İletişim Sektörü İzmir’de Buluştu

Türkiye Halkla İlişkiler Derneği-TÜHİD tarafından düzenlenen “TÜHİD Anadolu Buluşmaları İzmir”etkinliği Şekerbank ana sponsorluğunda İzmir Ticaret Odası desteğiyle gerçekleşti.

Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından düzenlenen ana teması “iletişim” olan TÜHİD Anadolu Buluşmaları’nın ikincisi Şekerbank ana sponsorluğunda İzmir Ticaret Odası’nda gerçekleşti. İş ve iletişim sektörlerinden ünlü isimlerin, bilgi ve deneyimini katılımcılarla paylaştığı toplantıda, “İletişim Sürecindeki Marka Şehirler”, “Dijital İletişim” ve “İletişim ve Yöneticiler” konuları masaya yatırıldı.

TÜHİD Anadolu Buluşmaları’nın İzmir’deki etkinliğine, İzmir Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş başta olmak üzere, iş dünyası, dernek temsilcileri ve üyeleri, akademik çevreler ve iletişim fakültesi öğrencileri katıldı.

TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş yaptığı açılış konuşmasında; Anadolu Buluşmaları’nın ikincisini İzmir’de yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi. İzmir’in Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti olduğunu anımsatan Karakaş, “İletişim sadece İstanbul’un odağında olmamalı. TÜHİD olarak bu toplantıları Anadolu’da yapmamızın en önemli nedeni de iletişim konusundaki çalışmaları yaygınlaştırmaktır” dedi.

TÜHİD’in bu yıl 45’inci yılının kutlandığını anımsatan Gonca Karakaş, “Anadolu Buluşmaları sektörümüzün Anadolu ayağını harekete geçirmek, bölgedeki iş dünyasının temsilcilerini iletişim konusunda bilgilendirmek, kamu ile işbirliği yapmak ve sektör temsilcileriyle, genç iletişimcileri akademisyenleri, fikir önderlerini iş dünyası ile bir araya getirmek amacıyla organize ediliyor.16 Şubat’ta İzmir’de 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin 95’inci yıldönümü kapsamında, İzmir özelinde, TÜHİD’in Kurucusu, duayenimiz Prof. Dr. Alâeddin Asna anısına buluşmamızı düzenledik. Sonraki Anadolu Buluşması 27 Nisan’da Afyon’da gerçekleşecek ve yıl içinde farklı illerle devam edecek” diye konuştu.

Marka şehir olmak için tutarlılık ve odaklanma esastır

Başkanlığını TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Gonca Karakaş’ın yaptığı , “İletişim Sürecinde Marka Şehirler”konulu oturumun panelistleri A&B İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Asna, MediaCat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi Marka Okulu Eş Başkanı Pelin Özkan ve Marka Danışmanı ve BrandMap Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Fidan’dı.

Sibel Asna, konuşmasında “Marka şehir olmak için tutarlılık ve odaklanma esastır, sebat ve topyekûn kararlılık gerekir” dedi.

Küreselleşme sürecinde yerelliğin ve özgünlüğün çok daha ilgi çekici hale geldiğini belirten Pelin Özkan, bu anlamda İzmir’in Türkiye’nin en şanslı şehirlerinden birisi olduğunu ifade etti.

“Kent markalaşma,kolektif bilinç çalışmasıdır” diyen Bülent Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “Bir kent bireylerden ziyade toplam olarak tüm halkın ortak değerlerini yansıtır. Ortak bir karar yoksa yani kentin ortak bir kararla oluşturulmuş kimliği,konumlaması ve bunların yansıtıldığı iletişim yoksa kentin ayrışan, fark yaratan bir yapısı da olamaz.”

Dijitalleşme toplumsal hayatı köklü bir dönüşümden geçiriyor

Dijital İletişim” konulu oturumun başkanlığını İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Uzunoğlu yaptı. Oturumun panelistleri HAVAS Yaratıcı Grup Türkiye CEO’su Serhat Akkılıç, IPPA Dijital PR Kurucu Direktörü Fatmanur Erdoğan ve Vodafone Türkiye Kurumsal İletişim Kıdemli Müdürü ve TÜHİD Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Sevil Wittmann’dı.

Serhat Akkılıç konuşmasında şunları ifade etti: “Dijital, iletişim sektöründe bize yeni iş yapış biçimleri sunarken aslında iletişimin temel düsturları olan anlamlı ve tutarlı olmayı teknoloji bakış açısıyla harmanlama olanağı da veriyor. İletişim mesleğinin icra edilme şeklinden, ihtiyaç duyduğu yetenek setine ve insan kaynağına kadar önemli değişikliklere gebe sektörümüz. Değişmeyen ise, duayenlerden tecrübe aktarımıyla öğrenebileceğimiz temel değerlerimiz.”

Sevil Wittmann ise konuşmasında ” Dijitalleşme, sadece ekonomiyi değil, toplumsal hayatı da köklü bir dönüşümden geçiriyor. Artık şirketler kendi sektörlerindeki en iyi deneyimi sunmak için yarışmıyor. Artık, tüketicilerin ‘şimdiye dek yaşadığı en iyi deneyimi’ sunmak için yarışıyorlar. Bu dijital trend, iletişimin de yeni becerilere, geleneksel sektör sınırlarının ötesinde yeni iş modellerine ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor.”diye konuştu.

İletişimin yönünün artık dijital iletişim olduğuna dikkat çeken IPPA Dijital PR Kurucu Direktörü Fatmanur Erdoğan, “Şirketler kültür değişimi istiyorlarsa dijital iletişime ve kurumun iletişimine artan oranda önem vermeye başlaması gerekiyor” dedi.

Yöneticilerin yol arkadaşları iletişimciler olmalı

İletişim ve Yöneticiler” konulu oturumun konuşmacısı Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadının Güçlenmesi Eş Başkanı ve Yeşim Tekstil Kurumsal İletişim Müdürü Dilek Cesur’du.

Dilek Cesur konuşmasında şunları söyledi: “Bir yönetici için iletişim iki açıdan çok önemli. Öncelikle temsil ettiği kurum ve kendi itibarını inşaa edip korumak, ikinci olarak da kendini en doğru şekilde ifade edip tüm paydaşları ile doğru bir iletişim kurabilmek… Yöneticiler kendileri için bu kadar önemli olan bir süreci yönetirken mutlaka profesyonel bir yardım almalılar. Bu noktada da yanı başlarındaki yol arkadaşları mutlaka kurumsal iletişim mesleğini profesyonel olarak sürdüren, iletişim konusunda uzman kişiler olmalı.

Dünyanın En Büyük Organik Fuarına Türk Organik Sektöründen Rekor Katılım

Almanya’nın Nürnberg şehrinde düzenlenen BioFach Organik Ürünler Fuarı, 29. kez kapılarını ziyaretçilere açtı. 14 -17 Şubat 2018 tarihleri arasında açık kalan fuarda, 2023 yılında 2.5 milyar dolar ihracat hedefiyle yola çıkan organik sektöründeki toplam 39 Türk firması yerini aldı.

Dünyanın en büyük organik fuarı olarak kabul edilen Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda Türkiye milli katılım organizasyonu Türkiye’de organik sektöründe koordinatör birlik olan Ege İhracatçı Birlikleri tarafından gerçekleştirildi. Fuarda milli katılım organizasyonu ile 24 Türk firması bulunurken toplamda 39 Türk firması yer aldı.

Türkiye’nin uzun yıllardır Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda yerini aldığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu,Türkiye’nin bu sene 39 firma ile en yüksek katılımın gerçekleştirdiğini, bunun da Türkiye’deki organik sektörünün gelişimini göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi. Ayrıca, son yıllarda tüketici taleplerinde sağlıklı ve güvenilir gıdalarınön plana çıktığına değinen Tarakçıoğlu, organik gıda bilincini artırmak gerektiğini belirtirken, tüketiciler tarafındaninsan sağlığına uygun, organik, güvenli ve çevreye zarar verilmeden üretilen ürünlerin tercih edildiğini kaydetti.

Hedef: 2,5 milyar dolarlık organik ürün ihracatı

Türkiye’nin organik ürünler ihracatının 500 milyon dolar seviyesinde olduğunu belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, “Türkiye’de özellikle Ege Bölgesi’nin organik sektörünün üretim merkezi olmasının yanı sıra, ihracatında da önemli bir paya sahip olduğunu, organik ürün ihracatının yüzde 74’ünü Ege İhracatçı Birlikleri üyesi ihracatçılar tarafından gerçekleştirildiğini belirtmek isterim. Etkinliklerimiz sayesinde Türk organik sektörünün, yıllık 500 milyon dolar seviyesindeki ihracatını, uluslararası fuarlara katılarak 2023 yılında 2,5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

Tarakçıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Organik tarım tüm dünyada hızla gelişmekte ve günümüzde 120’den fazla ülkede uygulanmakta. Dünya genelinde organik gıda ve gıda dışı ürün üretim alanı, miktarı ve global ticaret hacmi her geçen yıl artıyor. Organik ürün ihracatında katma değerli ve inovatif ürün yaratma şansı da daha yüksek. Biofach Organik Ürünler Fuarı’nda ülkemizden katılım sağlayan firmalar, başta organik kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm ve kuru kayısı gibi organik kuru meyvelerimiz olmak üzere, fındık, fıstık, badem, kuru domates ve domates konsantresi, konserve ve salamura meyve ve sebzeler, baharat ürünleri, hububat ,bakliyat ve yağlı tohumlar, meyve suları ve konsantreleri, yarı kuru sebzeler, dondurulmuş sebze ve meyveler gibi belli başlı gıda ürünlerini Almanya ve dünyanın dört bir tarafından gelen ithalatçılara sunma fırsatı elde etti, iş görüşmeleri gerçekleştirdi , Gelecek yıllarda potansiyelimizi daha fazla ortaya koyabilmek adına ihracatçı firma ve Türkiye standını artırmayı hedefliyoruz” dedi.

T.C. Nürnberg Konsolosu Gürol Baş, Türkiye standını ziyaret etti ve milli katılım organizasyonuyla fuarda yerini alan Türk stantlarını gezerek katılımcılarla temaslarda bulundu.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Nurettin Tarakçıoğlu, fuarı ziyaret eden Tarım Bakanlığı Organik Ürünler Daire Başkanı ile de görüşerek Türkiye’de organik tarım ürünlerinin üretiminin artırılması için işbirliği yapılması ve kısa sürede çalışma başlatılması yönünde karar alındğını kaydetti.

14-17 Şubat 2018 tarihleri arasında 29.su düzenlenen olan Biofach Organik Ürünler Fuarı’na Ege İhracatçı Birlikleri Milli Katılım Organizasyonu ile katılan Türk firmaları alfabetik olarak şu şekildedir: “Armada Gıda, Bionas Tarım, Biyosam Organik Tarım, Defne Dış Ticaret, Dervişoğlu Tarım Ürünleri, Duru Bulgur Gıda, Ertürk Üzüm Ve Tarım Ürünleri, Farmeks Tarım Ürünleri, Gabay Dış Ticaret, Göçmez Aş., Göknur Gıda, Hattı Gıda, Interorganic Gıda, Işık Tarım Ürünleri, K.F.C. Gıda, Karahan Un, Namsal Gıda, Nimeks Organik Tarım Ürünleri, Pagmat Pamuk Tekstil Gıda Saneks Kuru İncir, Sda Gıda Tarım, Tiryaki Agro Gıda, Tunay Gıda, Yeditepe Organik Tarım Gıda.”

Balıkçılık Sektörü 1 Milyar Dolar İhracata Koşuyor!

Su ürünleri sektörü 1 milyar dolar ihracat hedefliyor

Türkiye’nin ihracatta yıldız sektörlerinden biri olan Su Ürünleri Sektörü 2018 yılında 1 milyar dolar ihracat hedefliyor. 2000 yılında 60 milyon dolar olan ihracatını her yıl düzenli olarak arttırarak 2017 yılında 856 milyon dolara yükselten Su Ürünleri Sektörü 2018 yılında 1 milyar dolar barajını geçmek için güçlerini birleştirdi.

Su ürünleri yetiştiriciliğinin, en genç, en hızlı büyüyen ve en dinamiksektörlerden biri olduğunu bilgisini veren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan, 2017 yılında ICCAT (Uluslararası Atlantik Okyanuslarını Koruma Komisyonu) Toplantısında Türkiye’nin orkinos kotasında artış olduğunu bu sayede 100 milyon dolarlık artış beklediklerini kaydetti.

Alabalık için Avrupa Birliği’nden heyet geliyor

Türk balıkçılık sektörünün Avrupa Birliği nezdindeki alabalık soruşturmasının olduğunu hatırlatan Kızıltan şöyle devam etti: “Yüzde 8.5 verginin kaldırılması için Nisan ayında Avrupa Birliği’nden heyet gelecek, firmaları ziyaret edecek. tezlerimizi kabul ettirirsek verginin kaldırılması ya da oranın düşmesi mümkün olacak.”

Türk balıklarının Norveç somonundan üstün olduğu anlatılacak

Türk balıkçılarının somon ile mücadelesini devam ettirdiği bilgisini paylaşan Kızıltan, “Norveç’in somon ile ilgili çok büyük propagandası var. TV’de, sinemalarda, bizim balıklardan daha üstün olduğu algısı yaratılmak isteniyor. Biz de buna karşı Türk balıklarının başta omega3 olmak üzere besinsel değerlerinin somunun gerisinde olmadığını paylaşan tanıtan kampanyalar yapacağız. Bilim adamlarından ve popüler isimlerden yararlanacağız” şeklinde konuştu.

Atalay: “Su ürünleri sektörü tam bir başarı öyküsü”

Türkiye’de su ürünleri sektörünün gelişimini başarı öyküsü olarak tanımlayan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Mustafa Altuğ Atalay, 2018 için ortaya konulan 1 milyar dolar ihracat hedefinin önemli bir rakam olduğunu kaydetti. Atalay, “Dikkat çekme açısından çok önemli. Türkiye’de 1 milyar dolar üzerinde ihracat yapan sektör 30’un altında. Dikkat çekici bir noktaya geldiğiniz için sorunların çözümü ve geniş kitlelere hitap etmek için çok önemli” dedi.

130 bin tonluk deniz alanı açıldı

2017 yılında büyük alabalık üretenlere 25 kuruş destek verdikleri ifade eden Atalay, balık üretim alanlarının artması için yaptıkları çalışmaları ise şöyle özetledi: “Samsun – Sinop arasında 30 bin ton yeni üretim alanı tespit ettik veüretim başladı. Didim’de yaklaşık 40 bin tonluk üretim alanı açıldı. Mersin’de çalıştık 60 bin tonluk bir potansiyel açıldı, ön izinler verilme aşamasında 130 bin tonluk deniz alanı açıldı. Bu üretimin ihracata yansıması beklentimiz var.”

İç tüketimi arttıracak tanıtım projelerine destek vermeye hazırız

Türkiye’de su ürünlerinde iç tüketimi arttırmak için tanıtım projelerine kaynak bulunabilineceğini dile getiren Atalay, Türkiye’nin 81 milyonluk çok büyük bir ülke olduğunu kişi başı tüketimin 1 kg arttırılması halinde 81 bin ton tüketim artışı olacağını, tüketimin kişi başı 2 kg arttırılması halinde ise üretilen balığın yetmez hale geleceğini söyledi.

Balık çiftliklerinin kiralamalarının 2011 yılından beri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapıldığı bilgisini paylaşan Atalay, “Kiralama 2019 yılına kadar Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılacak. Sonrasında kiralama Özel İdare ve Büyükşehir Belediyelerine geçebilir. Bu konuda başvurularımızı yaptık kanun çıkmasını bekliyoruz. Bu kanunun çıkması için desteğinizi bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Demir; “Dünya su ürünleri ihracatında payımızı yüzde 2-3’e çıkarmalıyız”

Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdür Yardımcısı Musa Demir, Türkiye’nin dünya su ürünleri pazarında yüzde 1’in altında pay aldığını, bu payın yüzde 2-3’e çıkarmamız gerektiğini dile getirdi. Demir, “Su ürünlerinde dünya genelinde avlanma azalıyor, yetiştiricilik artıyor. Türk ihracatçılarımız çok yetenekli, ihracatımıza bu sektörün katkılarının artacağına inanıyoruz” dedi.

Sektör Toplantıları ile ihracatçıların sorunlarını çözdüklerini ifade eden Demir, Ekonomi Bakanlığı olarak firmaları ziyaret ederek sorunlarını çözme yoluna gittiklerini bu ziyaretler sayesinde hem Ekonomi Bakanlığı’nın faaliyetlerini anlattıklarını, hem de sektörlerin faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduklarını, saha çalışmasından çıkan sorunları ve sonuçları diğer bakanlıklara gönderdiklerini ve takip ettiklerini anlattı.

“Devlet yardımlarında çok revizyonlar yaptık. gerek istenen belgelerin azaltılması, gerekse ödemelerin hızlandırılması yönünde son 1 yılda iyileştirmeler yapıldı” şeklinde konuşan Demir, “Su ürünleri sektörü protein kaynağı çok önemli bir sektör temel protein kaynağı olduğu için su ürünleri sektörünün deniz ürünleri sağlıklı ürünler olaraktüm dünyada revaçta. İhracat 1 milyar dolara yaklaşmış durumda. Ben Japonya’da görev yaptım. Su ürünlerini tanıma fırsatı buldum. Japonya su ürünleri tüketiminde başta geliyor. Biz de haftada 2 kez mutfakta tüketilirken, onlarda günde iki kez tüketiliyor. ICCAT’ta kota artması su ürünleri sektörü açısından çok önemli bir gelişme. Bu ihracatta bir ivme meydana getirecektir” diyerek sözlerini tamamladı.

“Su Ürünleri Sektör Değerlendirme Toplantısı”nda, Prof. Dr. Üstün Dökmen, “Bir kurumda BİZ’i oluşturmada, takım kurmada, ekip olmada ve sinerjiyi arttırmada sağlıklı iletişimin ve uzlaşmanın önemi ile Yönetim becerisi ve liderlik” konulu sunum yaparken, Fütürist Alphan Manas ise; “Geleceğin Şirketleri ve Şirketlerin Sürdürülebilir Gelecek Senaryoları” başlıklı bir konuşma yaptı.

Dünya Devi Havayolu Şirketleri Türk Balığını Hava Kargo ile Taşımak için Yarışıyor!

Hava kargo ile ihracat Türk su ürünleri sektörünün ihracatında 7 yılda yüzde 10 paya ulaşınca dünya devi havayolu şirketleri Türk balığını indirimli fiyatlarla taşımak için sıraya girdi.

Türk su ürünleri sektörü, Turkish Cargo ile İzmir-New York hava kargo seferleri koymaya hazırlanırken, Luftansa, Atlas Global ve Pegasus Havayolları kargo fiyatlarını düşürdü. Emirates Havayolları ve UPS ise Türkiye için rekabetçi fiyat vermeye hazırlanıyor.

Türkiye’nin su ürünleri ihracatının yüzde 73’ünü üyelerinin gerçekleştirdiği Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği, balıkçılığın başkenti Bodrum’da “Su Ürünleri Sektör Değerlendirme Toplantısı”nda bir araya geldi.

Hava kargo ile taşıma seçenekleri artıyor

Türkiye’nin su ürünleri ihracatında hava kargonun payının her geçen yıl artarak 2017 yılı sonunda toplam ihracatta yüzde 10 paya ulaştığını belirten Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Sinan Kızıltan hava kargo ile ilgili yürüttükleri çalışmaları şöyle özetledi; “Turkish Cargo yeni uçaklar alıyor. Yeni destinasyonlar devreye girecek. İzmir – New York arasında hava kargo seferlerinin başlaması için görüşüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu seferler başlayacak. Bunun yanında Luftansa, Atlas Global ve Pegasus Havayolları kargo fiyatlarını düşürdü. Emirates ile toplantı yaptık. Türkiye planları olduğunu söylediler, UPS Türkiye için rekabetçi fiyat vermek istiyor. Hava kargo sayesinde Amerika Birleşik Devletleri’ne ihracatımız 2013 yılında 11 milyon dolar iken 2017 yılında 35 milyon dolara yükseldi.”

Çin Yeni Yılı ve Bahar Bayramı Başladı

Çin takvimine göre yeni yılın ilk günü başlayan, Çin’in en uzun ve en önemli geleneksel bayramı olan Bahar Bayramı başladı. Fener Bayramı’na kadar on beş gün süreyle devam edecek olan Bahar Bayramı, Çin takvimine göre 21 Ocak ile 20 Şubat tarihleri arası bir güne denk geliyor.

Çinlilerin Bahar Bayramı’nı kutlama nedenlerine dair çeşitli açıklamalar olsa da ana nedenleri; yoğun bir çalışma temposuyla geçen bir yılı kutlayarak uğurlamak, aile ile zaman geçirerek dinlenmek olarak sıralanabilir.

Çinlilerin bir tarım toplumu olduğu zamanlarda, Bahar Bayramı yeni başlayacak yılda hasatın iyi olması amacıyla kutlanırdı. 21. Yüzyılda Çinlilerin çoğu şehirlerde yaşadığı için, Bahar Bayramı yeni yılın iş hayatında daha fazla başarı ve kâr getirmesi için de kutlanıyor. Çin Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Karslı, Çin yeni yılı ve bahar bayramının Çinliler ve Çin Kültürü için çok büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor.

Çinliler Bahar Bayramı’nı Nasıl Kutlarlar?

Çin Bahar Bayramı, aynı zamanda “Çin Yeni Yılı”nın başlangıcı demektir. Çin Yeni Yılı’nın Çince adı olan 新年(xīnnián) kelimesindeki 年nián karakteri ve kırmızı rengin Çin kültüründe ayrı bir önemi vardır, bu durum şöyle bir efsane ile açıklanır:

Yıllar önce dağın birinde Nian adlı bir yaratığın yaşadığına inanılırmış. Her yılın ilk günü Nian, saklandığı dağdan çıkar ve civarda yaşayan köylülere görünerek onları korkuturmuş. Onu kovmak için çeşitli yollar arayan köylüler, Nian’in özellikle kırmızı renkten ve davul, havai fişek gibi yüksek seslerden korktuğunu anlayınca evlerini kırmızı renge boyamışlar ve geleneksel olarak her yıl bu davranışı gerçekleştirir olmuşlar.

Çinliler gerek ev dekorasyonlarında, gerek çeşitli süslemelerde kötü ruhları ve tüm kötülükleri bulundukları ortamdan uzaklaştırmak için kırmızı rengini çok kullanır. Bahar Bayramı için de evlerini, sokaklarını, mahallelerini temizleyip; buraları kırmızı renkli objelerle süslerler.

Yılbaşı gecesi, yeni elbiseler giyilip aile ile birlikte uğur getireceğine inanılan yemekler yenir. Yılbaşı masasında balıkçin mantısıtangyuan adlı tatlının bulunmasına özen gösterirler. Ayrıca Çinlilerin çoğu, birbirlerine Hongbao adı verilen kırmızı zarflar içinde para verirler, sosyal medya uygulaması olan WeChat’ten de tebrik mesajları ve elektronik hongbao ile sembolik miktarlarda para yollarlar.

Taşradaki kutlamalar şehirlerdekilere göre daha gelenekseldir. Havai fişek patlatma, ejderha ve aslan dansları ve tapınaklarda dua etme, kutlamalar içerisinde önemli yer tutar. Şehirlerdeki göçmen işçilerin çoğu köylerine, kasabalarına, ailelerinin yanına geri dönerler. Bu geri dönüş, dünyanın en büyük göçünün gerçekleşmesine neden olur.

Büyük şehirlerde ise Bahar Bayramı sırasında yurt içinde ve yurt dışında turistlik geziler yapanların sayısı hızla artıyor. Şehirli halkın geziye gitmesi, taşralıların da köy ve kasabalarına geri dönmeleri nedeniyle Pekin, Şanghay, Guangzhou gibi metropoller boşalıp neredeyse hayalet şehirlere dönerler.

Bahar Bayramı sırasında yapılması ve yapılmaması gerekenler

Çinliler, bir yılın başlangıcının tüm yılı etkilediğine inanırlar. Bahar Bayramı sırasında, yani yeni yılın ilk gününden itibaren on beş gün süresince çeşitli inançlara ve tabulara göre hareket ederler. Bazı Çinliler bayramın ilk üç günü temizlik yapılmasının uğursuzluk getireceğine, çocuk ağlamasının kötü şans getireceğine inanırlar. Ayrıca, borç istemek hiç uygun bulunmaz.

Enerji Sektöründe Siber Güvenlik Sistemleri İhtiyacı Karşılamıyor

EY’nin Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyacını karşılamadığını belirtiyor. Katılımcıların %85’i ise şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlaline karşı etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY, bu yıl 20.’sini gerçekleştirdiği Küresel Bilgi Güvenliği 2017-18 Araştırması’nın (Global Information Security Survey – GISS) enerji dağıtım sektörüne ilişkin sonuçlarını açıkladı. Dünya genelinden yaklaşık bin 200 büyük ölçekli şirket yöneticisinin anket yoluyla katılımı ile hazırlanan araştırma, farklı sektörlerden şirketlerin günümüzün dijital ekosisteminde siber güvenlik tehdit ve saldırılarına karşı yaptıkları hazırlık ve yatırımlar ile ilgili çarpıcı bulgular ortaya koyuyor.

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü firmalarının tamamı (%100) siber güvenlik sistemlerinin şirket ihtiyaçlarını karşılamadığını ifade ediyor. Bununla birlikte enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %58’i dijital ekosistemin takip edilmesi veya izlenmesi konusunda güçlük yaşanacağını öngörüyor. Araştırmada, dijital ekosistemin takip edilmesi konusunda güçlük çekileceği beklentisinin tüm sektörler genelinde %36 ile enerji sektöründen oldukça düşük olduğuna dikkate çekiliyor.

Dijital dönüşüm enerjide risk yönetimini güçleştiriyor

Teknolojik ilerlemelerin etkisiyle radikal bir dönüşüm sürecinde olan enerji dağıtım sektörü şirketleri için içerisinde faaliyet gösterdikleri dijital ortamın haritasını çıkarmak gittikçe zorlaşıyor. Araştırmada; enerji değer zincirinin daha da çok parçalı bir yapıya sahip olması ile birlikte mikro şebekeler ve dağıtılmış enerji kaynaklarındaki yükselişin enerji dağıtım sektöründe risklerin anlaşılması ve yönetimini güçleştirdiği vurgulanıyor. Artan güvenlik tehditlerine rağmen, katılımcıların %85’i şirketlerinde düzenli olarak kriz senaryolarını test eden ve olası bir siber güvenlik ihlalinin ardından etkin kriz yönetimi sağlayacak bir program olmadığını ifade ediyor.

“Siber güvenlik, şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olmalı”

“Dijital ekosistemin genişlemesi, enerji dağıtım sektörü firmalarını daha yoğun ve karmaşık, daha da önemlisi kritik öneme sahip fonksiyonları aksatabilecek siber saldırılarla karşılaşma riski taşıyor” diyen EY Türkiye Enerji Sektörü Lideri Erkan Baykuş konu ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Enerji dağıtım sektörü şirketleri her ne kadar siber güvenlik konusunda geçtiğimiz yıllarda kaydedilen ilerleme ile birlikte tehditler konusunda daha güvende hissetseler de araştırma sonuçları daha gelişmiş ve hedefli saldırılarla baş etmede yetersiz olduklarına işaret ediyor. Siber tehditlere karşı dirençli bir yapı oluşturulmasında şirketlerin öncelikle kurum genelinde benimsenen kapsamlı bir risk yönetimi stratejisine sahip olmaları gerekiyor. Siber güvenlik yönetim stratejisinde, karmaşıklaşan tehditler karşısında çok katmanlı bir yaklaşım ile hareket edilmesi ve başarısı kanıtlanmış öncü uygulamaların kullanılması önem taşıyor. Diğer taraftan şirketlerde güvenlikten sorumlu yetkililerin endişe duydukları konuları üst düzey yönetime taşıma kabiliyetlerinde eksiklik olduğunu gözlemliyoruz. Bu da risklerin azaltılmasını sağlayacak yatırımların yapılması önünde engel teşkil ediyor. Dolayısıyla siber güvenlik konusunun genel şirket stratejinin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmasına ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.”

Enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %23’ünün güvenlik operasyon merkezi bulunmuyor

Araştırma sonuçlarına göre; enerji dağıtım sektörü şirketlerinin yalnızca %6’sı (2017’de %19) mevcut stratejilerinin bilgi güvenliği üzerindeki etkilerini tam anlamıyla gözden geçirdiklerini ve risk yönetim modellerinin siber tehditleri ve kırılganlıkları kapsadığı ve takip ettiğini ifade ediyor. Bununla birlikte katılımcıların yaklaşık dörtte biri (%23) halen bir güvenlik operasyon merkezlerinin olmadığını belirtiyor.

Bütçe kısıtları siber saldırılardan korunma önünde engel teşkil ediyor

Araştırmaya katılan enerji dağıtım sektörü şirketlerinin %44’ü, bütçe sınırlamalarını siber saldırılara karşı korunmada ciddi bir engel olarak görüyor. Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%29) yönetimin arzu ettiği risk toleransı seviyesine ulaşılabilmesi için bütçede %25’ten yüksek bir artış gerçekleşmesi gerektiğini söylerken, yalnızca %9’u gelecek 12 aylık dönemde böyle bir artış gerçekleşmesini bekliyor.

Dünyanın dört bir yanından futbolseverler, World Football Week’te Antalya’da buluşuyor

Tüm dünyadan amatör futbolcular Antalya’da sahaya çıkıyor

Dünyanın dört bir yanından futbolseverler, bu kez ekran başında ya da tribünlerde değil, sahalarda yerini almaya hazırlanıyor. Türkiye’nin ilk uluslararası amatör futbol turnuvası World Football Week (Dünya Futbol Haftası), 6 – 11 Kasım 2018 tarihleri arasında 1000’in üzerinde amatör sporcu ve misafirlerinin katılımıyla Antalya’da düzenleniyor.

Amatör bir dünya kupası olarak planlanan turnuvanın açılış ve kapanış seremonisine, dünyaca ünlü futbolcular, teknik direktörler ve futbol aktörleri eşlik edecek.Farklı ülkelerden ve farklı meslek gruplarından futbol sevdalılarını Türkiye’de bir araya getirecek organizasyon ile katılımcıların kendilerini profesyonel futbolcu gibi hissetmeleri ve bu heyecanı yaşamaları hedefleniyor.

2018, futbolseverler için uzun yıllar unutulmayan bir yıl olacak. Önce Haziran ayındaki Dünya Kupası için kimimiz ekran başında kimimiz ise Rusya’daki statlarda yerini alacak. Kasım ayında Antalya’da düzenlenecek Türkiye’nin ilk uluslararası amatör futbol turnuvası World Football Week (Dünya Futbol Haftası) ise bu kez ekran başında ya da tribünde değil, sahada olma imkanı sunacak.

Dünyanın dört bir yanından 1000’den fazla amatör futbolcu ve misafirlerinin katılacağı etkinlik, 6 – 11 Kasım tarihleri arasında Antalya, Belek’te gerçekleşecek. Açılış ve kapanış seremonisinde dünyaca ünlü futbolcular, teknik direktörler ve futbol aktörlerinin de yer alacağı organizasyonda, toplamda 100 takım şampiyonluk için sahaya çıkacak.

Turnuvanın kalıcı olmasını planlanıyor

Farklı ülkelerden ve farklı meslek gruplarından futbolseverleri bir araya getirirken futbolun birleştirici gücünü ortaya koymayı hedefleyen etkinlik ile katılımcıların kendilerini profesyonel futbolcu gibi hissetmeleri ve bu heyecanı yaşamaları planlanıyor.

Klasik bir turnuva olması ve her yıl düzenlenmesi planlanan turnuva, dünyada düzenlenen amatör turnuvalardan farklı olarak birçok yeniliğe de imza atacak. İlk defa HD maç görüntülerinin çekileceği ve maç istatistiklerinin tutulacağı organizasyonda, futbolla ilgili film gösterimleri, kupa töreni, şampiyonluk kutlamaları, ayak tenisi, gala ve dünyaca ünlü yıldızlarla söyleşiler gibi pek çok özel etkinliğe de imza atılacak.

250 maç oynanacak, profesyonel hakemler düdük çalacak

30 – 45 yaş ve 45 yaş üzeri olmak üzere iki ayrı yaş kategorisinden katılımcılar, kendi oluşturdukları 5, 7 veya 11’er kişilik takımları ile halı sahada düzenlenecek turnuvaya katılabilecek. Her takım, kendilerine özel hazırlanmış renk ve dizayndaki formalarla sahada ter dökecek. Toplamda 100 takımın yer alacağı turnuvada, her maç için yeterli sayıda hakem yönetim gösterecek. Turnuvanın final maçlarında ise tanınmış profesyonel hakemler düdük çalacak.

Her bir turnuvada altışar maçın yapılacağı organizasyonda, toplamda 250 maç oynanacak. Şampiyon, ikinci ve üçüncülere kupa ve madalya verilirken, turnuvaya katılan tüm takımlara plaket takdim edilecek. Özel ödüller ise gol kralı, asist kralı, en çok pas yapan oyuncu ve en çok kurtarış yapan kalecinin olacak.

Biletler satışa çıktı

Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda amatör futbolcunun bir araya geleceği etkinliğin biletleri www.worldfootballweek.com internet sitesi üzerinden satışa çıktı. Site üzerinden takımlarını oluşturup ‘Golden Ticket’ adıyla sunulan bileti alan amatör sporcular, futbol keyfinin yanı sıra, Antalya’daki Granada Luxury Belek’te altı gün, her şey dahil tatil yapma fırsatı da bulacak. Üstelik turnuvanın da düzenleneceği bu otelde, futbolcular ile birlikte misafirleri de konaklayabilecek.

World Football Week kapsamında, yalnızca sosyal medya paylaşımları aracılığıyla 500 milyon kişiyle etkileşim sağlanacak. Bu sayede dünyaca ünlü tatil beldesi Belek’in tanıtımına ve ülkemizin turistik potansiyelinin artırılmasına katkı sağlanması da amaçlanıyor.

World Football Week hakkında:

World Football Week, dünyanın dört bir yanından futbolseverleri profesyonel bir organizasyonla sahaya çıkarmak üzere kurulan bir etkinliktir. World Football Week’in ilk etkinliği Kasım 2018’de, 1000’in üzerinde amatör futbolcu ve misafirlerinin katılımıyla Antalya’da gerçekleşecektir. Dünyaca ünlü futbolcu, teknik direktör ve futbol aktörlerinin yer alacağı etkinliğin kalıcı olarak her yıl düzenlenmesi ve Antalya’nın tanıtımına önemli bir katkı sunması da amaçlanmaktadır.

Trafik sigortası primleri yeni yıla artışla başladı

Sigortam.net Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’ne göre sigorta pirimlerinde yeni yılın ilk ayında yükseliş yaşandı. Ocak ayı verilerine göre 2017 Aralık ayına kıyasla kasko sigortası endeksi 7 puan artış göstererek 94, trafik sigortası endeksi ise 3 puanlık artış göstererek 62 oldu.

Türkiye’nin ilk ve en büyük sigorta platformu Sigortam.net, kasko ve trafik sigortası primlerindeki değişimi ortaya koyan Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’nin ocak ayı verilerini açıkladı. Otomobillere sunulan tekliflerin ağırlıklı ortalamasını gösteren endekse göre, ocak ayı kasko sigortası endeksi geçen yılın aralık ayına göre 7 puan artış göstererek 94 oldu. Trafik sigortasında ise geçen yıl aralık ayında 59 olan endeks, yeni yılın ilk ayında 3 puan artarak 62’ye yükseldi. Böylece 2017’nin son ayında 795 TL olan ortalama trafik sigortası primleri 832 TL, 1.872 olan ortalama kasko primleri ise 2.014 TL oldu.

Sigortam.net CEO’su Tahsin Gürdoğan, endeks sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde, “İlk olarak geçen yılın Ağustos ayında sonuçlarını açıkladığımız Sigortam.net Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi ile araç sahiplerine otomobil sigortalarındaki genel seyre ilişkin bilgi sunmayı sürdürüyoruz. Böylelikle araç sahipleri için büyük önem taşıyan kasko ve trafik sigortalarındaki trendlerin de yakından takibini sağlıyoruz. Kasko ve Trafik Sigortası Endeksi’nin sonuçlarına göre kasko va trafik sigortası endeksi, yeni yıla yükselişle başladı. Aralık ayında 56 puan olan trafik sigortası primlerindeki endeks 3 puanlık bir artış göstererek Ocak ayında 62’ye yükseldiğini; geçen yılın son ayında 87 puan olan kasko sigortası primleri endeksi ise 7 puan artış kaydederek Ocak ayında 94 olduğunu görüyoruz. 2017’nin Aralık ayı ile kıyasladığımızda yeni yılda hem trafik hem de kasko sigortası fiyatlarında artış yaşandı ancak 2017 Ocak ayı ile kıyasladığımızda hâlâ düşük rakamlardaki seyir devam ediyor. Dolayısıyla yıl bazında baktığımızda geçen yıl yaşanan düşüş trendinin bu yıl da devam ettiğini söyleyebiliriz. Geçen yıl aynı dönemle kıyaslama yapıldığında 2017’nin Ocak ayında 1.337 TL olan trafik sigortası primlerinin, bu yılın aynı döneminde 831 TL olarak gerçekleştiği görülüyor. Geçen yıl Ocak ayında 2.148 TL olan kasko primleri ortalaması ise bu yılın Ocak ayında 2.014 TL oldu. Sigortam.net olarak araç sahiplerine sigorta yaptırmanın en kolay, en hızlı ve en uygun fiyatlı yolunu sağlarken sahip olduğumuz büyük veriyi hizmetlerine sunmayı sürdüreceğiz. Hasar anında olduğu kadar doğru bilgi ihtiyacı konusunda da her zaman müşterilerimizin yanındayız” diye konuştu.

Şirketinizin Ömrü Kaç Yıl?

Tüm dünya genelinde çoğu şirketin yaşam süresi kısalırken bazı şirketler ise emin adımlarla uzun bir yolda ilerliyor.

Türkiye’de kurulan yeni şirketlerinin yaşam sürelerine bakıldığında % 80’inin ilk 5 yıl içinde iflas ettiği görülüyor. Günümüzde değişen dünyanın gerekliliklerine ayak uyduramayan, nakit akışını doğru yönetemeyen şirketler ekonomik değişimlerden de olumsuz etkilenerek yok oluyorlar. İş planlarını sürekli yenileyen ve çağdaş bir yönetim felsefesi benimseyen şirketler ise kriz ve değişimleri fırsata çevirip yollarına emin adımlarla devam edebiliyorlar.

Dünya ve Türkiye’deki şirket iflaslarının en önemli nedenlerinden biri nakit akış problemleridir. Büyük ve küçük ölçekli her işletme için önemli olan nakit akışı yönetimi ancak doğru şekilde yapıldığı takdirde uzun vadeli, başarılı ve sürdürülebilir büyüme ile karlılık söz konusu olabilmekte, şirketlerin devamlılığı garanti altına alınabilmektedir.Şirketlerin başarısızlığına genel olarak baktığımızda işe başlamadan önceki planlama sürecine yeterince özen göstermemeleri, ihtiyaçların farkında olmamaları, detaylı fizibilite yapmadan işe başlandığı için gerçekçi beklentilerinin oluşmaması, iş modellerinin karlı ve sürdürülebilir olmaması ve en önemlisi nakit akışlarını doğru yönetememeleri en önemli nedenler olarak ön plana çıkıyor.

Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı aynı zamanda Dinamo Danışmanlık kurucusu olan Fatih Kuran: “Dünya genelinde şirket ömürlerinin kısaldığı konuşulsa da süreler bizimkilere göre çok daha yüksek. Girişimcilik ruhumuzda var ama maalesef yatırımcıların çok fazla hesap yapmadan ve işe başlamadan nakit akışını düzenleme konusunda yeterince bilgi sahibi olmadan yola çıkmaları ile eksik oldukları konularda danışmanlık almamaları şirket iflaslarında en önemli sorun. Planlama yapmadan yola çıkıldığından proje yönetimi, finans, faaliyet ve diğer alanlarda zafiyet yaşanması kaçınılmazdır.” dedi.

İŞKUR ile TİSK İş Birliğini Yeniledi

İŞKUR Genel Müdürü Uzunkaya: “İşverene yönelik yapılan tüm yatırım, atılım, iş birlikleri ve teşviklerin önem ifade ettiğine inanıyoruz. Meclisimizde görüşülmekte olan yeni teşviklerimiz gerçekten bugüne kadar özellikle işverenlerimiz açısından benzeri görülmeyecek kadar farklı alanlarda ve niteliklerde teşvikleri içermektedir”

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Önen: “İmzaladığımız protokol sayesinde, işbaşında eğitim konusuna daha fazla şirketin dikkati çekilmiştir. Özellikle şirketlerimizde, gençlerimizde ve diğer paydaşlarda daha fazla farkındalık yaratılması sağlanmıştır”

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Cafer Uzunkaya, işverenlerle yapılan iş birliklerinin ve işverenlere verilen teşviklerin işçinin hakkını kimseye vermek anlamına gelmediğini belirterek, “İşverene yönelik yapılan tüm yatırımların, tüm atılımların, tüm iş birliklerinin ve tüm teşviklerin çok anlamlı ve önem ifade ettiğine inanıyoruz.” dedi.

Uzunkaya, İŞKUR ve Küresel İşbaşında Eğitim Ağı’nın (GAN) Türkiye ayağı olan GAN Türkiye adına Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) arasında imzalanan “İşbaşı Eğitim Programı İş Birliği Protokolünün Yenilenmesi Töreni”nde iş gücü piyasasına ilişkin açıklamalar yaptı. İşverenlerin çoğu zaman aradığı nitelikte elemanı bulamadığını aktaran Uzunkaya, nitelikli iş gücünü artırmak için eğitimleri yoğunlaştırdıklarını söyledi. Dün Kasım ayı TÜİK verilerinin açıklandığını hatırlatan Uzunkaya, buna göre işsizliğin yüzde 1,8 azaldığını kaydetti. Türkiye’nin pek çok badireyi atlatırken, işsizlikle mücadele anlamında da önemli başarılar kazandığını söyleyen Uzunkaya, “Bir önceki yıla oranla iş gücü piyasamıza 1 milyon 9 bin insan ilave oluyor ve biz 1 milyon 448 bin insanın istihdamını gerçekleştiriyoruz. İstihdam oranımızı 1,5 puan artırıyor, işsizliğimizi aşağıya çekiyor, iş gücüne katılım oranımızı da artırarak bu başarıyı gösteriyoruz.” diye konuştu. İŞKUR’un 70 yıllık tarihinde ilk defa 2017’de bir milyonun üzerinde istihdama ulaştığını aktaran Uzunkaya, bu başarıyı işverenlerle birlikte yakaladıklarını söyledi.

“Hizmete amade olduğumuzu ifade etmek isteriz”

Uzunkaya, kurumunun 2017 çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Biz 2017 yılında 508 bin 851 kişiyi eğitimlerimizden istifade ettirdik. Tabii burada bu ağı oluşturan kurum ve kuruluşlarımız oldukça geniş ve nitelikli alanlarda eleman çalıştıran sektörlerin kuruluşları… Biz burada bugüne kadar TİSK’le çok önemli çalışmaları ve programları öncesinde de yürüttük. Biz işbaşı eğitimi programı olarak da geçen yıl 300 bin kişinin eğitimini gerçekleştirdik. Bu sayının ve oranın, niteliğin bu dönemde daha fazla artmasını arzu etmekteyiz. Bu anlamda biz bakanımız, İŞKUR’umuz ve diğer tüm kamu kuruluşları sizinle birlikte hareket etmeye, bir nevi hizmete amade olduğumuzu ifade etmek isteriz.”

“Yanlış bilgilere tevessül edilmektedir”

“2018 yılına dair teşviklerle ilgili dün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşme esnasında veya zaman zaman basında birtakım bilgi kirliliğiyle karşı karşıya kalmaktayız.” diyen Uzunkaya, işverenlerle yapılan iş birliklerinin ve işverenlere verilen teşviklerin işçinin hakkını kimseye vermek anlamına gelmediğini söyledi.

Uzunkaya şöyle konuştu: “İşsizlik programından bu tür programların yapılmasının sanki işsizlik fonunun maksadı dışında kullanıldığı gibi yanlış bilgilere tevessül edilmektedir. Oysa ki işsizlik fonunun varlık sebepleri arasında istihdamın artırılması ve korunması esastır. Yani biz istihdamı artırmadığımız takdirde, iş arayana iş vermediğimiz takdirde, işe sahip olmayan bir insanın işsizlik sigortasından istifade edebilmesi de mümkün değildir. Onun için biz işverene yönelik yapılan tüm yatırımların, tüm atılımların, tüm iş birliklerinin ve tüm teşviklerin çok anlamlı ve önem ifade ettiğine inanıyoruz. Geçen yılki teşviklerimizde ciddi anlamda bir istifade ve birlikteliğin yaşandığını gördük. İfade etmeliyiz ki şu anda meclisimizde görüşülmekte olan yeni teşviklerimiz gerçekten bugüne kadar özellikle işverenlerimiz açısından benzeri görülmeyecek kadar farklı alanlarda ve niteliklerde teşvikleri içermektedir.”

Uzunkaya, sanayide ve geleceğin meslekleri denilen meslekleri ihtiva eden Sanayi 4.0’ı içeren iş kollarına ilgiyi artırmak için eğitim programlarını ve teşvikleri bu kanala yönelttiklerini kaydetti.

“Kamu-özel iş birliği çalışmalarının en başarılı örneklerinden birine imza atıyoruz”

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, GAN TÜRKİYE Ağı’nın tamamen gönüllülük esasına göre faaliyet gösterdiğini anımsatarak, “Çalışmalar tümüyle üye şirketlerimizin güdümünde planlanmakta ve gerçekleştirilmektedir. Bir başka ifadeyle işbaşında eğitim konusunda şirketlerimiz kendi imkanlarını harekete geçirmekte ve geliştirmektedir.” bilgilerini verdi. GAN TÜRKİYE’nin 2015 yılında kuruluşunun hemen ardından, hükümet tarafından “İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi”nin açıklandığını hatırlatan Önen, “Bu imkan bizim, bugün yenilemek üzere bir araya geldiğimiz protokolün hazırlanıp hayata geçirilmesi için temel teşkil etmiştir.” ifadelerini kullandı.

Önen şöyle devam etti: “İmzaladığımız protokol sayesinde, işbaşında eğitim konusuna daha fazla şirketin dikkati çekilmiştir. Özellikle şirketlerimizde, gençlerimizde ve diğer paydaşlarda daha fazla farkındalık yaratılması sağlanmıştır. Bugün, kamu-özel iş birliği çalışmalarının en başarılı örneklerinden birine hep birlikte imza atıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi, birazdan imzalayacağımız protokol kapsamında da tüm tarafların sorumluluklarını layıkıyla yerine getireceğine şüphem yok. Bu vesile ile, işbirliği için İŞKUR Genel Müdürümüz Sayın Cafer Uzunkaya ve ekibine, katkı ve destekleriniz için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.” Açılış konuşmalarının ardından Uzunkaya ve Önen protokolü imzaladı. İmzaların ardından toplu fotoğraf çekimiyle devam eden toplantı, basına kapalı olarak devam etti.