Çalışma Koşullarında Esaslı Değişikliğin İşçiye Mail Olarak Bildirilmesi Yeterli midir ?

7 Gündem Satınalma Dergisi çalışma Koşullarında Esaslı Değişikliğin İşçiye Mail Olarak Bildirilmesi Yeterli Midir

7 Gündem Satınalma Dergisi çalışma Koşullarında Esaslı Değişikliğin İşçiye Mail Olarak Bildirilmesi Yeterli Midirİş hukukunun en tartışmalı alanlarından biri çalışma koşullarının tespiti ile bu koşulların uygulanması, değişiklik yapılması, en nihayet işçinin kabulüne bağlı olmayan değişiklik ile işverenin yönetim hakkı arasındaki ince çizginin ortaya konulmasıdır.

İş hukuku, işçi hakları yönünden sürekli ileriye yönelik gelişimci bir karaktere sahiptir. Bu anlayıştan hareket edildiğinde, işçinin haklarının iş ilişkisinin devamı sırasında daha ileriye götürülmesi, iş hukukunun temel amaçları arasındadır. Çalışma koşulları bakımından geriye gidişin işçinin rızası hilafına yapılamaması gerekir.

İş ilişkisinden kaynaklanan ve işin yerine getirilmesinde tabi olunan hak ve borçların tümü, “çalışma koşulları” olarak değerlendirilmelidir.

Yargıtay’a göre, “4857 sayılı İş Kanununun 22 nci maddesindeki, “işveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse, işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda 17 ila 21 inci madde hükümlerine göre dava açabilir” şeklindeki düzenleme, çalışma koşullarındaki değişikliğin normatif dayanağını oluşturur.

Çalışma koşullarının değişikliğinden söz edebilmek için öncelikle bu koşulların neler olduğunun ortaya konulması gerekir.

Sözü edilen 22 nci maddenin yanı sıra Anayasa, yasalar, toplu ya da bireysel iş sözleşmesi, personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ile işyeri uygulamasından doğan işçi ve işveren ilişkilerinin bütünü, çalışma koşulları olarak değerlendirilmelidir.

İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir. Bundan başka, işin nerede ve ne zaman görüleceği, işyerindeki çalışma süreleri, yıllık izin süreleri, ödenecek ücretin ekleri, ara dinlenmesi, evlenme, doğum, öğrenim, gıda, maluliyet ve ölüm yardımı gibi sosyal yardımlar da çalışma koşulları arasında yerini alır. İşçiye özel sağlık sigortası yapılması ya da işverence primleri ödenmek kaydıyla bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesi de çalışma koşulları kavramına dahildir” (Y9.HD. 27.10.2008 gün 2008/29715 E, 2008/28944 K.).

Yargıtay’ın başka bir kararında da, “İş sözleşmesinde, gerektiğinde çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemeler bulunması halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir. Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır. Örneğin, işçinin gerektiğinde işverene ait diğer işyerlerinde de görevlendirilebileceği şeklindeki sözleşme hükümleri, işverenin bu konuda değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Anılan hak objektif olarak kullanılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshini sağlamak için sözleşme hükmünün uygulamaya konulması, işverenin yönetim hakkının kötüye kullanılması niteliğindedir” (Y.9.HD. 7.7.2008 gün, 2007/24548 E, 2008/19209a K.).

Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Yasal veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı halde, işyerinde uygulana gelen “işyeri uygulamaları” da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.

İşyerindeki uygulamaların tüm işçiler yönünden ortak bir nitelik taşıması mümkün olduğu gibi, eşit konumda olan bir ya da birkaç işçi açısından süregelen uygulamalar da çalışma koşullarını oluşturabilir.

Çalışma koşullarındaki değişiklik, işverenin yönetim hakkı ile doğrudan ilgilidir. İşveren işyerinin karlılığı, verimliliği noktasında işin yürütümü için gerekli tedbirleri alır. İş görme ediminin yerine getirilmesinin şeklini, zamanını ve hizmetin niteliğini işveren belirler. İşverenin yönetim hakkı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi ya da işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde açıkça düzenlenmeyen boşluklarda uygulama alanı bulur.

Peki, işverenin çalışma koşullarında esaslı değişiklik yapması durumunda, bunu işçiye elektronik ortamda bildirmesi bu yükümlüğünü yerine getirmiş olduğu anlamına gelir mi? Başka bir deyişle, çalışma koşullarında esaslı değişikliğin işçiye mail olarak bildirilmesi yeterli midir? Yargıtay uygulamasına göre, yapılan bu değişikliğin işçiye e-posta yoluyla duyurulmuş olması yeterli değildir.

Nitekim Yargıtay, “Somut olayda; işyerinde uygulanmakta olan personel yönetmeliğin 15 inci maddesinde iş sözleşmesinin yaşlılık aylığı bağlanması nedeniyle sona ermesi halinde ihbar tazminatı ödeneceğine ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Davalı işveren bu düzenlemeyi 01.01.2011 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırmıştır. Bunu da çalışanlara e-posta yoluyla bildirmiştir. Davalı işverence yapılan bu değişiklik çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik niteliğindedir. Ancak bunun geçerli olabilmesi için İş Kanunu 22 nci maddesi uyarınca işçinin açıkça yazılı muvafakati gerekmektedir. Davalı tarafça yapılan bu değişikliğin işçiye e-posta yoluyla duyurulmuş olması yeterli değildir. Davacı bu değişikliği kabul ettiğini yazılı olarak işverene bildirmemiştir. Davalı işverence yapılan bu değişiklik işçiyi bağlamaz. Benzer şekilde dava açan başka bir işçi tarafından …..İş Mahkemesinde açılan davada ihbar tazminatı talebi hüküm altına alınmış olup bu karar Dairemizin 12.05.2015 gün ve 2014/10591 E. 2015/17421 K. sayılı ilamı ile onanmıştır. Mahkemece davacının ihbar tazminatı alacağının kabulü gerekirken reddi hatalıdır[1].

7 Gündem Satınalma Dergisi çalışma Koşullarında Esaslı Değişikliğin İşçiye Mail Olarak Bildirilmesi Yeterli MidirSonuç olarak, Yargıtay uygulamasına göre, çalışma koşullarında esaslı değişikliğin işçiye elektronik posta ile bildirilmesi yeterli değildir. Çünkü çalışma koşullarında işverence yapılan esaslı değişikliğin geçerli olabilmesi için 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22 nci maddesi uyarınca, işçinin açıkça yazılı onayının alınması gerekir. Örneğin, işveren tarafından prim ya da ikramiye uygulamasının tek taraflı olarak kaldırılarak bu değişikliği işçiye e-mail yoluyla bildirmesi işçiyi bağlamaz.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.24/6/2015 T., E.2014/16832, K.2015/22947 Legalbank.

 

Şirketlerin Yarısından Fazlası İş Süreçlerinde Yapay Zeka ve IOT Kullanıyor

Satınalma Eğitimi Şirketlerin Yarısından Fazlası İş Süreçlerinde Yapay Zeka Ve Iot Kullanıyor

Yakın zaman önce yapılan araştırmada, şirketlerin %50’sinden fazlasının altyapılarında Yapay Zeka (AI) ve Nesnelerin İnternetini (IoT) kullandıklarını ortaya koydu. Ayrıca şirketlerin %33’ü bu birbirine bağlı teknolojileri önümüzdeki iki yıl içinde benimsemeyi planlıyor. Orta Doğu, Türkiye ve Afrika (META) bölgesinde katılımcıların %55’i yapay zekâyı uygulamaya koymuş durumda ve %34’ü önümüzdeki dönemde bunu yapmayı planlıyor. Nesnelerin İnterneti ise kuruluşların %44’ünde kullanılıyor ve %45’i bunu ilerde kullanmayı planlıyor. Uzmanlar, işletme sahiplerinin kendilerini güvence altına almak için doğru niteliklere sahip siber güvenlik çözümlerine sahip olmalarını tavsiye ediyor.

Satınalma Eğitimi Şirketlerin Yarısından Fazlası İş Süreçlerinde Yapay Zeka Ve Iot KullanıyorBirbirine bağlı teknolojiler, internete ve birbirine bağlı cihazların, sistemlerin ve uygulamaların büyüyen ağını simgeliyor. Bunlar işletmeleri dönüştürerek daha fazla veri toplamalarını ve süreçleri otomatize etmelerini sağlıyor. Ancak bu teknolojiler işletmenin varlıklarını güvence altına alırken ve müşterileri korurken, yeni riskleri ve zorlukları da beraberinde getiriyor.

Şirketlerin birbirine bağlı teknolojilerin getirdiği zorlukların önüne geçmesine yardımcı olmayı amaçlayan ve siber güvenliğin bu yeni döneme nasıl uyum sağlaması gerektiğine ilişkin kritik soruları yanıtlayan “İş dünyasının geleceğini birbirine bağlamak” adlı bir çalışma gerçekleştirdi. Şirket bu amaçla Kuzey Amerika, Latin Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Türkiye ve Afrika, Rusya ve Asya-Pasifik’ten 560 üst düzey BT güvenlik lideriyle anket yaptı.

Bu ankette, katılımcıların aşağıdaki teknolojiler hakkında ne düşündüğünü incelemeye çalıştı:

  • Yapay Zeka (AI),
  • Nesnelerin İnterneti (IoT),
  • Artırılmış gerçeklik (AR), Sanal gerçeklik (VR) ve dijital ikizler,
  • 6G ve birleşik bulut ağları,
  • Merkezi olmayan uygulamaları, blok zinciri akıllı sözleşmelerini ve kullanıcı tarafından yönetilen verileri mümkün kılan Web 3.0,
  • İşbirliğine dayalı ortamlarda sorunsuz veri paylaşımına olanak tanıyan veri alanları.

Yükselen Teknolojilerin İşletmelere Etkisi

Araştırma, yapay zeka ve IoT’nin şirketlerin sırasıyla %54 ve %51’i tarafından halihazırda kullanıldığını ortaya koydu (META’da bu oranlar %55 ve %44). Her üç şirketten biri iki yıl içinde bu teknolojileri benimsemeyi planlıyor (META’daki şirketlerin %34’ü yapay zeka ve %45’i IoT kullanmayı planlıyor). Veri alanları işletmelerin %32’si tarafından kullanılıyor ve neredeyse yarısı (%49) yakın gelecekte bunları benimsemeyi planlıyor (META için oranlar %34 ve %45).

Birbirine bağlı diğer teknolojiler (dijital ikizler, AR, VR, web 3.0, 6G ve birleşik bulut ağları), ankete katılan her beş şirketten yalnızca biri (%20-21) tarafından kullanılıyor. Ancak katılımcıların %70’inden fazlası bunları yakında iş süreçlerine entegre etmeyi düşünüyor. META bölgesindeki rakamlar da benzer, sadece 6G ve birleşik bulut ağları biraz farklı. Katılımcıların %18’i bunları halihazırda kullanıyor, %80’i ise kullanmayı planlıyor.

Yapay Zeka, IoT ve Diğer Yenilikçi Teknolojilerin Güvenliği

Yapay zeka ve IoT çok yaygınlaştığı için yeni siber saldırı vektörlerine karşı savunmasız kalıyor. Araştırmaya göre kurumların %16-17’si yapay zeka ve IoT’nin korunmasının ‘çok zor’ veya ‘son derece zor’ olduğunu düşünürken (META’da %18 ve %16), yapay zeka kullanıcılarının sadece %8’i ve IoT sahiplerinin %12’si şirketlerinin tamamen korunduğuna inanıyor (META’da %9 ve %14).

Bununla birlikte, sonuçlardan da görüleceği üzere teknolojilerin uygulanması ne kadar az yaygınsa, şirketlerin bunları koruması o kadar zorlaşıyor. Bunun tersi de geçerli. Örneğin en az benimsenen AR/VR ve birleşik bulut ağları, siber savunma açısından korunması en zor teknolojilere karşılık geliyor ve şirketlerin %39-40’ı bunların güvenliğinin sağlanmasının zor olduğunu belirtiyor (META için %37-38).

Birbirine bağlı teknolojiler muazzam iş fırsatlarını beraberinde getirirken, aynı zamanda ciddi siber tehditlere karşı savunmanın zor olduğu yeni bir dönemi başlatıyor. Toplanan ve iletilen veri miktarının artmasıyla birlikte siber güvenlik önlemlerinin güçlendirilmesi gerekiyor. İşletmeler kritik varlıklarını korumalı, birbirine bağlı ortamın genişlediği bir ortamda müşterilerinde güven oluşturmalı ve birbirine bağlı teknolojinin getirdiği zorluklarla mücadele etmek için yeni çözümleri kullanabilmek amacıyla siber güvenliğe yeterli kaynak ayrılmasını sağlamalıdır. Yapay zeka ve IoT’yi altyapılarına entegre eden işletmelerin, siber tehditleri erken aşamalarda tespit etmek ve etkili savunma sağlamak için bunları Konteyner Güvenliği ve Genişletilmiş Tespit ve Yanıt çözümleriyle koruması gerekiyor.

Birbirine bağlı teknolojilerin getireceği değişimin ölçeği göz önüne alındığında, kuruluşların bunları uygulamak ve korumak için uygun stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Kurumların birbirine bağlı teknolojileri korumaya hazır olmalarını sağlamak için dört etkili yol:

1. Güvenli Tasarım İlkelerini Benimseyin. Siber güvenliği yazılım geliştirme yaşam döngüsünün her aşamasına entegre edin. Tasarımdan itibaren güvenli yazılım ve donanım, siber saldırılara karşı dirençli hale gelir ve dijital sistemlerin genel güvenliğine katkıda bulunur.

2. İşgücünüzü Eğitin ve Becerilerini Artırın.

Siber farkındalığa sahip bir kültür oluşturmak, çalışanların bilgi edinmesini ve bunları uygulamaya koymasını sağlayan kapsamlı bir strateji gerektirir.

3. Siber Güvenlik Çözümlerinizi Yükseltin

Merkezi ve otomatik platformları kullanın. Şirketler birbirine bağlı teknolojileri benimsedikçe, birden fazla kaynaktan telemetri toplayıp ilişkilendirmelerine ve etkili tehdit tespiti ve hızlı otomatik yanıt sağlamalarına olanak tanıyan daha gelişmiş özelliklere sahip siber güvenlik çözümlerine ihtiyaç duyarlar.

Birçok yapay zeka çözümü konteynerler üzerine inşa edildiğinden, bunların entegre edildikleri altyapıyı şirketlerin geliştirme aşamasından operasyona kadar uygulama yaşam döngüsünün her aşamasında güvenlik sorunlarını tespit etmesine olanak tanıyan siber güvenlik ürünleriyle güvence altına almak önemlidir.

4. Regülasyonlara Uyun.

Siber güvenlik uygulamalarınızın değişen standartları ve yasal gereklilikleri karşılamasını sağlayarak yasal sorunlardan veya itibar kaybından kaçınmak için yasal düzenlemelere uyun.

Alım Talebi: Salkım Domates

Alım Talebi Salkım Domates

Bir firmamız için, ayda 69 ton olmak üzere, paletli ve paketli olacak şekilde, salkım domates alımı yapılacaktır. Teslimat yeri Gaziantep, ödeme şekli nakittir.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Salkım Domates

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Döviz Kimlere Kaybettirdi ?

7 Gündem Satınalma Dergisi Döviz Kimlere Kaybettirdi

Dövizin Dengesi

Denge Tahteravalli GörselDövizin dengesi ne olmalıdır ? Piyasanın ve dövizin dengesi hassa terazi veya tahterevalli gibidir aslında. Denge sağlanırsa sorun yoktur.

Dövizdeki denge enflasyon kadar döviz kurunun artması normal denge olup,

  • enflasyon daha yüksek, döviz kuru artışı daha düşük kaldığında ithalatçıya fayda sağlar
  • Enflasyon daha düşük, döviz kurunun artışının daha yüksek kaldığında ihracatçıya fayda sağlar. Ancak dövizin enflasyon artış hızından daha yüksek artması ise ülkemizin dış borçlarının Türk Lirası cinsiden daha da yükselmesine de neden olacaktır.
  • Enflasyon artışı kadar dövizin de yükselişi aynı oranda kaldığında piyasada bir nebze olsun denge sağlanmış olur.
Akaryakıt Fiyatları
Kaynak: https://tr.euronews.com/2024/03/01/cumhurbaskanligi-hukumet-sisteminde-dolar-kuru-faiz-altin-ve-akaryakit-fiyatlari-ne-kadar-?utm_source=newsletter&utm_campaign=today_newsletter&utm_medium=referral&insEmail=1&insNltCmpId=225&insNltSldt=10080&insPnName=euronewsfr&isIns=1&isInsNltCmp=1

Enflasyon ve dövizin yükselmesinin yanında piyasa faizlerinin de dengede olması gerektiğinin de altını çizmek isterim. Yüksek enflasyon oranının yanında, hemen hemen enflasyon seviyesinin yarısı kadar faiz oranının var olması, faizin çok da etkili olmayacağı, yurt dışından ülkemize yatırımın ve carry Trade işlemlerinin önünü kapatacağı ortadadır.

İşte son söylediğim cümle ülkemizin tam da içinde bulunduğumuz durumunu anlatmaktadır.

Politika Faizi
Kaynak: https://tr.euronews.com/2024/03/01/cumhurbaskanligi-hukumet-sisteminde-dolar-kuru-faiz-altin-ve-akaryakit-fiyatlari-ne-kadar-?utm_source=newsletter&utm_campaign=today_newsletter&utm_medium=referral&insEmail=1&insNltCmpId=225&insNltSldt=10080&insPnName=euronewsfr&isIns=1&isInsNltCmp=1

Gerçek enflasyon yüksek, piyasa faizi düşük, dövizin artışı ise enflasyon kadar değil.

Döviz Kurları ve İhracat

Yurt içindeki belli bir enflasyon ile ihracatçı firma malını üretim, üretim maliyetlerini hesap ederek, üzerine kendi kâr marjını koymak, bu maliyetleri de malını Dolar ile satması halinde Dolar’ın döviz alış kuruna bölmesi sureti ile yurt dışına verilecek / teklif edilecek fiyat ortaya çıkacaktır. Enflasyonla maliyeti artan ihracatçı, tüm umutlarını ihracat dövizlerinin yurda getirileceği tarihteki döviz kurunun yükselmesine bağlamıştır. En azından kurlar 50 kuruş yükselse ihracatçının lehte gelişen kurlardan elde edeceği kur farkı geliri, ihracatçının bu ihracat kaleminden bir nebze olsun kâr etmesini sağlayabilir.

Resim5

Döviz kurlarının yükselmesi ihracata olumlu katkı sağlar. Ancak döviz kurlarının iniş çıkış göstermesi ise ne ihracatçıya, ne de ithalatçıya yarar. Kurların iniş çıkış göstermesi, tahmini zor bir kur farkı geliri beklentisine sokar ihracatçıyı. Ancak kurların sürekli düşük kalması veya müdahalelerle düşürülmesi ihracatçıyı kesinlikle vuracağı gibi, ithalatçının ekmeğine yağ sürer. Yüksek kur ihracatı, düşük kur ise ithalatı destekler. Ülkemizin ihracat kalemlerine ihtiyacı olduğundan enflasyon oranında kurların serbest piyasa kuralları çerçevesinde yükselmesi yerinde olacaktır.

Aşağı Yönlü Hareketli Döviz Kurları İle İhracatçı Ne Yapsın ?

Hareketli döviz kurları derken insanın aklına hem aşağı, hem de yukarı yönlü hareket eden kurların var olduğu gelebilir. Ama yukarı yönlü hareket yerine aşağı doğru baskılanmış bir döviz kurunun olması halinde ihracatçının ne yapmasını beklersiniz. Ülkemizde zaten belli bir enflasyon var, bu enflasyon çerçevesinde faizler yukarı yönlü hareket eder, bu sebeple baskılanan döviz kurlarının da aşağıda yönlü hareket edeceği kaçınılmazdır.

Usd Tl Aralık

Yukarıdaki grafiğe bakıldığında 20 Aralık 2021 günü USD TRL C/18.36 olan kur yaklaşık % 35’in üzerinde düşüş kaydederek USD TRL C/11.00’e kadar geriledi.

İhracat hammaddelerin girdileri ithalata dayalı olduğu düşünüldüğünde, ihracatçımı hammaddesini yüksek maliyetle ithal etmiş veya bağlantılarını sağlamış ancak aynı kur üzerinden değil, % 35 daha düşük fiyattan mallarını yurt dışına satmak durumunda kalmıştır.

İhracatçı kesinlikle kaybetmiştir. İhracatçı aniden düşen piyasalardan para kazanamaz. Yurt dışına fiyat veremez, malını satamaz.

Döviz Kurlarının Düşmesinden Kim Kaybetti ?              

Belirsiz piyasada döviz fiyatının aşağı doğru gerilemesinden dolayı şu sonuçlar ortaya çıkacaktır;

  • İhracatçılar yurt dışına fiyat tutturamayacaklardır. Kurların düşmesi dolayısıyla Dolar bazında daha yüksek fiyat vermek zorunda kalacak olan ihracatçının fiyatlaması rekabetten uzak kalacaktır,
  • İhracat rakamları azalacaktır,
  • Ülke ekonomisi ihracat yapılamaması döviz girdisi olamaması dolayısıyla kaybedecektir,
  • Dövizin fiyatı durup dururken düşmez. Döviz fiyatının düşmesi için o ülkede döviz rezervlerinin fazla vermesi, istikrarlı piyasa olması, üretim maliyetlerinin düşük olması, faizlerin yüksek olması, ülkenin sıcak paraya trafiğine maruz kalması gibi etkenler sayılabilir.

Yukarıda sayılan nedenler dövizin düşmesini sağlar ancak dövizin düşmesi ile birlikte ülkedeki oluşan enflasyon dolayısıyla yüksek faiz maliyeti, ucuz döviz fiyatı da  ithalatı patlatır, ihracat rakamları serbest düşüşe geçer. Kur düşüşü ve maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla ihracatçı ihracat yapamaz. Döviz kurlarını düşmesinden dolayı ihracatçılar yurt dışına mal satamayacakları gibi, daha önceden yaptıkları satışlardan dolayı da zarar edeceklerdir. İhracatçı zararına ihracat yapmayacağına göre, ihracat işlemi olmamasından dolayı iş üretemeyecek ve istihdam yaratamayıp, bilakis istihdam kaybı olacaktır.

Bırakın sadece ihracatçının kaybetmesini; çalışanlar, ülkemiz ekonomisi de kaybedecektir.

Kurlar Baskılanıyor Mu ?

Elbette. Kurların enflasyon artışı kadar artmadığı ortada.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ilk enflasyon verilerini açıkladı. TÜİK’e göre Ocak ayı enflasyonu yüzde 6,70 oldu, yıllık enflasyon ise yüzde 64,86’ya yükseldi. Her ay, kendi hesapladığı enflasyon oranıyla kamuoyunun karşısına çıkan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise aynı verileri yüzde 9,38 ve yüzde 129,11 olarak açıkladı.

Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/articles/ckrd38e9p1do#:~:text=Y%C4%B1l%C4%B1n%20ilk%20enflasyon%20verileri%20a%C3%A7%C4%B1kland%C4%B1,ENAG’a%20g%C3%B6re%20y%C3%BCzde%20129&text=T%C3%BCrkiye%20%C4%B0statistik%20Kurumu%20(T%C3%9C%C4%B0K)%2C,64%2C86’ya%20y%C3%BCkseldi.

Döviz Kurları Ocak 2024 Ayında Enflasyon Kadar Arttı mı ?

Kesinlikle artmadı.

Baskılanan Kurlardan İthalatçı ve Spekülatör Kazanır

Spekülatörler piyasanın hareketliliğinden para kazanır. Takip eder, piyasa yükseldiğinde malını satar, piyasa iniş gösterdiğinde ise tekrar mal alır. Aldığı mal ise her defasında daha fazla olacaktır. Sürekli hareketli bir döviz piyasası, spekülatörün arayıp da bulamadığı bir fırsattır.

İthalatçıların istediği hava ise kurların sürekli baskılanması ve fiyatın ya düşürülmesi, ya da aşağı yönlü hareket etmesi. Kurların baskılanarak sabit tutulması, ithalatçıya sabit kur garantisi vermektedir. Kurların yükselmeyip, sürekli sabit kalması ithalatçının kur riskini çok azaltmasına bunun neticesinde ise ithalatı cazip hale getirmesine destek verir. İthalat patlar, ihracat azalır.

Piyasa dinamikleri gereği kurları ekonominin koşullarına uygun bir biçimde serbest bırakılması yararlı olacaktır.

7 Gündem Satınalma Dergisi Döviz Kimlere Kaybettirdi

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

WRI Türkiye, AB Destekli “Sürdürülebilir Binalar Ağı Projesi” ile Yeşil Geleceğe İmza Atıyor!

Satınalma Eğitimi Wri Türkiye, Ab Destekli Sürdürülebilir Binalar Ağı Projesi Ile Yeşil Geleceğe İmza Atıyor!

WRI Türkiye, Avrupa Birliği Tarafından Desteklenen “Sürdürülebilir Binalar Ağı Projesi” ile Türkiye’nin Yeşil Geleceğine Katkıda Bulunmak için Harekete Geçiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı için Sivil Toplum Eylemi Hibe Programı Kapsamında Finanse Edilen Proje, Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) Ortaklığında ve Danish Green Growth Network (DGGN) Desteğiyle Hayata Geçirilecek.

Satınalma Eğitimi Wri Türkiye, Ab Destekli Sürdürülebilir Binalar Ağı Projesi Ile Yeşil Geleceğe İmza Atıyor!Şubat 2024’de başlayan bu kapsamlı projenin ana hedefi, bina sektöründe faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları’nın Avrupa Yeşil Mutabakatı’na dair kapasitelerini güçlendirmek ve farkındalıklarını artırmak, böylece daha entegre bir yaklaşım benimsemelerini desteklemek ve Yeşil Mutabakat’a uyumlarını sağlamaktır. Proje, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedeflerini başarmasına katkıda bulunacak, bu anlamda özellikle bina sektörünün sürdürülebilirliğine hizmet edecektir.

Projenin Hedefleri:

  • Bina sektörünün iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine hazır hale gelmesi için gereken azaltım ve uyum yöntemlerine dair Sivil Toplum Kuruluşları’nın teknik kapasitelerini güçlendirmek,
  • Bina sektörü paydaşları arasında diyaloğu artırarak, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na daha entegre bir yaklaşım benimsemeyi teşvik etmek.
  • Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın etkisi ve önemi konusunda sektör paydaşlarının farkındalığını güçlendirmek,
  • Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın yeni binaların inşasının yanı sıra, restore edilecek binalar kapsamında da nasıl uygulanacağının anlaşılmasını sağlayarak sektör paydaşlarının bu alandaki uygulamalarını artırmak.

Hedeflere Ulaşmak İçin Planlanan Faaliyetler:

  • Paydaşlar arası diyaloğu güçlendirmek, bilgi ve deneyim paylaşımını kolaylaştırmak için bir ağ ve platform kurulacak,
  • Avrupa Yeşil Mutabakatı’na ilişkin bilgi ve kapasite artırımını sağlamak amacıyla 10 e-öğrenme modülü geliştirilecek; çevrim içi seminerler düzenlenecek, çeşitli şehirlerde yerel bilgilendirme günleri gerçekleştirilecek,
  • Bu alandaki iyi uygulamaları tanımak için inşaatta enerji verimliliği konusunda küresel ölçekte en prestijli toplantılardan biri olan Uluslararası Pasif Ev Konferansı’na katılım sağlanacak, Danimarka’ya bir çalışma ziyareti gerçekleştirilecek,
  • Sertifikalı Pasif Ev Eğitimleri düzenlenerek sektörden 50 profesyonel sertifikalandırılacak,
  • Gençlerin ve genç profesyonellerin Avrupa Yeşil Mutabakatı’na yönelik farkındalığını artırmak amacıyla “Sürdürülebilir (İklim Dirençli) Binalar Hackathonu” düzenlenecek,
  • Sürdürülebilir binalara yönelik “İyi Uygulamalar Kütüphanesi” ve “Binalarda İklim Dirençliliği Rehberi” hazırlanacak,
  • Bina sektörünün Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyumunu artırmaya ve iklim dirençli hale gelmesini sağlamaya yönelik öneriler içeren bir “Politika Notu” hazırlanacak.

Toplamda 3 yıl sürecek olan proje, bina sektöründeki paydaşların aktif katılımını bekliyor. WRI Türkiye, sürdürülebilirlik alanındaki bu önemli adımla, Türkiye’nin yeşil ve çevresel geleceğine ışık tutmaya devam ediyor.

Bu duyurunun içeriği yalnızca WRI Türkiye’nin sorumluluğundadır. Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.

Türkiye Kreatif Endüstrilerde 80 Milyar Dolar Hedefliyor

Satınalma Eğitimi Türkiye Kreatif Endüstrilerde 80 Milyar Dolar Hedefliyor

TOBB TÜRKİYE KREATİF ENDÜSTRİLER MECLİSİ YENİ DÖNEMİNDE YARATICILIĞIN GÜCÜYLE EKONOMİK ATILIM HEDEFLİYOR

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Kreatif Endüstriler Meclisi’nin 2024-2026 Dönemi Başkanlık Divanını seçiminde oybirliğiyle Ali Ata Kavame, yeniden başkan olarak seçildi. Başkan yardımcılığına ise Berat Kuzu seçildi.

Satınalma Eğitimi Türkiye Kreatif Endüstrilerde 80 Milyar Dolar HedefliyorTürkiye kreatif endüstrileri, dünya genelindeki hacmin %10’unu oluşturarak 16 farklı sektörde 1.500.000 kişiye istihdam sağlıyor ve yılda 31 milyar dolarlık bir hacim üretiyor. Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin himayesinde faaliyet gösteren TOBB Türkiye Kreatif Endüstriler Meclisi, Türkiye’deki binlerce firmayı anayasa ile belirlenmiş çerçevede temsil eden önemli bir kamusal sivil toplum kuruluşu olarak 2024 – 2026 Dönemi Başkanlık Divanı seçimlerini gerçekleştirdi.

Yeni Meclis Yönetimi Belirlendi

TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay ve İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli ile 31 Ocak 2024 tarihinde İstanbul TOBB binasında gerçekleşen seçimde, TATU Yaratıcı Çözümler İletişim A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ata Kavame oybirliğiyle, BKIW Kreatif Reklam A.Ş. YKB Berat Kuzu da oybirliğiyle Başkan Yardımcılığı’na seçildi.

Türkiye kreatif endüstrilerin alt sektörlerini temsil eden STK, kurum ve kuruluşlardan oluşan meclis; Acun Medya, BİROY, Bi’Şeyler Digital, BKFA Reklam Hizmetleri, Borusan Contemporary, Burcu Biricik, Calling Mag, Elçin Sümer, ETMK, FCB Art Grup, GDD Art, Gentelman Dergisi, Grafi2000, GMK, İdealist, İKSV, Kreaksa, Lighthouse, Mahşer-i Cümbüş, Moda Tasarımcıları Derneği, MSF, Nej Fashion, Netco, Netflix, OGM, Reklamcılar Derneği, Reklam Yaratıcıları Derneği, Salt, TAFF, Tan Sağtürk Akademi, Tatu Yaratıcı Çözümler, Tiyatro Kooperatifi, TESDER, TOGED, Türk Yayıncılar Birliği, YAKEM, YEKON, YEPUD, X Media ve Zorlu PSM kurumlarından oluşan 40 üyesi ile seçimlerini gerçekleştirdi.

 Öncelik Güçlü Bir Endüstri, Hedef 80 Milyar Dolar Üretim

Toplantıda meclisin yeni dönemine ilişkin konuşan Başkan Ali Ata Kavame, “Yeniden bu önemli göreve seçilmekten dolayı büyük bir onur duyuyorum. Yeni dönemde kreatif endüstrilerimizi ulusal ve uluslararası alanda daha da güçlendirmek için çalışacağız. Hedefimiz, 2030 yılına kadar Türkiye’nin kreatif endüstride yılda 80 milyar doların üzerinde bir hacim üretmesini sağlamak. Bu hedef doğrultusunda sektördeki tüm paydaşlarımızla iş birliği içinde olacağız ve kreatif potansiyelimizi en üst düzeye çıkaracağız” dedi.

Uluslararası Zirve

Meclis, yeni dönemde uluslararası alanda Türkiye’yi temsil edecek bir uluslararası kreatif zirve düzenleyerek çok sayıda ülkeden kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirmeyi planlıyor. Başkan Kavame yapılacak zirvenin, Türkiye’nin kreatif endüstrilerini uluslararası platformda daha görünür kılmak ve sektör temsilcilerine iş birliği imkanları sunmak adına önemli bir adım olarak değerlendirdi.

TOBB Türkiye Kreatif Endüstri Meclisi Hakkında

TOBB Türkiye Kreatif Endüstriler Meclisi, Türkiye’nin yaratıcı ve yenilikçi potansiyelini en üst düzeye çıkarmak amacıyla kurulmuş bir yapıdır. Çeşitli sektörlerden gelen uzmanları, girişimcileri ve akademisyenleri bir araya getirerek kreatif endüstrilerin gelişimine katkı sağlamayı amaçlar. Komisyon ve kurullar, sanat, tasarım, medya ve teknoloji gibi alanlarda çalışmalar yaparak sektörel ihtiyaçları belirler ve bu alanlarda Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak için stratejiler geliştirir. Meclis, ülkenin kültürel ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunmayı amaçlamaktadır.

TURKTRADE’in 26. Olağan Genel Kurulu Yapıldı Yeni Yönetim Belirlendi

Teamprocure E Satınalma çözümleri Haber Turktrade’in 26. Olağan Genel Kurulu’nda Yeni Yönetim Belirlendi

Teamprocure E Satınalma çözümleri Haber Turktrade’in 26. Olağan Genel Kurulu’nda Yeni Yönetim BelirlendiDış ticaret alanında Türkiye’nin en eski ve etkili sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Dış Ticaret Derneği’nin (TURKTRADE) Başkanlığına Hayrettin Çaycı beşinci kez seçilirken, Başkan Yardımcısı Zeynep Kuman oldu.

Çatısı altında topladığı büyük ve kurumsal şirketler kanalıyla Türkiye ihracatının lider kuruluşlarını temsil eden Türkiye Dış Ticaret Derneği’nin yeni Yönetim Kurulu belli oldu.

TURKTRADE, Türkiye’nin en saygın ve kurumsal ihracatçılarının girişimi ile 1983 yılında “Dış Ticaret Derneği” adı altında kurulmuş ve 19 Eylül 1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla “Türkiye” ön-ekini kullanma hakkını kazanmıştır. 80’li yıllar boyunca TURKTRADE üyesi Dış Ticaret Sermaye Şirketlerinin dışa açılma sürecinde üstlendikleri roller, ülkemizin bu alandaki ilk deneyimini oluşturmuştur.

“Gönüllü” bir sivil toplum örgütü olarak TURKTRADE, kırk yılı aşkın süredir dış ticaret dünyasının değişen gündemini takip ederek, geliştirdiği stratejiler ile çözüm önerilerinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Üyelerinin çeşitli sektörlerde faaliyet gösteriyor olması Derneğin, tek bir sektörün bakış açısıyla sınırlı kalmak yerine, dış ticaret konularında bütünsel bir perspektife sahip olmasını mümkün kılmıştır. Bu özelliği nedeniyle de TURKTRADE’in kamuoyuna taşıdığı konular, dış ticaretimizin genel ve hayati önem taşıyan konuları olmuştur.

TURKTRADE’ in üyeleri arasında Türkiye’nin mal ihracat şampiyonlarının yanı sıra, Otomotiv Endüstrisi, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri, Demir ve Demir Dışı Metaller, Elektrik Elektronik ve Hizmet, Çelik, Çimento Cam Seramik ve Toprak Ürünleri ve Tekstil ve Hammaddeleri sektörlerinin liderleri yer almaktadır. Keza Dernek üyeleri arasında dış ticaret alanında uzmanlaşmış bankalar, lojistik, gümrük müşavirlik, hukuk ve danışmanlık firmaları da yer  almaktadır.

Hayrettin çaycıDerneğin 28 Şubat Çarşamba günü gerçekleşen Olağan Genel Kurulu’nda seçilen yeni Yönetim Kurulu TURKTRADE’ in Başkanlığına Hayrettin Çaycı’yı beşinci kez seçti.

TURKTRADE’ in yeni Yönetim Kurulu ve görev dağılımı şöyle oldu:

Yönetim Kurulu Başkanı

Hayrettin Çaycı (Sarkuysan Elektrolitik Bakır Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı)

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Zeynep Kuman  (Ram Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdürü)

Sayman Üye

Haluk Giray (Sarten Ambalaj Sanayi ve Ticaret A.Ş. Pazarlama Grup Direktörü)

Yönetim Kurulu Üyeleri

Salih Serdar Koçtürk (Kibar Dış Ticaret Genel Müdürü)

Cüneyt İbrahim Başbakkal (Yaşar Holding Dış Ticaret Başkan Yardımcısı)

Fatih Özkadı (Arçelik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı)

Hakan Ateş (Denizbank A.Ş. Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi)

Necat Altın ( Zorlu Holding A.Ş. Tekstil Grubu Başkanı)

Şafak Duran (Eleks Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdürü)

Yusuf Bulut Öztürk (Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri A.Ş. Ortağı)

Ergün Güler (Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı)

Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri

Pelin Irgaç (Ak-Pa Tekstil İhracat İthalat Paz. A.Ş. Genel Müdürü)
G. Burak Gürbüz (Aygaz A.Ş.)
Gökhan Güralp (Şişecam Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı)
Sevgür Arslanpay (Sarkuysan Elektrolitik Bakır Sanayi A.Ş. Genel Müdürü)
Onur Sarısoy (Ford Otomotiv A.Ş.)

Turktrade’in 26. Olağan Genel Kurulu’nda Yeni Yönetim Belirlendi

İşletmeler Finansal Farkındalık Konusunda Zayıf Kalıyor

Satınalma Eğitimi İşletmeler Finansal Farkındalık Konusunda Zayıf Kalıyor

Fark Edilemeyen ama Karlılıkta Önemli Ölçüde Etki Yaratan Maliyetlerin Tespit Edilmesinin İşletmelerin Kârlılığını Arttıran Gizli Bir Detay Olduğunu Vurgulayan Bikem İnce İnanç: ‘Her yıl açılan işletmelerin %32’si ikinci yılı göremeden ilk 12 ay içerisinde, %85’i de ilk beş yıl içerisinde kapanıyor.’ Açıklamasında Bulundu.

Satınalma Eğitimi İşletmeler Finansal Farkındalık Konusunda Zayıf Kalıyorİşletmelerin farklı stratejik alanlarına dokunan; finansal yönetim çözümlerini firmalarda sistematik şekilde uygulayan, geliştiren ve onların büyümelerini sağlayan Malogra Danışmanlık, sürdürülebilir karlılık ile işletmelere yol haritası çiziyor. Türkiye’de firmaların sürdürülebilir kazanç konusunda en büyük eksikliklerinin; muhasebe ve finansı birbirine karıştırmalarını aktaran Bikem İnce İnanç: ’Herkesin zorunlu olarak bir muhasebecisi ve mali müşaviri bulununca, bu kişiler muhasebe kayıtları tutulduğu için finansının da düzgün olduğunu zannediyor. Fakat finansla muhasebe birbirine çok yakın olmakla birlikte temelde birbirinden farklı iki dal. Çok basit özetleyecek olursak, muhasebe bir işletmenin geçmişiyle ilgileniyor. Finans ise bir işletmenin geleceğiyle ilgili. Muhasebe tarafında bir işletmenin zaten olmuş bitmiş para ve para türevindeki her şeyi kayıt altına alınıyor. Fakat finans tarafında geçmişten gelen tecrübeler ve verilerin ışığında, gelecekte neler olabileceğine dair öngörülerde bulunarak, bu öngörülere ilişkin firmanın aksiyon planlarını belirlemek, gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak gibi hareket planları çıkartılıyor. Biz maalesef geleceği planlama ve bunda da nokta atışı işler planlayıp, bir takım sektörel ya da global ekonomik değişimlere hazırlıklı olamıyoruz çünkü finansı önemsemiyoruz.’ sözlerine yer verdi.

‘Finansal Farkındalık İşletmelerin Ömrünü Uzatıyor’

Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nin ardından Türkiye derecesi ile kazandığı Galatasaray Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olup, özel sektörde finans alanında ilerlemeye başlayan Malogra Danışmanlık Kurucusu Bikem İnce İnanç işletmelerin ömrünün finansal farkındalık ile uzayabileceğinin altını çiziyor. İnanç: ‘Fark edilemeyen ama karlılıkta önemli ölçüde etki yaratan maliyetlerin tespit edilmesinin uzun vadede işletmelerin karlılığını arttıran gizli bir detay. Türkiye’deki finansal farkındalığın gelişmesinin firmaların sürdürülebilir şekilde büyümeleri için önemli bir husus olduğunu düşünüyorum. Bu alanda yapılan çalışmalara göre her yıl açılan işletmelerin %32’si ikinci yılı göremeden ilk 12 ay içerisinde, %85’i de ilk beş yıl içerisinde kapanıyor. Kapanma nedenlerinin en başında yanlış finansal yönetim geliyor. Finansal yönetim çok farklı alanlara dokunan bütünsel bir yaklaşım aslında. Öngörüler ile ileri doğru hedeflemeler koymak ve bunlar gerçekleştikçe gerekli analizleri yapmak işletme için gereken yol haritasını çıkarıyor ortaya. Aslında finansal raporlamalarda yer alan sayıların bize anlatmaya çalıştıklarına dikkat etmek gerekiyor, sayılar bize ne yapmamız gerektiğini zaten söylüyor. Öte yandan finansal yönetim konusunda çalışma yaparken tüm işletmelerin yararlanabilecekleri teşvik ve hibeleri bilmeleri ve bunları kullanmaları da oldukça önemli. Bu destekler işletmeler için finansal büyüme süreçlerine destek veren en önemli unsurların başında geliyor. Karşılıksız şekilde işletme bünyesine sağlanan bu desteklerle karlılığınızı otomatikman iyileştirmek, giderlerinizi refinanse ederek tasarruf sağlamak ve kaynak artırımı ile kontrollü şekilde büyümek mümkün. Teşvikler konusunda hem yurt içinde hem de yurt dışında çok fazla fırsat ve imkân olduğunu da özellikle belirtmek isterim. Finansal yönetimi destekleyen diğer bir süreç ise ihracata yönelmek olacaktır. Bu noktada da işletmelerin; kıt kaynaklarını sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için kullanırken ‘bilimsel ihracata’ ağırlık vererek, bilinçli ve kontrollü şekilde yurt dışına adım atmalarını tavsiye ederim. Özetle işletmeler sayıların bize anlattığı alanlarda önlemlerini alırlarsa, başta aktardığımız kapanma oranları hızla gerileyecek ve karlılıklarını rahatça artırabileceklerdir.’ açıklamasında bulundu.

İklim Değişikliği ve İşletmeler Üzerindeki Riskler ve Fırsatlar

7 Gündem Satınalma Dergisi İklim Değişikliği Ve İşletmeler üzerindeki Riskler Ve Fırsatlar

7 Gündem Satınalma Dergisi İklim Değişikliği Ve İşletmeler üzerindeki Riskler Ve Fırsatlarİklim riskleri giderek artmakta ve küresel düzeyde çözülmesi en acil sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem etkileyen hem de etkilenen olarak endüstrilerin, iklim değişikliğinin yol açtığı olumsuz çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri azaltması hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için finansal stratejilerini dönüştürmeleri gerekmektedir.

Bu dönüşüm sürecinde, finansal tablolarında iklimle ilgili riskleri ve fırsatları şeffaf bir şekilde açıklamaları önem arz etmektedir. Öte yandan sürdürülebilir bir ekonomiye geçişte finansın kritik bir araç olduğu açıktır. Yatırımcılar, tüketiciler ve diğer finansal tablo kullanıcıları, şirketlerin iklimle bağlantılı riskleri ve fırsatları nasıl yönettiklerini şeffaf bir şekilde açıklamalarını beklemektedir. Endüstrilerde sürdürülebilir uygulamaların acil ihtiyacını vurgulamak ve iklim krizine karşı etkili eylemlere ilham vermek istiyoruz. Bu çabalar, sadece işletmelerin geleceğini güvence altına almakla kalmayacak, aynı zamanda daha sürdürülebilir bir dünya için kritik bir adım olacaktır. Bu bağlamda, İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (TCFD), yatırımcılara kritik bilgiler sunarak iklimle ilgili riskleri anlama ve etkili önlemler alma konusunda öncü bir rol oynamaktadır. Bu çerçeve üzerinden konuyu açıklamaya çalışacağız.

İklim Değişikliği ve Önemi  

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre, “iklim değişikliği”; doğal iklim değişikliğine ek olarak, insan faaliyetlerinin neden olduğu küresel atmosfer bileşimindeki değişikliklerden kaynaklanan iklim değişikliklerini ifade eder. Bu değişiklikler genellikle sera gazlarının artmasıyla bağlantılı olan küresel ısınma ile ilişkilendirilir. İklim değişikliği, aşırı hava olayları, kuraklık, sel ve orman yangınları gibi doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırarak çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan ciddi sonuçlar doğurmaktadır.

BM’nin yayınladığı raporlarına göre, yaşanabilir bir dünya için küresel sıcaklık artışının 1.5°C ile sınırlandırılması gerekmektedir. Ancak mevcut politikaların yetersizliği nedeniyle yüzyılın sonunda 3°C’lik bir sıcaklık artışı beklenmektedir. Dünya çapında, mevcut politikaların yetersizliği, iklim değişikliğiyle mücadelede daha acil eylemler alınması gerektiği konusunda artan bir farkındalık var. Dolayısıyla iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve etkilerini azaltmak için endüstrilerin alacağı önlemler son derece kritiktir.

İklim Değişikliği ve İş Dünyasındaki Etkileri

İklim değişikliği, günümüz iş dünyasının karşı karşıya olduğu önemli bir sürdürülebilirlik zorluğudur ve işlerimizin sürdürülebilirliği üzerinde derin etkilere sahip olabilir. İklim riski veya iklim değişikliğine bağlı finansal risk, iklim koşullarındaki değişimlerden kaynaklanan zararı veya kaybı içeren bir olgudur. Başka bir deyişle iklim riskleri finansal riskleri beraberinde getirirler. Kurumsal dünyanın sürdürülebilirlik çabalarını zorlayan bu unsur, işletmelerin operasyonlarını etkileyen çeşitli faktörlerle birlikte gelmektedir. Kuraklık, sel, artan hava sıcaklıkları ve iklim olaylarının sıklaşması gibi doğal afetler, işletmelerin tedarik zincirleri, üretim süreçleri ve pazarlama stratejileri üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.

Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele için getirilen yeni düzenlemeler ve artan çevresel bilinç, işletmelerin iş yapma şekillerini değiştirmek zorunda bırakmaktadır. Bu bağlamda, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirebilmesi için iklim değişikliğiyle ilgili engellerin üstesinden gelmeleri ve uyum sağlamaları gerekmektedir. Bununla birlikte, bu engelleri aşmak için işletmelerin yenilikçi çözümler geliştirmesi, çevresel riskleri değerlendirmesi ve uzun vadeli stratejiler belirlemesi gerekmektedir. İklim değişikliğinin iş dünyasının sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri göz önüne alındığında, bu zorluklarla etkin bir şekilde başa çıkmanın, gelecekteki başarı ve rekabet avantajı açısından hayati öneme sahip olduğu açıktır.

İşletmeler, iklim risklerini tam anlamıyla kavramadıklarında, ciddi hatalar yapma riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Bu hatalar, risklere karşı gerekli önlemleri zamanında almamalarına, yalnızca sembolik adımlar atmalarına veya eksik tedbirler alarak sorunu tam anlamıyla çözememelerine yol açabilir. Ayrıca, şeffaf olmamak da bu hatalar arasındadır; işletmeler riskleri ve alınan önlemleri paydaşlarıyla paylaşmazsa güvenilirliklerini sorgulanır hale getirebilirler. Tüm bu durumlar işletmeye ek maliyetler getirebilir ve uzun vadede rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, işletmeler iklim risklerini bütüncül bir perspektifle ele almalı, uygun önlemler almalı ve gerçekçi adımlar atmalı; ayrıca şeffaf bir iletişim stratejisi izlemesi son derece önemlidir. Bu şekilde, hem işletme içindeki hem de dışındaki paydaşlarının güvenini sağlayarak sürdürülebilir bir gelecek için sağlam temeller oluşturabilirler.

Iklim Riskleri
Kaynak : WRI/WBCSD Corporate Value Chain (Scope 3) Accounting and Reporting Standard (PDF)

TCFD’nin (TCFD Task Force on Climate-related Financial Disclosures) İzleme Sorumluluklarının 2024’ten İtibaren ISSB’ye Devredilmesi

TCFD (Task Force on Climate-related Financial Disclosures) Çerçevesi, yatırımcılara iklimle ilgili riskler ve fırsatlar hakkında kritik bilgiler sağlayarak, şeffaflığı ve finansal açıklamaların kalitesini artırmasıyla önem kazanmaktadır.

Bu çerçeve, 2015 yılında Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board – FSB) tarafından başlatılan ve 2017 yılında kurulan bir inisiyatiftir. TCFD’nin amacı, iklimle ilgili finansal risklerin değerlendirilmesi ve raporlanması için bir çerçeve oluşturarak şirketlerin ve finansal kurumların bu konuda daha şeffaf ve kapsamlı bilgi sunmalarını sağlamaktır. TCFD, kurumsal düzeyde en iyi uygulamaları belirleyerek şirketlerin iklim risklerini daha etkin bir şekilde değerlendirmelerini, yönetmelerini ve raporlamalarını amaçlamaktadır. Bu öneriler, şirketlerin ve finansal kurumların iklim risklerini daha iyi anlamalarına ve bu risklerle başa çıkmalarına yardımcı olacak kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır.

ISSB & TCFD

Bildiğiniz gibi Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB), 26 Haziran 2023 tarihinde ilk iki küresel sürdürülebilirlik açıklama standartları olan Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Gereklilikler (IFRS S1) ve İklimle Bağlantılı Açıklamalar (IFRS S2)Standartlarını yayımlamıştır. Ardından Finansal İstikrar Kurulu (FSB), TCFD’nin (İklimle İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü) işini tamamladığını ve şirketlerin iklimle ilgili açıklamalarının ilerlemesini ISSB’ye (Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu) devretme kararı aldığını duyurdu (Ekim 2023). IFRS S1 ve IFRS S2, TCFD’nin önerilerini tam olarak içerir ve benimser. Bu, iklimle ilgili finansal açıklamaların evriminde önemli bir adım olarak kabul edilir ve ISSB Standartları, şirketler ve yatırımcılar arasında şeffaflığı artırarak temel bir yapı oluşturur. Bu, İklimle ilgili finansal açıklamaların standartlaştırılması ve uyumluluğun sağlanması açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Bu geçiş, işletmeler için iklim risklerini daha etkin bir şekilde yönetme ve finansal raporlamalarını iyileştirme fırsatı sunmaktadır.

IFRS Vakfı Temmuz 2023 tarihinde, IFRS S2’nin gereksinimlerini ve TCFD’nin önerilerini karşılaştıran bir analiz yayınladı. Bu analizden ISSB Standartlarını benimseyen şirketlerin, TCFD önerilerini büyük ölçüde yerine getireceği ve hatta ek gereksinimlerle karşılaşabileceği anlaşılmaktadır. TCFD bir çerçevedir ve raporun hazırlık aşamasında rehberlik sağlar. ISSB S1 ve S2 standartlar olup, belirli gereksinimleri içerirler. TCFD sadece iklimle ilgili konuları ele alırken, ISSB S1 daha kapsamlı bir yaklaşıma sahiptir ve IFRS S1’de tüm sürdürülebilirlik konuları ele alınır. IFRS S2, kapsam 3 emisyonlarının raporlanmasını gerektirir ve ayrıca maddi etkiler (risk ve fırsatlar) konusunda daha kapsamlı bir inceleme yapılmasını ister. IFRS S1 ve S2, yatırımcı kararlarını etkileyecek iklim ve sürdürülebilirlik konularındaki tüm maddi bilgilerin açıklanmasını gerektirir. Ayrıca, sektörel bilgilerin de açıklanması, ISSB Standartlarının daha net anlaşılmasını sağlar. Dolayısıyla standartlar daha fazla bilgiyi gerektirmektedir. Geçiş, iklimle ilgili açıklamaların evriminde önemli bir anı işaret eder, raporlama manzarasını kolaylaştırır ve şirketler ve yatırımcılar için daha fazla şeffaflık sağlamaktadır.

İklimle İlgili Finansal Açıklamaların Ana Unsurları

TCFD’nin önerilerinin benimsenmesiyle, işletmeler hem finansal performanslarını artırabilir hem de çevresel ve sosyal etkilerini azaltabilir, böylelikle uzun vadeli değer yaratma potansiyellerini artırabilirler. Öneriler, şirketlerin yönetişim yapılarını, iş stratejilerini, risk yönetim süreçlerini ve performans ölçütlerini gözden geçirmelerini ve iklim değişikliği ile ilgili bilgi paylaşımını artırmalarını hedeflemektedir. Öneriler dört ana kategori altında toplanmıştır:

Yönetişim: Şirketlerin iklimle ilgili riskleri ve fırsatları yönetme şekillerini değerlendirmelerini ve bu konuda etkili kararlar alabilmelerini sağlayacak bir yönetim yapılanması oluşturmalarını içerir.

Strateji: Şirketlerin, iklim değişikliği ile ilişkili risklerin ve fırsatların iş stratejileri, operasyonlar ve finansal planlama üzerindeki etkilerini belirlemelerini ve stratejilerini buna göre ayarlamalarını amaçlar. Bu kapsamda, sürdürülebilirlik odaklı iş modellerinin geliştirilmesi ve uygulanması da önem taşır.

Risk Yönetimi: Şirketlerin, iklimle ilgili riskleri sistematik bir şekilde tanımlamalarını, ölçmelerini, değerlendirmelerini ve bu risklere uygun stratejiler geliştirmelerini sağlar. Özellikle, işletmelerin uzun vadeli dayanıklılıklarını güvence altına alacak önlemler alması önemlidir.

Ölçütler ve Hedefler: İklimle ilgili riskleri ve fırsatları ölçmek ve yönetmek için etkili performans ölçütleri ve hedefler belirleme sürecini içerir. Bu ölçütler, şirketlerin iklimle ilgili performanslarını izlemelerini, raporlamalarını ve iyileştirmelerini sağlar.

Iklimle Ilgili Finansal Açıklamaların Ana Unsurları

İklim Riski Türleri

TCFD, iklimle ilgili riskleri iki temel gruba ayırmıştır.

  1. Geçiş riskleri, düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin getirebileceği riskler.
  2. Fiziksel riskler, iklim değişikliğinin doğrudan fiziksel çevreye ve işletmelerin faaliyet gösterdiği alanlara etkileri ile ilişkili riskler.

Aşağıda, Task Force tarafından tanımlanan risk türlerinin detaylarını bulabilirsiniz.

1. Geçiş Riskleri

Düşük karbonlu bir ekonomiye geçişte, dünya çapında gösterilen çabalar neticesinde işletmelerin maruz kaldığı risklerdir. İşletmelerin karbondan arındırılmış faaliyetlere geçerken, iklim değişikliğiyle ilişkili uyum ve azaltma ihtiyaçlarını ele almak için geniş kapsamlı politikalar, yasal düzenlemeler, teknolojik gelişmeler ve pazar değişikliklerine ihtiyaç duyulabilir. Varlıkların ve operasyonların karbonsuz hale getirilmesinin maliyeti vardır ve geçiş riskleri kapsamındadır.

a. Politika ve Yasal Riskler

İklim değişikliğiyle mücadele sürecinde, karbon azaltımı veya uyum çabaları sırasında işletmelerin bu yönlü düzenlemelere uymaları zorunlu hale gelir. Bu süreçte, işletmelerin ilgili düzenlemelere uymamaları durumunda çeşitli yaptırımlarla karşılaşabilecekleri ve dolayısıyla dava riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri unutulmamalıdır. Ayrıca, zarar ve kayıpların artmasıyla birlikte dava riskinin de artabileceği göz ardı edilmemelidir.

b. Teknoloji Riski

Yeni teknolojiler, ekonomik sistemde çevreci ve enerji verimli bir dönüşüm sağlayarak işletmeler üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Bu değişim süreci, bazı işletmeler için avantajlar sunarken, diğerlerini dezavantajlı hale getirebilir. Teknoloji geliştirme ve kullanımı, firmaların rekabet gücünü artırabilir, mevcut veya yeni pazarlarda daha etkili olmalarını sağlayabilir ve üretim ile dağıtım maliyetlerini düşürebilir.

c. Pazar Riski

İklim değişikliğinin piyasalar üzerindeki etkileri çeşitli ve karmaşıktır. Yatırımcı ve tüketici kararları, bu değişimlerde önemli bir rol oynar.

d. İtibar Riski

Geçişi gerçekleştiremeyen işletmeler, bilinçli tüketiciler ve paydaşlar tarafından güvenin kaybedilmesiyle markalarının olumsuz etkilenmesi riskiyle karşı karşıya kalabilirler.

2. Fiziksel Riskler

İklim değişikliğinden kaynaklanan fiziksel riskler, olaya bağlı (akut) veya iklim desenlerindeki uzun vadeli değişiklikler (kronik) olabilir. Fiziksel riskler, kuruluşlar için doğrudan varlık hasarı veya tedarik zinciri kesintileri gibi finansal etkilere sahip olabilir.

a. Akut Risk

Akut fiziksel riskler, ani ve beklenmedik doğal afetlerden kaynaklanan fiziksel tehlikelerdir. Örneğin, şiddetli fırtınalar, sel baskınları, aşırı sıcaklık olayları, yangınlar gibi hava olayları bu tür risklere örnektir. Bu riskler hızlı bir şekilde ortaya çıkar, yoğun hasara neden olabilir ve acil müdahale gerektirebilir. Bu tür olayların sıklığı ve şiddeti artabileceğinden, hazırlıklı olunması önemlidir, böylece toplumlar ve işletmeler bu ani tehlikelere daha iyi karşı koyabilirler.

b. Kronik Risk

Kronik fiziksel risk, iklim değişikliğinin uzun vadeli etkileri ile ilişkilendirilen bir tür iklim riskidir. Bu tür riskler, zamanla ortaya çıkan ve yavaşça ilerleyen değişimleri kapsar ve etkileri zamanla birikir ve toplumlar, ekosistemler ve ekonomik faaliyetler üzerinde önemli etkilere yol açabilir Örneğin, iklim değişikliğinin neden olduğu deniz seviyesi yükselmesi, sulak alanların azalması, tarım verimliliğinde azalma gibi süreçler kronik iklim risklerine örnektir. Bu tür riskler, iklim değişikliğinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve uygun çözümler geliştirmek için dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.

Iklimle Ilgili Riskler, Fırsatlar Ve Finansal Etki

İklimle İlgili Fırsatlar

İklim değişikliği kaynaklı riskleri yönetmek üzere yapılacak uyum veya azaltım çabaları, kuruluşun faaliyet gösterdiği, sektör, bölge, pazara bağlı olarak değişmekle birlikte; kaynak verimliliği, düşük emisyonlu enerji kaynaklarına geçiş, yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, yeni pazarlara açılma ve iklim dayanıklılığının artırılması gibi çeşitli alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla işletmeler sadece risklerle değil, aynı zamanda iklimle ilgili fırsatları da değerlendirerek daha sürdürülebilir ve rekabetçi bir gelecek inşa etme potansiyeline odaklanabilirler. Görev Gücü’nün belirlediği fırsat alanları aşağıdadır.

  1. Kaynak Verimliliği: İşletmeler, tüm iş süreçlerinde (üretim, dağıtım vd.), verimliliklerini artırabilirler. Teknolojik yenilikler, enerji verimliliği, döngüsel çözümler gibi faktörler bu geçişe katkı sağlayabilir.
  2. Enerji Kaynakları: Temiz enerji alternatifleri maliyetler üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
  3. Ürün ve Hizmetler: İnovasyon ve düşük emisyonlu ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi, işletmelere avantajlar sağlayabilir.
  4. Pazarlar: İşletmeler, yeşil dönüşüm hedeflerine odaklanırken, yeni pazarları ve ürün fırsatlarını değerlendirerek kendilerini güçlendirebilirler.
  5. Dayanıklılık: İklim değişikliğiyle etkin bir şekilde başa çıkmak, dayanıklılığı artırır. Temiz enerji, inovasyon, yeni iş modelleri gibi unsurlar uzun vadede önemli fırsatlar sunar.

Sonuç

İklim değişikliği, iş dünyasının düşük karbonlu bir dönüşümünü gerekli kılan ve hızla ele alınması gereken önemli bir sürdürülebilirlik zorluğu olarak öne çıkıyor. Doğal afetlerin sıklığı ve şiddeti artarken, işletmeler tedarik zincirleri, üretim süreçleri ve pazarlama stratejileri üzerinde olumsuz etkilerle karşı karşıya kalıyorlar. Ayrıca, artan çevresel farkındalık ve düzenlemeler, işletmelerin faaliyetlerini şekillendirme zorunluluğunu artırıyor. Bu durum, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmesi için yeni engeller oluştururken, aynı zamanda yenilikçi çözümler geliştirmelerine de olanak sağlıyor.

TCFD’nin geliştirdiği çerçeve, işletmelerin iklimle ilgili riskleri anlamalarını ve etkili önlemler almalarını sağlarken, aynı zamanda paydaşların talep ettikleri iklim değişikliğiyle ilgili risklerin ve fırsatların finansal etkilerinin gelecekteki finansal durumlarını nasıl etkileyeceğine dair bilgilerin şeffaflıkla açıklanmasında önemli bir rehberlik sunmaktadır. ISSB’nin TCFD’nin izleme sorumluluklarını devralmasıyla birlikte, iklimle ilgili finansal açıklamalar sürekli gelişecektir. Bu çerçeveler, şeffaflığı artırarak yatırımcıların ve diğer paydaşların güvenini kazanmaya yardımcı olurken, işletmelere de iklim risklerini daha iyi anlama ve yönetme, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma ve iklimle ilgili fırsatları değerlendirme konularında kılavuzluk etmektedir. Bu sayede işletmeler, hem finansal performanslarını iyileştirme hem de daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etme fırsatına sahip olmaktadır.

7 Gündem Satınalma Dergisi İklim Değişikliği Ve İşletmeler üzerindeki Riskler Ve FırsatlarGül SALDIRANER

EG Partner- SMMM, BD

www.eg-econsulting.com

 

 

 

Referanslar:

[1]  bdc – Climate-related risks: How to prepare your business

https://www.bdc.ca/en/articles-tools/sustainability/climate-action-centre/articles/climate-related-risks-how-prepare-your-business#:~:text=Build%20resiliency%20in%20your%20operations,Also%20consider%20your%20inventory%20strategy.

[2]  Borsa İstanbul  – Şirketler İçin İklim Raporlama Rehberi    https://www.borsaistanbul.com/files/iklim-raporlama-rehberi.pdf

[3]  EPA US Environmetal Protection Agency  – Climate Risks and Opportunities Defined

https://www.epa.gov/climateleadership/climate-risks-and-opportunities-defined

[4]  EPA.US Environmental Protection Agency    Scope 1 and Scope 2 Inventory Guidance

https://www.epa.gov/climateleadership/scope-1-and-scope-2-inventory-guidance

[5] GHG Protocol-Corporate Value Chain (Scope 3) Accounting And Reporting Standard  https://ghgprotocol.org/sites/default/files/standards/Corporate-Value-Chain-Accounting-Reporing-Standard_041613_2.pdf

[6] TCFD  – Recommendations of the Task Force on Climate-related Financial Disclosures  https://assets.bbhub.io/company/sites/60/2020/10/FINAL-2017-TCFD-Report-11052018.pdf

Automechanika İstanbul 2024 Otomotiv Sektöründe Yaşanan Dönüşüme Odaklanacak

Satınalma Eğitimi Automechanika İstanbul 2024 Otomotiv Sektöründe Yaşanan Dönüşüme Odaklanacak

Satınalma Eğitimi Automechanika İstanbul 2024 Otomotiv Sektöründe Yaşanan Dönüşüme OdaklanacakOtomotiv satış sonrası endüstrisinin Türkiye ve çevre ülkeleri kapsayan bölgedeki en büyük ticaret platformu Automechanika İstanbul, 23 – 26 Mayıs 2024 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. 2001 yılından bugüne kadar yarattığı iş fırsatlarıyla Türkiye’nin otomotiv sektörü ihracatının yıllık 35 milyar doların üzerine çıkmasında önemli bir rol üstlenen Automecanika İstanbul’un geçtiğimiz yıl gerçekleşen organizasyonunu tüm dünyadan 58 binden fazla sektör profesyoneli ziyaret ederken, ziyaretçi sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 20 artış gösterdi. 2024 yılında Automechanika’nın dünya çapında 13 organizasyonu bulunurken, Automechanika İstanbul’a olan uluslararası talepteki artış, fuarın küresel sektör için önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Fuar, 2023 yılında olduğu gibi bu yıl da fuar kapasitesinin üzerinde bir ilgiye sahne oluyor.

Automechanika İstanbul, parça ve sistem endüstrisi, bakım-onarım servisleri ve mobilite çözümleri için uluslararası bir platform sunmasının yanı sıra otomotiv satış sonrası zincirinin tamamını da bir araya getiriyor. Türkiye’nin en büyük uluslararası ticaret fuarı Automechanika İstanbul, bu yıl yapay zeka teknolojisinin otomotiv endüstrisinde elektrikli araçlara bağlı olarak yarattığı değişime, gelişime ve sürdürülebilirliğe odaklanacak. Her yıl katılımcı ve ziyaretçi niteliğini biraz daha geliştiren Automechanika Istanbul, bu yıl da markaların müşteri ilişkilerini geliştirmeleri, yeni bağlantılar kurmaları ve pazardaki konumlarını güçlendirmeleri için fırsatlar sunacak.

Dünyanın En Dinamik Pazarı 

Tüm dünyadan otomotiv endüstrisi profesyonellerini buluşturan ve dünyanın en dinamik pazarları arasında yer alan Türkiye’de gerçekleşen Automechanika Istanbul’da; parçalar ve sistemler, arıza tespit ve onarım, aksesuar ve özelleştirme, elektronik ve bağlanılabilirlik, araç yıkama ve bakım merkezi, bayi ve atölye yönetimi, alternatif sürüş sistemleri & yakıtlar ve madeni yağ kategorilerinde binlerce ürün ve hizmet grupları sergilenecek. 23-26 Mayıs tarihleri arasında 17. kez gerçekleşecek olan Automechanika İstanbul’un salonlarında firma yerleşimi için planlamalar devam ederken, bu yılki organizasyona yaklaşık 50 ülkeden 1.500 firma katılacak. Sektör devi global firmaların yer alacağı fuarın zemin hazırlayacağı iş birlikleri ile geçmiş yılların üzerinde bir iş hacmi oluşturması beklenirken, Automechanika Istanbul bu yıl da otomotiv sektörünün gelişiminde başrolü oynayacak.

Sürdürülebilirlik Odaklı Yaklaşımlar ve Trendler Ön Planda Olacak 

Automechanika Istanbul’un 2024 organizasyonunun odağında olacak başlıklar arasında otomotiv sektöründe yaşanan dönüşüm, sürdürülebilirlik ve yenilikler yer alıyor. İklim krizi ve tüketici talepleri doğrultusunda tüm dünyada otomotiv sektörü sürdürülebilirliğe daha fazla odaklanırken fuarda bu yıl tedarik zinciri, istihdam ve üretim politikalarında sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar ön plana çıkacak. Fuarda yapay zekâ ile birlikte otomotiv sektöründe yaşanan araçların ve iş süreçlerinin dijitalleşmesi, aktarma organlarının elektrifikasyonu ve değişen satış modelleri gibi süreçler ele alınacak. Fuarda ayrıca teşhis ve onarımdan araç yıkama, bakım ve detaylandırmaya, gövde ve boyadan yağ, madeni yağ ve yakıtlara, parça ve teknoloji çözümlerinden aksesuar ve özelleştirmeye kadar otomotiv yenileme pazarının tüm değer zinciri boyunca yenilikleri ve trendleri yer alacak.

Automechanika İstanbul 2024 Online Ziyaretçi Kayıtları Açıldı

Dünyanın farklı farklı ülkelerinden binlerce otomotiv endüstrisi profesyonelini bir araya getirecek Automechanika Istanbul’un ücretsiz ziyaretçi kaydı açıldı. Otomotiv endüstrisinde yaşanan son gelişmeleri yerinde takip etmek isteyen ziyaretçiler www.automechanika.com.tr üzerinden ziyaretçi kaydını yaptırabilecek. Fuarın çeşitli alanlarında gerçekleştirilecek etkinlik ve yarışmalarla katılımcı ve ziyaretçiler sektördeki gelişmeleri inceleme fırsatı bulurken, kişisel gelişimlerine de katkı sağlayabilecekleri içerikleri deneyimleyebilecekler

Partnerler & Destekleyenler

AASA – Satış Sonrası Otomotiv Tedarikçileri Derneği, APRA – Otomotiv Parçaları Yeniden İmalatçıları Derneği, AKÜDER- Akümülatör ve Geri Kazanım Sanayicileri Derneği, ASA – Otomobil Servis Ekipmanları Üretici ve İthalatçıları Derneği (Almanya), AUS Türkiye – Akıllı Ulaşım Sistemleri Derneği, BEM – Alman E-Mobilite Derneği, EGEA – Avrupa Garaj Ekipmanları Birliği (Belçika), FIGIEFA – Otomotiv Yenileme Pazarı Distribütörleri (Belçika), HDMA – Ağır İş Aracı Üreticileri Birliği, Kompozit Sanayicileri Derneği,  MEMA – Motor Ekipmanları Üreticileri Birliği, OAC – Denizaşırı Otomotiv Konseyi, OIB – Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği, OSS – Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği, TAYSAD – Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği, , Türkiye’de İtalyan Ticaret Odası Derneği,  İTO – İstanbul Ticaret Odası, TOBFED –  Türkiye Otomotiv Bakım Dernekleri Federasyonu, TOSFED – Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu, ZDK – Almanya Alman Motor Endüstrisi ve Tamir Federasyonu, KOSGEB – Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, IBIS – Uluslararası Bodyshop Endüstrisi Sempozyumu