Türkiye’nin Ar-Ge mühendisleri Bursa’dan yetişiyor

OİB ve BUSİAD iş birliğiyle geçen yıl 60 Ar-Ge mühendisi yetişti

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ve Bursa Sanayicileri ve İş adamları Derneği (BUSİAD) iş birliğiyle Türkiye’deki Ar-Ge personeli ihtiyacını karşılamak üzere hayata geçirilen Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı, 2017 yılında 60 kişiyi mezun etti.

OİB Başkanı Orhan Sabuncu, “Ar-Ge harcamalarının GSYİH’deki yüzde 1 olan payını hızla yüzde 3’e çıkarmalıyız. Bunun için katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünlere yönelmeli, Ar-Ge harcamalarımızı artırmalı, inovasyona ağırlık vermeli, markalaşma ve tasarıma odaklanmalıyız” dedi. BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Hadi Türkay da “Bursa’nın önde gelen sanayi kuruluşlarının büyük katkısı, projenin amacına ulaşmasındaki en önemli itici güç oldu” dedi.

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ve Bursa Sanayicileri ve İş adamları Derneği (BUSİAD) iş birliğiyle Bursa başta olmak üzere Türkiye’deki Ar-Ge personeli ihtiyacını karşılamak ve donanımlı Ar-Ge personeli yetiştirmek üzere hayata geçirilen Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı’nın 2017 yılı ikinci dönemi başarıyla tamamlandı.

UİB ev sahipliğinde gerçekleştirilen sertifika töreninin açılışında konuşan UİB Koordinatör Başkanı ve OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, “Orta ve uzun vadeli hedefimiz ülkemizin sadece üretim merkezi olarak kalması değil, aynı zamanda Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Merkezi haline gelmesidir” dedi.

Türkiye’nin çeşitli sektörlerinde ihtiyaç duyulan “Ar-Ge Uzmanı” talebinin karşılanması, Ar-Ge bakış açısına sahip, yenilikçi, araştırmacı, yaratıcı ve üretken personelin yetiştirilmesi amacıyla düzenlenen Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı hız kesmeden devam ediyor. Bursa’da faaliyet gösteren 40’dan fazla Ar-Ge merkezinin ihtiyaçları değerlendirilerek oluşturulan ve ilki 2016 yılında gerçekleştirilen programın 2017 yılı ikinci dönem mezunları sertifikalarını UİB’de gerçekleştirilen törenle aldı.

Ar-Ge Merkezlerinin 7’de 1’i otomotivde

Sertifika töreninin açılış konuşmasını yapan OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, otomotiv endüstrisinin son 12 yılın sektörel ihracat şampiyonu olduğunu hatırlatarak, “Otomotiv endüstrisi ülkemiz ihracatının en önemli itici gücü konumunda yer almaktadır. Ancak günümüzde Hindistan, Çin ve Güneydoğu Asya ülkelerinden daha ucuza üretebilmek bizim açımızdan zorlaşmaktadır. Bu nedenle katma değeri yüksek ürünler üretmek, Ar-Ge ve inovasyona yatırım yapmak tüm sektörlerimiz açısından vazgeçilmezdir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın son verilerine göre Aralık 2017 itibariyle ülkemizde 770 Ar-Ge Merkezi faaliyet göstermektedir. Otomotiv endüstrisi 111 Ar-Ge Merkezi ile bu alanda da liderdir ve ülkemizdeki Ar-Ge merkezlerinin yaklaşık yedide biri otomotiv sektöründe faaliyetlerini sürdürmektedir” dedi.

Ülkemizdeki Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinin sayısının birkaç yıl içerisinde hızlı bir artış göstermesini beklediklerini de ifade eden Orhan Sabuncu, “Ülkemizin geleceği Ar-Ge, inovasyon, marka ve tasarıma yatırım yaparak ihracatını orta-ileri ve ileri teknoloji ürünler içeren bir yapıya kavuşturmaktan geçmektedir” şeklinde konuştu.

Ar-Ge harcamaları artırılmalı

Türkiye’nin kg başına ürün ihracatının 1.28 Dolar olduğunu da dile getiren Başkan Orhan Sabuncu, “Bunu en kısa sürede en azından 3 dolara çıkarmalıyız. Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) içerisindeki payı bugün yüzde 1’dir, bunu da hızla yüzde 3’e çıkarmalıyız. Bunun için katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünlere yönelmeli, Ar-Ge harcamalarımızı artırmalı, inovasyona ağırlık vermeli, markalaşma ve tasarıma odaklanmalıyız” diye konuştu.

Orhan Sabuncu, 288 saatlik yoğun bir çalışmanın nihayetinde 27 öğrencinin programı başarıyla tamamladığını kaydederek “Orta ve uzun vadeli hedefimiz ülkemizin sadece üretim merkezi olarak kalması değil, aynı zamanda Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Merkezi haline gelmesidir. Bu hedef doğrultusundaki faaliyetlerimiz bundan sonra da devam edecektir” dedi.

Sanayi kuruluşları katkı sağladı

Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı’nın 2017 yılında 60 kişilik bir grupla tamamlandığını söyleyen BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Hadi Türkay ise, “Bugün söz konusu programın 2017 yılı ikinci dönem sertifika töreninde birlikteyiz. Bu programın amacı; Ar-Ge bakış açısına sahip, yenilikçi, araştırmacı, yaratıcı ve üretken genç mühendislerin, Bursa’da sayıları 80’i geçen Ar-Ge merkezlerine yetişmiş personel olarak hazırlanmalarının sağlanması ve sanayinin Ar-Ge mühendisi ihtiyacının karşılanarak, kurumlar arası personel transferine bir ölçüde çare bulunmasıdır. İş dünyasının Ar-Ge birimlerinde görev yapacak nitelikli ve donanımlı Ar-Ge mühendisi talebi doğrultusunda şekillendirdiğimiz programa TOFAŞ, Bosch, Martur ve Coşkunöz Holding gibi, kentimizin önde gelen sanayi kuruluşlarının büyük katkı koyması; projenin amacına ulaşmasındaki en önemli itici güç olmuştur kuşkusuz” ifadelerini kullandı.

Projenin önemli bir sosyal sorumluluk misyonu taşıdığını da kaydeden Ergün Hadi Türkay, “Proje ile üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olan öğrencilerin, sanayinin talep ettiği şekilde yetişmesini ve mezun olduklarında hazır olarak işe başlamalarını arzuluyoruz. Projeye bu açıdan bakıldığında sadece firmaların taleplerinin gözetilmediği, projenin önemli bir sosyal sorumluluk misyonu taşıdığı da görülmektedir. Program dolayısı ile katılımcılara kapılarını açan başta TOFAŞ fabrikası yöneticileri olmak üzere tüm proje paydaşlarımıza, Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Yönetimine, katılımcıların seçilmesine destek veren firma temsilcilerine, eğitmenlere ve program katılımcılarına teşekkür etmek istiyorum” dedi.

Öte yandan Proje Koordinatörü Dr. İsmail Durgun katılımcılara programın detayları ile ilgili bilgiler verdi. Ar-Ge Mühendisi Yetiştirme Programı’nı başarıyla tamamlayan öğrenciler sertifikalarını OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu ve BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Hadi Türkay’ın elinden aldı.

TMB, İnşaat Sektörü Ocak 2018 Analizini Yayınladı

“En kötü dönem geride kaldı; önümüzdeki dönem daha olumlu seyredecek”

Türkiye Müteahhitler Birliği, yayınladığı Ocak 2018 İnşaat Sektörü Analizi’nde, “Sahra Altı Afrika başta olmak üzere potansiyel pazarlardaki fırsatlar, Irak’taki gelişmeler, Rusya ile ilişkilerimizdeki kademeli normalleşme göz önüne alındığında, en kötü dönemin geride kaldığı değerlendirilmektedir” denildi.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), inşaat sektörü ve ekonomi çevreleri tarafından ilgiyle takip edilen ekonomik ve sektörel analizini yayımladı. “Geleceğe Hazırlanmak” başlıklı Ocak 2018 analizinde, “Bugün küresel ekonomi olumlu seyretmektedir; ancak ileride zorluklar görünmekte ve geleceğe hazırlanmak adına kırılganlıkları azaltacak reform ajandaları önem taşımaktadır” denildi. Analizde, “2018 yılının Türkiye ekonomisi açısından bir dengelenme yılı olacağı ve genel iktisadi faaliyetteki olumlu gidişatın korunacağı dile getirilmektedir” ifadelerine yer verildi.

Adalet Bakanı Gül’ün Açıklaması E-Tebligat Sürecini Hızlandırdı

Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Adalet Şurası’nda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün açıklaması elektronik tebligat (e-Tebligat) sisteminin yaygınlaşma sürecine hız kattı. TÜRKKEP Yönetim Kurulu Başkanı M.Kurtuluş Nevruz, “Bakanımızın açıklaması sonrasında e-Tebligat süreci ile ilgili çalışmaların hızlandığını görüyoruz. E-Tebligat sisteminin giderek yaygınlaşacak olması hem kurumlarımız hem halkımız adına oldukça verimli bir süreci doğuracak” diye konuştu.

Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın katılımlarıyla gerçekleşen Adalet Şurası’nda konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ ün, elektronik tebligat (e-Tebligat) sistemi ile ilgili açıklamaları süreçlerin hızlanmasına sebep oldu. E-Tebligat sistemini yaygınlaştıracaklarını belirten Bakan Gül’ün özellikle koruyucu hukuk üzerine yoğunlaşacakları bilgisi süreçlere katalizör etkisi yaptı. Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-Tebligat, e-Fatura, e-Arşiv ve e-Saklama gibi hizmetler ile şirketlerin dijitalleşmesini sağlayan Türkiye’nin ilk özel kurumu TÜRKKEP’in Yönetim Kurulu Başkanı M.Kurtuluş Nevruz; “E-Tebligat, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 456 sıra no.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği hükümlerine göre tebliği gereken belgelerin, e-Tebligat sistemi ile mükelleflerin elektronik adreslerine tebliğ edilmesidir. Bu tebliğ fiziki ortamda yapılan tebligat ile aynı sonucu doğurur” dedi. Bakan Gül’ün açıklaması sonrasında e-Tebligat sürecinin net olarak hızlandığının altını çizen Nevruz, “Devletimizin dijitalleşme adına attığı adımları önemsiyor ve destekliyoruz. E-Tebligat sisteminin giderek yaygınlaşacak olması hem kurumlarımız hem halkımız adına oldukça verimli bir süreci doğuracak. Adalet Bakanımız Gül’ün açıklamaları dijital dönüşümün Türkiye’de artarak devam edeceğinin önemli bir göstergesi, bize gelen başvurular ve bu konuda fikrimizin alınması ile ilgili talepler çok olumlu” diye konuştu.

“E-Tebligat bilgi güvenliği ve kişisel verilerin korunmasını sağlar”

E-Tebligat sistemine, kamu kurum ve kuruluşları ile tüzel ve özel tüm kişiler üye olabileceğinin altını çizen Nevruz, “TÜRKKEP olarak uyguladığımız e-Tebligat Yönetim Sistemi ile kişiye hangi tebligat gelmiş, ne kadar sürede cevaplanmış, zaman aşımı var mı vb. konuların hepsinin takibini yapıyoruz. e-Tebligat ile bilgi güvenliğini ve kişisel verilerin korunmasını da sağlıyoruz. Sistem, tebligatın ne zaman yapıldığını, gönderen kurumun ve alıcının kim olduğunu, gönderilen tebligatın ve eklerinin ne olduğunu içerdiği için herhangi bir ihtilafa yer bırakmıyor” şeklinde konuştu.

E-Tebligat sisteminin faydaları neler?

  • E-Tebligat sistemi bilgi güvenliği ve kişisel verilerin korunmasını sağlar.
  • Hizmet kalitesini artırır.
  • Belgenin içeriğinin başkaları tarafından değiştirilemeyeceğini garanti eder, güvenilirdir.
  • Fiziki ortamda haftalarca süren tebligat işlemi, bu sistem ile saniyeler içinde gerçekleştirilir.
  • Tebligatın ne zaman yapıldığı, gönderen kurumun ve alıcının kim olduğu, gönderilen tebligatın ve eklerinin ne olduğu görüntülenebildiği için herhangi bir ihtilafa yer bırakmaz.
  •     Ayrıca kâğıt, zaman ve enerji tasarrufu sağladığı için doğanın, yeşilin dostudur.

Türkiye, 2017 Yılında Dünyada En Çok Starbucks Mağazası Açılan 6. Ülke Oldu

Türkiye, 2017 yılında dünyada en çok Starbucks mağazası açılan 6. ülke oldu

STARBUCKS’IN 400. MAĞAZASI
TOPHANE RESERVE™ AÇILIYOR

Starbucks, Türkiye’de bu yıl 400. mağazasını Starbucks Reserve konseptiyle Tophane’de açıyor. Yeni demleme seçeneklerinden ilk kez sunulan menüsüne kadar benzersiz bir deneyim dünyası yaratacak olan Tophane Starbucks Reserve
İstanbul’un tarihi dokusuyla ünlü semtine 
yepyeni bir deneyim taşıyor.

Starbucks, Türkiye’de yeni mağazalar, yeni iller ve yeni konseptleri Starbucks Reserve™, On the go ve We Proudly Serve ile büyümesini sürdürüyor.


Satınalma Dergisi tüm içeriği ile Satınalma Cep’te !
Satınalma Cep
Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Tüm sektörlerden en yeni gelişmeler, mesleki yayınlar, kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler uygulama içerisinde sunulmaktadır.


Türkiye’deki 400’üncü mağazasını Tophane’de Starbucks Reserve™ konseptiyle açmaya hazırlanan Starbucks, 29 kentte kahve tutkunlarıyla buluşuyor. Starbucks ayrıca 15 On the go noktası ve 60’ın üzerinde We Proudly Serve lokasyonuyla kahve severlere hizmet veriyor.

Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesinin lideri

Türkiye, 2017 yılında dünyada en çok Starbucks mağazası açılan altıncı ülke olurken, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesinde liderliği elinde bulunduruyor. Türkiye, aynı zamanda dünyada en çok Starbucks mağazası olan 9. ülke konumunda bulunuyor.

Starbucks, Türkiye’de bu yıl 6 tanesi Starbucks Reserve™ mağazası olmak üzere toplam 400 mağaza açtı. Çorum ve Ordu, Starbucks deneyimi ile ilk kez bu yıl tanışırken, Starbucks Reserve™ mağaza sayısı da 13’e ulaştı.

Starbucks Reserve™ ile farklı deneyimler

Starbucks, dünyada nadir bulunan egzotik kahve çekirdeklerinin özel yöntemlerle demlendiği Reserve™ mağaza konseptini, şimdi İstanbul’un tarihi dokusuyla ünlü semtlerinden Tophane’ye taşıyor. Tophane Starbucks Reserve™’de, farklı demleme teknikleriyle hazırlanan yepyeni içeceklerle daha önce denenmemiş lezzet ve deneyimler sunulacak. Kahvenin lezzetini ortaya çıkaran, nüansları göz önüne seren, her fincanda lezzet katan ‘tek fincanlık demleme yöntemi Clover’, Tophane Starbucks Reserve™’de de yerini alacak.

Clover, kahvenin tadının da kokusu kadar iyi olması gerektiğinden yola çıkılarak geliştirilmiş; bugün tüm dünyada sadece Starbucks mağazalarında sunulan bir demleme yöntemi olarak, Reserve™ kahvelerinin tatlarının en yoğun ve mükemmel şekilde deneyimlenmesini sağlıyor.

Tophane Starbucks Reserve™’de Clover’ın yanı sıra Pour Over, Chemex ve Syphon demleme teknikleri de kahvenin profiline ve tercihinize göre özenle seçilerek uygulanacak.

Peyman Yatırımlarına 32 milyon Euroluk EBRD Kredisi

Peyman teknolojiye, tarım altyapısına, ihracata ve fabrika yatırımlarına hız vermek için EBRD ile 32 milyon Euro tutarındaki kredi anlaşmasına imza attı. Peyman Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Akgün, “Kredi sözleşmesi, Türkiye’ye, sektörümüze ve Peyman’a olan inancın bir göstergesidir. Krediyle, büyümemizi artan bir hızla sürdürerek, global bir Türk markası olma yönünde konumumuzu daha da güçlendirmiş olacağız” dedi.

Peyman CEO’su Oğuz Yükselir ise “Anlaşmanın, Peyman’a yeni bir dönemin kapılarını açarken, sektörümüze ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

EBRD Türkiye Başkanı Arvid Tuerkner de “Peyman başarılı bir şekilde, küçük bir bölgesel oyuncu iken uluslararası alanda tanınmış bir marka haline geldi. EBRD olarak, bu dönüşüm ve büyüme öyküsünün bir parçası olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Şirketin, Türk çiftçileriyle yakın çalışarak, verimliliklerini ve gelirlerini artırmalarına yaptığı katkıyı takdir ediyoruz” açıklamasında bulundu.

Kuruyemiş sektörünün öncü şirketlerinden Peyman, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile teknolojiye, tarım altyapısına, ihracata ve fabrika yatırımlarına hız vermek üzere, 32 milyon Euro tutarında bir kredi anlaşması imzaladı.

Tuncer Akgün: “Doğduğumuz topraklara, ülkemize bağlılığımız ve sorumluluğumuz var”

Anlaşmanın detaylarının paylaşıldığı ve Peyman’ın gelişimi ile gelecek hedeflerinin aktarıldığı toplantıda konuşan Peyman Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Akgün; “Kredi sözleşmesi, Türkiye’ye, sektörümüze ve Peyman’a olan inancın bir göstergesidir. Krediyle, büyümemizi artan bir hızla sürdürerek, global bir Türk markası olma yolunda konumumuzu daha da güçlendirmiş olacağız. Böylece; teknolojiye, tarım altyapısına, ihracatımıza ve fabrika yatırımlarımıza hız vereceğiz. Yılın ilk yarısında üretime başlayacak olan Eskişehir’deki yeni fabrikamız, bu yatırımların en büyüklerinden biri olacak. Doğduğumuz topraklara, ülkemize, bağlılığımız ve sorumluluğumuz var. Bu yatırımlarımızla başarılarımızı perçinleyecek, bağlarımızı güçlendireceğiz” dedi. Özellikle kuruyemiş konusunda damak zevki çok gelişmiş bir ülke olduğumuza dikkat çeken Akgün, sözlerine şöyle devam etti: “Kaliteyi ve yenilikçi ürünleri ayırt etme konusunda halkımız çok iyi. Bu ülkede, bol miktarda ve çeşitlilikte kuruyemiş ve kuru meyve var. Bu nedenle tüm dünyada hem ürünlerimizle hem de markalarımızla çok önemli bir yer edinmemiz gerekiyor. Yurtdışı pazarlardaki gücümüzü ve markalarımızın bilinirliğini arttırarak, dünyada Türk kuruyemiş sektörünün büyük bir oyuncusu olarak önemli bir yer edinmek amacındayız.”

Oğuz Yükselir: “EBRD kredisi Peyman’da yeni bir dönemin kapılarını açıyor”

Peyman CEO’su Oğuz Yükselir ise EBRD ile imzalanan işbirliği anlaşmasının, Peyman için yeni bir dönemin kapılarını açarken, sektöre ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacağını belirtti. Yükselir; “Kredi, Peyman’ı gelecek hedeflerine taşımak için önemli bir yapıtaşı olacak. Hedeflerimiz büyük. Peyman ciroda 2017 yılında %30 büyüyerek, 560 milyon TL’ye ulaştı. 2018 yılında da büyüme hızımızı koruyarak, ulusal ve uluslararası pazarlarda varlığımızı artırarak sürdüreceğiz. Türkiye’de ambalajlı kuru meyve alanında sektör liderliğini elinde bulunduran Peyman, bugün 40’tan fazla ülkeye ihracat yaparak dünyada da lezzet severlere ulaşıyor. Amerika’dan, Rusya’ya, Ortadoğu Ülkeleri’nden Çin ve Avustralya’ya kadar uzanan geniş global pazarda, adından söz ettiren bir konumda yer alıyor. 5 yıl içerisinde ihracat yaptığımız ülke sayısını 100’e çıkarmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. Yükselir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peyman olarak, ileriye dönük büyük umutlar taşıyoruz. Ve bu umutlarla çiftçilerimizi destekleyerek, çiftçi-tedarikçi ve Peyman arasında verimli bir iş modeli oluşturuyoruz. Böylece kalite, verimlilik ve üretimin artışına destek oluyor, ülkemizin tarım alanındaki gelişimine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Türkiye olarak büyüme ve gelişme gücümüze inanmalı, daha çok yatırım yapmalıyız. “

Arvid Tuerkner: “Peyman’ın büyüme öyküsünün bir parçası olmaktan memnuniyet duyuyoruz”

EBRD Türkiye Başkanı Arvid Tuerkner de “Peyman başarılı bir şekilde küçük bir bölgesel oyuncu iken uluslararası alanda tanınmış bir marka haline geldi. EBRD olarak, bu dönüşüm ve büyüme öyküsünün bir parçası olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Şirketin, Türk çiftçileriyle yakın çalışarak, verimliliklerini ve gelirlerini artırmalarına yaptığı katkıyı takdir ediyoruz. Bunun, kırsal toplulukların güçlenmesine ve ülkenin erişilmesi zor bölgelerindeki ekonomik kalkınmaya destek olacağına inanıyoruz” açıklamasında bulundu.

Doğuş Otomotiv’de Yeni Birim

Doğuş Otomotiv bünyesinde dijital dönüşüm odaklı süreç ve projelerin yönetim ve koordinasyonun sağlanması amacıyla Dijital Dönüşüm birimi kuruldu

Doğuş Otomotiv’de kurulan yeni birim kapsamında, “Stratejik Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü” görevini yürütmekte olan Koray Bebekoğlu, mevcut görevlerine ilaveten Dijital Dönüşüm Departmanı’na da yönetici olarak atandı.

Sayın Bebekoğlu, Dijital Dönüşüm ve Kurumsal İletişim Genel Müdürü- CDO (Chief Digital Officer)” unvanı ile görevine devam edecek.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden mezun olan Koray Bebekoğlu, lisansüstü eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde tamamladı. 1998 yılında Doğuş Grubu’na katılan Bebekoğlu, Doğuş Otomotiv’de Otomotiv’de farklı markalarda satış ve pazarlama yöneticiliği görevlerinin ardından, Doguş Oto’da planlama ve perakende yöneticiliği yaptı. 2008 yılından bu yana müşteri deneyimi ve CRMden sorumlu Stratejik Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü olarak görev yapan Koray Bebekoğlu, Ocak 2018 itibariyle Dijital Dönüşüm ve Kurumsal İletişim Departmanı Genel Müdürü görevini yürütmektedir.

Uluslararası Dolandırıcılık Raporu Yayınlandı

Experian tarafından hazırlanan Uluslararası Dolandırıcılık Raporu’na göre, internet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemleri, uluslararası alanda en önemli riskler arasında yer almaya devam ediyor. Müşterilerin kimlik bilgilerinden emin olmak, şirketlerin yüzde 84’ü için bu riski azaltabilir. Tüketiciler, genel olarak kendilerini daha iyi koruma altında hissettirmesi nedeniyle güvenlik protokollerine daha yüksek tolerans gösterirken, Türk tüketicilerin bu konudaki toleransı çok daha düşük gözüküyor. Türkiye’de internet üzerinden hizmet ve ürün satın alma oranı yüzde 81, bireysel bankacılık kullanım oranı yüzde 91, kredi kartı ve bireysel kredi başvuru oranı ise yüzde 59 oranında seyrediyor.

Experian’ın Uluslararası Dolandırıcılık Raporu’na göre, her 10 şirketten altısı internet üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemleri nedeniyle geçen yıla göre daha yüksek oranlarda kayıplara uğruyor. Aynı zamanda dolandırıcılık kayıpları konusundaki bu trend, uluslararası alanda da artmaya devam ediyor. Araştırma sonuçları, şirketlerin yüzde 72 oranındaki büyük bir çoğunluğunun dolandırıcılık işlemlerini giderek büyüyen bir sorun olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Rapora göre, Türk şirketlerinin yüzde 62’si mevcut güvenlik önlemleri ve kimlik doğrulama süreçleri ile müşterilerinin dijital deneyimlerinin olumsuz etkilendiğini düşünüyor. Araştırmaya göre, Türkiye’deki şirketlerin yüzde 59’u, müşterilerinin internet üzerinden yapılan işlemler için alınan güvenlik önlemlerinden rahatsızlık duyduklarını belirtiyor. Şirketlerin yüzde 62’si ise, bazı dolandırıcılık işlemlerini, ticaret ve iş yapmanın doğal bir sonucu olarak kabul ediyor.

Experian Türkiye Genel Müdürü Mehmet Bozacıoğlu, yapılan araştırma doğrultusunda dijital dönüşüm sürecinde şirketler için güvenin önemine ve güven sağlamak için teknolojiye duyulan ihtiyacın önemine vurgu yaparak sözlerine devam etti; ‘İster sevdiğiniz kahve dükkanında isterseniz internette alışveriş yaparken, iş yaptığımız kişiler tarafından tanınmanın birçok şeye olumlu etkisi var. Tanınmak, güven duygusunu tetikler ve güven, hepimize emniyette olduğumuz ve korunduğumuzu hissettirir. Güven, e-ticaretin para birimini oluşturuyor. Teknoloji de bunu destekliyor ve kolaylaştırıyor. Yaptığımız araştırmaya göre, tanınmak isteyen tüketiciler, internet bankacılığının ve internet üzerinden satış yapan şirketlerin, bilgilerini korumak ve işlemlerini güvence altına almak için ellerinden geleni yapmalarını bekliyorlar. Her on tüketiciden yaklaşık yedisi, internet üzerinden yaptıkları işlemlerde güvenlik protokollerinin kullanılmasından memnun oluyor. Bu durum, onlara koruma altında olduklarını hissettiriyor ama bu tüketicilerin aşırı zorlanmaktan memnun olduğu anlamına gelmiyor. En etkili dolandırıcılığı önleme ve kimlik doğrulama stratejileri, müşteri deneyimini zedelemeden güvende olmalarını sağlayan yöntemlerdir. Dolandırıcılık yöntemleri sürekli değişime uğruyor ve dolandırıcılar giderek daha yetenekli hale geliyorlar. Dolandırıcılığın en iyi şekilde tespit edilmesi, başta müşteri kimliğini doğru tanımak olmak üzere çok yönlü stratejiler gerektiriyor. Daha yalın bir ifadeyle, müşterinizi daha iyi tanırsanız dolandırıcılığı tespit etmeniz çok daha kolay olur.’

Araştırmaya göre, şirketlerin dolandırıcılıkla daha iyi mücadele edebilmeleri için, müşterilerinin kimliklerini çok daha iyi tanımaları gerekiyor. Hala şirketlerin büyük çoğunluğu, dolandırıcılığı önleme konusuna kuşkuyla yaklaşıyor ve izin ya da güvenden daha çok tespit yolunu tercih ediyorlar. Şirketlerin yüzde 71’i aslında gerekenden çok daha fazla işlemi engellediklerinin farkında. Bunun zararı sadece satış kaybıyla ortaya çıkmıyor, aynı zamanda söz konusu müşteri gelirinin ömür boyu değerini de düşürebiliyor. Şirket yöneticileri, müşterilerin kimliklerini belirleme konusunda daha hassas olup, gerçek işlemlerin engellenmesinden kaçınabilselerdi, satış gelirlerinin artacağını kabul ediyorlar. Hatta şirketlerin yüzde 84’ü, müşterilerin kimlikleri konusunda kesin bilgiye sahip olsalardı, dolandırıcılık riskine ilişkin kontrol ihtiyacının da azalacağını belirtiyorlar.

Araştırma sonuçlarında, Türkiye’de akıllı telefon ve mobil cihaza sahip olma oranı yüzde 95, dizüstü bilgisayar için bu oran yüzde 85 olarak belirtiliyor. İnternet üzerinden yapılan işlemlere bakıldığında ise, Türkiye’de internet üzerinden hizmet ve ürün satın alma oranı yüzde 81, bireysel bankacılık (çek, birikim, yatırım vb.) oranı yüzde 91, kredi kartı ve bireysel kredi başvuru oranı ise yüzde 59 oranında seyrediyor.

Araştırma kapsamında Experian, 11 ülkede 5.500’den fazla tüketici ve 500 şirket yöneticisiyle görüşmeler gerçekleştirdi. Raporda yer alan diğer bulgulara göre:

  • Her dört tüketiciden biri, yeni bir hesap oluşturmak için çok fazla bilgi vermesi gerekliliği nedeniyle bu işlemden vazgeçiyor.
  • Tüketicilerin yüzde 35’i, daha az engelle karşılaşmış olsalardı, internet üzerinden daha çok işlem yapacaklarını belirtiyor.
  • Şirketlerin sadece yüzde 40’ı, dolandırıcılığı tespit edebilme yetkinliklerine güveniyor.
  • Şirketlerin yüzde 52’si, dolandırıcılıktan korunma için hala şifre kullanıyor.
  • Şirketlerin yüzde 75’i, müşterinin dijital deneyimini olumsuz etkilemeyen daha gelişmiş önlemlere ilgi duyduklarını belirtiyor.
  • Müşterinin dijital deneyimini olumsuz etkilemeyen gelişmiş güvenlik önlemlerine farklı ülkelerde farklı seviyelerde önem veriliyor. Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Güney Afrika ve Çin bu konuya çok daha büyük öncelik veriyor.
  • Güvenlik adına ortaya çıkan anlaşmazlıklara gösterilen tolerans, araştırma kapsamındaki ülkeler arasında farklılıklar gösteriyor. Hindistan ve Güney Afrika’daki tüketiciler, güvenlik protokollerinin kendilerini daha fazla koruma altında hissettirmesi nedeniyle bunlara daha fazla tolerans gösterirken, Türk tüketicilerin tolerans seviyesi daha düşük gözüküyor.

Experian’ın hazırladığı Uluslararası Dolandırıcılık Raporu’na ulaşmak için TIKLAYINIZ./

İndirim marketlerinin sayısı 22 binde durur

Türkiye Perakendeciler Federasyonu, Avrupa’daki Türk perakendecileri ve akademisyenleri ağırladı. Toplantıda Türkiye ile Avrupa gıda perakende sektörünü bekleyen gelişmeler ve başarı kriterleri masaya yatırıldı. “Avrupa’da etnik ve yerel marketlerin durumu ile Türk perakendecilere öneriler” oturumunda sektörün dünü, bugünü ve geleceğini değerlendiren Neuss Ticari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tanju Aygün; “Günümüzün gerçeği değişime odaklanmak. Avrupa’da gıda perakendesinde düne kadar yaşanan ulusal, indirim mağazaları ve yerel zincir rekabeti bugün Türkiye pazarında var. Birçok kişi tarafından yorumlanan indirim marketleri hayatımızda olmaya devam edecek. Ancak sayıları 22 binde durur. Asıl rekabet, o günden sonra başlayacak” dedi.

Bu yılın yol haritasını 300 kişilik üye kampında belirleyen TPF, gıda perakendesinde yaşanan sorunlar, çözüm önerileri ile gelecekte yaşanacak rekabet ve gelişmeleri sektör profesyonelleri ile masaya yatırdı. Avrupa Türk Perakendeciler Birliği’nin katılımı ile gerçekleşen organizasyonda, birliğin çalışmaları hakkında bilgi paylaşımında bulunulurken, Türkiye ile Avrupa gıda perakende sektörünü bekleyen gelişmeler ve başarı kriterleri katılımcılarla paylaşıldı.

“PERAKENDEDE REKABETİN YÖNÜ DEĞİŞECEK”

Organizasyona “Avrupa’da etnik – yerel marketlerin durumu ve Türk perakendecilere öneriler” sunumu ile katılan Neuss Ticari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tanju Aygün, sayısal büyüme yerine market sahiplerinin odaklanması gereken noktaları Avrupa örnekleri ile değerlendirdi. 90’ların başında pazar payı yüzde 10 seviyesinde olan indirim marketlerinin, 2015’te yüzde 20 pazar payına ulaştığını, Türkiye’de de Almanya benzeri bir rekabetin yaşandığını belirten Tanju Aygün, “50’li yıllarda Almanya’da 200 bini geçkin gıda ve kozmetik perakendecisi vardı. 200 bin perakendecinin yaptığı ciro 9 milyar euro’yu buluyordu. 2017 yılına geldiğimizde bu cirolar 177 milyara yükseldi. Mağaza sayısı ise 35 bine düştü. 35 bin zincirin 15’bini indirim marketi. Türkiye’de ise bu rakam şu an 18 bin civarında. Almanya’da indirim marketleri mağaza sayısı 2015 yılında durdu. Aynı durum Türkiye’de de gerçekleşecek. Bunlar piyasanın gerçekleri. İndirim marketlerinin sayısı Türkiye’de 22 bine ulaştığında durur. Ama asıl rekabet o zaman başlayacak. Perakendede rekabetin yönü değişecek. Büyüyen indirim marketi formatı mağaza açma sayısı bitince bu sefer Almanya örneğinde olduğu gibi mağazaları değiştirmeye başlayacak. Bugün bu değişim için Almanya’da 5 milyar euro yatırım gerçekleştiriliyor. Yeni düzenleme, müşteri odaklı yaklaşım, etnik ve yerel yönler ön plana çıkıyor” dedi.

“DEĞİŞİME ODAKLANIN!.. MAĞAZA KAPATMAKTAN ÇEKİNMEYİN”

Ulusal, yerel ve indirim marketleri yarışında hizmet kalitesi ve müşteri odaklı yaklaşımı ile pazar payını en iyi şekilde kooperatifleşen market zincirlerinin artırdığını söyleyen Aygünşöyle konuştu; “Almanya’da iki kooperatif zincirin pazar payı yüzde 33. Ulusal ve indirim marketleri bu zincirlerin ardından geliyor. Yani bir bakıma TPF’nin muadili oluşumlar Almanya’da lider. Dolayısıyla yarış mağaza sayısı, ciro ile değil karlılıklarla, değişimle devam ediyor. Yeni sisteme odaklanmakta fayda var. Gerekirse bu değişimde mağaza kapatmaktan çekinmeyin. Günün sonunda kar etmek için çalışıyorsunuz. Almanya’da kar payı yüzde 1,5 olduğu halde verimsiz mağazalar tek tek kapatılarak; var olan mağazalar dönüştürülüyor. Siz de değişime odaklanın. Avrupa’da bu değişimi kaçıran dev kurumlar yavaş yavaş pazardan çekilmek zorunda kalıyor. 2000’li yıllarda 10 bin mağazası olan ve milyarlarca euro’luk ciroya imza atan şirketler, son 10 yılda yavaş yavaş kapanmaya başladı.”

“ALIŞVERİŞ TRENDLERİ DEĞİŞİYOR”

Konuşmasında tüketicilerin alışveriş trendlerinin de değiştiğini belirten Prof. Dr. Tanju Aygün, rekabette e-ticaret sitelerinin de kendini kuvvetlice hissettirdiğine değinerek; “En büyük örnek Amazon. Avrupa gıda perakendesinde kozmetik ürünleri de dahil Amazon 15’inci sırada. Burada dikkat edilmesi gereken 2 önemli nokta var. Birincisi büyüme oranı. Amazon’un büyüme oranı yüzde 14. Bugün hiçbir perakendeci bu şekilde büyüyemiyor. İkincisi ise mağaza sayısı. Almanya’nın en büyüğü olan bir market, 100 milyar euro ciro yapıyor. Bu ciroya 11 bini aşkın mağaza işleterek ulaşıyor. Amazon’a baktığımızda mağaza sayısı 0. Dolayısıyla e-ticaret alanında da stratejilerin hızlıca tamamlanması gerekiyor” açıklamasını yaptı. Değişen tüketici davranışlarında nüfusun çok etkili olduğunu belirten Aygün, “Misafirlik anlayışı tamamen değişti. Geçmişte her hafta sonu ya birilerine misafirliğe gidilirdi ya da size misafir gelirdi. Eskiden Almanya’daki Türklerin çocuk ortalaması 4’tü, bugün iki. Evde alışverişi yapan artık 4 çocuğu veya ebeveynler için alışveriş yapmıyor. Bu değişimi gören öncü marketler farklı formatlar denemeye başladı. Örneğin Alman indirim marketleri mağazalarında Türk ürünleri için ayrı raflar hazırlıyor. Hatta helal ürün satmak için büyük bölümler oluşturuluyor. Aynı yaklaşım Fransa’da da mevcut. Bu girişimi, marketinde yemek katı açarak ülkelerin yöresel lezzetlerini sunan girişimciler de oldu” dedi.

Avrupa’daki göçmen nüfusu göz önünde bulundurularak etnik lezzet hizmeti veren kurumların ön plana çıktığını söyleyen Tanju Aygün, “Bugün 25 milyon olan Müslüman nüfusu, 2050’de 50 milyon olması bekleniyor. Bugünden marketlerinde etnik lezzetlere ve ürünlere yer veren girişimciler cirosunu artırıyor. Avrupa’da Türk etnik pazarı mağaza sayısı yüzde 17 azalmasına rağmen, 2009’da bugüne yüzde 11 büyüdü” açıklamasını yaptı.

Organizasyonda Avrupa perakende sektöründe 23 yıldır hizmet veren Matvärlden’in CEO’su Dr. Muhittin Taylı, ulusal ve indirim marketleri rekabetinde izledikleri strateji ile 2017’de yılın marketi ödülünü kazanma başarısının hikayesini katılımcılarla paylaştı. İsveç’te faaliyet gösteren Matvärlden’in 2 şube ile yıllık toplam 80 milyon euro ciro gerçekleştirdiğini, 2026’da 8-10 mağazaya ulaşarak 500 milyon euro ciroya ulaşmayı hedeflediklerini belirten Muhittin Taylı; “10 milyon nüfusu olan İsveç’te, 2 milyon göçmen yaşıyor. Matvärlden’i sadece İsveç düzeyinde değil, herkesi kucaklayacak bir formatta hizmet verecek şekilde kurguladık. İsveç’te kişi başı tüketim yıllık 2 bin 300 euro. Yıllık perakende satışları ise 25 milyar euro civarında. Göçmenlerin ortalama yıllık tüketimi ise 5 milyar euro. Sektördeki gelişmelere baktığımızda küçük formatlar yerine, biz büyük formatla ilerledik. Mağazamızda bütün ülkelerin ürünlerine yer vermek için bir konsept çalıştık. Dünya kültürlerini tek çatı altında toplayan misyonumuz sayesinde ulusal ve indirim marketlerinin önüne geçmeyi başardık” dedi.

Konuşmasında TPF’nin Türkiye’deki konumunu başarılı bulduğuna da değinen Muhittin Taylı, hali hazırdaki stratejinin yeni düzenlemelerle, tek çatı altında ve tek yürek halinde devam ettirilirse, sektörde liderliği sürdürebileceğini belirtti. İsveç’te indirim marketi formatının tutmadığına da değinen Muhittin Taylı şunları kaydetti; “İsveç’te pazarın yüzde 50’sini TPF oluşumuna benzer bir kurum sahiplenmiş durumda. İndirim marketlerinin pazardaki payı ise yüzde 6’yı geçmiyor. Bunun en büyük nedeni ise ülkeler geliştikçe, tüketici daha iyi alım gücüne ulaştıkça, indirim marketleri yerine ulusal ve yerel zincirlerin tercih edilmesi. İsveç ile Türkiye’deki alışveriş alışkanlıkları hemen hemen aynı. Yerel ürünlerin, yerel lezzetlerin tek yürek halinde, doğru bir kurgu ile tüketicinin karşısına sunulduğunda TPF’nin de Türkiye’deki pazar payını artıracağını düşünüyorum.”

Siber Riskler Türk CEO’ların Korkulu Rüyası

Nesnelerin interneti, yapay zeka, bulut tabanlı sistemler, makine öğrenimi ve diğer teknolojilerin iş süreçlerine daha fazla dahil olmasıyla birlikte dijital ekonominin getirdiği fırsatların yanı sıra riskler de peş peşe büyüyor. KPMG tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’deki CEO’ların sadece %28’i şirketlerinin siber risklere hazır olduğunu düşünüyor. Dünyada 500 milyondan fazla kullanıcıyı koruyan Bitdefender Antivirüs iş süreçlerindeki teknolojik gelişmelere ayak uydurmaya çalışan Türk şirketlerini siber risklere karşı uyarıyor.

KPMG tarafından gerçekleştirilen Küresel CEO Araştırması’nda bu yıl Türkiye’deki CEO’lar da yer aldı. Araştırmaya göre, siber güvenlik, küresel CEO’lar için artık kritik önemde görülmese de Türkiye’de yöneticilerin risk ajandasında ilk 3’teki yerini koruyor. Global güvenlik yazılımları şirketi Bitdefender Antivirüs, gün geçtikçe daha fazla dijitalleşen şirketlerin siber riskleri göz ardı etmemeleri gerektiğini belirtirken bir siber saldırının şirket faaliyetlerini aksatabileceğini, itibar ve gelir kaybına neden olabileceğini ve müşteri sadakatini azaltabileceğini vurguluyor.

KPMG’nin gerçekleştirdiği Küresel CEO Araştırması’nın Türkiye sonuçlarına göre, CEO’ların endişe duyduğu riskler arasında birinci sırada %36 ile yeni gelişen teknoloji riski, ikinci sırada %28 ile operasyonel ve stratejik risk, üçüncü sırada ise %24 ile siber güvenlik riski yer alıyor. Risk ajandasında yer alan her bir konunun bir de siber boyutu olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Araştırmaya katılan CEO’ların %80’inine göre siber risklerle başa çıkmada en büyük zorluk insan sermayesi olarak öne çıkıyor.

Türk CEO’lar Şirketlerini Siber Saldırılara Karşı Yetersiz Görüyor

2016 senesindeki küresel sonuçlarda CEO’ların %25’i şirketlerini siber saldırılara karşı tamamen hazır hissederken, 2017’de bu oranın %42’ye yükseldiği görülüyor. Türkiye’de ise siber güvenliğin önemi bilinmesine karşın gerekli önemler alınmadığı için CEO’ların sadece %28’i şirketlerinin siber tehditlere tamamen hazırlıklı olduğunu düşünüyor. CEO’ların %92’si siber güvenliğe yatırım yapmayı planlarken, 4’te 3’ünden fazlası siber güvenliğe yatırım yapmayı maliyet olarak değil yeni gelir akışları sağlamak ve inovasyon için bir fırsat olarak görüyor.

Siber Güvenlik Konusunda CEO’lar Ne Yapmalı?

Global güvenlik yazılımları şirketi Bitdefender Antivirüs’ün, şirketlerini siber saldırılardan korumak isteyen yöneticilere tavsiyeleri ise şöyle;

• Güvenlik politikası planı oluşturularak herhangi bir saldırı olmadan önce ve olması durumunda neler yapılacağı yönetim kurulu ile kararlaştırılmalı.

• Kritik verilerin korunması ve felaket senaryolarına karşı önlemler alınmalı ve bu doğrultuda alternatifli birkaç yedekleme çözümü yöntemi uygulanmalı.

• Çalışanlar ile kişisel ve kurumsal verilerin korunması üzerine hukuksal sınırların belirlenmesi için önlemler alınmalı ve güvenlik politikası çerçevesince eğitimleri mutlaka sağlanmalı.

• Eğer bir virüs şirket ağına erişirse, çalışanları bilgilendirecek bir iletişim stratejisi geliştirilmeli.

• Giriş seviyesinde firewall güvenlik çözümleri kullanılmalı. Sisteme dahil edilen tüm PC ve mobil cihazların uç nokta güvenlik çözümleri ile güvenliği sağlanmalı.

• Belli dönemlerde sızma testleri ile sistemde bulunan açıklar saptanıp gerekli önlemler alınmalı.

• Tüm cihazlar için zararlı yazılımları, kimlik avı ve saldırı girişimlerini tespit edip engelleyecek akıllı bir güvenlik çözümü edinilmeli.

Geç gelen kış baharlık satışlarını patlattı

Bu sene hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üstünde seyretmesi kıyafet alışverişlerini de etkiledi. Morhipo.com verilerine göre, geçen seneye oranla baharlık ürün satışı %60 oranında arttı.

Bu sene kış mevsimi yarılanmasına rağmen kar bir türlü yere düşmedi. Peki soğuk havaların gecikmesi alışveriş tercihlerini nasıl etkiledi?
Geçtiğimiz yıllın aralık ve ocak aylarında çok satan kalın palto, uzun kaban, kar montları ve çizmeleri gibi ürünler soğumayan havaların etkisinde kaldı ve daha az tercih edildi. Kış modasının vazgeçilmez parçalarının yerini sonbahar dış giyim ürünleri aldı.

Havalar ceketlere yaradı
Sonbaharın en şık ve klasik parçası olan ceketler, trençkotlar, deri ve jean montlar havaların soğumamasıyla birlikte kış mevsiminde de çok satıldı. Morhipo.com ekibi, müşteri talebi nedeniyle bu ürünleri daha uzun süre satışta tuttuklarını belirtiyor. Jean montlardaki satış rakamları geçen yıla oranla %355’lik bir artış gösterdi. Ceketlerde %109, trençkotlarda %40, deri montlarda %21 ve hırkalarda %27 oranında daha fazla satış gerçekleşti. Öte yandan, kayak montlarında %40 oranında paltolarda ise %1 oranında bir düşüş yaşandı.

Ürün Çeşidi Değişim
Ceket %109
Deri Mont %21
Hırka %27
Jean Ceket %62
Jean Mont %355
Kaban %30
Klasik Ceket %41
Mont %24
Trençkot %40
Palto -%1
Kayak Montu -%40

Kat kat giyinmek moda oldu
Soğuk havalarda giyinmek çok zor değil. Bir kalın kazak, pantolon ve kalın bir kaban o günkü stilinizi tamamlar. Fakat havaların değişken olduğu şu günlerde dengeyi sağlayabilmek önemli. Kalın tek bir kıyafet yerine gün içerisinde daha rahat ettiren katman stili en iyi çözüm olarak öne çıkıyor. Bu stile kulak verenler en çok oversize ürünlere, gömleklere, hırkalara ve tişörtlere yöneliyor.