Almanya Ekonomisinin Son Sınavı: Tarifeler

Almanya Ekonomisinin Son Sınavı Tarifeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Almanya Ekonomisinin Son Sınavı: Tarifeler

Müge TÜRKKAN

Almanya Ekonomisinin Son Sınavı Tarifeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAlmanya Merkez Bankası Başkanı Joachim Nagel bir süredir Almanya ekonomisinin ABD’nin gümrük tarifeleri nedeniyle bir resesyona girebileceğini söylüyor. Bu açıklamanın temelini büyük oranda ABD’nin çelik ve alüminyuma getirdiği yeni gümrük vergileri ve Avrupa Birliği’nden ithalata gümrük vergisi getireceğini belirtmesi yatıyor. Almanya’nın mali gevşeme planı ve Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin de etkisi ile Alman tahvillerinde de bir süredir satış etkisi görülüyor.

Avrupa’nın siyasi ve ekonomik anlamda lokomotifi olarak Almanya’dan gelen bu açıklamaların bölgedeki diğer ülkeler için de değerlendirilmesi gerekiyor. Aslında bu “lokomotiflik” hikayesi biraz daha eskiye dayanıyor ve şu sıralar geçerliliği yavaş yavaş sorgulanmaya başladı. Yakın zamana kadar Almanya yenilenebilir enerji ve ağır sanayi üretiminde diğer Avrupa ülkelerine göre bir adım önde ilerliyordu. Hikayeyi biraz eskiden alacak olursak Birinci Dünya Savaşı sonrasının en yorgun ülkelerinden olan Almanya, 29 Buhranı’nın da olumsuz etkileriyle Amerika’ya olan borçlarını ödeyebilmek için altın karşılığı olmayan para basma yoluna gitmiş ve bunun sonunda ABD bu parayı kabul etmeyince Almanya’da hiperenflasyon yaşamıştı.

Bu durum Almanya’nın ekonomik şuurunda önemli bir iz yarattı ve ülke Amerika’ya fazla güvenmeme konusunda ilk dersini burada aldı. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı sonrasında Bretton Woods ve Soğuk Savaş rüzgarıyla daha sıkı birer Amerikan müttefiki olan ve ağır sanayi üretimini yavaşlatan Batı Avrupa ülkelerine kıyasla Almanya imalatta bir adım önde ilerledi. Zaman içerisinde Fransızlar göz bebekleri olan Renault markasını bile yabancı sermayeye teslim ederken, İspanyol Seat ve İngiliz Bentley bir Alman markası olan Volkswagen’e katıldı. Ancak önce Amerika ve Uzakdoğu sermayesinin otomotivdeki yükselişi ile artan rekabetçilik sonra da elektrikli araçların öne çıkması ile otomotivdeki büyük Alman markaları da şu an ekonomik sıkıntılar yaşamakta.

Almanya’da 2005’ten 2021’e kadar süren Merkel yönetimindeki Hristiyan Demokrat Parti bu süreci çoğunlukla kriz yönetimi ile geçirmişti. %12’den %6’ya azalan işsizlik ve artan kişi başı gelir bu yönetimin önemli başarıları arasındaydı. Bir diğer başarısı da 2014 Yunanistan borç krizi esnasında Avrupa’yı toparlayıcı ve sahiplenici yaklaşımı oldu. Ancak bu yaklaşım 2015’teki mülteci krizi ile birleşince Almanya’da sosyal yardımların da etkisiyle gelir uçurumunun artmasına yol açtı ve tepkilere neden oldu. Buna ilaveten Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra Almanya’nın kamu borçlanmasındaki kısıtları esnetmeyerek ve yeni kaynaklar yaratmayarak enerjide Rusya’ya bağlı kalması, beklenmedik gelişmelere hazırlıksız yakalanmasına yol açtı.

İleriki dönemde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlayan kısıtlamalar Almanya’da enerji fiyatlarının artmasının ve Almanya’nın özellikle kaçındığı enflasyonun tekrar oluşmasında rol oynadı. NATO ve ABD çatısı altında savunma harcamalarını GSYİH’nin %2’lik alt sınırının da altına düşüren Merkel yönetimi Rusya Ukrayna krizinin çözümüne dair istişarelerde bu nedenle söz sahibi olamadı.

Trump’ın NATO üyelerine %5’lik savunma bütçesi ayırmamaları halinde savunma desteğini sağlamayacağını belirtmesi sadece Almanya’da değil başta Baltık ülkeleri olmak üzere tüm Avrupa’da ekstra bir “savunma sanayisini güçlendirme” maliyeti oluşturdu. Almanya’da 2021’de iktidara gelen, Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberaller’den oluşan üçlü koalisyon, dünyada Trump ile yayılan yeni korumacılık rüzgarına yetişebilmek şöyle dursun vergiler, kamu borçlanması ve dış politika gibi birçok konuda karar almakta bile güçlük çekti. Almanya’nın içinde bulunduğu ekonomik koşullardan yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirliği arttırarak çıkması gitgide daha maliyetli bir hale geldi. Nüfusun yaşlı olması sebebiyle yabancı işgücü desteklenmeye devam edildi. Onlara verilen sosyal yardımlar bütçeyi zayıflattı. Yüksek vergiler üretimin ülke dışına taşınmasına ve girişimin yeterli desteği alamamasına neden oldu. Tüm bunların neticesinde ülkede 2023 yıl sonunda %0,3, 2024 yıl sonunda ise yine bir önceki çeyreğe kıyasla %0,2 küçüldü.

Trump’ın ikinci kez başkanlığa seçilmesi ile dünyada yükselişi süren korumacılık dalgası işte bu nedenle 2025 yılındaki son seçimlerde Almanya’da AFD’nin de ana muhalefete yükselmesine neden oldu. Geçtiğimiz Şubat ayındaki seçim sonuçları Hristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokrat parti arasında bir koalisyona işaret etti. Bu koalisyon için görüşmeler halen sürüyor.  Bu koalisyonun ABD’nin Avrupa Birliği ile arasına inşa ettiği duvarlara doğru tepkiyi vererek ülkenin ihracatını ve büyümesini ayakta tutacak çözümler üretmesi bekleniyor.

Almanya Ekonomisinin Son Sınavı Tarifeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem2024 yılında TUİK verilerine göre 20,4 milyar dolar ile Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke olan Almanya’nın resesyona girmemek için gerekli adımları atabilmesi Türk sanayisi için büyük önem arz ediyor. Avrupa’nın ön tekeri konumundaki bu ülkenin GSYİH’si ve dünyaya kök salmış büyük markaları ile Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomisine etki edebilecek gücü devam ediyor. Türkiye’nin bu açıdan Almanya’ya yeni üretim ve yatırım sahaları yaratmaya çalışabileceği bu noktada, dünyaya yatırım yapılabilir ve hukukun üstünlüğüne inanan bir ülke izlenimi vermesi gerekiyor. Türk sanayicilerinin de elbette Almanya sanayisinde doğacak yeni ihtiyaçları bu süreç içinde yakından izlemesi gerekecek.

Müge TÜRKKAN

Asgari Kurumlar Vergisi: Küresel Ekonomi ve Uygulamalar

Asgari Kurumlar Vergisi Küresel Ekonomi Ve Uygulamalar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Asgari Kurumlar Vergisi: Küresel Ekonomi ve Uygulamalar

Can DOYRANLI

Giriş

Asgari Kurumlar Vergisi Küresel Ekonomi Ve Uygulamalar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAsgari kurumlar vergisi, küresel ekonomi bağlamında vergi adaletini sağlamak ve çok uluslu şirketlerin vergi kaçınma stratejilerini engellemek amacıyla geliştirilen önemli bir politikadır. Bu yaklaşım, özellikle 2021 yılında OECD ve G20 ülkelerinin önderliğinde, küresel bir vergi reformunun parçası olarak gündeme gelmiştir. Amaç, ülkeler arasındaki vergi rekabetini sınırlamak ve şirketlerin adil bir şekilde vergilendirilmesini sağlamaktır.

Asgari Kurumlar Vergisi Nedir?

Asgari kurumlar vergisi, çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdikleri tüm ülkelerde belirli bir minimum vergi oranına tabi tutulmalarını sağlayan bir sistemdir. Bu sistemde, bir şirketin faaliyet gösterdiği ülkede uygulanan efektif vergi oranı belirlenen asgari oranının altında ise, ana ülke bu farkı tahsil eder. Bu durum, vergi cennetlerini etkisiz hale getirerek şirketlerin düşük vergili ülkelere kâr transfer etme stratejilerini sınırlandırmayı hedefler.

Tarihsel Süreç

Asgari kurumlar vergisi kavramı, 2020’lerde küresel ekonomide artan dijitalleşme ve gelir dağılımı eşitsizliğine yanıt olarak geliştirildi. 2021 yılında OECD/G20 Küresel Vergi Anlaşması kapsamında 130’dan fazla ülke, asgari kurumlar vergisinin uygulanması konusunda bir uzlaşmaya vardı. Bu anlaşmada, asgari kurumlar vergisi oranı %15 olarak belirlendi ve 2024 itibarıyla uygulamaya başlanması hedeflendi.

Uygulamanın Temel Amaçları

  1. Vergi Kaçırmanın Önlenmesi: Çok uluslu şirketlerin vergi yükümlülüklerini düşük vergili ülkelere kaydırmasını
  2. Vergi Rekabetinin Azaltılması: Ülkeler arasında düşük kurumlar vergisi oranlarıyla yatırım çekme yarışı yerine, adil bir vergi düzeni oluşturmak.
  3. Gelir Adaleti Sağlamak: Küresel ölçekte vergi gelirlerini artırarak, sosyal hizmetlerin finansmanını güçlendirmek.

Nasıl Çalışır?

Asgari kurumlar vergisi mekanizması şu şekilde işler:

  1. Çok uluslu bir şirketin faaliyet gösterdiği ülkedeki efektif vergi oranı hesaplanır.
  2. Eğer bu oran %15’in altında ise, fark şirketin ana ülkesindeki vergi otoritesi tarafından tahsil
  3. Bu mekanizma, vergi cennetlerini ve düşük vergili ülkeleri etkisiz hale

Avantajlar

  1. Adil Vergi Dağılımı: Çok uluslu şirketlerin vergiden kaçınma stratejileri sınırlandırılarak, tüm ülkeler için daha adil bir gelir dağılımı sağlanır.
  2. Küresel Ekonomik İstikrar: Vergi rekabetinin azaltılması, ülkelerin ekonomik politikalarını sürdürülebilir bir şekilde planlamalarına olanak tanır.
  3. Vergi Gelirlerinde Artış: Özellikle gelişmekte olan ülkeler, daha yüksek vergi gelirlerinden

Dezavantajlar ve Zorluklar

  1. Küçük Ekonomiler Üzerindeki Etki: Vergi oranlarını düşük tutarak yatırım çeken küçük ekonomiler, bu düzenlemeden olumsuz
  2. Uyum Zorlukları: Farklı ülkelerin vergi sistemlerini uyumlu hale getirmesi zaman
  3. İzleme ve Uygulama Maliyetleri: Asgari kurumlar vergisinin etkili bir şekilde uygulanması için önemli ölçüde veri toplama ve denetim kapasitesi

Türkiye Açısından Değerlendirme

Türkiye, OECD üyesi olarak bu düzenlemeye destek veren ülkeler arasındadır. Asgari kurumlar vergisi uygulaması,

Türkiye’nin vergi gelirlerini artırma potansiyeline sahiptir. Ancak, düşük vergili bölgelerden yatırım çeken özel

ekonomik bölgeler üzerindeki etkiler dikkatle izlenmelidir. Ayrıca, bu düzenleme, Türkiye’nin uluslararası şirketlere yönelik vergi politikalarını yeniden şekillendirmesini gerektirebilir.

Sonuç

Asgari kurumlar vergisi, küresel ölçekte vergi adaletini sağlamaya yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Uygulama, uluslararası vergi sisteminin şeffaflığını artırırken, düşük vergili bölgelerdeki dengesizlikleri azaltma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu sürecin başarılı olması için ülkeler arasındaki iş birliğinin ve uyumun devam etmesi kritik önemdedir. Türkiye ve diğer ülkeler için, bu yeni düzenlemeler hem fırsatlar hem de zorluklar barındırmaktadır. Asgari kurumlar vergisi, küresel vergi düzeninin yeniden yapılandırılması açısından önemli bir dönüm noktasıdır.

Özellikle çok uluslu şirketlerin düşük vergili ülkelere yönelerek vergi yüklerini azaltma stratejileri, ülkeler arasında vergi gelirlerinin eşitsiz dağılımına neden olmuştur. Bu mekanizma, yalnızca vergi cennetlerini hedef almakla kalmayıp, daha adil ve sürdürülebilir bir vergi sistemi oluşturmayı amaçlar.

Bu düzenleme sayesinde:

Küresel Vergi Adaleti: Vergi gelirlerinin daha eşit dağılımı sağlanarak, düşük ve orta gelirli ülkelerin kamu hizmetlerine kaynak ayırma kapasitesi artırılabilir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, bu düzenlemeden doğrudan fayda sağlayarak eğitim, sağlık ve altyapı gibi alanlarda daha fazla yatırım yapabilir.

Şirketler Arasında Eşit Rekabet: Çok uluslu şirketler arasındaki rekabet daha şeffaf ve adil bir hale gelir. Bu durum, hem yerel işletmelerin hem de uluslararası aktörlerin aynı kurallara tabi olmasını sağlar.

Vergi Politikalarının Yeniden Yapılandırılması: Asgari kurumlar vergisi, ülkeleri sadece düşük vergi oranlarına dayanarak rekabet etmeye zorlayan yapıyı değiştirerek, daha yaratıcı ve sürdürülebilir kalkınma politikalarının benimsenmesine yol açabilir.

Ancak, bu reformun uygulanmasında çeşitli zorluklar ve belirsizlikler de bulunmaktadır:

  1. Uygulama Birliği: Tüm ülkelerin sistemi aynı şekilde uygulaması ve uyum sağlaması zor Bu, ülkeler arasında ek anlaşmazlıklar doğurabilir.
  2. Küçük Ekonomilere Etkiler: Vergi rekabetini yatırım çekmek için bir araç olarak kullanan küçük ekonomiler, bu düzenlemeden olumsuz Bu ülkeler için alternatif yatırım teşvikleri geliştirilmesi gereklidir.
  3. Şirketlerin Uyumu: Çok uluslu şirketlerin yeni vergi yükümlülüklerine adaptasyonu zaman alabilir ve bazı şirketler bu düzenlemeleri aşmaya yönelik karmaşık stratejiler geliştirebilir.

Türkiye açısından bakıldığında, bu mekanizma hem fırsatlar hem de dikkatle yönetilmesi gereken riskler sunmaktadır. Daha yüksek vergi gelirleri, sosyal refahın artırılmasına olanak sağlarken, düşük vergili bölgelerden ve teşviklerden yatırım çeken politikaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirebilir. Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası yatırımlar için

cazibesini artırmak adına altyapı, iş gücü kalitesi ve yenilikçilik gibi unsurlara daha fazla yatırım yapması önemlidir.

Asgari Kurumlar Vergisi Küresel Ekonomi Ve Uygulamalar Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, asgari kurumlar vergisi, küresel vergi sisteminde eşitlik ve şeffaflık sağlayabilir. Ancak bu düzenlemenin uzun vadeli başarısı, ülkeler arasındaki iş birliğine, uygulama süreçlerine ve çok uluslu şirketlerin bu yeni sisteme adaptasyon hızına bağlıdır. Türkiye gibi ülkeler için ise bu süreci dikkatle izlemek, fırsatları değerlendirmek ve potansiyel risklere karşı hazırlıklı olmak, ekonomik kalkınma açısından kritik öneme sahiptir.

Faydalı olması dileğiyle..

Can DOYRANLI

Küresel Emeklilik Raporu 2025: Geleceğin Emeklilik Sistemini Yeniden Yapılandırma Zamanı Geldi

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Küresel Emeklilik Raporu 2025 Geleceğin Emeklilik Sistemini Yeniden Yapılandırma Zamanı Geldi

Allianz Küresel Emeklilik Raporu 2025: Geleceğin Emeklilik Sistemini Yeniden Yapılandırma Zamanı Geldi

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Küresel Emeklilik Raporu 2025 Geleceğin Emeklilik Sistemini Yeniden Yapılandırma Zamanı GeldiAllianz, Küresel Emeklilik Raporu’nun üçüncüsünü yayımladı. Emeklilik tasarruf açığının küresel olarak büyüdüğü ancak bu açığın gerekli düzenlenme ve uygulamalarla kapatılabileceği vurgulanan raporda, 71 ülkenin emeklilik sistemi analiz ediliyor. Türk emeklilik sisteminin de değerlendirildiği raporda, Türkiye’nin Avrupa’ya kıyasla genç nüfusu da büyük bir değer ve potansiyel olarak nitelendiriliyor.

Dünyanın en büyük sigorta şirketlerinden biri olan Allianz, 71 emeklilik sistemini demografik, ekonomik, sürdürülebilirlik ve reform ihtiyacı gibi 40 parametrede değerlendirdiği Küresel Emeklilik Raporu’nun 3’üncü edisyonunu paylaştı. Ülkelerin emeklilik sistemlerini endeks halinde sunan rapor, Allianz Emeklilik Endeksi kriterlerine göre hazırlandı.

Avrupa’da Reform İhtiyacı Yüksek

Raporda 71 ülkenin emeklilik sistemi, reform ihtiyacına göre derecelendiriliyor. Buna göre Danimarka, Hollanda ve İsveç gibi küçük bir ülke grubu, daha erken bir süreçte sürdürülebilirliğe giden yolu belirledikleri için örnek gösteriliyor. Uzun yaşam süreleriyle bilinen ve 65 yaş üzeri bireylerin üçte birinin hala çalışmaya devam ettiği Japonya ise bu özelliklerinden dolayı diğer ülkelerden ayrışıyor. Endekste Malezya, Kolombiya ve Nijerya gibi gelişmekte olan ülkeler ise emeklilik sistemlerini demografik değişimin etkilerine karşı korumak için acil reforma ihtiyaç duyulan ülkeler arasında yer alıyor. Almanya, Fransa ve İtalya gibi birçok Avrupa ülkesi ise toplumların hızla yaşlanması nedeniyle reform ihtiyacı yüksek ülkeler sınıfında gösteriliyor.

Türkiye’de Emeklilik Fonlarının Genişletilmesi Gerekiyor

Ülkelerin demografik ve mali durumlarını, sistemlerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini ve emeklilik maaşlarının yeterliliğini değerlendirerek emeklilik reformu ihtiyacını ölçümleyen Allianz Emeklilik Endeksi’nde orta sıralarda yer alan Türkiye’nin ise emeklilik sisteminin reforma ihtiyaç duyduğuna işaret ediliyor. Avrupa ülkelerine kıyasla daha avantajlı olmasına rağmen Türkiye’nin de tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı yaşlanma sorununa ortak olduğu belirtilen raporda, bakıma ihtiyacı olan yaşlı nüfus oranının önümüzdeki 25 yıl içinde yüzde 15’ten yüzde 35’e çıkmasının beklendiği belirtiliyor. Ayrıca düşük özel tasarruf oranları nedeniyle Türk emeklilik sistemindeki emeklilik fonlarının sürdürülebilir bir şekilde genişletilmesi gerektiğine de dikkat çekiliyor.

Türkiye’de çoğu emekli için emeklilik maaşları, çalışma hayatındaki son kazançlarının oldukça altında kalıyor ve bu durum da mevcut yaşam standartlarını korumakta zorlanmalarına neden oluyor. Kademeli iyileştirmeler ve fon destekli modellerin geliştirilmesi ile emeklilik sisteminin uzun vadeli güvenliğinin ve yeterliliğinin artacağı değerlendirmesinde bulunuluyor. Bir diğer sorun olarak ise yaşlı çalışanlar için iş fırsatlarının azlığı gösteriliyor. 100 çalışana 61 emeklinin düştüğü Türkiye’de 65 yaşın üzerinde erkek çalışanların yüzde 20’sinin hâlâ istihdamda olduğuna dikkat çekilen raporda, yaşlanan toplumlar için küresel bir laboratuvar olan Japonya’da bile bu oranın yüzde 35 olduğu belirtiliyor. Raporda ayrıca diğer ülkelere kıyasla daha erken emeklilik yaşıyla öne çıkan Türkiye’de bu nedenle emekli açığı oluştuğuna da işaret ediliyor.

Göç: Etkisini Yitiriyor

Yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor ve doğum oranları düşmeye devam ediyor. Raporda göçün Avrupa’da işgücü piyasaları ve sosyal sistemler üzerinde beklenen etkiyi önemli ölçüde hafiflettiğine vurgu yapılıyor. Buna en iyi örnek olarak gösterilen Almanya’da son beş yılda sosyal güvenlik sistemine tâbi 1,6 milyon yeni işin neredeyse yüzde 90’ının göçmenler tarafından doldurulduğuna işaret ediliyor. Raporda bu durumun devam etmeyeceği ve Avrupa’nın gelecekte bir göç merkezi olarak cazibesini kaybedebileceği ifade edilirken, Avrupa’nın yarı zamanlı çalışabilecek kadın ve yaş ayrımcılığına maruz kalan yaşlı çalışan potansiyelinin de kritik öneme sahip olduğunun altı çiziliyor. Göç, bazı Avrupa ülkelerinde iş gücü piyasalarını desteklemiş olsa da dünyada sayısal olarak en fazla göç alan 30 ülke arasında yer alan Türkiye’nin emeklilik sistemi, kendi demografik ve ekonomik dinamiklerine özel çözümler gerektiriyor.

Emeklilik Dönemi Tasarruf Açığı Kapatılabilir

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Küresel Emeklilik Raporu 2025 Geleceğin Emeklilik Sistemini Yeniden Yapılandırma Zamanı GeldiAllianz hesaplamalarına göre, sadece Euro Bölgesi’ndeki genç nesiller için emeklilik tasarruf açığı yılda ortalama 350 milyar Euro civarında. Raporda, tasarruf oranı dörtte bir oranında artarsa bu açığın kapatılabileceği belirtiliyor. Allianz Baş Ekonomisti Ludovic Subran, “X kuşağının yaşlılıkta istedikleri yaşam standardını sağlamak için daha fazla tasarruf etmesi gerekiyor. Ancak denklemin sadece bir tarafına, yani hane halkının tasarruf çabalarına bakmamalıyız. Emeklilik güvenliğini ve sermaye piyasası gelişimini birlikte düşünmek büyük önem taşıyor. Emeklilik tasarrufları gelecekteki büyüme ve inovasyona da katkı sağlamalı. Bu, demografik değişimin ve iklim değişikliğinin üstesinden gelmenin anahtarı olabilir” derken, Avrupa’da bu alanda hâlâ büyük açıklar olduğunu da sözlerine ekliyor.

MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ MAKALELERİ
“Taktikler bazen pazarlık sürecinin başı, bazen ortası bazen de sonunda etkilidir.”

PAZARLIK MASASI ve PAZARLIK TAKTİKLERİ

“If you are not at the table, you are on the menu”.

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

MÜZAKERE & PAZARLIK EĞİTİM TESTLERİ

KİTAP ÖNERİLERİ: 

Satınalma Dergisi E-Mağaza https://satinalmadergisi.com/magaza/

  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ,
    Prof. Dr. Murat ERDAL, https://satinalmadergisi.com/magaza/ ,  4. Baskı.
  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı),
    Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.

Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sürdürülebilirlik

Zafer URFALIOĞLU

Sürdürülebilirlik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem– NE OLACAK BU EKONOMİ YA?

Yıllar, yıllar önce iken;

Develer tellal, pireler berber iken.

Almak için satılıp, satmak için alınır iken.

Birden bire Devalüasyon Canavarı çıkmaz mı?

Aman dedik, yapma dedik.

Malımız var alan yok dedik.

Biz de alalım dedik, paramız yetmedi.

Biz de satalım dedik, malımız para etmedi.

Ah ettik vah ettik, dere tepe piyasa pazar gezdik.

Batan battı kaçan kaçtı, elde avuçta ne varsa ufalandı.

Hop etti güp etti, yepyeni işler güçler türedi.

Ufaklar birleşti, büyükler semirdi. İşin şekli şemali değişti.

Yeni yetmeler arzı endam eyledi.

Pazar yine doldu taştı. Mal da para da bollaştı.

Ama kulaklarda hep bir name çınladı:

“Ne de olsa kışın sonu bahardır, bu da gelir bu da geçer ağlama…”

Şu ekonomik şartlar beni de şair yaptı ya daha ne diyeyim.

Satmaya korkan satıcılar, almaya korkan alıcılar. Üretmeye korkan üreticiler, yatırımdan çekinen sanayicilerle “- Ne olacak bu ekonomi ya?” sohbetlerinden sıkılmadınız mı?

Ben sıkıldım…

Tamam “Ticaret korkak işi değil, cesaret ister.” onu biliyoruz. “Ekonomi durmaz, takas ölmez.” eyvallah.

Peki ya şu üstümüze yapışan bir Beklentiyi Bekleme sevdası nedir?

  • Güven Beklentisi!

  • İstikrar Beklentisi!

  • Destek Beklentisi!

  • Teşvik Beklentisi!

Almadan vermek Allah’a mahsustur. Bakalım bu zamana kadar biz ne verdik ki?! Bekleyerek zaman geçirelim.

Bir kurtarıcı, bir düzelme, bir her şeyin yolunda gittiği durgun tatlı su hayalidir gidiyor. Ne oldu bizim Anadolu Kaplanlarına, İstanbul Esnaflarına, Galata Tüccarlarına…

Bunca zamandır yaptığımız onca ticari faaliyette hiç;

– “Ekolojik Bütünlüğe” dikkat ettik mi?

– Peki “Sosyal Adalet” e?

– “Ekonomik Güvenlik” ilgimizi çekti mi?

– Bugün “Sorumlu Tüketim ve Üretim” için ne yaptık?

– “İhtiyat İlkesini” duyan, uygulayan oldu mu?

– “Katılım ve İşbirliği” çalışmalarının sonuçları neler?

– Gerek ürünlerimizde gerekse de süreçlerimizde “Sürekli İyileştirmeler” yaptık ama değil mi? En azından bunu yapmış olalım ya hu!

Bu 7 sorudan kaçına el vicdan Evet dedik?

Biz farkında olsak da olmasak da hayat sürüp gidiyor. Oyunun kuralları değişiyor, oyuncular değişiyor. İşini sürdürebilen sürdürüyor, sürdüremeyen maalesef piyasadan sürülüyor.

Bu nedenle büyük büyük insanlar, yöneticiler ve hocalar bakmışlar, incelemişler, düşünmüşler, anlamışlar ve yazmışlar:

İşte size kurtarıcı demişler; Sürdürülebilirliğin 7 İlkesi:

  1. Ekolojik Bütünlük : Gezegenin hayatta kalması için gereklidir. Ekosistemlerin korunması, temiz hava, su ve verimli toprak gibi insan yaşamı ve ekonomik faaliyetler için gerekli olan hizmetlerin devamı. (Kurduğumuz fabrika ve imalathanelerde doğayı korumak konusunda ne yaptık? Burası kirlenir yada yaşanmaz hale gelirse satar başka yere mi gideriz dedik. Evet işte şimdi anladık ki memleketimizden başka yere gitmek, Dünyamızdan başka bir yere gitmek artık bir çözüm olmayacak.)

  2. Sosyal Adalet : Tüm işletmeler için bu, adil çalışma uygulamalarını benimsemek, eşit ücret sağlamak ve dezavantajlı topluluklara fırsatlar sunmak anlamına gelebilir.  (Şirketler sahip oldukları en önemli kaynağı sermaye olarak görmek yerine bu sermayeyi işlemek için bir beden ve beyne ihtiyaç duyduğunu anlar mı?)

Özel Not: Çeşitlilik ve Kapsayıcılık bağlamında çeşitliliğin gücü ve herkesin işe katkısı, kapsayıcılık olarak iş sonuçlarına farklı açılardan katkı sağlayacaktır. Kişilerin kendilerine değer verildiğini hissettiği iş ortamlarında çalışan bağlılığı ve verimliliğinde daha olumlu sonuçlar elde edildiğini görüyoruz.

  1. Ekonomik Güvenlik : Karlı ve aynı zamanda uzun vadede sürdürülebilir uygulamaların benimsenmesi anlamına gelir. Ekonomik güvenlik, mevcut ve gelecekteki nesillerin istikrarlı ve müreffeh bir ekonominin keyfini çıkarmasını sağlar. (Şirketler günü kurtaran işportacılıktan çıkıp tüm paydaşlarına fayda sağlamanın tadına vardı mı? İçinde bulunduğumuz ekosisteme faydası olmayan hiç bir organizma yok iken sadece kendi için yaşayan şirketler bir süre sonra asalak yapılarından dolayı ekosistem dışına itilir.)

  2. Sorumlu Tüketim ve Üretim : Kaynakların daha verimli kullanılmasını ve atıkların azaltılmasını vurgular. Uzun ömürlü ürünler tasarlamak, ambalaj atıklarını azaltmak veya ürünlerin yaşam döngüsünün sonunda yeniden kullanılmasını veya geri dönüştürülmesini sağlamak anlamına gelir. (Tüketim toplumuna söylenecek en anlamlı cümle.)

  3. İhtiyat İlkesi : Çevresel ve sağlık riskleri konusunda bilimsel bir belirsizlik olduğunda temkinli davranma gerekliliğini vurgular. Potansiyel riskler tam olarak anlaşılmasa bile çevresel zararı önlemek için proaktif adımlar atmayı gerektirir. Bu, yeni teknolojilerin veya uygulamaların potansiyel etkilerini anlamak için araştırmalara yatırım yapmayı veya potansiyel riskleri en aza indirmek için ihtiyati önlemler almayı içerebilir. (Riskleri o kadar kabul ederek yaşıyoruz ki, muhtemelen en anlayamadığımız madde bu olsa gerek. Yıllardır cep telefonunun ya da tek kullanımlık plastik atıkların tehlikesini konuşuyoruz ama kullanıyoruz.)

  4. Katılım ve İşbirliği : Sürdürülebilirliğe ulaşmanın hükümetlerin, işletmelerin, toplulukların ve bireylerin ortak çabalarını gerektirdiğini belirtir. Pratikte, katılım ve işbirliği, paydaşlarla, çalışanlarla, müşterilerle, yerel topluluklarla ve politika yapıcılarla sürdürülebilir çözümler geliştirmek ve uygulamak için etkileşim kurmayı ifade eder. İşletmeler için bu, diğer şirketlerle, STK’larla veya hükümet kurumlarıyla işbirliği yaparak sürdürülebilirlik zorluklarının üstesinden gelmek ve en iyi uygulamaları paylaşmak anlamına gelir. (Ona vakit ayıracak ne zamanımız ne de naktimiz oldu. Neyse ilerde çok büyük bir ekonomi olduğumuzda bir ara bakarız. :))

  5. Sürekli İyileştirme : İşletmeler için sürekli iyileştirme, sürdürülebilirlik stratejilerini düzenli olarak değerlendirmeyi ve güncellemeyi, yeni hedefler belirleme ve ilerlemeyi ölçmeyi içerir. (Yapanlar var mı? VAR. Duyanlar oldu mu? OLDU. Önemsendi mi peki? EH İŞTE.)

Bu ilkeleri hem iş hayatında hem de günlük yaşama entegre ederek, ekonomik büyümenin, çevresel korumanın ve toplumsal refahın uyum içinde var olduğu bir dünya için birlikte çalışabiliriz.

Bu ilkeleri benimsemek, sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, gelecekteki nesillerin de kaynaklara ve fırsatlara sahip olmasını sağlayacaktır.

Sürdürülebilirlik bir yolculuktur.

Bu ilkelere bağlı kalarak, daha iyi, daha sürdürülebilir bir dünyaya doğru anlamlı adımlar atabiliriz.

Sürdürülebilirlik Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemÇok değil, hep çalışalım.

Bir kere değil, sürekli çalışalım.

Türkçesi; ENSEYİ KARARTMAYALIM!

Çalışmaya devam…

Saygılarımla.

Zafer URFALIOĞLU

Otomotiv Sanayii Derneği Şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

Otomotiv Sanayii Derneği Şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2025 yılının şubat ayı verilerini açıkladı. Geçen yılın aynı dönemine göre toplam üretim yüzde 9 azalarak 218 bin 991 adet olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 gerileme yaşayan otomobil üretimi ise 141 bin 496 adede ulaştı. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 224 bin 348 adede yükseldi.

Ticari araç grubunda, yılın ilk iki ayında üretim yüzde 13, ağır ticari araç grubunda yüzde 54, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 azaldı. 2025 yılının ilk iki aylık döneminde göre ticari araç pazarı 31, ağır ticari araç pazarı yüzde 35, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 30 daraldı. Yılın ilk ikinci ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 4, otomobil ihracatı ise yüzde 7 azaldı.

Bu dönemde, toplam ihracat 158 bin 168 adet, otomobil ihracatı ise 93 bin 127 adet düzeyinde gerçekleşti. 2025’in ilk iki ayında toplam pazar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 164 bin 324 adet olarak gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 10’luk gerilemeyle 131 bin 965 adet seviyesinde gerçekleşti.  

Türkiye otomotiv sanayisine yön veren 13 üyesiyle sektörün çatı kuruluşu konumunda olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), 2025 yılının ilk iki ayına ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Buna göre, yılın ilk iki ayında toplam otomotiv üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 düşüşle 218 bin 991 adet olarak gerçekleşti.

Otomobil üretimi ise ise yüzde 6 geriledi ve 141 bin 496 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 224 bin 348 adedi buldu. Yılın ilk iki ayında ticari araç üretimi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13 oranında geriledi. Bu dönemde, ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 54, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 düşüş yaşandı.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Bu dönemde, otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 62 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranları ise hafif araçlarda (otomobil + hafif ticari araç) yüzde 64, kamyon grubunda yüzde 26, otobüs-midibüs grubunda yüzde 56 ve traktörde yüzde 43 seviyesinde gerçekleşti.

İlk İki Ayda İhracat 5,9 Milyar Doları Buldu!

Yılın ilk iki ayında  otomotiv ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 4 azalarak 158 bin 168 adet olarak gerçekleşti. Bu dönemde otomobil ihracatı da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7 gerilerken, ticari araç ihracatı ise yüzde 1 oranında arttı. Traktör ihracatı ise 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 48 azaldı ve bin 652 adet olarak gerçekleşti.

Tim LogoTürkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, toplam otomotiv sanayi ihracatı, 2025’in şubat ayında yüzde 16 ile sektörel ihracat sıralamasında zirvedeki yerini korudu. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerine göre, ilk iki  ayında toplam otomotiv ihracatı, 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 1 azalarak 5,9 milyar dolar oldu. Euro bazında ise yüzde 2 gerilemeyle 5,4 milyar euro olarak gerçekleşti. Bu dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 3 oranında azalırken, tedarik sanayi ihracatı da yüzde 2 arttı.

İç Pazar İlk İki Ayda Yüzde 15 Geriledi!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!2025 yılının Ocak-Şubat döneminde  toplam pazar, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 164 bin 324 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 10 oranında gerileme yaşadı ve 131 bin 965 adet oldu. Ocak-Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla toplam ticari araç pazarında yüzde 31, ağır ticari araç pazarında yüzde 35, hafif ticari araç pazarında ise yüzde 30 daralma yaşadı. 2025’in şubat ayında otomobil satışlarındaki yerli araç payı yüzde 33, hafif ticari araç pazarında yerli araç payı ise yüzde 25 olarak gerçekleşti.

LOJİSTİK YÖNETİMİ MAKALELERİ 

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemEmine KORKMAZ – İhracat-İthalat Müdürü

Dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık.

Kızılderili Atasözü

Doğada farklı türdeki canlıların uyum ve iş birliği içinde birbirine fayda sağladığını gözlemlerken, endüstriyel tesislerin de birbirini destekleyip değer kattığı bir geleceğin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Endüstriyel simbiyoz, tam da bu vizyonu gerçeğe dönüştüren sürdürülebilir bir üretim modelidir.

Simbiyoz; Yunanca kökenli “Symbiosis” kelimesinden türetilmiştir, “birlikte yaşamak” anlamına gelir. 1877 yılında Albert Bernhard Frank, iki organizmanın, özellikle bitkiler ile mantarlar arasındaki karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri incelediği çalışmalarından şekillenmiştir.

Endüstriyel Simbiyoz ise; aynı ya da farklı sektörlerdeki kuruluşların ortak bir fayda sağlamak amacıyla endüstrilerini bir araya getirmesiyle oluşmuştur. Dünya’da endüstriyel simbiyozun birçok örneği bulunmaktadır. İlk olarak endüstriyel simbiyoz projelerinden biri olan Kalundborg Simbiyozu, Danimarka’nın Kalundborg şehrinde, 1961 yılında su temini ihtiyacı nedeniyle başlayan ve 1972’de daha da genişleyen önemli ve ilham verici bir endüstriyel simbiyoz örneğidir. Bu örnekte elektrik santralinin soğutulması amacıyla suya ihtiyaç duyuldu. Bu santral, suyu gölden alıyor ve su seviyesinin belli dönemlerde düşmesine sebep oluyordu. Aynı zamanda suyu kullandıktan sonra atık suyu tekrar dışarıya vermek durumunda kalıyordu. Bir çözüm oluşturup kullandığı suyu başka sanayi tesisleriyle iş birliğine girerek kaynağı daha verimli şekilde kullanıp çevresel ve ekonomik fayda sağlamış oldu. Bu atık su aynı zamanda başka tesislerde soğutma amacıyla kullanıldı ve elektrik tesisinden çıkan fazla buhar diğer tesislerde de enerji üretimi için kullanıldı. Bugün, bu tür projeler dünyanın dört bir yanına yayılmakta ve Kalundborg, sürdürülebilir sanayi üretiminin öncüsü olarak kabul edilmektedir.

Birbirinden farklı tekstil ve otomotiv sektörünü ele alalım. Tekstil üretim tesislerinde büyük miktarda tekstil atığı (kumaş ve iplik fireleri, hatalı üretilen ürünler) ortaya çıkar. Tekstil atıkları, otomotiv sektöründe yalıtım malzemesi ve iç döşeme kaplamalarında yeniden değerlendirilebilir. Daha basit haliyle düşünürsek bir üretim tesisi içinde de endüstriyel simbiyoz oluşturulabilir. Üretim sonucu oluşan hatalı üretilen ürünler veya atıklar, aynı tesisin farklı bir üretim hattında yeniden değerlendirilebilir.

Endüstriyel Simbiyoz Yazısı GörselEndüstriyel simbiyoz, yalnızca atık yönetimi olarak ele alınmamalıdır; aynı zamanda doğal kaynakların daha verimli kullanılması, enerji tasarrufunun sağlanması, işletmelere ekonomik katkı sunulması, çevresel etkilerin en aza indirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında fayda sağlayan kapsamlı bir yaklaşımdır. İnovasyon ve iş birliği sayesinde farklı sektörleri bir araya getirerek; yeni iş modelleri yaratır böylelikle sektörel rekabeti ve gelişmeyi de teşvik eder.

Sürdürülebilir odaklı ve inovatif farklı yaklaşımlar geliştirilirken, Beşikten Beşiğe felsefesi ve endüstriyel simbiyoz kavramları, birbirini tamamlayan iki önemli strateji olduğunu belirtmek isterim. Bu iki strateji, doğanın döngülerine dayalı sürdürülebilir bir sanayi geleceği için önemli bir temel oluşturur. Her iki yaklaşım da, sıfır atık temeline dayanır ve doğadaki döngüsel süreçleri örnek alır.

Özetle endüstriyel simbiyoz, endüstri ve doğa arasındaki güçlü sinerjinin somut bir göstergesi olarak, geleceğin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada vazgeçilmez bir araç olup, daha yeşil ve döngüsel bir ekonomi inşa etme potansiyelini ortaya koymaktadır.

Gelecek, attığımız sürdürülebilir adımlarımızla şekillenecek!

Emine KORKMAZ

İhracat-İthalat Müdürü

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması?

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması?

Mehmet ATASEVER

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; İhalenin 6’ncı kısmı üzerinde bırakılan ……. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin Teknik Şartname’nin “6.4.11.Kullanılacak kitler cihazla tam uyumlu olmalıdır. Bu uyumluluk hem cihaz üreticisi hem kit üreticisi tarafından belgelenmelidir.” maddesini karşılamadığı, ÜTS kayıtları incelendiğinde cihaz üreticisi ve kit üreticisi firmanın aynı olmadığı, dolayısıyla cihazların ve kitlerin aynı marka olmasının mümkün olmadığı,

Teklif ettiği sistemin Teknik Şartname’nin “6.4.14.Cihazlarda HIL detektörü bulunmalı ve hemolizli, lipemik ve ikterik numuneler hakkında bilgi verebilmelidir veya bu numunelerden etkilenmemelidir.” maddesini karşılamadığı, söz konusu sistemin HIL dedektörünün bulunmadığı ve cihaz arayüzünde bulunan görsellerin gerçeği yansıtmadığı, idarece demonstrasyonun Teknik Şartname’ye uygun gerçekleştirilmediği,

Teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin “6.4.15.Cihazlar yüklenici firmanın sağladığı bir bağlantı ile uzaktan kontrol edilebilen bir programa bağlanabilmeli ve istenildiğinde uzaktan müdahale edilebilmelidir.” maddesini karşılamadığı, RAC 2800 model koagülasyon analizörün üretici firma orijinal kataloğu incelendiğinde cihazın uzaktan herhangi bağlantı ile kontrol edilemediğinin görüldüğü, idarece şikâyete cevapta belirtilen Anydesk, Teamviewer programlarının maddede talep edilen amaca uygun olmadığı,

Teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin “6.4.16.Test sonuçlarının referans aralığın dışına çıkması halinde; bazı testlerde kullanıcının müdahalesine gerek olmaksızın, cihaz aynı testi dilüsyon yaparak tekrarlayabilmelidir.” maddesini karşılamadığı, demonstrasyon sırasında idarece anılan Şartname maddesinin uygun numuneler ile denenmediği, cihaz ara yüzleri üzerinden gösterilen görseller ile tespit edilerek şikâyete cevap verildiği iddialarına yer verilmiştir.

Konu İle İlgili Emsal Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde;

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhale ve ön yeterlik dokümanının içeriği ve idari şartnamede yer alması zorunlu hususlar” başlıklı 27’nci maddesinde “… İdari şartnamede ihale konusuna göre asgari aşağıdaki hususların belirtilmesi zorunludur:

e) İsteklilerde aranılan şartlar, belgeler ve yeterlik kriterleri. …” hükmü, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Yeterliğin belirlenmesinde uyulacak ilkeler” başlıklı 28’inci maddesinde “… (2) Yeterlik değerlendirmesi için istenecek belgelerin ve yeterlik değerlendirmesinde aranılacak kriterlerin, ihale veya ön yeterlik ilanı ile idari şartnamede veya ön yeterlik şartnamesinde ya da davet yazısında belirtilmesi zorunludur…” hükmü yer almaktadır.

Kamu İhale Genel Tebliği’nin “Tekliflerin alınması ve değerlendirilmesi” başlıklı 16’ncı maddesinde “…16.9. Katalog, kılavuz, çizim, fotoğraf vb. belgeler ve/veya numune istenen ihalelerde, tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında bu belgelerden ve/veya numune üzerinden teknik şartnameye uygunluk değerlendirmesi yapılır. Tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında anılan belgeler ve/veya numune üzerinden teknik değerlendirme yapılmasının öngörülmemesi halinde ise bu durumun ihale dokümanında belirtilmesi koşuluyla istenen belgelerin ve/veya numunenin sadece teklif ekinde sunulup sunulmadığına bakılır.” açıklaması bulunmaktadır.

İdari Şartname’nin “İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7’nci maddesinde “7.1. İsteklilerin ihaleye katılabilmeleri için aşağıda sayılan belgeler ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin bilgileri e-teklifleri kapsamında beyan etmeleri gerekmektedir.

7.5.4. İsteklinin teklifi kapsamında sunması ve/veya sağlaması gerektiği bu şartnamenin 7 nci maddesi dışındaki maddeleri ile teknik şartnamede belirtilen aşağıdaki belgeler ve/veya yeterlik kriterleri:

Lab Ihale Tablo

7.7.2. İhale komisyonunun gerek görmesi halinde demonstrasyon yapılması talep edilebilir. Demontrasyon zamanı ve yeri için ihaleden sonra istekli firmalara bilgilendirme yapılacaktır.

Demontrasyon işlemlerinde cihazın teknik şartnameye uygunluğunu değerlendirecek, demontrasyon esnasında kullanılan tüm malzemeler (kit, sarf malzemesi ve teknik malzeme) firma tarafından ücretsiz olarak sağlanacaktır.” düzenlemesi, “Diğer hususlar” başlıklı 48’inci maddesinde “48.1. İhalede uygulanacak sınır değer katsayısı (R): Diğer Hizmetler/0,71Kurulacak cihaz ve sistemlerle ilgili; marka, model, üretim tarihi vb. özellikler belirtilerek, teknik şartnamenin tüm maddelerine, şartname maddelerinin sırasına göre tek tek Türkçe olarak cevap veren “Şartnameye Uygunluk Belgesi” e- teklifte beyan edilecek, istenildiği takdirde belge halinde idareye sunulacaktır. İdareye sunulacak uygunluk belgesi, firmanın antetli kağıdına yazılmış ve imza konusunda yetkili firma görevlisi tarafından imzalanmış ve onaylanmış olmalıdır. Şartname uygunluk belgesinde verilen cevaplar, firmanın vermiş olduğu orijinal doküman, prospektüs veya katalogların hangi sayfa ve satırında olduğu açıklanarak işaretle belirtilecektir.” düzenlemesi,

Teknik Şartname’nin “Koagülasyon Grubu” bölümünün 6.4.11’inci maddesinde “Kullanılacak kitler cihazla tam uyumlu olmalıdır. Bu uyumluluk hem cihaz üreticisi hem kit üreticisi tarafından belgelenmelidir.” düzenlemesi,

6.4.14’üncü maddesinde “Cihazlarda HIL detektörü bulunmalı ve hemolizli, lipemik ve ikterik numuneler hakkında bilgi verebilmelidir veya bu numunelerden etkilenmemelidir.” düzenlemesi,

6.4.15’inci maddesinde “Cihazlar yüklenici firmanın sağladığı bir bağlantı ile uzaktan kontrol edilebilen bir programa bağlanabilmek ve istenildiğinde uzaktan müdahale edilebilmelidir.” düzenlemesi,

6.4.16’ncı maddesinde “Test sonuçlarının referans aralığın dışına çıkması halinde; bazı testlerde kullanıcının müdahalesine gerek olmaksızın, cihaz aynı testi dilüsyon yaparak tekrarlayabilmelidir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Başvuru konusu ihaleye ait doküman düzenlemeleri incelendiğinde, İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde isteklilerce teklif edilen ürünlerin Teknik Şartname’ye uygunluğunun tespitine yönelik ihaleye katılımda yeterlik kriteri olarak teknik bilgilerini içeren broşür, katalog, resim gibi tanıtım materyali istenildiği, buna ek olarak İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde tekliflerin değerlendirme aşamasında istekliden demonstrasyon talep edilebileceğine yönelik düzenleme yapıldığı tespit edilmiştir.

Ayrıca, İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde isteklilere ilişkin cihazlarının teknik özelliklerini gösteren tanıtım materyali ile demonstrasyon değerlendirmesinin ayrı yeterlik kriterleri olarak belirlendiğinden isteklilerin öncelikle teknik doküman kriterini sağlayıp sonrasında gerek görülmesi halinde demonstrasyon değerlendirmesine tabi tutulabileceği anlaşılmıştır.

…….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından ise yeterlik bilgileri tablosunda EKAP üzerinden 6’ncı kısım için teklif edilen Tokra M.T.I marka RAC 2800 model cihaz için teknik doküman yüklendiği tespit edilmiştir.

Anılan istekliye 25.11.2024 tarihinde EKAP üzerinden tebliğ edilen yazı ile ihalenin başvuruya konu 6’ncı kısmı için demonstrasyon talep edilmiş olup, demonstrasyon işlemi sonucunda isteklinin cihazının uygun olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

Başvuru sahibinin iddiasının ……….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin 6.4.11, 6.4.14, 6.4.15 ve 6.4.16’ncı maddelerini karşılamadığı yönünde olduğu anlaşıldığından, bu hususta akademik bir kuruluştan teknik görüş talebinde bulunulmuştur.

Yapılan inceleme, ……. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından Teknik Şartname’nin 6.4.11’inci maddesini karşıladığına yönelik taahhütname sunulduğu, ayrıca ÜTS kayıtları incelendiğinde, cihaz ve kitlerin Tokra M.T.I marka olduğu görülmüştür.

Diğer taraftan, tarafımıza iletilen teknik görüş doğrultusunda; ihalenin 6’ncı kısmı üzerinde bırakılan Tokra Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin sunduğu teknik dokümanlardan Teknik Şartname’nin 6.4.14, 6.4.15 ve 6.4.16’ncı maddelerini karşılandığına yönelik bir bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde isteklilerce teklif edilen cihazların teknik bilgilerini içeren broşür, katalog, resim gibi tanıtım materyali ile demonstrasyon değerlendirmesinin ayrı birer yeterlik kriterleri olarak belirlendiği, isteklilerin öncelikle katalog gibi tanıtım materyali kriterini karşılaması gerektiği, sonrasında gerek görülmesi halinde demonstrasyon değerlendirmesi yapılabileceği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, ….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından teklif kapsamında sunulan cihazın ihale komisyonu uzman üyesi tarafından yapılan demonstrasyon değerlendirmesine tabi tutulduğu görülmekle birlikte, öncelikle katalog kriterini sağlamayan isteklinin cihazına ilişkin yapılan demonstrasyon sonucunun dikkate alınamayacağı anlaşılmıştır. Bu durumda, alınan isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Satınalma Dergisi Mart 2025, Yıl:13, Sayı: 147 Yayınlandı

Kapak Satınalma Dergisi Mart 2025 1

Değerli yöneticiler,

Mart 2025 sayımız yine dopdolu. Katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim.
Satınalma ve tedarik zinciri ekiplerimizin gelişimine katkı sağlayan çok sayıda makale ile karşınızdayız. Satınalma, tedarik zinciri, teknoloji, dış ticaret, mevzuat ve yönetim konularında eşsiz bir kütüphane haline geldik diyebilirim.

Ticaret Bakanlığımız tarafından Şubat 2025 Dış Ticaret verileri açıklandı.

Bir önceki yıla göre ihracatta % 1,5’lik azalarak 20.776 milyon dolar iken ithalatımızın % 3,8 büyüyerek 28.930 milyon dolara ulaştığı görülmektedir.
Son 12 ayda ihracatımız % 1,5 (262.661 milyon dolar) büyürken ithalatımızın % 1,2 (347.605 milyon dolar) düşmüştür. İhracatımızın artış ithalatımızın ise düşüş trendinde olması son derece önemlidir.

Ticaret Bakanımız Ömer Bolat, ocak-şubat döneminde ihracatta en fazla artış ve azalış gösteren sektörlere ilişkin bilgi verdi: “Mücevher sektörünün bu dönemde 1,2 milyar dolar artışla ihracatta ilk sırada yer aldığına işaret eden Bolat, sektörü 183 milyon dolarla otomotiv, 96 milyon dolarla demir, 88 milyon dolarla savunma ve havacılık sanayi, 43 milyon dolarla elektrik ve elektronik sektörlerinin takip ettiğini kaydetti.”

Emtia fiyat dalgalanmalarını, Küresel PMI ve Drewry Konteyner Endekslerini yakından takip ediyoruz.

Küresel İmalat PMI Kritik Seviyelerde Seyretmeye Devam Ediyor

Drewry Dünya Konteyner Endeksi mart ayının ilk haftasında % 3 gerileyerek 2.541 dolar oldu.  2019 (pandemi öncesi) yılı ortalama fiyatı 1.420 dolardan % 79 daha fazla.  Pandemi zirvesi olan 10.377 doların ise % 76 altında. Baltık Küresel Konteyner Endeksi % 11’lik bir düşüş göstererek 2.422,4 $ seviyesine geriledi.  FBX 13 Çin / Uzak Doğu – Akdeniz Güzergahı Endeksi ise 4,158.8 $ oldu. Bu veriler doğrultusunda dünya ana konteyner güzergahlarında fiyatların düşüş trendinde olduğunu söyleyebiliriz.

Şubat 2025 Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Küresel İmalat PMI verileri 50.6 seviyesinde. Avrupa Bölgesi İmalat PMI 47.6, Asya 51 ve Amerika Birleşik Devletleri 52.7 oldu. İhracat pazarlarımızda Almanya 46.5, Fransa 45.8, Çin 50.8 İngiltere 51 ve Japonya 48.7 seviyesine geldi. Dünya genelinde bir önceki aya göre 1-2 puanlık yükselmeler görülmektedir. Lider ihracat pazarımız Avrupa’da lokomotif ülkelerin hala 50 puanın altında olması ekonomilerinde hala belirsizliğin korunduğunu göstermektedir. Hindistan Şubat 2025 İmalat PMI verisi 56.3 oldu. Hindistan geçen ay olduğu gibi dünya ortalamasının üzerinde ilerleme devam ediyor.

Satınalma Eğitim Programları

Dergi sitemizi dikkatle takip eden okurlarımız için satınalma ve kurumsal satış uygulamalarını (vaka çalışmaları) zenginleştiriyoruz. Üyelik sağlayan firmalarımızın ve profesyonellerin saha örneklerinden istifade edeceklerine inanıyorum.

Şirketlerimize sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi ve yeşil satınalma uygulamalarında destek oluyoruz. Stratejik satınalma ve kategori yönetimi, tedarikçi performans değerlendirme, yöneticiler için müzakere teknikleri ve pazarlık becerileri (ileri seviye), harcama analitiği; maliyet ve gider analizi alanlarında eğitim hizmetleri sunuyoruz.Yöneticiler için bire bir (1-1) ve grup eğitimleri gerçekleştiriyoruz.

Eğitim kataloğumuzu  indirerek şirketiniz için en doğru eğitimi alabilirsiniz.  Eğitim alan firmalarımıza 6.000 TL değerinde (10 kişiye kadar) 1 yıllık e-dergi üyeliği hediye ediyoruz.

Dijital Üyelik ile tüm ekibinizi geliştirebilirsiniz.

Firma olarak dergi arşivine (147 sayı), e-kitap, sektör raporları ve gelecek bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat ERDAL
Editör

Satınalma Dergisi Mart 2025
Satınalma Dergisi Mart 2025

Şubat Ayında Konut Satış Adedi %29, Konut Satış Fiyatı %26 Arttı

Müzakere Teknikleri Eğitimi İleri Seviye Haber şubat Ayında Konut Satış Adedi , Konut Satış Fiyatı Arttı

Endeksa Şubat Ayı Konut Değer Raporu: Konut Satış Adedi %29, Satış Fiyatı %26 Arttı

Müzakere Teknikleri Eğitimi İleri Seviye Haber şubat Ayında Konut Satış Adedi , Konut Satış Fiyatı ArttıYapay zeka ile gayrimenkul değeri hesaplayan ve bu sayede alım satım işlemlerinin güvenle yapılmasını sağlayan Endeksa, Şubat 2025 Konut Değer Raporu’nu açıkladı. Verilere göre, Türkiye genelinde satılık konut fiyatları yıllık bazda nominal olarak artarken reel düşüş ise azalıyor. Şubat ayında Türkiye genelinde satılık konut fiyatları yıllık bazda %26, aylık bazda %3 artış gösterdi. Enflasyon etkisi göz önüne alındığında fiyatlar bir yılda reel olarak %10, bir ayda ise %1 düşüş kaydetti. Ortalama konut metrekare satış fiyatı 31.057 TL’ye yükselirken, ortalama konut fiyatı ise 4 milyon TL’ye ulaştı. Konut yatırımının geri dönüş süresi 13 yıl olarak hesaplandı.

Konut Satış Grafik

Endeksa Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Görkem Öğüt, rapora ilişkin şunları söyledi:

Endeksa Görkem Bey“Gayrimenkul piyasası, daha önce de öngördüğümüz gibi yılın başından bu yana hareketli bir seyir izliyor. 2025 yılının ilk iki ayında konut satışları geçen senenin aynı dönemine göre %29’luk bir artış gösterdi. Faizlerdeki kısmi düşüş ve bankaların kampanyaları, ipotekli satışları geçen senenin aynı dönemine göre %127 artırdı ve ipotekli satışlar toplam satışların %15’ini oluşturdu. Şu an bu hareketliliğin fiyat artışına yansımadığı bir dönemdeyiz. Kiralardaki artışın satış fiyatından yüksek olması sebebiyle konut yatırımının geri dönüş süresi 13 yıla kadar geriledi. Bu rakam 2022 yılının sonlarında 18 yıla kadar yükselmişti. Bu yıl içerisinde faiz indirimlerinin devam etmesi ve krediye erişimin kolaylaşması ile konut fiyatlarının yükselmesini bekliyoruz. Dolayısıyla konut yatırımı yapmayı planlayanlar için şu anki dönem oldukça uygun ve birçok kişinin bu fırsatı değerlendirmeye başladığını da görüyoruz.”

Yatırımcıya en fazla kazandıranlar: Bingöl ve Diyarbakır

Endeksa Şubat ayı Konut Değer Raporu’na göre, Şubat 2024’ten bu yana konut yatırımcılarına en fazla kazandıran iller Bingöl ve Diyarbakır oldu. Bingöl’de satılık konut fiyatları bir yılda %57 oranında artarken reel olarak ise %12 yükseldi. Ortalama metrekare fiyatı 18.834 TL oldu. Ortalama konut fiyatı Şubat 2024’te 1,7 milyon TL’yken Şubat 2025 itibarıyla 2,7 milyon TL’ye yükseldi. Bingöl’ü takip eden Diyarbakır’da da satılık konutların fiyatları nominal olarak %56 artış gösterdi. Enflasyon etkisinden arındırıldığında ise %11 artış yaşandığı görüldü. Ortalama metrekare satış fiyatının 24.192 TL olduğu Diyarbakır’da, konut fiyatları Şubat 2024’te 2,4 milyon TL iken Şubat 2025’te 3,7 milyon TL oldu.

En az artan iller: Muğla ve Malatya

Türkiye genelinde satılık konut fiyatların yıllık bazda en az arttığı iller ise Muğla ve Malatya. Ülkede ortalama gayrimenkul fiyatı en pahalı olan bölgelerin başında gelen Muğla’da yıllık nominal değişim %17,5. Enflasyon etkisinden arındırıldığında ise Muğla’da satılık konut fiyatlarının reel olarak %16 gerilediği görülüyor. Burada ortalama konut metrekare satış fiyatı 66.798 TL, ortalama konut fiyatı ise 8,7 milyon TL. Malatya’da ise yıllık nominal değişim %21 olurken reelde %14 düşüş yaşandı. Bu ilde ortalama metrekare fiyatı 17.813 TL, ortalama satış fiyatı ise 3 milyon TL.

4 büyük şehir arasında Ankara fiyat artışında birinci

Türkiye’nin en büyük 4 ili arasında satılık konut fiyatlarının bir yılda en fazla yükseldiği il Ankara oldu. Ankara’da nominal fiyat artışı %33,2 olurken, reel bazda %5’lik bir düşüş yaşandı. Başkentte konut metrekare fiyatı 27.183 TL’ye, ortalama konut fiyatı ise 3,5 milyon TL’ye yükseldi.

İzmir’de fiyatlar nominal olarak %30 artarken enflasyon etkisinden arındırıldığında fiyatlarda %7 düşüş gözlendi. İzmir’de ortalama konut fiyatı 5,1 milyon TL, konut metrekare fiyatı ise 40.629 TL oldu.

İstanbul’da satılık konut fiyatları yıllık bazda %25,8 nominal artış gösterirken reel olarak %10 geriledi. Mega kentte ortalama konut metrekare fiyatı 47.291 TL, ortalama konut fiyatı ise 5,4 milyon TL olarak kaydedildi.

Antalya’da ise yıllık nominal değişim %21,7 olurken reelde %13 düşüş yaşandı. Bu ilde ortalama metrekare fiyatı 39.884 TL, ortalama satış fiyatı ise 4,4 milyon TL.

Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Olgar ATASEVEN

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir Ramazan ayına erişmek daha nasip oldu. Bu ayın herkese hayırlı olması temel dileğim. Mübarek Ramazan ayı İslam dünyası için manevi bir öneme sahip olmakla birlikte, her zaman iş dünyası ve ticaret üzerinde de önemli etkiler yaratmaktadır. Özellikle tüketim alışkanlıklarının değişmesi, satın alma davranışlarının dönüşmesi ve tedarik zincirlerinin bu sürece adapte olması, Ramazan’ı sadece dini bir ay olmanın ötesine taşır. Bu yazımda, Ramazan ayının Türkiye ve küresel pazarlarda tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini inceleyeceğim. Ayrıca, bu dönemi verimli bir şekilde yönetmek için stratejik önerilerde bulunacağım. Haydi buyurun.

Ramazan’da Tüketim Alışkanlıkları: Talep Artışı ve Ürün Çeşitliliği

Çoğumuzun malumunda olduğu gibi, Ramazan ayı, özellikle gıda ve perakende sektörlerinde belirgin bir talep artışına neden olur. İftar ve sahur sofralarının zenginliği, geleneksel yemekler ve tatlılar, tüketicilerin alışveriş davranışlarını şekillendirir. Türkiye’de, bu dönemde marketlerde taze gıda, et, süt ürünleri, bakliyat ve tatlı malzemelerine olan talep ciddi oranda artar. Örneğin, hurma, Ramazan’ın simgesel ürünlerinden biridir ve özellikle bu dönemde ithalatı artar. Türkiye’de üretilen lokum, güllaç gibi geleneksel tatlılar da Ramazan’da hem yerel hem de uluslararası pazarlarda büyük ilgi görür.

Bu talep artışı, tedarik zincirlerinin daha hassas bir şekilde planlanmasını gerektirir. Özellikle taze ürünlerin tedarikinde zamanlama kritik öneme sahiptir. Tedarikçiler, üreticiler ve perakendeciler, Ramazan öncesi stoklarını artırarak ve lojistik süreçlerini hızlandırarak tüketici talebini karşılamaya çalışır. Örneğin, Türkiye’de büyük market zincirleri, Ramazan öncesi tedarikçileriyle yakın iş birliği yaparak, özellikle iftar ve sahur ürünlerinin raflarda eksik olmamasını sağlar.

Dijital Satın Alma Kanallarının Rolü: Online Alışveriş ve Hızlı Teslimat

Son yıllarda, özellikle pandemi sonrası dönemde, dijital satın alma kanallarının kullanımı hızla artmış durumda. Ramazan ayı da bu eğilimi daha da belirgin hale getiriyor. Türkiye’de ve dünya genelinde tüketiciler, iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırmak için online market alışverişlerine yöneliyor. Büyük perakendeciler ve yerel esnaf, bu talebi karşılamak için online sipariş ve hızlı teslimat seçeneklerini genişletiyor.

Örneğin, Türkiye’de Migros, CarrefourSA ve Getir gibi şirketler, Ramazan ayına özel kampanyalar ve hızlı teslimat seçenekleri sunarak tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Benzer şekilde, Suudi Arabistan’da Noon ve Amazon.ae gibi platformlar, Ramazan’a özel indirimler ve hızlı teslimat seçenekleriyle tüketicilere ulaşıyor. Bu durum, tedarik zincirlerinin dijital dönüşüme uyum sağlamasını ve lojistik operasyonlarını optimize etmesini gerektiriyor.

Küresel Tedarik Zincirlerinde Ramazan Etkisi

Ramazan ayının etkileri sadece Türkiye ile sınırlı değil. Dünya genelinde 1.9 milyar Müslüman nüfusun yaşadığı düşünüldüğünde, bu ayın küresel tedarik zincirleri üzerinde de önemli bir etkisi var. Özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde, Ramazan ayı boyunca tüketim alışkanlıkları benzer şekilde değişiyor.

Örneğin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde, Ramazan ayı boyunca gıda ve perakende sektörlerinde ciddi bir talep artışı yaşanıyor. Bu durum, küresel tedarik zincirlerinin bu bölgelere yönelik olarak daha fazla ürün sevkiyatı yapmasını gerektiriyor. Ayrıca, bu ülkelerdeki yerel tedarikçiler de stoklarını artırarak, tüketici talebini karşılamaya çalışıyor.

Ramazan ayı, aynı zamanda uluslararası ticaretin de hareketlendiği bir dönem. Özellikle geleneksel Ramazan ürünleri, bu dönemde ihracat ve ithalatın artmasına neden oluyor. Türkiye, bu ürünlerin ihracatında önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Türk lokumu ve diğer geleneksel tatlılar, Ramazan ayında Ortadoğu ülkelerinde büyük talep görüyor. Ayrıca, diğer taraftan Türkiye’nin hurma ithalatı da bu dönemde artıyor, çünkü hurma, Ramazan sofralarının vazgeçilmezi ve orucun açılışında önemli bir gelenek ve sünnetin bir parçası olarak önemini hep koruyor.

Ramazan’da Satın Alma ve Tedarik Zinciri Yönetimi İçin Stratejik Öneriler

Ramazan ayının tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir önem taşıyor. İşte bu dönemi daha verimli yönetmek için size bazı stratejik öneriler:

  1. Talebi Öngörün ve Stokları Planlayın: Ramazan ayı boyunca artan talebi öngörmek ve stoklarınızı buna göre planlamak, tedarik zincirlerinizin sorunsuz çalışmasını sağlar. Özellikle taze ürünler ve geleneksel Ramazan ürünleri için tedarikçilerinizle yakın iş birliği yapın. Bunların yetmeyeceği durumlarda ise yapay zeka tahminleme araçlarını kullanmak işletmelerin daha nokta atışı planlama yapmasına olanak verir.
  2. Dijital Dönüşümü Hızlandırın: Online satış kanallarınızı Ramazan ayına özel olarak optimize edin. Hızlı teslimat seçenekleri sunarak, tüketicilerin iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırın. Mobil uygulamalar ve sosyal medya kampanyalarıyla tüketicilere ulaşın. Ramazan ayına özel davranın ve böyle olun.
  3. Lojistik Operasyonlarınızı Esnetin: Teslimat süreçlerinizi hızlandırın ve lojistik operasyonlarınızı Ramazan ayının yoğunluğuna göre ayarlayın. Özellikle iftar saatlerine yakın teslimatlar için ekstra kaynak ayırın. Bu aynı zamanda tüketici tercihlerinde işletmenize pozitif katkı sağlayacaktır.
  4. Kültürel Hassasiyetlere Önem Verin: Ramazan ayına özel ürünler ve kampanyalar geliştirerek, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayın. Örneğin, geleneksel iftar menüleri veya Ramazan paketleri sunabilirsiniz. İki madde önce söylediğim gibi Ramazan ayına özenli hazırlanın ve bu aya özel ürün ve teklifleriniz olsun.
  5. Küresel Tedarik Zincirlerini Gözden Geçirin: Uluslararası tedarik zincirlerinizi Ramazan ayına göre yeniden değerlendirin. Özellikle Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelere yönelik ihracat ve ithalat stratejilerinizi gözden geçirin. Bu işletmenizin yurt dışı açılım stratejisinin bir parçası olmalıdır.

Ezcümle, Ramazan ayı, tüketim alışkanlıklarından tedarik zincirlerine kadar birçok alanda önemli değişikliklere neden oluyor. Türkiye gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, bu etkiler daha belirgin olurken, küresel tedarik zincirleri de bu dönemde ciddi bir hareketlilik yaşıyor. Şirketler, Ramazan ayının getirdiği fırsatları değerlendirmek ve zorlukların üstesinden gelmek için doğru stratejiler geliştirmeli. Bu sayede, hem tüketici memnuniyetini artırabilir hem de tedarik zincirlerinin verimliliğini koruyabilirler.

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemRamazan ayı, sadece manevi bir dönem değil, aynı zamanda iş dünyası için de büyük bir fırsatlar ve zorluklar dönemidir. Bu dönemi doğru yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir rekabet avantajı sağlayabilir. Herkese tekrar hayırlı Ramazanlar.

 

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr