müşterilerin algılarını oluşturan duygusal ve bilinçdışı tepkilerin ölçülerek açığa çıkarılması… Marka aşkına giden yol… Pazarlamada anlaşılması gereken tüketici satınalma davranışında kararın temelini nelere dayandığı…? Ve nelerden etkilenir…? Bunu anlamanın yolu, müşteri olarak insanların satın alma davranışındaki sürekli yenilenerek değişen duygularını, sezgilerini, içgüdülerini, ihtiyaçlarını anlamak… Müşterilerin algılarını oluşturan duygusal ve bilinçdışı tepkilerin ölçülerek açığa çıkarabilmek… Nöropazarlama bu araçlardan sadece birisi… Müşteri davranışlarına göre marka sadakati, bir markayı seçmesi ve özlem duyarak markayı yeniden satın alma davranışı… Bu davranışın nedeni reklam ve promosyon unsurlarına göre markayı seçmek ile ilgili eşsiz bir pazarlama deneyimine dayanan motivasyon olabilir… Marka sadakatine bağlı olarak ortaya çıkan marka sevgisinde tüketicilerinin aynı marka satın almasında zaman tasarrufu önemli… Tüketiciler boşa zaman harcamamak için daima aynı markayı satın almayı tercih ediyor… İhtiyaç; kişinin (müşteri) çeşitli uyarıcıların etkisiyle ortaya çıkan isteğine denir. Örneğin; midenin açlık hissiyle birlikte sıvı salgılaması sonu yemek yeme ihtiyacı gibi. Talep; müşterinin ihtiyacını karşılamak isteğiyle satın almayı istediği mal ve hizmete denir. Örneğin, açlığını gidermek isteyen kişinin ekmek, simit, v.b. maddeler satın alması gibi. Pazarlamanın temeli ihtiyaçları karşılamaktır… İstek; ihtiyaca bağlı olarak ortaya çıkan itici güce denir.
Lovemark’ta belirleyici rol algıda…
Müşterinin ürün ve hizmetle ilgili olarak sahip olduğu sahip olduğu imaj, algıyı belirler… Aynı zamanda algı, imajı da etkiler. Aslında satın alma davranışını belirleyen öne önemli unsur algıdır… Algı, duyusal bilginin alınmasıyla yorumlanarak seçilmesi işlemi… Algı, algılama ve anlamaya bağlı ulaşılan bilinç düzeyi… Yaşanan deneyimlerle bizim için iyi ve değerli olanı belirleyen his, duygu algı… Kara vermede tek belirleyici… Satın alma bir davranışı da algıya göre şekilleniyor… Davranış ise, insanın (müşteri) çeşitli uyarıcılara verdiği tepkidir… Uyarıcı olarak yukarıda sıralanan ürün ve hizmetin; tasarımı, konforu, teknolojisi, dayanıklılığı gibi somut unsurlarla birlikte sunulan iletişim davranışı etkileyen ilişki yönetimine bağlı diğer imajla oluşan algı belirleyen unsurlardır. Müşteri davranışını etkileyen en önemli değişken imajdır… Satılan ve satın alınan imaj… Marka aşkı imaja göre şekilleniyor… Tüketici nezdinde duyusal algıya bağlı olarak imajı yüksek olan ürünün, marka aşkı da yüksek oluyor… Örneğin; yenilikçi yaklaşımla tasarlanarak duyusal olarak sürüş rahatlığı, konforu, emniyeti, kaliteli işçilik ve malzemesi olan bir otomobil markası müşteri de aşk yaratabiliyor… Mercedes, Audi, Porsche örneklerinde olduğu gibi… Örneğin; acıkan kişinin yemek yeme ihtiyacı sonucu, açlığını giderme isteği gibi. Maslow’un bilinen ihtiyaçlar hiyerarşisine göre; bireysel ihtiyaçlar fizyolojik ve psikolojik olarak sınıflandırılıyor… Bunlara sosyal ihtiyaçlar da eklenebilir… Sosyal ihtiyaç içerisinde yer alan; ait olma, sosyalleşme, saygı görme, sevilme, tanınma, arkadaşlık ilişkileri, ifade etmek… Bu ihtiyaçlar bireyin kendi kendine gerçekleştirmesi isteğinden doğar. Bu bağlamda ürün ancak hedef olarak seçilen müşteriye diğer faydaları ile birlikte sosyalleşmesi için değer ve tatmin sağlarsa başarılı olabilir… Tüketicilerin ürünlerle birlikte, çözümleri, yararları ve değerleri satın alır… Örneğin; parfüm alırken iyi kokuyla, iyi hissetmeyi, karşı cinsin ilgisini çekmeyi, kendimize değer katmayı, hayattan zevk alma,… gibi duyguları tatmayı satın alır… Müşteri, kendisine en çok değer sağlayacağını umduğu tekliflere bağlı seçenekler arasında bir seçim yapar… Aslında pazarlamaya konu olan satış ve satın alma davranışı da seçenekler arasından değerli olanı seçme işleminden başka bir şey değil…!
Her şey bilinçaltında saklı…
İnsanlar birçok ihtiyaçlarını ve isteklerini kolaylıkla algılayabilirler. Müşterinin istekleri ve ihtiyaçlarının çoğu bilinçaltında saklı… Satıcı, açıkça belirli ihtiyaçları ve istekleri karşılama çabası içinde bulunduğu gibi, bilinçaltındakileri de su yüzüne çıkarmaya çalışır… Örneğin; ihtiyaç ve istek yaratmak için reklama ya da kişisel satışa başvurabilir. Bu yolda başarılı olur ve ortaya çıkan ihtiyacın ve isteğin yanı sıra satın alma gücü de varsa, talep yaratılmış olur… Marka aşkı açık ve gizli bir tüketici ihtiyacına göre oluşan yaşam tarzı, kimlik arayışı, sosyalleşme gereksinimi veya yeni bir durum değişikliği nedeniyle ortaya çıkan bir zorunlulukla oluşabilir… Eşsiz bir pazarlama deneyimi yaşamakla ortaya çıkan aşk… Pazarlamayla, müşterilerden (alıcı) satıcılara istek ve ihtiyaçlarıyla ilgili bilgi akışı, marka aşkına giden yolda duyusal bileşenlerin kalite standardına göre geliştirilerek tasarımında etkilidir… Pazarlama yönetiminin amacı, müşteri istek ve ihtiyaçlarına uygun mal ve hizmetlerinin başarılı bir şekilde pazarlanması için hedef pazarı seçmek… Ve hedef pazara göre pazarlama karması geliştirerek uygulamak… Genç, yaşlı, erkek, kadın, çocuk her insan ve topluluk bir müşteri… Her insanın kendi ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayan, onlara eşsiz pazar deneyimleri yaşatan ürünler marka aşkı yaşatıyor…
Bizi markalar âşık eden şey …?
Marka aşkını anlamak üzere, bizi markalar aşık eden şey nedir…? Sorusuna cevap aramalıyız… Marka aşkı her şeyden önce markanın; güvenilir, tutarlı ve tahmin edilebilir olmasıyla ilgili… bunu sağlamanın yolu ürün ve sunulan servisi standartlaştırmaktan geçiyor… Örneğin; McDonalds’ın en saygın küresel markalardan biri olmasının nedenleri bunlar… McDonalds’ın Chicago’da Hamburger Üniversitesi var… Burada yetişen öğrencilere standartlara uygun davranış ve beceri eğitimi veriliyor… Her şeyden önce McDonalds’ standartlar üzerine kurulu bir marka… Ürünün 85 ayrı işlem standartları var… Tuzlama şekli, pişirilme şekli, servis şekli ve diğerleri… Bu bağlamda McDonalds küresel olarak dünyanın her yerinde standart ürün ve servis vererek Lovemark oluyor… Dünyanın neresinde olursa olsun bir McDonalds restoranında, örneğin; Tokyo’dan İstanbul’a yolculuk yapan müşteriler aynı standart yöntemler kullanılarak pişirilen ve aynı ürünü tatmak üzere menüden siparişlerini verebilirler… İkea ürünlerini kalite standartlarına, tasarım standartlarına ve montaj standartlarına göre üretiyor… Ürünler modüler olarak kullanılabiliyor… Ürünleri tüketicilerin çok kolay bir şekilde montaj etmesini sağlayan standartlarla Lovemark oluyor… Standartların sonucunda sağlanan… Esneklik… Kullanışlı olmak… Yenilikçi… Konforlu… Güvenli… Tahmin edilebilir… Tüketicilerin ürünü ilk kullanımından itibaren ürünlerin ve parçaların kalitesi, uzun ömürlülüğü, markanın tüm modellerindeki sağlamlık, konfor, estetik, yenilikçi tasarım, albeni, güvenlik ve markaya duyulan güven Lovemark’a önemli bileşenleri… Müşteri için, açık ve gizli talebe bağlı ihtiyaçlarla açığa çıkan gizli sevginin somutlaşmış halidir Lovemark…!
Lovemarka giden yol…
Şüphesiz her şirket için Lovemark olabilmek için müşteriye sunulmak üzere ürünün tasarımından üretimine ve lojistiğine kadar her aşamada çok büyük bir çaba ve emek var… Kurulan hayaller… En iyi olabilmek için gayretleri var… Tüm bunlar müşteriye bir üründen çok daha fazlası olan “değer sunabilmek” için yapılan işlemlere göre yüzlerce ihtimale bağlı ilişkiler ağı… Birisinin eksik veya hatalı olması değerlerini etkileyen… Kırılgan, kaygan, öngörülemeyen… Müşteriye değer sunabilmek… Güvenlik… Konfor… Kalite… Estetik… Pratiklik… Dayanıklılık… Ve daha fazlası… Bir markanın Lovemark olabilmesi müşterilere üründen daha fazlasını vermesine bağlı… Satın alma davranışının Lovemark’a dönüşmesi için müşteride olması gereken bazı imaj, algı ve beklentiler var… Bunlar; Lovemark olarak satın aldığım bu marka, harika bir marka… Markayı kullanırken kendimi iyi hissediyorum… Bu markaya tutkuluyum… Bu marka beni çok mutlu ediyor… Bu markayı kullanmakla kendimi ayrıcalıklı hissediyorum… -Bu markayı çok seviyorum… Bu markayı kullanmak bana tam bir keyif verir… Bu markaya çok bağlıyım… Bu marka tamamıyla mükemmeldir… Ayrı kaldığımda markama özlem duyuyorum… Markamla kendimi değerli hissediyorum… Markam imajımın önemli ayrılmaz parçası… Bu markayla ilgili özel bir hislerim var… gibi duygu ve düşünceler… Markanın Lovemark statüsüne ulaşması için öncelikle saygıyı hak etmesi gerekiyor… Saygıyı hak ederek sevgiye dönüşen markayla ilişkinin temelinde güven yatıyor…! Her ilişkide olduğu gibi güvenmeyeceğiniz veya güvenemeyeceğiniz bir şeyi sevmek imkânsız bir şey…! Lovemark’a giden ilişkide saygının gelişiminin tek yolu güven… Güven duyularak müşterinin sunulan ürünü kullanmakla birlikte eşsiz bir deneyim yaşamasıyla duyduğu haz, tatmin ve heyecan… Sonrasında bilişsel olarak hissettiği; memnuniyet, samimiyet, eşsizlik, süreklilik, hayal kurmak ve hatıralarla birlikte tutkuyla oluşan sevgi marka aşkının yolu…
Markanızın sesini dinlemek…!
Lovemark olan marka, hayal edilen ile gerçek arasındaki boşluğu doldurur… Bunu anlamak için markanın sesini dinlemek gerekiyor…Markanızın sesini dinlemek…! Markanız, insanların başka hiçbir şeyde bulamadığı bambaşka fiziksel bir his vererek onları duyusal olarak onları ayrıcalıklı hissettiriyor mu…? Ne kadar samimi…? Samimiyet, kişisel olarak yakınlık… Marka aşkına giden yol… Samimiyet; empati, verilen söz (taahhüt) ve tutkuyu içeriyor… Markanın sesinin dinlemenin en iyi yolu müşterinin sesini dinlemektir… Müşteri, Lovemark’ta, hikâyenin kahramanı… Öznesi… Ona deneyimsel olarak eşsiz bir duygu yaşatılmalı… Kısaca, müşteri şımartılmalı…! Lovemark’ her şeyden önce hikâyenin kahramanı müşteriye odaklanmayı öngörüyor… Böylece müşteride markayla duygusal bağ kurarak markaya odaklanır… Marka ve onun kullanıcısı müşteri ayrılmaz bir ikili olur… Markanızın sesini dinleyerek müşteriyi anlamak…! Lovemark’ta marka müşterinin kişiliğini yansıtan “benliğin bir ifadesi”… Kişilik yansıması olarak marka her şeyden önce ” çekicilik (cazip)” olmalı… Bizi yansıttığı için, bizim için marka bağı önemli… Lovemark, marka olarak her şeyin kusursuzluğunu yani, mükemmelliği gösteren simge… Mükemmellik, marka aşkının amacı ve gereği… Marka aşkı için, olması gereken değer katarak müşteriye çok daha fazlasını yaşatan… Müşterinin hayatının önemli bir parçası olan… Müşteri önce tasarıma önem veriyor… Markanız tasarımda en iyisini sunuyor mu…? Farkı ne…? Müşterileriniz tarafından sağlanan geribildirimler ile ilgileniyor musunuz…? Onları dinler misin…? Markanızın tavsiyeleri yeni işler kazandırıyor mu…? Müşterilerle güvene dayalı ilişkiler var mı…? Müşterileriniz bir sorun olduğunda, sizin doğru olanı yapacağınıza ve sorunu hızla çözeceğinize inanıyorlar mı…?
Marka aşkında (Lovemark) dünyada durum…
Küresel marka aşk 2018 yılı sosyal alanda en sevilen markalar listesi var… Tüketici tercihlerine göre Mayıs 2017’den Mayıs 2018’e kadar olan dönemde sosyal medya aracılığıyla İngilizce dilinde yapılan araştırmalara göre küresel ölçekte ilk 25 markanın sıralaması yapılmıştır… Buna göre: 1.Instragram, 2.YouTube, 3.Facebook, 4.Amazon, 5.Google, 6.Apple,7.Disney, 8.Snapchat, 9.Sportify, 10.Netflix, 11.Etsy, 12.eBay, 13.Nintendo, 14.Uber, 15.Sony, 16.Nikon, 17.Target, 18.McDonalds, 19.Canon, 20.Starbucks, 21.Samsung, 22.Twitter, 23.BMV, 24.Mercedes ve 25.Taco Bell olarak sıralanıyor… Lovemark olan markaların çoğunu tanıyoruz…Sektörlere göre dağılımı; Gıda ve İçecek (%15), Otomotiv (%14), Banka ve Finans (%11), Perakende (%10), Teknoloji (%8), Ulaştırma(%7), Eğlence(%7), Sosyal Medya (%5) ve Telekom (%5) dir. Elvis Leiban, https://www.netbase.com/blog/global-love-list-2018-the-importance-of-brand-love-in-social-analytics/22.05.2019). Lovemark, Türkçe’de sevilen marka olarak kullanılıyor… Oysa Lovemark, müşterinin markayla kurulan duygusal bağına göre çok daha fazlasını ifade ediyor… Türkiye’de 2018 yılında en sevilen markalar: MediaCat ile birlikte Ipsos tarafından gerçekleştirilen araştırmada; Türk Hava Yolları (THY), Teknosa, Koçtaş, OPET, Erikli, İstikbal, Cappy, Burger King, Karaca, Elidor, OMO, LC Waikiki, Rexona, Bonus, Atasay, Penti yer alıyor… Elbette konuyla ilgili çeşitli değişkenlere göre farklı çalışmalar yapılabilir…
Marka aşkına müşteri ihtiyaçlarının anlaşılarak ve karşılanmasıyla ulaşılıyor… Bu hızlı büyümenin, sadakatin ve pazar payının anahtarları… İnsan ilişkilerinde olduğu gibi markanızla ilişkinizde saygı ve sevginin birlikte olması önemli… Bu bağlamda aşk ilişkilerinde olduğu gibi marka aşkı içinde, ürün ve serviste sunulan duyusal unsurların tam ve mükemmel olması gerekiyor… Markanız sizin için heyecan, coşku, imaj ve değer gibi hayran kalacağınız şeyleri temsil ederek sunmalı…! Bunlar sizin markanıza âşık olmanızın altında yatan tutkunun en önemli nedenleri arasında yer alıyor… Marka aşkının yaşaması; algılama yeteneğine bağlı olarak anlamak, kavramak, bilmek ve farkında olmakla ilgili… Marka aşkının yaşaması için, markanızın size her zaman sınıfının en iyi performansını sunması gerekiyor… En iyi ürün ve servis performansı…! Elbette Lovemark’ hedefleyen marka, vaatlerini gerçekçi bir tüketici müşteri ilişkisiyle kurulan anlamlı bağ (içgörü) üzerine kuruyor… Markanın müşterisine ait olarak edinmiş olduğu güçlü farkındalık Lovemark’ın temeli…
Lovemark’ın getirdikleri…
Lovemark, markayı sıradan olmaktan çıkarak sıradışı yapıyor… Müşteriyle duygusal bağ kurumayan marka etkisini yitirerek sıradanlaşır… Müşteriyle marka arasında kurulan duygusal bağ, markayı öne çıkarıyor… Lovemark ile müşteri marka arasındaki duygusal bağ, dikkat çekerek, ilgi uyandırarak, satınalma davranışı sonucu ürün ve hizmeti kullanma sonucu tatmin sağlayarak önemli bir değer yaratır… Müşteri nezdinde markayla ilgili önemli bir fark yaratır… Lovemark, müşteriyle kurulan duygusal ile birlikte kaynakların daha verimli kullanılmasını da sağlar… Reklam ve tanıtım için fazladan çaba harcama gerekli olmaz… Lovemark, markanın pazarlama iletişimindeki etki gücünü artırıyor… Lovemark, markanın bilinirliğinin yükselmesine katkı sağlar. pazar ayının artmasıyla markanın gücüne güç katar… Lovemark, markanın çekiciliğini (cazibesini) ve çekim gücünü, artırıyor… Hızla değişen yoğun küresel rekabetin yaşandığı bir dünyada, müşterinin daha değerli, daha özgür ve daha katılımcı olduğu pazarlarda markanın çekim gücü çok önemli… Değişim, markanın çekiciliğine göre çekim gücü rekabetiyle şekilleniyor… Lovemark ile birlikte markanın çekim gücü yaratmak önemli kazanımlar sağlıyor… Lovemark, müşteriyle ilişki odaklı anlamlı bir bağ kuruyor… Böylece Lovemark, ürün ve hizmetin tasarımını ilişki pazarlamasıyla müşteri odaklı hale getiriyor… Pazarlamada değişim artık ilişki temelli olarak gelişiyor… Satın aldığımız ve sattığımız şeylerin ilişki temelli olarak geliştiğini keşfettiğimiz an, bizim için her şey bitmiştir artık… Lovemark, bunlardan sadece birisi… Lovemark her şeyden önce ilişki temelli olarak müşterinin markanın duygusal bağ yaratmasının çekim gücüyle birlikte şirkete önemli fırsatlar sunuyor… Zaten Dünyada Lovemark olmuş şirketlerde öyle yapıyor… Müşterinin kendisini deneyimsel olarak ilişkisel pazarlamayla özel hissetmesiyle…
Lovemark, müşteri kazanmanın yolu…
Marka aşkı, ilişkisel pazarlamanın marka iletişiminde geldiği son nokta… İlişkisel pazarlama, müşteriler için yeni bir değer yaratarak müşteriye yaşatılan deneyimlerle kurulan duygusal bağ… Sonrasında ise ömür boyu bu ilişkiden faydalanma… Müşteri sadakatini arttırmak ve mevcut müşterilerle yeniden iş yapmak amacıyla daha yakın ve duygusallığı da içeren uzun dönemli ilişkiler geliştirme… Lovemark ile ilişkisel pazarlama ve müşteriyle kurulan duygusal bağ… Müşteri sadakati… Müşteriyi kazanma… Müşteri değer yaratılarak sağlanan kârlılık… Ve elbette daha fazlası… Markayla birlikte sunulan kalite mükemmel olunca sizin algıladığınız kalitede mükemmel oluyor… Bunlar sizin markanızın saygıyı hak etmesine yol açıyor… Marka aşkına giden yol böyle başlıyor… Sonra marka aşkının diğer bileşeni olan sevgiyi düşünmeye başlayabilirsiniz… Bunun için markanızın sizde gizem, heyecan, sürpriz ve merak uyandırması gerekiyor… Tüm bunlar sizde markanızın; heyecan ve coşku ile birlikte yüksek bir imaj algısı yaşatması sonucu sizde hayranlık hayran kalacağınız değerleri oluşturacak… Buna bir kere sahip olduğunuzda bırakmak istemeyeceksiniz… Tekrar, tekrar bu hisleri duymak üzere aynı deneyimleri yaşamak isteyeceksiniz… Bu sizde alışkanlık haline gelerek tutkuya dönüşür… Bu tutku da sevgiye… Sevgi de marka aşkına…! Sevgiyle ve sağlıcakla kalınız…!