Yeşil Dönüşüm Planlamasında Değişim Yönetimi İtici Güç Olabilir mi ?

Ekonomiler pandemi ile birlikte yeni bir dünyaya uyandı. Krizler evrilerek ve eklenerek çoğalıyor. Pandeminin yarattığı sosyo-ekonomik krizin etkileri hala tartışılırken, evrilen jeopolitik krizler, ticaret savaşları, enerji ve gıda krizleri,  tedarik zincirlerinde bozulmalar, kaynak sıkıntıları, aşırı hava olayları gibi tehditler, olağanüstü olmaktan çıktı. Küresel ekonomi sorgulanmaya başlandı, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomiye geçiş seçenek olmaktan çıktı. Dünya ekonomik ve ekonomik olmayan krizlerle aynı anda baş etmek zorunda kalmıştır. Sürdürülebilir kalkınma için ekonomik faaliyetler, çevresel ve sosyal boyutlarıyla ele alınmalıdır. Bu doğrultuda stratejiler oluştururken öncelikle kurumsal değişim kültürünün bu yönlü yapılandırılmasına ihtiyaç vardır. Planlanmış bir değişim yönetimi modeli bu amaca destek olabilir.

Yirmi birinci yüzyılda iş dünyası gereklilikleri hızla değişmektedir. Nitekim Dünya Ekonomik Forum’un (WEF) İşlerin Geleceği 2023 Raporu’nda, 2027 yılına kadar işlerin yaklaşık  %23 (5 yılda %25) oranında değişmesinin beklenildiği,  69 milyon yeni iş yaratıldığı ve 89 milyon işin ortadan kalkacağı raporlanmıştır. Aynı rapor yeşil geçiş, tedarik zincirlerinin yerelleştirilmesi, teknolojiye uyum ve dijital erişimin artmasının net iş büyümesine yol açacağını bildirmektedir. Bu kapsamda görülüyor ki mega trendler işletmeleri değişime ve yeni sürdürülebilir iş modellerine zorlamaktadır. Dolayısıyla uyum işletmelerin sürdürülebilirliği için kritiktir. Ancak işletmelerin temel sorunlarından biri genellikle bu gelişen ve değişen ortama eş zamanlı uyum ve gelişme gösterememesidir. Yönetim boyutu ne olursa olsun, değişim insan boyutludur ve plansız bir şekilde ilerleme ile başarı elde edilmesi neredeyse imkansızdır. İşletmeler, başarıyla değişime adapte olabilmek ve hedeflerine ulaşabilmek için değişimin yönetilmesine ihtiyaç duymaktadırlar. Çünkü değişimin yönetilmesi kolay süreçler değildir. Çalışanların alışkanlıkları, güvensizlik duygusu, belirsizlik ve kaygı gibi faktörler direncin ortaya çıkmasına neden olabilir. Değişim yönetimi, organizasyonda değişime karşı oluşan bu direncin yönetilmesi, çalışanları değişimin gerekçeleri ile ilgili bilgilendirmek ve desteklemek için stratejiler sunmaktadır. Özetle değişim yönetimi, işletmelerin değişime uyum sağlamasını, stratejik hedeflerini gerçekleştirmesini ve sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etmesini sağlayan sistematik bir yaklaşımdır.

Green Central Banking bir makalesinde, Grantham Enstitüsü misafir Profesörü Dr. McBain’ın ‘Net sıfır bir geleceğe yönelik olumlu vizyonlarda ‘ciddi kültürel eksiklik’ olduğunu bildiren görüşlerine yer vermiştir. Buradan net sıfır bir geleceğe yönelik olumlu vizyonların gerçekleşmesi için gerekli olan bir kültürel değerin, toplum / organizasyonlar tarafından yeterince benimsenmediği anlamını çıkarabiliriz. Başka bir deyişle sürdürülebilirlik veya çevresel bilinçlilik gibi değerlere yeterince öncelik verilmemesi veya kültürel olarak yerleşik olmaması dönüşümdeki zorluk olarak tanımlanabilir. Yine ünlü yönetim gurusu Peter Drucker ise ‘Kültür stratejiyi kahvaltı niyetine yer’ ifadesi ile, şirket kültürünün stratejiden daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Başka bir deyişle, bir organizasyonun örgütsel kültürünün, onun başarısı üzerinde formüle ettiği strateji veya planlardan daha önemli bir etkiye sahip olduğu vurgulanmıştır. Yani bir strateji ne kadar iyi tasarlanmış veya düşünülmüş olursa olsun, şirketin kültürü onu desteklemiyor veya onunla uyumlu değilse, stratejinin başarılı olma ihtimalinin düşük olduğu anlamına gelir.

Öyle ise, günümüz işletmelerinin değişime açık, esnek, yenilikçi ve rekabetçi bir yapıya sahip olması yani kurumsal değişim kültürünü benimsemiş olması gerekir. İşletmeler çoklu değişim / polikrizi yönetecek dayanıklı organizasyonlar oluşturmak üzere kurum kültürlerini bu yönlü yeniden şekillendirmeleri gerekebilir. Dolayısıyla dönüşüm plan ve stratejilerinden önce işletme kültürünün iyi analiz edilmesi kritiktir. Ancak bir şirketin değerlerinin, davranışlarının ve tutumlarının bütününü oluşturan kurum kültürünün oluşması yıllar aldığı gibi, değişim için yeniden şekillendirmek zaman alır; liderlik ve rehberlik gerektirir. Özetle işletmeler, zorlukların üstesinden gelebilmek ve sürdürülebilirlik stratejilerini yerine getirmek için önce organizasyon kültürlerini bu yönlü yeniden inşa etmek üzere, daha sistematik, planlı organizasyonel yaklaşımları benimsemeleri gerekebilir.

Sürdürülebilir ekonomiye geçiş, firmalar için önemli bir dönüşüm sürecidir.  Temiz üretim, çevre dostu ve akıllı tasarımlar, döngüsel ekonomi gibi unsurları içeren sürdürülebilir iş modellerine ihtiyaç vardır. Ve tabii dijital dönüşüm sürdürülebilir kalkınma için itici güç sayılmaktadır. Ayrıca günümüzde belli bir dijital olgunluğa sahip olmayan işletmelerin ayakta kalması oldukça güçtür. Ancak sürdürülebilirliği organizasyonlara dahil etmek, sürdürülebilirlik ilkelerini iş süreçlerine entegre etmek, sürdürülebilir operasyonları yönetmek ve içselleştirerek etkili olmasını sağlamak kolay değildir. Bu kapsamda KOBİ seviyesindeki kısıtlı imkan ve yetenekleri göz önünde bulundurduğumuzda zorluk seviyesi daha da artmaktadır. Yönetim ve strateji, üretim, operasyon, yönetişim gibi odaklanılacak çok fazla alan vardır ve karmaşıktır, risk ve fırsatlar içerir. Firma özelinde kapsamlı bir sürdürülebilirlik uygulama çerçevesi oluşturmak gerekir. Ayrıca sürdürülebilirliğin başarılı olabilmesi için tüm paydaşlar tarafından da benimsenmeli ve planlama yapılırken bütüncül bakış açısı ile tüm alanlarda paydaşlar kapsama dahil edilmelidir. Basitçe söylemek gerekirse, Yönetim Kurulu seviyesinde ele alınacak sürdürülebilirlik dönüşümünde; girdiler, operasyonlar ve çıktılar ESG boyutlarıyla ve tüm paydaşlar dahil edilerek ve stratejileri doğrultusunda değerlendirilerek değişim/dönüşüm süreçlere entegre edilmelidir.

Değişim yönetimi insanlık tarihi boyunca süregelen bir olgu olsa da dayandığı felsefeler 1940 yıllarına uzanır. 1950-1960’lı yıllarda özellikle endüstriyel büyüme, yeni ve teknolojik gelişmelerle başa çıkma, üretkenliği/verimliliği artırma ve daha iyi yöntemler belirleme gibi ihtiyaçlar nedeniyle önemi artmıştır. Organizasyonel süreçlere uygulanması ise 20.yüzyıl başlarında gerçekleşmiştir. Değişim yönetimi, değişimin organizasyon üzerindeki olası olumsuz etkilerini gidermek üzere, değişim yönetimi modelleri, süreçler ve planlardan oluşmaktadır. İş dünyası değişim amacına yönelik popüler değişim yönetimi modellerinden  kendilerine uygun olanı seçebilirler. Bu sürece uygun kapsamlı bir risk yönetimi planı oluşturmak iyi bir başlangıç olabilir.

Yeşil dönüşümle ilgili araştırmalar sınırlı olsa da, değişim yönetimi sürdürülebilirliğe geçişte organizasyonlara ışık tutabilir. Çünkü değişim yönetimi insan odaklıdır ve çalışanların değişikliklerin nedenlerini anlamalarına, değişikliklerin nasıl yapılacağına dair bilgi sahibi olmalarına ve değişikliklerin sonuçlarını değerlendirmelerine yardımcı olacağından; işletmelere bireysel değişimde rehberlik edebilecek ve değişimin/dönüşümün etkili bir şekilde yönetilmesini ve bu sürecin başarıyla tamamlanmasını sağlayacak güçlü bir araç olabilir. Liderlik desteği, değişim stratejisi, çalışan katılımı, eğitim, ödüllendirme ve izleme gibi faktörler, firmaların sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarını destekleyici güçlü adımlardır. Firmalar sürdürülebilirlik hedefleriyle değişim yönetimi süreçlerini yakınlaştırarak, sürdürülebilir geleceğe yönelik bir yeşil geçiş planlaması yapabilirler. Örnek vermek gerekirse; bütüncül ve uzun vadeli perspektif  (3 P(İnsan, gezegen karlılık)), Liderlik, vizyon ve değer yaratma, strateji ve hedef belirleme, önceliklendirme değerlendirmesi, paydaş / çalışan katılımı ve farkındalık, iş süreçlerinin gözden geçirilmesi ve dönüşümü, inovasyon, işbirliği ve sürekli iyileştirme, izleme – performans ölçüm – raporlama gibi adımlar oluşturulabilir.

Doğa pozitif bir gelecek yeşil dönüşümü zorunlu kılmaktadır. AB, sürdürülebilir kalkınma hedefleri için, büyük çoğunluktaki regülasyonları yürürlüğe koyarak yeşil geçişin kilidini kırmıştır. Dünya ve Türkiye için önemli bir ihracat pazarı olan AB’nin bu geçiş sürecine uyum sürdürülebilir kalkınma için geçerli bir nedendir.

Öte yandan ister yeşil, ister mavi, isterse adı dijital dönüşüm olsun fark etmeksizin günümüz koşullarında değişim/dönüşüme uyum kaçınılmaz bir olgudur, risk ve fırsatları içerir. Sürdürülebilir ekonomiye geçişte en önemli rekabet araçları yeşil hedefler, inovasyon ve yeniliklere adaptasyondur. Dolayısıyla organizasyonlarınızı değişim kültürü ile hizalamak; esnek, çevik, dayanıklı, işbirlikçi, sürekli gelişen bir kültürü benimsemek önemlidir. İnsan odaklı değişim/dönüşüm sürecinin etkili ve disiplinli bir şekilde yönetilme ihtiyacı vardır ve yeşil geçiş planlamasında değişim yönetimi itici bir güç olabilir. Değişim yönetimi süreci, yeşil dönüşümünüzün tüm adımlarını planlamak, uygulamak ve yönetmek için bir çerçeve sunar ve sürdürülebilirlik ilkeleri ve stratejilerinizle etkili bir geçiş rotası oluşturmada size rehberlik edebilir. Ancak değişim/dönüşüm kısa vadeli değildir, bu yüzden zaman planlaması fırsatlar için kritiktir.

Gül SALDIRANER

Yeşil Teknolojilerin İşletmeler Üzerindeki Etkileri

“Yeşil teknolojiler, sadece dünyayı değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda iş dünyasını da değiştirir.” Peter Senge

Çevre dostu teknolojiler, iş dünyasının sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu yeşil teknolojiler, işletmelerin çevresel etkilerini azaltırken, aynı zamanda maliyetleri düşürme, rekabet avantajı kazanma ve piyasa payını artırma fırsatları sunmaktadır.

Yeşil teknolojiler, çevre dostu ve sürdürülebilir çözümler sunan teknolojik yenilikleri ifade eder. Bu teknolojiler, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, atık yönetimi, su tasarrufu ve daha fazlası gibi birçok alanda kullanılır. Bu teknolojiler, işletmelerin faaliyetlerinin her yönünü etkileyebilir. Bu etkiler aşağıda belirtilmektedir.

Çevresel Etkilerin Azaltılması: Yeşil teknolojiler, işletmelerin karbon ayak izini azaltmalarına yardımcı olur. Daha verimli enerji kullanımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması ve atık azaltma önlemleri, çevresel etkileri minimize eder.

Maliyet Tasarrufu: Yeşil teknolojiler, enerji ve kaynak verimliliği sağlayarak işletmelerin işletme maliyetlerini düşürmelerine yardımcı olur. Daha düşük enerji faturaları ve atık yönetimi maliyetleri tasarruf sağlar.

Rekabet Avantajı: Yeşil teknolojiler, çevresel olarak duyarlı tüketicilere çekici gelir ve işletmelerin marka itibarını artırır. Bu, müşteri sadakatini artırabilir ve pazar payını artırmada avantaj sağlayabilir.

İşletmelerde Uygulamaları

Yenilenebilir Enerji: İşletmeler, güneş enerjisi panelleri, rüzgar türbinleri ve hidroelektrik santralleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak enerji ihtiyaçlarını karşılayabilirler.

Akıllı Bina Teknolojileri: Akıllı bina teknolojileri, enerji tüketimini izleyen ve optimize eden sistemlerle işletmelerin enerji verimliliğini artırır.

Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm: İşletmeler, atık yönetimi teknolojileri kullanarak atıkları azaltabilir, geri dönüşümü teşvik edebilir ve atık maliyetlerini düşürebilirler.

Yeşil teknolojilerin hızla geliştiği bir dönemdeyiz. Gelecekte daha fazla yenilik ve gelişme beklenmektedir, bu da işletmeler için yeni fırsatlar sunacaktır. Yeşil teknolojilere geçiş, başlangıç maliyetleri nedeniyle bazı işletmeler için zorlayıcı olabilir. Ancak uzun vadeli faydalar genellikle bu maliyetleri telafi eder.

Yeşil teknolojiler, işletmeler için çevresel ve ekonomik avantajlar sunan önemli bir faktördür. İşletmeler, yeşil teknolojileri benimseyerek hem çevresel sorumluluklarını yerine getirebilirler hem de uzun vadeli sürdürülebilirlik ve rekabet avantajı elde edebilirler.

Doç. Dr. Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Satınalma Dergisi Eylül 2023, Yıl:11, Sayı:129

Satınalma Dergisi Eylül 2023

Değerli yöneticiler,

Eylül ayı ile birlikte satınalma birimlerimizde ayrı bir hareketlilik başladı. İzinler sona erdikçe ekipler toplantılara tam kadro dahil oluyor. Son çeyreğin gündemine hızla bir başlangıç yapıldığı günlerdeyiz. Üretim faaliyetleri devam ettikçe satınalma birimleri yoğun temposunu kesintisiz sürdürüyor. Mevcut operasyonlar, yeni alımlar, yenilemeler,  maliyet azaltma çabaları ve tedarikçi performans göstergeleri çok yönlü ele alınıyor. Satınalma planları, birim ve personel hedefleri gözden geçiriliyor. Büyüyen firmalarımızda yeni kadrolarla birlikte eğitim ihtiyaçlarına uygun faaliyetlerin hız kazandığını gözlemlemekteyiz.

Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Verileri “Uyarı” Veriyor

İmalat PMI 

Eylül 2023 PMI verileri yayınlandı. Ağustos ayı rakamlarına bakıldığında İmalat – Küresel PMI Endeksi 49 olurken, Avrupa bölgesi 43.5 olarak gerçekleşti. Almanya 39.1, Fransa 46 seviyesinde. Bir önceki aya göre hafif bir iyileşme söylenebilir. Fakat hala dikkat edilmesi gereken seviyelerde olduğunu düşünüyorum.

31 Ağustos 2023 tarihli Drewry Dünya Konteyner Endeksi Bileşik rakamları % 1.6 düşüşle 1.739,59 dolara geriledi. 2023 Ocak – Ağustos döneminde 40 ft’luk konteyner başına ortalama bileşik endeks 1.771 dolar olarak gerçekleşti.

Benzer şekilde Baltık Konteyner Endeksi verilerine bakıldığında küresel endeks 1 Eylül 2023 tarihi itibariyle % 0.73 artarak 1.527 $ oldu. Çin/Uzakdoğu – Akdeniz güzergâh endeksi % 0.84 artarak 2.338 dolar seviyelerine geldi.

Aylık düzenli yayınladığımız Tedarik Zinciri Gündem klasörünü web sitemizden indirebilir ya da ücretsiz e-posta adresine gelmek istiyorsanız egitim@satinalmadergisi.com’a talebini iletebilirsiniz.

Eğitimleriniz İçin Doğru Teklif Alın.

Satınalma ve tedarik zincirinden müzakere ve pazarlık tekniklerine, satış yönetiminden sürdürülebilirliğe kadar eğitim hizmetleri sunuyoruz. Eğitim kataloğumuzu satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirerek şirket ihtiyacınıza uygun eğitimleri alabilirsiniz.

Ekibinizi Geliştirin

E-Dergi Aboneliği ile Ekibinizin Yetkinliklerini Yükseltin

Ekibinizin mesleki gelişimi için bir adım atın. Departman olarak dergi arşivine (129 sayı), mesleki raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-uyelik-paketleri/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Eylül sayımıza katlı veren tüm yazar ailemize teşekkür ediyorum.

Keyifli okumalar dilerim.

Prof. Dr. Murat ERDAL
Editör
editor@satinalmadergisi.com 

Satınalma Dergisi Eylül 2023

 

 

Alternatif tedarikçi araştırması ve ihtiyaçlarınıza doğru teklif almak için TALEP HAVUZU

TALEP HAVUZU

Alternatif tedarikçi araştırması ve ihtiyaçlarınıza doğru teklif almak için  TALEP HAVUZU sayfamızı aktif olarak kullanabilirsiniz. Ücret ödemeden teklif toplamak için https://satinalmadergisi.com/teklif-topla/ tıklayınız.

Satınalma Talep Formu’nu hızlıca doldurun. 

İletişim için ticaret@satinalmadergisi.com kullanabilirisiniz.

#tekliftoplama #teklifalma #teklif #talephavuzu #B2B #kurumsalpazar #tedarik #satınalma

 

  • – –  > Bu makale ilginizi çekebilir:  

Tedarikçi Günü Nasıl Planlanır? Organizasyon ve Yürütme için Yol Haritası 

Eğitim: TEDARİKÇİ PERFORMANS DEĞERLENDİRME ve TEDARİKÇİ İLİŞKİLERİ EĞİTİMİ
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi içeriğini incelemek için: https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

İhale Hatalı Belge İstenmesi ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle,

1) Kamu İhale Genel Tebliği’nin “Kapasite raporu” başlıklı 73.1’inci maddesi uyarınca idarenin kendi mutfağında yemek üretiminin gerçekleştirileceği yemek hizmeti alımı ihalelerinde, idarece öngörülecek kapasite raporuna ilişkin günlük üretim miktarının, idarenin günlük yemek ihtiyacının yarısını (1/2) geçemeyeceğinin anlaşıldığı, 02.06.2023 tarihinde yayımlanan İhale İlanı’nın “Kapasite raporuna ait bilgiler” başlıklı 4.3.2’nci maddesinde ve İdari Şartname’nin 7.5.2’nci maddesinde ilgili düzenlemelere yer verildiği,

2) İhale İlanı ve İdari Şartname’de ihaleye katılım aşamasında istenilen hizmet yeterlik belgelerinin kapsamı incelendiğinde; TS 13027 – (Gıda Üretim ve Satış Yerlerinde Hijyen ve Sanitasyon İçin Genel Kurallar Standardına Uygunluk Belgesi) numaralı standardın, gıda imal yeri sosyal tesisleri, işletmenin çevresi, yakıt depoları ve sistemleri, aydınlatma ve ısıtma sistemi, depolama yerleri, üretimde kullanılan alet ve donanımlar, çalışanlar ile ilgili dezenfeksiyon ve sterilizasyon kurallarını kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu,

TS 6914 – (İş Yerleri – Gıda Maddeleri İmal Eden, Hazırlayan, Depolayan ve Satan Yerler İçin Genel Kurallar Standardına Uygunluk Belgesi) numaralı standardın toplu beslenme yerleri, lokantalar, mutfaklar, yemek fabrikaları, tabldotlar, kafeteryalar, pastahaneler, tatlıcılar, hamburgerciler, büfeler, köfteciler, bakkal, market, süpermarket, besin pazarları, gıda toptancıları, kuruyemişler ve kurukahveciler, kasaplar, et galerileri, mezbahalar, her nevi kesim yerleri, kombinalar için genel kuralları kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu,

TS 8985 (İş Yerleri – Yemek Fabrikaları ve Toplu Yemek Mutfakları İçin Kurallar Hizmet Yeterlilik Belgesi) numaralı standardın, yemek fabrikaları ve toplu yemek mutfaklarının yapısal özellik, işletmecilik, çalışanlar ve teknik donanım ile ilgili genel kurallarını kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu, bu nedenlerle ihalenin iptalinin gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

19.07.2023 tarihli ve 2023/UH.II-1025 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Başvuru sahibinin 1’inci iddiasına ilişkin olarak Yapılan incelemede; Kamu İhale Genel Tebliği’nin 73’üncü maddesinde yer verilen açıklamalardan, idareler tarafından yeterlik kriteri olarak kapasite raporuyla ilgili düzenleme yapılabileceği, bu çerçevede, yüklenicinin mutfağında veya tesisinde yemek üretiminin gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü yemek hizmeti alımı ihalelerinde kapasite raporuna ilişkin olarak idari şartnamede istenebilecek günlük üretim miktarının, idarenin günlük yemek ihtiyacını aşmayacak şekilde belirleneceği, idarenin kendi mutfağında yemek üretiminin gerçekleştirileceği yemek hizmeti alımı ihalelerinde ise idarece öngörülecek kapasite raporuna ilişkin günlük üretim miktarının idarenin günlük yemek ihtiyacının yarısını geçmeyeceği, ihale dokümanında, üretim miktarı belirtilmeden aday veya isteklilerce kapasite raporu sunulacağına yönelik bir düzenleme yapılmayacağı anlaşılmıştır.

Yukarıda aktarılan İdari ve Teknik Şartname’de ihale konusu işe ilişkin 15 aylık tahmini öğün miktarlarının; normal yemek (öğle ve akşam) için 150.000 öğün, diyet yemeği (öğle ve akşam) için 17.000 öğün, normal kahvaltı için 36.000 öğün, diyet kahvaltı için 9.000 öğün, ara öğün için 22.000 öğün, Rejim 1 için 900, Rejim 2 için 2.200 öğün olarak belirlendiği,

İdari Şartname’nin 7.5.2’nci maddesinde isteklilerin günlük yemek üretim miktarının en az 500 adet/gün ve kahvaltı üretim miktarının en az 100 adet/gün öğün kapasiteli kapasite raporunu bilgilerini beyan edilmesi/sunulmasının istenildiği, Teknik Şartname’nin 5’inci maddesinden ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idarenin mutfağında yapılacağının anlaşıldığı, Kamu İhale Genel Tebliği’nin 73’üncü maddesi uyarınca kapasite raporu için idari şartnamede istenebilecek günlük üretim miktarının, idarenin günlük yemek ihtiyacını aşmaması gerektiği, idarenin kendi mutfağında yemek üretiminin gerçekleştirileceği yemek hizmeti alımı ihalelerinde ise idarece öngörülecek kapasite raporuna ilişkin günlük üretim miktarının idarenin günlük yemek ihtiyacının yarısını geçmeyeceği,

Bu kapsamda; işin süresi dikkate alındığında 2024 yılı için şubat ayının 29 gün olacağı dikkate alındığında toplamda 458 gün üzerinden hesaplama yapılması gerektiği, üretimin hastanenin mutfağında gerçekleştirilecek olması sebebiyle söz konusu öğün sayılarının yarısının dikkate alınması gerektiği anlaşılmıştır.

Yukarıda aktarılan tespitler, mevzuat hüküm ve açıklamaları bir arada değerlendirildiğinde, başvuru konusu ihalede idarece günlük yemek üretim miktarının en az 500 adet/gün ve kahvaltı üretim miktarının en az 100 adet/gün öğün kapasiteli kapasite raporunu bilgilerini beyan edilmesi/sunulmasının istenildiği, dokümanda yer alan öğün sayıları göz önüne alındığında; yaklaşık olarak normal kahvaltı/diyet kahvaltı öğün sayısının 99, söz konusu öğün sayısının yarısının 49,5 olduğu, kahvaltı için istenen üretim kapasitesinin idarenin günlük yemek ihtiyacının yarısının üzerinde olduğu, ayrıca tüm öğünler dikkate alındığında toplam öğün sayısının 237.100 olduğu, günlük olarak 517,6 öğün üretimin yapılacağının anlaşıldığı, söz konusu üretimin idarenin mutfağında gerçekleştirileceği dikkate alındığında istenmesi gereken toplam üretim kapasitesinin 258,8 öğünü geçmemesi gerektiği, ancak idarece istenilen kapasitenin Kamu İhale Genel Tebliği’nin 73.1’inci maddesinde yer alan açıklamalara uygun olmadığı ve rekabeti engellediği, dolayısıyla başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Başvuru sahibinin 2’inci iddiasına ilişkin olarak Yapılan incelemede; İlgili mevzuat hüküm ve açıklamalarına göre, idarelerin ihale dokümanında kalite ve standarda ilişkin belgelerle ilgili düzenleme yapabilecekleri, kendi hizmet binalarında gerçekleştirilen hizmetler ile niteliği gereği hizmet yeterlik belgesi istenmesi uygun olmayan ihalelerde hizmet yeterlik belgelerinin istenemeyeceği, idarece “TS 13027 – Gıda üretim ve satış yerlerinde hijyen ve sanitasyon için genel kurallar standardına uygunluk belgesi”, “TS 13075 Gıda maddeleri taşıma hizmetleri için genel kurallar hizmet yeterlilik belgesi”, “TS 6914 İş yerleri, Gıda maddeleri imal eden, hazırlayan, depolayan ve satan yerler için genel kurallar standartına uygunluk belgesi” ve “TS 8985 İş yerleri, Yemek fabrikaları ve toplu yemek mutfakları için kurallar hizmet yeterlilik belgesi”nin yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilmesinin istenildiği anlaşılmıştır. Ayrıca yukarıda da yer verildiği üzere hizmet konusunun idarenin tesisinde/binasında gerçekleştirileceği anlaşılmıştır.

Belge bazında değerlendirme yapıldığında;

– TS 13027 numaralı standardın, gıda imal yeri sosyal tesisleri, işletmenin çevresi, yakıt depoları ve sistemleri, aydınlatma ve ısıtma sistemi, depolama yerleri, üretimde kullanılan alet ve donanımlar, çalışanlar ile ilgili dezenfeksiyon ve sterilizasyon kurallarını kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu anlaşıldığından başvuru sahibinin iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu,

– TS 6914 numaralı standardın gıda maddeleri imal eden, hazırlayan, depo eden ve satan yerler için genel kuralları kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu anlaşıldığından başvuru sahibinin iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu,

 – TS 8985 numaralı standardın, yemek fabrikaları ve toplu yemek mutfaklarının yapısal özellik, işletmecilik, çalışanlar ve teknik donanım ile ilgili genel kurallarını kapsadığı, ihale konusu iş kapsamında yemek üretiminin idare mutfağında yapılacağı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu standarda ilişkin hizmet yeterlik belgesi istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiası yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilemeyecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, ihalenin iptali gerekmektedir.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

E-Ticaret Lojistiği ve Depolamasında Yapay Zeka Dönemi

Lojistikte AI (Yapay Zeka) Dönemi Başlayınca Neler Olacak?

Yapay zekanın sektörlere entegrasyonunun sıkça konuşulduğu günümüzde, e-ticaret lojistiği ve depolaması gibi uçtan uca tüm süreçlerin AI ile buluşmasında bizi neler bekliyor?

Sektörler arası yapay zeka entegrasyonu hız kazanırken, ParkPalet Kurucu Ortağı ve CEO’su Alp Çiçekdağı, lojistik ve e-ticaret alanında yapay zeka kullanımının iş süreçlerine nasıl entegre edilebileceğini 5 adımda anlatıyor.

Ipsos’un 31 ülkede yürüttüğü Yapay Zekaya Global Bakış araştırmasına göre, insanların yüzde 57’si yapay zekanın önümüzdeki 5 yıl içinde iş yapış şekillerini radikal bir şekilde değiştireceğine inanıyor. Bu durum, sektörün farklı oyuncularına yapay zekayı nasıl entegre edecekleri konusunda ciddi bir düşünce sorumluluğu yüklüyor. Araştırma aynı zamanda yapay zekaya olan güvenin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, 40 yaş altı demografide ve yüksek gelirli ülkelerde daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu veriler ışığında, ParkPalet Kurucu Ortağı ve CEO’su Alp Çiçekdağı, yapay zekanın e-ticaret lojistiği ve depolama gibi fulfillment servislerinde şirketlere nasıl stratejik avantajlar sağlayabileceğini vurguluyor. Başarı için teknoloji entegrasyonunun kaçınılmaz olduğu bu dönemde, ParkPalet yapay zekanın sunduğu fırsatları değerlendirme konusunda öncü olmayı hedefliyor.

E-ticaret lojistik hizmetlerinde sıkça kullanılan “fulfillment”, müşterinin siparişinin alındığı andan teslim edildiği ana kadarki süreçte gerçekleşen tüm işlemleri kapsayan bir hizmet alanıdır. E-ticaret satıcısı için bu işlerle ilgilenmek büyük bir iş yükü olduğu için bu süreçler birtakım şirketler aracılığı ile gerçekleştirilir.

Gelecekte yapay zeka (AI), e-ticaret lojistiği ve depolama sektörüne önemli faydalar sağlayacak. Bu teknoloji, veri analizi ve otomasyon kapasitesi sayesinde, şirketlere hızlı ve doğru sipariş işleme, envanter yönetimi, operasyonel verimlilik ve maliyet tasarrufu gibi alanlarda rekabet avantajı sunacak. AI, envanter seviyelerini gerçek zamanlı olarak tahmin edebilir, sipariş işlemlerini otomatize edebilir ve hatta bakım ihtiyaçlarını proaktif bir şekilde belirleyebilir.

Fulfillment Merkezlerinde AI Kullanımının 5 Yolu

Yapay zekanın hayatımızın her alanına giderek daha fazla entegre olduğu bir dönemde, ParkPalet’in Kurucu Ortağı ve CEO’su Alp Çiçekdağı, bu teknolojinin lojistik ve depolama sektöründe nasıl bir etki yaratacağına dair değerli perspektifler sunuyor. Çiçekdağı, yapay zeka kullanımının e-ticaret lojistiği ve depolama, yani ‘fulfillment’ sektöründe getireceği beş kritik avantajı detaylandırıyor.

1. Dinamik Envanter Yönetimi

Yapay zeka (AI) teknolojisi, gerçek zamanlı envanter takibi ve analizi ile lojistik sektörünü dönüştürüyor. Bu sayede, depo maliyetleri düşürülürken, müşterilere daha hızlı ve etkin bir şekilde ürün teslim edilebiliyor.

2. Esnek Sipariş İşleme Stratejileri

E-ticaret sektörü büyüdükçe, hızlı ve esnek sipariş işleme çözümlerine olan ihtiyaç da artıyor. Yapay zeka, bu esnekliği sağlayacak hibrit sipariş işleme stratejilerini etkin bir şekilde uygulamamıza olanak tanır.

3. Operasyonel Verimliliğin Maksimuma Çıkarılması

Makine öğrenimi ve yapay zeka, sipariş işleme hızını artırırken, depo içindeki işlemleri de optimize edebilir. Bu, hem rekabet avantajı sağlar hem de müşteri memnuniyetini artırır.

4. Proaktif Bakım Yönetimi

Yapay zeka destekli kestirimci bakım yöntemleri, ekipman arızalarını öngörerek iş sürekliliğini ve müşteri memnuniyetini korumamıza yardımcı olabilir.

5. İşgücü ve Otomasyon Entegrasyonu

Teknoloji ve insan kaynakları arasındaki sinerji, iş süreçlerini hızlandırır ve işgücüne daha yaratıcı ve stratejik görevler için alan açar. Özellikle depo otomasyonunda yapay zeka, işgücünü stratejik görevlere yönlendirerek verimliliği artırabilir.

Sonuç olarak, Yapay Zeka ve diğer yeni nesil teknolojiler, depolama ve fulfillment sektöründe büyük potansiyel taşıyor. Bu sektörde faaliyet gösteren firmalar, bu teknolojilere açık bir şekilde yaklaşarak, operasyonlarını iyileştirme ve rekabet avantajı elde etme için ilerleyen dönemlerde bu fırsatları değerlendirmeye çalışacaktır.

Geri Gelen Eşyalar ve Kültür Fonu

Konu

İhracata konu eşyalar zaman zaman çeşitli sebeplerle geri gelmektedir. İhraç edildikten sonra geri gelen eşyaların ithalat işlemleri ise diğer ithalat işlemlerine göre farklılık göstermektedir. Geri gelen eşyaların gümrük kontrolü işlemleri diğer eşyaların kontrolü gibi olsa da gümrük vergileri açsısından farklılık göstermektedir. Geri gelen eşyaların gümrük beyanına ilişkin işlemler; Gümrük Kanunu’nun 168 ve Gümrük Yönetmeliği 446-453. Maddelerinde düzenlenmiştir. Yazımızın konusu; Türkiye Gümrük Bölgesinden ihraç edildikten sonra geri gelen eşyaların kültür fonu karşısındaki durumunun incelenmesidir.

Geri Gelen Eşyaların Kültür Fonu Karşısındaki Durumu

Serbest dolaşımda bulunan eşya, Türkiye Gümrük Bölgesinden ya da Türkiye’nin anlaşmalarla dahil olduğu gümrük birliği gümrük bölgelerinin diğer bir noktasından ihraç edildikten sonra üç yıl içinde yeniden serbest dolaşıma girmesi halinde ve beyan sahibinin talebi üzerine ithalat vergilerinden muaf tutulur.

Öncelikle; geri gelen eşyaların hangi durumlarda ithalat vergilerinden muaf olduğunun açıklanması gerekir. Serbest dolaşımda bulunan eşya, fiilen ihraç edildiği tarihten itibaren üç yıl içerisinde serbest dolaşıma giriş rejimine tabi tutulmalıdır. Eşyanın üç yıllık süreyi mücbir sebep belgesi ibrazı olmaksızın aşarak geri getirilmesi halinde, Gümrük Kanunu’nun 241. Maddesi uyarınca usulsüzlük cezası uygulanıp, gümrük vergileri tahsil edilerek serbest dolaşıma giriş rejimi hükmü uygulanır.

Yine ithalat vergilerinden muafiyet, geri gelen eşyaların ihracı sırasındaki ayniyeti değişmeden yeniden ithali halinde kullanılır. İhraç edildikten sonra geri gelen eşyanın gümrük vergilerinden muaf olarak serbest dolaşıma girebilmesi için ihracat nedeniyle yararlanılan hak ve menfaat varsa bunların iade edildiğini gösteren belgenin beyannameye eklenmesi gerekir. İhracat nedeniyle katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi iadesinden veya istisnasından yararlanılan eşyanın katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi tahsil edilir.

Gümrük idaresince; geri gelen eşyaların ihracat nedeniyle yararlanılan hak ve menfaatlerin olup olmadığının vergi dairesi ve ilgili kurumlar nezdinde araştırması yapılacaktır. Bununla birlikte; araştırmanın cevabı beklenilmeksizin bu vergilere tekabül eden tutarın teminata bağlanması suretiyle eşyalar teslim alınabilir. Daha sonrasında idare tarafından, mükellefin bağlı bulunduğu vergi dairesi ve ilgili kurumlar nezdinde yapılan araştırmanın neticesine göre teminatın iadesine ilişkin işlemler gerçekleştirilir.

İthalat vergileri; Gümrük Kanunu’nun tanımlarının yapıldığı üçüncü maddesinde, eşyanın ithalinde ödenecek gümrük vergisi ile diğer eş ekili vergiler ve mali yükleri ve tarım politikası veya tarım ürünlerinin işlenmesi sonucu elde edilen bazı ürünlere uygulanan özel düzenlemeler çerçevesinde ithalatta alınacak vergileri ve mali yükleri ifade eder.

Telif Hakları Genel Müdürlüğü ile Gümrükler Genel Müdürlüğü arasında yapılan yazışmalarda; 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun üçüncü maddesinde ithalat vergilerinin kapsamının belirlendiği ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 44. Maddesi gereğince gerçekleştirilen kültür fonu kesintisinin ithalat vergileri kapsamına girmediği değerlendirilmiştir. Bu çerçevede; ithalat vergilerine ilişkin muafiyet hükümleri kültür fonuna uygulanmayacak olup, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 168. Maddesi çerçevesinde ithalat vergilerinden muaf tutulacak eşya bakımından kültür fonu kesintisinin uygulanması gerekir.

İlker ÇOLAKVERMİŞ

Mevzuat Direktörü

(Ticaret E. Müfettişi)

Kaynakça;

Gümrük Kanununun 168. Maddesi

Gümrük Yönetmeliği’nin 446-453. Maddeleri

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 2022/4 sayılı Genelgesi

Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün İzmir Gümrük Müşavirleri Derneğine Yönelik 20.01.2021 tarihli Yazısı

Alım Talebi: Halı Saha Çimi

İki ayrı halı saha için, halı saha çimi alımı yapılacaktır. Standart kalite,50 mm kalınlık ve çizgili olarak talep edilmektedir. Teslimat yeri İstanbul/Bağcılar ve ödeme şekli nakittir (peşin).

  • İlki 1.500 metrekare
  • İkincisi 42’ye 22’lik (yaklaşık 950 metrekare)
  • Yan ürün olarak sadece yapıştırıcısı olacaktır.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (350 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Türkiye’nin ResponsibleSteel™ Sertifikası Alan İlk Çelik Üreticisi: Borçelik Gemlik Tesisi

Borusan Holding ve ArcelorMittal ortaklığı ile faaliyetlerini sürdüren Borçelik, Gemlik’te bulunan ana üretim tesisinde ResponsibleSteel™ tarafından verilen prestijli sertifikayı almaya layık görüldü. ResponsibleSteel™ sorumlu çelik üretimi ve tedarikini teşvik eden, çelik endüstrisinin ilk küresel, çok paydaşlı uluslararası standardı ve sertifikasyon girişimidir. Şirket içi tüm politika, süreç ve uygulamalarını ResponsibleSteel™ tarafından geliştirilen sosyo-ekonomik ve çevresel sürdürülebilirlik konularını kapsayan standartlar ile uyumlu hale getiren Borçelik, Gemlik tesisi ile Türkiye’de bu sertifikayı almaya hak kazanan ilk çelik üreticisi oldu.

Türkiye’nin en büyük ve en kaliteli galvanizli çelik üreticisi Borçelik, Gemlik’te bulunan üretim tesisi ile, ResponsibleSteel™ tarafından verilen prestijli sertifikayı almaya layık görüldü. Çelik üretim süreçlerinde çevresel etkileri en aza indirmeyi ve doğal kaynakları daha verimli kullanmayı teşvik eden ResponsibleSteel™, çelik endüstrisinin ilk küresel, çok paydaşlı uluslararası standardı ve sertifikasyon girişimi olarak biliniyor. Çevresel, sosyo ekonomik ve yönetişim konularında 12 prensip etrafında şekillenen ResponsibleSteel™ sertifikasyon süreci kapsamında değerlendirilen Borçelik, Gemlik üretim tesisi ile Türkiye’de bu sertifikayı almaya hak kazanan ilk çelik üreticisi oldu.

“Küresel çelik sektörü için sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek” hedefiyle çelik sektörünün çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) performansını attırmak amacıyla kurulan ve faaliyetlerini yürüten ResponsibleSteel™, karbon emisyonlarının düşürülmesi, enerji verimliliğinin artırılması, çalışanlar için güvenli çalışma koşullarının sağlanması gibi farklı konulara odaklanıyor. ResponsibleSteel™, aynı zamanda yerel topluluklarla iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Çelik üreticilerini, faaliyet gösterdikleri bölgelerde sosyal etkileri anlamak ve toplumun katılımını sağlamak amacıyla çeşitli süreçler ve diyaloglar yürütmeye teşvik ediyor. Böylelikle, çelik üretim tesislerinin toplumsal etkilerini değerlendirme ve yönetme süreçlerini daha şeffaf ve adil hale getiriyor.

Borçelik En Yüksek Sürdürülebilirlik Standartlarına Uymakta Kararlıdır

Borçelik’in sektörde ilk olma özelliği taşıyan başarısı hakkında konuşan ResponsibleSteel CEO’su Annie Heaton: “Türkiye’de faaliyet gösteren bir üretim tesisinin ilk kez ResponsibleSteel™ sertifikası almaya hak kazanması, Borçelik’in Türk çelik endüstrisinde lider olma çabasını ve daha da önemlisi şirketin sürdürülebilirlik yolunda en katı kriterleri uygulamayı taahhüt ettiğini gösteriyor. Çevresel boyutta net sıfır emisyon hedefine 2050 yılına kadar ulaşmayı taahhüt eden şirketin üretim tesisinde halihazırda bu yolculuğu destekleyecek birçok enerji verimliliği projesi uygulanıyor. Bu kapsamda şirket rüzgâr ve güneş enerjisi santrallerinin kurulumu ile yenilenebilir enerjiden yararlanmayı da planlıyor. Tesis, verimli su kullanımını izlemek ve gelecekte beklenen su kıtlığını önlemek adına kendi su yönetim programını uyguluyor. Çevresel etkilerini en aza indirgeyecek çalışmalarla beklentilerin üzerine çıkıyor. İnsana verilen değer açısından ise tesis; çalışanların haklarını, güvenliğini ve iş yerinde eşitliği sağlama konusunda büyük bir kararlılık sergiliyor.”

Borçelik, 2020 yılında ResponsibleSteel™ üyesi olarak dünyanın en büyük çelik üretim şirketleri arasına katıldı. Şirket, ResponsibleSteel™ standardına uyumlanma sürecinin ardından, ResponsibleSteel™ sertifikasına layık görülmeden önce önde gelen bağımsız denetim şirketi UK CARES tarafından denetlendi.

Dünyanın Önde Gelen Çelik Üreticileri Arasında 

Borçelik olarak iklim, insan ve inovasyon odak alanlarında kapsamlı bir şekilde yürüttükleri sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda önemli ve yenilikçi çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Borçelik Genel Müdürü Kerem Çakır ise, “Sektörümüzün lider ve öncü kurumlarından biri olarak faaliyetlerimizi sürdürülebilirliğe ve sorumlu iş uygulamalarına bağlı bir şekilde yürütüyoruz. Tüm iş uygulamalarımızda hayata geçirdiğimiz bu yaklaşımın ResponsibleSteel™ sertifikasıyla doğrulanmış olmasından büyük gurur duyuyoruz. Aldığımız bu sertifika ile ülkemizde bir ilke daha imza atmaktan büyük gurur duyuyoruz. Sorumlu bir endüstri lideri olarak, çelik sektöründe değişime ilham vermeyi, her alanda daha sürdürülebilir bir dünyaya katkıda bulunmayı hedefliyoruz” dedi.

ResponsibleSteel™ sertifikası ile Borçelik’in çevresel ve sosyal sorumluluklarını ön planda tuttuğunu ve sürdürülebilirlik alanında liderlik rolünü kanıtladığını belirten Borçelik Sürdürülebilirlik Lideri Serkan Ürkmez ise “Borçelik olarak Sürdürülebilirlik Komitemiz ile birlikte ResponsibleSteel™ standartlarına uyum sağlamak için çok yoğun bir hazırlık dönemi geçirdik. Standardın çevresel ve sosyal olarak dönüşüm beklentileri oldukça yüksek. Bu hazırlık dönemi sonunda önde gelen bağımsız denetim şirketi UK CARES tarafından gerçekleştirilen, 14 gün süren, çok detaylı ve zorlayıcı bir denetim sürecini başarıyla tamamladık. Süreç sonunda ülkemizin ilk ResponsibleSteel™ sertifikalı kuruluşu olmanın mutluluğunu elde ettik. Faaliyetlerimizle sektörümüze örnek olmaya devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

Borçelik Hissedarları “sürdürülebilirlik” İlkesini Birinci Öncelik Olarak Benimsiyor

Borusan Holding ve Grup şirketleri “Sürdürülebilirlik” ilkesini iş süreçlerinin temel taşı olarak görüp kapsayıcı bir şekilde ele alırken iklim, insan ve inovasyon odak alanlarında çalışmalarını yürütüyor. Sürdürülebilirliği, paydaş temelli bir yapılanma olarak gören ve doğayı iş süreçlerine katarak, tüm yaşam için “fayda” üretmek adına çalışan Borusan, dünyadan ilham alıyor, geleceğe ilham veriyor.

Çelik ve madencilik sektöründe dünya lideri olan ArcelorMittal’in sürdürülebilirlik ilkesi ise “insanlar ve gezegen için daha akıllı çelikler” olarak ifade ediliyor. Şirket amacının merkezinde bu ilke yer alıyor. ArcelorMittal, daha az enerji sarf eden, önemli ölçüde daha az karbon yayan ve maliyetleri düşüren yenilikçi süreçler kullanarak, daha temiz, daha güçlü ve tekrar kullanılabilen çelik ürünler üretmeyi, bu yüzyıl için öngörülen toplumsal dönüşümü destekleyecek elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji altyapısı için gereken çelik ürünleri üretmeyi amaçlıyor.

Askerlik Ödevi Sonrası İşe Alınmayan İşçi, İşe İade Davası Açabilir mi ?

Kişilerin askerlik görevini yerine getirmek için işlerinden ayrılmaları ile askerlik ödevi sonrası hangi şartlarda işe tekrar başlayacakları hususu hem 4857 sayılı İş Kanunu’nda hem de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Özellikle işçilerin asker dönüşü çalıştıkları işyerinde tekrar çalışabilmeleri için getirilen düzenleme bir anlamda iş güvencelerinin sağlanmasını amaçlamaktadır.

İşçilerin askerlik ödevi sonrası hangi şartlarda işe başlayacakları hususu, 4857 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde düzenlenmiştir. İşveren, 4857 sayılı Kanunun 31 inci maddesinde belir­tildiği şekilde yasal ve askeri ödevinden dolayı işinden ayrılmak zorunda ka­lan işçilerden ödevin sona ermesinden başlayarak iki ay içerisinde işe girmek için başvuranları eski işine veya benzeri işlerde boş yer varsa derhal, yoksa boşalacak ilk işe başka isteklilere tercih ederek, o andaki şartlarla (o andaki ücret seviyesinden) işe almak zorundadır. Aranan şartlar bulunduğu halde iş­veren iş sözleşmesi yapma yükümlülüğünü yerine getirmezse, işe alınma is­teğinde bulunan eski işçiye üç aylık ücret tutarında tazminat öder[1].

6098 sayılı Kanun’un 409 uncu maddesine göre de, “Uzun süreli bir hizmet ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre için iş görme edimini ifa edemezse işveren, başka bir yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür”.

İşçinin askerlik nedeniyle iş sözleşmesini feshederek kıdem tazminatı talebinde bulunması mümkündür (İşK. m.14/3). Nitekim kıdem tazminatına hak kazandıran haller sayılırken muvazzaf askerlik nedeniyle işten ayrılma bu haller arasında sayılmıştır. Ancak muvazzaf askerlik nedeniyle işten ayrılan işçinin iş sözleşmesi sona ermekte ve bu durum bir askı hali oluşturmamaktadır. Dolayısıyla işçinin aynı işyerinde askerlik sonrası tekrar işe başlaması halinde yeni bir iş sözleşmesi kurulması gerekmektedir. Bu durumda işçinin askerlik sonrası işe başlatılmaması halinde, iş güvencesi hükümlerine göre, işe iade hakkı bulunmamaktadır.

Yargıtay uygulamasına göre, “Muvazzaf askerlik süresince iş sözleşmesinin askıya alındığından söz edebilmek için bu yönde karşılıklı açık iradelerin oluşması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacı iş sözleşmesini 28/09/2015 tarihli bildirimi ile muvazzaf askerlik ödevi sebebiyle; işyerinden ayrılmak zorunda kalacağı bildirilmiş, askerlik görevi sonrasında işe iadesinin yapılması için personel özlük hakkının muhafaza edilmesi talep edilmiştir. Dilekçede iş sözleşmesinin askıya alınması talebi açık biçimde yer almamıştır. Davacının dilekçesi 16/09/2015 tarihinde davacının görev yaptığı hastane başhekimliği tarafından insan kaynakları süreç yöneticiliğine bildirilmiş, bu yazı içeriğinde de iş ilişkisinin askıya alındığından söz edilmemiştir. Davacı işçi 28/03/2016 tarihinde verdiği dilekçede, 08/03/2016 tarihinde terhis olması sebebiyle görevine tekrar başlatılmasını talep etmiş, işveren tarafından davacıya gönderilen cevabi yazıda, tazminat ödemesinin yapılarak görevinin sonlandırıldığı bildirilmiştir. Davacının fesih yazısının kurum içi yazışmaya konu olması taraflar arasında askıya dair ortak iradelerin birleştiği anlamında değerlendirilemez. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 31 inci maddesi muvazzaf askerlik süresince iş sözleşmesinin askıya alınması halini öngörmeyip, askerlik süresi sonunda işçinin başvurusu üzerine öncelikle yeniden işe alınması imkanını sağlamaktadır.

İşveren tarafından bu yasal yükümlülüğe aykırılık halinde, üç aylık ücret tutarında tazminat öngörülmüş olup, işçinin bu yolla işe başlatılmadığı tarih fesih olarak değerlendirilemez. İş güvencesi hükümleri iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi halinde; işe iade imkanı sağlamakta olup, somut uyuşmazlıkta iş sözleşmesinin muvazzaf askerlik ödevi sebebiyle davacı işçi tarafından 28/09/2015 tarihinde feshedildiği kabul edilmeli ve bu sebeple iş güvencesinden yararlanma imkanının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır. Aynı zamanda, sözü edilen feshe göre davanın da hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar askerlik süresi sonunda işçinin başvurusu üzerine işe alınmama tarihine göre bir aylık süre içinde dava açılmışsa da, askerlik ödevi sonrasında davacının yeniden işe alınmaması, işe iade davası açma hakkı vermemektedir.” şeklinde karar vererek askerlik dönüşü işe alınmayan işçinin işe iade davası açamayacağını belirtmiştir “ [2].

Sonuç olarak, 4857 sayılı İş Kanu­nu’nun 31 inci maddesi muvazzaf askerlik süresince iş sözleşmesinin askıya alın­ması halini öngörmeyip, askerlik süresi sonunda işçinin başvurusu üzerine öncelikle yeniden işe alınması imkanını sağlamaktadır. İşveren tarafından bu yasal yükümlülüğe aykırılık halinde üç aylık ücret tutarında tazminat öngö­rülmüş olup, işçinin bu yolla işe başlatılmadığı tarih fesih olarak değerlendi­rilemez. Ayrıca, iş güvencesi hükümleri iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi ha­linde işe iade imkanı sağlamakta olup, iş sözleşmesi muvazzaf askerlik ödevi sebebiyle işçi tarafından feshedildiğinden, işçinin askerlik ödevi sonrasında yeniden işe alınmaması gerekçesi ile işe iade davası açması söz konusu olamaz.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.18.02.2020 T., E.2016/13749, K.2020/2457 Legalbank.

[2] Y9HD.05.11.2019 T., E.2019/2990, K.2019/19191 Legalbank