“Bölgesel Isıtma ve Endüstride Atık Isının Kullanılması” Webinarında Atık Isının Doğru Teknolojilerle Geri Kazanılabileceği Vurgulandı

Satınalma Eğitimi Bölgesel Isıtma Ve Endüstride Atık Isının Kullanılması Webinarında Atık Isının Doğru Teknolojilerle Geri Kazanılabileceği Vurgulandı

Satınalma Eğitimi Bölgesel Isıtma Ve Endüstride Atık Isının Kullanılması Webinarında Atık Isının Doğru Teknolojilerle Geri Kazanılabileceği VurgulandıAvrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı ve Türkiye İklim Hedefleri Çerçevesinde Karbondan Arındırma ve Yeşil Dönüşümün Önemine Değinen “Bölgesel Isıtma ve Endüstride Atık Isının Kullanılması” Webinarı 13 Haziran 2024 Tarihinde Gerçekleşti. Webinarda Kamu ve Özel Sektörden Uzman Konuşmacılar, Uygun Yöntemlerle Geri Kazanılacak Atık Isının, Çevresel Etkileri Önemli Ölçüde Azaltabileceğini Vurguladı. 

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Danimarka İstanbul Başkonsolosluğu, iş birliğiyle gerçekleşen “Bölgesel Isıtma ve Endüstride Atık Isının Kullanılması” webinarı, Danimarka Başkonsolosluğu Enerji ve Çevre Sorumlusu Ticaret Müşaviri Seda Kayrak Bilgen’in moderatörlüğünde düzenlendi.

“Yeşil dönüşüme yönelik finansman desteklerimiz devam edecek”

Webinarın açılış konuşmasını yapan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Bölgeleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Haşim Cihan Demirköprülü, şunları söyledi: “Genel müdürlük olarak, altyapı ihtiyaçları ve yeşil dönüşüm için çeşitli krediler sağlıyoruz. Hem devlet bütçesi hem de Dünya Bankası kredilerimizden faydalanan OSB temsilcilerimiz mevcut. Yeşil dönüşüme yönelik finansman desteklerimiz devam edecek. Bu konuda ilgili finansör kuruluşlarla görüşmelere devam ediyoruz. OSB’lerimize atık su arıtma geri kazanımı, fiberoptik sistemler, katı atık yakma sistemleri gibi konularda önümüzdeki dönemde de destek vereceğiz. Bu anlamda çeşitli iş birlikleriyle birbirimizi tamamlamamız gerekiyor. Eğitimlerle de kurumsal kapasitelerimizi geliştirmeye çalışıyoruz.”

“Ülkemizde yaklaşık 163 bin konut eş değeri jeotermal kaynaklı bölgesel ısıtma yapılıyor”

Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı EVÇED Proje Destekleri Daire Başkanı Ersoy Metin ise webinarda şunları söyledi: “Enerjinin üretiminden tüketimine kadar tüm sektörlerde ve günlük yaşantımızda enerji verimliliği potansiyelinin artırılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Halihazırda ülkemizde yaklaşık 163 bin konut eş değeri jeotermal kaynaklı bölgesel ısıtma yapılıyor. Dünyada ise bina ve sanayinin nihai ısı tüketiminin yüzde 9’u bölgesel ısıtma kaynaklı. Bakanlık olarak, yıl sonuna kadar bölgesel ısıtmaya yönelik taslak kanun hazırlayacağız. 2024-2028 On İkinci Kalkınma Planı kapsamında ısı piyasası mevzuatına ilişkin çalışmalar tamamlanacak, teknik ve ekonomik olarak uygun yerlerde bölgesel ısıtma/soğutma sistemlerinin ve ısı pompalarının kullanımı yaygınlaştırılacak. Ayrıca jeotermal kaynaklı ısıtmanın artırılmasına yönelik çalışmalar yürütülecek. 2024-2026 Orta Vade Program kapsamında ise Türkiye’nin ısı potansiyelinin değerlendirilmesi ve atık ısının kullanılabilmesi için ısı arzına yönelik gerekli mevzuat düzenlemesi yapılacak.

“Proses sıcaklıklarının doğru sınıflandırılması, sektör entegrasyonunda enerji tasarrufu ve çevresel sürdürülebilirlik için çok kritik”

Webinarda ısı geri kazanım noktasındaki çalışmalarını paylaşıldı ve  sektör entegrasyonunun enerji tasarrufu, kaynakların yeniden kullanımı ve yeşil enerji üretimi odaklı hedeflerine vurgu yapıldı. İşletme veya kampüs sektör entegrasyon projelerinde proses sıcaklıklarının doğru sınıflandırılmasının önemini açıklayarak, kaynakları düşük (<15°C) (örneğin atık su arıtımı), orta (15-35°C) (örneğin proses soğutma) ve yüksek (>35°C) (örneğin biyogaz tesisi) sıcaklık gruplarına ayırmanın gerekliliğini belirtti. Kalkin, talep tarafında ise sıcaklık ihtiyaçlarının düşük (<50°C) (örneğin seracılık), orta (50-80°C) (örneğin bölgesel ısıtma) ve yüksek (>80°C) (örneğin proses sıcak su) olarak gruplandırılabileceğini açıkladı. Örneğin, düşük sıcaklıktaki bir kaynağın ısı pompasıyla orta sıcaklıklı talepleri karşılayabileceğini veya orta sıcaklıktaki bir kaynağın ısı geri kazanım ünitesine bağlanarak düşük sıcaklıklı taleplere yönlendirilebileceğini kaydeden Kalkin, bu yaklaşımların enerji verimliliğini artırarak çevresel sürdürülebilirliği desteklediğini söyledi.

“Kampüs genelinde kurulu bölgesel ısıtma sistemi, toplam enerji tüketiminin yüzde 43’ünü karşılıyor”

Teknopark İstanbul Üstyapı ve Teknik İşletme Takım Lideri Görkem Göbel, Teknopark İstanbul’daki sürdürülebilirlik ve bölgesel ısıtma uygulamalarını şöyle özetledi: “Avrupa Birliği iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında başta karbondioksit olmak üzere atmosferde kirlenmeye yol açan emisyonun azaltılması yönündeki hedefimiz, 2050 yılında karbon nötr hale gelmek. Kampüs genelinde uygulanan yeşil dönüşüm projeleri ve bölgesel ısıtma sistemi, Teknopark İstanbul’un çevre dostu ve enerji etkin bir tesis haline gelmesini sağlıyor. Kampüs genelinde kurulu 13.500 kW kapasiteli bölgesel ısıtma sistemi anlatıldı. Atık ısının HVAC sistemlerinde değerlendirilmesi sayesinde ısıl enerji tüketiminde verimlilik sağlandı.”

50 Yıl Önce Başlayan Barkod Sistemi Yerini QR Kod’a Bırakıyor

Satınalma Eğitimi 50 Yıl Önce Başlayan Barkod Sistemi Yerini Qr Kod’a Bırakıyor

Satınalma Eğitimi 50 Yıl Önce Başlayan Barkod Sistemi Yerini Qr Kod’a BırakıyorGS1 Türkiye ve GS1 Global Yönetim Kurulu Üyesi görevini sürdüren Migros Grubu İcra Başkanı Özgür Tort, GS1 standartlı QR Kod sistemine geçiş sürecini başlattıklarını açıkladı. Aralarında Türkiye’den Migros’un yer aldığı üretici, perakendeci ve e-pazaryeri 20 firmanın dünya CEO’ları ortak deklarasyona imza attı. GS1 Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, GS1 standartlı QR Kodların tüketicilere geniş çapta bilgi sağlanması ve kasada taramayı mümkün kılmak gibi birçok yeni imkân sağladığını belirtti.

Migros Grubu İcra Başkanı Özgür Tort; “Migros olarak ilk adımı biz attık ve Uzman Kasap ürünlerimizin GS1 QR Kod sistemi ile tam izlenebilirliğini sağladık. Attığımız bu imza ile 2027 yılında GS1 standartlı QR Kod sistemini tüm kasalardan ve online olarak kullanılmak üzere hazır hale getireceğiz” değerlendirmesinde bulundu. Üreticiler, 2027 yılına kadarki teknik hazırlık sürecinde GS1 standartları doğrultusundaki QR Kodları, ürettikleri ürünlerin etiketlerine entegre edecek, perakendeciler de kasa sistemlerini GS1 standartlarında QR Kodlarını okuyacak şekilde güncelleyecek.

İlk kez kasada taranmasının ardından 50 sene geçen GS1 barkod sistemi, yerini GS1 standartlarında QR Kod sistemine bırakıyor. Aralarında Türkiye’den Migros’un yer aldığı üretici, perakendeci ve e-pazaryeri 20 firmanın dünya CEO’larının, imzaladıkları Ortak Açıklama doğrultusunda GS1 Standartlarında QR kod sisteminin hayata geçmesi için süreci başlattı. Bu süreçte, üreticiler GS1 standartları doğrultusundaki QR Kodları ürünlerin paketlerine entegre edecek, perakendeciler de kasa sistemlerini GS1 QR Kodlarını okuyacak şekilde güncelleyecek.

Özgür Tort: “Türkiye’de ilk barkod sistemini uygulayan Migros, GS1 standartlı QR Kod sistemini 2027 yılında hazır hale getirecek”

GS1 Türkiye ve GS1 Global Yönetim Kurulu Üyesi görevini sürdüren Migros Grubu İcra Başkanı Özgür Tort, “Türkiye’de ilk barkod uygulamasını Migros hayata geçirmişti. GS1 2D barkodu da Uzman Kasap markamız ile ilk uygulayan biz olduk. Böylece, Uzman Kasap ürünlerimizin tam izlenebilirliğini sağladık. Bugüne kadar kullanılan barkod sistemi sınırlı bilgileri içeriyordu. Ancak GS1 standartlı QR Kodlara güvenlik bilgileri, ürün içeriği, besin değerleri, sertifikaları, geri dönüşüm, izlenebilirlik bilgileri, sürdürülebilirliğe yönelik ve lojistiğe dair tüm bilgiler gibi çok daha kapsamlı verileri eklemek mümkün. Böylece tüketiciler, ürüne dair tüm bilgilere akıllı telefon kullanarak erişebilecek. Sistem çalışmaya başladığında ürünlerin izlenebilirliği artacağı gibi süreçlerde de verimlilik sağlanacak. Şimdi de GS1 QR Kod ortak deklarasyonuna imza attık. Attığımız bu imza ile 2027 yılına kadar GS1 standartlı QR Kod sistemini tüm kasalardan ve online olarak kullanılmak üzere hazır hale getireceğiz. Sistem hızla tüm perakendeci ve üreticilere yaygınlaşacak” dedi.

Tüketicilerin, aldıkları ürünün besin değeri ve içeriğinin yanı sıra, üretimde sürdürülebilir kaynaklar kullanılıp kullanılmadığına kadar birçok özelliğe dikkat ettiklerini hatırlatan Tort, “Çok geniş bir bilgi havuzu, ürünün GS1 QR Kodunda yer alacak. Tüketiciye doğru bilgi akışı ve şeffaflık getiren bu çalışmayla ürünlerin ambalajları değil, verileri konuşacak. Müşterilerimiz ister evinde, ister rafta, ister online üzerinden her türlü ürünü, GS1 standartlı QR Kodu üzerinden kaynağına kadar takip edebilecek. Ürün ne zaman üretilmiş, hangi parti ürünlerle getirilmiş, STT bilgisi, ürünün kullanma kılavuzu ve geri dönüşüm bilgisi gibi detaylara ulaşılacak. Hatta karbon ayak izine kadar takip edebileceğimiz bir seviyeye geleceğiz. Böylece tam izlenilebilirlik sağlanacak. Kasalarda tüm ürünlerin STT kontrolü otomatik olarak sağlanmış olacak. Bu sayede ürün verileri gerçek müşteri deneyimine dönüşecek. Yeni nesil perakende anlayışımız doğrultusunda hayata geçireceğimiz bu uygulamayla sektörümüze ve müşterilerimize önemli bir katkı sunacağız dedi.

Ender Yorgancılar: “GS1 QR Kodları, dünya ticaretine giriş kapısı” GS1 Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, “Bugün yoğun bir şekilde kullanılan barkodlar, endüstrinin gelecekteki gereksinimlerini, tüketicilerin ve düzenleyicilerin talepleri doğrultusundaki daha fazla ürün bilgisi taşıma ihtiyacını karşılayamaz hale geldi. Dolayısıyla GS1 standartlarına sahip QR Kodlar, tüketiciler ve regülasyonlar kapsamında talep edilen tüm bilgilerin sağlanması ve kasada taramayı mümkün kılmak gibi birçok yeni imkân sağlıyor” dedi.

Yorgancılar, şu bilgileri verdi: “GS1 Türkiye kurulduğu günden bu yana yüzde 85’i KOBİ olan üyelerinin dijitalleşmesi ve uluslararası standartları kullanarak yurtdışına açılması adına köprü görevi görüyor. Yurt içinde ticaretin etkin bir şekilde yapılması için çalışıyor, 118 ülkenin üye olduğu küresel GS1 ağı içinde “dünya ticaretine giriş kapısı” olarak ihracatçılara uluslararası rekabet gücü kazandırıyoruz. GS1 Global’in yayınladığı Ortak Açıklama’da imzası bulunan 20 firma, 150 ülkede faaliyet gösteriyor. Yaklaşık 1,3 trilyon dolar pazar değerine sahip bu firmalar, 2 milyondan fazla kişiye iş imkânı sağlıyor. Sistemin yaygınlaşması adına çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”

Günümüzde dünya genelinde her gün 10 milyar kez taranan barkodlar ile ticaretin her alanında üretimden dağıtıma, ihracattan geri dönüşüme kadar bir ürünün tedarik zinciri üzerinde izlediği tüm yol takip edilebiliyor. İlk kez 26 Haziran 1974 yılında kasada taratılan ve kullanılmaya başlanan barkod sistemi, bugün raflarda bulunan ürünlerin %99’unda yer alıyor.

Mobilya sektörünün tasarım vizyonu Furnishings & Design Istanbul’da sergilenecek

Satınalma Eğitimi Mobilya Sektörünün Tasarım Vizyonu Furnishings & Design Istanbul’da Sergilenecek

Satınalma Eğitimi Mobilya Sektörünün Tasarım Vizyonu Furnishings & Design Istanbul’da SergilenecekFurnishings & Design Istanbul (FDI), Türkiye mobilya sektörünü özgün, yenilikçi ve estetik tasarımlar odağında bir araya getirecek. Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) organizasyonuyla gerçekleştirilecek FDI 19-21 Eylül’de İstanbul Fuar Merkezi 9. Hall’de 5 bin metrekarelik alanda iç tasarım üzerine büyüleyici ve ufuk açıcı yeniliklere sahne olacak. Zarif ve çarpıcı tasarımların yer alacağı fuarla ilgili Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, “İç mekân tasarımı konusunda düşünen ve üreten herkesi yenilikçi çözümler için fuarımıza bekliyoruz” dedi. 

Üretim ve ihracatta istikrarlı büyümeyi yakalayarak adından her geçen gün daha fazla söz ettiren Türkiye mobilya sektörü Furnishings & Design Istanbul’da (FDI) tasarım odağında bir araya geliyor. Sektör, güçlü iş ağını da arkasına alarak, mobilya sektörünü çevreleyen iç mekâna ait ekosistemlerin bütününü de fuarda buluşturacak. 19-21 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan fuar, İstanbul Fuar Merkezi 9. Hall’de 5 bin metrekarelik alanda; mobilyadan aydınlatmaya, ev tekstilinden zemin kaplamasına ve aksesuara kadar tüm başlıklarda iç mekân üzerine düşünen ve üreten tüm markalara özgün ve yenilikçi tasarımlarını sunma fırsatı verecek. Fuarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, “Teknolojinin sunduğu fırsatlarla bir yandan tasarım imkanları diğer yandan da insanların estetik zevkleri gelişiyor. Özellikle yaşam alanlarını düşündüğümüzde iç mekanla ilgili sektörlerin ürün kalitesiyle birlikte tasarım kalitelerini iyileştirmesi gerekiyor. Bu yıl gerçekleştireceğimiz fuarımızla hem verimli ve doğurgan ilişkiler için bir platform yaratmak hem de yaratıcı karşılaşmalara vesile olarak, yarının fikirlerini, iyi işleri ve kaynakları İstanbul’a çekmeyi amaçlıyoruz” dedi. 

Yenilikçi Çözümlerin Merkezi Olacak

FDI, özgün ve nitelikli tasarımlarla ürünler ortaya koyan her ölçekten markaya ev sahipliği yapacak. Fuar, özellikle tasarımcılarla vizyoner üreticilerin buluşmasına olanak tanıyacak. Fuar için İstanbul’un yarattığı ticari ekosistemin kıymetli olduğunun altını çizen Güleç, “İstanbul gerek yaratıcı zihinlerin tarih boyunca yeni yaşayışlar tasarladığı, yeni fikirleri köklendirdiği, özgün olanı olgunlaştırıp dünyaya yayan kadim bir kent. Bu nedenle FDI ile endüstri paydaşlarını ve tasarıma ilgi duyan herkesi, Türkiye’de tasarımın özgün yönünü, sürdürülebilirlikten inovasyona kadar farklı alanlara odaklanan tasarımlarla keşfetmeye çağırıyoruz. Fuarımızla özgün, yaratıcı ve nitelikli olana yeni bir alan açarak bir üst seviyeye sıçramak isteyen markalara zemin hazırlayacağız” dedi.

İç Tasarımın Merkezi Olacak

Furnishings & Design Istanbul mobilyadan aydınlatmaya, ev tekstilinden zemin kaplamasına ve aksesuara kadar iç mekân üzerine tüm başlıklara ev sahipliği yapacak. Fuarda yenilikçi tasarım ve çözümlerin yanı sıra mobilya ve iç mekân tasarımına değer katan tüm bileşenlere yönelik ufuk açıcı sohbetler, entelektüel çıtası yüksek tartışmalar da gerçekleşecek. Yenilikçi ve öncü tasarım fikirleri, sektörün dönüşümünü yansıtan güncel içgörüler ve ilham verici yaklaşımlar FDI Stage’de, tasarım disiplinlerinden gelen yerli ve yabancı fikir önderleri tarafından gündeme taşınacak.

İş Birliklerine Zemin Hazırlayacak

Furnishings & Design Istanbul ‘FDI D2B Programı’ ile verimli ve doğurgan iş birliklerine zemin hazırlayacak. Türk ve yabancı tasarımcılar, iç mimarlar ve mimarlar, üreticiler, mobilya markaları ve üreticileri, aydınlatma markaları ve üreticileri, ev tekstili markaları ve üreticileri, vitrifiye markaları ve üreticileri, züccaciye markaları ve üreticileri, obje markaları ve üreticileri başta olmak üzere önceliği tasarım olan profesyoneller fuarda bir araya gelecek.

Özel Alanlar Fuarın Etkisini Artıracak

Fuarın özel kürasyonla farklı temalar çevresinde oluşturulacak FDI Design Houses alanında katılımcı firma ve markaların portfolyolarından seçilen özel ürünler bir araya getirilecek. Özellikle her biri ayrı bir hikâyeye ve yaşamdan farklı bir alana odaklanacak FDI Design Houses, ziyaretçilere tasarımın etki sahasının zenginliğini, sektör bileşenlerinin birlikteliğinden oluşan Türkiye tasarım ekosisteminin gücünü anlatan bir deneyim alanı sunacak. Özel bir iletişim platformu yaratacak olan FDI D2B Programı inovasyondan sürdürülebilirliğe farklı alanlarda yenilikleri hayata geçiren markalar ve tasarım ofislerini bu alanda arayışı olan şirketler ve kişilerle aynı çatı altında buluşturacak. Mesleki yolculuklarının farklı aşamalarındaki bağımsız Türk tasarımcılar ise FDI New Horizon Exhibition sergi alanında buluşacak. Tasarımcılar oluşturulan özel alan sayesinde özgün ve nitelikli ürünlerini 3 boyutlu, prototip veya bitmiş ürünlerle, endüstri paydaşları ve tüketicilerle buluşturma imkânı bulacak. Fuarın dinlenme ve networking alanı olarak kurgulanan FDI Lounge ise sadece katılımcı marka yetkilileri, tasarımcılar ve medya temsilcilerine hem dinlenme hem de yakından tanışma fırsatı sunacak.

Tasarım Komitesi Özgünlüğe Yön Verecek

FDI ziyaretçilerini güncel, nitelikli ve özgün içeriklerle buluşturabilmek amacıyla akademisyenler ve deneyimli sektör temsilcilerinden oluşan Tasarım Komitesi ile de fark yaratacak. Alanında uzman isimlerin bir araya geldiği komite fuarın özgün yapısını da şekillendirecek. Tasarım Komitesi akademisyen / endüstriyel tasarımcı Alpay Er, iç mimar / tasarımcı Ahmet Raşit Karaaslan, mimar Aynur Yılmaz, yüksek iç mimar Cem Cemal Çobanoğlu, stratejik iletişim danışmanı Cengiz Ayyıldız, endüstri ürünleri tasarımcısı / iç mimar Ece Yalım, tasarımcı / küratör / eğitmen Erdem Akan ve endüstriyel tasarımcı Şule Koç’tan oluşuyor.

Plastik Sektörü Geri Dönüşüm Fuarında Türkiye’yi Başarıyla Temsil Etti

Satınalma Eğitimi Plastik Sektörü Geri Dönüşüm Fuarında Türkiye’yi Başarıyla Temsil Etti

Satınalma Eğitimi Plastik Sektörü Geri Dönüşüm Fuarında Türkiye’yi Başarıyla Temsil EttiHollanda’nın Amsterdam şehrinde düzenlenen ve geri dönüşüm sektöründe dünyanın en önemli fuarından biri olarak kabul edilen PRSE – Plastics Recycling Show 2024 fuarının Türkiye milli katılım organizasyonu bu yıl ilk defa İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği tarafından gerçekleştirildi. Plastik sektöründe 34 firma geri dönüşüm alanında Türkiye’yi başarıyla temsil etti.

Plastik geri dönüşüm sektörüne yönelik dünyanın en önemli fuarından biri olan PRSE – Plastics Recycling Show 2024 fuarı, bu yıl 19-20 Haziran 2024 tarihleri arasında Amsterdam’da gerçekleştirildi. Fuara bu yıl ilk kez Türkiye milli katılım organizasyonu düzenlendi. İKMİB tarafından yapılan milli katılım organizasyonu kapsamında 8 firma ve 26 bireysel firma olarak toplamda 34 firma, fuarda Türkiye’yi başarıyla temsil etti.

Farklı ülkelerden plastik geri dönüşüm sektöründe faaliyet gösteren 483 firmanın katılımcı olduğu fuarı 10 binden fazla kişi ziyaret etti. Türk katılımcı firmalar tarafından fuar süresince geri dönüşüm sektörüne yönelik ürün grupları sergilenerek, alıcı firmalara tanıtım gerçekleştirildi.

T.C. Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, T.C. Lahey Ticaret Müşavir Yardımcısı Aşkın Pekel, İKMİB Yönetim Kurulu Üyeleri Erkan Aydın, Fatma Köktaş ve Tarık Özdemir katılımcı firmaları ziyaret ederek, başarı dileklerini iletti.

Adil Pelister: “Türk firmalarımızın PRSE 2024 fuarında yer almasını ihracatımızın yanı sıra Avrupa Yeşil Mutabakatına uyum kapsamında önemli bir adım olarak görüyoruz”

Plastik geri dönüşüm sektöründe dünyanın en önemli etkinliklerinden biri olarak kabul edilen PRSE – Plastics Recycling Show 2024 fuarına bu yıl ilk kez milli katılım düzenlediklerini belirten İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “İKMİB olarak, plastik sektörümüzün alt sektörlerinden olan geri dönüşüm sektörüne yönelik önemli bir etkinlik gerçekleştirdik. PRSE 2024’e bu yıl ilk kez gerçekleştirdiğimiz milli katılım organizasyonumuzun katılımcı firmalarımız açısından oldukça verimli ve etkili geçmesinden dolayı memnuniyet duyuyoruz. Daha çok sektördeki profesyonellere hitap eden fuarın dünya çapındaki bilinirliği ve önemi her geçen yıl artıyor. Plastik geri dönüşüm sektörünü takip etmek, geri dönüşüme dair dünyadaki gelişmelere uyum sağlamak ve sektördeki son teknolojilerin gerisinde kalmamak adına fuara katılımının önemli olduğunu düşünüyoruz. Türk firmalarımızın da fuarda yer almasını ihracatımız açısından gerek sektörün önemli bir parçası olmak gerekse sürdürülebilirlik ve Avrupa Yeşil Mutabakatına uyum kapsamında önemli bir adım olarak görüyoruz. Türkiye’nin 2023 yılında 10 milyar dolardan fazla plastik sektörü ihracatı bulunuyor ve bu ihracatın yarısı Avrupa’ya yapıldı. Bu açıdan Avrupa’da yer alan 137 milyar dolarlık pazardan daha fazla pay alınması ile geri dönüşüm sektöründe yeni trendlerin ve sektördeki son gelişmelerin takip edilmesi adına PRSE fuarının katılımcı firmalarımıza katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu kapsamda, 2025 yılında da söz konusu fuara Birliğimiz tarafından milli katılım organizasyonu düzenlenmesini planlıyoruz.” dedi.

Yapay Zeka İnsan Kaynakları Uygulaması: KAI

Mobil Uygulama Geliştirme Hizmeti

Mobil Uygulama Geliştirme HizmetiKoçSistem’in “yapay zeka ekip arkadaşı” KAI, kişiselleştirilmiş çalışan deneyimi ile iş gücünde ve operasyonel süreçlerde verimlilik artışı sağlamayı hedefliyor. KoçSistem’in uzman ekipleri tarafından tasarlanan ve ilk aşamada şirket içi aktif edilen KAI, yakında tüm kurumların hizmetine sunulacak.

Türkiye’nin lider bilgi teknolojileri şirketi KoçSistem, insan kaynakları yapay zeka uygulaması KoçSistem Artificial Intelligence (KAI)’yi hayata geçirdi. KoçSistem’in uzman ekipleri tarafından oluşturulan KAI, insan kaynakları uygulamalarının yanı sıra tüm şirket içi süreçlerde aktif görev alacak. Kişiselleştirilmiş çalışan deneyimi sunmayı ve çalışanların doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmalarını amaçlayan yeni iş arkadaşı KAI, Topluluk içi ve dışı müşterilerimizin ihtiyaçlarını kapsayacak şekilde geliştirilmeye devam edecek. KoçSistem, KAI’yi önümüzdeki dönemde bir ürün olarak müşterilerinin hizmetine sunmayı planlıyor.

KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca, günümüzde işletmelerin yapay zeka algoritmalarının gücünden faydalanarak iş akışlarını kolaylaştırdıklarını, hedef kitlelerine ilgi çekici ve kişiselleştirilmiş deneyimler sunmak için adeta birbirleriyle yarıştıklarını ifade ederek; “İşletmeler yapay zeka ile adeta devrim yaratıyor, kullanıcı deneyimi odaklı ürünlerin geliştirilmesine olanak sağlıyor. Bunu üretken yapay zeka teknolojisine borçluyuz. Yapay zekanın bu yeni alanı, basit öngörülerin ötesine geçiyor ve insan bilgisini taklit eden içerik, veri ve çözümler üretiyor. Yeni nesil yapay zeka sohbet robotları yalnızca tahmin etmekle kalmıyor, aynı zamanda birçok alandaki karmaşık sorunları da çözebiliyor. Üretken yapay zekayı benimseme yolculuğu henüz başlangıç aşamasında olsa da giderek daha fazla şirket, iç süreçlerini ve müşteri ihtiyaçlarını gerçek zamanlı olarak uyarlayarak kullanıcı deneyimini özelleştirmek için büyük çaba sarf ediyor. Biz de tüm bu uzmanlıkları kendi bünyesinde barındıran Türkiye’nin lider teknoloji şirketi olarak önce kendi iş süreçlerimiz için KAI’yi tasarladık. KAI, çalışma arkadaşlarımızın her soru ve sorununa çözüm bulmaya çalışıyor, doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmalarını sağlıyor. Önümüzdeki dönemde iş gücünde ve operasyonel süreçlerde de KAI aracılığıyla verimlilik artışı sağlamayı hedefliyoruz. Yapay zeka insan kaynakları uygulamamız KAI’yi çok yakında tüm müşterilerimizin hizmetine sunmak için çalışmalarımızı aralıksız yürütüyoruz” dedi.

Kişiselleştirilmiş Özgün Bir Deneyim 

7/24 erişilebilir şekilde tasarlanan KAI, son derece net ve doğal bir iletişim dili kullanıyor. İş süreçlerinde proaktif ve yaratıcı olacak şekilde kodlanan KAI, çalışma arkadaşlarının kendisiyle iletişim kurmasını beklemeden, hedeflenen iş ve süreçlerde doğrudan diyalog başlatarak iletişimi yaygınlaştırabiliyor.

Kullanım oranı artıkça öğrenmeye ve gelişmeye devam eden yapay zeka uygulaması KAI ile çalışan deneyimini iyileştirmeyi ve verimliliği artırmayı hedeflediklerini belirten KoçSistem İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Asena Akbalcılar Aşkın, “KoçSistem’de çalışma arkadaşlarımızın katılımı ile gerçekleştirilen “Hack Your Job 2.0” etkinliğinde birinci proje olan KAI, bir sohbet robotundan  farklı olarak (chatbot) jenerik cevaplar vermeyen; sürekli öğrenen ve kişisel deneyim sunan bir yapay zeka uygulaması. Bununla birlikte, tek bir uygulama üzerinde tüm modüller aynı platformda yer alıyor. Bu da KAI’yi şirketimizin özgün ihtiyaçlarına daha iyi hizmet edebilen bir dijital iş arkadaşı yapıyor. KAI’nin, ilk aşamada, çalışma arkadaşlarımızın günlük hayatını kolaylaştıran şirket içi platformlarla entegrasyonu tamamlandı. İkinci aşamada KAI, özellikle liderlik deneyimine odaklanarak ekiplerle ilgili bilgi ve yönlendirmelerde derinleşecek, ekip yönetimi ve çalışan deneyiminde liderlerimize yol gösterici olacak” dedi.

Lojistikte Vize Sorunu Engele Dönüştü, İhracatçı İntermodale Yöneldi

Satınalma Eğitimi Lojistikte Vize Sorunu Engele Dönüştü, İhracatçı İntermodale Yöneldi

Satınalma Eğitimi Lojistikte Vize Sorunu Engele Dönüştü, İhracatçı İntermodale YöneldiAB ülkelerinin Türk tır sürücülerine yönelik vize engeli, intermodal taşımacılığa ilgiyi artırdı. Lojistik sektörünün yenilikçi markalarından Capella Logistics de ihracatçıların, söz konusu vize engelinden etkilenmemesi için intermodal taşımalarına ağırlık verdi. Şirketin CEO’su Aytaç Aykanat, “Vize engelini aşmak için demir yolu ve Ro-Ro bağlantılı intermodal hatlarımızı güçlendiriyoruz. Bulgaristan’daki şirketimiz ve AB’deki güçlü altyapımız sayesinde ihracat yüklerimizi, Avrupa’ya gecikmeden teslim ediyoruz.” dedi. 

Türk tır sürücülerinin AB ülkelerinden vize almakta karşılaştığı sorunlar, Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatını da olumsuz etkiliyor. Artık tarife dışı engele dönüşen vize sorunları, Türkiye’nin ihraç ürünlerinin Avrupa’daki alıcılarına teslimatlarını da geciktiriyor. İhracatçılar ise intermodal taşımalara daha fazla ilgi göstermeye başladı. UND istatistiklerine göre ocak-mayıs döneminde Ro-Ro hatlarını kullanarak yapılan ihracat taşıma sayısı yüzde 5,8 artarak 115 bin 492’ye çıktı.

Türkiye – Avrupa hattında ithalat – ihracat taşımaları yapan ve 2024’ü “İntermodal Yatırım Yılı” ilan eden Capella Logistics, vize engelinin ihracata olumsuz etkilerini minimuma indirmek için intermodal hatlarını daha da güçlendirme kararı aldı. Şirketin CEO’su Aytaç Aykanat, “Demir yolu ve Ro-Ro bağlantılı intermodal hatlarımıza ağırlık veriyoruz. Bulgaristan’daki şirketimiz ve AB’deki güçlü altyapımız sayesinde ihracat yüklerimizi, Avrupa’ya gecikmeden teslim ediyoruz.” dedi. 

Hem Vize Engelini Aşıyoruz Hem Maliyet Avantajı Sağlıyoruz

Almanya, Hollanda ve Belçika’ya genellikle demir yolu bağlantılı intermodal hatlarıyla taşıma yaptıklarını anlatan Aykanat, İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz’e ulaşmak için ise yoğunlukla Yalova-Sete Ro-Ro hattını kullandıklarını dile getirdi. Aykanat, yaygın lojistik ağları sayesinde, Avrupa içindeki son teslimatları ise vize sorunu olmayan sürücülerle gerçekleştirdiklerini belirtti.

Aykanat, intermodal taşımaların karbon salımını da kara yoluna göre büyük oranda azalttığını, böylece hem vize engelini aştıklarını hem de müşterilerine maliyet avantajı sağladıklarını vurguladı.

Sınır Kapılarında Bekleme Süreleri İşkenceye Dönüştü

Vize sorununa ek olarak Avrupa’ya kara yolu ile ulaşımda gümrük kapılarındaki bekleme sürelerinin uzadığına da dikkati çeken Aykanat, “Türkiye’nin ihracatı her yıl artıyor. Buna bağlı olarak lojistik taşımalar ve çekici sayıları da artıyor. Ancak Bulgaristan ve Yunanistan sınır kapılarındaki alt yapı hep aynı kalıyor. Bulgaristan sınırında bekleme süresinin 100 saate kadar yükseldiğini gözlüyoruz, bu adeta işkenceye dönüştü. Dozvola (geçiş belgesi) sıkıntıları da sürüyor.” görüşünü de paylaştı.

Boeing 2024 Sürdürülebilirlik ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar ve Gezegen için İstikrarlı İlerleme Öne Çıkıyor

Satınalma Eğitimi Boeing 2024 Sürdürülebilirlik Ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar Ve Gezegen Için İstikrarlı İlerleme Öne Çıkıyor

Satınalma Eğitimi Boeing 2024 Sürdürülebilirlik Ve Sosyal Etki Raporunda İnsanlar Ve Gezegen Için İstikrarlı İlerleme Öne ÇıkıyorRapor, küresel havacılık güvenliği, inovasyon, temiz teknolojiler, çeşitlilik, kapsayıcılık ve toplumsal katılıma dair şirket hedeflerindeki ilerlemeyi içeriyor

Raporda, şirketin “önce önle, sonra bertaraf et” stratejisi ve kalıcı olarak karbonsuzlaşmaya yönelik yatırımları vurgulanıyor

Boeing; çalışanları, çevre ve toplumları destekleme konusundaki ilerlemeyi özetleyen 2024 Sürdürülebilirlik ve Sosyal Etki Raporu’nu yayınladı.

Boeing Sürdürülebilirlik Sorumlu Başkanı Brian Moran, “Sürdürülebilirlik konusunda daima güvenlik ve kaliteye bağlı kalarak kaydetmiş olduğumuz istikrarlı ilerlemeyi paylaşmaktan onur duyuyoruz. Bu temel değerlere bağlılığımızı yinelerken, şirket olarak sektörün karbonsuzlaşmasına odaklanmaktan, aynı zamanda toplumları kalkındırmak ve herkesin sesinin duyulduğu kapsayıcı bir kültüre teşvik etmekten güç alıyoruz” dedi.

Bu yılki raporda yer alan ilerleme alanları:

2023 yılında Boeing’in operasyonları için kullanılan enerjinin %39’u, doğrudan alımlar ve yenilenebilir enerji kredilerinin bir kombinasyonu yoluyla yenilenebilir elektrikten elde edilmiştir.

2020’den bu yana Boeing’in ABD işgücü kapsamında etnik çeşitlilik yüzdesinde 6,4 puanlık artış ve küresel işgücü kapsamında ise kadın çalışan yüzdesinde 1,2 puanlık bir artış kaydedilmiştir.

Çalışanların 2023 yılındaki gönüllü çalışma saatlerinde 100.000 saatlik artış kaydedilmiş ve dünya çapında hayır işlerine toplamda 477.000 saat ayrılmıştır.

Şirket bünyesindeki “Boeing Hediye Eşleştirme Programı” doğrultusunda çalışan bağışları ile hayır kurumlarına 60 milyon dolar destek sağlanmıştır.

100’den fazla etkili paydaşın katılımı ve havacılık sektörünün emisyon azaltım stratejilerini analiz etmek üzere “Boeing Cascade İklim Etki Modeli” ile desteklenen 20 büyük etkinlik gerçekleştirilmiştir.

Boeing, karbon yönetimi yaklaşımını “önce önle, sonra bertaraf et” stratejisi doğrultusunda geliştirmektedir.

“Önce önleme” yaklaşımı, karbon emisyonlarını kaynağında azaltarak ve/veya önleyerek, örneğin yenilenebilir enerji ve verimli altyapıya yatırım yapmaya devam ederek ve aynı zamanda kaynakların korunmasını teşvik ederek karbon emisyonunun azaltımını içermektedir.

“Bertaraf etmek” yaklaşımı ise, azaltılması zor emisyonlar için dengeleme ve uzaklaştırma anlamına gelmektedir. Dengeleme portföyünü zaman içinde güçlendirmek ve çeşitlendirmek için Boeing, kalıcı karbon giderme projelerine yaptığı yatırımları artırmaktadır. Boeing ayrıca, havayolları müşterilerinin desteklediği, küresel piyasa temelli bir önlem olan “Uluslararası Havacılık için Karbon Dengeleme ve Azaltma Şeması”nı (Carbon Offsetting Removal Scheme for International Aviation- CORSIA) önemli teknolojiler ve politika gelişimi açısından desteklemektedir.

Boeing’in bu raporda özetlenen güvenlik ve kaliteyi güçlendirmeye yönelik devam etmekte olan çalışmaları, şirketin 2024 Havacılık ve Uzay Güvenlik Müdürü Raporu ile de uyumludur.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Sürdürülebilirlik Eğitim Programları 

Standart eğitim programı Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri Yönetimi
 2 gün ve Genişletilmiş Sürdürülebilirlik Eğitim Programı ise 6 tam gün üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Sustainability Supply Chain1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi
2. gün- Döngüsel Stratejiler ve KPI’lar
3. gün- Kurumsal Sürdürülebilirlik
4. gün- Etik ve Davranış Kuralları
5. gün- Sürdürülebilirlik Raporlaması
6. gün- Sürdürülebilir Pazarlama

Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL
merdal@istanbul.edu.tr

Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Kataloğu
Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Şehir dışı eğitimlerde uçak ve otel konaklama organizasyonu eğitim alan firma tarafından karşılanmaktadır.

Eğitim Gün Planı: 9:30 – 12:30, 1 saat öğle arası, 13:30 – 16:30

Şirketiniz için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Hizmeti

Şirketinizin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Net Zero Hedeflerine Ulaşmasında Rehberlik Ediyoruz.

Yalın bir sürdürülebilirlik raporu, satış, iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, insan kaynakları ve yatırımcı ilişkilerinizde etkin şekilde kullanılabilir. Sürdürülebilirlik raporu, ölçtüğünüz, yönettiğiniz ve güncel verilerle desteklenen odaklanmış sürdürülebilirlik faaliyeti gerçekleştirdiğinizi ifade etmektedir.

Prof. Dr. Murat ERDAL liderliğinde Sürdürülebilirlik Raporlama hizmeti için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

Sürdürülebilirlik Raporu

  • AB Direktifleri & Mevzuat
  • Uçtan Uca ESG Kriterleri
  • Strateji ve Eylem Planları
  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi
  • Green Sourcing
  • Üretim ve Emisyon Hedefleri
  • Uluslararası Standartlar
  • Çevre Yönetim Standardı ISO 14001
  • Su Ayak İzi Standardı ISO 14046
  • ISO 14064 Sera Gazı Emisyonlarının Belirlenmesi / Karbon Ayak İzi Doğrulaması
  • Sosyal Sorumluluk Standardı ISO 26000 
  • Green Procurement Yeşil Tedarik Standardı ISO 20400
  • Sürdürülebilir Stratejiler

Sürdürülebilirlik raporu kolayca anlaşılabilir olmalı. Tüm paydaşlarınızın
– müşteriler
– potansiyel iş ortakları ve tedarikçiler
– yatırımcılar ve
– yeteneklerin (İK) ilgisini çekmeli ve saygı uyandırmalıdır.

Fiyatı Kim Belirler?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim Belirler

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim BelirlerFiyatı Kim Belirler?

“Tatlı Kâr Tuzağı” başlıklı yazımda yeni iş kurmayı düşünenler ve girişimci adayları açısından sabit maliyetler ile değişken maliyetler ayrımını bilmemenin önemli bir sorun olduğundan bahsetmiştim (1). Bu yazımda ise yine önemli olduğunu düşündüğüm bir konuyu ele alıp fiyatın nasıl belirlendiğine ilişkin üzerinde çok düşünülmeyen bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

İşletmecilikte fiyatın belirlenmesine ilişkin birçok görüş ve yöntem bulunmaktadır. Örneğin fiyatın belirlenmesinde “ürün maliyeti”, “nakliye maliyeti ve vergiler gibi diğer maliyetler” ile “rekabet” dikkate alınması gereken unsurlar arasında sayılmakta ve satış fiyatının maliyetler ile kârın toplamı ile belirlenmesi önerilmektedir. Böylelikle şöyle basit bir formül ortaya çıkmaktadır (2, 3):

Fiyat = Maliyet + Kâr

Bu formül ilk bakışta mantıklı durduğundan sanırım birçokları açısından da bu formül doğru olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de ürettiğimiz bir mal ya da hizmetin bize maliyeti vardır ve bu işi hayrına değil, kâr elde etmek için yaptığımızdan bu ikisinin toplamı doğal olarak fiyatı belirleyecektir. Dolayısıyla da fiyatı üreticinin ya da satıcının belirlemesi son derece normaldir.

İktisat bilimi ise iktisadi yaşamın büyük bölümünün gerçekleştiği serbest piyasalarda fiyatın arz ile talebin kesiştiği noktada belirlendiğini söylemektedir. Bunun anlamı belirli bir fiyat düzeyinde ürününü satmak isteyen birilerinin karşısında bu fiyatı kabul edip o ürünü satın almak isteyen birileri olması durumunda o ürünün fiyatının belirlendiğidir. Bu yaklaşım basitçe bir denge noktasının oluşması mantığından hareket etmektedir. Örneğin, toplam 100 TL maliyeti olan ürünümüzün fiyatını 50 TL kâr ekleyerek 150 TL olarak belirledik. Bu ürün için 150 TL ödemek isteyen birileri olduğu sürece ürünümüzün fiyatı 150 TL olacaktır.

Dikkat edilirse buradaki püf noktası üretici ya da satıcı tarafından belirlenen fiyatın sonuç doğurabilmesi için belirtilen bu tutarı ödemek isteyen birilerinin olmasının gerektiğidir. Eğer bu tutarı ödemek isteyen birileri olmazsa, ya da bu tutarı ödemeye istekli olanların sayısı hedefimizin çok altındaysa, fiyat yalnızca bir sayıdan ibaret kalır ve bunun sonucunda ne maliyetimizi çıkarmış ne de istediğimiz kâra ulaşmış oluruz. Bu durumda kârımızdan ödün vererek satış fiyatını 140 TL olarak, bu fiyat iş görmezse 130 TL, o da iş görmezse 120 TL olarak belirleyebiliriz. Hatta bir ihtimal kârdan vazgeçip ürünün fiyatını sırf maliyeti olan 100 TL olarak belirlesek bile bu tutarı ödemek isteyen birilerini bulamayabiliriz.

Görüldüğü gibi o tutarı ödemek isteyen birileri olmadığı ya da bu kişilerin sayısı hedeflenenden az olduğu sürece fiyatın belirlenmesinde üretici ya da satıcı tek başına etkili olmamaktadır. Kısacası fiyat yalnızca üreticinin ya da satıcının kontrol edebildiği bir şey değildir.

Belki de şunu söylemek gerekir: Fiyatı aslında müşteri belirler (3,4).

Bu durumda Fiyat = Maliyet + Kâr formülü bir anda işlevsiz kalır. O halde kâr edebilmek için hangi formülü dikkate almak gerekir? Bunu açıklamak aslında kolaydır. Eğer fiyatı üretici ya da satıcı kontrol edemiyorsa o zaman kontrol edebildiği diğer bir unsura odaklanmak gerekir. O unsur da maliyettir. Bu durumda doğru formül şu şekilde olacaktır (3).

Kâr = Fiyat – Maliyet

Peki bu neden böyle olmaktadır? Bunun en basit açıklaması serbest piyasalarda müşterinin o mal ya da hizmetin değerine ilişkin bir algıya sahip olmasıdır (3, 5). Kısacası müşteriler bir ürünün fiyatına ilişkin çoğunlukla farkında bile olmadıkları “bunun ederi bu mudur?” sorusuyla hareket etmekte ve karar almaktadır. Örneğin bir kitap için 200 TL ödemek istemeyen bir müşteri öğle yemeği için rahatlıkla 500 TL ödeyebilmekte ya da maliyeti 100 TL olmasına rağmen, 600 TL fiyat etiketi olan bir ürünü, ederinin ve değerinin o olduğunu düşündüğü için itirazsız satın alabilmektedir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fiyatı Kim BelirlerBu durumda yeni iş kurmak ya da girişimci olmak isteyenler açısından şunu bilmek önemlidir: Kâr etmek için ya maliyeti düşürmeniz ya müşterinin ürününüze ilişkin değer algısına hitap etmeniz ya da en iyisi her ikisini birden yapmanız gerekmektedir. Kısacası, “Tatlı Kâr Tuzağı” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, iş dünyası basit matematik işlemleriyle karar alınabilecek bir yer değildir. Bu dünyada başarılı olabilmek derinlikli düşünmeyi gerektirmektedir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Omay, U. (2024), “Tatlı Kâr Tuzağı”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/tatli-kar-tuzagi/, (20.06.2024).

(2) “Pricing strategies: how to determine the selling or sale price of a product”, Çevrim içi: https://www.symson.com/blog/pricing-strategies-how-to-determine-the-selling-or-sale-price-of-a-product, (26.06.2024).

(3) Mindes, M. (2016), “Who Sets The Price? The Buyer or Seller?”, Çevrim içi: https://www.linkedin.com/pulse/who-sets-price-buyer-seller-michael-mindes, (26.06.2024).

(4) Cravens, M. E. (1958), “Who Sets the Price?”, Çevrim içi: https://fee.org/articles/who-sets-the-price/, (26.06.2024).

(5) Dolan, R. L. (1995), “How Do You Know When the Price is Right?”, Çevrim içi: https://hbr.org/1995/09/how-do-you-know-when-the-price-is-right, (26.06.2024).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Türkiye’nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi Buluşması

Satınalma Eğitimi Türkiye'nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi Buluşması

Satınalma Eğitimi Türkiye'nin En Kapsamlı Gıda Endüstrisi BuluşmasıTürkiye’nin en kapsamlı gıda endüstrisi fuarı olan F İstanbul Gıda ve İçecek Ürünleri ve Üretim Teknolojileri Fuarı, 10-13 Temmuz 2024 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek. Bu yıl 4 gün boyunca düzenlenecek olan F İstanbul, 5 eş zamanlı alt fuar ile sektör liderlerini bir araya getirecek. Fuara yerli ve yabancı satış noktasına sahip zincir marketlerin satın alma yetkilileri de katılacak ve katılımcılar potansiyel yeni müşterilere ulaşma fırsatı bulacak. Geçtiğimiz yıl yüzde 76 büyümeyle gerçekleşen fuar, 2024’te artan talepleri karşılamak için 700’den fazla stantta 1000’in üzerinde markanın katılımı ile gerçekleşecek

Türkiye’nin en yenilikçi ve en hızlı büyüyen fuarı olan F İstanbul’un hazırlıkları devam ediyor. Federal Fuar ve Kongre Yönetimi ile So Fuar grubu organizasyonunda gerçekleşecek fuar, sektörün ihtiyaçlarına yönelik şekillenen ve ülkemizin ihracatını artıracak alternatif ihracatçıları ve ürünleri dünya pazarlarına ulaştıran bir platform olarak öne çıkıyor. 93’ten fazla ülkeden 5 binden fazla global alıcı beklenen fuar; 50 bin m2’lik alanda gıda sanayisinde faaliyet gösteren 1000’den fazla markaya “müşteri eşleştirme programları” ile yeni ticari bağlantılar kurma fırsatı sunacak. 

Gıda Sanayisinin Çeşitliliği 5 Holde Sergilenecek

Türkiye’de organize edilen; işlenmiş gıda, içecek, şekerleme, gıda katkı maddeleri, gıda işleme ve ambalaj endüstrisi dahil gıda sanayisinin tüm paydaşlarının katılımı ile gerçekleşecek geniş kapsamlı fuar olan F İstanbul’da firmalar, üretim konularına göre farklı salonlarda katılım ile ürünlerini sergileyecek. Fuar, eş zamanlı olarak gerçekleşen 5 farklı bölüme ev sahipliği yapacak; Gıda ve İçecek Ürünleri Fuarı (Hol 2-4a), Kuru & Sert Kabuklu Meyveler ve Atıştırmalık Ürünler Fuarı (Hol 2), Bisküvi, Çikolata ve Şekerli Ürünler Fuarı (Hol 8), Gıda ve İçecek Üretim Teknolojileri, Ambalaj ve Katkı Maddeleri Fuarı (Hol 6-7), Market ve Mağaza Ekipmanları Fuarı (Hol 4b).

Küresel Arenada Türk Gıda Endüstrisinin Gücü

F İstanbul; Türkiye’nin yanı sıra Çin, Hindistan, İran, Mısır, Türkmenistan, Özbekistan gibi 20’den fazla ülkeden direk katılımcı olan firmaların yetkilileri ile birebir görüşme ve yeni tedarikçiler ile buluşma imkânı da sunacak. Bu kapsamda, sektör liderlerini profesyonel alıcılarla buluşturarak uluslararası işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor. 

 “F İstanbul, Uluslararası İş Birliklerine Platform Sağlayacak”

Federal Fuar ve Kongre Yönetimi – So Fuar Grubu Kurucusu Özgür Sofuoğlu, fuarın birçok firmanın mevcut yıl ihracat hedeflerine ulaşmasına katkı sağladığını vurgulayarak, “sürekli yeni müşteriler” mottosuyla organize edilen F İstanbul, Türkiye’nin en kapsamlı gıda endüstrisi fuarı olarak sektöre birçok fırsat sunuyor. Özellikle yerli ve yabancı satış noktalarına sahip zincir marketlerin satın alma yetkililerinin de katılacağı fuar, katılımcılarımıza potansiyel yeni müşterilerle buluşma imkanı sağlayacak. Fuara katılacak olan 1000’in üzerindeki markayla birlikte üretim konularına göre farklı salonlarda ürünlerini sergileyerek sektöre yenilikler  

getirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca, fuarımız eş zamanlı olarak gerçekleşen 5 farklı bölümde sektör liderlerini bir araya getirerek uluslararası işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu sayede, sektörümüzü daha da ileri taşıyacak ve ihracat potansiyelimizi artıracak çalışmalar gerçekleştireceğiz. ” diye konuştu.

F İstanbul 2024, 19 ülkenin resmi katılım yaptığı bir fuar olup, birçok ülkenin destek programında yer alıyor. T.C. Ticaret Bakanlığı, Türk katılımcılarına ise yüzde 50’ye varan devlet desteği sunuyor. F İstanbul Gıda İhracat Fuarı, Türkiye’nin gıda endüstrisini ileri taşıyacak, yenilikleri teşvik edecek ve ihracat potansiyelini artıracak önemli bir etkinlik olarak öne çıkarken, Türk gıda sektörünün uluslararası alanda daha da güçlenmesine de katkı sağlayacak.

Çevik Tedarik Zinciri mi yoksa Yalın Tedarik Zinciri mi? Hangisi uygulanmalı?

Tedarik Zinciri çevik Yalın

Günümüzün modern tedarik zincirleri, yöneticilerin çeşitli zorluklarla mücadele etmesini gerektirmektedir. Her bir zorluğun yarattığı bazı doğal sonuçlar veya etkileri bulunmaktadır (Tablo 1). Bunların arasında, arz ve talepteki artan belirsizlik, kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri, tedarik zincirlerinin çoklu yapısı gibi temel zorlukları sayabiliriz. İşletmeciliğin çeşitli dönemlerine ilişkin çalışmaları incelediğimizde arz ve talepteki belirsizlik durumunun hep bir problem veya zorluk olarak vurgulandığını görürüz. 1970’de yayınlanmış bir makaleye de göz atsanız, 2024 yılındaki bir haberi de değerlendirseniz karşınıza hep arz ve talep belirsizliği çıkacaktır. Bu tespitimizi kenarda tutalım.

Ürün yaşam döngülerinin çok kısaldığı, teknolojik ürünlerde, hazır giyim ürünlerinde rafta 1 kere gördüğümüz ürünleri 1 ay sonra yeniden göremediğimiz bir dönemdeyiz. Böyle bir çevrede, stoğa yatırım yapmadan aynı zamanda yok satma durumu ile karşılaşmadan bir tedarik zinciri işletmek kuşkusuz operasyonel mükemmellik gerektirecektir.

Bir diğer husus, işletmelerin dikey entegresyonlarla büyüyerek tedarikçilerini bünyelerine katma eğiliminden tedarik ağlarını yöneten organizatör işletme kimliğine bürünmeleri bir diğer eğilimdir. Geçmişte tüm bileşenlerin aynı firma içerisinde üretildiği dönemden, yavaş yavaş tedarikçilerle çalışma ve sonrasında tamamen ağ organizatörlüğü üzerine odaklanma durumunu birçok sektörde gözlemliyoruz.

Tablo 1. Günümüzün Tedarik Zinciri Çevresi

Zorluklar Etkileri
Arz ve talepteki artan belirsizlik Belirsizlik esneklik ihtiyacını doğurmakta
Kısalan ürün ve teknoloji yaşam döngüleri Durağan tedarik zincirleri yerine dinamik tedarik zincirleri
Çok katılımcılı tedarik zincirleri Partnerlerin farklı çıkarları

 

Yukarıdaki temel zorluklar yaşanırken sağlam bir tedarik zinciri kurmak işletmelerin başarısı için zorunludur.

Peki işletmeler tedarik zincirlerinin karakteristiklerini neye göre belirlemektedirler?

Rekabetçi üstünlüğün anahtarı «daha hızlı ve maliyet etkin» tedarik zinciri kurmaktan mı geçmektedir?

Sadece «hız ve maliyet» üzerine odaklanmış tedarik zincirleri, işletmeyi başarıya götürebilir mi?

Gelin bu konuya birlikte bakalım.

1- Yalın Tedarik Zinciri

Yalın düşünce, James P. Womack, Daniel T. Jones ve Daniel Ross’un 1991’de yayınladıkları “Dünyayı Değiştiren Makine” ve 1996’da Womack ve Jones tarafından yayınlanan “Yalın Düşünce” kitapları ile literatüre kazandırılmıştır. Yazarlar kavramı Toyota üretim sistemine ve başarılı uygulamalarına dayandırarak tanımlamışlardır. Yalın düşüncenin temelinde israfı (muda) yok etmek bulunmaktadır ve “değer eklemeyen şey” israftır. Buna göre yalın düşünce beş ilkede özetlenebilmektedir:[1]

  • Değerin belirli bir ürüne göre tam olarak belirlenmesi
  • Her ürün için değer akışının tanımlanması
  • Değerin kesintisiz akışının sağlanması
  • Müşterinin değeri üreticiden çekmesine olanak verilmesi ve
  • Mükemmelliğin aranması

Toyota üretim sisteminin kurucusu Taiichi Ohno, yalın düşüncenin temelini oluşturan yaklaşımlarını kendi ifadesiyle aşağıdaki şekilde vurgulamaktadır: “Bizim bütün yaptığımız müşterinin bize siparişi verdiği andan parayı tahsil ettiğimiz ana kadar geçen zaman hattına yoğunlaşmaktadır. Ve biz değer katma özelliği olmayan fireyi ortadan kaldırarak bu süreyi kısaltıyoruz.”(1998)[2]

Tedarik zinciri açısından yalınlık “değer eklemeyen her şeyi ortadan kaldırarak bir değer akışının geliştirilmesi” olarak ifade edilmektedir. Yalın tedarik zinciri oluşturabilmek için örnek olarak, stokların azaltılması, parti büyüklüğünün azaltılması, tedarikçi tabanının optimum sayıya getirilmesi, tedarikçilerin kalite ve teslimat performansına göre değerlendirilmesi, tedarikçilerle uzun vadeli sözleşmeler yapılması ve evrağa dayalı işlerin yok edilmesi gibi faaliyetler sayılabilmektedir.[3]

Geleneksel tedarik zincirleri çok sayıda tedarikçi ile maliyet esasına göre yönetilmektedir. Bu belirli durumlarda geçerli olsa da (örneğin emtialar) yalın tedarik düşük maliyetten ziyade uzun dönemli tedarikçi ilişkilerine ve ortaklık kurmaya odaklanmaktadır.[4] Geleneksel tedarik zincirleri ile yalın tedarik zinciri arasındaki yaklaşım farklılıkları Tablo 1’de sunulmaktadır.

Tablo 1. Geleneksel Tedarik Zinciri ve Yalın Tedarik Zinciri Arasındaki Farklılıklar

Karakteristik Geleneksel

Tedarik Zinciri

Yalın

Tedarik Zinciri

Tedarikçiler Çok Sayıda Az Sayıda
Etkileşim Rekabete Dayalı İşbirliğine Dayalı
İlişkinin Odağı İşlemden İşleme Uzun Dönemli
Birincil Tedarikçi Seçim Kriteri Fiyat Performans
Kontrat Süresi Kısa Dönemli Uzun Dönemli
Teslim Süresi Uzun Kısa
Sipariş Miktarları Büyük Partiler Küçük Partiler
Kalite Kapsamlı Denetim Kaynağında Kalite
Envanter (Müşteri ve Tedarikçi) Büyük Küçük
Bilgi Akışı Tek Yönlü Çift Yönlü
Esneklik Düşük Yüksek
Ürün Geliştirme Rolü Sınırlı Geniş (İşbirliği ile)
Güven Sınırlı Tam Güven

2- Çevik Tedarik Zinciri

Çeviklik, kurumsal yapının tümünü kapsayan işletme çapında bir yetenektir. İşletmenin organizasyon yapısını, bilgi sistemlerini, üretim sistemlerini, lojistik süreçlerini ve yöneticilerin zihniyeti de dahil olmak üzere geniş bir çerçeve ele alınmaktadır. Çevik bir organizasyonun temel özelliği esnekliktir. Bir iş kavramı olarak esnekliğin kökenleri esnek imalat sistemlerine dayanmaktadır. Üretimden sonra işletmenin genelinde kullanılan bir kavram haline gelmiştir.[5]

Tedarik zinciri açısından çeviklik, işletmenin pazardaki ani ve beklenmedik değişikliklere hem hızlı hem de maliyet etkili olarak cevap verebilmesi için kritiktir. Lee (2004),  bunu başarabilmek için çevik, uyarlanabilir ve uyumlu bir tedarik zincirinin kurulması gerektiğini önermektedir.[6] (Tablo 2).

Tablo 2. Çevik, Uyarlanabilir ve Uyumlu Tedarik Zincirinin Özellikleri

Çevik Uyarlanabilir Uyumlu
Hedef Hedef Hedef
Arz ve talepteki kısa vadeli değişikliklere hızlı yanıt vermek, dış kaynaklı kesintileri yönetmek Tedarik zincirinin tasarımının pazardaki yapısal gereksinimleri karşılayacak şekilde düzenlenmesi, tedarik ağının strateji, teknoloji ve ürünlere göre değiştirilmesi Daha iyi performansı özendirmek için teşvik mekanizmasının oluşturulması
Yöntemler Yöntemler Yöntemler
-Tedarikçilerle ve müşterilerle bilgi akışını teşvik etme

-Tedarikçilerle iş birliğine dayalı ilişkiler geliştirme

-Erteleme için tasarım

-Envanter ara stokları oluşturma

-Ucuz ancak anahtar bileşenlerin stoklanması

-Güvenilir bir lojistik sisteme veya ortağa sahip olma

-Kriz yönetimi ekipleri ile acil durum planları hazırlama ve geliştirme

-Tüm dünyadaki ekonomilerin izlenerek yeni tedarik üslerinin ve pazarların tespit edilmesi

-Yeni tedarikçiler ve lojistik altyapı geliştirme

-Sadece anlık müşterilerin değil nihai tüketicilerin ihtiyaçlarının değerlendirilmesi

-Esnek ürün tasarımları oluşturma

-Rakip işletmelerin ürünlerini ürün yaşam döngüleri ve teknoloji yaşam döngüleri açısından değerlendirin

-Tedarikçi ve müşterilerle bilgi paylaşımı

-Tedarikçi ve müşteriler için rollerin, görevlerin ve sorumlulukların belirlenmesi

-İyileştirme girişimlerinin sonucunda risklerin, maliyetlerin ve kazançların adil bir şekilde paylaşılması

 

 

Çeviklik, değişen müşteri, tedarikçi, paydaş ve pazar gereksinimlerine beklentilerine hızlı, esnek ve etkili bir şekilde yanıt verme kapasitesi olarak ele alındığında bir başka kritik konu gündeme gelmektedir. İşletmelerin artan rekabet ile birlikte sipariş hızı ve ürün geliştirme döngülerinin sıkılaştırılması gibi zaman tabanlı sorunlara odaklanması durumunda kalite, maliyet, verimlilik, müşteri duyarlılığı vb. konularda iyileştirmeler sağlayabilmektedir. Alıcı işletmelerin, tedarikçilerle işbirliği yapmadıkları sürece zaman tabanlı konularda tek başlarına başarılı olmaları mümkün olmamaktadır.[7] 

3- Yalın-Çevik Tedarik Zinciri

Yalın ve çevik yaklaşımlar genellikle karşıt paradigmalar olarak tartışılsa da, müşteri taleplerini en az toplam maliyetle karşılama gibi ortak bir hedefi paylaşmaktadır. Araştırmacılar iki stratejinin hibrit olarak kullanılabileceği tedarik zinciri stratejilerini vurgulamış ve bu stratejiyi yalın-çevik (leagile) tedarik zinciri olarak tanımlamışlardır. Christopher ve Towill (2001), üç yalın-çevik tedarik zinciri uygulamasını vurgulamaktadır. Birinci uygulama pareto ilkesi tabanlıdır. İşletmenin gelirinin %80’ini %20’lik bir ürün grubunun satışından kaynaklandığı durumda %20’lik ürün grubunun yalın bir yaklaşımla, kalan grubun ise çevik bir yaklaşımla yönetilebileceği belirtilmektedir. İkinci uygulama, temel ve artı talep ilkesine dayanmaktadır. Çoğu şirketin yıl boyunca temel bir talep seviyesi yaşadığı ön kabulüyle, baz talebin yalın bir şekilde yönetilebileceği önerilmektedir. Yoğun sezonlar veya yoğun promosyon dönemleri gibi talebin arttığı ve zirveye ulaştığı dönemlerde çevik bir yaklaşım tercih edilebilmektedir. Üçüncü ve son uygulama ise erteleme ilkesi üzerine kurulmuştur. Ertelemenin temelinde risklerin ve belirsizlik maliyetlerinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması amacını taşımaktadır. Kısmi olarak üretimi tamamlanmış bir ürünün, hedef pazara veya yakın bir noktaya gönderilerek gerçek müşteri siparişi oluşuncaya kadar bekletilmesi ve son halinin bu aşamada verilmesi, tedarik zincirinde erteleme uygulamalarına örnek verilebilmektedir.[8]

Şirketim için Hangi Strateji(ler) Uygun?

Derslerimizde de sıklıkla belirttiğimiz gibi “one size doesn’t fit all” anlayışı gereği her bedene yani her sektör ve ürün grubuna uyacak bir tedarik zinciri stratejisi yoktur. Tedarik zinciri stratejisinin ürünler, ürün ailesi, pazarlar ve ülkeler için uyarlanmaları gerekir.

Burada belirleyeciler ürünün talebi ve arz tarafındaki risk profilidir. Ürününüz fonksiyonel bir ürün, yani yıl boyunca öngörülebilir ve sabit bir talebi olan standart ürünler ise ise burada yalın tedarik zinciri stratejilerini uygulayıp üretimde mükemmele ulaşarak ve olabildiğince ölçek ekonomilerinden faydalanarak ilerleyebilirsiniz. Yalın tedarik zinciri stratejileri maliyeti önemser ve bununla birlikte öngörülebilirlik ve tutarlılığa dayanır. Temel amaç en düşük maliyetle müşteriler için sağlanan değeri maksimize etmektir. Maliyet açısından optimize edilmiş bu tür tedarik zincirleri bir çok sektörde uygulanmaktadır.

Eğer ürünün talebi tarafında değişkenlikler söz konusu ise, talebinin öngörülmesi çokta kolay olmayan yenilikçi bir ürün grubu ise, ürün yaşam döngüsü kısa ise bu durumda farklı stratejiler uygulanması söz konusu olacaktır.

Ürünün talep karakteristiğinin tahmin edilip edileme durumu kadar önemli olan bir başka konu tedarikçiler tarafındaki risk profilidir. Eğer arz tarafında problemler yaşama ihtimaliniz bulunuyorsa tedarikçilerle yakın işbirlikleri kurmalı ve olası senaryolar için oyun planları geliştirmeniz gerekir. Bu açıdan yaklaşıldığında ürün grupları değiştiğinde, malzeme tedariği tarafındaki risk profili değiştiğinde uygulayacağınız tedarik zinciri stratejisinin de değiştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Yalının aksine Çevik tedarik zincirleri ise esneklik ve dayanıklılık ile karakterize edilir. Bu tür bir tedarik zinciri, tutarlı müşteri hizmet seviyelerini, hizmet seviyesi anlaşmalarını, ve maliyet yapılarını korurken beklenmedik değişikliklere hızlı bir şekilde yanıt vermeyi amaçlar.  

Çevik tedarik zincirleri oluşturmada önemli bir faktör, tedarik zinciri boyunca ortaklarla güçlü ilişkilerdir. İşletmeler tek başlarına çevik bir tedarik zinciri elde edemezler. İş ortaklarıyla etkili işbirliği, işletmelerin bilgi paylaşmasına ve aksaklıklar meydana geldiğinde hızlı bir şekilde yanıt vermesine olanak tanır.

Çevik tedarik zincirlerinin tasarım ilkelerini bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Yazar Hakkında

Dr. Adil ÜNAL, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nda Tedarik Zinciri Stratejileri ve Tedarik Zincirinde Performans Yönetimi derslerini vermektedir. Çalışmalarını ağırlıklı olarak tedarik zinciri stratejilerinin belirlenmesi, stratejik planlama, operasyonel süreç ve performans yönetimi konuları üzerinde yoğunlaştırmaktadır.  Tedarik zinciri yönetimi alanında İstanbul Üniversitesi’nden doktora derecesi bulunan Ünal, bilgi ve deneyimlerini hem akademi hem de özel sektör ile paylaşmaktadır.

İletişim

Akademik Çalışmalar için aunal@istanbul.edu.tr
Eğitim ve Danışmanlık içerikli talepleriniz için adil.unal@tinova.com.tr adresini kullanabilirsiniz.

Danışmanlık

Tedarik Zinciri Danışmanlık Hizmetleri için Tıklayınız.

Tedarik Zinciri Danismanligi