Güçlü Stok Yerine Hızlı Tedarik Önem Kazandı: İhracatta Mobilyanın Cilası ‘Hızlı Lojistik’ Oldu

Türkiye’nin küresel mobilya ihracatından aldığı payı hızla artırıyor. Mobilya taşımacılığında da uzmanlaşan Intermax Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Çelikel, “İhracatımızın yükselen değeri mobilya mobilya sektörü de moda akımlarından etkileniyor. Bu nedenle güçlü stoklar yerine hızlı tedarik ve lojistik önem kazandı.” dedi.

Tasarımlarında küresel ve yerel trendleri yakından takip eden mobilya sektöründe, dış talep rekor üstüne rekor kırıyor. Türkiye, pandemi sonrası önemi daha da artan hızlı teslimatta ise coğrafi konumuyla öne çıkıyor. TÜİK verilerine göre mobilya ve yatak takımı eşyası ihracatı geçen yıl 2021’e kıyasla yaklaşık yüzde 10 arttı, 4 milyar 632 milyon dolarla rekor tazeledi.

Türkiye – Avrupa hattında entegre lojistik hizmetler sunan Intermax Logistics, mobilya ihracatçılarına yönelik taşımacılık ve depolama hizmetlerinde çeşitli avantajlar sağlıyor. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Çelikel, uluslararası mobilya taşımalarında özel donanımlı araç ve ekipmanlar kullandıklarını, alanında uzman personelle hizmet verdiklerini belirtti.

Güçlü Stok Yerine Hızlı Tedarik Önem Kazandı

Güvenli şekilde paketlenen mobilya ürünlerinin yükleme-boşaltma işlemlerini özenle gerçekleştirdiklerini anlatan Çelikel, “İhracatımızın yükselen değeri mobilya ürünlerini yurt dışına güvenle taşıyor, zamanında ve hasarsız teslim ediyoruz. İhtiyaç halinde Türkiye’nin yanı sıra başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde depolama ve stok yönetimi hizmeti de veriyoruz.”  dedi.

Çelikel,  sektörde moda akımların çabuk değişebildiğini, farklı kuşakların farklı tarzları tercih ettiğini, bu nedenle güçlü stoklar yerine talebe göre üretim ve hızlı tedariğin önem kazandığını vurguladı.

İhracatın Yaklaşık Yarısı Avrupa Ülkelerine

Küresel çaptaki tedarik sorunlarına karşın yerli lojistik firmalarının hızlı ve güvenli teslimatla öne çıktığına dikkati çeken Çelikel, şunları da kaydetti:

“Lojistik şirketleri ve çalışanlarının da yoğun gayretleri ve destekleriyle Türkiye, küresel mobilya ihracat pazarından aldığı payı artırıyor. Son dönemde özellikle gelişmiş, zengin ülkelere ihracat hızlandı. TÜİK verilerine göre geçen yıl ihracatın yaklaşık yarısı Avrupa ülkelerine yapıldı.”

ISO 26000 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Standardı

Sosyal sorumluluk kavramı, kuruluşların faaliyetlerinde iş etiği, şeffaflık, hesap verebilirlik ve insan hakları gibi ilkeleri gözetmesini ifade etmektedir. Günümüzde şirketlerden sadece uygun fiyatlı ve yüksek performanslı ürün ve hizmetler üretmesi değil aynı zamanda vizyon ve misyonlarında sosyal sorumluluk ilkelerine uyum sağlaması beklenmektedir. Bu beklenti sadece müşteri tarafında değil yatırımcılar, kamuoyu, hükümet organları, tedarikçiler, sendikalar ve meslek odaları gibi paydaşlar nezdinde de oluşmaktadır. ISO 26000 bu amaçla hazırlanmış bir standart olup kuruluşlara, faaliyetlerinde sosyal sorumluluk ilkelerine uymaları konusunda rehberlik sağlamaktadır. Herhangi bir sertifikasyon amacı bulunmayan standart, her ölçekten ve sektörden kuruluşa sosyal sorumluluk ilkeleri ve prosedürleri konusunda yol göstermektedir.

Sosyal sorumluluk standardı, hangi ülkede ve hangi sektörde faaliyet gösterdiği ve piyasaya sunduğu ürün ve hizmetler fark etmeksizin; çok uluslu şirketlerden küçük ve orta ölçekli işletmelere kadar her büyüklükten şirket tarafından uygulanabilmektedir. Şirketler bu standardı referans alarak evrensel sosyal sorumluluk ilkelerini iç ve dış süreçlerine, kurumsal politikalarına, hedef ve taahhütlerine nasıl entegre edeceğini öğrenebilmektedir. ISO 26000 tarafından vurgulanan yedi önemli sosyal sorumluluk ilkesi şunlardır:

  • Şeffaflık
  • Hesap verebilirlik
  • İnsan haklarına saygı
  • Hukukun üstünlüğü
  • Uluslararası davranış normlarına saygı
  • Paydaş çıkarlarını gözetme
  • İş etiği uygulamaları

ISO 26000 kurumsal sosyal sorumluluk standardı bu ilkelerin çalışan uygulamaları, adil yönetim prensipleri, tüketici sorunları yönetimi, topluluk katılımı, organizasyonel yönetişim ve çevre yönetim sistemi gibi süreçlerle benimsenmesini amaçlamaktadır.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk Yönetiminin Kapsamı

ISO 26000 sosyal sorumlulukla ilgili konuları şu şekilde detaylandırmaktadır:

  • Örgütsel yönetişim: Şirketler kararlarını toplumların beklentilerini gözeterek almalıdır. Karar alma süreçlerinde şeffaflık, hesap verebilirlik, etik ilkeler ve paydaş beklentileri dikkate alınmalıdır.
  • İnsan hakları: İnsanlar arasında hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmamalı; siyasi, ekonomik, sosyokültürel ve diğer konulardaki haklara saygı duyulmalıdır. Herhangi bir nedenden ötürü ayrımcılık yapılmasına izin verilmemelidir. Suç ortaklığından kaçınılmalı ve insan haklarını tehdit eden her unsur dikkate alınmalıdır.
  • İş gücü uygulamaları: ISO 26000, çalışanlara değer verilmesini ve her türlü sömürü ve suistimalin önüne geçilmesini amaçlamaktadır. Bu bağlamda çalışanlar arasında sosyal bi diyalog kurulmalı, iş sağlığı ve güvenliği standartlarına uyulmalı, çalışma koşulları iyileştirilmeli; istihdam, eğitim ve insani gelişme konusunda kurumsal politikalar oluşturulmalıdır.
  • Çevresel yönetim: Kaynakların sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde kullanılması, iklim değişikliği ile mücadele, biyolojik çeşitliliğin korunması ve kirliliğin önlenmesi, şirketlerin temel çevresel hedeflerinden ve politikalarından biri olmalıdır.
  • Adil işletme uygulamaları: Şirketler hem kendi süreçlerinde hem de iş birliği içerisinde bulunduğu paydaşlarının faaliyetlerinde rüşvet ve yolsuzluk gibi adil olmayan girişimlere izin vermemelidir. Ayrıca, faaliyetlerini adil rekabet kural ve esaslarına uygun şekilde yürütmeli, siyasete dair süreçlerde sorumlu davranmalı ve mülkiyet haklarına saygı göstermelidir.
  • Tüketici sorunları: Tüketicilerin sağlığını, güvenliği ve çıkarlarını korumak kuruluşların en önemli sosyal sorumluluklarından biridir. Bu bağlamda, pazarlamada adil olunmalı, sürdürülebilir tüketim teşvik edilmeli, tüketici hizmetleri yönetimi ile müşterilerden gelen sorunlar çözüme kavuşturulabilmelidir.
  • Topluluk katılımı: ISO 26000, kuruluşların toplumların eğitimine, kalkınmalarına, sosyal gelişimlerine, değer yaratmalarına öncülük etmesini amaçlamaktadır. Bu bağlamda şirketler teknolojik yatırımlar ile istihdam potansiyelini sürekli artırmalı, yerel toplulukların zenginliğinin artmasına liderlik etmeli ve toplumsal becerilerin gelişmesini sağlamalıdır.

Sosyal sorumluluk, günümüzde şirketlerin en önemli kurumsal ilkelerinden ve politikalarından biri olmak zorundadır. Kuruluşlar ISO 26000 standardı ile sosyal sorumluluğu yönetilebilir bir operasyon haline getirebilmektedir. Ayrıca, bu süreçlerde paydaşların doğru bir şekilde belirlenmesini; tüketiciler arasında ve tedarik zinciri ağında sosyal sorumluluk bilincinin artırılmasını sağlamaktadır. ISO 26000 standardı ayrıca yerel yasalar, uluslararası sözleşmeler ve mevcut ISO yönetim sistemi belgeleriyle de uyumludur.

Dilek AŞAN

Global Şirketler İstanbul Depremi İçin Alarma Geçti !

Operasyonlar Yedekleniyor, Depolar Deprem Riski Az Olan Kentlere Taşınıyor

Ülke ve bölge operasyonlarını İstanbul merkezli gerçekleştiren global şirketler, beklenen İstanbul depremi nedeniyle bir dizi önlem almaya başladı. Her departmandan yöneticilerin katılımı ile Afet Kriz Masası kuran global şirketler özellikle finans, IT ve lojistik operasyonlarını yedeklemeye başladı. Eskişehir, Ankara ve Konya gibi deprem riskinin diğer bölgelere göre daha az olduğu kentlere depolarını taşıma sürecine giren şirketler, çalışanları için de aynı kentlerde yeni nesil yaşam alanları olarak tabir edilen habitatlar kurmaya başladı.

Geçtiğimiz 6 Şubat depremleri ile hayatı sorgulamaya başlayan insanlar beklenen İstanbul depreminin endişesini yaşarken, global şirketler ise aldıkları yeni tedbirlerle hem çalışanlarını hem de şirketlerini daha güvenli hale dönüştürme çabası içerisinde. Orta Asya’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslardan Türk Cumhuriyetlerine ve Uzakdoğu’ya kadar bölgedeki tüm operasyonlarını İstanbul üzerinden gerçekleştiren global şirketler, beklenen İstanbul depremi nedeni ile bir dizi önlem almaya başladı. Ağırlıklı olarak ilaç, akaryakıt ve sigorta sektörlerinde faaliyet gösteren firmaların yöneticilerin de yer aldığı Afet Kriz Masası kurarak öncelikle finans, IT ve lojistik alanındaki operasyonlarını yedeklemeye başladıklarını ifade eden Şapka Koçluk Eğitim Danışmanlık şirketinin kurucusu Müge Çevik, “İstanbul’daki depolarını Eskişehir, Ankara ve Konya gibi deprem riskinin az olduğu kentlere taşımaya başlayan global firmalar, aynı zamanda bu kentlerde çalışanlarına özel yeni nesil yaşam alanları olarak tabir edilen habitatlar kuruyor” dedi.

Afet Kriz Masası Kuruyorlar

Kahramanmaraş depreminin ardından yoğun olarak İstanbul depreminin konuşulmaya başlandığını belirten Müge Çevik, özellikle global şirketlerin ‘İstanbul’da deprem olursa operasyonlarımız duracak’ endişesi yaşadığına dikkat çekti. Firmaların bünyelerinde Afet Kriz Masası kurduklarını da bildiren Müge Çevik, bazı global şirketlerin stratejik pozisyonlarını şehir dışına taşıdığını, bir kısmının ise taşıma planı yapmaya başladığını açıkladı. İlk günden bu yana Şapka çatısı altında farklı sektörlerden ve ölçeklerden 500’ün üzerinden firma çalışan ve 30’dan fazla firmaya organizasyonel gelişim koçluğu yapan Müge Çevik, “Sigorta, ilaç ve akaryakıt sektörlerinde faaliyet gösteren büyük global şirketlerin bir kısmı bu sürece başladı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde şunu anladılar ki; beklenen İstanbul depreminde sadece can kaybı değil, iş süreçlerinde önemli rol olan kilit unsurları da yitirmiş olacaklar. Normalde büyük global firmaların her zaman bir kriz masası vardı, ancak bu sefer çok ciddi adımlar atıyorlar. ‘Deprem olursa’ durumundan ‘Deprem olacak’ durumuna geçmiş durumdalar” dedi.

Global firmaların bu süreçte Türkiye’den çıkmaktan ziyade, mevcut stratejik planını değiştirerek, İstanbul dışına; deprem riskinin az olduğu kentlere yönelme eğilimi gösterdiklerini vurgulayan Müge Çevik, “Aslında Eskişehir gibi üniversitelerin yoğun olduğu iller büyük firmalar için doğru bir adres. O kentler habitat kurmaya da oldukça müsait. Bu sayede o bölgeler de kalkınabilir, gençlere staj ve devamında iş imkanı sunulabilir” dedi.

İş Modelleri

Günümüz rekabet ortamında başarılı olmanın ve başarıyı sürdürülebilir kılmanın en gerçekçi benimseme yöntemlerinden biri açıkça ya da örtülü bir şekilde iş modelleridir. 1957 yılında ilk kez kullanıldığından beri iş modelleri zaman zaman önemli bir gerçek kabul edilmiş olsa da esas kabulü son yıllarda iyice artırmış özellikle pandemi sonrasında güçlenmiştir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi ve sanal işletmelerin hızlı bir şekilde pazarlarda söz sahibi olması iş modeli kavramını önemli hale getirmiş ancak pandemi sonrasında özellikle yeni bir iş anlayışının inşa edilmeye başlanması ile önemli bir kavram haline gelmiştir.

İş modeli; işletme ve işletmenin ortakları tarafından birbirine bütünleşmiş şekilde faaliyet sistemlerini ve bu faaliyet sistemlerinin birbirini bağlayan ortak-yaşar mekanizmalarını tanımlamak için kullanılan bir stratejik yönetim kavramıdır. Başka bir ifade ile iş modeli işletme düzeyinde değer yaratma, önerme ve yakalamayı içeren işletmenin yaptığı işin kalıbı veya şablonudur. İşletmenin sunduğu bu kalıp ya da şablon işletmenin pazarında fırsatları yakalamasını ve yaratmasını sağlamakta, sınırlarını çizmekte ve müşterilerin algılanan ve algılanacak olan ihtiyaçlarına odaklanmaktadır. İş modelleri aşağıdaki özellikleriyle işletmelerin başarısına doğrudan katkıda bulunmaktadır.

  • İş modelleri değer inşa etmekte ancak bu değer inşası tüm paydaşlar için gerçekleşmektedir.
  • İş modelleri işletmelerin nasıl iş yaptığına yönelik bir bütünsel bakış açısı sunmaktadır.
  • İş modelleri değer temelli bir anlayış sunmaktadır.
  • İş modelleri değer yaratmakta, pazar segmenti tanımlamakta ve gelir yaratma mekanizması kurmaktadır.
  • İş modelleri ortakyaşarı birbirine bağlayan ve işletmeye rekabet avantajı kazandıran rekabetçi anlayışını formüle etmektedir.

Bu özellikleriyle iş modelleri başarıya doğrudan katkı sunan bir değer olarak hem nesnel hem de öznel bağlamda değerlendirilmektedir. Nesnel olarak iş modelleri; bir işletmenin müşterileri, tedarikçiler, tamamlayıcıları, ortakları ve diğer tüm paydaşlarıyla ortak-yaşar ilişkileri tanımlamaktadır. Bu tanımlama prosedürler veya sözleşmelerde yerini bulmakta ve genellikle soyut rutinlerin içine gömülmektedir. Öznel olarak ise iş modelleri işletmenin çevresiyle ilişkisini tasvir etmektedir. Bu tasvir etmede işletmenin değer üretim mekanizmasını nasıl işlettiğini sağlayıcı bir yapı tanımlanmaktadır.

Doç. Dr. Mehmet KAPLAN

Kaynakça

Doz, Y. L. ve Kosonen, M. (2010). Embedding Strategic Agility: A Leadership Agenda for Accelerating Business Model Renewal. Long Range Planning, 43, 370–382. https://doi.org/10.1016/j.lrp.2009.07.006.

Liao, S., Liu, Z. ve Ma, C. (2019). Direct And Configurational Paths Of Open Innovation and Organisational Agility To Business Model Innovation in Smes. Technology Analysis & Strategic Management, 31(10), 1213–1228.

Papatya, G. ve Papatya, N. (2020). İşletmelerde Değer Temelli Yönetim Uygulamaları: Türkiye İçin Bir Model Çalışması. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi7 (Özel Sayı-Special Issue), 1194-1210.

Zott, C. ve Amit, R. (2010). Business Model Design: An Activity System Perspective. Long Range Planning, 43(2-3), 216–226.

Belirsizlik Yılında Sürdürülebilirlik Yatırımları Artacak

Deloitte’un 2023 CxO Sürdürülebilirlik Raporu, küresel belirsizlik ortamında üst yöneticilerin sürdürülebilirliği gündemlerinin ilk üç sırasında tuttuğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre bu yıl ekonomik görünümdeki sislere rağmen üst yöneticiler sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapmaya kararlı.

Deloitte iş dünyasındaki liderlerin iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki endişelerini ve harekete geçme seviyesini ölçmek amacıyla 24 ülkede 2 binden fazla üst yönetici ve CxO ile bir araştırma yaptı. 2023 CxO Sürdürülebilirlik Raporu’na göre şirketlerin üst yöneticileri, küresel belirsizlik ortamında iklim değişikliğini kuruluşları için en önemli öncelikleri olarak görüyor. Birçok CxO, iklim değişikliğini, inovasyon, yetenek için rekabet ve tedarik zinciri zorluklarıyla birlikte önlerindeki ilk üç sorun arasında değerlendiriyor. CxO’ların yüzde 75’i kuruluşlarının geçtiğimiz yıl sürdürülebilirlik yatırımlarını artırdığını, yüzde 20’si ise yatırımlarını ‘önemli ölçüde’ artırdığını belirtiyor.

Araştırmadan dikkat çeken başlıklar şöyle;

– Katılımcıların neredeyse tamamı iklim değişikliğinin sonuçlarının, geçen yıl içinde kuruluşlarını bir şekilde etkilediğini belirtiyor. CxO’ların yüzde 82’si iklim değişikliğinden kişisel olarak etkilendiğini ifade ediyor.

– Endişelere rağmen, liderlerin yüzde 78’i dünyanın iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için yeterli adımları atacağı konusunda iyimser ve yüzde 84’ü iklim değişikliği hedeflerine ulaşırken küresel ekonomik büyümenin de sağlanabileceği konusunda hemfikir.

– CxO’lar şirketlerini etkileyen en önemli sorun olarak ‘kaynak kıtlığı/kaynak maliyeti’ni gösteriyor (yüzde 46). Katılımcıların yüzde 45’i ‘iklim değişikliğiyle ilgili değişen tüketim kalıpları veya tercihleri’ ve yüzde 43’ü ‘emisyonların düzenlenmesini’ şirketlerini etkileyen diğer sorunlar olarak sıralıyor.

– Yöneticilerin üçte biri iklim değişikliğinin çalışanlarının fiziksel (yüzde 37) ve ruhsal (yüzde 32) sağlığını olumsuz etkilediğini belirtiyor.

– Araştırma, şirketlerin iklim değişikliği konusunda harekete geçmeleri için paydaş gruplarından yoğun bir baskı hissettiklerini ortaya koyuyor. CxO’ların yüzde 68’i, yönetim kurulu üyeleri ve yönetim, düzenleyici kurumlar ve hükümetler, tüketiciler ve müşteriler gibi gruplardan büyük ya da orta derecede baskı hissettiklerini belirtiyor. Şirketler, ayrıca, hissedarların ve yatırımcıların (yüzde 66), çalışanların (yüzde 64) ve toplumun da (yüzde 64) baskısını hissediyor.

Çalışan Aktivizmi Artıyor

– Üst yöneticilerin yarıdan fazlasına göre, çalışanların iklimle ilgili yarattığı baskı, şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili eylemlerini artırmasını sağlıyor. CxO’ların yüzde 65’i ise değişen düzenleyici ortamın, şirketlerin iklim konusunda daha fazla aksiyon almasını sağladığını belirtiyor.

– Şirketlere iklimle ilgili nasıl harekete geçtikleri sorulduğunda, yüzde 59’u daha sürdürülebilir malzemeler kullandığını, yüzde 59’u enerji kullanımı verimliliğini artırdığını, yüzde 50’si çalışanlarını iklim değişikliği konusunda eğittiğini ve yüzde 49’u da iklim dostu yeni ürün veya hizmetler geliştirdiğini söylüyor.

– Şirketler ayrıca iklim değişikliğine uyum çalışmalarını da hızlandırıyor. Yüzde 43’ü şirketlerini iklim değişikliğine daha dayanıklı hale getirmek için uygun değişiklikleri yapıyor; yüzde 40’ı aşırı hava risklerine karşı sigorta satın alıyor, yüzde 36’sı aşırı hava olaylarından etkilenen çalışanlara mali yardım sağlıyor.

Ölçüm ve Maliyet Engeli

– Belirli grupların iklim değişikliğini ele alma konusunda ne kadar ciddi olduğu sorulduğunda, CxO’ların sadece yüzde 29’u özel sektörün ‘çok ciddi’ olduğuna inandığını ifade ediyor. CxO’ların dörtte biri çevresel etkiyi ölçmenin zorluğunun ve sürdürülebilirlik çabalarının maliyetinin iklim eyleminin önündeki en önemli engeller olduğunu belirtiyor.

Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Murat Günaydın, iklim değişikliğinin, iş gündeminin kalıcı bir parçası olmaya devam edeceğini söyledi. Günaydın, “İklim değişikliğini ele alma ve karbondan arındırılmış bir ekonomiye doğru sorumlu bir yol paylaşma ihtiyacı konusunda iş dünyasında artan bir uyum var. Araştırma bize şunu gösteriyor; belirsizliğin, aksaklıkların ve birbiriyle yarışan zorlukların devam ettiği bir yılda iklim değişikliğinin yarattığı tehditler, ekonomik endişelerden sonra en önemli sorun olarak ikinci sırada yer aldı. CxO’ların çoğunluğu dünyanın, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için yeterli adımları atacağı konusunda iyimserliğini koruyor ve harekete geçmekle ilgili aciliyet duygusuna katılıyor. İyi haber şu ki, 2023’teki ekonomik döngünün belirsizliğine rağmen üst yöneticiler, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapmaya kararlı. Araştırmanın sonuçları CxO’ların hem şirketlerinin hem de küresel ekonominin iklim hedeflerine ulaşırken ve sera gazı emisyonlarını azaltırken büyümeye devam edeceklerine inandıklarını gösteriyor” dedi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Desteği ile DFDS’den Ülke Ekonomisine Katkı Sağlayacak Yeni Rota

Yük taşımacılığında Avrupa’nın lider firması DFDS’in Türkiye merkezli Akdeniz İş Birimi çok özel bir hattın açılışını gerçekleştiriyor. İzmir Alsancak Limanı’ndan Fransa’nın Sete limanına ilk ve tek Ro-Ro hizmeti olma özelliğini taşıyacak olan İzmir – Sete rotası ile DFDS, Türkiye ve Avrupa arasındaki güvenli ve hızlı taşımacılık çözümlerine bir yenisini daha ekliyor.

İzmir – Sète hattı aynı zamanda Karayoluyla Taşınan Yüklerin Denizyoluna Aktarılmasının Desteklenmesi Hakkında Yönetmelikte belirtilen şartları karşıladığı için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından da teşvik kapsamına alındı. DFDS Akdeniz İş Birimi, teşvik yasasının yürürlüğe girdiği 9 Ağustos 2022’den bu yana gerekli koşulları sağlayarak teşvikten faydalanan ilk şirket oldu.

Teşvik imza töreni (24.03.2023) UAB Denizcilik Genel Müdürü Ünal Baylan ile DFDS Akdeniz İş Birimi Satış, Pazarlama, İş Geliştirme ve Strateji Başkan Yardımcısı Fuat Pamukçu arasında imzalandı.

Ege’den Avrupa, İngiltere ve K.Afrika’ya Yeni Ulaşım Koridoru

İzmir – Sète Ro-Ro hattı ile Fransa, İspanya, İngiltere, Portekiz ve Kuzey Afrika’ya Ege Bölgesi’nden yeni bir ulaşım koridoru açılmış oluyor. Bu, hedef pazarlara Ege Bölgesi’nden ekonomik, hızlı, güvenilir ve sürdürülebilir bir iletişim ağı kuruluyor. İtalya-Trieste üzerinden kurulan intermodal ağının bir benzerini Sète Limanı’nda da kuruluyor. Sète – Paris treni haftada karşılıklı 3 sefer, Sète – Calais treni ise haftada karşılıklı 2 sefer şeklinde gerçekleşmektedir.

Bu bağlantılar ile İzmir’den Paris’e 6, İzmir’den Londra’ya da 7 günde servis imkânı sunuluyor olacaktır. İzmir-Alsancak kalkışları pazar günleri 16:00’da Sète’den kalkışlar ise perşembe 02:00’de gerçekleşecektir. Ülke ekonomisine katkı sağlayacak bu seferlerin başlamasındaki en önemli etkenlerin başında, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın verdiği maddi destek gelmektedir.

Fabrikalarda Kaynakçılık

Bu yazımda sizlere fabrikalarımızdaki kaynak işlerinden bahsedeceğim. Makine imalatçılarının olmazsa olmaz en önemli işlerinden olan kaynak işinde dikkat edilmesi gereken hususları irdeleyeceğim. Ancak kaynakçılık mesleği konusunda bilgim eksik olduğu için konunun uzmanlarından kaynak ustası Salim Malkoç’un tecrübeleri ışığında konuyu anlatacağım. Satınalma Uzmanı olarak kaynak konusunda kendisinden çok şeyler öğrendiğimi belirtmek isterim.

Salim Malkoç, çalıştığım süre içinde rast geldiğim en tecrübeli ve bilgili kaynak ustasıdır. Profesör lakaplı ustamız, işini severek yapan ve hakkını vererek çalışan ustalarımızdan. Kendisine mesleği neden tercih ettiğini, kendisini nasıl geliştirdiğini, işin püf noktalarını, karşılaştığı sorunları ve bu mesleği tercih etmek isteyen gençlere tavsiyelerini soracağım. Umarım Salim Malkoç’un verdiği bilgiler fabrikalarımızda çalışan yönetici ve personel için faydalı olur.

  • Salim Ustam bu mesleğe ne zaman ve nasıl başladınız? Neden kaynakçı olmayı tercih ettiniz ?

“Bu mesleğe 13 yaşlarımda bir ustanın yanında çırak olarak başladım. Bizler genelde ilkokuldan sonra iş hayatına atılır ve yıllarca ustalarımızın yanında mesleğimizi öğrenirdik. Daha sonra kalfa ve usta olma yolunda ilerlerdim. Kaynak işini çok sevdim ve ilgimi bu alana yönelttim.”

  • Profesör lakabı alacak kadar kendinizi nasıl geliştirdiniz ?

“Ben hayatım boyunca ben öğrenciydim aslında. Her girdiğim işyerinde ustalarımı çok iyi takip ettim. İşimle ilgili konuları merakla takip edip eğitimlere katıldım ve malzeme bilgisi konusunda araştırmalar yaptım. Proje okumayı öğrendim. Kaynak makinalarını ve ekipmanlarını kullanmayı öğrendim.

Özellikle ülkemizde iş yapan yabancı firmalarda çalıştığım zamanlar benim için çok değerliydi. Yabancılar kaliteden kesinlikle taviz vermiyorlar ve sizden her zaman kaliteli iş bekliyorlar. Eğer sağlam ve gerektiği gibi yapmazsanız aynı işi size tekrar tekrar yaptırıyorlar. Yabancı firmaların test ve kontrollerinden geçmek oldukça zor. Bu da haliyle çok öğretici oluyor.

İşimi her zaman çok severek yaptım. Önceliğim sağlamlık ve estetik görünüm oldu, hızlı yapmayı hep en sona bıraktım. Her zaman en iyi kaynak yapan olmayı hedefledim. Kaynakçılıkla ilgili MYK belgesi ve sertifikalarımı başarıyla aldım. Bir taraftan da şu anda çeşitli büyük fabrikalarda çalışan ustalar yetiştirmeyi de ihmal etmedim. Çalıştığım kurumlarda kaynakla ilgili yanlış algıları ve alışkanlıkları düzeltmeye çalıştım. Makinalardaki arızaların nasıl giderileceğini öğrendim.”

  • Kaynakçılıkla ilgili bildiğiniz ve bu mesleği yapan usta adaylarımıza verebileceğiniz faydalı bilgiler nelerdir ? Tecrübelerinizden faydalanmak istiyoruz.

“Kaynak yaparken havanın sıcaklığı, rüzgar, tüpün basıncı ve çalışılan ortam kaynak kalitesini etkiler. Yani fiziki şartların kaynak yapmaya elverişli olması lazım. Öncelikle kaynak yapacağınız malzemeleri iyi tanımanız gerekir. Malzemenin cinsine ve kalınlığına uygun elektrod ve tel seçimi çok önemlidir. Öte yandan malzemenin temizliği, malzemeyi bozmayacak şekilde akım (amper) değeri seçiminiz, malzemenin ısı girdisini kontrol etmeniz de önemli etkenlerdendir.

Elektrot, gazaltı, argon (tig), tozaltı, bakır-alüminyum, sarı (pirinç), sualtı, punta, lehim gibi kaynak türlerinden en uygun olanını seçmek gerekir.

Sert malzemelerde yüksek amper değeri her zaman kırılma ve çatlamalara sebep olur. Bazı yanlış uygulamalar kaynak yapıldığı anda görülmese bile kısa bir süre sonra karşınıza kırılma ve çatlak olarak çıkar.

Filmlik kaynaklarda daha dikkatli davranmak zorunludur. Kaynak ağzı açılıp temiz malzeme ile uygun amper değeri seçilerek ve ısınma sürekli kontrol edilerek yapılmalı ve gözenek oluşmasına mani olunmalıdır.

Bazen birbirinden farklı malzemeleri de kaynakla birleştirmemiz gerekebilir. Bu durumda elektrot ve tel seçiminin yanı sıra yönetim oldukça önemlidir.

Kaynağa başlamadan önce uygun derecede ve derinlikte kaynak ağzı açılmalı ve parçanın çekme yapmaması için çeşitli yerlerinden punta atılmalıdır.”

  • Kaynak yaparken iş sağlığı ve güvenliği konusunda nelere dikkat edilmelidir ?

“Gözlük ve kulaklık mutlaka kullanılmalıdır. Ayrıca kaynak gazları akciğerlere zarar verdiği için kaynak sırasında çıkan gazların uzaklaştırılması büyük önem taşır. Kaynak ışığı kesinlikle cilde ulaşmamalıdır. Bunun için kaynakçının her yeri kapalı olmalıdır. Deri eldiven, önlük, kolluk, başlık tercih edilebilir. Gözleri korumak için de uygun şekilde siyah kaynak maske camları ve gözlük takılmalıdır. İş elbiseleri kot kumaştan tercih edilmeli, iş ayakkabıları çelik burunlu, tam kapalı ve deri olmalıdır. Olası zehirlenmelere karşı günlük olarak düzenli yoğurt yenmesini tavsiye ederim. Yılda bir defa kandaki kurşun oranına bakılmalı ve akciğer filmi çektirilmek suretiyle sağlık kontrolünden geçilmelidir”

  • Son olarak bu mesleği tercih etmek isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir ?

“Gençler kendilerini iyi yetiştirmeli, mesleklerini sevmeli, meraklı ve araştırmacı olmalı, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymalıdırlar. Malzeme bilgilerini artırmalı, elektrod ve tel seçimlerine dikkat etmelidirler. Her zaman mesleklerinde en iyisi olmaya çalışmalı, sağlam ve kaliteli iş çıkarmalıdırlar. Ustalarına saygı duymak işine saygı duymaktır. Yaptığı işe saygısı olmayan gerçek usta olamaz. Ayrıca kaliteden taviz vermeyen, yapılan işi sıkı test ve kontrollerden geçiren yabancı firmalarda en azından staj yapmalarını veya bir süre çalışmalarını şiddetle tavsiye ederim. Gençlerin gelişen teknolojileri takip etmeleri, robotik kaynak uygulamalarını öğrenmeleri gerekir ”

Cavit SOY

Saat 17:00’den Sonra İdareye Yapılan Şikayet Başvurusu ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından 26.12.2022 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen “2023 Yılı Personel Taşımacılığı Hizmet Alım İşi” ihalesine ilişkin olarak Tav Seçil Turizm Otom. Taş. Eml. İnş. ve Tem. Hizm. Gıda San. Tic. Ltd. Şti.nin 20.12.2022 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun, idarenin 21.12.2022 tarihli yazısı ile reddi üzerine, başvuru sahibince 27.12.2022 tarih ve 70146 sayı ile Kurum kayıtlarına alınan 27.12.2022 tarihli dilekçe ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunulmuştur.

İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, 2022/1273799 İhale Kayıt Numaralı 2023 Yılı Personel Taşımacılığı Hizmet Alım İşi ihalesi için dokümandaki mevzuata aykırı düzenlemeler nedeniyle idareye şikâyet başvurusunda bulundukları ancak EKAP üzerinden yaptıkları başvurunun, idare tarafından mesai saatleri dışında yapıldığı gerekçesiyle süre yönünden reddedildiği, ancak başvurularını 20.12.2022 günü, saat 17.23’te yaptıkları ve aynı tarih ve saatte şikâyet başvurularının idarenin bildirim kutusuna teslim edildiği, dolayısıyla başvurularını süresinde yaptıkları ve idare tarafından başvurularının süre yönünden reddedilmesinin mevzuata aykırı olduğu, ……iddialarına yer verilmiştir.

18.01.2023 tarihli ve  2023/UH.II-138  sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin “İhalelerde uyulması zorunlu hususlar” başlıklı 4’üncü maddesinde “(1) İhale sürecine ilişkin aşağıdaki işlemler EKAP üzerinden gerçekleştirilir:

…l) İdareye verilen şikayet dilekçesinin kaydı.” hükmü,

Aynı Yönetmelik’in “Bildirim ve tebligat esasları” başlıklı 5’inci maddesinde “Kurum tarafından idarelere, Kurum ve idareler tarafından aday, istekli ve istekli olabilecekler ile yüklenicilere EKAP üzerinden yapılacak tebligatlarda, teyit aranmaz ve tebligat sürecine ilişkin bildirim zamanı, konusu ve içeriği gibi bilgiler EKAP üzerinde kayıt altına alınır. Bu kapsamda, her türlü bilginin muhafazası ve bildiriminde; veri bütünlüğünün, kolay erişilebilirliğin, uyumluluğun ve eşit muamelenin sağlanması zorunludur.

(2) EKAP üzerinden yapılan tebligatlarda bildirim tarihi tebliğ tarihi sayılır. Tebligatın ilgililere ait EKAP’ta yer alan bildirim kutusuna ulaştığı tarih, bildirim tarihi olarak kabul edilir. EKAP üzerinden tebligat işlemleri iş günü ve mesai saatlerine bağlı kalınmaksızın her zaman gerçekleştirilebilir. Ancak, tebligatın EKAP tarafından (ilgililere bildirimi her koşulda iş günlerinde ve 9.00-18.00 saatleri arasında yapılır.

(3) Aday, istekli ve istekli olabilecekler ile yükleniciler tarafından idare ile yapılacak yazışmalarda, EKAP dışında elektronik ortam ve faks kullanılamaz.” hükmü,

İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğ’in “Şikâyet başvuru süresi” başlıklı 4’üncü maddesinde “(1) Kanunun 55 inci maddesi uyarınca şikayet başvurusu usulüne uygun olarak sözleşme imzalanmadan önce aday veya istekliler ile istekli olabileceklerin şikayete yol açan durumların farkına vardığı veya farkına varmış olması gerektiği tarihi izleyen günden itibaren Kanunun 21 inci maddesinin (b) ve (c) bentlerine göre yapılan ihalelere yönelik başvurularda beş gün, diğer hallerde on gün içinde ihaleyi yapan idareye yapılır.

(2) Süreler;

  1. b) Ön yeterlik veya ihale dokümanının ilana yansımayan hükümleri için dokümanın EKAP üzerinden e-imza kullanılarak indirildiği tarihi, …
  2. c) İdarenin işlem veya eylemlerine karşı yapılacak başvurularda şikayete yol açan durumun farkına varıldığı yahut farkına varılmış olması gerektiği tarihi,

ç) Şikayet üzerine idare tarafından verilen kararın bildirildiği veya bildirilmiş sayıldığı tarihi, on gün içerisinde karar alınmaması halinde ise bu sürenin bitimini,

… izleyen günden itibaren başlar.

(3) Kanunun 13 üncü maddesinin (b) bendinin (2) ve (3) numaralı alt bentleri uyarınca ilanın Kamu İhale Bülteninde yayımlanmasının zorunlu olduğu hallerde, ilanın Kamu İhale Bülteninde yayım tarihi, aynı bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca işin ve/veya ihalenin yapılacağı yerde yayımlanması zorunlu olan ilanlarda ilk yayımlanan gazetedeki yayım tarihi ikinci fıkranın (a) bendindeki ilk ilan tarihi olarak esas alınır.

(4) Diğer yandan, Kanunun “EK MADDE 1” hükmü uyarınca Elektronik Kamu Alımları Platformu, Kurum tarafından kurulduktan sonra, işin ve/veya ihalenin yapılacağı yerde yayımlanması zorunlu olan ilanların aynı zamanda Elektronik Kamu Alımları Platformunda da yayımlanması halinde, ilanın Elektronik Kamu Alımları Platformunda yayım tarihi ilk ilan tarihi olarak kabul edilecektir.

(5) Tatil günleri sürelere dahil olup, sürenin son gününün tatil gününe rastlaması halinde süre, tatil gününü izleyen ilk iş gününün bitimine kadar uzar. Ancak, ilan ile ön yeterlik veya ihale dokümanına yönelik şikayet başvurularının, ihale veya son başvuru tarihinden üç iş günü öncesine kadar yapılması zorunludur.

(7) Kanunun 55 inci maddesinde ilan, ön yeterlik veya ihale dokümanına ilişkin şikayetlerin anılan maddenin birinci fıkrasındaki süreleri aşmamak üzere en geç ihale veya son başvuru tarihinden üç iş günü öncesine kadar yapılabileceği düzenlenmiştir. Buna göre şikayetlerin en geç;

(13) Başvurular idareye yapılacak şikayetlerde ihaleyi yapan idareye elden veya posta yoluyla ya da EKAP üzerinden e-imza kullanılarak (e-şikayet ile) yapılır. EKAP üzerinden yapılan başvurularda bildirim tarihi başvuru tarihi sayılır. Başvuruların idarelerin EKAP’ta yer alan bildirim kutusuna ulaştığı tarih, bildirim tarihi olarak kabul edilir. EKAP üzerinden iş günü ve mesai saatlerine bağlı kalınmaksızın şikayet başvurusunda bulunulabilir; ancak, başvurunun EKAP tarafından idareye bildirimi iş günlerinde ve 9.00-18.00 saatleri (yarım mesai günlerinde 9.00-13.00) arasında yapılır. İhaleyi yapan idare dışındaki idari mercilere ya da yargı mercilerine yapılan başvurular, bu merciler tarafından ihaleyi yapan idareye gönderilmesi halinde dikkate alınır. Bu durumda şikayet dilekçesinin ihaleyi yapan idare kayıtlarına girdiği tarih başvuru tarihi olarak kabul edilir. Posta yoluyla yapılan başvurularda postada geçen süreler dikkate alınmaz. Kanunun 54 üncü maddesinde şikayet ve itirazen şikayet başvuruları, dava açılmadan önce tüketilmesi zorunlu idari başvuru yolu olarak öngörüldüğünden, bir hak kaybına uğranılmaması bakımından dava açılmadan önce şikayet ve itirazen şikayet aşamalarının tamamlanması başvuru sahipleri için önem arz etmektedir…” açıklaması yer almaktadır.

Şikâyete konu ihaleye ait İdari Şartname’nin “İhale konusu işe/alıma ilişkin bilgiler” başlıklı 2’nci maddesinde “2.1. İhale konusu işin/alımın;

  1. a) Adı: 2023 Yılı Personel Taşımacılığı Hizmet Alım İşi
  2. b) Türü: Hizmet alımı
  3. c) İlgili Uygulama Yönetmeliği: Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği

ç) Yatırım proje no’su (yapım işlerinde): Bu madde boş bırakılmıştır.

  1. d) Kodu:
  2. e) Miktarı: En Az 18 Koltuk Kapasiteli 25 adet Minibüs, En az 27 Koltuk Kapasiteli 2 Adet Midibüs

Ayrıntılı bilgi idari şartnamenin ekinde yer almaktadır.

  1. f) İşin yapılacağı/malın teslim edileceği yer: Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ile Bağlı Yurt ve Tesisler” düzenlemesi bulunmaktadır.

Başvuruya konu ihalenin Ankara Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “2023 Yılı Personel Taşımacılığı Hizmet” alımı işi olduğu, bahse konu ihalenin 26.12.2022 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirildiği, ihalede 14 adet ihale dokümanının EKAP üzerinden indirildiği, ihaleye 7 istekli tarafından teklif verildiği, 29.12.2022 tarihli kesinleşen ihale komisyonu kararına göre 3 geçerli teklifin bulunduğu, ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi olarak Kavlak Seyahat Tur. Taş. Oto Alım Satım Kir. Tic. ve San. Ltd. Şti.nin belirlendiği ve ihalenin anılan istekli üzerinde bırakıldığı, Ayder Turizm Tic. Ltd. Şti.nin ise ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirlendiği görülmüştür.

Yukarıda aktarılan mevzuat gereği, idareye yapılacak şikayet başvurularının ihaleyi yapan idareye elden veya posta yoluyla ya da EKAP üzerinden e-imza kullanılarak (e-şikayet ile) yapılacağı, EKAP üzerinden yapılan başvurularda bildirim tarihinin başvuru tarihi sayılacağı, başvuruların idarelerin EKAP’ta yer alan bildirim kutusuna ulaştığı tarihin bildirim tarihi olarak kabul edileceği, EKAP üzerinden iş günü ve mesai saatlerine bağlı kalınmaksızın şikayet başvurusunda bulunulabileceği; ancak, başvurunun EKAP tarafından idareye bildiriminin iş günlerinde ve 9.00-18.00 saatleri arasında yapılacağı anlaşılmıştır.

Yapılan incelemede; ihalenin 26.12.2022 tarihinde yapıldığı, başvuru sahibi tarafından ihale dokümanının 20.12.2022 tarihinde indirildiği, ihale dokümanına yönelik şikayet başvurusunun en geç ihale veya son başvuru tarihinden üç iş günü öncesine kadar yapılabileceği, bu kapsamda şikayet başvurusunun 20.12.2022 tarihine kadar yapılması gerektiği anlaşılmıştır.

EKAP üzerinden yapılan sorgulama neticesinde, başvuru sahibi tarafından EKAP üzerinden e-imza kullanılarak (e-şikayet ile) idareye şikayet başvurusu yapıldığı, şikayet başvuru tarihi ve saatinin “20.12.2022, 17:23:06” olduğu, idareye bildirimin ise “20.12.2022 17:23:06”da yapıldığı görülmüştür.

Yukarıda yer verilen hususlar çerçevesinde, idareye yapılacak şikayet başvurularının ihaleyi yapan idareye elden veya posta yoluyla ya da EKAP üzerinden e-imza kullanılarak (e-şikayet ile) yapılacağı, EKAP üzerinden yapılan başvurularda bildirim tarihinin başvuru tarihi sayılacağı, başvuruların idarelerin EKAP’ta yer alan bildirim kutusuna ulaştığı tarihin bildirim tarihi olarak kabul edileceği, EKAP üzerinden iş günü ve mesai saatlerine bağlı kalınmaksızın şikayet başvurusunda bulunulabileceği, başvurunun EKAP tarafından idareye bildiriminin ise iş günlerinde ve 9.00-18.00 saatleri arasında yapılacağı, dolayısıyla başvuru sahibinin EKAP üzerinden e-imza kullanılarak (e-şikayet ile) idareye 20.12.2022 tarihinde saat 18.00’a kadar şikayet başvurusunda bulunabileceği, başvuru sahibinin idareye süresinde (17:23:06) başvurduğu, söz konusu başvurunun idarenin bildirim kutusuna mevzuatta yer alan süreler içerisinde teslim edildiği (17:23:06), idare tarafından şikayet başvurusunun mesai saatleri dışında yapıldığı gerekçesiyle süre yönünden reddedilmesinin mevzuata aykırı olduğu tespit edilmiştir.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen 

DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi’ni Açıkladı

DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi’ni Açıkladı

 ABD-Çin ayrışmasına rağmen küreselleşme dirençli olmaya devam ediyor

2020’deki hafif düşüşün ardından, bileşik DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi 2021’de yeniden pandemi öncesi seviyelerin üzerine çıktı. Ticaret, insan, sermaye ve bilgi akışlarının dünya çapındaki hareketini ortaya koyan endekse göre Türkiye, 171 ülke arasında 55’inci sırada yer alırken, bağlantısının en yüksek olduğu ilk 3 ülke Almanya, Rusya ve Suriye olarak sıralandı.

DHL ve New York Üniversitesi Stern School of Business, küreselleşmenin durumu ve beklentileri hakkında kapsamlı bir rapor olan yeni DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi 2022’yi (Global Connectedness Index) yayınladı. Rapor, 171 ülke ve bölgeden gelen verileri analiz ederek, ticaret, insan, sermaye ve bilgi akışlarının dünya çapında nasıl hareket ettiğini ortaya koyuyor.

Rapor, uluslararası akışların Covid-19 salgını ve Ukrayna’daki savaş gibi son şoklar karşısında oldukça dirençli olduğunu gösteriyor. 2020’deki hafif düşüşün ardından, bileşik DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi, 2021’de yeniden pandemi öncesi seviyelerin üzerine çıktı.  Mevcut veriler, bazı akışlardaki daha yavaş büyümeye rağmen, 2022’de daha fazla artış olacağına işaret ediyor. Uluslararası mal ticareti, 2022 ortalarında pandemi öncesi seviyelerin yüzde 10 üzerindeydi. Uluslararası seyahatler 2022’de 2019 seviyelerinin yüzde 37 altında kaldı, ancak 2021’e kıyasla iki kat arttı.

Ülke sıralamasında küresel olarak en bağlantılı ülke yine Hollanda olurken, Singapur ikinci sırada yer aldı ve uluslararası akışların iç akışlara göre büyüklüğü açısından ise birinci sırada yer aldı. Birleşik Krallık, küresel olarak en çok dağıtılan akışlara sahip ülke oldu. Türkiye, indekste 171 ülke arasında 55’inci sırada yer alırken küresel bağlantısının en yüksek olduğu ilk üç ülke Almanya, Rusya ve Suriye oldu.

DHL Express CEO’su John Pearson, “En son DHL Bağlantılılık Endeksi verileri, küreselleşmenin geri vitese geçtiği algısını açıkça çürütüyor. Küreselleşme sadece moda bir kelime değil, dünyamızı daha iyi hale getiren etkili bir güçtür. Engelleri yıkarak, pazarları açarak ve fırsatlar yaratarak, bireylerin, işletmelerin ve ulusların daha önce hiç olmadığı kadar gelişmesini ve ilerlemesini sağladı. Küreselleşmeyi benimsemeye devam ettikçe, birbirine her zamankinden daha fazla bağlı, daha refah ve daha barışçıl bir dünya yaratarak hepimize fayda sağlayan daha parlak bir gelecek inşa edebiliriz” dedi.

ABD ve Çin: Jeopolitik rekabet bağlantıyı yıpratıyor 

DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi, ABD’nin ve Çin’in birçok alanda ayrıştığını gösteriyor. 11 çeşit ticaret, sermaye, bilgi ve insan akışına (mal ihracatı, birleşme ve satın alma işlemleri ve bilimsel araştırma iş birliği gibi) bakıldığında, ABD’nin Çin ile olan akışlarının payının 2016’dan bu yana 11 çeşitten 8’inde azaldığı görülüyor. Aynı dönemde Çin’in ABD ile olan akışlarının payı Çin için mevcut olan verilerle 10 çeşitten 7’sinde azalma kaydedildi. ABD ve Çin hâlâ bir sınırı paylaşmayan herhangi iki diğer ülkeden çok daha büyük akışlarla birbirine bağlı olmaya devam ediyor. Veriler, şu ana kadar bu iki ülke arasındaki ayrışmanın rakip ülkeler arasındaki küresel akışlarda daha büyük bir parçalanmaya yol açmadığını gösteriyor.

Bölgeselleşme eğilimi olduğuna dair bir gösterge yok

DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi’ndeki analizler de küreselleşmeden bölgeselleşmeye geçiş tahminlerinin henüz gerçekleşmediğini gösteriyor. Ticaret, sermaye, bilgi ve insan akışlarının kat ettiği ortalama mesafe son yirmi yılda arttı ve hatta ticaret akışları, Covid-19 pandemisi sırasında daha uzun mesafelere yayıldı. Son zamanlarda bölgeselleşmeye doğru net bir kayma gösteren tek kategorinin ise insan akışları olduğu görülüyor. Bu, Covid-19 pandemisi sırasında seyahat modellerindeki dramatik değişimden kaynaklanıyor.

NYU Stern Kıdemli Araştırma Görevlisi ve Yönetimin Geleceği Merkezi DHL Küreselleşme Girişimi Direktörü Steve Altman, “Ticaret modellerinin gelecekte önemli ölçüde daha bölgeselleşip bölgeselleşmeyeceği açık bir soru olmaya devam ediyor. Birçok şirket ve hükümet, tedarik zincirlerini bölgeselleştirmek için nearshoring’e odaklanıyor ve bölgeselleşmenin getirebileceği önemli ticari faydalar bulunuyor. Öte yandan, tüm ticaretin yarısından fazlası halihazırda bölgeler içinde gerçekleşiyor ve özellikle enflasyonun yüksek seyretmesi, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve konteyner nakliye oranlarının gerilemesi nedeniyle uzun mesafeli ticaretin faydaları önemini korumaya devam ediyor” şeklinde konuştu.

DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi

2011 yılından beri düzenli olarak yayınlanan DHL Küresel Bağlantılılık Endeksi, 13 çeşit uluslararası ticaret, insan, sermaye ve bilgi akışını analiz ederek küreselleşme eğilimleri hakkında güvenilir bulgular sunmaktadır. 2022 raporu, dünyanın gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 99,7’sini ve nüfusunun yüzde 96’sını oluşturan 171 ülkeden dört milyondan fazla veri noktasına dayanmaktadır. 171 adet tek sayfalık ülke profilinden oluşan koleksiyon, her bir ülkenin küreselleşme modellerinin kısa ve öz özetlerini sunmaktadır.

Rapor, DHL tarafından yaptırılmış ve NYU Stern School of Business’tan Steven A. Altman ve Caroline R. Bastian tarafından yazılmıştır.

Borusan, Sürdürülebilir Satınalma Politikası’nı Hayata Geçirdi

İklim, insan ve inovasyon odak alanlarında kapsayıcı bir sürdürülebilirlik stratejisi izleyen Borusan, bu konudaki bilinci artırmayı da hedefliyor. Sürdürülebilirlik kültürünün ve anlayışının paydaşlar özelinde de benimsenmesini değerli bulan kurum, bu doğrultuda holdingler nezdinde bir ilke imza atarak Sürdürülebilir Satın Alma Politikası hayata geçirdi.

Sürdürülebilirlik odak alanları olan iklim, insan ve inovasyon başlıklarında kapsayıcı çalışmalar yürüten Borusan, bu konuda holdingler nezdinde bir ilke daha imza attı. Sürdürülebilirlik kültürünün iş ortakları ve paydaşları tarafından da benimsenmesini değerli bulan Borusan, bu doğrultuda Sürdürülebilir Satın Alma Politikası’nı hayata geçirdi. Sürdürülebilirliği daha sistematik kılmak ve faydayı büyütmek amacıyla paydaşlarına çağrıda bulunan kurum, sorumlu bir anlayışla tüm iş ortaklarını sürdürülebilirlik ekosistemlerine dahil ediyor.

Sürdürülebilir Satın Alma Politikası, Borusan’ın sahip olduğu sürdürülebilirlik anlayışının iş ortaklarına aktarılması ve satın alma portföyünde bulunan tüm tedarikçilerinin Borusan’nın çevresel, sosyal ve yönetişimsel beklentileri ve sürdürülebilirlik yaklaşımı ile uyum esasına dayalı şekilde çalışması amacı ile PwC Türkiye danışmanlığında hazırlandı.

“Sürdürülebilirlik konusunda farkındalığını artırmayı amaçlıyoruz”

Borusan Holding İnsan, İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Nursel Ölmez Ateş, konuyla ilgili olarak “Borusan Sürdürülebilir Satın Alma Politikası, döngüsel ekonomi hedeflerimizden olan sürdürülebilir satın alma kriterlerine uygun tedarik yönetimi hedefimize ulaşmak için attığımız büyük ve önemli bir adım. Bu politikayla beraber Borusan olarak belirlediğimiz çevresel ve sosyal kriterlere uyumu gözeterek, tedarikçilerimizin sürdürülebilirlik konusunda farkındalığını artırmayı amaçlıyoruz. Bu sayede fayda ekosistemine katkıda bulunuyor, eksponansiyel etkiyi tedarikçilerimizle yaratıyoruz. Sürdürülebilirlik kültürünü bu şekilde yayarak, bilinci yükselterek çok daha verimli sonuçlar alacağımıza inanıyoruz” dedi.

Sürdürülebilirlik Politikasını Yayan Tedarikçilere Öncelik Verilecek

Ürün veya hizmetin sağlanacağı tedarikçiler belirlenirken Borusan Sürdürülebilir Satın Alma Politikası’na uyum gösteren ve kendi tedarik zincirlerinde bu politikayı yayan tedarikçilere öncelik verileceğini belirten Borusan Grup CFO’su, Finansman, Mali İşler ve Ortak Hizmetler Başkanı Barış Kökoğlu, “Karbon emisyonu, döngüsellik anlayışı, sürdürülebilirlik yönetimi, etik, iş sağlığı ve güvenliği, eşitlik ve kapsayıcılık gibi başlıklarda tedarikçilerimizden sorumlu ve somut adımlar atmalarını bekliyoruz. Tüm Grup şirketlerimizin satın alma ekipleri projeye dahil olurken, politikamız gelişmeye devam eden, yaşayan ve tecrübelerimizle şekillenen bir politika olacak” dedi.

Borusan Sürdürülebilir Satınalma Politikası’nı incelemek için: www.surdurulebilirsatinalma.com