Avrupa’ya Adım Adım

Yys sertifikalarımız hayırlı olsun…

Hızlı ve seri şekilde bir bir firmalarımızın çoğu YYS hazırlığı içinde bir çoğu sertifikasını aldı, bir çoğu da hazırlıklarını son gaz devam ettiriyor ancak biliyor muyuz ki biz ve devletimiz bu sürece hazır mı?

Takıldığım en büyük nokta; nakliye firmalarının bu süreçte neler yaşadığı ve evraklarını hazırlayıp işlemlere başladığında araçların nasıl bir işleme tabii olacağı. Çünkü bu kadar denetim ve hazırlığın akabinde maalesef ki havada kalan bir çok noktamız mevcut.

Örneğin; araçların geçiş üstünlüğü, YYS’nin bize katacağı değerler gibi… Normal şartlarda YYS sahibi firmaların araçlarının geçiş üstünlüğü olması gerekir çünkü devlet bize güvenmiş ve bizi yetkilendirilmiş yükümlü yapmış ama kapılardaki memurlar mühürlerimizi dahi görmesine karşın bize güvenmemiş.

Denetimler ve bu kadar hazırlık öncesinde acaba önce devletin kendi çalışanlarına mı bu eğitimleri verip bilgilendirmesi gerekirdi?

Ticaret Bakanlığı, Gümrükler Genel Müdürlüğü bununla ilgili 52856264-106.0 sayılı bir genelge yayınlamış ve genelgede hususlar açık ve net şekilde geçiş önceliğini belirtmiştir. Bu hususta tabii ki tır parkları+ kapı memurlarının yeterince bilgilendirilmesi gerekir ki şoförlerde rahatça kendilerini izah edip ne yaptıklarını anlatabilsin.

Şununla karşılaştığımız durumlar oldu; şoför arkadaşlarımızın kendini anlatmaya çalıştığı geçiş önceliğini belirtmeye çalıştığı lakin yetkili memurun durumdan haberdar olmadığı için aracı normal kapı sırasına sokarak hiçe saydığı…

Peki şimdi biz neredeyiz? İşlemlerimizin geri kalan kısmında bizlerden önce bu hazırlığa memurlarımızı mı sokmak gerekiyor acaba?

YYS’nin kapsamını kimin neye sahip olmak için bu zorluğa göğüs gerdiği kendini ispatlamaya çalıştığını gayet iyi biliyoruz lakin gitmeye çalıştığımız, ulaşmaya çalıştığımız hedef doğru olsa da izlediğimiz yollarımız yanlış.

Yıllar önce Almanya’da bu sisteme geçişin ilk yapıldığı dönemlerde tek tek dünya ofislerine gelip ne olacağını ne yapılacağını anlatmış ve insanların kafasında çaycısından şoförüne bunu anlamlandırmaya çalışmışlardı. Bizde ise; YYS alıyoruz peki bunun açılımı ne deseniz 10 kişiden biri hususu açıp bilgi verir.

Öncelikli geleceğimiz ve yapmamız gereken birçok danışman bulundurup bu süreçte çalışanlarımızı eğitip asıl hedefimizin ne olduğunu ne yapmak istediğimizi, bu belgeye sahip olduğumuzda bize neler getireceğini, olmaz isek neler kaybedeceğimizi anlatmamız gerekiyor.

Yayınlanan genelgeler aslında çok net iken bir çok detayın genel açılımda ne olduğunu bilmediğimiz için yine dönüp dolaşıp en başa gelip diyoruz ki, bu ne?

Peki YYS: Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü nedir?

Devletin yaptığı açıklama: gümrük yükümlülüklerini yerine getiren, kayıt sistemi düzenli ve izlenebilir olan, mali yeterlilik, emniyet ve güvenlik standartlarına sahip bulunan, otokontrolünü yapabilen güvenilir firmalara gümrük işlemlerinde birtakım kolaylık ve imtiyazlar tanıyan ve uluslararası geçerliliği olan bir ayrıcalıktır.

Açıklaması: devlet diyor ki bana; evrağın, sistemin, depon, çalışanın, arşivin ile sana güvenebileceğimi kanıtla ben de sana ticaret yapman için kolaylık sağlayayım, senin malını gümrüğe sokmadan ihracat yapmanı, ithalat yapmanı sağlayayım, vergi hususunda imtiyazlar vereyim, sen de uluslararası platformda tanın, şirket güvenilirliğin artsın, rekabet avantajı sağla.

Etkin ve etkili kullanabilirliğini sağladığımız takdirde gerçekten uluslararası platformda şirketlerimize ve bütçelerimize gerçekten çok şey katacağız.

Bow-tie Modelini Hayatınıza Entegre Edin

Merhaba. İş güvenliği mühendisleri iyi bilir. Tesis/Proses güvenliğinde Bow-Tie (papyon) modeli uygulanarak felaketlerin önüne geçilir. Senaryolar oluşturulur, yaşanabilecek olaylar belirlenir. Olay öncesinde önleyici faaliyetler keşfedilerek olayın önlenmesi; olay sonrasında etkisini azaltıcı faaliyetler ile etkisinin azaltılması hedeflenir. Modelin şeması aşağıdaki gibidir.

Bu eğitimi aldığımda, “Bugün ne öğrendiniz, hayatınızda nasıl uygulayacaksınız” diye sormuştu eğitmen. Bir tesiste bunları uygulamak güzel elbet, farkındalık oluşturuyor bunları bilmek. Daha dikkatli oluyorsunuz. Peki ya hayatımda uygulamayı düşünmüş müydüm? Garantici yapıda olan insanlar her zaman önleyici faaliyetleri kendi kendilerine bulup uygularlar. Peki ya etki azaltıcı faaliyetler? Aslında bu, “zararın neresinden dönülse kardır” mantığı ile birebir aynı. Farkında olmadan uyguluyor olabiliriz. Farkında olarak uygulamak başka birşey. Zamanında çoğumuz yaşamışızdır, kötü bir olay olur ve hemen panik olmuşuzdur. Aslında orada, cerrahın yaptığı gibi çürük parçayı kesip atsak, tüm bedeni kurtarabiliriz. Bunu bilerek hareket etmek, bizleri daha soğukkanlı yapar. En azından ben bunu keşfettiğimden beri soğukkanlıyım. Tabi bunun için gündelik yaşantımızda sadece 1-2 dakikalığına bunları düşünerek kendimizi planlamak ve hazırlamak gerekiyor. Bu çalışmanın, tesis güvenliği için önceden yapılması gibi…

Ne dersiniz:

  • Bow-tie modeli ile panik insanlar soğukkanlı olabilir mi?
  • Bunu uygulamayı düşünüyor musunuz?
  • Profesyonel bir eğitmenden, pratik yapmak için bu eğitimi almayı düşünüyor musunuz?

İşletmeler İçin Mindfulness Neden Bir İhtiyaç?

Mindfulness kavramını birkaç senedir ülkemizde de sık sık duymaya başladık. Aslında doğuda 2500 yıllık geçmişi olan bu kavram; batıda ilk kez 1979 yılında Prof. Dr. Jon Kabat Zinn tarafından Massachusetts Üniversitesinde kurulan “Mindfulness Temelli Stresle Mücadele Merkezi” ile tıp literatürüne kazandırılmıştır. Günümüze kadar Harvard, Massachusetts, Oxford Üniversiteleri başta olmak üzere, ABD ve Avrupa’nın pek çok üniversitesinde kürsüleri mevcut olup, Nörobilim ve Psikoloji dallarıyla da ortak çalışmalara konu olmaktadır.

Yaklaşık 20 yıl önce de iş hayatındaki gücü fark edilmiştir. Değişken pazar koşullarının ve zorlayıcı ekonomik şartların yarattığı rekabet ortamında, daha üretken, daha verimli, sağduyulu, tatminkâr ve mutlu çalışanlar elbette işletmeleri ön safhalara taşıyacak önemli faktörler haline geldi. Çalışanlarının ve liderlerinin Mindfulness eğitimini alıp, pratiklerini uygulayan şirketlerde meydana gelen değişimlerin sonuçları hayret uyandırıcıdır. Uygulama ilk olarak Silikon Vadisi’nde başladı ve Amerika’daki, Avrupa’daki köklü şirketler ve hükümet organlarında devam etti. Google, Yahoo, Facebook, Intel, Apple, SAP, Deutschebank, Aetna, Toyota, Bosch, Goldman Sachs, Ebay, İngiltere Parlamentosu, ABD Temsilciler Meclisi Mindfulness’ı günlük rutinlerine dahil eden kurumlardan sadece bazılarıdır.

Örneğin dünya devi SAP yazılım firmasının 6000’den fazla çalışanı Mindfulness eğitimi alıp, günlük rutinlerine de 10-15 dakikalık Mindfulness meditasyon pratiklerini eklemişlerdir.

Aetna şirketi de 13.000 çalışanını Mindfulness konusunda eğitti. Bunun sonucunda çalışanların stres seviyelerinin azaldığı, odaklanma ve konsantrasyonlarının arttığı, hastalık izinlerinin azaldığı ve iş verimliliklerinin yükseldiği ortaya çıkmıştır.

Mindfulness’ın kısaca tanımı; yargısız, açık ve nezaketle hem iç dünyamızın, bedenimizin ve duyularımızın, hem de dış dünyamızın farkında olmaktır. Kulağa basit gelebilir ve hatta şu an içinizden ben zaten her şeyin farkındayım diyebilirsiniz. Peki gerçekten yapılacaklar listeniz kabarıkken, stres faktörü en üst seviyedeyken, yaratıcılığınızın ve üretkenliğinizin ne kadarını ortaya koyabiliyorsunuz? Stresinizi, kaygınızı ve öfkenizi yönetmeyi başarabiliyor musunuz? Yaşam kaliteniz, uyku düzeniniz, fiziksel sağlığınız nasıl? İletişim becerileriniz kuvvetli mi? Odaklanma ve konsantrasyonda sorun yaşıyor musunuz? Hafızanız güçlü mü? Problemleri çözmede ve yeni bakış açıları geliştirmede başarılı mısınız? …

Mindfulness’ın en güçlü tarafı sonuçlarının bilimsel olarak da ölçülebilmesidir. Mindfulness kavramını hayatınıza dahil edip, pratiklerini uyguladığınız takdirde zaten yukarıda sorduğum sorulara verdiğiniz yanıtların pozitif yönde değiştiği, beyin yapınızda gerçekleştireceği değişim sayesinde bilimsel olarak da kanıtlanmaktadır. Mindfulness’ın sağladığı zihin becerisi, beyinde önce kimyasal daha sonra da yapısal değişim meydana getirmektedir. Bu değişimin iş hayatındaki sonuçlarından yalnızca birkaçını belirtmek gerekirse;

  • Daha iyi performans gösteren, daha mutlu ve daha bağlı çalışanlar
  • Yüksek konsantrasyon, odaklanma ve güçlü hafıza
  • Yaratıcılık, üretkenlik ve verimlilikte artış
  • Fiziksel sağlık ve duygusal denge

Ülkemizde ise kurumlarda Mindfulness eğitimleri son yıllarda verilmeye başlanmıştır. Henüz işletmelerimiz için yeni bir kavramdır. Fakat bu asırlık çözümü işletmelerine dahil eden şirketlerin fark yaratacağı oldukça aşikardır.

Potansiyel Müşterilerinize Ne Kadar Yakınsınız

Ticari faaliyet gösteren her işletme, potansiyel müşterilerinize ne kadar yakınsınız, sorusunu yıllarca sorgulayıp cevap aramakla zamanlarını ve enerjilerini harcadılar.

2020 yılını yaşadığımız teknoloji çağında, yıllarca sorguladığımız bir çok soru ve cevabın, temel anahtarlarına günümüzde basit bir şekilde hakimiz.

İşletmeler, zaman içinde bir çok ajans ile partnerlik ve işbirliği yaparak milyarlara yaklaşan döviz ödemeleri yapmaktadırlar.

Hedef kitle,

Günümüze kadar her işletme, hedef kitlesine ulaşmak ve ürün hizmet kategorilerini müşteri grupları ile karşılaştırmak adına, yoğun çalışmalar yapardı.

Dijital teknolojinin kendi içinde segmente olması ve demografik özelliklerin her yeni gün değişim göstermesi sonucunda, potansiyel hedef kitlemize ulaşmak, verimlilik açısından çok daha değerlidir.

Satış noktaları başta olmak üzere, perakende ve outlet’ler  döviz harcamaya hazır ve kalben satınalma sürecini başlatmaya konsantre olmuş, müşteri gruplarından oluşur.

Önemli Not:

Başta ülkemiz olmak üzere, ticaret uluslararası alanda hızlı bir gelişme ve büyüme gerçekleştirdiği için, Para kelimesi verine Döviz kelimesinin kullanılmasının, hem literatür hem de kelime zenginliği açısından faydalı olacağını düşünüyorum.

İşletmeler için ticaret, yer ayırt etmeksizin dijital mecralarda yerini almış, portallar da yeni startup çalışmaları hız kazanmıştır.

Startup çalışmaları, farklı inovasyon yapıları ile birleşmiş, niche bölgelere kaymıştır.

Hedef kitlemiz değil, potansiyel hedef kitlemiz temel iş ve çalışma alanımızı oluşturmuştur.

Patronlar, zaman yönetimi standartlarını gözeterek ve mesleki interaktif eğitim modellerini benimseyerek, Alpha, alfa kuşağını anlamaya çalışarak, ticari işlerini büyütmeye uğraş vermektedirler.

X, Y, Z ve Alpha, alfa kuşağını anlamak demek potansiyel kuşakları ve kültürel yapıları algılamak, üretim süreçlerimizi re-marketing yönetimine uygun yapılandırmak ile mümkündür.

İnsanlar dünya pazarında fark yaratan ve kendilerine ilginç gelen temel ürün grupları ile ilgilenmektedir.

Kendilerine sunulan her ürünün, kullanımı basit ve fayda getirici olmasına dikkat etmekte ve süreklilik istemekteler.

Pazar yapısına baktığımızda, müşteri grupları deneyimleme, duygusal bağ kurma ve etkilenme prensibine dayanarak, her talebe sunulan ve emek esasına uygun ürünlere, sahip olmayı arzu eder.

Dijital mecralarda müşteriler ile iletişim kurmak gün geçtikçe basitleşmiş, potansiyel müşteri gruplarında artış yaşanmaya başlanmıştır.

İlerleyen zaman dilimlerinde Hız Esaslı Müşteri grupları ile tanışacağız.

VİP Customer yerini Special Customer Processes Management temeline bırakacak.

Emek Değer Yönetim hızla gelişme gösterecek olup, Endüstriyel Product tarih sahnesinden silinecektir.

Nitelikli iş gücü, Nitelikli ürün ve üretim gelişerek piyasa arz ve talebinde konjektürel yapısal gelişmeler yaşanacaktır.

2020 Teknoloji Trendleri ve Ötesi

Teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Peki 2000’lerin üçüncü 10 yıllık döneminde dünyayı nasıl teknolojiler bekliyor? Yeni nesi uygulamaları, bugünün internet altyapısıyla desteklemek mümkün mü? Cisco da 5 başlık altında 2020 ve ötesine damga vuracak trendleri ve Cisco’nun yeni teknolojilere yönelik inovasyonlarını derledi.

2010’LAR akıllı telefonlardan, yapay zekâya ve sosyal medyaya kadar olağanüstü gelişmelere ve baş döndürücü bir hızla gerçekleşen dijital dönüşüm sürecine sahne oldu. Tüm bu yaşananlar, 21’inci yüzyılın 3’üncü 10 yıllık dönemine girerken akıllara “Peki sırada ne var” sorusunu getiriyor. Cisco da 2020 ve ötesi için teknoloji trendlerini derledi:

  • GELECEĞİN İNTERNETİ: 2023’te internete bağlı cihaz sayısı 49 milyarı bulacak. 5G, 10G, akıllı nesnelerin interneti, yeni aplikasyonlar, otonom araçlar gibi gelecek nesil uygulamalar, mevcut internet altyapısının destekleyebileceğinden çok daha fazla karmaşıklığa neden olacak. Cisco’nun açıkladığı gelecek için internet stratejisi de işte bu amaca hizmet edecek. ‘Gelecek için internet’ stratejisinin merkezinde silikon, optikler ve geleceğe hazır olmamızı sağlayacak yazılımlara yönelik yatırımlar yer alıyor. Bu strateji, Cisco’nun yeni silikon mimarisini gelecek nesil optikleri ile bir araya getirerek, interneti daha hızlı, daha ekonomik ve daha güvenli kılacak.
    DİJİTAL UYGULAMA SADAKATİ: Dijital hizmetlerin kullanımı günümüzde bir tür “dijital refleks” halini aldı. Tüketicilerin yüzde 71’i artık bu servisleri günlük hayatın rutin bir parçası olarak görüyor. Yarısı talep ettikleri hizmet kalitesini sunmayan markaları kullanmaktan anında vazgeçerken %63’ü de diğer tüketicileri bu hizmet ya da markayı kullanmaktan vazgeçiriyor. Tüketicilerin bu “sıfır tolerans” yaklaşımı, 2020 ve sonrasında uygulama performansı konusundaki verilerin gerçek zamanlı olarak analiz edilmesini çok önemli kılacak. Sorunlar ve engeller hızla tespit edilerek müdahale edilebilecek.
  • TEHDİT AVI VE SIFIR GÜVEN: Günümüzde siber saldırıların dünya çapında yol açtığı maddi hasar doğal afetlerin 3 katı. Reaktif tedbirlerle sadece tehdit ortaya çıkınca harekete geçmek artık yeterli değil. Cisco’nun “Sıfır Güven” modelinde de erişim izni yalnızca yetkili kullanıcılar, cihazlar ve iş yüklerine, güven zemini oluşturulduktan ve tehditler önlendikten sonra veriliyor. Hizmetlerde en ufak bir gecikme olmaksızın sadece onaylı ve yetkilendirilmiş cihaz ve kullanıcıların network’e girmesine izin veriliyor. Bu modelin yakın gelecekte çok yaygın hale gelmesi öngörülüyor.
    “Tehdit Avlama modeli de kuruluş ve işletmelerin bütüncül güvenlik yaklaşımlarında artarak büyüyen bir role sahip olacak. Geleneksel yaklaşımların aksine bu model henüz bilinmeyen kötücül yazılımları ve zayıf noktaları saptayıp bertaraf etmeyi hedefliyor.
  • SEZGİSEL AĞLAR: Network günümüzde, uygulamaların yeniden tasarlanmasında, veri güvenliğine, altyapının dönüştürülmesinde ve ekiplerin güçlendirilmesinde kadar kritik bir rol oynamakta. Cisco uzmanları, yazılım tanımlı ağları (SDN), network evriminde nihai bir nokta değil, yapay zekâ ve makine öğrenimini kullanan sistemler olan “sezgisel ağlara” (IBN) giden yolda önemli bir aşama olarak görüyor. IT sektöründeki aktörlerin yüzde 78’lik çoğunluğu ağ sistemlerinin 2 yıl içinde sezgisel ağlara doğru evirileceğini düşünüyor. Yüzde 35’i daha da öteye geçip, ağlarının 2 yıl içinde tamamen sezgisel ağlara dönüşeceği görüşünde.
    YENİ GÖREV TANIMI: Veri bilimi, yapay zekâ gibi alanlarda iş talebi giderek artıyor. Günümüz işletmelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için BT’nin “sipariş alıcılarından” “stratejik iş ortakları”na dönüşümü kaçınılmaz. Bu da BT çalışanlarının görev tanımının, cihazları yapılandırmaktan çıkıp teknolojiyle iş sorunlarını çözmeye evirilmesi anlamına geliyor. Ve yakın gelecekte şirketler, yeni eleman istihdam etmektense BT çalışanlarını ticari yetkinlik konusunda eğitip şirket kültürünü koruma yoluna gidecek.

Teknolojinin yolculuğunu değerlendiren Cisco Türkiye Genel Müdürü Didem Duru da “Son 30 yıldır insanları birbirine bağlıyorduk. Kablosuz ağ teknolojilerinin ulaştığı nokta sayesinde artık, insanları nesnelere ve hatta saatten ev aletlerine kadar nesneleri nesnelere bağlıyoruz. Biz de Cisco olarak, müşterilerimizin bu yoğun trafiğe ve çağın taleplerine ayak uydurmalarını sağlayacak inovasyonlara odaklanıyoruz” dedi.

İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz, Neyi Beceremiyoruz?

Daralan ekonomide tüm işletmelerin gündeminde ihracatı arttırmak bulunuyor. Uluslarası pazarlarda ürün ve hizmetlerinizin satışını gerçekleştirmek kuşkusuz yerel pazarlara göre daha zor. İşletmeler, kültürel dinamikler, yasal düzenlemeler, sektöre giriş koşulları, maliyet ve tedarikçi yapısı gibi faktörleri değerlendirmek durumunda.

Kurumsal pazarda şirketlere değer yaratan B2B İş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net tarafından 27 Şubat’ta düzenlenecek İş ve Ticaret Buluşmalarının bu ayki teması “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz, Neyi Beceremiyoruz?” 

Neden Katılmalıyım?

Sektör yöneticilerinin ve işletmelerin bu ihtiyacına çözüm üretmek, alanında uzman üst yöneticilerden dış ticarette başarının sırlarını dinlemek ve mobil teknolojilerin ihracatı arttırmada nasıl kullanılabileceğini öğrenmek için 27 Şubat’ta sadece profesyonellere açık bu etkinliğe kaydınızı gerçekleştirebilirsiniz. Buyer Network’ün kurumsal partnerlerinden TÜRKKEP ev sahipliğinde Şişli’de gerçekleştirilecek bu etkinliğe, Buyer Network üyesi profesyoneller ücretsiz olarak katılabilecek.

Etkinlikte, ihracatı arttırmak için uygulanabilecek yenilikçi stratejiler ve yaklaşımlar “damıtılmış bilgi” niteliğinde sunulacak.

Nasıl Kayıt Olurum?

Etkinliğe Kayıt için: www.buyernetwork.net/ihracat adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kurumsal Eğitim Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.
Yazılım ve Tasarım Hizmetleri Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.

 

Alibaba, Corona virüsüne karşı tedarik platformu kurdu

Hangzhou, 6 Şubat 2020 – Alibaba Group bugün yaptığı açıklamada, Çin’de Corona virüsünün yayılmasını yavaşlatmak için, her büyüklükteki medikal ürün tedarikçisi ile Çin’deki sağlık personelini buluşturacağı “Küresel Doğrudan Tedarik Platformu” kurduğunu duyurdu.

“Küresel Doğrudan Tedarik Platformu”, 1 Milyar RMB (142.8 Milyon USD) büyüklüğünde bir fonun Alibaba Grubu’nun dijital teknolojisi ve deneyimi sayesinde şeffaf ve verimli şekilde kullanılmasına imkan sağlayacak. Virüsün yayıldığı şehir olan Wuhan’ın karantinaya alınmasından iki gün sonra, 25 Ocak’ta oluşturulan fonun kuruluş amacı, Wuhan’da ve salgından etkilenen diğer şehirlerdeki sağlık personeli için gerekli medikal ürünlerin tedariğini sağlamak.

Platform, hem büyük toptancılar hem de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler) ile bir köprü görevi görecek. Alibaba, hastanelerden ve yerel yönetimlerden toplanan bilgiye dayanarak, ihtiyaç duyulan koruyucu maskeler,tıbbi koruyucu elbiseler, tıbbi koruyucu gözlükler, tıbbi eldivenler ve diğer tıbbi koruyucu ürünler gibi medikal ürünlerin özelliklerini, modelini ve miktarını bu platformda yayınlayacak. Tedarikçiler ise teklif etmek istedikleri ürünler ile ilgili bilgileri paylaşacaklar. Alibaba, tedarikçi bilgileri onaylandıktan ve ürünlerin uygunluğu tespit edildikten sonra tedarik sürecine başlayacak. Bu platform aracılığı ile satın alınan ürünler öncelik ve ihtiyaç sırasına göre hastanelere aktarılacak.Platforma https://globalsource.alibaba.com/?language=en_US&_locale_lang=en_US#/ linkinden ulaşılabilecek.

İhtiyaç duyulan medikal ürünleri hızlı ve güvenli bir şekilde tedarik etme konusunda kararlı olan Alibaba, küresel lojistik iş ortakları ile etkin ve hızlı nakliye çözümleri sunmak için yakın şekilde çalışıyor. Bu doğrultuda, Alibaba’nın lojistik şirketi Cainiao, Çin’de ve dünyanın birçok bölgesindeki iş ortakları ile çalışarak, kolaylaştırılmış nakliye, hizmet ve teslimat çözümleri için “Yeşil Hat” (Green Channel) girişimini devreye aldığını bildirdi. 3 Şubat itibarıyla Alibaba, kendi satın alıp bağışladıkları dahil olmak üzere, 15 ülke ve bölgeden tedarik ettiği medikal ürünleri Hubei, Zhejiang ve Anhui bölgelerindeki 18 hastaneye ulaştırdı.

Neden Manisa?

Bir Türkiye gerçeği daha, ilgili ilgisiz onlarca yazı kaleme alındı,

Volkswagen neden Türkiye’yi tercih etti?

Dikkat ederseniz Dünya devi Türkiye için yatırıma geliyor biz Manisa’yı tartışıyoruz.

Şirketlerin tek kuruluş amacı vardır oda Kar etmek bu hedefe ulaşmak için ekip ruhu olan ve stratejik alt yapısını oluşturan kuruluşlar yarınlara sağlam adımlarla yürürken, bilindiği üzere bunu beceremeyen Dünya devlerinin sadece isimleri kaldı hatta isimleri unutuldu.

Volkswagen devletlerin verdiği en avantajlı imkanlar arasında bizi tercih etti ne mutlu, bu projeyi ülkemize kazandıran herkese öncelikle sonsuz teşekkürler,

Bizler Türk halkı olarak eleştiri yapmayı bile beceremiyoruz, fitne, Fesat, haset her türlü entrika diz boyu.

Peki Manisa yöneticileri ne yaptılar da isimlerinden bu kadar bahsettirdiler bu yatırımları nasıl Manisa’ya çekmeyi başardılar?

Biz Manisa’yı bir kenara bırakalım.

Uzun yıllardır İzmir’ de yaşıyorum bir dünya yatırım merkezi olması gereken şehir adeta bir kasaba sizce neden?

Devlet yönetiminin siyasi görüşlerinden dolayı koca bir şehri cezalandırması mı?

Devleti bahane eden yerel yönetimin beceriksizlikleri mi?

İzmir’ in coğrafi konumu bugüne kadar neden kullanılmadı?

💧Sanayi Şehri olabilirdik.

💧Kültür şehri olabilirdik.

💧Lojistik şehri olabilirdik.

💧Tarım şehri olabilirdik.

Dünyanın gözü üzerimizde olabilirken nerede hata yaptık?

Bir tarafta siyaset diğer tarafta menfaat.

Sizce İzmir’ de yaşayan bizlerin hiç mi suçu yok?

Gelelim Türkiye ve Dünya gerçeklerine.

Dünyanın son 50 yılına bakacak olursak ekonomisini büyüten ülkelerin ortak özelliği üretim ve istikrar olurken biz istikrarsızlığı seçip ürettiklerimizden bile neden vazgeçtik?

Bana Angola’nın harita üzerindeki yerini kim gösterebilir?

Dikkat ederseniz Çin, Kore, Tayvan gibi ülkelerden bahsetmiyoruz peki neden Angola?

Portekiz tarafından sömürülen bir sahil ülkesi olan Angola İzmir gibi sahile sahip ve sahilini çok güzel kullanıyor, toprakları az olmasına rağmen üretim yapıyor, Turizm gelirleri ekonomisini yükseltmesine sebep oluyor, ülkeyi yenilerken dünyanın dikkatlerini üzerine çeken Angola Her geçen gün yaşam kalitesini artırmaya devam ediyor.

Sonuç olarak

*Denizimizi ve Limanlarımızı kullansak ticaretimiz artıp turist gemileri limanlarımızı doldurmaz mıydı?

*Lojistik şehri olsak dünya ipek yolu haritası baştan çizilmez miydi?

*Topraklarımızda Tütün, İncir, Üzüm, Zeytin üretimlerini artırsak işsiz gençlerimiz iş bulmaz mıydı?

*Talaşlı imalat üzerine ihtisas yapsak Dünya ülkelerine Fason üretimimiz artmaz mıydı?

*Mobilya üzerine birçok fabrikamız var dünya mobilya şehri olamaz mıydık?

*Serbest bölgenin avantajları ile dünya devlerinin cazibe merkezi olamaz mıydık?

Saymakla bitmeyecek şehir İzmir köy bile olamıyor, bilindiği üzere dünya üzerinde otantik yapısı bozulmayan köyler revaçta.

Beğenmiyorsan git geyiği kimse yapmasın gitmek kolay önemli olan kalıp sahip çıkmak, Hadi hangi partiden olursanız olun İzmir’imize sahip çıkalım kim bilir belki de dün olduğu gibi Türkiye’nin kurtuluşu yine İzmir’den başlar.

Türkiye’nin Girişimci Şirketlere Özel İlk Ücret ve Yan Haklar Araştırması Yayımlandı

Girişimci şirketlerin çalışanlarına sunduğu ücret ve yan haklarla ilgili Türkiye’nin ilk araştırması Endeavor Türkiye ve Talentmelon işbirliğiyle gerçekleştirildi. Araştırmada en yüksek maaş alan çalışan grubu, cinsiyetlere göre oluşan farklar ve maaş artış oranları gibi konular dikkat çekiyor.

Türkiye’deki girişimcilik odaklı en köklü kurumlardan biri olan Endeavor Türkiye ile yalnızca girişimci şirketler için insan ve kültür konularında danışmanlık hizmeti veren Talentmelon işbirliğiyle gerçekleştirilen, girişimci şirketlere özel Türkiye’nin ilk ücret ve yan haklar araştırması sonuçları yayımlandı. Bu yıl ilki düzenlenen araştırmaya, farklı ölçeklerde 19 girişimci şirket katılarak 1.000’den fazla çalışan için veri sağladı.

En yüksek maaşlar yazılım alanında

Araştırmanın sonuçlarına göre aynı deneyimlere sahip roller arasında en yüksek maaşı alan pozisyonlar sırasıyla Yazılım, Müşteri Başarısı (Customer Success) ve Satış alanlarında yer alıyor. 2019 yılı ücret verilerine göre, medyanda, yeni mezun yazılımcı aylık net maaşları 3600 TL ile 5250 TL arasında değişiyor. Ücret artışı planları %15 ile %17 arasında değişiyor.

Maaş zam oranları enflasyonun üzerinde gerçekleşti

Araştırmayla ilgili açıklamada bulunan Endeavor Türkiye Yönetici Direktörü Aslı Kurul Türkmen, Türkiye ekonomisinde özellikle son 1-2 yıl içinde yaşanan dalgalanmalar ve Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında kaybetmesinin, şirketlerin ücret yönetiminde daha temkinli aksiyonlar almasına neden olduğu görüşünü aktardı. Aslı Kurul Türkmen, “Enflasyon oranı, şirketler tarafından, ücret artışlarını belirlemede tek kriter olarak görülmüyor. Türkiye 2019 enflasyon oranı geçtiğimiz günlerde %11,84 olarak açıklanmasına rağmen, planlanan ücret zam oranları açıklanan enflasyon oranından yüksek. Bu farkın nedeni, yetenekleri elde tutmada ve yetenekler için bir cazibe merkezi haline gelmekte, girişimcilerin içinde bulunduğu rekabetçi pazar koşullarıdır diyebiliriz.” dedi.

Kurumsal şirketler için de önemli bir araştırma

Talentmelon Kurucusu Sure Köse Ulutaş da araştırmayla ilgili bir açıklama yaptı. Ulutaş, “Kurumsal şirketlerden girişimlere yetenek kaybının hızlandığı bu dönemde, bu çalışmanın sonuçları, yalnızca girişimler için değil, kurumsal şirketler için de çok değerli. İlerleyen dönemlerde, daha fazla girişimci şirketin bu çalışmaya katılarak veri sağlamasını umuyoruz.” dedi.

Uzaktan çalışma ve esnek çalışma saatleri

Girişimlerin yetenek savaşında cazibe merkezi haline getiren ve çalışan bağlılığını artırmayı sağlayan en önemli konular arasında uzaktan çalışma ve esnek çalışma saatleri uygulamaları yer alıyor. Haftada en az 1 gün evden çalışma imkanını girişimlerin %47’sinde sağlanırken, haftanın neredeyse tamamında evden çalışmayı yan hak olarak sunan az sayıda da olsa girişim var. Girişimlerin %58’i, 9-6 mesai saati uygulaması konusunda esneklik sunuyor. Çalışanlar, çalışma saatleri doldurmak koşuluyla, daha erken ya da geç başlayabiliyorlar.

Kadınların maaşı erkeklerden daha düşük

Araştırmanın dikkat çeken bölümlerinden biri de cinsiyete göre maaşların durumunu gösteriyor. Ortaya çıkan sonuçlara göre tüm rollerin %65’inde; kadın çalışan maaş ortalaması, erkek çalışan maaş ortalamasından %25 daha düşük kalmış durumda. Aynı departman ve düzeydeki rollerin %35’inde kadın çalışanların maaş ortalaması erkeklerin maaş ortalamasından %12 daha yüksek. Yönetim seviyesindeki 129 farklı rolde, çalışan kadın sayısı 28. Bu rakam, toplamın %21’ine denk geliyor. Raporlanan 25 adet C seviye rolden, yalnızca 3 tanesi kadınlara ait. Kadınların tüm rollerdeki oranı ise %38.

Günlük yemek ücreti ortalama 25TL

Girişimlerin neredeyse tamamı çalışanlarına yemek kartı sunuyor. 2020 için belirlenen vergiden muaf yemek miktarı 23 TL olmasına rağmen, girişimlerin ortalama günlük yemek ücreti 25 TL. Şirketlerin %23’ü bu ortalamanın üzerinde 27-30 TL arasında günlük ücret ödüyorlar.

Özel sağlık sigortası da sunuluyor

Özel sağlık sigortası planlarına bakıldığında, katılan şirketlerin %68’i tamamlayıcı sigorta ya da özel sağlık sigortası sunuyor. Özel sağlık sigortası sunmak için en az iki aylık bekleme süresi, sigorta yan hakkı sağlayan şirketlerin yarısından fazlasında var.

Banka Avalli Poliçe Postada Kaybolduğunda, Banka Yeni Bir Poliçe Verebilir Mi?

Öncelikle banka avalli poliçenin ne olduğunu açıklamamı ister misiniz? Sizin Türkiye’de bir ithalatçı olduğunuzu varsayalım. Yurt dışından mal alıyorsunuz. Alacağınız malın bedelini hemen ödemeyip 180 gün sonra ödemeniz konusunda malın ihracatçısı ile mutabık kaldınız. Ancak malın ihracatçısı malını size teslim etmeden önce bir poliçe talep etmektedir. Bu poliçede malı alan ithalatçı olarak siz borçlu, ihracatçınız alacaklı ve sizin çalıştığınız bankanın da avalist (garantör) olması istenmiştir.

Bu şekilde mutabık kalındıktan sonra ihracatçı malını yurt dışından sizin adınıza bilinen kurallar çerçevesinde (kabul kredili vesaik mukabili ödeme şekline göre) gönderir, ihraç evraklarını da yurt dışındaki ihracatçının bankası aracılığı ile sizin çalıştığınız bankaya kurye ile gönderir. Evraklar normal vesaik mukabili işlemde bulunan evrakların aynısıdır sadece + bir adet poliçe eklenmiştir. Poliçeyi ihracatçı tanzim etmiş ve ithalatçının bankasına göndermiştir. Gümrükten malın çekilmesine yarayan evrakların bankanızdan alınabilmesi için, siz ithalatçı olarak gönderilen poliçeye borçlu sıfatı ile imza attınız ve asli borçlu konumuna geldiniz. Bankanız da sizin borcunuzun zamanında ödeneceğine dair garanti veren avalist oldu ve aval kaşesini poliçe üzerine bastı ve bankayı temsil ve ilzama ayı zamanda borç ve yükümlülük altına sokmaya yetkili kişiler tarafından imzalandıktan sonra siz ithalatçı olarak vesaikinizi bankadan alıp malınızı gümrükten çektiniz. Banka da aval verdiği poliçeyi ihracatçıya teslim edilmek üzere ihracatçının bankasına postayla gönderir. Poliçeye banka tarafından aval vermek demek, poliçe vadesi geldiğinde ihracatçı, poliçe bedelini ya borçlu ithalatçıdan, ya da ithalatçının bankasından alabilecektir. Poliçe üzerinde imzaları bulunan banka ve ithalatçı müşterek borçlu müteselsil kefil konumuna gelmiştir. Poliçe bedelinin ödeneceği banka tarafından garanti edilmiştir. Banka poliçeye aval vermekle gayrikabilirücu bir borç yükümlülüğü / taahhüdü içine girmiştir.

Aval verilen poliçe postada kayboldu. Bulunamıyor. Kargo şirketi poliçenin kaybolduğunu ve bulunamadığını da ithalatçının bankasına teyid etmiştir.

İhracatçı haklı yere mal bedelini temsil eden banka avalli poliçesini talep etmektedir. İthalatçı kendi bankasına başvurarak tekrar bir poliçe tanzim edilerek aval verilmesini talep eder. İthalatçının bankası ne cevap vermiştir sizce? Yeni bir poliçeye aval vermek demek, aynı işlem için ikinci defa riske girmek, ikinci defa borcun ödeneceğini taahhüt etmek demektir. Bu yüzden ithalatçının bankası yeni bir poliçeye aval vermeyi red etmiştir.

Sizce ithalatçının bankasının yeni bir poliçeye aval vermek istememesi doğru bir karar mıdır? Son derece doğru bir karardır. Kaybolan poliçenin yerine yeni bir poliçe tanzim edilip banka tarafından aval verilmesi doğru değildir. Çünkü ilk poliçe kaybolmuştur ama hukuken varlığını sürdürmektedir. Bir gün bir yerden sürpriz bir kişi tarafından kaybolduğu düşünülen poliçe ortaya çıkar da garantör bankaya bu poliçeni öde denildiği taktirde, garantör bankanın bu poliçeyi ödemeyi red etmesi asla söz konusu olamaz. Ödemek zorundadır. Bu bir olasılıktır. İthalatçının bankası böyle bir olasılığın her zaman var olabileceğini düşünerek yeni poliçeye aval vermek istemez.

Peki kaybolan poliçe gerçekten hiç bulunmaz ise durum ne olacak? Yeni poliçe tanzim edilip aval verilebilecek mi sizce?

Bu konuyu da gelecek haftaya bırakalım mı?