İhracatçının Sancısı – Muhabir Bankanın Bilerek Yaptığı Hata – Bölüm 10

7 Gündem Satınalma Dergisi İhracatçının Sancısı Muhabir Bankanın Bilerek Yaptığı Hata Bölüm 10

7 Gündem Satınalma Dergisi İhracatçının Sancısı Muhabir Bankanın Bilerek Yaptığı Hata Bölüm 10Muhabir Bankalar

Ülkemizde oluşan dış ticaret işleminde dış ticaret tacirleri kendi bankalarını kullanmak durumunda olmakla birlikte, yurt dışı tarafında da mutlaka bir bankanın varlığı ve desteği söz konusu olacaktır.

Yurt dışı bankaları tespit ederken;

  • Ülkemizdeki kendi bankamızın muhabirlik ilişkisi içerisinde olduğu ve kendi bankamızın tercihi doğrultusunda bir banka
  • Yurt dışındaki ithalatçı firmanın yönlendirmeleri ile kendi çalıştığı bir banka,
  • İhracatçının kendi ülkesindeki çalıştığı muhabir bankayı aracı kullanarak ithalatçının bankasının

kullanılması söz konusu olabilir.

Yukarıda saydığımız farklı kategoride kullanılan bankaların tamamı illa ki ihracatçının ülkemizde çalıştığı bankanın muhabir bankası olmayıp, sadece tek bir iş için kullanılan bankaların varlığı da söz konusu olur. Muhabir banka değil ancak hizmetinden yararlanılacak yurt dışındaki bir banka olarak düşünülmesi gerekir.

Yurt Dışındaki Bankalar Veya Muhabir Bankalar

Alınacak hizmetler dolayısıyla bir dış ticaret işleminde yurt dışındaki bankaların varlığı tartışılmazdır. Yurt dışındaki gerek muhabir banka konumundaki bankalar, gerekse ihracatçının tercihi doğrultusunda kullanılan bankalar, ihracatçının veya ithalatçının bankasına destek vermek ve bankacılık teamüllerine harfiyen uymak durumundadır.

Yurt dışı bankanın güvenilirliği hiçbir konuda tartışılmamalıdır. Güvenli, uluslararası kurallara harfiyen riayet eden bir banka olmalıdır.

Vesaik Mukabili İhracat İşleminde Muhabir Banka Hataları

Bir dış ticaret işleminde tarafların uymaları gereken kurallar Uluslar arası Ticaret Odaları (ICC – International Chamber of Commerce) tarafından ilgili broşürler yayımlanmak sureti ile belirlenmiştir.

Vesaik Mukabili işlemeler için URC 522 – Uniforms Rules for Collections / Tahsiller için Yeknesak Kaide ve Kurallar isimli bröşür günümüzde dış ticaretten yolu geçen tüm tarafların sorumlulukları ve uymaları gereken kuralları ortaya koymaktadır.

Şöyle bir olayı inceleyelim;

Vesaik mukabili bir ihracat işlemi ile ilgili olarak , ülkemizdeki ihracatçımız malların gönderimini sağladıktan sonra, ithalatçıya ödeme karşılığı tevdi edilmek üzere, ithalatçının bankasına gönderilmek üzere tam takım ihracat vesaikini ihracatçının bankasına sunarak işlemi başlatıyor. İhracatçının bankası kendisine sunulan vesaike dair URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereği gereken incelemeyi yaptıktan sonra, ihracatçının talimat mektubunda belirtilen her hususa bağlı kalmak kaydı ile bir üst yazı ile (banka talimat mektubu)  ihracat evraklarını ithalatçının bankasına gönderir.

Vesaik mukabili işlemde İhracatçının bankasının talimatı net ve açık olmalı.

Şöyle ki;

Please deliver enclosed documents to the drawee against full payment of the invoice value at sight. In case of non-payment, do not deliver the documents. / Ekte sunulan evrakların fatura bedelinin tamamının ödenmesi karşılığında teslim ediniz. Ödeme yapılmaması halinde evrakları teslim etmeyiniz.”

İthalatçının bankasının URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 ‘a

(Madde 6 Görüldüğünde Ödeme / Kabul “ Belgelerin görüldüğünde ödeme yapılması öngörülüyorsa ibraz bankası ödeme için ibrazı gecikmeden yapmalıdır. Belgelerin ödenmesi için görüldüğünde ödeme dışında başka bir şart öngörülüyorsa, kabul şartında ibraz bankası kabul için ibrazı gecikmeden ödeme şartında da ilgili vade tarihinden geç olmamak üzere yapmalıdır.”) göre hareket etmesi gerekmektedir.

Muhabir Banka Yaptığı Hata ve Kural Tanımazlıkla Göz Çıkarmaktadır.

Muhabir Banka GörselAzımsanmayacak ölçüdeki yurt dışı muhabir bankaları URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6’nın hükümlerini bilmelerine karşın, kendilerine gönderilen vesaiki ve beraberindeki deniz konşimentosunu ithalatçıya bedelsiz olarak teslim ettirip, ithalatçının deniz taşıma şirketinden ordinosunu alarak malların gümrükten çekilmesini müteakip malları kullandığı gerçeğine çok kere rastlanmıştır. Kısacası muhabir banka / ithalatçının bankası, kendi müşterisi  olan ithalatçısını kollamaktadır.

Muhabir bankanın af edilmez hatası…

Aradan makul bir süre geçtikten sonra fatura bedelinin gelmemesi üzerine, ihracatçının bankası vesaikin ödenme durumunu öğrenmek için akibet mesajı çektiğinde ise ithalatçının bankası muhabir banka bu akıbet mesajına yanıt vermemektedir.

Böyle bir durumda ihracatçı firma kendi çabaları ile ithalatçının ülkesindeki malların hala gümrüklerde bekleyip beklemediği konusundaki akıbetini kişisel olarak kendi ülkesindeki malları taşıyan nakliyeci firma aracılığı ile öğrenebilmektedir. İthalatçının ülkesindeki malların çekilmiş olması halinde, ihracatçının ülkesindeki nakliyeci firmanın vereceği bilgi şöyle olacaktır;

“Orijinal konşimento ibraz edilerek ordino verilmiş ve mallar ithal gümrüğünden ordino ibraz edilerek çekilmiştir.”

Bir ordinonun alınabilmesi için ithalatçının gümrükte bekleyen malların mülkiyetini temsil eden taşıma senedi olan deniz konşimentosunun bir tek orijinal nüshasını malları taşıyan deniz taşıma şirketine ibrazı ve gerekli ciroların yapılması karşılığında ordinoya sahip olabilmektedir. Ordino malların gümrükten çekilmesine yarayan yegane “release” belgesidir.

Deniz Taşıma OrdinoBu durumu tespit eden ihracatçı, edindiği bu bilgileri bir talimat mektubu ile kendi bankasına bildirip, ithalatçının bankasına tekrar akıbet mesajı çekilmesini, malların orijinal konşimento karşılığında ordino alınarak çekildiğini bahisle, konşimentonun ise ancak URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 uyarınca teslimi öngörüldüğünden yine aynı broşürün 26. / C.i Maddesi gereğince ödemenin gecikmeksizin gönderilmesi konusunda ültümatom gibi bir mesajın çekilmesini sağlar.

URC Madde 26 c. i. ÖDEME BİLDİRİMİ “Tahsil bankası tahsil edilen tutar veya tutarları varsa kesintilerin dökümünü vermek ve fonların kullanıma sunulma yöntemini belirtmek suretiyle tahsil talimatının alındığı bankaya ödeme bildirimini gecikmeksizin göndermelidir

Burada sormak istediğim husus şudur;

İthalatçının bankasının Uluslar arası Ticaret Odaları’nın URC 522 Sayılı Bröşür’in ilgili maddelerine aykırı hareket etmesinden dolayı ihracatçı firmaya dolaylı bir şekilde zarar vermiştir.

İhracatçı firma parasını zamanında tahsil edememekle birlikte;

  • likid olamamakta,
  • ödeme planlaması aksayabilmekte,
  • İşlerini azaltacak,
  • kredi kullanmışsa gereksiz yere bankasına faiz ödeme ve buna bağlı piyasada parasal taahhütlerini gecikmeli olarak yerine getirme riski ile karşı karşıya kalabilecek,
  • ihracatçı firmanın piyasada itibar kaybına da yol açabileceği bir gerçektir.

Kurallara uymadığı tespit edilen ithalatçının bankasının, ihracatçının tüm faiz giderleri ve ihracatçının bankasının gereksiz yere yaptığı yazışma, haberleşmeler için ihracatçı firmadan aldığı bankacılık hizmet masraf ve komisyonların ithalatçının bankasından talep edilmesi sizce uygun mudur ?

Ayrıca ihracatçının gereksiz yere ödemek zorunda olduğu faiz, bankacılık hizmet masraf ve komisyonların tazmini için ithalatçının bankasından talep edilmesi konusunda, ihracatçının haklarını tereddütsüz savunan bir banka sizce ülkemizde mevcut mudur?

Bankaların böyle bir hakkı var olmakla birlikte, müşterinin yurt dışındaki muhabir banka nezdinde yapılan hatalardan dolayı müşterisinin kaybolan haklarını savunan bankalara şapka çıkartmak gerekir.

Her Hatanın Bir Bedeli Var

7 Gündem Satınalma Dergisi İhracatçının Sancısı Muhabir Bankanın Bilerek Yaptığı Hata Bölüm 10Her hatanın bir bedeli vardır ve hata yapan bu bedeli ödemelidir. Hatayı muhabir bankanın yapmasına karşılık bedelini ülkemizdeki ihracatçı ödüyorsa bu durumda ihracatçı kendi bankasını sorgulasın. İhracatçının bankası da bu hataya seyirci kalıp hataya ortak olmuştur.

Bankaların olası hatalarının bedelini neden ihracatçı ödesin ?

 

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

TOKKDER: Operasyonel Araç Kiralama Sektörü Yılın İlk 9 Aylık Döneminde, 52,4 Milyar TL’lik Yatırımla, 51.600 Adet Aracı Filosuna Kattı !

E Satınalma çözümleri Haber Operasyonel Araç Kiralama Sektörü Yılın İlk Dokuz Aylık Döneminde 52 Milyar 400 Milyon Tl’lik Yatırım Yaparak 51 Bin 600 Adet Aracı Filosuna Kattı!

E Satınalma çözümleri Haber Operasyonel Araç Kiralama Sektörü Yılın İlk Dokuz Aylık Döneminde 52 Milyar 400 Milyon Tl’lik Yatırım Yaparak 51 Bin 600 Adet Aracı Filosuna Kattı!Araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği (TOKKDER), bağımsız araştırma şirketi NielsenIQ iş birliği ile hazırladığı, 2023 yılının ilk dokuz aylık sonuçlarını içeren “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, operasyonel araç kiralama sektörü yılın ilk dokuz ayında 52 milyar 400 milyon TL’lik yeni araç yatırımı yaparak 51 bin 600 adet aracı filosuna kattı. Yılın üçüncü çeyreği sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü 136 milyar 650 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu dönemde, sektörün toplam araç sayısı 2022 yılı sonuna göre yüzde 2,8 artarak 252 bine ulaştı.

Hibrit ve Elektrikli Araçların Yükselişi Devam Ediyor

Rapora göre, Renault yüzde 17,5 pay ile Türkiye operasyonel araç kiralama sektörünün en çok tercih edilen markası olmayı sürdürdü. Renault’yu yüzde 16,5’le Fiat, yüzde 10,8 ile Toyota, yüzde 10,7 ile Volkswagen ve yüzde 10,0’la Ford takip etti. Bu dönemde, sektörün araç parkının yüzde 47,8’i kompakt sınıf araçlardan oluşurken, küçük sınıf araçlar yüzde 28,6 ve üst-orta sınıf araçlar yüzde 12,2 pay aldı. 2018 yılı sonunda operasyonel araç kiralama sektörünün filosundaki hafif ticari araçların yüzde 2,9 olan payı ise 2023 yılının üçüncü çeyreği sonunda yüzde 7,0’ye yükseldi. Diğer yandan, sektörün araç parkında yer alan hibrit ve elektrikli araçların payının artmaya devam etmesi de dikkat çekti. Buna göre, sektörün araç parkının yüzde 44,2’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluşturmayı sürdürürken, benzinli araçların payı yüzde 46,2’ye, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,4’e yükseldi.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Sedan yine birinci sırada

TOKKDER raporunda yer alan bir başka veri ise, yılın ilk dokuz ayı sonunda operasyonel araç kiralama sektöründeki gövde tipine göre araç tercih sıralamasında sedan birinciliğinin devam etmesi oldu. Bu kapsamda, sedan gövde tipine sahip araçlar yüzde 54,3 ile birinci sırada, hatchback gövde tipine sahip araçlar ise yüzde 21,1 ile ikinci sırada yer aldı. SUV araçlar ise yüzde 15,9 ile üçüncü sırada yer aldı. Bu araçları yüzde 0,9 ile station wagon gövde tipine sahip araçlar takip etti. Sektörün toplam araç parkının yüzde 76,6’sını otomatik vitese sahip araçlar oluştururken, manuel vitesli araçların payı ise yüzde 23,4 olarak gerçekleşti.

2023’ün İlk 9 Ayında Ödenen Vergi Tutarı 28 Milyar 400 Milyon TL

Operasyonel kiralama sektörü, yılın ilk dokuz ayını kapsayan dönemde ekonomiye önemli oranda vergi girdisi sağlamaya da devam etti. Sektörün 2023’ün ilk dokuz ayında ödediği vergi tutarı toplamda 28 milyar 400 milyon TL’yi buldu.

“Gelecek nesillere yaşanır bir dünya bırakmak için doğayla uyum içinde yaşamayı benimsemek ve bunu bir amaç haline getirmek hepimiz için bir sorumluluk”

İnan Ekici 1 (1)Yılın ilk dokuz aylık dönemine ilişkin sektör sonuçlarını değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici, “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu verilerine göre operasyonel kiralama sektörünün filosundaki araç sayısı 2022 yılı sonuna göre yüzde 2,8’lik büyüme kaydederek 252 bine ulaştı. Yavaşlayan ekonomik aktivite, tedarik zincirinde yaşanan bozulma, küresel enflasyon baskısı, artan maliyetler ve finansmana erişimde yaşanan sıkıntılara rağmen bu büyümenin gerçekleşmesi olumlu bir gelişme ve verimlilik adına işletmelere sunduğu faydalardan ötürü operasyonel araç kiralamanın önümüzdeki dönemde daha fazla tercih unsuru olacağını işaret ediyor. Operasyonel araç kiralama sektörünün yılın son çeyreğinde de büyüyerek 2023 yılını 2022 yılına göre yaklaşık yüzde 5’lik büyüme ve 257 bin adetlik araç filosu büyüklüğü ile kapatacağını tahmin ediyorum. 2024 yılında ise sektörün gelişimini ekonomik aktivitenin seyri, finansmana erişim, maliyetler ve araç tedarikinde yaşanacak gelişmeler belirleyecek” şeklinde konuştu.

E Satınalma çözümleri Haber Operasyonel Araç Kiralama Sektörü Yılın İlk Dokuz Aylık Döneminde 52 Milyar 400 Milyon Tl’lik Yatırım Yaparak 51 Bin 600 Adet Aracı Filosuna Kattı!Küresel iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konularına da değinen İnan Ekici “İklim değişikliği ile mücadele ve enerji tasarrufu politikaları ile paralel olarak araç kiralama sektörünün filosundaki çevre dostu araç sayısı günden güne artıyor, artmaya da devam edecek. TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu verilerine göre, operasyonel araç kiralama sektörünün araç parkında yer alan hibrit ve elektrikli araçların payı yüzde 9,4’e erişti. Avrupa’dakine benzer çevreci akımlar ülkemizde de oluşmaya başladı. Filolarda küresel akımlara paralel olarak çevre dostu araçlara artık çok daha fazla yer veriliyor. Kiralama yöntemi sayesinde her ölçekte işletme, elektrikli araçları, başlangıç maliyeti ve ikinci el fiyat belirsizlik riski olmaksızın, makul aylık kira ödemeleri ile edinme imkanına kavuşuyor. Tüm dünya ülkelerinin iklim değişikliği ve karbon salınımı ile mücadeleye kararlılıkla katılması, sürdürülebilirlik hedefleri açısından zorunluluk haline gelmiş durumda. Gelecek nesillere yaşanır bir dünya bırakmak için doğayla uyum içinde yaşamayı benimsemenin ve bunu bir amaç haline getirmenin hepimiz için bir sorumluluk olduğu görüşündeyim” dedi.

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

Sürdürülebilir Eğitim

7 Gündem Satınalma Dergisi Sürdürülebilir Eğitim

7 Gündem Satınalma Dergisi Sürdürülebilir EğitimSürdürülebilir eğitim, öğrencilerin sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için gerekli bilgi, beceri, tutum ve değerleri geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlayan eğitim sistemidir. Çevresel, sosyal ve ekonomik konuları bütünleşik bir şekilde ele alan bütünsel bir eğitim yaklaşımıdır. Günümüzde tüm dünya, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve sosyal eşitsizlik gibi birçok ciddi sorunla karşı karşıyadır. Bu zorluklar birbiriyle bağlantılıdır ve mücadele ve çözüm için tüm insanlığın ortak ve kapsamlı bir yanıt vermesi gerekmektedir. Sürdürülebilir eğitim, bu zorlukların üstesinden gelmemize ve herkes için daha sürdürülebilir bir gelecek yaratmamıza yardımcı olma konusunda son derece önemlidir.

Sürdürülebilir eğitimin neden olduğunu şöyle özetleyebiliriz:

  • Gezegenimizin ve toplumumuzun karşı karşıya olduğu karmaşık zorlukları daha iyi anlayabilmek
  • Bu zorlukların üstesinden gelmek için gerekli bilgi ve becerileri geliştirmek
  • Çevreye karşı sorumluluk ve yönetim duygusunu geliştirmek
  • Sosyal adaleti ve eşitliği teşvik etmek

Sürdürülebilir Eğitim Kapsamı

Sürdürülebilir eğitim çeşitli şekillerde uygulanabilir. Bu eğitim sisteminin öne çıkan özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

  • Disiplinlerarası öğrenmeye odaklanmak
  • Deneyimsel öğrenmeye ve problem çözmeye vurgu yapmak
  • Sosyal adalet ve eşitlik taahhüdü
  • Gerçek dünya uygulamalarına konsantre olmak
  • Sürekli iyileştirmeye katkıda bulunma

Sürdürülebilir Eğitim Programlarına Örnekler

Sürdürülebilir eğitim programlarının dünya çapında çok sayıda başarılı örneği bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını şöyle listeleyebiliriz:

  • Orman Okulu: Orman Okulu, uygulamalı öğrenmeyi ve deneyimsel eğitimi vurgulayan bir açık hava eğitim türüdür. Orman Okulu programlarındaki öğrenciler doğayı ve çevreyi doğrudan deneyimleyerek öğrenirler.
  • Geçiş Kasabaları: Geçiş Kasabaları, daha dayanıklı ve sürdürülebilir olmak için çalışan toplulukların küresel bir hareketidir. Eğitim, Geçiş Kasabaları hareketinin önemli bir bileşenidir.
  • Yeşil Okullar: Yeşil Okullar, okulların çevresel etkilerini azaltmalarına ve daha sürdürülebilir hale gelmelerine yardımcı olan bir programdır. Program, okullara sürdürülebilir uygulamaları hayata geçirmeleri için kaynak ve destek sağlar.
  • Küresel Eğitim İzleme Raporu: Rapor, UNESCO tarafından sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik ilerlemelerin takip edildiği yıllık bir rapordur.

Sürdürülebilir Eğitimin Zorlukları

Sürdürülebilir eğitimin uygulanmasında birtakım zorluklar vardır. Her şeyden önce bu konuda ortak bir anlayış ve farkındalık eksikliğini söylemek mümkündür. Günümüzde birçok kişi sürdürülebilir eğitimin ne olduğunun veya neden önemli olduğunun farkında değildir. Bunun yanı sıra, sürdürülebilir eğitim genellikle öğretmen eğitimi, yeni öğretim materyalleri ve saha gezileri gibi ek kaynaklar da gerektirmektedir. Ayrıca, geleneksel eğitim sistemleri değişime karşı dirençli olabilmektedir. Okulları öğretme ve öğrenmeye yönelik yeni yaklaşımları benimsemeye ikna etme noktasında karar vericilerle sorunlar yaşanabilmektedir.

Belirtilen zorluklara ve fırsatlara ek olarak, sürdürülebilir eğitim hakkında düşünürken dikkate alınması gereken farklı noktalar da vardır. Öncelikle sürdürülebilir eğitimin öğrencilere sadece çevre konularını öğretmekten ibaret olmadığını belirtmekte fayda var. Aynı zamanda karmaşık sürdürülebilirlik zorluklarının üstesinden gelmek için ihtiyaç duydukları eleştirel düşünme becerilerini ve problem çözme yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olunmalıdır. Sürdürülebilir eğitim aynı zamanda öğrencilere sosyal adalet ve eşitliğin önemini de öğretmektedir.

7 Gündem Satınalma Dergisi Sürdürülebilir EğitimSürdürülebilir eğitimi herkese uyan tek tip bir yaklaşım olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Bir okulda veya toplulukta işe yarayan şey diğer sistem, kuruluş ya da platformlarda işe yaramayabilir. Sürdürülebilir eğitimin programlarını öğrencilerin ve toplumun özel ihtiyaçlarına göre uyarlanması gerekmektedir. Sürdürülebilir eğitim gerçekten uzun vadeli bir yatırımdır. Eğitim sistemlerini değiştirmek ve sürdürülebilir bir gelecek yaratacak donanıma sahip bir öğrenci nesli yetiştirmek zaman alacaktır. Ancak sürdürülebilir eğitime yapılan yatırımlar günün sonunda gezegenimiz ve yaşamımız açısından birçok fayda ile bize dönecektir.

Dilek AŞAN

Kaynaklar

Süresi Dolan Kira Sözleşmesi Belirsiz Süreli Sözleşmeye Dönüşür mü ?

Hukuk fakültesinden mezun olan öğrencinin belleğine kazınan bazı kurallar vardır. Bunlardan biri de belirli süreli kira sözleşmesinde süre dolmasına rağmen taraflar sözleşme ilişkisini fiilen sürdürürlerse, kira sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşmeye dönüşeceği yönündeki kuraldır.

Gerçekten Türk Borçlar Kanunu’nda böyle bir kural var. TBK 327 şöyle der:

Açık veya örtülü biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.

Taraflar, bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın kira ilişkisini sürdürürlerse, kira sözleşmesi belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.

Hatta sadece kira sözleşmelerinde değil, sürekli borç doğuran nitelikteki diğer sözleşme ilişkilerinde de aynı ilke, kural olarak geçerlidir.

Fakat TBK 327’deki bu kuralı tüm kira sözleşmelerinde uygulanabilecek nitelikte bir kural olarak öğrenmek yanıltıcıdır. Özellikle, en çok karşılaştığımız konut ve çatılı iş yeri kiralarında da acaba aynı kural geçerli mi sorusunu sormak gerekir. Bunu tespit etmek önemli çünkü sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olması, sözleşmenin sona erme rejimini ve bazı sona erme hâllerinde dava açma süresinin hesabı gibi konuları doğrudan etkileyecektir.

Kiraya ilişkin genel hükümler arasında yer alan TBK 327’nin konut ve çatılı iş yeri kiraları bakımından da uygulanabilmesi için Kanun’un konut ve çatılı iş yeri kiralarına ilişkin özel hükümlerin yer aldığı bölümünde TBK 327’yi devre dışı bırakacak başka bir özel kuralın bulunmaması gerekir.

TBK 339 ve devamında yer alan konut ve çatılı iş yeri kiralarına ilişkin özel hükümlerin yer aldığı bölümü incelediğimizde, belirli süreli olarak kurulan bir konut veya çatılı iş yeri kirasında sözleşme süresi dolmasına rağmen sürdürülen kira sözleşmesinin akıbetinin ne olacağı hususunda TBK 347’nin ilk cümlesinde özel bir kurala yer verildiğini görüyoruz:

Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır.

Görüldüğü gibi, belirli süreli konut ya da çatılı iş yeri kirası süre sonunda kiracı tarafından sona erdirilmezse kanun gereği yine belirli bir süre (bir yıl) için uzamakta. İşte konut ve çatılı iş yerleri için getirilen bu özel kural, TBK 327’deki genel kuralı devre dışı bırakır.

Yargıtay’ın bu konuyla ilgili kararlarında yukarıdaki gibi bir açıklama genellikle yapılmamaktadır. Böyle olunca, kararlarda bu ilkenin benimsenip benimsenmediği ancak varılan sonuçla teyit edilebilmektedir.

Ancak az sayıda da olsa bazı kararlarında Yargıtay bu hususu açıkça vurgular. Örneğin;

“Taraflar arasında imzalanan 01.06.2011 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 12. maddesinde; tarafların 6 ay evvelden yazılı haber vererek sözleşmeyi feshedebileceği şeklinde feshi ihbar süresi kararlaştırılmıştır. Davacı 12.06.2013 tarihinde dava açmış, sözleşmedeki feshi ihbar süresi uyarınca 6 ay öncesinden davalıya ihtar göndermiştir. Buna göre mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, konut ve çatılı işyerlerinde sözleşmenin uzaması halinde belirsiz süreli hale gelmeyeceği, sözleşmenin belirli süreli olduğu dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 3. HD, 10.2017, 2914/13808

Prof. Dr. Umut YENİOCAK

Sürdürülebilirlik Standartları Sürdürülebilirliği Sabote Ediyor !

Ağustos 2023 tarihli ve Bill Baue tarafından hazırlanan e-kitap doğru bildiklerimi tekrar gözden geçirmeye zorladı: The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability.  Yazarın en popüler sürdürülebilirlik standart raporlaması olan GRI (Global Reporting Initiative) kurucularından Allen White ile Kasım 2013 tarihinde yaptığı röportajda “on yıllık bir dönemin kaybedildiği, bir bu kadarını daha kaybetmeye dayanamayacağımız” vurgulanıyor. Uçurumdan yuvarlanmak üzere olan bir araçta olduğunuzu ve içerdekilerin durmak / yön değiştirmek yerine, yeni araçlara navigasyon – ABS sistemleri takılması konusunu tartıştığını düşünün!

Sabotaj iki ana şekilde gerçekleşiyor: Birincisi, küresel etkiler yerine şirket seviyesine “izole edilerek” ve ikincisi, gerçekten önemli olan eşik değerler yerine geçmişle ve daha dar içerikle kıyaslayarak…

GRI (Global Reporting Initiative), ISSB (International Sustainability Standard Board), ESRS (European Sustainability Reporting Standards), SASB (Sustainability Accounting Standards Board), IIRC (International Integrated Reporting Council) kurumları kronolojik sırada değerlendirilmiştir.

GRI 2002 – Özgün sürdürülebilirlik (authentic sustainability): 1997 senesinde GRI kurulduktan sonra sürdürülebilirlik bağlamı kavramını getiren G2 versiyonunu 2002 senesinde yayınlamıştır. Önemli bir gelişmedir, küresel etkiyi esas alan eşik değerlere vurgu yapılmıştır. Olumlu bir adımdır.

GRI 2006 – Bağlamsal Önem (context-based materiality): 4 ana prensiple (önemlilik, paydaş katılımı, sürdürülebilirlik, tümlük) kapsam belirleyen G3 versiyonu yayınlanmıştır. Önemlilik sosyal-çevre etkisinin finansal etkiyle kıyaslanarak belirlenmesi istenmektedir. Firmanın raporlamasını içten-dışa (firmanın paydaşlar ve yakın çevresine etkileri) ve dıştan-içe (küresel konuların firmaya etkileri) bağlamında yaparak bütüncül (holistic) bir yaklaşım göstermesi beklenmektedir.

GRI 2011 – Sabotaj başlıyor (sabotage): GRI, G3.1 adıyla “masum” bir güncelleme yapmıştır. Ana kavram aynı kalmış gibi görünse de Önem Matrisi grafiğindeki yatay eksen değiştirilmiştir. Yatay eksen “Ekonomik – Çevre – Sosyal Etkilerin Önemi” yerine “Şirket için önemi” olmuştur. Artık firmalar gezegene etkilerini değil, kendi etraflarını düşünmekle yetinebilecektir. Bu sonun başlangıcıdır. Sustainable Brands Aralık 2011’de bu gelişmenin sakıncalarını açıklayan bir makale yayınlamıştır. Dahası Ford şirketi 2004-2005 sürdürülebilirlik raporunda, yani henüz GRI güncellemesi yapılmadan, bu yaklaşımdan söz etmiştir!? Nasıl bunu önceden bilebilirler diyebilirsiniz. Sebebi belki de Ford’un GRI ana kurucularından biri olmasıdır!

GRI 2013 – Görmezden geliş: Sürdürülebilirlik Bağlamı uygulaması için kılavuzluk yapmayı red ettiği G4 versiyonu yayınlanmıştır. Kamusal geri bildirimlerdeki itirazlar bu versiyonu durduramamıştır. Sürdürülebilirlik raporlamasının esaslarını belirleyen kuruluş bu konuda kılavuzluk etmek istememiştir!

SASB 2013 – Standart, sürdürülebilirlik istemiyor: SASB gezegenin sınırları ve eşik değerlerin akademisyenlerin işi olduğuna, dahası kendi kontrolünde olmayan bu alanlarla ilgili firmaların sorumlu tutulamayacağına inanmıştır. Başka bir ifadeyle gezegenin kaynaklarını kullanan, kirleten firmalar verdikleri zararlardan sorumlu değillerdir! Kamusal geri bildirim itirazları bu yaklaşımı da durduramamıştır.

IIRC 2013 – Gezegenin sınırları mı ?  2010 senesinde kurulmuştur. Gezegenin kaynaklarını ve eşik değerleri başka bir açıdan ele almıştır. Sınırlı kaynakların insanlığın mal-hizmet ihtiyaçlarını karşılamak üzere “mutabık kalınabilecek” eşik değerini ve bu eşik içinde ilgili kaynakların nasıl paylaşılacağını tartışmaya açmıştır. Kapitalist bir yaklaşımdır, artık “sürdürülebilirlik bir metadır” ve elbette pazarlık edilebilir!

ESRS 2014 – 2022 – Avrupa standardı: Avrupa Birliği gezegenin sınırlarını “biyo-fizik gerçeklik” yerine, IIRC’ nin ekonomik yaklaşımından ayrılarak politik pazarlık konusu olarak ele almıştır. Finansal ve Çevre-Sosyal Önemlilik konularını Çifte Önem (Double Materiality) adıyla yeni bir kavram gibi öne çıkarmıştır ancak bu kavram zaten GRI G3 versiyonunda vardır.

GRI 2020 – Performansa gerek yok… Exposure Draft of the GRI Universal Standards yayınlanmıştır. Standartta, kaynakların iyiyle kötüyü ayırt etmek için kullanılabilecek paylaşımı, eşik değerleri, hedefleri veya kıyaslama noktaları yoktur. GRI hala uygulamada rehberlik etmemektedir. Özetle raporlamanın özünü öldürmüştür (GRI has eviscerated the heart of sustainability reporting).

IIRC 2020 – Gezegenin sınırlarına yaklaşırken… Consultation Draft of the International <IR> Framework yayınlanmıştır. Aslına bakılırsa gezegenin sınırlarına yaklaşmak bir tarafa dokuz sınırın dördü çoktan aşılmıştır! IIRC kaynak sıkıntısına dikkat çekerken firmaları gezegene etkileri konusunda harekete geçmeye zorlamamıştır.

ISSB 2021 – 2023 – Elinde barut izi var! S1-General Sustainability-related disclosure requirements ve S2-Climate-related disclosure requirements dokümanları yayınlandı. IIRC ve SASB birleşerek VRF (Value Reporting Foundation) oluşturmuş ve sonrasında COP26’da IFRS (International Financial Reporting Standards) tarafından desteklenmiştir. Bu dokümanlarda gezegenin sınırlarına dair eşik değerlere yer verilmemiş ve firmaların çevreye etkisi yerine çevrenin firmalara etkisine odaklanılmıştır. Gelinen noktada sürdürülebilirlik ISSB standartlarında aynı anda her yerde bulunan ve görünmez bir kavrama dönüşmüştür (Sustainability is simultaneously ubiquitous and invisible in the ISSB standards).

ESRS 2022-2023 – Umudumuz… Delagate Act yayınlanarak ESRS1 ve ESRS2 zorunlu tutulurken, 5 çevresel – 4 sosyal – 1 Yönetim standardı “gönüllüye” değiştirildi. Gezegenin sınırlarına ilişkin eşik değerlerin konu edildiği standartların tekrar zorunluya çevrilmesi gerekmektedir. Her şeye rağmen GRI standardın yanaşmadığı eşik değerleri benimseyen ESRS, gelecekte gezegene faydalı olabilecek standart olarak umut vericidir.

Sürdürülebilirliğe en çok zarar verenler arasında maalesef

sürdürülebilirlik standartlarını oluşturan kurumlar da vardır.

Utkan ULUÇAY

Kaynak: Bill Baue, The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability, August 2023

Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi, Ticaretin ve Yatırım Eğilimlerinin Nabzını Tutacak

Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman, Tasarruf Finansman ve Varlık Yönetim şirketlerini tek çatı altında temsil eden Finansal Kurumlar Birliği (FKB) ile İstanbul Üniversitesi iş birliğinde geliştirilen “Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi”; Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik’in de katıldığı bir toplantı ile tanıtıldı.

Banka dışı finans sektörünün en güçlü temsilcisi konumundaki FKB’nin, İstanbul Üniversitesi Transfer Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin desteği ve akademisyenlerinin yoğun çalışması ile geliştirdiği ‘Finansal Kurumlar Birliği Ekonomik Görünüm Endeksi’nin lansmanı; 24 Kasım 2023 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Endekse ilişkin ilk sonuçların da açıklandığı toplantıya; Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Osman Çelik de katılarak, bir konuşma yaptı.

Bakan Yardımcısı Çelik konuşmasında şunları söyledi; “Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman, Varlık Yönetim ve Tasarruf Finansman sektörlerimizin çatı kuruluşu olan Finansal Kurumlar Birliği tarafından; ‘Merkezi Fatura Kaydı Sistemi’ ile ‘Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi’nden elde edilen ve ‘Finansman Sektörü’ işlem hacmi bilgilerini de içeren yüksek sayıda veriyi ticari alanda öngörü ve yatırımlara ışık tutan anlamlı bir sonuca dönüştürecek ‘FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ne yönelik çalışmalar İstanbul Üniversitesi’ nin tecrübe ve bilgi birikimi ile şekillenmiş oldu. Bakanlık olarak; Finansal Kurumlar Birliği’nin kurulduğu günden bu yana gerek reel sektörün gerekse tüm paydaşların yararlanabileceği bir “FKB Endeksi” oluşturma hedefinin sonuca ulaşmasından mutluluk duyuyoruz. ‘Merkezi Fatura Kaydı’, ‘Finansal Kiralama Sözleşme Tescil’ sistemlerinden ve Finansman Sektörü işlem hacmi verilerinden hareketle yıllar itibariyle biriken anlamlı veriler ışığında, Finansal Kurumlar Birliği’nin geçtiğimiz yıl içerisinde İstanbul Üniversitesi ile birlikte attığı somut adımların sonuçlarını görmek güzel. Finansal Kurumlar Birliği tarafından geliştirilen ‘Merkezi Fatura Kaydı Sistemi’ ve ‘Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi’nden alınacak anlık veriler temel teşkil etmek kaydıyla; Birlik üyesi şirketlerin beklenti anketlerinden de yararlanılarak İstanbul Üniversitesi’nin kıymetli akademisyenleri tarafından oluşturulan endeksin, Türkiye’de ticaretin nabzını ve yatırım eğilimini ölçümleyen öncü bir gösterge olacağına inanıyorum.”

Tanıtım toplantısının açılış konuşmalarında söz alan Finansal Kurumlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı ise; “‘Birlikten Kuvvet Doğar’ anlayışıyla bundan 10 yıl önce yola çıkan FKB olarak; temsil ettiğimiz sektörlerin taşıdığı yüksek potansiyeli ekonomik faydaya dönüştürmek için durmaksızın geleceğe yatırım yapıyoruz. Bugün de; Birliğimizin girişimi ile hayata geçen ve Türkiye ekonomisinin hem bugünü hem de geleceğine ışık tutacak önemli bir projemizi tanıtmanın gururunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl İstanbul Üniversitesi ile yaptığımız iş birliği protokolü kapsamında çalışmalarına başladığımız FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’ni, ülkemiz ekonomisine katkı sağlaması için tüm paydaşlarımızın kullanımına sunuyoruz.  Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi, Merkezi Fatura Kaydı Sistemi ve Finansman Sektörü işlem hacmi verileri ile birlikte; FKB bünyesinde raporlama ve istatistik faaliyetlerinde kullanılan tüm verilerin analizi ve üyelerimizin beklenti anketleri baz alınarak oluşturulan FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’nin, ticaret ve yatırım alanlarında öncü bir gösterge olarak değerli faydalar sağlayacağına inanıyoruz.”

Tanıtım toplantısında, Merkezi Kayıt Kuruluşu Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ekrem Arıkan da bir konuşma yaparken; endeksin çalışma grubunda yer alan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, FKB Ekonomik Görünüm Endeksi’nin metodolojisi ve elde edilen ilk sonuçları hakkında bir sunum gerçekleştirdi.

Ekonominin üretim, satış ve tüketim kanallarında yer alan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman sektörlerine ilişkin göstergelerden hareketle oluşturulan ve bu veriler ışığında piyasanın izlenmesini amaçlayan FKB Ekonomik Görünüm Endeksi; her ayın 3. haftasında yayımlanarak, kamuoyuna duyurulacak.

 

Gıda İhracatçıları Londra’da 100’e Yakın B2B Görüşme Gerçekleştirdi

7 milyar doları aşan ihracat rakamına ulaşan Egeli gıda ihracatçıları, “Gıda Sektörlerinde Sürdürülebilir İhracat UR-GE Projesi”yle gıda ihracatında sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırma çabasında.

Sürdürülebilirlikte öncü Ege İhracatçı Birlikleri, Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ve desteğiyle İngiltere’nin başkenti Londra’da 6 – 9 Kasım 2023 tarihinde “Gıda Sektörlerinde Sürdürülebilir İhracat UR-GE Projesi” kapsamında gıda ürünleri sektörüne özel sektörel ticaret heyeti organizasyonu gerçekleştirdi.

Türkiye’nin üretim ihracatında dünyada lider olduğu kuru meyveden zeytin zeytinyağına meyve sebze mamullerinden baharatlara kadar pek çok ürün İngiltere pazarında tanıtıldı.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “İngiltere dördüncü en büyük ihracat pazarımız. 2022 yılında Türkiye’nin Birleşik Krallık’a ihracatı 12 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılı Ocak-Ekim döneminde ise 9,4 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Bu ihracatın yüzde 89’u sanayi üzerine. Türkiye sanayi ürün gruplarında İngiltere’nin en önemli tedarikçileri arasında. Ticaret Bakanlığımızın desteklediği Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi Projesi (UR-GE) kapsamında gıda sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılarımızı bir araya getirerek, uluslararası pazarlarda sürdürülebilirlik teması altında yeni regülasyonlar ve standartlara uyum sağlayabilmelerini, rekabet güçlerini artırmayı hedefliyoruz. AB ve Gümrük Birliğinden ayrılan İngiltere ile ülkemiz arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması (STA) kapsamında müzakereler devam ediyor. STA’nın güncellenmesi ve yeni alanlara açılması ile birlikte ihracatımızın daha da artacağını öngörüyoruz. Verimli bir sektörel ticaret heyetini geride bıraktık. Türkiye ile İngiltere arasındaki ticaret hacminin gelişmesini arzuluyoruz.” dedi.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “Türkiye’de tarım ürünleri organik ürün ihracatında lider konumdayız. Tarım ürünleri ihracatımızı son 1 yıllık dönemde yüzde 12 artırarak 7,3 milyar dolara taşıdık. 10 milyar dolar hedefimize ulaşmak ve gıda sistemimizin iyileştirilmesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Gıda Sektörlerinde Sürdürülebilir İhracat UR-GE Projesi kapsamında gerçekleştirilen heyet ile 10 Türk firmamız üretim ve ihracatında lider olduğumuz kuru meyve, su ürünleri, zeytin, zeytinyağı, bitkisel yağ, odun dışı orman ürünleri, meyve sebze mamullerini gıda ithalatçısı İngiliz firmalara tanıttı.

Türk gıda ihracatçılarımız İngiltere’den 35 firma ile toplam 100’e yakın ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi. İngiltere ile ülkemiz arasındaki STA kapsamında müzakerelerin devam ettiğinden hareketle, Türkiye’den İngiltere’ye zeytinyağı ihracatında gümrük vergisinin sıfırlanmasının hemen hemen bütün ihtiyacını İspanya, İtalya gibi AB ülkelerinden karşılayan ve yıllık ortalama 70 bin ton zeytinyağı ithal eden İngiltere pazarında ülkemizin önemli bir pay edinmesi sağlanmış olacak. İkili temaslarda bu taleplerimizi dile getirdik. Bu temasların önümüzdeki süreçte ihracat rakamlarımıza olumlu yansımalarını göreceğiz. İngiltere’ye gıda ihracatımızı 2 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. İkili iş görüşmeleri yoluyla iki ülke arasındaki köprü olma vazifemizi en iyi şekilde ileriye götürmeye devam edeceğiz.” diye konuştu.

Teknik Şartnameye Uymayan Numuneler ?

Bu haftaki konumuza geçmeden önce,  tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar, üzerimizde emeği olan hocalarımıza şükranlarımı sunarım.

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, ..…………….. Genel Müdürlüğü Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından 2023/560310 İKN’li “Orman Muhafaza Memurları İçin Çeşitli Tip Kıyafet Alımı” ihalesinin 06.07.2023 tarihinde yapıldığı, söz konusu ihalede isteklilerin tekliflerinin değerlendirildiği, yapılan numune değerlendirmesinden sonra 12.07.2023 tarihli kesinleşen ihale kararı ile ………………..’un ekonomik açıdan en avantajlı teklif olarak belirlendiği, anılan istekli tarafından idareye teslim edilen numunelerin Teknik Şartname’yi karşılamadığı, bu konuda idareye yapılan şikâyet başvurusunun idarece şekil yönünden reddedilmesi üzerine Kamu İhale Kurumuna yapılan itirazen şikâyet başvurusu üzerine Kurulun 28.07.2023 tarihli ve 2023/UM.II-1137 sayılı kararı ile idarece başvurularının esastan incelenmesi gerektiği yönünde karar alındığı, idarece bunun üzerine başvurularının esastan incelendiği, ancak hukuki dayanaktan yoksun gerekçeler ile yine başvurularının reddedildiği, idarece 14.09.2023 tarihli şikâyet başvurularına cevap yazısında “şikâyet dilekçesinde belirtilen gizli lastik eksikliği, orman muhafaza ve orman yazısı eksikliği, düğme eksikliği, cırt eksikliği, kuş gözü eksikliği, yazı puntosu farklılıkları gibi olası telafi edilmesi mümkün olan eksiklikler dikkate alınmış olup, ihale öncesi verilen bu karar ile ihalede rekabetin arttırılması ve kamu yararı amacıyla ihalenin daha uygun fiyata tamamlanmasının amaçlandığı” ifadelerine yer verilerek başvurularının reddedildiği, idarece aslında verilen cevap ile ……………….. tarafından teslim edilen numunelerin uygun olmadığının ikrar edildiği, bu eksikliklerin telafi edilebilir olarak görüldüğü ve bu gerekçe ile başvurularının hukuken izahı olmayan gerekçe ile reddedildiği, idarece aslında haklı oldukları ikrar edildikten sonra “telafi edilebilirlik” öngörüsü ile hukuka uygun olmayan bir karar alındığı, iddialarına yer verilmiştir.

18.10.2023 tarihli ve 2023/UM.II-1331 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede, Numune değerlendirmesine dayalı olarak alınan ihale kararlarına ilişkin itirazen şikâyet başvurularında Kurum tarafından; idarece, numune değerlendirmesi ile ilgili iş ve işlemlerin usulüne uygun biçimde yerine getirilip getirilmediği ve numune değerlendirme tutanağında yer verilen tespitlerle, alınan ihale kararı arasında uyuşmazlık bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleme yapılmak suretiyle başvuru sonuçlandırılmaktadır. Zira numune değerlendirmesine ilişkin tutanak içeriğinin uygunluğuna ve dolayısıyla alınan ihale komisyonu kararı sonucunda alımı yapılacak ürünlerin istenen teknik kriterleri sağlayıp sağlamadığına ilişkin usulüne uygun olarak yapılmış numune değerlendirme işlemlerinde yetki ve sorumluluk, ihale işlemlerini yürütmekle görevli ihale komisyonuna aittir.

Ancak, idarece İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde isteklilerin renk hariç Teknik Şartname’de istenen fiziki özelliklere uygun numune sunmaları hususu bir yeterlik kriteri olarak belirtilmiş olduğu, ayrıca idarenin cevap yazısında da ihale üzerinde bırakılan isteklinin sunduğu numunelerde bir takım eksikliklerin olduğu kabul edildiği halde, belirtilen eksikliklerin asli fiziki kriterler olduğu ve Teknik Şartname’de bu kriterlerin düzenlendiği görüldüğünden, ihale komisyonunca numunelerde kritik eksiklik olan hususların tespit edilmesine karşın anılan istekliye uygunluk belgesi düzenlenmesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, ihalenin ikinci ve üçüncü kısmında ekonomik açıdan en avantajlı istekli olarak belirlenen ………………’un teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Yeşil Ekonomiyle Dünyadaki Ticaret Paradigması Silbaştan Değişiyor

“Döngüsel Plastik Ekonomisinde Yeni Nesil Sürdürülebilirlik” temasıyla yapılan 16. PAGEV Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde konuşan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu: “Yeşil Mutabakatın, dünya ticaret dengesini nasıl değiştirdiğini; tedarik zincirinden finansmana, enerjiden ulaştırmaya, ambalajdan inşaata ve tarım sektörüne uzanan her alanda göreceğiz”

Ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olan plastik endüstrisinin en önemli uluslararası organizasyonu 16. PAGEV Türk Plastik Endüstrisi Kongresi, İstanbul’da TÜYAP Palas’ta gerçekleştirildi. Bu yıl ki teması “Döngüsel Plastik Ekonomisinde Yeni Nesil Sürdürülebilirlik” olan kongrede 3 farklı panel yer aldı. “Yeşil Dönüşümün 3 Anahtarı; Yeşil Finansman, Atığa Ulaşmak ve Zihniyet Dönüşümü”, “Yeşil Teknolojiler” ve “Yeşil Dönüşümle İlgili Yasal Düzenlemeler” başlıkları altında yapılan oturumlara katılan yerli ve yabancı panelistler, döngüsel ekonomiye dair gelişmeleri anlattı. Global markalar ve alanında uzman isimlerin konuşmacı olduğu kongrede, dünyada hızla gelişen yeşil ekonomi trendi masaya yatırıldı.

Kongrenin ev sahipliğini yapan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, Avrupa Yeşil Mutabakatının, 2050 yılına uzanan hedefler doğrultusunda dünyada ticaret paradigmasının sil baştan dizayn edildiğini söyledi. Söz konusu amaçlara ulaşabilmek için benimsenen yeni büyüme stratejinin, iklim değişikliği eksenine göre planlandığını belirten Eroğlu; tedarik zincirinden finansmana, enerjiden ulaştırmaya, ambalajlardan inşaata ve tarım sektörüne uzanan her alanda Yeşil Mutabakatın ayak izlerini görmek mümkün. En önemli pazarımız olan Avrupa’nın, Yeşil Ekonomi ve Yeşil Teknolojiler kapsamında ortaya koyduğu değişim, elbette Türkiye’yi de bağlıyor. Bu kapsamda önemli hale gelen geri dönüşüm endüstrisinde büyüme hızlanacak. Türk Plastik Sektörü için risk ve fırsatlar sunan Avrupa’daki Yeşil Mutabakat; karbon ayak izi yüksek olan ithal ürünleri ek karbon dengeleme bedelleri tahsil ederek adeta cezalandırarak, karbon emisyonu yüksek üretimleri dezavantajlı hale getirip, dünyadaki ticaret paradigmasının değiştiğini açıkça ilan ediyor. Döngüsel ekonomiye entegre olması gereken Türkiye, en büyük pazarı olan Avrupa başta olmak üzere ihracat yaptığı ülkeleri kaybetmek istemiyorsa yeşil dönüşüme uyumlu üretim anlayışına geçiş yapmalı. Lineer ekonominin bittiği, döngüsel ekonominin hüküm sürdüğü dikkate alınarak üretim anlayışında yeniden yapılanmaya gidilmeli” dedi.

RePlast Fuarı’yla Türkiye, Yeşil Dönüşümde Öne Çıkacak

Yeşil Dönüşüm ve Yeşil Teknoloji ile hızla değişen dünyada geri dönüşüm trendinin yükseldiğini söyleyen Eroğlu, atıkların stratejik hammadde haline geldiğini belirterek şöyle konuştu: “Küresel ısınmanın had safhaya ulaştığı günümüzde tüm dünya artık petrol türevi hammaddeleri sıfırdan kullanmak yerine daha önce ürün haline gelmiş kaynakları, geri dönüştürerek yeniden kullanmaya yöneldi. Döngüsel ekonomi olarak özetleyebileceğimiz bu süreç hem daha temiz dünya hem de yeni ekonomik kaynak yaratma anlamında önemli. Kullandığımız malzemeleri geri dönüştürerek tekrar kullanmak ülke ekonomileri için geri dönüşüm endüstrisinin büyümesini de beraberinde getiriyor. Geri dönüştürülmüş hammadde, günümüzde petrolden üretilen orijinal hammaddeden daha fazla talep görüyor. Atıklara yönelik bu değişim; bütün dünyayı, geri dönüştürülmüş hammadde ve söz konusu hammaddeyi işleyecek makine-ekipman teknolojisine ulaşmaya sevk ediyor. Dünyada 6. Avrupa’da ise Almanya’dan sonra 2. Sırada yer alan Türk Plastik Sektörü, geri dönüşüm sektöründe de dünyada öncü olmayı hedefliyor. Bu amaçla PAGEV öncülüğünde kurduğumuz PAGÇEV Yeşil Dönüşüm ve Teknolojiler Derneğimiz, TÜYAP ile iş birliğine giderek RePlast Eurasia Plastik Geri Dönüşüm Teknolojileri ve Hammaddeleri Fuarı’nı gerçekleştirecek. İlki önümüzde yıl, 2-4 Mayıs 2024 tarihlerinde gerçekleşecek Fuar; Türkiye’nin, yeşil dönüşümde öncü rolünü devam ettireceğinin ve bu yarışta en önde olmak için iddiasını ortaya koyacağının belgesidir. PAGEV olarak yönetiminde yer aldığımız Avrupa Birliği Plastik Üreticileri Derneği’nin (EUPC) de desteğini aldığımız ve uluslararası katılımla gerçekleştirilecek fuarımız plastik geri dönüşüm teknolojileri ve hammaddelerinin yeniliklerinin sergileneceği merkez haline gelecek. Dünyadaki yeşil dönüşüm yarışında Türkiye’yi öne geçireceğine inandığımız fuarımızın, sektöre önemli kazanımlar sağlamasını ön görüyoruz. Uluslararası marka haline gelecek RePlast Eurasia Plastik Geri Dönüşüm Teknolojileri ve Hammaddeleri Fuarı Türkiye’nin Yeşil Dönüşüm konusunda attığı adımları hızlandıracaktır”.

Plastiklerin, yaşamı kolaylaştırdığını da vurgulayan Eroğlu, bu nedenle PAGEV reklam filminde, “Plastiklerin doğada yeri yok, hayatımızda yeri çok, işi çok, geri dönüştürelim” şeklindeki sloganımızla kamuoyunu, sektörümüz hakkında doğru bilgilendirdik, plastik ürünlere yönelik yanlış ve olumsuz algıyı düzeltmeye çalıştık” dedi.

THY, Sürdürülebilirlik Çalışmalarıyla 2050 Karbon Nötr Havayolu Hedefine Uçuyor

“Döngüsel Plastik Ekonomisinde Yeni Nesil Sürdürülebilirlik” temalı 16. PAGEV Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde konuşan Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdür Yatırım ve Teknoloji Yardımcısı Levent Konukcu, Yeşil Dönüşümün 3 Anahtarından biri olan ‘Zihniyet Dönüşümü’ başlığında konuşmacıydı. Gökyüzünde 90 yıllık tecrübeye sahip olan THY’nin, sürdürülebilirlik alanında attığı önemli adımları anlatan Konukcu, dünyada en fazla ülkeye uçan hava yolu markası olarak, Avrupa’nın en genç ve en modern filosu olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini belirterek şöyle konuştu: “2009 yılında Sürdürülebilirlik Vizyonumuzu açıkladıktan sonra bugüne gelinceye kadar pek çok ilke imza attık. 2014’te ilk Sürdürülebilirlik Raporumuzu yayınlamıştık. 2016’da ise Sera Gazı Emisyonlarının ISO 14064-1 Raporlaması ve Doğrulanmasını gerçekleştirmiş ve Sürdürülebilirlik Raporumuza LACP Ödülü almıştık. SAF Yükümlülüklerini yerine getirdiğimiz ilk uçuşumuzun ardından IEnvA Stage 2 Sertifikası Direkt Alan İlk Havayolu şirketi olduk. 2022’de Gönüllü Karbon Dengeleme Platformumuzu kurduk ve 2023 yılına geldiğimizde 2050 Karbon- Nötr Hedefimizi ilan ettik. Böylece dünya genelindeki havacılık sektöründe gelişen regülasyonlarda liderlik rolümüzü oynamayı başardık. Yeni nesil uçaklarımız, sürdürülebilir yakıt kullanımımız, operasyonel iyileştirmelerimiz ve yeni binalarımızda yenilenebilir enerji kullanımımızla karbon emisyonlarımızı azaltarak, 2050 Karbon Nötr Havayolu hedefimize adım adım ilerliyoruz. Yakıt tasarrufu sunan genç filomuzdaki toplam 437 uçağımızla, yakıt verimliliği ve sera gazı emisyonlarımızın azaltılmasını sağlıyoruz”.

Kongre’ye Yerli Yabancı Önemli Marka Ve İsimler Katıldı

Yerli yabancı geniş bir katılımla gerçekleşen ve Habertürk Ekonomi Müdürü Zeliha Saraç’ın moderatörlüğünü yaptığı 16. PAGEV Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’ndeki panellerde şu isimler konuşmacıydı: Levent Konukcu, THY Genel Müdür Yatırım ve Teknoloji Yardımcısı- Barış Tunçsiper, Dünya Bankası (IFC) Kıdemli Yatırım Yöneticisi, Elif Baknalı Avrupa İmar Ve Kalkınma Bankası (EBRD) Yeşil Ekonomi Yöneticisi – Vedat Kılıç, Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği (TÜDAM) Başkanı –Ayşe Melis Kocatürk, Türkiye Bilimsel Ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Bilim, Teknoloji Ve Yenilik Politikaları Müdür V., Tamer Güven, İnan Makina Yönetim Kurulu Başkanı – Tolga Yalnız, Sibur Türkiye Genel Müdürü-Manfred Wittner, Chevron Lummus Novolen Technology İş Geliştirme Lisanslama Direktörü – Serkan Orhan, TOMRA Recycling Sorting Türkiye ve Ortadoğu Satış Müdürü, Sven Ortner, Ngr Müdürü – Ümit Yasin Güven, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü Daire Başkanı-Sabriye Ayhan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Döngüsel Ekonomi ve Atık Yönetimi Dairesi Başkanı- Dr. Nesrin Gündoğan Üzer, Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü AB Teknik Mevzuat Dairesi Başkanı – Yağmur Eroğlu, CERTILOOP Genel Müdürü – Serap Akalın Kızıloğlu, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanlığı – Dr. Martin Engelmann, Alman Plastik Ambalaj Derneği (IK) Genel Müdürü.

Ürün ve Hizmetlerin Sunulmasının Kişisel Verilerin İşlenmesi Noktasında Açık Rıza Şartına Bağlanamaması

Ürün ve hizmetlerin sunulmasının kişisel verilerin işlenmesi noktasında açık rıza şartına bağlanamayacağı kuralı, kişisel verilerin korunması hukukuna ilişkin az çok bilgisi olan herkesin duyduğu ilkelerden biridir. Ancak bu konudaki bu konudaki hatalı uygulamaların söz konusu olduğu birçok örneğe rastlanılmaktadır. Özellikle internet siteleri ve uygulamalarda sunulan ya da yararlandırılan ürün ve hizmetlere erişilmesi için bazı kişisel verilerin işlenmesi noktasında açık rızanın şart koşuldu görülmektedir. Bu veriler genelde veri sorumlusu ya da veri sorumlusunun aktardığı üçüncü kişilerce tanıtım amaçlı olarak kullanılmak istenen iletişim verileri ve kimlik verileri olmaktadırlar.

Kişisel Verileri Koruma Kanununun (KVKK) hayatımıza girmesiyle birlikte veri sorumluların kişisel verileri hukuka uygun olarak işleyip işlemedikleri ve verilerin korunması noktasında gerekli tedbirleri alıp almadıkları Kişisel Verileri Korumu Kurulu (Kurul) tarafından denetlenmekte, ihlal tespiti durumunda veri sorumlusu hakkında idari para cezası uygulanmakta ve gerekli görülen tedbirler noktasında veri sorumluları talimatlandırılmaktadır.

Bu yazımızda, sunulan sağlık hizmetin açık rıza şartına bağlanmasına ilişkin ulaşan bir ihbar üzerine, Kurul tarafından verilen 02/05/2023 tarihli ve 2023/692 sayılı karar ele alınacaktır. Söz konusu ihbarda, veri sorumlusu olan sağlık kuruluşuna ait internet sitesi üzerinden randevu alınmak istendiğinde karşılaşılan formda sağlık kuruluşuna ait hizmetlerden ve duyurulardan haberdar olmak üzere başvuru sahiplerinin verilerinin işlenmesine ve bu amaçla kişilerle iletişime geçilmesine onay verilmesinin zorunlu tutulduğu, tanıtım kutucuğuna onay verilmediği sürece randevu işleminin tamamlanamadığı ve bu suretle veri sorumlusunca hizmetin açık rıza şartına bağlanmış olduğu bildirilmiştir.

Veri sorumlusu tarafından sunulan cevabi yazıda, başvuru sahibi kişiye telefon ve e-posta yoluyla ulaşılarak randevusunun düzenlendiği ve görüşmeden sonra internet sitesindeki işleyişin gözden geçirildiği ve mevzuat uyumuna dair bir iç denetim gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Ayrıca internet sitesi üzerinden randevu oluşturulmasına ilişkin veri işleme sürecine ilişkin açıklamalar sunulmuştur. Açıklamalarda, veri sorumlusu tarafından internet sitesi üzerinden randevu almak isteyenlerin ad, soyad, TC Kimlik no, doğum tarihi ve telefon numarasının alındığı, hastanın kimlik bilgilerinin kontrolü sonrasında aydınlatma metninin SMS yoluyla davacılara gönderildiği, formda içi boş bırakılan kutuları ilgililerin diledikleri gibi işaretleyebildikleri, bu kutucuklardan “Kişisel verilerimin işlenmesine ilişkin aydınlatma metnini okudum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uygun şekilde verilerimin işlenmesine onay veriyorum” seçeneği işaretlendiğinde telefona doğrulama kodu gönderildiği ve bu kodun girilmesiyle işleme devam edildiği, Randevu sürecinde Kanun’un 5’inci maddesinin (2) numaralı fıkrasında sayılan; “Bir sözleşmenin kurulması/ifasıyla ilgili olmak kaydıyla taraflara ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması”, “Hukuki yükümlülüğün yerine getirilmesi için işlemenin zorunlu olması” ve “Meşru menfaatler için veri işlemenin zorunlu olması” şartlarına dayanılarak kişisel verilerin işlenmekte olduğu, adı, soyadı ve telefon numarası verilerinin ticari elektronik ileti gönderilmesi amacıyla ayrıca “açık rıza şartına” dayalı olarak işlendiği, aydınlatma şartının yerine getirildiği ve kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ilkelere uyulduğu belirtilmiştir.

Ancak Kurul tarafından yapılan incelemede, ihbardan sonra veri sorumlusu hastane işletmesinin internet sitesinin değiştirildiğinin tespit edilmiştir. İhbar dilekçesi ekinde yer alan ekran görüntülerinden “… Sağlık Grubu hizmetleri ve duyurularından haberdar olmak için kişisel bilgilerimin kullanılmasına ve benimle iletişime geçilmesine izin veriyorum” ibaresinin yanındaki kutucuğun işaretlenmediğinden kırmızı renkte görüldüğü ve “İLERİ” butonunun bu nedenle çalışmadığının anlaşıldığı, sitenin güncel halinde randevu formunun altında iki kutucuk bulunduğu ve bunlardan birinde “Kişisel verilerimin işlenmesine ilişkin aydınlatma metnini okudum. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uygun şekilde verilerimin işlenmesine onay veriyorum.” kutucuğunun, diğerinde ise “… Sağlık Grubu hizmetleri ve duyurularından haberdar olmak için kişisel bilgilerimin kullanılmasına ve benimle iletişime geçilmesine izin veriyorum” kutucuğunun yer aldığı, duyurulardan haberdar olmaya ilişkin tercihin zorunlu olmaktan çıkarıldığı ve ayrıca kişisel verilerin işlenmesine dair bir açık rıza beyanı kutucuğunun ilave edildiği tespitlerine yer verilmiştir.

Kurul tarafından yapılan değerlendirmede, ihbar tarihinde veri sorumlusunun tanıtım amaçlı olarak kişisel verileri işleme konusunda açık rıza verilmesinin randevu oluşturulması için zorunlu tutulmasının, açık rızanın unsurlarından olan “özgür iradeyle verilme” unsurunu sakatladığı değerlendirilmiştir. Diğer yandan, veri sorumlusunun sunacağı hizmet kapsamında randevu başvuru formunda yer alan kişisel verileri “açık rıza” dışındaki şartlara dayanarak işlemesi mümkünken, açık rıza şartına dayanarak işlemesi aldatıcı ve hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Her iki durumda da, kişisel verilerin işlenmesine dair “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” şartının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlallerin tespiti neticesinde veri sorumlusuna 300.000 TL idari para cezası uygulanmasına ve mevcut durumda devam eden ihlallerin giderilmesi için veri sorumlusunun talimatlandırılmasına karar verilmiştir.

Talimat olarak veri sorumlusuna, aydınlatma metninin okuduğunun ispatlanması için yer alan kutucuk yanında yer alan metinde aynı zamanda aydınlatma metnine onay veriliyormuş izlenimi veren “onay veriyorum” ifadesinin çıkarılması ve yeni yapılan düzenlemenin bildirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca veri sorumlusu, randevu başvuru formunda yer alan tüm veriler için açık rıza şartına dayanılmasının hukuk ve dürüstlük kuralına aykırı bulunduğu tespit edildiğinden, açık rıza kapsamında işlenen kişisel veriler varsa bu verilere ilişkin açık rıza metinlerinin ayrıca düzenlenmesi noktasında talimatlandırılmıştır.

Kişisel Verileri Koruma Kanununda açık rıza, “belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rıza” olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, açık rızanın öncelikle hangi konuya ilişkin olduğunun ve hangi verilerin hangi amaçlarla işlendiğinin açıklanması gerekmektedir. Diğer yandan, bu rızanın özgür iradeye dayanması gerektiğinden ilgilinin söz konusu hizmeti almak için açık rızayı vermeye zorlanması, özgür iradeyi sakatlayan bir durum olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, veri işlenmesi için açık rızanın şart olmadığı hallerde de açık rıza şartına dayanılması Kurul tarafından hakkın kötüye kullanılması ve aldatıcı eylem olarak değerlendirilmektedir.

Bununla birlikte, bir ürün veya hizmetin sunulmasında talep edilen kişisel verinin hizmetin sunulması için gerekli olduğu, ancak söz konusu verinin açık rıza olmaksızın işlenemediği durumlarda gerekli bilgilendirmeler yapılmak şartıyla hizmetin sunulması için açık rızanın zorunlu tutulması bir ihlal teşkil etmeyecektir. Örneğin, sigorta şirketleri tarafından sağlık sigortası teklifi verilmesi ve sigorta poliçesi düzenlenebilmesi için ilgilinin sağlık verilerinin işlenmesi gerekmektedir. Kanunun 6’ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre “özel nitelikli kişisel veri” olan sağlık verilerinin sigorta şirketi tarafından ancak açık rızaya dayanılarak işlenilmesi mümkündür. Bu nedenle, sağlık sigortası poliçesinin düzenlenmesinin açık rıza şartına bağlanması bu anlamda bir ihlal olarak değerlendirilmeyecektir.[1]

Ayrıca ürün ve hizmetlerin sunulması için açık rıza talep edilmesi hususunun dikkatli olarak ele alınması gerekmektedir. Bir ürün veya hizmete erişmeyi engellememekle birlikte, ürün veya hizmete daha avantajlı ve indirimli fiyatlarla erişmek için belirli verilerin işlenmesi noktasında açık rıza verilmesinin zorunlu tutulması; bu şekilde kullanıcılara ek menfaat sağlandığından ve ilgilinin ürün veya hizmete erişmesi engellenmediğinden Kurul tarafından Kişisel Verileri Koruma Kanununa aykırı bir durum olarak kabul edilmemektedir.[2]

Sonuç olarak, kural olarak kişisel verilerin işlenmesi ilgilinin açık rızasının bulunması şartına bağlıdır. Ancak Kanunda açık rıza olmadan veri işlemeye izin verilen hallerde açık rıza şartına dayanılması bir ihlal olarak değerlendirilmektedir. Çünkü ilgili kişi tarafından verilen açık rızanın geri alınması halinde veri sorumlusunun diğer kişisel veri işleme şartlarından birine dayalı olarak veri işleme faaliyetini sürdürmesinin hukuka ve dürüstlük kurallarına aykırı işlem teşkil edecektir. Ayrıca açık rızanın bir hizmet veya ürünün sunulması için şart koşulması kural olarak açık rızanın unsurlarından olan “özgür iradeyi” zedeleyen bir durum olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, söz konusu ürün veya hizmetin sunulması için bazı kişisel verilerin işlenilmesi gerektiği ve kişisel verilerin yalnızca açık rıza şartına dayanılarak işlenebildiği hallerde, açık rızanın şart koşulması için haklı bir sebep bulunduğundan KVKK anlamında bir ihlal olduğundan söz edilemeyecektir. Ancak her halükârda açık rıza verilen hususların belirgin ve doğru şekilde tespiti ile ilgilinin doğru bilgilendirilmesi önem arz etmektedir.

Av. İbrahim YÜCE

ibrahim@yuce-hukuk.com

[1] Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 03/09/2020 tarihli ve 2020/667 sayılı Kararı

[2] Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 08/07/2019 tarih ve 2019/206 sayılı Karar