Değerli okurlar, yazımıza geçmeden önce, ülkemizle birlikte tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Tüm işçi ve emekçilerimize sağlıklı günler ve iyi mesailer diliyorum.
İşçinin ölümü halinde, diğer koşulları da varsa kıdem tazminatı işçinin kanuni mirasçılarına ödenir. Buradaki diğer koşullardan anlaşılması gereken kıdem tazminatına hak kazanılma koşullarıdır. Hemen ifade etmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında sürekli bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan ve en az bir yıl hizmeti olan işçinin ölmesi halinde mirasçıları kıdem tazminatına hak kazanabileceklerdir. İş Kanuna göre, ölen işçinin mirasçılarına kıdem tazminatı hakkı doğabilmesi için ölüm olayının nedeninin ve nasıl meydana geldiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Kanun, koşul olarak sadece sözleşmenin ölümle sona ermesini aramaktadır. Ölüm nedeninin iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, herhangi bir kaza olup olmaması; ölümün, işçinin veya üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmaması, işyeri içinde veya dışında meydana gelmesi, intihar veya cinayet olması bu hükmün uygulanması bakımından etkili değildir[1].
Ancak, işçinin devletin güvenlik güçleriyle girdiği çatışma sonucu ölmesi, işyerine bomba koyarken ölmesi ya da işverene, işveren vekiline veya işçisine saldırırken meşru müdafaa sınırları içinde kendisine engel olunmak istenirken ölmesi işçi bakımından; Türk Ceza Kanunu’na göre cürüm teşkil eden ve kendi eylemi ile gerçekleşen bir olay olduğu için mirasçılar kıdem tazminatına hak kazanamaz[2].
Nitekim Yargıtay bu konuda verdiği bir kararda, “ölümüne kusurlu davranışıyla yol açan işçinin davranışının 4857 sayılı Kanun m.25/II kapsamında haklı bir neden oluşturması halinde, işçinin kanuni mirasçılarına kıdem tazminatı ödenemeyeceğine” hükmetmiştir (Y.9HD.21.3.1978, E.16736/4008). Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun bir kararında da, “…ölüm başlı başına sözü edilen tazminatın ödenmesi için yeterli olmayıp…yasal koşulların gerçekleşmesi gerekir. Kanunun m.25/II’de sayılan nedenlerle işe son verilmesi halinde, işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Olayda davalının savunması Kanunun m.25/II bendine dayanmaktadır. Ancak işveren haklı nedene dayanan sözleşmeyi bozma hakkını aynı anda geçekleşen işçinin ölümü nedeniyle kullanamamıştır…”(YHGK.21.12.1979, E.1978/9-1041, K.1979/1634). Yargıtay bu kararında işçi sağ olsaydı, İş Kanunu m.25/II kapsamında haklı nedenle iş sözleşmesi feshedilecek ve kıdem tazminatına hak kazanamayacaktı varsayımıyla kanuni mirasçıların kıdem tazminatından yararlanamayacağı sonucuna varmıştır.
Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun bu kararı doktrinde eleştiriye uğramakla birlikte kararı destekleyenler de bulunmaktadır. Nitekim, ŞAHLANAN’a göre, “ölüme neden olan olay işçi ölmesiydi işverenin sözleşmeyi feshedeceğine muhakkak nazari ile bakılabilecek bir olay olarak nitelendirilebiliyorsa, bu taktirde işçinin kanuni mirasçılarının kıdem tazminatı talep hakkı bulunmamalıdır (Fevzi ŞAHLANAN, Yargıtay’ın 1985 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi, Basisen, İstanbul 1987).
Sonuç olarak, bizim de katıldığımız görüşe göre, işçinin kendi ölümüne yol açan davranışı, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu anlamında bir suç niteliğinde ise, kıdem tazminatından söz edilmemelidir. Bununla birlikte, işçi öldüğünde hakkında suç işlediğine dair bir karar bulunmasa dahi ölümün meydana geldiği şartlara göre, davranışının suç niteliğinde olduğu sabit ise, örneğin işyerini kundaklarken patlayan bombadan öldüğü resmi raporlarla sabit ise, mirasçıların kıdem tazminatından yararlanmaması gerekir. Aynı yönde Yargıtay’ın verdiği karara göre de, işçinin kendi kusurlu hareketi sonuç ölmesi halinde, ölüme neden olan davranış işveren açısından iş sözleşmesini haklı nedenle fesih sebebi oluşturuyorsa, mirasçıları kıdem tazminatı talep edemeyeceklerdir.
Lütfi İNCİROĞLU
[1] MOLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, ASTARLI, Muhittin, BAYSAL, Ulaş, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014, s.1126; İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı, İstanbul 2023, s.30.
[2] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, s.1127.









Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Huawei Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Huawei Avrupa Bölge Başkanı Jim Lu liderliğindeki Huawei heyetiyle bir araya geldi. Görüşmede, Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri ile yeşil enerji sektöründeki potansiyeli ve ileriye dönük yol haritası hakkında derinlemesine görüş alışverişinde bulunuldu.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 Mart ayı Tüketici Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Buna göre, TÜFE’deki değişim mart ayında bir önceki aya göre yüzde 3,16, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,50 olarak gerçekleşti.
Enflasyonun resmi rakamlara göre aylık olarak % 5.00 ila 6.50 arasında arttığı görülmektedir. ENAG’a göre bu artışın daha da yüksek olduğu, hatta çarşı pazar enflasyonunun bu rakamların oldukça üzerinde olduğunu söylemek isterim.




Günümüzün yoğun rekabet ortamında hayatta kalmak isteyen işletmeler, hedef kitlelerine ulaşmak için üzüntü, suçluluk, sevinç ve öfke gibi tüketici duygularına daha fazla odaklanmaya başlamıştır.
Dünyadaki beş büyük yapı fuarından biri olan ve yeni iş birliklerinin kurulmasında büyük role sahip, bölgenin en güçlü işbirliği platformu Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’a 13 ülkeden 547 katılımcı ve 857 marka katıldı. 64 ülkeden 401 yabancı satın almacıya dört gün boyunca ev sahipliği yapan Yapı Fuarı, 6.116’sı yabancı olmak üzere 125 ülkeden toplam 46.938 ziyaretçiyi İstanbul’da ağırladı.
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) 6. Ankara KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi’ni (KOBİ24) “KOBİ’lerde Dijitalleşme, Markalaşma ve Uluslararasılaşma” ana temasıyla 30 Nisan Salı günü Ankara Sanayi Odası (ASO) Zafer Çağlayan Salonunda düzenliyor. ASO-TBD iş birliği ile gerçekleştirilecek KOBİ24’de Türkiye ekonomisinin lokomotifi KOBİ’ler bilişimde değişim ve dönüşüm için kamu otoriteleri, üniversiteler, finans kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelecek.
SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde “21’inci Yüzyıl İçin Sürdürülebilir İş Modelleri ve Stratejiler” başlıklı panele katıldı. “Çevresel, sosyal ve ekonomik olarak büyük bir değişimin arifesindeyiz” diyen Konukoğlu, 1904’ten günümüze 120 yıllık bir sanayi şirketi olarak kritik bir rol oynadıklarını ve öncü çalışmalara imza attıklarını aktardı.

Migros, yerel tarım ekonomisinin güçlenmesine ve sürdürülebilir tarımı teşvik etmeye bu kez de yerli susam üretim hamlesi ile devam ediyor. Migros, Pol’s iş birliğiyle, Çukurova bölgesindeki yüzde 90’ı kadın üreticileri kapsayan ‘Yerli Susam, Yerli Üretim’ projesini hayata geçirdi.
Değerli Okuyucularım,